7 Ekim 2009 Çarşamba

zarf-zamir-bağlaç-ilgeç

13
İŞARET (İM) ADILLARI
İşaret adılları parmakla gösterilen varlıkların adları yerine kullanılır.İşaret adıllarıyla
işaret sıfatları aynı sözcüklerdir.
Bu bunlar
Şu şunlar
O onlar
Bunlar benimdir.
Şunu kaça aldınız, ona veriniz.
Not: İşaret adılları üçüncü kişi adılı “o” sözcüğü gibi her eki –n kaynaştırma harfi ile
alır: bunlar, bunca zaman, onsuz, şuncağız, şuna göre...
“O” sözcüğü hem işaret sıfatı, hem kişi adılıdır.İnsandan başka bir adın yerini
tutuyorsa işaret adılıdır.
ÖR. O çocuk, onda, onu...
Öteki, beriki sözcükleri de işaret anlamlıdır.
O da öteki de beriki de hatta cin bakışlı idris de.
Öteki beriki istediğini söyleyebilir.
Berikinden güzeldir.( kişi adılı)
Ötekine berikine kulak asma, işine bak.
Ötekinin berikinin sözüyle iş olmaz. Örneklerinde olduğu gibi ikisi birlikte kullanılınca
şu, bu , buna, şuna, bunun, şunun anlamlarında belgisiz adıl olur.
Şöyle buyrun, burası bizimdir, bunda bir suçum yok.... örneklerinde altı çizili
sözcükler işaret adılıdır.
BELGİSİZ ADILLAR
Hangi adların yerini tuttukları apaçık belli olmayan, varlıkların yerini belli belirsiz
şekilde karşılayan adıllardır.
Ödevlerinizi gözden geçirdim.Birçoğu pekiyi, birtakımı orta, birkaçı da başarısızdır.
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.
Belgisiz adılların çoğu belgisiz sıfattır.Belgisiz sıfatlarla kurulmuş tamlamalardan
adlar düşünce belgisiz adıl olur.
BÖLÜM 2
14
Başkalarına yardım borcumuzdur. Birkaçı içeri girdi. Öbürleri de gelsin.
Not: Belgisiz sıfatlardan adıllaşanlar iyelik takısı alır.Yani ad tamlamalarında
tamlayan olur:
Bunların hepsi, birçoğu, bazısı, kimisi...
Not: “falan” sözcüğü de bir addan sonra kullanıldığında o adın benzerleri anlamında
birer belgisiz adıl olur.
ÖR. Para falan istemem. Toplantıya çocuk falan getirmeyin.
SORU ADILLARI
ÖR. Sensiz yaşadım; kimbeni bilecekti?
Ne var? Dedim, nereden geldin sen?Hanginiz anlatacaksınız? Kaça aldınız?
Niçin söylemiyorsunuz? Altı çizili sözcükler hem soru anlamındadır hem de
belgisiz adıllar gibi adların yerini tutmaktadır. Bunlara soru adılı denmektedir.
İLGİ ADILI
ÖR. Orhan’ın boyu uzun, Erdem’inki kısadır.
Komşunun arabası bizimkinden daha yeni.
Sizinkini alabilir miyim?
Örneklerinde “–ki” tamlayanın sonuna gelmiş ve tamlananın yerini tutmuştur. Adların
yerini tutan bu “-ki” eki adıl sayılır.
Not: İlgi adılı olan bu ek her zaman bitişik yazılır.
İYELİK ADILI
Benim adım, senin gözün, bizim evimiz, sizin bahçeniz... tamlamalarındaki iyelik
eklerini adıl sayanlar vardır.
Not: Her adıl bir sözcüktür. Bu parçaların takı oldukları apaçıktır. Onun için bunlara
iyelik ve ilgi adılı değil , tamlanan takısı ya da iyelik takısı denebilir.
ADILLARIN TÜMCEDEKİ GÖREVLERİ
1- Özne olur: Ben söyledim , o çalıştı.
