16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
K ‹ T A P
1
Latifî, kâtiplik mesle¤ine girdikten sonra, devrin önemli flahsiyetlerinden defterdar
‹skender Çelebi’ye Bahariyye kasidesini sundu. Bu kaside vas›tas›yla hem tan›
nd› hem de karfl›l›k olarak Belgrad imaret kâtipli¤ine tayin edildi. Uzun y›llar Rumeli’de
kalan ve imaret kâtipliklerinde bulunan Latifî, 1543 y›l›nda elli iki yafl›nda
‹stanbul’a döndü. Latifî, art›k olgun bir infla ustas› ve flairdir.
Latifî’nin ‹stanbul’a geldi¤i y›llarda Anadolu sahas›nda ilk tezkire örne¤i olan
Sehî Bey’in Heflt-Behiflt adl› eseri henüz tamamlanm›fl ve bu eser edebiyat çevrelerinde
büyük ilgiyle karfl›lanm›flt›. Bu olay, Latifî’de bir tezkire yazma arzusu uyand›
rd›. Dostu flair Zaifî’nin teflvik ve ›srar› üzerine Âfl›k Çelebi’nin görüfllerinden de
faydalanarak eserini yazmaya bafllad›. Latifî, kendisine hakl› bir flöhret kazand›ran
tezkiresini 1546’da tamamlad› ve devrin padiflah› Kanunî Sultan Süleyman’a sundu.
Bu eserine karfl›l›k padiflah, Latifî’yi, Tafll›cal› Yahya Bey’in mütevellisi bulundu¤u
Ebu Eyyub-i Ensarî Vakf›’na kâtip tayin etti.
On y›l kadar bu görevde bulunan Latifî, daha sonra azledilerek Rodos’a, Kanunî
‹mareti Katipli¤ine sürgün edildi. Burada ne kadar kald›¤› bilinmiyor. Bir süre
de M›s›r’da kâtipliklerde bulunan Latifî, hayat›n›n son y›llar›nda ‹stanbul’a döndü.
Bir ara tekrar M›s›r’a gitti. M›s›r’da Yemen’e geçerken, bindi¤i geminin batmas› sonucu
1582’de bo¤ularak öldü.
Latifî, yaflad›¤› dönemde ilgi uyand›rm›fl birçok eserin sahibi oldu¤u hâlde s›-
k›nt›l› bir hayat yaflad› ve özledi¤i rahatl›¤› bir türlü bulamad›. Eserlerinde çeflitli
vesilelerle k›ymetinin bilinmedi¤inden flikâyet etmektedir.
Eserleri
Füsul-i Erbaa: Latifî’nin dört mevsimin özelliklerini sanatl› bir dille anlatt›¤› naz›m
nesir kar›fl›m› bir eserdir.
Nazmül-cevahir: Hz. Ali’nin 207 sözünün k›talar hâlinde tercümesidir.
Risale-i Tarif-i Evsaf-› ‹stanbul: ‹stanbul hakk›nda yaz›lm›fl bu eser, önce Kanunî’ye
daha sonra mukaddimesi de¤ifltirilerek III. Murat’a sunulmufltur.
Subhatü’l-uflflak: Yüz hadisin k›talar hâlinde Türkçe tercümesidir.
Tezkiretü’fl-fluara ve Tabs›ratü’n-nuzema (y.1546): Anadolu’da, Sehî Bey’in
Heflt-Behiflt adl› eserinden sekiz y›l sonra yaz›lm›fl ikinci tezkire, Latifî Tezkiresi veya
Tezkiretü’fl-fluara ve Tabs›ratü’n-nuzema olarak bilinen eserdir. Latifî Tezkiresi,
bir mukaddime, üç fas›l ve bir hatimeden meydana gelmifltir. Latifî, 1546 y›l›nda
tezkiresini tamamlad›ktan sonra devrin sultan›, Kanunî Sultan Süleyman’a sunmufltur.
Tezkiredeki toplam flair say›s› 334’tür.
Latifî Tezkiresi’ni Mustafa ‹sen sadelefltirerek yay›mlam›flt›r: Latifî Tezkiresi, (Akça¤ Yay›
nlar›, 1991).
Latifî, tezkiresini yazarken Camî’nin Baharistan’›, Ali fiir Nevayî’nin Mecalisü’nnefais’i
ve Sehî Bey’in Heflt Behiflt’’ini model almakla birlikte onlar›n kronolojik tasnifine
karfl›l›k, alfabetik s›ray› tercih etmifltir. Bu fikir daha önce Arapça biyografi
kitaplar›nda kullan›lm›fl olmakla birlikte Türkçe’de ilk kez Latifî taraf›ndan denenmifltir.
Latifî, eserinin mukaddime bölümüne besmele, hamdele ve salvele ile bafllad›
ktan sonra fliirin özelliklerini anlat›r.
Tezkirenin yaz›l›fl sebebi flu flekilde anlat›l›r: O güne kadar on iki adet kitap ve
risale kaleme ald›¤› hâlde Latifî’nin akl›nda böyle bir eser yazma düflüncesi yoktur.
Böyle bir fikri dostu Zaifî vermifltir. Bir gün elinde Camî’nin Baharistan ve Ali fiir
Nevayî’nin Mecalisü’n-nefais adl› eseriyle yan›na geldi¤ini ve kendisinin de Anadolu
flairleri için böyle bir eser meydana getirmesini istedi¤ini belirtir. Her ne kadar
yazar, yapamam diye ›srar etse de sonunda kabul etmek zorunda kal›r.
Mukaddimede Latifî, tezkiresine ald›¤› flairleri hangi ölçülere göre seçti¤ini,
bunlar› seçerken karfl›laflt›¤› güçlükleri de anlatarak bir anlamda divan fliirinin po-
24 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
etikas›na ›fl›k tutacak görüflleri ortaya koyar. Ard›ndan eserini nas›l ve hangi ölçülere
göre tasnif etti¤ini belirtir. Latifî, alfabe s›ras›na göre II. Murat devrinden 1546
senesine gelinceye kadar Osmanl› ülkesindeki flairleri tezkiresine alm›flt›r.
Eserin bundan sonraki k›s›mlar› üç fas›l hâlinde flairlere ayr›lm›flt›r. I. fas›lda Osmanl›
ülkesinde yetiflmifl veya buraya gelip Anadolulukla flöhret kazanm›fl 13 fleyh
flair; II. fas›lda Osmanl› ülkesinde fliir söyleyen 7 sultan flair; III. fas›lda yine Osmanl›
ülkesi içinde flöhret kazanan 314 flairin hayat›, eserleri ve fliirlerine yönelik
bilgi ve de¤erlendirmeler bulunur.
Eserin hatime yani sonuç bölümünde Latifî, 953 tarihinde tezkiresini tamamlad›¤›
n›, devrinde fliir ve inflaya itibar kalmad›¤›n›, zamane halk›n›n sanatkâr›n gerçek
de¤erini anlamaktan uzak oldu¤unu, h›rs ve dünya arzular›n›n insanlar› sarhofl
etti¤ini, çeflitli sebeplerle tezkiresini istedi¤i gibi yazamad›¤›n› belirtir ve okuyucunun
dualar›n› bekledi¤ini söyleyerek eserini tamamlar. Latifî Tezkiresi, devrinde
çok okunmufl bir kaynakt›r, Yazar, eserini bitirdikten sonra ortaya ç›kan elefltirilere
göre tezkireyi tekrar ele alm›fl ve böylece farkl› nüshalarda farkl› flair say›lar› ortaya
ç›km›flt›r. Buradan Latifî Tezkiresi’nin iki veya üç kez elden geçti¤i anlafl›labilir.
Tezkire üzerinde yap›lan edisyon kritikli doktora çal›flmas› sonucunda toplam
334 flair biyografisine ulafl›lm›flt›r.
Latifî Tezkiresi, daha önce yaz›lan Heflt Behiflt’ten birçok yönden üstün bir eserdir.
