7 Ekim 2009 Çarşamba

edebi sanatlar - söz sanatları

Amaçlar
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Türk dili ve edebiyatının bir zenginliği olan edebî sanatları öğreneceksiniz.
• Türk edebiyatçılarının, özellikle şairlerin edebî sanatlar yoluyla
Türkçeyi nasıl iyi, kıvrak, zengin ve güzel kullandıklarını göreceksiniz.
• Edebî sanatların, bir dili nasıl çarpıcı ve etkili bir anlatım aracı
hâline getirdiğini göreceksiniz.
İçindekiler
• Giriş 203
• Mecazlar 203
• Anlam Sanatları 209
• Söz Sanatları 219
• Özet 224
• Değerlendirme Soruları 224
• Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar 226
ÜNİTE 10
Edebî Sanatlar
Yazar
Yard. Doç. Dr. Nurullah ÇETİN
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Çalışma Önerisi
• Ünitedeki konuları öğrenirken, Türk edebiyatının seçkin metinlerinden
bu sanatlarla ilgili örnekleri görmeye ve bulmaya çalışınız.
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
1. Giriş
Genelde edebiyat, daha özelde ise şiir, sözü etkili, çarpıcı, yoğun anlamlı ve güzel
söyleme sanatıdır. İnsanlar yüzyıllar boyunca dili işleye işleye zenginleştirmişler,
ifade imkânlarını genişletmişler ve iletişimi daha güzel sağlayacak bir araç konumuna
getirmeye çalışmışlardır. Zaman içinde edebiyatçılar, dili işleye işleye tek boyutluluktan,
tek bir anlamın ya da şeklin karşılığı olmaktan çıkarıp, birden fazla anlamı
karşılayabilecek bir biçime sokmuşlardır. Böylece dil, kuru bir iletişim aracı olmak
yerine sesiyle ahenkli, anlamıyla derinlikli, zengin, yoğun içerikli ve görüntüsüyle
hoş bir kompozisyon hâline gelmiştir.
Edebî sanatlar, dilin gerçek ve sembolik her türlü anlamını karşılamak, az sözle çok
şey ifade etmek, anlam ve çağrışım ilgileri kurmak, harf ve sözcüklerin şekil olarak
görüntülerinden ve ses değerlerinden yararlanmak amacıyla üretilmiş söz söyleme
sanatlarıdır.
Edebî sanatlar, ince duyguların, keskin zekâların ve estetik duyarlığın ürünü olarak
doğmuştur.
Türk edebiyatında en eski dönemlerden günümüze kadar, özellikle Klâsik (Divan)
Türk edebiyatında edebî sanatlara büyük önem verilmiştir. Bu sanatları belli başlı
şu başlıklar altında topluyoruz : 1. Mecazlar, 2. Anlam Sanatları, 3. Söz Sanatları.
2. Mecazlar
Mecaz, yol, geçecek yer, gerçeğin zıddı gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise sözün,
sözcüğün asıl anlamıyla değil, benzerlikler kurma yoluyla başka anlamlarda
kullanılmasıdır.
Kaç tür mecaz vardır?
Mecazlar başlıca altı alt bölüme ayrılır :
2.1. Benzetme (Teşbih)
Sözcük anlamı : Benzetme.Terim anlamı : Aralarında bazı özellikleri açısından ilgi
kurulabilen iki unsurdan benzerlik bakımından güçsüz olanı güçlü niteliklere ve
özelliklere sahip olan diğer unsura benzetmektir. Benzetme (teşbih) sanatı dört benzetme
unsurundan oluşur :
Benzetilen : Aralarında benzerlik kurulan unsurlardan özelliği ve niteliği bakımından
zayıf olun unsur.
E D E B î S A N A T L A R 203
?
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Kendisine benzetilen : Benzerlik kurulan unsurlardan nitelik ve özelliği bakımından
üstün, güçlü olduğu için kendisine benzetme yapılan unsur.
Benzetme yönü : Benzerlik kurulan unsurlar arasındaki benzeşme ilgisi ve yönüdür.
Benzetme edatı : Unsurlar arasında benzerlik ilgisi kuran edat ya da edat görevini
yüklenmiş sözcükler, ekler. Bunların başlıcaları şunlardır : gibi, bigi, tek, andırır, benzer,
niteki, nitekim, sanki, çü, çün, mânend, gûyâ, gûne, gûnâ, sıfat, misâl, misl, kadar, -veş, -
âsâ, -vâr, âdetâ, nisbet, meğer ki, tıpkı.
Bu dört unsurundan birinin ya da birkaçının yer alıp almamasına göre benzetme
üçe ayrılır :
2.1.1. Ayrıntılı Benzetme
Her dört unsurun da bulunduğu benzetme.
Örnek :
Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana
Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana
Zâtî
(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu
güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol.)
Benzetilen : gönül
Kendisine benzetilen : su
Benzetme edatı : gibi
Benzetme yönü: Suyun akması ile sevenin sevilene eğilim, ilgi göstermesi, ona doğru
yönelmesi, arasındaki ilişki.
2.1.2. Kısaltılmış Benzetme
Teşbihin dört unsurundan benzetme yönünün söylenmediği benzetme.