2- Nesne olur: Sizi arıyorlar
3- Tümleç olur: Bana anlattılar. Nerede beklediniz?
4- Ekeylem alarak yüklem olur: Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
15
5- Kişi adılları gibi, bütün adıllar ad tamlamalarında tamlayan olur: bunun değeri,
herkesin sevdiği
Not: Adıllar belirtisiz ad tamlamalarına girmez.
ZARF ( BELİRTEÇ )
Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ya da görevce kendine benzeyen sözcüklerin
anlamlarını etkileyen; kimi kez güçlendirip kimi zaman kısıtlayan sözcüklere zarf (
belirteç ) denir.
Sıfatlar, yüklemi eylem olan cümlelerde, yüklemi etkilediklerinde zarftırlar. Hemen
bütün niteleme sıfatları, zarf olabilir: kısa kesmek, güzel konuşmak, doğru söylemek
gibi
Kimi sözcükler sıfat olarak kullanıldığı gibi, zarf görevi de görürler: güzel kız ( sıfat ),
güzel konuşmak ( zarf )
Dilimizde ikilemeler, eylemi etkiledikleri zaman zarf olur : akşam akşam gitmek, uslu
uslu oturmak, düşe kalka büyümek, çabuk çabuk yürümek, horul horul uyumak...
Görev ve Anlam Bakımından Zarflar
1. Zaman Zarfları : Bu tür zarflar, etkiledikleri eylemleri zaman açısından belirten
sözcüklerdir: eskiden, dün, demin, şimdi, sonra, sonradan, sonunda, bugün, henüz,
hemen, ansızın,yarın, akşam, sabah, gece, gündüz, yazın kışın, geçen yıl, ...
Şimdi yazıp hemen postaya atacağım.O eve gelince her şey çarcabuk düzeltildi.
Bugünhava güzeldir,Onları duyunca hemen yola çıktı.
2. Yer Yön Zarfları : Bu tür zarflar, eylemi yer bakımından belirleyen sözcüklerdir;
bunlar çoğunlukla eylemin yönünü de belli ederler: aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri,
geri, karşı,
ÖR. Aşağı indiğimizde akşam olmuştu,
Lütfen içeri giriniz.
3. Nicelik ( Ölçü ) Zarfları : Bir eylemin, bir sıfatın ya da başka bir zarfın ölçüsünü
gösterirler : Bu ölçünün içinde azlık, çokluk, sayı, derece, karşılaştırma gibi anlamlar
vardır. Ölçü zarfları : pek, çok, en, kadar, daha, en çok, pek çok, biraz, fazla, azıcık,
az çok gibi sözcüklerdir.
a) Eşitlik zarfları : Eylemelere, eylemsilere ve sıfatlara eşitlik anlamı katar : kadar,
denli...
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
16
ÖR. Cennet kadar güzel vatanım var.
Tüy kadar hafif.Melek kadar uslu.
b) Üstünlük zarfı : Üstünlük zarfı olan “daha” sözcüğü eylemlere, sıfatlara ve
zarflara üstünlük anlamı katar.
ÖR. Bu evi beğendim; ama daha güzel bir ev isterim.
Kafasını bu sefer daha şiddetle çarptı.
c) En üstünlük zarfı : “En” sözcüğü, zarflara ve sıfatlara üstünlük anlamı katar. En
üstünlük zarfı olabilmesi için sıfatın da zarf olması gereklidir :
ÖR. Yemeğin en iyisini de pişirir.
Çiçeklerin en güzeli güldür.
d) Aşırılık zarfları : Bunlar; “çok, pek, gayet, çokça, fazla, fazlaca, epey, epeyce, az,
azıcık, biraz, birazcık, oldukça” gibi sözcüklerdir; aşırılık anlamı katar :
ÖR. Gayet kızgın gitti.