Latifî, eserinde alfabetik usulü ilk kez kullanmakla kalmam›fl, her harf içinde ayr›ca üç
harfe kadar bir s›ralama yapm›flt›r. Tezkire, flairler hakk›nda isabetli elefltiri ve de¤erlendirmeler
ihtiva etmesinin yan› s›ra verdi¤i do¤ru bilgiler bak›m›ndan da oldukça
önemlidir. Latifî, eserinde her flaire de¤er ve yetene¤ine göre yer ay›rmak suretiyle
objektif olmaya çal›flm›fl; be¤enmedi¤i flairleri de aç›kça elefltirmekten kaç›nmam›flt›r.
fiimdiye kadar Latifî Tezkiresi’ne yöneltilen en büyük elefltiri ise birçok flairi Kastamonulu
olarak göstermesidir. Oysa bu elefltiride ona haks›zl›k yap›lmaktad›r.
Tezkirenin dili sade, cümleleri k›sa ve secilidir. Üslubu ak›c›, ahenkli ve yer yer
alayc›d›r.
Tezkirelerin metinlerinde biyografik bilgi d›fl›nda dönemin sosyal hayat›na iliflkin bilgi
bulmak mümkün müdür?
Örnek 1 (Latifî Tezkiresi’nden orijinal metin)
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 25
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
2
Edisyon Kritik:
Farkl› nüshalar› bulunan
yazma veya matbu eserlerin
aralar›ndaki ayr›l›klar› tespit
ederek asl›na en uygun
metne ulaflma.
26 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 27
Der-zikr-i Sultânu’fl-fluarâ ve Bürhânü’l-Bülegâ A’nî Merhûm ve Magfûrun-
Leh Hazret-i Ahmed Pafla (aleyhi’l-magfiretün ve’s-senâ) Burusevîdür. Vüzerânun
ulemâs›ndan ve flu’arânun fuzalâs›ndandur. Beyne’l-enâm Veliyyü’d-dîn ogl›
dimekle ma’rûf bâ-vücûd ki uluvv-i neseb ve kemâl-i haseble mevsûfdur. Vâlidleri
mevâlî-i izâmdandur. Merhûm Sultân Murâd’a kâzî-asker ve kendüler dah› Sultân
Mehemmede hâce iken akl-› mümeyyiz ve flân-› bî-nazîr ile vezîr olup nazar-›
âlîlerine mazhar düflmifllerdür. Cevâhir-i nazm-› kelâmda üstâd-› mâhir ve bâb-› ilm
ü ma’ârifde envâ-› ulûm ve aksâm-› fünûna kâdir idi. Elfâz-› nazm› monlâyâne ve
üslûb-› fli’ri ekâbirânedür. Ebyât-› pür-nikât› elfâz u ma’ânîde metn-i metîn gibi
muhkem ve üslûb-› kasâyidi hod icmâ u ittifâk üzre müsellemdür. Hattâ Rûmun
suhan-dânlar› bu beyt-i Fârsîyi Acem mümtâzlar›ndan döndürüp flu’arâ-y› Rûmun
ser-âmedleri hakk›nda bu vech ile tahrîf idüp okurlar.
Beyt: Sûz-› Âhî bâyed ü elfâz-› Ahmed der-suhan
Nâzük-hâ-y› Necâtî vü hayâlât-i Kemâl
Nesr: Mürâ’ât-› nazîr k›sm›ndan bu matla-› mümteni’un nazîrine nazîr olmaz ki
terkîbinde bir lafz-› bîgâne yokdur.
Matla: Çîn-i zülfün miske benzetdüm hatâs›n bilmedüm
Key perîflân söyledüm bu yüz karas›n bilmedüm
Nesr: Ve san’at-› cihet-i câmi’ada bu matla-› meserret-encâm dah› tecnîs-i tâm
vâki olm›fldur.
Matla: Hüsn içinde sen garîb ü flehr içinde ben garîb
Gel ikimüz bir olalum sen garîb ü ben garîb
Nesr: Ve zebân-› Fürsde vâki olan kütüb ü devâvîne tetebbu-› müstevfâs› ve tefahhus-›
müsteskâs› olup cemî-i manzûmât-› Fürsi mütetebbi ve fevâyid-i avâyid ü
sanâyi-i bedâyiden mutemetti u müteneffi olmag›n
Beyt: Ma’nî-i nîk buved flâhed-i pâkize-beden
Ki be-her çend der ü câme dîger-gûn pûflend
mazmûn›nca ol libâs-› ibârât-› Fârsî birle mülebbes olan flâhid-i ma’nâya siyâb-› elfâz-›
Rûmîden libâs-› elmâs idüp fli’âr-› cedîd ve disâr-› mezîd geyürüp her bir
ma’nâ-y› ‘iflve-sâz› bir hûb türk-i tannâz ve mahbûb-› iflve-sâz göstermifldür. Libâs-
› sâb›kdan ahsen ve kisvet-i evvelden bihter zîb ü bahâ virmifldür. Egerçi tarîk-› terceme
fuzalâ-y› selefden ba’z›lar kat›nda ma’kûl ü makbûldür ammâ bülegâ-y› halefden
ba’z›lar yan›nda bu cihetden mat’ûn u medhûldür. Bu eclden icmâ’u ittifâk-
› nükte-ârâ vü nükte-dânâ budur ki eger merhûm-› mezbûr mütercimlik töhmetiyle
müttehem olmayayd› ve didügi kasâyid ü efl’âr› tetebbu ile dimeyeydi flu’arâ-y›
28 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
vilâyet-i Rûm içre cümleden ser-âmed ü müsellem ve cemîè’inden efl’âr u eslem olmak
mukarrer idi. Nitekim flu’arâ-y› Rûmdan tâcü’fl-flu’arâ Tâcî-zâde Hevesnâme
nâm kitâb›nda müflârun ileyhe iflaret idüp dimifldür.
Nazm: Ser-âmed didüginün bellü hâli
Olupdur terceme ulu kemâli
Zebân-› âharun bir nükte-dân›
Muhayyel nazm idüp lafz u me’ânî
Ne ki derc itdi anda evvel âhir
K›lasun terceme Türkîye bir bir
Bu ehl olan yan›nda sehldür sehl
Benüm katumda belki cehldür cehl
Nesr: El-hakk u insâf budur ki ol zamânda tarîk-i terceme medhûk ü ma’yûb
degül idi. Belki mer’î vü mergûb idi ve elfâzdan ma’nây› nümâyiflde hak edâs›n virse
bî-meslûb idi. Hassâ ki bu hâssa bunlarun flân›nda ve flân-› letâfet-niflân›na gelmifldür.
Egerçi manzûmât-› Fürs tetebbu iden mezbûrun zâde-i tab’› ve hâssa-i karîhas›
be-gâyet nâdir ü kem-yâb ve dîvân›nda mevcûd olan ma’ânînün ekseri müdevvenât-›
selefden ifrâz u intihâbdur. Lâkin kelâm›nun rüsûh u metânetine tahsîn
ü teslîm itmifllerdür. Bâ-vücûd ki kendülerün cevdet-i tab’› bî-gâye ve tasarruf-›
zihni bî-nihâyedür. Ve mûmâ ileyh ibtidâ’i ömrden intihâya degin gâyetde flâhidbâz
u mahbûb-perest ve flûr u flevkinden aflk u hevâ ile mest ü hem-dest imifl. Bu
haysiyyetden âlemde zen ü zenpâre gâyetde menfûr› ve musâhabet ü mukârenetleri
nihâyetde mahzûr› idi. Âlem-i tecerrüdde mîr-i mücerredân olup asla te’ehhül
ve bûs u âgûfl-› zeni tasavvur u tahayyül eylememifldür. Her kanda bir sâhib-i hüsn
ü cemâl görse ihtiyâr› kalmaz ve seyr ü temâflâs›ndan kendüyi men’e kâdir olmazd›.
Menkabe-i müflârün ileyh: Bu vâk›’a vâk›f u flâyi’dür ki bir gün Sultân Mehemmed
g›lmân-› hâsdan bir serv-i bülendi nush u pend içün bende çekmifl ve tohm-
› h›flm-› kîneyi mezra’a-i kahr u gazabda ekmifl idi. Mezkûr ol kayd ile mukayyed
olan bendeyi bendde göricek bi’l-bedâhe bu rûbâ’î sâd›r u vârid ve lây›h u mütevârid
olur.