Örnek :
Âb-gîne içinde mey gibidir
Leb-i la'lin hayâli dilde müdâm
Bâkî
(Devamlı olarak gönülde kırmızı dudağının hayali billûr kadeh içindeki şarap gibidir.)
204 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Benzetilen : leb-i la'l
Kendisine benzetilen : mey
Benzetme edatı : gibi
Benzetme yönü belirtilmemiş. Aşıkın gönlünde sevgilinin kırmızı dudağının hayali,
düşüncesi, tasavvuru, kırmızılığından ve zevk vericiliğinden dolayı billûr kadeh
içindeki şaraba benzetilir.
2.1.3. Pekiştirilmiş Benzetme
Benzetme edatına yer verilmeyen benzetme.
Örnek:
Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi
Hayâlî
(Aşk, ilahî bir mumdur. Onun etrafında dönen pervanesi, kelebeği de benim. Şevk
bir zincirdir, gönlüm de onun delisidir.)
Burada aşk ilâhî bir muma , şevk de zincire benzetilmiş; ancak benzetme edatı kullanılmamıştır.
2.1.4. Uz Benzetme (Teşbih-i Beliğ)
Yalnız benzetilen ve kendisine benzetilen unsurlarıyla yapılan, benzetme edatı ve
benzetme yönüne yer verilmeyen benzetme.
Örnek :
Göz yaşı encümünü reh-ber edinmezse eğer
Şeb-i gamda eremez âşık-ı güm-râh sana
Necâtî
(Yolunu şaşırmış âşık, eğer gözyaşı yıldızlarını kılavuz edinmezse, gam gecesinde
sana ulaşamaz.)
Benzetilen : gözyaşı
Kendisine benzetilen : encüm (yıldızlar)
E D E B î S A N A T L A R 205
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.1.5. Yaygın Benzetme
Benzetilenle kendisine benzetilen arasındaki birden fazla özelliğin anlatıldığı benzetme.
Benzetilen ile kendisine benzetilen arasındaki benzerlikler aktarıldıktan
sonra, temel benzerlik unsuru belirtilir.
Örnek :
Nevha
I
Feminin rengi aks edip tenine
Yeni açmış güle misâl olmuş
İn'itâfile bak ne âl olmuş,
Serv-i sîmin safâlı gerdenine
O letâfetle ol nihâl-i revân
Giriyor göz yumunca rüyâma.
Benziyor, aynı kendi hülyâma
Bu tasavvur dokundu sevdâma.
Âh böyle gezer mi hiç cânân ?...
Gül değil arkasında kanlı kefen...
Sen misin, sen misin garîb vatan?...
(Namık Kemal - Vâveylâ)
(Ağzının rengi tenine yansıyıp yeni açmış güle benzemiş. Gümüş servinin safalı
boynuna dönüp bir bak, ne kırmızı olmuş. O güzellikle su gibi akıp giden o fidan, gözümü
yumunca rüyama giriyor. Aynı kendi hülyama benziyor. Bu düşünce sevdama
dokundu. Ah, sevgili hiç böyle gezer mi ? Gül değil arkasında, kanlı kefen sen
misin, sen misin garip vatan?)
Bu metinde "vatan" bir sevgiliye benzetilmiş. Şair vatana âşık oluşunu bir kadına
âşık olmayla özdeşleştiriyor. Sevilen kadınla vatan arasında benzerlikler kurup, sonunda
da benzetilen unsur olan "vatan"ı belirtiyor.
2.2. İğretileme (İstiare)
Sözcük anlamı : Ödünç, iğreti alma. Terim anlamı : Bir sözcüğün anlamını geçici olarak
başka bir sözcük hakkında kullanma. Bir şeyi gerçek anlamının dışında bazı bakımlardan
benzerlik kurulan başka bir şeyin ismiyle belirtmektir. İstiarede söz, kendi
gerçek anlamının dışında kullanılır ve benzetme amacı güdülür. İstiare sanatı,
benzetilen ile kendisine benzetilen unsurlarından sadece birinin belirtilmesiyle yapılır
ve ikiye ayrılır:
2.2.1. Açık İğretileme (Açık İstiare)
Kendisine benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme.
206 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Örnek :
Aceb ne bezmde şeb-zindedâr-ı sohbet idin
Henüz nergis-i mestinde bûy-ı hâb kokar.
Nedim
(Acaba hangi dost meclisinde sabaha kadar sohbet ettin. Nergis[e benzeyen mahmur,
sarhoş gözün]den hâlâ uyku kokusu geliyor )
Burada "nergis" ile "göz" kastedilmiştir. Benzetilen "göz" söylenmemiş kendisine
benzetilen unsur olan "nergis" doğrudan göz anlamında kullanılmıştır. Beyitte geçen
"kokar" kelimesiyle de nergisin asıl anlamı arasında ilişki vardır.
2.2.2. Kapalı İğretileme (Kapalı İstiare)
Sadece benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme.
Örnek :
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan
Bâkî
(Bahçenin ağaçları tecrit hırkasına girdiler, tüm varlıklardan sıyrıldılar. Sonbahar
rüzgârı, çimenlikte, bahçede çınardan el aldı.)
Burada sonbaharda yapraklarını döken ağaçlar, dünya varlıklarından sıyrılan mutasavvıflara
benzetilmiş. Benzetilen unsur olan ağaç belirtilmiş, ancak kendisine
benzetilen unsur olan mutasavvıf söylenmemiştir.