Pek uzun konuştu
Çok üzüldüm
Pek çok yoruldu
4. Niteleme ve Durum Zarfları : Bir eylemin ya da eylemsinin yapılış biçimine açıklık
getiren sözcüklerdir. Durum zarfları, eylemlerin anlamını belirtiş özelliklerine göre
çeşitlenir :
a) Niteleme zarfları : Niteleme sıfatlarından oluşan belirteçlerdir. Niteleme sıfatları
adı nitelerse sıfat, eylemi nitelerse zarf olur. Eylemi nitelik, durum, biçim bakımından
etkiler; “nasıl ?”, “ne durumda ?”, “ne biçimde ?” sorularını yanıtlar : “İyi söyledi.” ;
“Doğru yaptı.” ; “Güzel konuştu.” Eğri oturalım da doğru söyleyelim.Güzel güzel
anlaşın.Burun buruna geldiler.Tepeden tırnağa ıslandım.Dosdoğru söyleyiniz.Kitaplar
temiz kullanılmalı.
b) Durum zarfları :
I. Kesinlik zarfları : elbet, elbette, mutlaka, tamamen, kuşkusuz, şüphesiz, asla, hiç,
hiç mi hiç, er geç, eninde sonunda, kesinlikle, ne olursa olsun...
ÖR. Elbette başaracaktır.Mutlaka gitmeliyim.Şüphesiz hepimizden yaşlıdır.
II. Yineleme zarfları : yine ( gene ), tekrar, ikide bir, çok kez, bir daha, bin kez, arada
bir, ara sıra, kimi kez, bazen, bazı bazı...
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
17
ÖR. Her sabahki gibi ortalık gene yağmur içinde.Derste ara sıra konuşuyordu.Bazı
bazı gülsem de benim gönlüm hoş değil.
III. Olasılık zarfları : belki, galiba, bakarsın, olsa olsa, ola ki, tut ki, say ki, tutalım,
varsayalım, varsayalım ki, farz edelim, farz edelim ki,
ÖR. Belki onun da mazeretleri vardır.Olsa olsa bu para eder.Tutalım ki yaptın.
IV. Yaklaşıklık zarfları : aşağı yukarı, şöyle böyle, hemen hemen, yakın, az çok ...
ÖR. Yazıyı şöyle böyle bitirdim.Ankara’ya hemen hemen ulaştık.
V. Üleştirme zarfları : birer birer, üçer üçer, onar onar, beşer onar, teker teker ...
ÖR. Masalarda dörder beşer oturuyorduk.Arabalara üçer beşer binmişler.
VI. Sınırlama zarfları : artık, ancak, yalnız, yalnızca, en erken, en geç...
ÖR. Artık gitmeyeceğim.Yalnızca seninle gelirim.En geç beşe kadar oturabilirim.
VII. Dilek zarfları : bari, keşke, inşallah, Allah vere...
ÖR. Keşke bu işe başlamasaydım.Allah vere yağmur yağmaz.
VIII. Koşul zarfı : eğer.
ÖR. Sen eğer acıyorsan kendin bakarsın.
Şayet beğenmiyorsa almasın.O gelmezse eğer, biz yaparız.
IX. Yanıt zarfları : peki, evet, hayır, hayhay, memnuniyetle,
kıvançla, yok, asla, herhalde...
ÖR. Siz mi yazacaksınız? Evet ben yazacağım.
Yarın gelecek misiniz? Elbette.
5. Gösterme zarfı : Eylem ve eylemsileri gösterme yoluyla belirleyen “işte”
sözcüğüdür: Eylemi gösterme yoluyla kesinleştirir : “İşte söylüyorum.” ; “Aradığın işte
geliyor. “
Yüklemi kesinleştirirken özneyi de belirtir : “İşte bu adam söyledi.” ; “ İşte bu yaptı.”
Yinelemeli kullanımlarda anlatıma bir güven, meydan okuma, övünme katar : “İşte at,
işte meydan.” ; İşte hendek, işte deve.”