Ruba’î: Cihân yansun ki ol flem-i fleker-hand
Yatur giryân ayag›nda demür bend
Lebi fiîrâzî halvâdur satarsa
Deger M›sr u Buharâ vü Semerkand
Nesr: Bu rubâ’î Sultân Mehemmedün sem-i flerîfine yitiflüp müflârün ileyhi Yedikule’de
habs-i ebedî emr itmifller ve merhûm Ahmed Pafla anda mahbûs-› me’yûs
iken ol günâh içün özr-hâh olup ol ekrem-i kirâma Kerem Kasîdesin dimifllerdür.
Bu birkaç beyt ol kasîdedendür.
Nazm: Kul hatâ itse n’ola afv-› flehinflâhî kan›
Tutalum iki elüm kanda imifl kan› kerem
Su baturmaz bitürür kendü mürebbâlar›n›
Beni niçün batura gussaya ummân-› kerem
Ne kerem ola ki maglûb idine an› güneh
Ne günâh ola ki maglûb idemez an› kerem
Nesr: Ve’l-hâs›l ol kasîdede afv-› günâha ve kezm-i gayza müte’all›k ol kadar
fevâyid ü fazîlet ve tasarruf u dikkat harc u derc itmifldür ki fiâh-› bahflende-i günâh
gördükde bî-ihtiyâr tarîk-› intikâmdan ins›râf idüp râh-› re’fete gitmifldür. He-
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 29
zâr ihsân u istihsânla buyurm›fllar ki bu uzûbet-i beyân ve fesâhat-› lisân ki Ahmedde
vardur mülûk-i selâtînden ve flâhân-› sâhib-temkînden âsîb ü zevâl ve itâb
u ikâb u nekâl yokdur. Ve’l-hâs›l bu merkûm u mersûm olan bu birkaç ebyât-› rengîn
hayyiz-i pesend ü tahsîne karîn olup mezbûrun âzim-i cürmine flefî’ü özr-hâh
ol›cak halâs u menâsdan gayr› çok rif’at ü rütbet buld›.
Nazm-› Hamîdî:
Suhan-dân ola çünkim flâh-› devrân
Söziyle kadr bulur ehl-i irfân
V’ey ana kim suhan fehm itmeye flâh
Hatâ anlar savâb›n dah› her gâh
Ola a’yân u erkân› erâzil
Hakîr ü pest ola kadr-i efâz›l
Olupdur dûn-› devrân dü-nân
Aceb mi pây-mâl olursa irfân
Ve merhûm gâyetde bedîhe-gûy ve suhan-dân-› suhan-âferîn ve fevriyyâtda tîztab
u dûr-bîn idi. Devât-› sikâtdan mervî ve menkûldür ki bir gün Sultân Mehemmedün
meclis-i flerifînde havâs u mukarrebîn Hâce Hâf›z› vâfir ögerler ve hadden
bîrûn medh iderler ve dîvân-› fesâhat-unvân› ki Lisân-› Tercümân-› Gayb ve ‹lhâmât-›
Bî-reybdür i’tikâd u i’tibârla istihâre k›ldukda ittifâkan bu matla-› matbû gelür
ki Haf›z:
Ânân ki hâk-râ be-nazar kîmyâ künend
Âyâ buved ki kûfle-i çeflmî be-mâ künend
Nesr: Lâ-büd Sultân Mehemmed bu matla’› hadden ziyâde pesend itdükde
merkûm-› mezbûr dahi ale’l-fevr ol hînde hemîn ol matla-› mesfûr› bu vechle tazmîn
itmifllerdür. Matla ber-vech-i tazmîn:
Ânân ki hâk-râ be-nazar kîmyâ künend
Hâk-i cevâhir-i kademet tûtiyâ künend
Nesr: Vaktâ ki bu tazmîn mahall-i tahsîn ve mevki-i âferînde vâki oldukda Mehemmed
Han-› kân-› irfân kemâl-i insâf›ndan mesfûrun dehân-› güher-efflân›n cevâhirle
toldurd› ve nazm-› le’âlî-intizâm›na k›ymet ü kadrin buldurd› diyü rivâyet
iderler.
Beyt: Cevheri cevherî bilür ehline sat bu cevheri
Sayrafîdür bahâsiyile alan bu cevheri
Latifî, Latifî ve Tezkiretü’fl-fluara ve Tabs›ratun-nuzema (Haz.: R›dvan Can›
m), Ankara 2000, s. 155-159.
Sadelefltirilmifl Metin
fiairlerin Önde Geleni Beli¤lerin Yol Göstericisi Merhum Ahmed Pafla-
Tanr›’n›n ma¤firet ve övgüsü ona olsun- Bursal›’d›r. Vezirlerin bilginlerinden, flairlerin
bilgililerindendir. Halk aras›nda Veliyyüddin o¤lu san›yla tan›nm›fl, özellikle
de ulu bir nesep ve yüce bir soyla övülmüfltür. Babalar› önde gelen bilginlerden
olup merhum Sultan Murat’a kazasker oldu. Kendisi de Sultan Mehmet’in hocas›
iken iyi bir seçimin sonucunda eflsiz bir flanla vezir olup onun yüksek iltifatlar›na
mazhar düflmüfllerdir. Söz nazm› cevherinde mahir bir usta, bilimde ve fliire ait konularda
hâkim bir kimse idi. fiiir üslubu bilgince ve ululara yak›fl›r nitelikteydi. Nük-
30 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Kazasker: Osmanl›
devletinde kad›lar›n bafl›
konumunda olan kiflinin
unvan›d›r.
te dolu beyitleri ifade ve mana bak›m›ndan son derece sa¤lam, kaside alan›nda herkesin
oy birli¤i ile hakk›n› teslim etti¤i biri idi. Hatta Osmanl› ayd›nlar› bu Farsça
beyti, Osmanl› flairlerinin ileri gelenleri hakk›nda flu flekilde de¤ifltirip okurlar.
Beyit: fiiirde Âhî’nin etkileyicili¤i, Ahmet Pafla’n›n ifadesi, Kemal’in hayalleri
ile Necatî’nin inceli¤i ön plandad›r.
Müraat-› nazir sanat›yla yaz›lm›fl, bir benzerinin ortaya konulmas› imkâns›z afla-
¤›daki beyitte, lüzumsuz tek bir kelime yoktur.
Matla: Saç›n›n k›vr›mlar›n› miske benzettim, ne kadar yan›ld›¤›m› anlayamad›
m, çok periflanca bir benzetme yapt›m, bunun da yüz karas› bir ifl oldu¤unu düflünemedim.
Sanat aç›s›ndan bu güzel matla da tam tecnis olarak söylenmifltir.
Matla: Güzellik içinde sen biriciksin, flehir içinde ise ben tek bafl›may›m, sen de
garip ben de, gel ikimiz bir olal›m.
Farsça divan ve kitaplar› bütünüyle inceleyip araflt›rd›¤› ve tüm Farsça manzumeleri
de¤erlendirip yararland›¤›, onlar›n sanat ve esteti¤inden bilgiler edinip faydaland›¤›
için
Beyit: “Her ne kadar farkl› çevreler için de¤iflik elbiseler gerekse de temiz bedene
güzel mana yak›fl›r
sözü gere¤i, Fars ibareleri giydirilmifl mana güzeline Türkçe k›yafetler giydirdi.
Böylece o, yeni modaya uygun güzel kaftanlar ile her bir mana güzelini nefleli ve
iflveli bir Türk güzeli fleklinde göstermifl oldu. Bu fliirlere eski elbiselerden daha
güzel bir görüntü ve de¤er kazand›rd›. Asl›nda tercüme yoluyla fliir yazma baz› eski
ayd›nlar kat›nda makul ve makbul, sonraki elefltirmenlerin bir k›sm› yan›nda ise
kusur kabul edilmifltir. Ancak edebiyat elefltirmenlerinin merhum hakk›ndaki kanaatleri,
e¤er merhum mütercim olarak itham edilmemifl ve söyledi¤i kaside ve gazelleri
daha önceki örnekleri inceleyip söylememifl olsayd› Osmanl› flairlerinin tart›
flmas›z en önde geleni ve tümünün en önemlisi olurdu fleklindedir. Nitekim Osmanl›
flairlerinden flairler tac› Tacizade, Hevesname adl› kitab›nda Ahmet Pafla’y›
kasdederek flöyle demifltir.
Naz›m: Senin önde gelen dedi¤inin durumu ortada, onlar›n en iyisinin hâli
mütercimliktir. Bir baflka dilin flairlerince muhayyel biçimde nazmedilmifl olan
her fleyi, yani kendinden önce ortaya konanlar› çeviri yoluyla bir bir Türkçe’ye
aktaras›n. Bu, iflten anlayan yan›nda kolay bir fleydir, benim kat›mda ise aksine
cahilliktir.
Do¤rusu fludur ki o zamanda çeviri yoluyla fliir söylemek k›nanacak bir fley de-
¤ildi. Tam tersine herkesin uydu¤u, be¤endi¤i bir yöntemdi. Anlam› güzel anlatabilmiflse
sorun yoktu. Özellikle bu hususiyet Ahmet Pafla’n›n güzellikler saçan flan›
nda görülür. Her ne kadar Fars fliirini inceleyen ad› geçenin flairlik yetene¤i oldukça
k›tta ve divan›nda bulunan manalar›n ço¤u eskilerin eserlerinden ç›kar›l›p
al›nm›flsa da fliirinin sa¤laml›¤› konusunda tam bir ittifak söz konusudur. Özellikle
kendilerinin, kusursuz yetenekleri s›n›rs›z ve zihin tasarruflar› nihayetsizdir.
Ad› geçen hayat› boyunca güzellere afl›r› düflkün, güzel sever, nefle ve coflkudan
aflk ve uçar›l›kla kendinden geçmifl imifl. Bu yüzden dünyada kad›nlardan ve
kad›n düflkünlerinden nefret eder ve onlarla bir arada olup sohbet etmekten kaç›
n›rd›. Bu yaln›zl›k âleminde bekârlar sultan› olup evlenmedi ve ne kad›n kuca-
¤›n›, ne de onu öpmeyi tasavvur ve tahayyül etmedi. Her nerede güzel birini görse
elinde olmadan onu seyre dalar ve bundan kendini alamazd›. Rivayet edilir ki
bir gün Sultan Mehmet has g›lmanlar›ndan boyu serviyi and›ran birini ö¤üt için
ba¤lat›p huzuruna getirtmifl, h›fl›m ve kin tohumunu kah›r ve gazap tarlas›na ek-
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 31
miflti. fiair, ad› geçen o ba¤l› kulu bu hâlde görünce kendisinden hemen o anda
flu rubai dökülmüfl.
fiiir: Cihan yans›n yak›ls›n ki o tatl› sözlü sevgili aya¤› zincirli a¤lay›p inlemekte.
Onun duda¤› fiiraz helvas›d›r, e¤er satarsa M›s›r’a, Buhara’ya ve Semerkant’a
de¤er.
Bu rubai Sultan Mehmet’in de¤erli kulaklar›na ulafl›nca, Ahmet Pafla’ya Yedikule’de
müebbed hapis emretmifller. Merhum Ahmet Pafla orada mahzun bir tutuklu
iken bu günah› için özür dileyip hatas›n›n ba¤›fllanmas› dile¤iyle o cömert sultana
Kerem kasidesini söylemifl. Bu birkaç beyit o kasidedendir.
Kul hata ederse bunda flafl›lacak bir fley yok, Sultan›n ba¤›fllamas› nerede? Tutal›
m ki iki elim kanda olsun, peki kerem nerede?
Su kendi yetifltirdiklerini bat›rmaz, aksine onlar› büyütür, peki niçin kerem denizi
beni derde, üzüntüye bo¤uyor.
Günah›n kendini ma¤lup edece¤i bir kerem olamaz. Keremin ma¤lup edemeyece¤
i bir günah olabilir mi?”
K›sacas› o kasidede suçun ba¤›fllanmas› ve bir anl›k k›zg›nl›ktan do¤an öfkeyi
kontrol etmeyle ilgili o kadar yararl› bilgiler sunmufltur ki günahlar› ba¤›fllay›c› Sultan
kasideyi görünce ister istemez intikam yolundan dönmüfller. Binlerce ba¤›flla
buyurmufllar ki bu tatl› anlat›m ve bu fasih dil madem ki Ahmet’te vard›r, ona sultanlardan
zeval yoktur, demifllerdir. K›sacas› burada yaz›l›p çizilen birkaç renkli
beyit çok be¤enilmifl ve ad› geçenin büyük suçunun ba¤›fllanmas›na sebep olmufl,
ayr›ca onu, ba¤›fllanman›n d›fl›nda yüce makamlara da erifltirmifltir.
fiiir: Ça¤›n padiflah› söz ustas› olunca marifet sahipleri onun bir sözüyle de¤er
ve yücelik bulur.
E¤er sultan fliirden anlam›yor, do¤ru yapt›klar›n› da hata anl›yorsa onun yan›
ndaki ayd›nlar›n vay hâline.
Sultan›n çevresindeki devlet ileri gelenleri alçak kiflilerden oluflursa ayd›nlar›n
de¤eri yerle birdir.
Böylesi bir durumda alçak kifliler zengin olur, ba¤›fl da yerlerde sürünür.
Merhum son derece güzel fliir söyleyen, bu konuda orijinal fleyler ortaya koyan,
haz›rl›ks›z fliir söylemede yetenekli ve uza¤› gören biriydi. Güvenilir kiflilerden rivayet
edilmifltir ki bir gün Sultan Mehmet hazretlerinin yüce meclislerinde seçkinler
ve padiflah›n yak›nlar› Hâce Hâf›z’› gere¤inden fazla överler, gayb tercüman›-
n›n dili ve flüphesiz ilham ürünü olan divan›ndan inan›p güvenerek fal bakarlar.
Tesadüfen falda karfl›lar›na flu güzel matla ç›kar.
Matla: Topra¤a kimya gözüyle bakanlar acaba bize göz ucuyla bakarlar m›?
Sultan Mehmet Han hazretleri bu beyti çok be¤enince ad› geçen hemen o anda
bu matla’› flu flekilde tazmin etmifl.
Tazmin: Topra¤a kimya gözüyle bakanlar senin bast›¤› yerin de¤erli topra¤›n›
sürme yaparlar.
Bu tazmin, Sultan Mehmet Han hazretleri taraf›ndan be¤enilip övülünce irfan
oca¤›n›n sultan› Mehmet Han, de¤erbilirli¤inden Ahmed Pafla’n›n inciler saçan a¤-
z›n› mücevherle doldurmufl. Böylece onun fliir cevherine k›ymet ve itibar kazand›
rd›, diye rivayet edilir.
Beyit: Cevheri ondan anlayana yani kuyumcuya sat, onu de¤eriyle sat›n alan
ancak sarraft›r.
32 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Örnek Metin ‹ncelemesi
Osmanl› co¤rafyas›nda ilk örne¤ine 1538 y›l›nda Sehî Bey’in Heflt-Behiflt adl›
eseriyle rastlad›¤›m›z flairler tezkiresi türü, Latifî’nin tezkiresi ile standart bir hüviyet
kazanm›flt›r. Bu tezkirede yer alan Ahmet Pafla maddesi tezkirecilerin bir biyografiyi
nas›l ele ald›klar›n› göstermesi bak›m›ndan sadelefltirilip önemli bölümleri
aç›s›ndan izah edildi.
Tezkirelerde biyografisi yaz›lan flairler, as›l isimleriyle de¤il, mahlaslar›yla bu
kaynaklara girerler. Ahmet Pafla gibi az say›da flair ayr›ca bir mahlas almaks›z›n fliirde
kendi ad›n› kullanm›flt›r. Bu konumdaki flair say›s› bütün divan edebiyat› gelene¤
i içinde onlarla ifade edilecek kadar azd›r.
Tezkireciler ele ald›klar› kiflinin flairlik konumu yan›nda onun sosyal statüsünü
de dikkate alarak üsluplar›n› olufltururlar. Bu konumdaki flairlerin hayatlar›n› anlat›
rken daha süslü ve a¤dal› dil kullan›rlar. Ahmet Pafla vezirlik makam›na kadar
yükselmifl önemli bir bürokrat ve Divan fliirinin önemli isimlerinden biri oldu¤u
için tezkireci daha onun biyografisine bafllarken pek çok övücü s›fata yer vermifl
ve böylece onun önemini daha bafllang›çta vurgulam›flt›r.
Biyografi yazarlar› e¤er ele ald›klar› kifli art›k hayatta de¤ilse mahlastan sonra
ona rahmet dileyen bir dua cümlesi eklerler. Bu dua cümlesi genellikle flairin ad›
veya mevkii ile ilgili kelimelerden seçilir. Ya da burada oldu¤u gibi bu ibarenin en
az›ndan mahlasla ses ve ahenk bak›m›ndan uyumlu olmas›na dikkat edilir.
Klasik Do¤u biyografisi gelene¤inde mahlastan sonra verilen bilgi do¤um yeridir.
Ahmet Pafla’n›n biyografisinde de tezkireci onun Bursal› oldu¤unu bildiriyor.
Bu bilgiyi flairin soyu sopu ile ilgili bölümler izler. Yine Ahmet Pafla’n›n hem edebiyat
hem bilim hem de bürokrasi tarihinde önemli bir isim olmas›ndan dolay› bu
konuyla ilgili bilgiler uzun tamlamalar ve süslü bir üslupla verilmifltir.
Tezkireciler özellikle flairin kabiliyetini vurgulamak aç›s›ndan cevher (ço¤ulu
cevahir, Farsça, gevher, güher) kelimesini tan›mlay›c› bir unsur olarak s›kça kullan›
rlar. ‹nci yakut gibi de¤erli tafllar anlam›na gelen bu kelime dizmek anlam› tafl›-
yan nazm kelimesi ile birlikte çok geçer. Bu yüzden fliirin asli maddesi ya da as›l
fliir anlam›nda olmak üzere bu kelime tezkirelerde s›k s›k karfl›m›za ç›kar.
Rum kelimesi 16. yüzy›la kadar umumi olarak Anadolu anlam›nda kullan›lm›fl
bu tarihten itibaren de Rumeli’yi de içine alacak flekilde Osmanl› ülkesi anlam›nda
kullan›lm›flt›r. Tezkirelerde daima bu ikinci anlam› ifade eder.
Türkçe yaz›lm›fl mensur eserlerde baz› ayet ve hadisler, Arapça özlü sözler, deyimler
ve Farsça fliirler metnin bir parças› imifl gibi karfl›m›za ç›kar. Her Osmanl›
ayd›n› bunlar› e¤itiminin bir parças› olarak bilmektedir. Bunun d›fl›nda bu metinde
de zaman zaman karfl›lafl›laca¤› gibi yazar düz yaz›yla anlatt›klar›n› bir ya da iki
beyitle özetler. Do¤u anlat›m sanatlar›na özgü bu uygulamaya bütün mensur örneklerde
oldu¤u gibi tezkirelerde de s›kça rastlar›z. ‹kinci Farsça beyit ile Suhandân
ola çünki flâh-› devrân m›sra›yla bafllayan fliir ve metnin sonunda yer alan beyit
bu uygulaman›n karakteristik örneklendir.
Mensur metinler içinde manzum örneklere geçilirken bunlar ço¤u zaman ayn›
sat›r içinde birbirinin devam› olarak yaz›ld›¤› için yazar okuyucucuyu, sunaca¤›
manzum metnin konumuna göre nazm, beyit, m›sra, rubai, k›ta, gazel, matla, makta,
fliir gibi bir ifadeyle uyar›r. M›sra yerine zaman zaman ay›n veya mim harfleri
de kullan›labilir. E¤er tezkireci kendi fliirlerini de metne eklemek isterse o zaman
li-muharririhi veya li-mü’ellifihi ibarelerini kullan›r. Ayn› flairin art arda farkl› fliirlerini
ya da beyitlerini veriyorsa o zaman ve lehu veya eyzan kelimeleriyle bunu
belirtir. Bu okuyana, ey okuyucu, flimdi manzum bir metinle karfl› karfl›yas›n uya-
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 33
r›s› anlam›na gelmektedir. Bu bölümden mensur k›sma geçilirken de bu defa karfl›
m›za nesir diye bir uyar› ifadesi ç›kar.
Yine bize özgü biyografi anlay›fl›na göre ele al›nan kiflinin daha sonra e¤itim
durumu, hocalar› ve görevleri ifade edilir. Ahmet Pafla örne¤inde e¤itimle ilgili bilgiler
verilmemifl, buna karfl›l›k önemli görevleri ifade edilmifltir.
Tezkirelerde flairlerin babalar› e¤er önemli biri ise hemen daima belirtilir. Ahmet
Pafla’n›n babas› önemli bir bilgin ve bürokrat oldu¤u için konumu belirtilmifltir.
Kazasker Osmanl› devletinde kad›lar›n bafl› konumunda olan kiflinin unvan›d›r.
Devletin kurulufl y›llar›nda tek olan kazasker, Fatih Sultan Mehmet devrinde büyüyen
yap›ya paralel olarak Anadolu ve Rumeli kazaskeri ad› alt›nda ikiye ç›kar›ld›.
Padiflah hocas› (Hâce-i Padiflahî), Osmanl› devlet bürokrasisinde önemli görevlerden
biridir. Sultan›n bafl dan›flman›d›r.
Tezkireciler aile ile ilgili bilgilerden sonra söz konusu kiflinin flairlik yönüne ve
eserlerine dair bilgiler verirler. Latifî, flairlerin bu taraf›na dair en dikkate de¤er de-
¤erlendirmeleri yapan tezkirecimizdir. Bu aç›dan Ahmet Pafla’n›n flairli¤ini uzun
uzun de¤erlendirmifl ve kendi ça¤›n›n bu konudaki tart›flmal› bak›fl aç›lar›n› da bize
yans›tm›flt›r. Ahmet Pafla baz› devir elefltirmenleri taraf›ndan daha önce Farsça
yaz›lm›fl edebî ürünleri Türkçe’ye aktaran biri olarak tan›mlanm›flt›r. K›smen Latifî’nin
de bu görüfllere kat›ld›¤›, üsluptan anlafl›lmaktad›r. Bu konu baflka tezkirelerde
rastlanmayacak ölçüde uzun ele al›nm›flt›r.
Müraat-› nazîr, aralar›nda mana bak›m›ndan iliflki bulunan iki veya daha fazla kelimeyi
bir ibarede toplama sanat›d›r. Tenasüp, telfik ve mütenâsib adlar›n› da tafl›r.
Manzum veya mensur bir metinde manalar› farkl› laf›zlar aras›ndaki yaz›l›fl ve
telaffuz benzerli¤ine cinas ad› verilir. Laf›zlar› meydana getiren harflerin cinsi, say›
s›, harekesi ve s›ras› bak›m›ndan tam bir benzerlik söz konusu ise buna Tam Cinas
(Tecnis-i tam) denir.
Her biyografide rastlanmamakla birlikte zaman zaman tezkireciler ele ald›klar›
kiflinin hayat›yla ilgili çeflitli anekdotlara yer verirler. Ahmet Pafla’n›n biyografisi bu
anlamda da zengin malzeme içermekte ve kendi ça¤›na özgü bir aflk anlay›fl› ile ilgili
uzun bir hikâyeye yer vermektedir. Bu hikâyeye ba¤l› olarak da meflhur Kerem
Kasidesi’nin yaz›l›fl sebebi izah edilmektedir.
G›lman, sarayda padiflah›n hizmetinde bulunan genç hizmetli erkeklere verilen
add›r.
fiiraz, M›s›r, Buhara ve Semerkant Do¤u dünyas›n›n ünlü flehir merkezleridir.
Bunlar Divan fliirinde en çok geçen yer adlar›d›r.
Osmanl› yaz› dilinde padiflahlardan söz edilirken daima sayg›l› ve bol s›fatl› bir
dil kullan›l›r. Bu yüzden padiflah›n de¤erli kulaklar› denmifltir.
Hâce Haf›z, tan›nm›fl ‹ranl› flair. Özellikle gazelde do¤u dünyas›n›n en tan›nm›fl
ismi olup Türk flairleri üzerinde de çok etkili olmufltur.
Ahmet Pafla biyografisinin son bölümü yine onun fliirine tahsis edilmifltir. Bu
uygulama baflka biyografilerde pek karfl›m›za ç›kmaz. Buna karfl›l›k tezkireci, Ahmet
Pafla’n›n hayat›yla ilgili bilgileri verdikten sonra onun fliirlerinden oluflan birkaç
beyte yer vermeliydi. Bu ifllem ele al›nan biyografide olay örgüsünü pekifltirecek
örnekler olarak sunulmufltur. Bu uygulama da standart biyografi örneklerinde
çok rastlanmayan bir yöntemdir. Tazmin, bir flairin di¤er bir flairin fliirinden bir
parçay› kendi fliirinin içinde zikretmesidir. Tazmin edilen fliirin sahibi kolayca bilinen
tan›nm›fl biri olmal›d›r, bilinmiyorsa flairin ismi belirtilir.
34 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
AHDÎ-GÜLfiEN-‹ fiUARA
Ahdî, Ba¤dat’ta do¤du. As›l ad› Âfl›k Çelebi ve Riyazî’ye göre Mehdî, Âlî’ye göre
Ahmet’tir. Edebiyat›m›zda, Ahdî-i Ba¤dadî olarak tan›nd›. fiemsî mahlas›yla fliirler
söyleyen fiemseddin ad›nda birinin o¤ludur. Ö¤renimini tamamlad›ktan sonra
Husrev adl› flair arkadafl›yla birlikte 1552 tarihinde Osmanl› ülkesine gitmek üzere
Ba¤dat’tan yola ç›kt›. Bu süre içerisinde Ahdî, birçok yeri dolaflt› ve pek çok flairle
görüflüp tan›flma f›rsat› yakalad›. Yolda arkadafl›n›n ölümünden sonra da gezisini
sürdürdü ve Kanunî Sultan Süleyman devrinde ‹stanbul’a geldi. Eserinde ‹stanbul’un
güzelli¤inden, bilim adam› ve flairlerin çoklu¤undan bahseden Ahdî, uzun
süre burada ve bir süre de Edirne’de kalarak devletin ileri gelen kiflileriyle, büyük
âlim, bilgin ve flairlerle tan›flt›; toplant›lara kat›larak hem bilgisini artt›rd› hem de
onlar hakk›nda bilgi toplad›. Ayr›ca Ahdî, Kanunî Sultan Süleyman’›n flehzadesi
Sultan Selim’le de tan›flma f›rsat›n› elde etti ve onun yard›mlar›n› görüp toplant›lar›
na kat›ld›. On bir y›l kadar süren bu uzun gezinin sonunda tekrar Ba¤dat’a döndü
ve gezisi s›ras›nda toplad›¤› bilgilerle tezkiresini yazd›.
Ahdî, ömrünün geri kalan k›sm›n› Ba¤dat’ta geçirdi ve 1593 y›l›nda orada öldü.
Eserleri
Divançe: Ahdî’nin bir divançe oluflturacak kadar fliiri vard›r.
Gülflen-i fiuara: fiehzade Sultan Selim ad›na yaz›lm›fl olan Gülflen-i fiuara, Anadolu
sahas›nda Sehî ve Latifî tezkirelerinden sonra kaleme al›nan üçüncü tezkiredir.
Ahdî Tezkiresi olarak da bilinen Gülflen-i fiuara, ilk olarak bir mukaddime,
ravza ad› verilen üç bölüm ve bir hatime hâlinde düzenlenmifl olmakla birlikte Ahdî,
eserine sonradan sancak beyleri ve defterdar flairleri içeren bir bölüm ekleyerek
dört ravzaya ç›karm›fl, di¤er ravzalara da baz› flairleri eklemifltir. Böylece Ahdî,
eserinin ilk tertibini yapt›ktan sonra ölümüne kadar geçen otuz y›l› bofl geçirmemifl
ve eserinde baz› de¤ifliklikler yapm›flt›r. Bu bak›mdan Gülflen-i fiuara’n›n yaz›
l›fl tarihini Ahdî’nin ölümüne kadar uzatmak gerekir. Eser, son flekliyle bir mukaddime,
dört ravza ve bir hatimeden meydana gelmifltir.
Gülflen-i fiuara’n›n metnine http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83501/ahdi—-gulsen-
i-suara.html adresinden eriflebilirsiniz.
Ahdî, eserinin mukaddime k›sm›nda Kanunî Sultan Süleyman ve fiehzade Sultan
Selim’i övdükten sonra Sebeb-i Nazm-› Kitâb bafll›¤› alt›nda yolculu¤unu, ‹stanbul’da
bilim adamlar› ve flairlerle tan›fl›p görüflmesini, sonra da Ba¤dat’a geri dönüflünü
anlat›r. Ayr›ca flairler hakk›nda toplad›¤› bilgiler kaybolmas›n diye tezkiresini
yazd›¤›n› belirtir.
Eserin birinci ravzas›nda baflta devrin padiflah› olmak üzere fiehzade Sultan Selim
ve di¤er flehzadeleri (17 flair), ikinci ravzada devrin ileri gelen devlet adamlar›
n› (14 flair), üçüncü ravzada ulemâ ve müderrisleri (25 flair), dördüncü ravzada
ise alfabetik olarak dönemin flairlerini anlat›r (325flair). Esere sonradan ilavelerin
yap›lmas›ndan dolay› alfabetik sistemde baz› düzensizlikler vard›r.
Ahdî, hatime k›sm›nda ise kusurlar›n›n ba¤›fllanmas› için temennilerde bulunur
ve eserini övdü¤ü bir fliire yer verir.
Eserin mukaddime k›sm›nda oldu¤u gibi devlet büyüklerinden ve tan›nm›fl flairlerden
söz edilirken a¤›r bir dil ve sanatl› üslup kullan›lm›flt›r. Di¤er bölümlerde
ise dil, bilgi ve düflüncenin aktar›ld›¤› araç konumundad›r. Tezkiredeki baz› flairler
Sehî ve Latifî tezkirelerinden al›nm›flt›r.
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 35
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Tezkire, daha önceki devirlerde yaflam›fl eski flairleri kadrosu d›fl›nda tutup yaln›
z kendisinin ça¤dafl› olan flairleri almas› bak›m›ndan farkl›l›k arz eder. Bu asr›n
di¤er tezkireleri, zamanca çerçevelerini 14. yüzy›l›n sonlar›na kadar ç›kar›rlarken
Ahdî eserini sadece kendi yaflad›¤› ça¤ ile hatta ilk tertibinde Kanunî Sultan Süleyman
devri ile s›n›rland›rm›flt›r. Gülflen-i fiuara’n›n en önemli taraf›, büyük ço¤unlu¤
u Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun do¤u bölgesindeki flairleri ihtiva etmesi ve bunlar
hakk›nda ilk ve tek kaynak durumunda olmas›d›r. Eser, Ba¤dat ve çevresinde
yetiflen flairler hakk›nda verdi¤i bilgiler bak›m›ndan çok önemlidir ve bu hâliyle
edebiyat›m›zda yaklafl›k 147 flair için tek kaynak durumundad›r.
Örnek 2 (Gülflen-i fiuara’dan)
Usûlî: Vardar Yenicesi’ndendür. Evsâf-› hamîdesin gûfl itdügümüz flu’arâdandur.
Dervîfl-s›fat u âdemî-hilkat ve sûret-i zâhirde tahsîl-i ma’rifet-i cüz’î vü küllî itmifl
ve zihn-i pâkinde kâbiliyyet eseri oldug› ecilden M›sr’da fieyh ‹brâhîm Hazretleri’nin
h›dmetine vâs›l olup hânkâh-› flerîflerinde defa’ât ile erbâ’în ç›karup tasfîye-
i bât›n k›lm›fllar. Âhir Rûm’a avdet idüp geldüginde kendü flehrinde tavattun itmifller.
Ol esnâda kuzât-› izâmdan biri ol perverde-i meflâyih-i kirâma bir haber-i
itâb-âmiz ve peyâm-› hitâb-engîz gönderür ki k›rk gün mikdâr› old› bu diyâra geldinüz
lutf idüp bizi hâkden ref itmedinüz ve müflârün ileyhün bu güftâr-› mihr-âsâr
mesmû’› oldukda cevâb eyitmifller ki k›rk y›ldur ben kendüme gelemedüm size nice
varay›n.
Mezkûrun ebyât-› pâki bi-nazîr ü bî-hadd ve kelimât-› tasavvuf-âmîzi dil-pezîr ü
lâ-yu’âddur. Cümlesinden bu gazel ki tevhîd-i lem-yezeldür bu evrâka sebt olund›.
Gazel: Vücûd-› mutlakun bahri ne mevci kim ider peydâ
Ene’l-Hak s›rr›n› söyler eger mahfî eger peydâ
Ma’âdindür kamu eflyâ ider öz kendü zât›ndan
Kimisi sîm ü zer zâhir kimi seng ü meder peydâ
Bu bâgun ger hakîkatde suy› bir bâgbân› bir
Velî olm›fl hakây›kdan nice yüz bin flecer peydâ
Nazar k›l nev-i insâna kimi zehr ü kimi flekker
Aceb hikmet bir agaçdan olur dürlü semer peydâ
Düzilür nice bin ifller boz›lur nice cünbifller
Ne kâr-› bü’l-acebdür bu ki olmaz kârger peydâ
Nice zahmet çeker kesb-i kemâl idince bir ârif
Belî çok kan yudar kân eyleyince bir güher peydâ
Bu tokuz kubbe-i flefl-sû içine geldün ü gitdün
Ne geldigün kapu zâhir ne gitdigün memer peydâ
Kamu nezzârede ebkâr-› ma’nâ muntaz›rlardur
Usûlî gibi tâ kim ola bir sâhib-nazar peydâ
Ehl-i dünyânun bu cihân ile yalanc› old›klar›na bu matla-› garrâ dah› anlarundur.
Ey Usûlî çün bilürsün bu yalandur o yalan
Bu yalanc› dünyede sen de bir iki gün oyalan
Ahdî, Ahdî ve Gülflen-i fiuaras› (Haz.: Süleyman Solmaz), Ankara 2005.
36 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Sadelefltirilmifl Metin
Usûlî: Vardar Yenicesi’ndendir. Güzel vas›flar›n› iflitti¤imiz flairlerdendir. Dervifl
yarat›l›fll›, devrin bütün ilimlerine vak›f iyi huylu biridir. Tasavvufa meyl edip
M›s›r’da bulunan fieyh ‹brahim hazretlerine hizmet için intisab etmifltir. fieyhin yüce
hankah›nda defalarca k›rk günlük inzivaya çekilip nefsini dünya nimetlerinden
ar›nd›rm›flt›r. Sonra Anadolu’ya dönüp do¤du¤u flehirde yerleflmifltir. O s›rada büyük
kad›lardan biri “k›rk gündür buradas›n›z, ancak bizi flereflendirip sevindirmediniz”
diye kendisine haber yollar. Bunu ifliten Usulî “Ben k›rk y›ld›r kendime gelemedim
ki size nas›l geleyim” diye cevap verir.
Ad› geçenin emsalsiz, pek çok orijinal beyitleri olup bu beyitlerin tasavvufu
ça¤r›flt›ran pek çok kelimesi gönle hofl gelir niteliktedir. Bu tür fliirlerinden olan ve
bu esere kaydedilen flu gazel tevhide dairdir.
Gazel: Mutlak varl›¤›n denizi hangi dalgay› ortaya ç›karm›flsa, gizli ya da aç›k
bu ene’l-Hak sözünü söyler.
Bütün eflya kendi öz zat›ndan ç›km›fl cevherlerdir; bunlar›n kimisi alt›n gümüfl,
kimi de tafl toprak görünür.
Gerçekte bu ba¤›n hem suyu hem de bahç›van› birse de yine de a¤aç kalabal›-
¤› içinde yüz bin çeflit a¤aç ortaya ç›km›flt›r.
‹nsanlara bir bak, kimi iyi kimi kötü. fiafl›lacak fley, bir a¤açtan çeflitli meyveler
ortaya ç›kmaktad›r.
Binlerce ifl düzülür, binlerce oyun bozulur; bu ne biçim ifl böyle, yapan› ortada
görünmüyor.
Ârif kifli olgunlafl›ncaya kadar çok s›k›nt› çeker; maden bir cevher ortaya ç›kar›
ncaya kadar çok kan yutar.
Bu dokuz kubbe ve alt› yön içinde gelip gittin; ama ne geldi¤in kap› belli ne de
gitti¤in yol belli.
Usulî gibi bir nazar sahibi peyda olana kadar, bütün seyircilerde manalar›n
daha önce söylenmemifl olanlar› haz›r beklemektedirler.
Bu dünyan›n geçici oldu¤unu anlatan bu güzel matla da Usulî’nindir:
Ey Usulî bilirsin ki bu da yalan, o da yalan. Bu yalanc› dünyada sen de bir iki
gün oyalan.
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 37
38 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Tezkire türünün 16. yüzy›l Türk edebiyat›ndaki
örneklerini ve yazarlar›n› tan›yabilmek
16. yüzy›l›n ilk döneminde Sehî Bey Heflt-Behiflt,
Latifî Tezkire-i fiuara ve Ahdî Gülflen-i fiuara adl›
eserleriyle Anadolu sahas› Türk edebiyat tarihinin
ilk tezkire örneklerini vermifllerdir.
Örnek metinleri okuyup çözümleyerek tezkire türünün
geliflim çizgisini izleyebilmek
16. yüzy›l tezkire türünün Anadolu sahas›nda ilk
örneklerinin verildi¤i dönemdir. Bu ilk eserler
temelde Herat Ekolü tezkirelerini örnek alm›flt›r.
Ancak ikinci örnek olan Latifî ile birlikte tezkirelerin
tasnif tarz› baflta olmak üzere baz› özellikleri
de¤iflmeye bafllam›flt›r.
16. yüzy›l tezkireleri hakk›nda de¤erlendirmeler
yapabilmek
Bu dönemde Sehî’nin ard›ndan peflpefle yaz›lan
16. yüzy›l tezkireleri taklit de¤il orijinal eserlerdir.
Bu yüzy›l tezkirelerinin ele ald›¤› flairlerin
büyük ço¤unlu¤u kendilerinden önceki dönemlerde
yaflam›flt›r. Biyografiler flairlerle ilgili sadece
edebî bilgileri de¤il özel hayatlar› ile ilgili
bilgileri de ihtiva etti¤i için uzundur. Konular›
edebî kifliler, eserleri ve bunlar›n çevredeki etkileri
olan flair tezkireleri bu yönleriyle sosyal
ve kültürel tarihimizle ilgili önemli bilgileri de
ihtiva eder. 16. yüzy›lda yaz›lm›fl tezkirelerde
de Osmanl› gündelik yaflant›s›, örf adetler,
inançlar ve sosyal de¤erlerle ilgili önemli bilgiler
bulunmaktad›r.
Özet
1
NA M A Ç
2
NA M A Ç
3
NA M A Ç
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 39
1. Yazd›¤› tezkirede ilk defa eserine ald›¤› flairleri alfabetik
olarak s›ralayan tezkire yazar› afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Âfl›k Çelebi
b. Latifî
c. Ahdî
d. Sehî Bey
e. Lamiî Çelebi
2. Afla¤›dakilerden hangisi Latifî’nin eserlerinden biri
de¤ildir?
a. Baharistan
b. Subhatü’l-uflflak
c. Tezkiretü’fl-fluara ve Tabs›ratü’n-nuzema
d. Risale-i Tarif-i Evsaf-› ‹stanbul
e. Füsul-i Erbaa
3. Latifî Tezkiresi’nin en çok elefltirilen yönü afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. fiair biyografilerini alfabetik s›raya göre vermesi
b. Birçok flairi Kastamonulu olarak göstermesi
c. Seçti¤i fliirlerin, edebî de¤erden yoksun olmas›
d. Eserinin mukaddimesinde devrin fliir ve flair anlay›
fl›n› yans›tamam›fl olmas›
e. Osmanl› baflkentleri d›fl›ndaki merkezlerde yetiflen
flairleri eserine almam›fl olmas›
4. Latifî, tezkiresine ald›¤› flairleri hangi ölçülere göre
seçti¤ini, bunlar› seçerken karfl›laflt›¤› güçlükleri eserinin
hangi bölümünde anlatm›flt›r?
a. Mukaddime
b. Tetimme
c. Hamdele
d. Hatime
e. Fas›l
5. Afla¤›dakilerden hangisi, Latifî Tezkiresi’nin özelliklerinden
biri de¤ildir?
a. fiairlerin alfabetik s›raya göre verilmesi
b. fiairler hakk›nda isabetli ve do¤ru bilgiler verilmesi
c. Eserin dilinin sade ve secili; üslubunun ak›c› ve
ahenkli olmas›
d. fiairlerin yaln›zca iyi yönlerinin anlat›lmas›
e. Anadolu’da yaz›lm›fl ikinci flairler tezkiresi olmas›
6. Tezkirelerde flair biyografilerinin veriliflinde belli kurallar
dizisi vard›r. Afla¤›dakilerden hangisi geleneksel
biyografi yaz›m›ndaki kurallar dizisinde yer almaz?
a. fiairler, isimleriyle de¤il, mahlaslar›yla tezkirelere
girerler.
b. Mahlastan sonra flairin do¤um yeri verilir.
c. fiair hayatta de¤ilse mahlastan sonra rahmet dileyen
bir dua cümlesi yer al›r.
d. fiairin sosyal statüsünü de dikkate alan bir anlat›
m tarz› benimsenir.
e. fiairin babas›n›n ve annesinin ad›n›n verilmesine
özen gösterilir.
7. Ahdî taraf›ndan yaz›lan tezkire afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Gülflen-i fiuara
b. Mecalisü’n-nefais
c. Heflt Behiflt
d. fiuara Tezkiresi
e. Lisanü’l-nazm
8. Ahdî’nin Gülflen-i fiuara adl› eserinin edebiyat tarihimiz
aç›s›ndan temel önemi afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Çok say›da flair hakk›nda bilgi vermesi
b. Yaz›ld›¤› tarihten önce yaflam›fl flairlere yer
vermesi
c. Ba¤dat ve çevresinde yaflayan flairler hakk›nda
bilgi veren ilk ve tek kaynak olmas›.
d. Dilinin sade olmas›.
e. Ravzalara ayr›larak yaz›lmas›
Kendimizi S›nayal›m
40 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Eserde dil ve üslubun anlat›lan flairin sosyal statüsüyle
orant›l› olarak de¤iflti¤i görülür. Yazar eserine ald›¤› flairlerin
ço¤unu afl›r› sözlerle övmüfl ve iyi kötü flairler
hakk›nda de¤erlendirme yapmam›flt›r. Eser, Ba¤dat ve
çevresinde yetiflen flairler hakk›nda verdi¤i bilgiler bak›
m›ndan Türk edebiyat›n›n tek kayna¤› durumundad›
r. Bu yönüyle eser eski flairleri kitab›n d›fl›nda tutup
yaln›z kendisinin ça¤dafl› olan flairleri almas› bak›m›ndan
farkl›d›r.
9. Yukar›da bahsedilen eser ve yazar› afla¤›daki seçeneklerden
hangisinde do¤ru olarak verilmifltir?
a. Ali fiir Nevayî-Mecalisü’n-nefais
b. Ahdî-Gülflen-i fiuara
c. Latifî-Tezkiretü’fl-fluara
d. Sehî-Heflt Behiflt
e. Âfl›k Çelebi-Meflairü’fl-fluara
10. Afla¤›daki tezkire yazarlar› ile eserleri efllefltirmelerinden
hangisi yanl›flt›r?
a. Camî-Baharistan
b. Devletflah-Devletflah Tezkiresi
c. Latifî-Gülflen-i fiuara
d. Ali fiir Nevayî-Mecalisü’n-nefais
e. Sehî Bey-Heflt-Behiflt
1. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
2. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
3. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
4. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
5. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
6. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Latifî ve Tezkire-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
7. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ahdî ve Gülflen-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
8. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ahdî ve Gülflen-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
9. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ahdî ve Gülflen-i fiuara’s›”
bölümünü yeniden okuyunuz.
10. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “16. Yüzy›l fiair Tezkireleri”
bölümünü yeniden okuyunuz.
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
2. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-I 41
S›ra Sizde 1
Tezkirelerde flairin mahlas›na, ad›na, babas›na, memleketine,
mesle¤ine, ölüm tarihi ve yerine, alm›fl oldu¤u
e¤itimle e¤itim ald›¤› hocalar›na, eserlerine ve eserlerinden
örneklere iliflkin bilgi bulmak mümkündür. Bu
bilgilerin niteli¤i ve sunuluflundaki üslup eserin verildi-
¤i yüzy›la ve yazar›na göre farkl›l›k gösterebilmektedir.
16. yüzy›ldaki tezkireler, bilgilerin niteli¤i bak›m›ndan
son derece zengin, bu bilgilerin sunulu¤undaki üslup
bak›m›ndan hayli renklidir.
S›ra Sizde 2
Bu dönemde Sehî’nin ard›ndan peflpefle yaz›lan 16. yüzy›
l tezkireleri taklit de¤il orijinal eserlerdir. Bu yüzy›l
tezkirelerinin ele ald›¤› flairlerin büyük ço¤unlu¤u kendilerinden
önceki dönemlerde yaflam›flt›r. Biyografiler
flairlerle ilgili sadece edebî bilgileri de¤il, özel hayatlar›
ile ilgili bilgileri de ihtiva etti¤i için uzundur. Konular›
edebî kifliler, eserleri ve bunlar›n çevredeki etkileri olan
flair tezkireleri bu yönleriyle sosyal ve kültürel tarihimizle
ilgili önemli bilgileri de ihtiva eder. Bu yönüyle
16. yüzy›lda yaz›lm›fl tezkirelerde de Osmanl› gündelik
yaflant›s›, örf adetler, inançlar ve sosyal de¤erlerle ilgili
önemli bilgiler bulunmaktad›r.
Can›m, R. (2000). Latifî,Tezkiretü’fl-fluara ve Tabs›ratü’n-
nuzema. Ankara: AKM Yay›nlar›.
‹sen, M. (1990). Latifi Tezkiresi. Ankara: Kültür
Bakanl›¤› Yay›nlar›.
‹sen, M. (1998). Sehî Bey Tezkiresi Heflt Behiflt. Ankara:
Akça¤ Yay›nlar›.
‹sen, M.-K›l›ç, F.-Aksoyak, ‹. H.-Eyduran, A.-Durmufl,
M.(2011). fiair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay›nlar›
Kut, G. (1978). Heflt Behiflt, The Tezkire by Sehî Beg.
Harvard.
Levend, A. S. (1984). Türk Edebiyat› Tarihi-I. Girifl.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
Tolasa, H. (1983). Sehî, Latifî, Âfl›k Çelebi Tezkirelerine
Göre 16. yy’da Edebiyat Araflt›rma ve
Elefltirisi. ‹zmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yay›nlar›.
Baflvurulabilecek Kaynaklar
‹pekten, H. (1991). Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan
Türkçe fiuara Tezkireleri. Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›.
‹sen, M. (2010). Tezkireden Biyografiye. ‹stanbul: Kap›
Yay›nlar›.
K›l›ç, F. (2010). Klasik Türk Edebiyat›n›n Peflinden.
Ankara: Grafiker Yay›nlar›.