2.3. Mecaz-ı Mürsel
Bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden
kullanma. Bu sanatta sözün kendi gerçek anlamının dışında olmasına ve gerçek anlamının
düşünülmesine engel bir şey bulunmasına dikkat edilir. Mecâz-ı mürsel
sanatı genellikle şu yollarla yapılır : Parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek parça
; durum söylenerek yer, yer belirtilerek durum ; sebep söylenerek sebep olan şey ,
sebep olan şey belirtilerek sebep ; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel
kastedilir.
Örnek :
Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin
Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları
Bâkî
E D E B î S A N A T L A R 207
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
(Binlerce puthaneyi alıp mescide dönüştürdün. Çan yerlerinde ezanları okuttun.)
Burada parça-bütün ilişkisi bağlamında, "nâkûs" parçasıyla Hristiyanlık dini ;
"ezan" parçasıyla da İslâm dini vurgulanmak istenmiştir.
2.4. Kinaye
Asıl maksadı dolaylı va kapalı bir şekilde ifade eden söze denir. Sözün gerçek anlamı
kastedilmiş olabilir; ancak asıl amaç mecazlı anlamı vermektir. Söz hem gerçek
hem de mecazî anlamıyla birlikte kullanılır. Türkçedeki deyimler genellikle kinayeli
sözlerdir.
Örnek :
Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın
Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın
Nâilî-i Kadîm
(Ey mektup, gönlüm gibi gidip sevgilide kaldın. Baş üzre yerin, var sarığın büklümlerinde,
kıvrımlarında kaldın)
Burada mektubun sarığın kıvrımları arasında kalması gerçek anlamıdır. Onun baş
üzre yeri olması da hem gerçek anlamıyladır, hem de saygı gördüğünü ifade eder.
2.5. Tariz
Sözcük anlamı : Dokundurma, dokunaklı söz söyleme, sataşma, ilişme, taşlama. Terim
anlamı : Sözün gerçek ya da mecazlı anlamıyla kullanılmayıp, tamamen bunların
zıddı bir anlamın kastedilmesidir. Amaç, sözü ters anlamıyla kullanmaktır. Bu
sanat iğnelemek, alaya almak ve taşlamak için kullanılır.
Örnek :
Ters Öğüt Destanı
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmağa çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır dişini
Bir yaralı sarmak için yeltenme
Huzûrî
Şair burada aslında söylediklerinin tam tersini kastetmektedir ve bu türlü davrananları
taşlamaktadır.
208 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
2.6. Kişileştirme (Teşhis ve İntak)
Teşhis "kişileştirme", intak "konuşturma" demektir. İnsanın dışındaki canlıları,
hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları insan gibi düşündürüp konuşturmaya, insan
gibi davrandırmaya, kişileştirme ya da teşhis ve intak sanatı denir. Bu sanata en
çok masallarda, özellikle hayvan masallarında rastlanır.
Örnek :
Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden
Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün
Zâtî
(Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zararı
yoktur.)
Burada gül, bülbül ve diken kişileştirilmiştir.
3. Anlam Sanatları
Bu bölümde, bir edebî metinde sözlerin gerçek anlamlarıyla ilgili sanatlar yer alır.
3.1. İham
Sözcük anlamı : Vehme düşürme. Terim anlamı : İki ve daha fazla anlamı olan bir
sözcüğü tüm anlamlarıyla birlikte kullanma sanatıdır.
Örnek :
Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende
Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu
Figânî
(Sabah esen hafif tatlı rüzgâr, gül bahçesinde senin kâkülünün güzel kokusunu almış
ve sünbüle demiş ki, sende emanet olsun bu -koku-.)
Bu beyitte "bu" sözcüğü, hem koku hem de işaret sıfatı anlamlarıyla birlikte kullanılmıştır.
E D E B î S A N A T L A R 209
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
3.1.1. İham-ı Tenasüp
Sözün söylenmemiş anlamıyla mısra ya da beyitteki öteki sözcükler arasında anlam
ilgisi kurulan ihamdır.
Örnek :
Sür sâkiyâ kümeyt-i sebük-seyr-i sâgarı
Gezdirmedir ilâcı su inmiş ayağına
Emrî
(Ey saki, kadehteki çabuk içiliveren şarabı ortaya sür; ayağına su inmiş, ilacı gezdirmedir.)
Bu beyitte "ayak" sözcüğünün hem organ ismi, hem de kadeh anlamı vardır. Birinci
anlamı vurgulanmış, ikinci anlamı olan "kadeh" in "kümeyt", "sakî" ve "sâgar" sözcükleriyle
ilgisi kurulmuştur.
3.1.2. İham-ı Tezat
Birden fazla anlamı olan bir sözcüğünün mısra ya da beyit içinde söylenmeyen anlamıyla
karşıt anlamı olan bir sözcük arasında ilgi kurularak yapılan iham sanatıdır.
Örnek :
Vakt-i iftâr kühen sözlere karnım toktur
Vehbiyâ aç elini hayr duâ eyle hemân
Seyyid Vehbî
(İftar vakti modası geçmiş sözlere karnım toktur. Ey Vehbi, elini aç ve hemen hayır
dua eyle.)
"Aç" sözcüğü hem "açmak" eyleminin emir şeklidir; hem de karnı acıkmış, yeme ihtiyacı
duyan kimse anlamındadır. Burada sözcüğün ilk anlamı kullanılmış, kullanılmayan
ikinci anlam ise "toktur" sözcüğüyle karşıtlık oluşturmuştur.
3.2. Tevriye
Sözcük anlamı : Meramını gizlemek, bir şeyi örtmek, arkaya gizlemek. Terim anlamı:
Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını vurgulayıp, uzak anlamını
kastetmektir.
Örnek :
210 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Bir bûse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi
Zâtî
(Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu. O âfet sevgili ise
yarım bir tebessümle gülü verdi)
Burada "gülü verdi" sözcükleriyle "gül çiçeğini verdi" anlamı söylenmiş; fakat sevgilinin
tebessüm ettiği, bu teklif karşısında hafifçe gülümsediği anlatılmak istenmiştir.
3.3. İstihdam
Sözcük anlamı : Kullanma, hizmete kabul etme. Terim anlamı : Bir sözcük veya deyimi
gerçek ve mecazlı anlamlarının tümünü kastederek, işaret ettiği anlamları ayrı
ayrı kullanmak sanatıdır. Sözcüğün her anlamı için ayrı işaretler bulunmaktadır.
Örnek :
Zâhidâ sâgarı çekmek eğer olduysa günâh
Sen sevâb içre bulun biz bu günâhı çekelim
Hayâlî
(Ey Zahit, kadeh çekmek eğer günah olduysa, sen sevap içinde bulun, biz bu günahı
çekelim.)
"Çekmek" sözcüğünün gerçek anlamı tahammül etmek, katlanmak, üstlenmek, kabullenmektir.
Mecazî anlamı ise içki içmektir. Birinci mısrada içki içmek anlamına
işaret eden sözcük "sagar", ikinci mısrada üstlenmek anlamına işaret eden sözcük
ise "günah"tır.
3.4. Tenasüp
Sözcük anlamı : Uyma, uygunluk, birbirini tutma, yakışma. Terim anlamı : İçki ve içki
âlemi, peygamber ve mucizeleri, din ve ibadet, mitoloji, tarih ve mesnevi kahramanları,
dil ve edebiyat, müzik, kimya, tabiat gibi belli bir konuyla ilgili olarak aralarında
bazı bakımlardan ilgiler bulunan birden fazla sözcük, terim veya deyimi
mısra ya da beyit içinde bir arada kullanmaktır.
Örnek :
Sensin bizi muhlis yine gark-âb-ı fenâdan
Ne zevrak u ne Nûh u ne tûfân biliriz biz
Nâilî-i Kadîm
E D E B î S A N A T L A R 211
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
(Fânilik, yok olup gitme suyunda boğulmuş olan bizleri kurtaracak yine sensin. Biz
ne kayık, ne Nuh, ne de tufan biliriz.)
Bu beyitte Nuh peygamber, onun hayatı ve mucizeleriyle ilgili olarak "gark-âb",
"zevrak", "Nuh", "tufan" sözcükleri tenasüplü olarak bir arada kullanılmıştır.
3.5. Leff ü Neşr
Sözcük anlamı : Dürüp sarma ve yayıp dağıtma, toplama ve yayma. Terim anlamı :
Beyit içerisinde birinci mısrada bulunan birden fazla unsurla ikinci mısrada benzerlik
ya da karşıtlık kurmaktır.
Örnek :
Yanağın u dudağın u teninle sûretin olmuş
Biri rengîn biri şîrîn biri nâzük biri ra'nâ
Ahmedî
(Yanağın, dudağın ve teninle yüzün; biri renkli, biri tatlı, biri nazik, biri güzel
olmuş.)
"Yanağın" - "rengîn", "dudağın" - "şîrîn", "tenin" - "nâzük", suretin" - "ra'nâ" sözcükleri
birbiriyle ilintili ve paralel bir şekilde düzenli olarak verilmiş.
3.6. Tecahül-i Arif
Arif "bilen", tecahül "cahil gibi, bilmez gibi görünme" demektir. Terim anlamı,
kişinin bir durumu, gerçeği bildiği hâlde, nükte yaparak bilmezlikten gelmesi, bilmiyormuş
gibi davranmasıdır.
Örnek :
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım
Nahîfî
(Göz gördü, gönül sevdi seni ey ay yüzlüm. Senin kurbanın olayım, bunda benim
bir günahım var mı ? )
212 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3.7. Hüsn-i Talil
Sözcük anlamı : Güzel yorumlamak, güzel bir sebebe bağlamak. Terim anlamı : Gerçek
bir olayın meydana gelişini, gerçek sebepleriyle değil de söze güzellik katmak
için, şairin kendince bulduğu hayalî nitelikli güzel bir sebebe bağlamasıdır.
Örnek :
Seni seyr etmek için reh-güzer-i gülşende
İki cânibde durur serv-i hırâman saf saf
Bâkî
(Nazla salınan serviler, gül bahçesinin yolunda seni seyretmek için iki yanda saf saf
durur.)
Yolun iki yanında servilerin dikili duruşları tabiî bir olaydır. Bunun başka bir sebebi
yoktur. Ancak şair güzel bir hayal meydana getirmek için, onların sıra sıra duruşlarını
gelen sevgiliyi seyretmek için bekledikleri şeklinde yorumlamaktadır.
3.8. Sihr-i Helâl
Sözcük anlamı : Helâl olan büyücülük. Terim anlamı : Bir beytin birinci mısraının
sonunda yer alan bir sözcük ya da sözcük grubunun, hem birinci mısraın sonuna
hem de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlı olacak şekilde kullanılmasıdır.
Örnek :
Âkil isen vahş u tayrın şâhı ol Mecnûn gibi
Başına mürg âşiyanından külâh-ı devlet al
Hayâlî
(Akıllı isen Mecnun gibi vahşi hayvan ve kuşların şahı, padişahı ol. Başına kuş yuvasından
devlet külâhı al. )
Birinci mısraın sonundaki "Mecnun gibi" ifadesi, hem birinci mısraın sonunda, hem
de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlıdır.
3.9. Mübalağa (Abartma)
Sözcük anlamı : Abartma, aşırı büyütme. Terim anlamı : Bir durumu, özelliği olduğundan
ya çok fazla ya çok az göstermek, bir olayı olamayacak şekilde zarif ve nükteli
bir şekilde abartarak anlatma.
E D E B î S A N A T L A R 213
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Örnek :
Donar soğuktan efendi semender âteşte
Bir iki gün dahi böyle eserse bu sarsar
Nedim
(Efendi, bu kasırga böyle bir iki gün daha eserse, ateşte yaşayan masal hayvanı olan
semender soğuktan donar.)
Rüzgârın aşırı soğukluğunu vurgulamak için hiç olmayacak olan bir şeyi, ateşte yaşayan
bir hayvan olan semenderin bile donacağını söylüyor.
3.10. Tezat (Karşıtlık)
Sözcük anlamı : Birbirine zıt olma, karşıt olma. Terim anlamı : Birbirine zıt özelliklerin,
duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir.
Örnek :
Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Namık Kemâl
(Ah ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyücü imişsin. Esaretten kurtulduk, ancak bu
kez de senin aşkının esiri olduk )
"Hürriyet" ve "esaret" kavramları arasında tezat (karşıtlık) vardır.
3.11. İstidrak
Sözcük anlamı : Yetişme, erişme, nail olmadır. Terim anlamı : Birisini övüyormuş gibi
yapıp yermek, yeriyormuş gibi yapıp övmektir.
Örnek :
Öyle nâzik ki eğer şapkalı bir kunduracı
Evine gelse eder tâ kapudan istikbâl
Ziyâ Paşa
(Öyle nazik ki eğer şapkalı bir kunduracı evine gelse, onu tâ kapıdan karşılar.)
Şair burada sözünü ettiği kişiyi över gibi görünüyor, ancak yermektedir.
214 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3.12. Tekrir
Sözcük anlamı : Tekrarlama. Terim anlamı : Anlamı güçlendirmek için aynı sözcük
veya sözcük gruplarını tekrarlamaktır.
Örnek :
Her zulmü, kahrı boğmağa bir parça kan yeter
Ey şark uyan yeter, ey şark uyan yeter
Ali Canip
3.13. Nidâ
Sözcük anlamı : Çağırma, bağırma, seslenme. Terim anlamı : Şairin aşırı bir şekilde
heyecanlanması ve duygulanması sonucunda"'ey", "hey", "eyvah" gibi ünlemlerle
seslenmesidir.
Örnek :
Eyvâh !... Beş on kâfirin îmânına kandık
Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık!
Mehmet Akif Ersoy
3.14. İstifham
Sözcük anlamı : Sorma. Terim anlamı : Yanıt alma amacı gütmeden sözün anlamını
güçlendirmek için soru sormadır.
Örnek :
Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova
Sen misin, yoksa hayâlin mi, vefâsız Kosova
Mehmet Akif Ersoy
3.15. Rücu
Sözcük anlamı : Dönme, geri dönme. Terim anlamı : Söylenen bir sözden vazgeçer
gibi yapıp, ondan daha güzel ve güçlü bir düşünceyi ifade etmektir.
Örnek :
Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı
Yok öyle değil şâirin ancak adı kaldı
Muallim Nâcî
E D E B î S A N A T L A R 215
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
(Şairlik taslayanlar çoğalıp gerçek şairler azaldı. Yok öyle değil, şairin ancak adı kaldı.)
Burada rücu, "Yok öyle değil" ifadesiyle yapılmıştır.
3.16. Tefrik
Sözcük anlamı : Ayırma. Terim anlamı : İki unsurdan birinin üstünlüğünü vurgulamak
için, aralarındaki farkları belirtmektir.
Örnek :
Seni Kisrâ'ya adâlette muâdil tutsam
Fazladır sende olan devlet ü dîn ü îmân
Bâkî
(Seni adalet konusunda Kisra'ya denk, eşit tutsam; sendeki devlet, din ve iman fazla
gelir.)
Şair "sen" dediği kişiyle "Kisra"yı karşılaştırır ve onun Kisra'dan üstün olan özelliklerini
vurgular.
3.17. Kat
Sözcük anlamı : Kesme, kesilme, biçme. Terim anlamı : Sözü, ifadeyi tamamlanmadan
bir noktada kesme. Bunun sonunun, arkasının okuyucu tarafından getirilmesi
ya da söylenmese de anlaşılması beklenir. Geri kalan kısmın söylenmemesinin, sözün
etkisini artıracağı için söylenmesinden daha iyi olacağı düşünülür.
Örnek :
Ey kimsesiz âvâre çocuklar... Hele sizler,
Hele sizler...
Tevfik Fikret
Burada kat sanatı, ikinci mısradaki "Hele sizler" ifadesinde yapılmıştır.
3.18. Terdit
Sözcük anlamı : Reddetme, geri çevirme. Terim anlamı : Sözün, muhatabı önce merakta
bırakıp, sonunun ne olacağını hissettirmeden sürdürüp, daha sonra hiç umulmayan
çarpıcı bir sonla noktalanmasıdır.
216 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Örnek :
Lades
Vaktiyle yazdığım gibi:
Uzayacağa benzer
Tutuştuğumuz lades.
Bak, kaç sene geçti:
Aldatamadın beni
Ölüm kardeş !
Behçet Necatigil
Şairin son mısraya kadar kiminle konuştuğu belli değildir. Son mısrada bunun"ölüm"
olduğu çarpıcı bir şekilde belirtilir.
3.19. İltifat
Sözcük anlamı : Dönüp bakma, dikkat, hatır sorma, sözü başka bir kişiye çevirme.
Terim anlamı : Bir konu devam ederken, anîden bir duygunun ortaya çıkışıyla sözün
muhatabının değişmesi.
Örnek :
Aradan yıllar geçti, işte o günden beri
Ne zaman yolda bir hana rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar.
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları !
Faruk Nafiz Çamlıbel
Şairin muhatabı önceleri "yollar" iken, daha sonra "han duvarları"dır.
3.20. Telmih (Anıştırma)
Sözcük anlamı : Söz sırasında kastedilen bir şeyi imalı olarak belirtme, açık söylememe.
Terim anlamı : Herkesin bildiği geçmiş önemli olaylara, meşhur kimselere,
hikâyelere, efsanelere, inançlara, atasözlerine, ayet ve hadislere doğrudan doğruya
değil, dolaylı olarak değinmek, işaret etmektir.
Örnek :
E D E B î S A N A T L A R 217
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
Nef'î
(Mucize söyleyen papağanım, ne desem lâf değil. Felek ile söyleşemem, onun aynası
saf değil.)
Burada papağana ayna karşısına geçip konuşma öğretilmesi olayına bir telmih bulunmaktadır.
3.21. İrsal-i Mesel
Sözcük anlamı : Atasözü getirme. Terim anlamı : Konuyu pekiştirmek amacıyla bir
atasözü ya da atasözü değerini taşıyan bir ifade kullanmak.
Örnek :
Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz
Meşhûr bir meseldir mızrak çuvala sığmaz
Hevâî
(Sevgilinin kirpikleri hayale sığmayacak kadar uzundur. Şöyle meşhur bir atasözü
vardır : Mızrak çuvala sığmaz.)
3.22. İktibas
Sözcük anlamı : Ödünç alma. Terim anlamı : Konuyu ve anlamı pekiştirmek için
ayet, hadis ya da bunlardan birer parça almaktır.
Örnek :
Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
Tallâhi lekad âserekellâhü aleynâ
Ziya Paşa
(Allah'ın gücü kudreti zalimlere bir gün "Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize
üstün kılmış" dedirir.)
Beytin ikinci mısraı Yusuf Suresinin 91. ayetinden alınmıştır.
218 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
4. Söz Sanatları
Bu bölümde yer alan edebî sanatlarda sözlerin, sözcüklerin anlamından çok şekil
yapıları , yazılışları, söylenişleri dikkate alınır; bu unsurlara dayalı olarak sanat yapılır.
Bunların başlıcaları on bir alt başlıkta toplanır:
4.1. Cinas
Sözcük anlamı : Münasebet, benzeyiş, farklı anlamla yorumlanabilen söz. Terim anlamı
: Yazılış şekilleri ve söylenişleri (telâffuzları) aynı, ama anlamları farklı olan iki
sözcüğü bir arada kullanmaktır. Cinas sanatı yedi ayrı şekilde yapılır.
4.1.1. Cinas-ı Tam (Tam Cinas)
Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları ayrı iki sözcük ile yapılan cinas.
Örnek :
Kısmetindir gezdiren yir yir seni
Göğe çıksan âkıbet yir yir seni
İbn-i Kemâl
(Seni yer yer gezdiren kısmetindir. Göğe çıksan, sonunda toprak seni içine alır.)
Birinci mısradaki "yir yir" taraf taraf, ikinci mısradaki "yir yir" ise 'yer'; yani 'toprak
seni yer, içine alır, ölür toprağın altına girersin' demektir.
4.1.2. Cinas-ı Mürekkep
Cinaslı sözlerden birinin iki ayrı sözcük hâlinde yazılmasıdır.
Örnek :
Varı yok yoğu var eden ol durur
Dünyede her olanı ol oldurur
Süleyman Çelebi
(Varı yok, yoğu var eden odur. Dünyada her olanı o oldurur.)
İkinci mısradaki "oldurur" sözcüğü, birinci mısrada "ol durur" şeklinde ayrı iki sözcük
olarak yazılmıştır.
E D E B î S A N A T L A R 219
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
4.1.3. Cinas-ı Muharref
Arap harfleriyle yazılışları aynı, söylenişleri, telâffuzları farklı olan sözcüklerle yapılan
cinas.
Örnek :
Şehrin içinde şöhreti artar cemâlinin
Evsâf-ı verd-i ârızı vird-i zebân olur
Nef'î
(Şehrin içinde güzelliğinin şöhreti artar. Yanağının gülünün vasıfları dillerde dolaşır
durur, sürekli tekrarlanır.)
"Verd" ile "vird" sözcüklerinin Arap harfleriyle yazılışı aynı, ancak harekeleri yani
okunuşları ve anlamları farklıdır .
4.1.4. Cinas-ı Nakıs
Cinaslı sözcüklerden birinde fazladan bir harf bulunan cinas.
Örnek :
Bize ey bâd bâdî-i perîşânî olursan da
Dokun gâhî o zülf-i târümâra her çi bâd-â-bâd
Sünbülzâde Vehbî
(Ey rüzgâr bize perişanlık sebebi olursan da bazen ne olursa olsun o dağınık saça dokun.)
Burada cinas "bâd" ile "bâdî" arasında yapılmıştır; "bâdî" sözcüğündeki 'î' sesi fazladır.
4.1.5. Cinâs-ı Lâhık
Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerde bir harfin farklı olduğu cinas.
Örnek :
Cefâ gördük o nahl-i nâz-perverden vefâ derken
Bizimle âkıbet bîgâne çıktı âşinâ derken
Nâbî
(Biz vefa derken, o nazlı, fidan boylu sevgiliden cefa gördük. Biz onu kendimize
dost bilirken, sonunda bize yabancı çıktı.)
220 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
"Vefa" ile "cefa" sözcükleri arasında cinas vardır ve ilk harfleri farklıdır.
4.1.6. Cinas-ı Mükerrer
Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerden birinin, öteki sözcüğün son hecesiyle ses ve
yazılış yönünden aynı olmasıdır.
Örnek :
Ne izz ü câh u neseble ne kesb-i mâl iledir
Fakat tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir
Seyyid Vehbî
(Gönül adamlarının, kalenderlerin övünmesi, ne ululuk ve güçlülükle, ne makamla,
ne soy sopla, ne de mal sahihi olmakladır. Onların övünmesi ancak olgunluk iledir.
)
Birinci mısradaki "mâl" sözcüğü, ikinci mısradaki "kemâl" sözcüğünün son hecesiyle
aynı yazılış ve söyleyiştedir.
4.2. Kalp
Sözcük anlamı : Değiştirme. Terim anlamı : Bir sözcükteki harflerin yerlerini değiştirmek
suretiyle yapılan sanattır.
Örnek :
Böyle hûn-rîzâne tevcîh-i nigeh bilmem neden
Gâlibâ zann eyliyor Nâcî'yi cânî gözlerin
Mualim Nâcî
(Böyle kan dökücü bakışlar yöneltmek nedendir? Galiba gözlerin Naci'yi cani zannediyor.)
Kalp, "Nâcî " ve "cânî" sözcükleri arasındadır. Bu iki sözcükte harflerin yerleri değiştirilmiştir.
4.3. İştikak
Sözcük anlamı : Türeme, türetme. Terim anlamı : Aynı kökten türeyen birden fazla
sözcüğü bir arada kullanmaktır.
E D E B î S A N A T L A R 221
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Örnek :
Ey beni lutfuyla yoktan var eden Rabb-i gafûr
Mağfiret kıl eyledikte azm-i iklîm-i bekâ
Enderunlu Vâsıf
(Ey beni iyiliğiyle, rahmetiyle yoktan var eden, bağışlayıcı merhametli Allah, sonsuzluk
dünyasına, ahirete gittiğimizde bizi bağışla, bize merhamet et)
Burada "gafûr" ve "mağfiret", Arapça dilbilgisi kurallarına göre aynı kökten türemiş
iki sözcüktür.
4.4. Akis (Yansıtma)
Sözcük anlamı : Geri dönme, yansıma.Terim anlamı : Bir mısra içinde anlamlı bir ifadenin
ters çevrilip, yine anlamlı bir ifadeye dönüştürülerek yerleştirilmesiyle yapılan
sanattır.
Örnek :
Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem
Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem
Nazîm
Birinci mısraın "Didem ruhunu gözler" ifadesi ters çevrilerek, "gözler ruhunu
dîdem" anlamlı ifadesine dönüştürülmüş ve aynı mısrada yerleştirilmiştir. İkinci
mısra da aynıdır.
4.5. İade
Sözcük anlamı : Geri gönderme, geri çevirme. Terim anlamı : Şiirin her beytinin son
sözcüğünü sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaktır.
Örnek :
Ey güzellik göğünün mâh-ı münevver kameri
Şâd kıl gönlümü gün gibi tulû et seherî
Seherî aşk ile meydâna girip seyr edeyim
Ola ki peyk-i sabâdan ere yârin haberi
Haberi olsa anın yoluna cân verdiğime
Bana rahm eyleyüben eyleye idi nazarı
Zâtî
222 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
4.6. Tarsî
Beytin her iki mısraındaki sözcükleri harf sayısı, vezin ve kafiye bakımından birbirine
denk getirmeye denir.
Örnek :
Ol şeh-i kâm-kâr gelmez mi
Ol meh-i nâm-dâr gelmez mi
Bâkî
(O mutlu padişah [sevgili] gelmez mi; ünlü, namlı ay gibi güzel sevgili gelmez mi?)
4.7. Akrostiş
Her mısraın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir ismin çıkacağı şekilde
yazılmış şiire denir.
Örnek :
Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar
Elden ne gelir ki ? Güzelsin, gençliğin var.
Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes.
İnan ki bir daha geri gelmez bu günler,
Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr.
Cahit Sıtkı Tarancı
Bu şiirin mısralarının ilk harfleri yukarıdan aşağı okununca Vedia ismi çıkar.
4.8. Lep-Değmez (Dudak Değmez)
İçinde 'b,p,f,m,v' gibi dudak ünsüzleri bulunmayan sözcüklerle yazılan şiire denir.
Örnek :
Her şey ne sıcaktı, her şey ne iyi
Hatta o karanlık, aysız geceler
Ahmet Kutsi Tecer
E D E B î S A N A T L A R 223
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Özet
Etkili, güzel söz söyleme sanatı olan edebiyatta, dilin gerçek ve sembolik anlamlarına başvurmak,
az sözle çok şey ifade etmek, anlam ilgisi kurmak yoluyla yapılan sanatların büyük bir
yeri vardır. Bu sanatlara "edebî sanatlar" adı verilir.
İnce duyguların, estetik duyarlığın ürünü olan edebî sanatlar ,Türk edebiyatında geniş yer
tutar. Özellikle Klâsik (Divan) Türk edebiyatında bu sanatlara büyük önem verilir.
Edebî sanatlar mecazlar, anlam sanatları ve söz sanatları olmak üzere üç kümede ele alınabilir.
Benzetme, iğretileme, mecaz-ı mürsel, kinaye, tariz, kişileştirme mecazlara;
iham, tevriye, tenasüp, tecahül-i arif, hüsn-i talil, mübalâğa, tezat, tehmih, iktibas
anlam sanatlarına; cinas, kalp, akrostiş ve lep değmez söz sanatlarına giren belli başlı
edebî sanatlardır.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını verilen seçenekler arasından bulunuz.
1. Aşağıdaki beyitte hangi sanat vardır ?
Kadem kadem gece teşrîfi Nailî o mehin
Cihân cihân elem-i intizâra değmez mi
(Ey Nailî, o ay yüzlü güzel sevgilinin gece adım adım gelmesi, dünya kadar
bekleme elemine, acısına, sıkıntısına değmez mi?)
A. Akrostiş
B. Kişileştirme (teşhis ve intak)
C. Açık iğretileme (istiare)
D. Tezat
E. Benzetme (teşbih)
2. Aşağıdaki beyitte hangi sanat yapılmıştır?
Sahn-ı çemende nağme-keş-i aşk olan aceb
Bülbül müdür Nahîfî-i şîrin-edâ mıdır
(Çimenlik meydanında, bahçenin ortasında aşk şarkısı söyleyen acaba bülbül
müdür, yoksa şirin edalı Nahîfî midir?)
A. Akrostiş
B. Tecahül-i arif
C. İğretileme (istiare)
D. Tezat
E. Tekrir
224 E D E B î S A N A T L A R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3. Aşağıdaki beyitte hangi sanat vardır?
Ağyâr elemin çekme gönül nâfile gamdır
Hasmın sitemin anlamamak hasma sitemdir
(Ey gönül, başkasının, yabancıların elemini çekmek boşu boşuna gam çekmektir.
Düşmanın sitemini anlamamak düşmana sitemdir.)
A. Akrostiş
B. Tecahül-i arif
C. İğretileme
D. Tezat
E. İrsal-i mesel
4. Aşağıdaki beyitte hangi sanat vardır?
Mümkün değil Hudâ'yı bilmek de bilmemek de
Bilmek de bilmemek de mümkün değil Huda'yı
(Allah'ı bilmek de bilmemek de mümkün değildir.)
A. Akrostiş
B. Tecahül-i arif
C. İğretileme
D. Akis
E. İrsal-i mesel
5. Aşağıdaki beyitte hangi sanat vardır ?
Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ-ı çemen
Meğer ki bâğa haber geldi yârdan bu gece
(Fesleğenler süslendi, çimenlik bezendi meğer ki sevgiliden bu gece bahçeye
haber geldi .)
A. Akrostiş
B. Tecahül-i arif
C. Hüsn-i talil
D. Tezat
E. İrsal-i mesel
E D E B î S A N A T L A R 225
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Tahirül Mevlevî, Edebiyat Lügati, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1973.
Dr. Ali Nihat, Edebî Sanatlara Dair, İstanbul, İnkılâp Kitaphanesi, 1933.
Bilgegil, Kaya; Edebiyat Bilgi ve Teorileri, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1989.
Muallim Naci, Istılahat-ı Edebiyye -Edebiyat Terimleri-, Hazırlayanlar : Alemdar
Yalçın, Abdülkadir Hayber, Ankara, Akabe Yayınları.
Dilçin, Cem; Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları,
1997.
Külekçi, Numan; Açıklamalar ve Örneklerle Edebî Sanatlar, Ankara, Akçağ Kitabevi,
Şubat 1995.
Pala, İskender; Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ankara, Akçağ Kitabevi, 1995.
Değerlendirme Sorularının Yanıtları
1. C 2. B 3. D 4. D 5. C
226 E D E B î S A N A T L A R