Zarfları da pekiştirir : “İşte şimdi yandın.” ; İşte şimdi gelecek.”
6. Soru zarfları : Soru zarfları eylemleri ve eylemsileri soru yoluyla belirtirler : ne,
nasıl, niçin, ne biçim, ne zaman, ne kadar, ne denli, ne diye, nice, hani ...
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
18
ÖR. Beni niçin aradınız?
Neyledim nettim sana ey zalim?
O adam buralarda ne dolaşıp duruyor?
Ne kadar tatlı konuşuyordu?
Nasıl düştün bu sıkıntıya?
EDAT ( İLGEÇ)
Tek başlarına anlamı olmayan, cümlede diğer sözcük ve sözcük öbekleri arasında
çeşitli ilgiler kurmaya yarayan sözcüklere ilgeç denir. İlgeçler, sözcükler arasında
benzerlik, araç, amaç, görelik, özgülük, eşitlik, nedenlik, zaman, yer-yön ilgileri kurar.
a-Benzerlik ilgisi: Gibi, sanki, kadar
ÖR. Arkadaşınızın çalıştığı gibi çalışırsanız, başarılı olursunuz.
Deniz kıyısı sanki karınca yuvasıydı
Düş kadar gizemli biriydi.
b-Araç ilgisi: İle
ÖR. Kayıt yerine dolmuşla gittik.
Herkese büyük bardaklarla ayran verdiler.
c-Amaç ilgisi: için, üzere
ÖR. Sokak çocuklarına yardım için kermes düzenlendi
Çay içmek üzere kahvehaneye girmişti.
d- Görelik ilgisi: -e göre, için
ÖR. Öğretmenimize göre Türkçe kirlenmiyor, kirletiliyor.
Benim için sabahları erken kalkmak, günü tam yaşamak demektir.
e- Özgülük ilgisi: Yalnız, ancak, için
ÖR. Bu konuda yalnız sana güvenebileceğimi biliyordum.
Bu soruyu ancak Bilge çözebildi.
Bir kravat için bu kadar para verilir mi?
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
19
f-Eşitlik ilgisi: Gibi, kadar
ÖR. Arkadaşı gibi dikkatli olsa, sorun çözümlenecek.
Öyküleri kadar şiirleri de güzel.
g- Nedenlik ilgisi: İçin, diye, -den ötürü, -den dolayı
ÖR. Şiiri sevdiğim için, şiir dinletilerini kaçırmamaya çalışırım.
Üzülmeyesin diye sana bazı şeyleri söylemedim.
Beklettiğinden ötürü konuklardan özür diledi
Başarısından dolayı bir vakıf tarafından ödüllendirildi.
h-Zaman ilgisi: -den beri, -e kadar, -den önce, -den sonra, -e dek
ÖR. Ameliyat olduğundan beri perhiz yapıyor.
Ders bitinceye kadar tahtayı silmeyin.
Sınıfa girmeden önce şapkalarınızı çıkarmanız gerekiyor.
Emekli olduktan sonra resim yapmaya başladı.
Sabaha dek ders çalışacağımıza sohbet ettik.
i-Yer-yön ilgisi: -e kadar, e-dek, -den öte, -e karşı, -e doğru, -den yana
ÖR. Atölyelere kadar yürüdük.
Buradan bahçelere dek tel örgüler çekildi.
Şu ağaçtan öte bizim bahçe başlar.
Denize karşı oturmuş çay içiyordu.
Bize doğru gelmesini bekledik.
Bizden yana bakınca yalnız olmadığını görmüştü.
BAĞLAÇ
Anlamca ilgili tümceleri,kavramları ya da görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan
sözcüklere BAĞLAÇ denir.Türkçede bağlaçlar-sözcük türlerinin birçoğuna oranlaazdır.
Kulanılanların çoğu da Arapçadan, Farsçadan alınmadır.Çünkü Türkçede uzun
anlatımlar yoktur,eylemsilerin çokluğu ve vurgu-ezgi değişmeleri bağlaçların fazla
kullanılmalarını önlemiştir.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
20
Bağlaçlar çeşitlidir.Başlıcaları şunlardır:
VE : Yolculukta göz ve gönül çile doldurur.Yakın ve Uzak Şark’ın bütün tahtlarında
kaynağı Türkçe olan...Her biri kendi kazanç ve çıkarını düşünür.
NE....NE: Kullanılışı sık sık tartışmalara yol açan bir bağlaçtır.Ne şiş yansın, ne
kebap.Ne gül,ne zambak, ne karanfildi onlar.Ne sıcak,ne soğuk....Aylardır ne bir
haber gönderdi, ne de bir şey yazdı.
DE:Sonuna geldiği sözcüğü, önceden geçen ya da geçmiş gibi düşünülen görevdeş
bir sözcüğe, bir kavrama gibilik, eşitlik,katılma ilgileriyle bağlar, hem de pekiştirme
anlamı katar.
Eren de geldi.(Öbür gelenler gibi.). Bunun sonunda ölüm de var.Bu kitabı da
okuyunuz.
Not: “de” bağlaçları görevdeş öğeleri, eşit özneleri, tümleçleri, yüklemleri bağlar:
Bugün de bekledik, dün de.Ben onu severim , sayarım da...Üçü de bahçeye çıkmış.
Ne iyi ettin de geldin...Büyümüş de küçülmüş. Ölsem de unutmam.Buraya dek gelmiş
de bize uğramamış.
DAHİ: Bu bağlaç da sözcükleri ve tümceleri, önce geçen ya da geçmiş gibi
düşünülen görevdeş sözcüklere ve tümcelere gibilik, eşitlik ilgisiyle bağlar.Bu
bakımdan “de” bağlacının anlamdaşıdır.
Bunu ben dahi biliyorum.Bir ben bilirim çektiğimi bir dahi Allah.
BİLE: “bile” sözcüğü tümceleri, önce geçen ya da geçmiş gibi düşünülen tümcelere
bağlıyor.Bu bakımdan “dahi” bağlacının anlamdaşıdır.
Çalışsa bile başaramaz. ...Yolsuzluğumun hesabı alınmamış değil, sorulmamıştır
bile!
Kİ: “ki” bağlacı, kendinden önce ve sonra gelen tümceleri bağlamakla birlikte üçüncü
tümceye de “ bu sebepten, bu yüzden” anlamını katıyor ve tümceleri bağımsız
önermeler durumuna getiriyor.
Ona güvenilmez ki....Öyle yoruldum ki....Bilmem ki nasıl anlatayım.Hangi güzellik
çiçeğidir ki ölüm hazanı onu yere düşürmemiştir? Omuz omuza, dirsek dirseğe, nefes
nefese bir kalabalık idi ki sormayın.
OYSA, OYSAKİ: Halbuki ile anlamdaştır.Hiç düşünmeden onların doğruluğuna
inanmıştır.Oysa ben öyle değilim.
ÖYLE....Kİ, ÖYLESİNE....Kİ: Öyle kimseler ki elleri öpülmeğe layıktır. Öylesine
çalışmıştı ki....
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
21
MADEMKİ, MADEM: Mademki öyle emretmiş; öyle yaparız. Mademki beni
dinlemiyor, ben de onun hiçbir işine bakmam.
NİTEKİM, NASIL Kİ : Bu anlayışa göre atasözleri,ulusal varlıklardır.Nitekim eski bir
atasözü şöyle der. Metin bu yıl bütünlemeye kaldı; nasıl ki geçen yıl böyle olmuştu.
YETER Kİ: Türk dili dillerin en zenginlerindendir.Yeter ki bu dil bilinçle işlensin
DEMEK Kİ, DEMEK: Bu işe girişmişler demek ki kuvvetlerine güveniyorlar. Demek
siz Abdi’nin köylüsüsünüz.
GÜYA: Güya tam beşte gelecekti; hala görünürde yok.
KALDI Kİ: Hava soğuk , kaldı ki rahatsızım da onun için gelemem.
TA Kİ: Açık söylüyorum ta ki herkes anlasın.
GELGELELİM, DERKEN, TEK, İLE : İyi hoş gelgelelim inatçı.Biz işler sona erdi
derken aylar geçti. Araba parçalansın, ne olursa olsun, tek beni beş dakika evvel
ormana yetiştir. Oğuz ile Hüseyin dün akşam sizi aradılar.
YİNE ,GENE , HELE : Yağmur gene serpeliyor. Bahar geldi yine çiçekler açtı. Doğa
bozkırlarla cilveli, oynak, süslü; hele makyajlı değildir.
YOKSA, GEREK...GEREK, GEREKSE : Ezgi hala gelmedi; yoksa treni mi kaçırdı?
Gerek yoksul gerekse zengin olsun herkes çalışmak zorundadır.
BAZEN... BAZEN: Bazen Suna’yla bazen Özlem’le buluşur, çalışırız.
HATTA, ÜSTELİK : Melis size gelmiş; hatta sizi görmek istemiş.Yedirdi , içirdi;
üstelik para vererek gönderdi.
YALNIZ, ANCAK: Güzel, yalnız biraz renksiz.Bu işe başlıyorum ,ancak bugün
bitiremem.
AMA, FAKAT, LAKİN: Vatan işlerinde ölmek olabilir,fakat korkmak asla ! O gün
gene bir yere gitmeyi kararlaştırmıştı fakat canım istemiyordu. Her hareket içinde
kötü eğilimler olabilir.Ama iyi niyetlilerin dayanışması her kötülüğü önler.
MEĞER, MEĞER Kİ, MEĞERSE: Onu çalışkan, uslu bir genç sanırdım; meğer
tembelin , yaramazın biriymiş.
YA...YA, YAHUT, VEYA; YA DA, YA: Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli.
Ya ben anlatamıyorum; ya da siz anlamak istemiyorsunuz.Kötülükler bir şahsa veya
topluluklara aittir.
HEM...HEM , HEM DE: Hem ziyaret, hem ticaret. Hem kel , hem fodul.Kendisini hem
sevdirmiş, hem de verdiği haberlerle etki uyandırmıştı.
YANİ : Anlaşma araçları, yani sözcükler...
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
22
İSE, HOŞ : Limonata soğuk çay ise sıcak içilir. .....hoş gelmese de olur ya.
ÜNLEM
Acıma, korkma, sevinç, şaşkınlık, kızgınlık gibi ansızın beliren bir duygunun etkisiyle
ağzımızdan çıkıveren ve sözü etkili kılmaya yarayan sözcüklere ünlem denir.
Ünlemler, kullanımları açısından genel olarak ikiye ayrılır:
1. Seslenme ünlemleri: Seslenirken kullandığımız, uyarma, dikkat çekme anlamların
taşıyan ünlemlerdir.
Hişt, ha, haydi, hey, ey, hay hay, ...
2. Duygusal ünlemler: Sözlerimizi duygu yönünden etkileyen ünlemlerdir.
Ah, tüh, oh, aman,vay, of,...
Her türlü sözcük, söyleyiş özelliğiyle ünlem olarak kullanılabilir. Sözcüğün ünlem
olarak kullanılmasında bir duygunun dışa vurulması söz konusudur.
ÖR. Çekilin! Araba üzerimize geliyor.
Rezil adam! Sözlerinin ne anlama geldiğini biliyor musun?
Siz! Ne yapıyorsunuz orada?
Duygusal anlatımda kimi zaman bir cümle bütünüyle ünlem işlevi kazanabilir.
Lanet olsun!
Allah kahretsin!
Adam mısın sen!
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri