19. YÜZYIL fiA‹R TEZK‹RELER‹
19. yüzy›lda 17. yüzy›ldakine benzer biçimde biyografik bilgiler oldukça azal›r.
Hatta bazen hiçbir bilgi verilmeden söz konusu flairin fliiri ile yetinilir. Verilen fliir
örneklerinde de kesintiye gidilir. Bu yüzy›l tezkire yazarlar›ndan fiefkat, Tezkire-i
fiuara, Tevfik, Mecmua-i Teracim, Mehmet Tevfik, Kafile-i fiuara adl› eserleriyle
daha önceki ünitelerde geçen antoloji tipi tezkirelerin özelliklerini sürdürürler.
Bunlar›n yan› s›ra süslü bir dil ve üslupla biyografiyi kaleme alma bak›m›ndan Esat
Efendi’nin, Ba¤çe-i Safa-enduz’u, Ârif Hikmet’in, Tezkiretü’fl- fluara’s› bu yüzy›lda
yaz›lm›fl olan di¤er tezkirelerden ayr›l›r. Fatin, bu yüzy›lda daha önce hiç denenmemifl
bir yöntemi uygulamaya koyarak biyografiye önce örnek fliirle bafllar. Ayr›-
ca zaman›n makam sahiplerini eserine almak ve onlar›n pek de¤eri olmayan fliirlerine
yer vermekle itham edilir. Bazen de ayn› mahlas› kullanan flairlerin fliirlerini
birbirine kar›flt›rm›flt›r. Bu zaaflar›na karfl›n ça¤›n›n pek çok flairi için tek kaynak
oldu¤u için önemli bir tezkiredir.
19. yüzy›l Türk edebiyat›nda tezkire türünde verilen eserleri, flair tan›t›m›nda izlenen yöntem
bak›m›ndan nas›l s›n›fland›rabiliriz?
fiEFKAT-TEZK‹RE-‹ fiUARA
Tam ad› fiefkat Seyyid Abdulfettah’t›r. Divan flairi olmas›n›n yan›nda, kaleme ald›-
¤› tezkiresiyle de tan›nm›flt›r. fiefkat-i Ba¤dadî olarak an›lmas›ndan Ba¤datl› oldu-
¤u anlafl›lmaktad›r. Ancak nerelerde yaflad›¤› ve ne derece ö¤renim gördü¤ü bilinmemektedir.
fiefkat, bir süre K›r›m hanlar›n›n yan›nda, daha sonra ‹stanbul’da Eflak
ve Bo¤dan beylerinin kâtipli¤inde bulunmufltur. Yafll›l›k sebebiyle, emekliye
ayr›ld›ktan sonra ‹stanbul’a yerleflmifltir. ‹stanbul’da uzun müddet ilimle ve edebiyatla
meflgul olmufl, tezkiresini de burada yazm›flt›r. Daha sonra hastalanm›fl ve
Kuruçeflme’deki evinde y›llarca hasta yatm›flt›r. Kabri, Kuruçeflme mezarl›¤›ndad›r.
Eserleri
Divançe: fiiirlerini toplad›¤› eseridir.
Siyer-i Nebevî: Hz. peygamberin, din büyüklerinin, halifelerin hayatlar›n› anlatan
bir eserdir.
Hadikatü’l-vüzerâ: Ziyaeddin Yusuf Ziya Pafla’n›n 1705’te ilk sadrazaml›¤›ndan
Alemdar Mustafa Pafla’n›n sadrazaml›¤›na kadar gelen sadrazamlar› anlat›r.
19. Yüzy›l fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
1
Tezkiretü’fl-fluara (1814): fiefkat’in en önemli eseri tezkiresidir. Eserde 1730’dan
1814’e kadar gelen 125 flair alfabetik olarak dizilmifltir. fiefkat, Enderunlu ‹brahim
Nâflit’in Müntehabât-› Eflâr adl› fliir mecmuas›n› hizmetinde bulundu¤u Yahya Paflazade
Ali Bey’in iste¤i üzerine tezkire haline getirmifl ve Tezkire-i fiuara olarak
isimlendirmifltir. Eser edebiyat tarihimizde fiefkat Tezkiresi olarak tan›nmaktad›r.
fiefkat, tezkirenin biyografilerinde Silahdarzade Tezkiresi’nden yararlanm›flt›r. fiefkat
Tezkiresi’nde 125, Silahdarzade Tezkiresi’nde 123 flairin biyografisi bulunmaktad›
r. Tezkire-i fiuara flekil ve muhteva aç›s›ndan türünün di¤er örneklerine benzemektedir.
Tezkire, biyografilerde bilginin verilme flekli, hemen bütün flairlerin
vefat tarihlerinin kaydedilmesi, flair ve eser de¤erlendirmelerinde kullan›lan kavramlar
ve bunlar›n kullan›lma s›kl›klar› aç›s›ndan di¤er antoloji tipi tezkirelerle
benzerlik gösterir. Ancak antoloji tipi tezkirelerde görülmeyecek kadar uzun mukaddimesiyle
farkl›l›k arz eder. Tezkirenin dili a¤›r ve özentilidir.
fiefkat Tezkiresi’yle ilgili daha genifl bilgiye ve eserin metnine http://ekitap.kulturturizm.
gov.tr/belge/1-83505/sefkat-i-bagdadi—-tezkiretus-suara.html adresinden ulaflabilirsiniz.
Örnek 1 (fiefkat Tezkiresi’nden)
Enîs Efendi: Band›rmal›-zâde. Tarîk-i Celvetiyye meflâyihindendir. Bu gazel
onlar›nd›r.
Gazel: Düfldü ezelî dillere gavgâ-y› muhabbet
Yokdur ebedî faysal-› da’vâ-y› muhabbet
Âsaf geçinir akl-› münevver ona her dem
Emrine flerîk etdi o dânâ-y› muhabbet
Ma’mûr göñüldür ona lâne ezelîden
Konmaz ebedî lâfleye ankâ-y› muhabbet
Âhir fleb-i zülfüne düflürdü onu Leylâ
Göstermedi Kaysa günü sevdâ-y› muhabbet
Pür-flerha vü pür-nâle durur sîne-i uflflâk
Arz eyleyeli hâlini bu nây-› muhabbet
Göstermedi yüz âyine-sâf ister Enîsâ
Sil gayr›y› dilden ola me’vâ-y› muhabbet
Filiz K›l›ç, fiefkat ve Tezkiresi, Bizim Büro Yay›nlar›, Ankara 2005.
Sadelefltirilmifl Metin
Enîs Efendi: Band›rmal›-zâde. Celvetiye tarîkati fleyhlerindendir. Bu gazel kendilerinindir.
Gazel: Gönüllere ezelden beri (bafllang›c› olmayan zamandan beri) sevgi kavgas›
düfltü. Sonsuza kadar sevgi davas›n›n hükmü yoktur.
Akl-› münevver (Ifl›kl› ak›l) ona her zaman Âsaf (1. vezir 2. Süleyman’›n veziri,
Asaf bin Berhiya) gibi davran›r. O sevgi âlimini emrine ortak etti.
Ona yuva olarak ezelden beri, mamur gönüldür. Sevgi ankas›, ebedî lâfleye
konmaz.
Leylâ, onu en sonunda zülfünün gecesine (karanl›¤›na) düflürdü (1. ‹çine düflürdü.
2. Düflkünlük, aflk gösterdi). Kays’a sevgi sevdas›n›n günü göstermedi.
108 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
DÜfiÜNEL‹M
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Bu sevgi neyi, hâlini arz eyledi¤inden beri, âfl›klar›n gönlü paramparça ve inlemeyle
doludur.
Ey Enîs, yüz göstermedi; yüre¤inin ayna gibi saf olmas›n› ister. Allah’tan baflka
herfleyi gönülden sil. Oras› sevginin s›¤›nd›¤› yer olsun.
ESAT EFEND‹-BA⁄ÇE-‹ SAFA-ENDUZ
Esat Efendi (1789-1848), ‹stanbul’da do¤du. Ailesi Malatya’n›n Arapkir kazas›na
ba¤l› Nerdübanl› köyündendir. Esat Efendi, kendisinin seyyid oldu¤unu söylemektedir.
Aile 1738’de ‹stanbul’a göç etmifl, babas› Ahmet Efendi sahaflar fleyhi olmufltur.
Esat Efendi, Sahaflar fieyhizade diye flöhret buldu.
Babas›n›n Kudüs ve M›s›r kad›l›klar› s›ras›nda yan›nda bulunup Arapça ö¤renen
Esat Efendi, ‹stanbul’da Halet Efendi’ye intisap ederek tahsilini sürdürdü. Tahsilini
tamamlad›ktan sonra müderrislik, naiblik, kâtiplik, vakanüvislik, kad›l›k, gazete
baflyazarl›¤›, kazaskerlik, elçilik, naz›rl›k vb. olmak üzere çok say›da farkl› görevlerde
bulundu.
Eserleri
Ahvâl-i Tunus: Tunus’un Osmanl›lar taraf›ndan fethinden Sultan Abdülmecit devrine
kadar geçen süre içindeki olaylar› anlatan küçük bir eserdir.
Âyâtü’l-hayr: II. Mahmut’un 1837’de Tuna vilayetine yapt›¤› geziyi anlatan eserdir.
Delailü Nübüvveti Nebiyyina: Tevrat ve ‹ncil’de Hz. Peygambere dair iflaretler
üzerinde durmaktad›r.
Mehasin-i Mecidiyye: Dönemin padiflah› Abdülmecit’e itaat ve dua, sahip olunmas›
gereken güzel ahlak, sak›n›lmas› gereken kötü huylar ve insan haklar›yla ilgili
bir risaledir.
Beyanüs-s›fatis-sübutiyetillahi Teala: Allah’›n s›fatlar›n›n tarif ve izah›d›r.
Mesh-i Ricl ve Mesh-i Huf: Abdest almaya dair bir risaledir.
Münfleat: Esat Efendi’nin kendisi ve ailesi hakk›ndaki bilgileri ihtiva etmektedir.
Nasrun Aziz: ‹man ve amel münasebetinin ele al›nd›¤› bir risaledir.
Pendname: Çocuklar için yaz›lm›fl manzum bir ö¤üt kitab›d›r.
Sefername-i Hayr: II. Mahmut’un 1831’de Çanakkale Bo¤az›’na ve Edirne’ye
yapt›¤› gezinin anlat›ld›¤› bir eserdir.
fiahid-i Müverrihîn: Türkçe’de kullan›lan baz› kelimelerin imlâs›n›, tarih düflürmenin
kurallar›n› ve bu alanda eser veren baz› flairlerin k›sa biyografilerini ihtiva
eden bir eserdir.
fiiirleri: Esat Efendi’nin fliirleri da¤›n›k olarak çeflitli mecmualarda bulunmaktad›
r. Tarih: 1821-1826 y›llar› aras›ndaki olaylar› içeren bir tarihtir.
Teflrifat-› Kadime: Osmanl› Devletinin resmî protokolünü anlatan bir eserdir.
Üss-i Zafer: Yeniçeri oca¤›n›n kald›r›lmas›n› anlatan bir eserdir.
Tercümeleri
Esile ve Ecvibe: Medrese tahsilini bitirenlerden birine, s›nav›nda sorulan sorular ve
cevaplar› içine alan küçük bir eserdir. ‹man-› Ebeveyn: Saçakl›zade Mehmet’in Hz.
Peygamber’in anne ve babas›n›n imanlar› konusunda yazd›¤› risalenin tercümesidir.
Kevkebül-mesud fi-kevkebetil-cünud: II. Mahmut’un askerî alanda yapt›¤› yeniliklerin
akla ve dine uygunlu¤unu ortaya koymaktad›r. Mahmudül-eser fitercemeti’l-
mustazrafi’l-müsteser: Daha çok Mustazraf Tercümesi diye tan›nan eser, Muhammet
b. Ahmet el-‹bflihî’nin el-Mustadraf adl› eserinin tercümesidir. Ziba-y› Tevarih:
Muslihiddin-i Larî’nin Miratül-edvar adl› tarihinin yarat›l›fltan itibaren bir
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 109
Seyyid: Peygamber soyundan
gelen kifliler için kullan›lan
bir unvan.
k›sm›n›n tercümesidir. Birgivî Mehmet Efendi’nin Ed-Dürrü’l-yetîm adl› tecvit harflerinin
ç›k›fl yerlerine dikkat ederek okumay› ö¤reten risalesini el-Virdül-müfit
ad›yla flerh etmifltir.
Bâ¤çe-i Safa-enduz: Esat Efendi’nin en tan›m›fl eserlerinden biridir. Esat Efendi
Tezkiresi diye de tan›nan bu eserin ad› ebcedle yaz›l›fl tarihi olan 1835 y›l›n› verir.
Salim Tezkiresi’ne zeyl olarak yaz›lm›flt›r. Eserde 1722-1835 y›llar› aras›nda yaflayan
209 flair hakk›nda bilgi verilmifltir. Esat Efendi flairler hakk›nda söylediklerini
üst üste karalay›p düzeltmifltir. Kitapta yeni flairler ve fliirler için yerler ayr›lm›flt›r.
Verilen bilgilerin de bir k›sm› eksik ve yanl›flt›r. Bu görünümüyle Esat Efendi Tezkiresi’nin
tamamlanmad›¤› ve yazar›n›n el yaz›s› ile karalama halinde kald›¤› anlafl›
lmaktad›r. Örnekler de büyük ölçüde Salim ve Fatin tezkirelerinden al›nm›flt›r.
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83604/esad-mehmed-efendi—-bagce-i-safa-enduz.
html adresinden Bâ¤çe-i Safâ-endûz ile ilgili daha genifl bilgiye ve eserin metnine
ulaflabilirsiniz.
Örnek 2 (Ba¤çe-i Safa-enduz’dan)
Aynî: Merkûmun terceme-i ebtercesini beyânda kilk-i flikeste-zebân-› fakîr degil,
aklâm-› ehl-i teflrîh kâs›r ya’ni muhâvere ve sohbeti gibi ahvâl-i mütenâk›zas›-
n›n tedkîk ve flerhi hayret-dih-i ezhân-› esâgîr u ekâbir olup ‹mâm Sa’âlebînin Medhufl-
fley’ü Dunehû nâm risâle-i belîgâs›na unvân olmaga flâyân ve tezhîb-i flâyân ve
tezhîb-i ahlâk-› gayr niyyetiyle tafsîl-i müsâvîsi mühlikât-› maneviyyeden necâta
vesîle ya’ni bî-edebden ta’allüm-i edeb de’b-i hûflmendân kendini ve halk› irflâda
bu bâ’ise es’ile oldugundan kalem-i pâk-zebân› bi’l-icbâr müsvedde-i icmâl-i hâlini
flu vech ile imlâ eder ki s›las› olan Ayntâbda kefflger flâgirdiyken evâ’il-i saltanat-›
Selîm Hanî’de k›sâs havf›ndan firâr ve Âstânede ›rgad bâzâr›nda vâki medresede
karâr ve esâs-› ilmi binâ mukaddemât›na gelir gelmez ... üzre iken medreseden
matrûd ve meclis-i ulemâdan merdûd olarak mücerred cerr-i s›la garaz›yla inde’lbülegâ
flu’arâdan ma’dûd olmayan müverrihlige sap›p Sünbül-zâde dâ’iresinde
ogullar› ve Sürûrî meclislerine siklet-dih olmak takrîbi hükm-i mukârenetle biraz
dürüst tevârîh ve gazeliyyât tedârük birle târîh
M›srâ: Eyledi ‹smet Begi hubb-› Resûlullâh nakîb
târîhine kadar gass u semîn-âmîhte sözler ile sanki flâ’ir ve ol târîhden berü müteflâ’ir
sinni yitmifle yitmifl belki geçmifl iken hubb-› câh-› dünyâs› ber-muktezâ-y› hadîs-
i hikmet-tevris ter ü tâze ve metâ-› ittibâ-› heves ü hevâs› bî-endâze olup hatta
Nazmül-cevâhir adl› manzûme-i lugaviyye-i rekîkine nâdir berâber ... dîbâcelerinde
ricâl-i vakte tekarrüb garâz-› fâsidiyle kendüyi hâflâ gâh Celvetî ve gâh Nakflbendî
ve geh Mevlevîye’ye nisbet ve lisân-› asra uyup yârâna kar›flmak ve temellük
emeliyle düzüp takrîz-i fakîrde îmâ olundugu vech ile süfre-i mey-kededen niflân
veren Sâkî-nâme nâm hurûfât›ndaki revifl-i habâset kemâl-i h›rs u âz›na dâl ve
muttas›f oldugu cehl-i mürekkeb tekâzâs›yla muhâveresi ve bir merkeb yüki kadar
esfâr-› efl’âr›n› yan›nda gezdirerek hod-be-hod sitâyifl ile meclisde okumas› mûris-i
suda-› re’s ve bâdî-i ifltigâl olup hâlâ ba’z-› ecille-i ricâl-i garaz›n mefhûm anlayarak
ve ba’z-› âhir dânifller satarak bi’l-iltizâm Bâb-› âlîde flâgirdân-› aklâm hâceligiyle
fervanî ve fes telebbüsiyle s›klet-âver müsteciddân-› mübtediyân tasaddî eyledigi
dersde hatâs›n› def’aten tefehhüm birle Hoca Efendi bir nesne bilmiyor istihzâs›
yla muhakkar olan mütekebbir ve cesûr ve mütehevvir-i bî-flu’ûr hakûd-› hünerdüflmen
ve hasûd-› adû-y› her fen aksakal üstüne papas karas› dökecek Aynî’ye
110 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Ebced Hesab›: Arap
alfabesindeki harflerin
say›sal de¤erleri esas
al›narak yap›lan hesaplama
ile bir kelime ya da ibarenin
bir say›ya ya da tarihe
karfl›l›k gelmesidir.
S O R U
D ‹ K K A T
DÜfiÜNEL‹M
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
masharas› hezline sezâ ve Rûm ili kaleminde rütbe-i sittede kâdî iken flebîke-i fleyh
ile câlib-i mâl ve resîde-i ser-menzil-i âmâl olmak garaziyle tarîk-i gazâ ve sâlik-i
râh-› dünyâ ve bu yoldan nevmîd oldukda utanmadan bir kurufla karîb mahsûlü
olan Akhisar-› Kebîr kazâs›n› kap›p lây›k-› düflnâm ve ezâ olan müteseyyid Hasan’d›
r. 4 Safer 1253 târîhinde vefât idip Galata mevlevî-hânesinde defn olundu.
Târîh-i sâhib-tezkire
Bu cihândan yumd› Aynî flâ’ir-i rengîn-kilk
R›za O¤rafl, Esat Mehmet Efendi ve Ba¤çe-i Safa-enduz’u, Burdur 2001.
Sadelefltirilmifl Metin
Aynî: Ad› geçen flairin öz geçmiflini anlatmada bir tek aciz olan ben fakirin k›-
r›k dilli kalemi de¤il, flerh ehlininkiler dahi eksiktir. Yani karfl›l›kl› konuflmas› ve
sohbeti gibi birbirine z›t olan hâllerinin inceleme ve flerhi, küçük büyük herkesin
ak›llar›na durgunluk verip, ‹mam Saalebî’nin Medhu’fl-fleyü Dunehu adl› güzel risalesine
bafll›k olmaya lay›k ve süslemeye flayan ve ahlak›n› düzeltmek amac›yla
kötülüklerini aç›klamas› manevi kötülüklerinden kurtulufla vesile, yani edepsizden
edebi ö¤renmek ak›ll›lar›n usulü kendini ve halk› irflat etmeye sebep olan sorular
oldu¤undan temiz dilli kalemi zorla da olsa onun biyografisini flu flekilde yazar:
Memleketi olan Antep’te bir ayakkab›c› ç›ra¤› iken Selim Han saltanat›n›n ilk
günlerinde k›sas korkusundan kaçar ve ‹stanbul’da ›rgat çarfl›s›nda bulunan medresede
kal›r. ‹lmin temeli say›lan Bina aflamas›na gelmek üzere iken medreseden
kovulur ve âlimler meclisinden geri çevrilmifl hâlde, bir bafl›na memleketine gitmek
amac›yla belagat sahipleri yan›nda flairlikten say›lmayan tarih yaz›c›l›¤›na sap›
p Sünbülzade dairesinde o¤ullar› ve Sürurî meclislerinde yük olmak takribi ile
biraz sa¤lam tarihler ve gazeller edinir.
M›sra: Peygamber sevgisi ‹smet Beyi nakib eyledi.
tarihine kadar iyisi, zay›f› birbirine kar›flm›fl sözlerle sanki flair ve o tarihten beri flair
geçinifl yafl› yetmifle varm›fl ve belki yetmifli de aflm›fl iken, dünya makam› arzusu,
miras kalan hikmetli söz gere¤i hala taptazeyken arzu ve hevese afl›r› istekli
oluflu hatta Nazmü’l-cevâhir adl›, kusurlu manzum lügat› nadir ön sözlerinde zaman›
n ileri gelenlerine yaklaflma kötü niyetiyle kendisini -uzak olsun- bazen Celvetî
bazen Nakflibendî ve bazen de Mevlevî gösterip yaflad›¤› devrin lisan›na uyup
dostlara kar›flmak ve mal mülk elde etmek emeliyle yaz›p, ben fakîrin takrizinde
iflaret edildi¤i üzere meyhane sofras›ndan izler tafl›yan Sakî-name adl› yaz›s›ndaki
murdar tarz, azg›nl›¤› ve açgözlülü¤ünün son derecesine delil ve nitelendirildi¤i
“katmerli cehalet” s›fat›yla, bafla kakmas›yla konuflmas› ve bir eflek yükü kadar ciltlerce
fliirini yan›nda gezdirip onlar› kendini öve öve mecliste okumas› insana bafl
a¤r›s› verir. Hâlâ ileri gelen baz› büyüklerin maksad›n› anlayarak ve di¤erlerine bilgiler
satarak bile bile Bab-› Âlî’de kalem ö¤rencilerinin hocal›¤›yla altta ve fes giyinmeyle
usand›r›c› acemi talebelerin bafllad›¤› derste hatas›n›n defalarca fark›na
vararak Hoca Efendi bir nesne bilmiyor alay›yla hakarete u¤ram›fl ma¤rur, cesur ve
fluursuz, öfkeli, hüner düflmanlar›n›n pek kindar› ve her fennin düflman›n›n çekemeyeni
aksakal üstüne papas karas› dökünce Aynî’ye soytar›s› alaya lay›k ve Rumeli
kaleminde alt›nc› rütbede kad› iken fleyh bafll›¤› ile savafl ve dünya yolunda
ümitsiz olunca mal kazanmak ve emellerinin dura¤›na ulaflmak maksad›yla utanmadan
bir kurufla yak›n geliri olan Büyük Akhisar kazas›n›n gelirini al›p sövgü ve
eziyetlere lay›k seyyitlik taslayan Hasan’d›r.
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 111
1253 tarihinde vefat edip, Galata mevlevihanesine gömülmüfltür. Tezkire sahibi
taraf›ndan ölümüne flu m›sra tarih düflürülmüfltür:
Renkli kalem sahibi Aynî, bu dünyaya gözlerini yumdu.
ÂR‹F H‹KMET-TEZK‹RETÜ’fi-fiUARA
Ârif Hikmet (1786-1859), ‹stanbul’da do¤du. Büyük dedesi I. Mahmut devri vezirlerinden
Malatyal› ‹brahim Pafla, dedesi I. Abdülhamit devri vezirlerinden Reîsülküttâb
Raif ‹smail Pafla (ö. 1776), babas› ise III. Selim devri kazasker ve nakibüleflraflar›
ndan ‹brahim ‹smet Bey (ö. 1807)’dir. Ârif Hikmet, 1796’da müderris payesi
alarak ilmî ve edebî çal›flmalara bafllad›. Kad›l›k, nakibüleflrafl›k, kazaskerlik, müfettifllik
ve fleyhülislaml›k görevlerinde bulundu.
Son devir Osmanl› âlimleri aras›nda önemli bir yeri olan Ârif Hikmet Bey, nadir
eserlerden meydana gelen 12.000 ciltlik bir kütüphaneye de sahipti. Bunlardan
5.000 kadar›n› Medine’de Mescid-i Nebevî’nin k›ble taraf›nda infla ettirdi¤i (1853-
1855), bugün de kendi ad›yla an›lan kütüphaneye vakfetmifltir. Ahmet Cevdet Pafla’n›
n istifade etti¤ini belirterek baflka hiçbir yerde bulunmayan nadir kitaplardan
meydana geldi¤ini söyledi¤i ‹stanbul’daki kitaplar› ise ölümünden sonra ye¤eni
Beykozlu ‹zzet Bey’e intikal etmifl, bunlardan bir k›sm›n› ‹bnülemin Mahmut Kemal
sat›n alm›fl ve kendi kitaplar› ile birlikte ‹stanbul Üniversitesi Kütüphanesine
ba¤›fllam›flt›r.
fiiirlerinde Nefî, Nâbî ve Nedim’in etkileri görülen Ârif Hikmet Bey, eski fliirin
bak›yyetü’s-selef denilen son temsilcilerinden biridir. Nam›k Kemal onun II. Mahmut
devrinin en gözde flairlerinden biri oldu¤unu belirtmektedir. Üç dilde yazd›¤›
fliirlerini toplad›¤› divan›ndan takdirle bahseden Cevdet Pafla ise Arapça fliirlerini
be¤enir. Onun ilmî ve edebî flahsiyetinden övgüyle söz eden bir baflka kifli ise Ziya
Pafla’d›r. Ârif Hikmet, genifl bilgisi, okumaya ve kitaba düflkünlü¤ü, nadide kitaplara
sahip kütüphanesi ve cömertli¤i yan›nda kona¤›n› devrin bilgin, flair ve di-
¤er sanatç›lar›n topland›¤› bir merkez hâline getirmesiyle tan›nm›fl ve birçok sanatç›,
bilim adam› ve flairle yak›n dostluklar kurmufltur.
Eserleri
Divan: Divan edebiyat›’n›n son dönemdeki en önemli temsilcilerindendir. Divanda
Türkçe fliirlerinin yan› s›ra Arapça ve Farsça fliirleri de bulunmaktad›r.
El-Ahkâmü’l-meriyye: Zaman›n›n tapu düzenlemesini içeren bir eserdir.
Hulâsatü’1-makâlât: Ârif Hikmet Bey’in babas› ‹smet Bey’in Osmanl› Devleti ad›-
na kat›ld›¤› uluslararas› antlaflmalar› ve bu antlaflmalar›n maddelerini içermektedir.
Mecmuatü’t-teracim: Tezkiretüfl-fluara adl› tezkiresinden sonra yaz›lm›fl Arapça
biyografik bir eserdir. Alfabetik s›ra ile ulema, tarikat fleyhleri ve flairlerin hayatlar›
n›n anlat›ld›¤› biyografik bir eserdir.
Rumeli Teftifl Defteri ile Mecmua-› Eflar ve k›sa baz› bilgileri ihtiva eden bir hat›
ra defteri bulunmaktad›r.
Tezkiretü’fl-fluara: Ârif Hikmet Bey’in önemli eserlerinden biri tezkiresidir. Kendi
ad›yla an›lan tezkiresinde, 1592-1837 y›llar› aras›nda yetiflen 203 flairin hayat› anlat›
lm›fl ve fliirlerinden örnekler verilmifltir. Alfabe s›ras›yla düzenlenen tezkirede
yer alan flairlerin bir k›sm›n›n hayat›, eserleri ve sanat anlay›fllar› hakk›nda oldukça
genifl bilgiler bulunurken, baz›lar›ndan ancak bir iki sat›rla söz edilmesi eserin
tamamlanamad›¤›n› göstermektedir. Ali Emirî Efendi, baz› flairler hakk›nda tezyil
notuyla esere ilavelerde bulunmufltur. Tezkirenin fihristinde yer alan flairlerden yedi
kadar›na da içeride yer verilmedi¤i görülmektedir.
112 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Ârif Hikmet Bey kona¤› devrin sanatç›lar›n›n topland›¤› bir merkezdir. Ârif Hikmet
Bey, kona¤›ndaki toplant›larda birçok bilim adam› ve flairle tan›fl›p yak›n dostluklar
kurmufl ve onlarla ilgili bilgileri eserlerine aktarm›flt›r. Kaleme ald›¤› tezkiresinin
önemli bir özelli¤i, Ahdî’den baflka Anadolu ve Rumeli d›fl›na pek ç›kmayan
Osmanl› tezkirecilerinden farkl› olarak Ârif Hikmet Bey’in tezkiresinde bu bölgeler
d›fl›ndaki flairlere de yer vermifl olmas›d›r. Genifl bir co¤rafyada yetiflen 132 Azerî,
‹ranl› ve Buharal› flair onun sayesinde unutulmaktan kurtularak kültür tarihinde
yer alm›flt›r.
Örnek 3 (Ârif Hikmet Tezkiresi’nden)
Aynî: Es-seyyid Hasan ‹bni Hasanul-Ayntâbî, 1180’de tevellüd itmifl, 1200 senesi
Âstâneye gelmifltir. Vatan›ndan Kiki Abdî Pafla vak’as›nda 1198 hudûdunda
Ayntâb’dan hurûc ve Mar’afl’da dört sene mikdâr› karâr andan Elbistân’a gelip Hayâtî
Efendi’ye mülâkî olup andan bir sene mikdâr› ikâmet idüp Çelebi Efendi surre
emîni olup Küçük Alî ogl› havf›ndan Elbistân üzerinden gidüp anda mütercem
Ve lî-tûfû (Beyt-i Atik’i “tavaf etsinler”: Hacc, 29) nazm›n› târîh düflürüp verdikde
yidi gurufl câ’ize virmifl, andan Dârende’ye gelmifl, Dârende’de iki sene mikdâr›
ikâmet etmifl anda iken Sultân Selîm cülûsu vâki olm›fl ve Hayret Efendi ile anda
mülâkât itmifl. Bunlar›n cümlesinden tahsîl-i ilmde imifl. Andan 1205 flevvâlinde
Âstâne’ye gelip Sultân Ahmed medresesine girmifl alt› sene mikdâr› anda tahsîl ile
meflgûl olup Harputî Hasan Efendi’den Tasavvurât’a kadar okumufl. An›n vefât›nda
Palab›y›g›n bir mikdâr celâline gitmifl. Sonra Kütahyal› Mehmet Efendi ile ülfet
edip ve ana sonra bacanak olm›fl ve Tayyâr Pafla o esnâda ‹slâmbol’a gelmifl mütercimden
Fârisî ve Hâf›z ve Arûz-› Vâhid-i Tebrîzî k›râ’at itmifl ve Veliyyüddînzâde’nin
gâlibâ def’a-i sâniyesinde Rûmili kuzât› silkine girmifl fleyhül-‹slâm Dürrî-zâde
def’a-i sâniye meflîhatinde
M›srâ:Ârif Efendi yine müftî old› cihâna
târîhine câ’ize olarak mülâzemet vermifl. Bir mikdâr Basma-hâneye musahhih olup
mukaddem Râtib Ahmed Efendi’ye intisâb etmifl. Ogl›n› ve damad›n› okutmufl.
Sonra Tayyâr Pafla kâ’im-makâml›g›nda kitâbç› ve sonra Râmiz Pafla’ya Kapudan
paflal›g›nda kitâbc› olmufl. Râmî Çiftligi’nde iken flevketlü arz ile Cine mans›b›n›
kendüye takâ’üd vermifller ve kendüsi mukaddemâ tarîk-i Rûmili’ni terk itmifl idi.
Bin beyit mikdâr› Nusret-nâme’si vâk›’a-i ref-i ocag› müfltemile manzûmesi ve
Nazmul-cevâhir nâm›nda se-zebân lugat-i manzûmesi ve iki bin otuz beyit mikdâr›
Sâkînâme’si ve Fârisî’den ve Türkî’den mürekkeb ve târîh-i kesîre ile Divân’›
vard›r.
Gazel: Hüsnüne yüz vech ile telkîn olur âyîneden
Bir nazar k›l kendine tebyîn olur âyîneden
Ehl-i isti’dâd eder rûflen-dilândan kisb-i feyz
Nev-arûsân-› cihân tezyîn olur âyîneden
Ol perî-zâd›m o denli hüsnine âflüfte kim
Aksini gördükçe hayret-bîn olur âyîneden
Cilve-i meh-tâb-› hüsn-i yâr ile her fleb bana
Ferfl olur sîm-âbdan bâlîn olur âyîneden
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 113
Muztaribdir zât-› erbâb-› hünerden câhilân
Cebhe-i bed-sûretân pür-çîn olur âyîneden
Hüsnüne pek bakmas›n ol hod-perest-i nâz kim
Kâfir-i zülfü gibi bî-dîn olur âyîneden
Bir gazel söyletdi Aynî bana flevk-i hüsn-i yâr
Tûtiye s›rr-› sühan telkîndir âyîneden
Di¤er Gazel: Gül ruhun eyler arak-rîz eflk-bâr oldukça ben
Hüsnüne revnak verir âtefl-nisâr oldukça ben
Âtefl-i seyyâleye berk-i arakla fer verip
Yand›r›r ol mest-i nâzum pür-humâr oldukça ben
Çeflm-i mihre tûtyâ eyler felek her zerremi
Ol mehin tâ reh-güzâr›nda gubâr oldukça ben
Cân flihâb-› gamze dil berk-i nigehden havf eder
Fikr-i hâlinle gece encüm-flumâr oldukça ben
Halka-i fitrâk-i zülfün pây›ma zencîr eder
Vahfletimden âzim-i sayd u flikâr oldukça ben
Velvele-sâz-› füsûs oldu zemîn ü âsmân
Derd-i hecr-i yâr ile zâr u nizâr oldukça ben
Ayniyâ bu heft beyti tâk-› arfla asd›g›m
Söylerim ol çâr-ebrûya düçâr oldukça ben
Ârif Hikmet Bey, Tezkiretü’fl-fluara, Millet Kütüphanesi, Ali Emirî - Tarih 789, yk. 50a-52b.
Sadelefltirilmifl Metin
Aynî: Esseyid Hasan o¤lu Antepli Hasan, 1767’de do¤mufltur. 1786 y›l›nda ‹stanbul’a
gelmifltir. 1784’ün sonunda Kiki Abdi Pafla olay›ndan dolay› vatan› olan
Antep’ten ayr›lm›fl, Marafl’ta dört sene kald›ktan sonra Elbistan’a gelip Hayâtî Efendi
ile görüflmüfltür. Bir sene orada kal›p Küçük Ali o¤lu kabilesinden Çelebi Efendi
surre emini oldu¤unda Elbistan’dan ayr›lm›fl, o esnada çevrilmifl olan Ve lî-tûfû
(Beyt-i Atik’i “tavaf etsinler”: Hacc, 29) nazm›na tarih düflürmüfl, karfl›l›¤›nda yedi
kurufl caize alm›flt›r. Oradan Darende’ye gelmifl ve Darende’de iki sene kalm›flt›r.
Darende’de iken Sultan Selim tahta ç›km›fl ve Aynî, Hayret Efendi ile orada görüflmüfltür.
Aynî, bunlar›n tamam›ndan ilim ö¤renmifltir. 1791 y›l›n›n flevval ay›nda ‹stanbul’a
gelip Sultan Ahmet Medresesine girmifltir. Alt› y›l orada bilim ö¤renmekle
meflgul olup Harputlu Hasan Efendi’den Tasavvurat’a kadar okumufltur. Onun vefat›
ndan sonra bir süre Palab›y›k’›n celaline gitmifltir. Sonra Kütahyal› Mehmet
Efendi ile görüflüp, sohbette bulunmufltur. Aynî, sonra Kütahyal› Mehmet Efendi’ye
bacanak olmufl, bu s›rada Tayyar Pafla ‹stanbul’a gelmifltir. Aynî, Mütercem’den
Farsça ö¤renmifl, Hâf›z’› (14. yüzy›l Acem fiairi, Hâf›z-› fiîrâzî) ve Vahid-i
Tebrîzî’nin Aruz adl› eserini okumufltur. Galiba Veliyyüddinzade’nin üçüncü defas›
nda Rumeli kad›lar› mesle¤ine girmifl, Dürrîzade’nin ikinci defa fleyhülislaml›¤›
nda;
M›sra: Ârif Efendi yine müftî old› cihâna
tarihine caize olarak Aynî’ye müderris olabilme imkân› vermifltir. Bir miktar Mat-
114 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
baada musahhih olarak çal›flm›fl, önce Râtib Ahmet Efendi’ye ba¤lanm›flt›r. Râtib
Ahmet Efendi’nin o¤lunu ve damad›n› okutmufltur. Sonra Tayyâr Pafla’n›n kaymakaml›¤›
nda kitapç› olmufl ve daha sonra da Râmiz Pafla’n›n kaptan paflal›¤›nda ona
kitapç› olmufltur. Aynî, Râmî Çiftli¤inde iken emeklili¤ine karfl›l›¤› olarak kendisine
Cine mans›b› verilince Rumeli kad›l›¤›ndan ayr›lm›flt›r.
Aynî’nin 1.000 beyit kadar Nusretname adl› eseri, oca¤›n kald›r›lma olay›n› içeren
fliirleri ve Nazmü’l-cevahir isimli üç dilde manzum sözlü¤ü, 2.030 beyitlik Sakiname’si,
Farsça ve Türkçeden oluflan uzun tarihleri ve Divân’› vard›r.
Gazel:
Güzelli¤in, aynadaki yüz görüntüsüyle ak›lda kal›r. Bir bak kendine aynadan
kendini gösterir.
Ak›ll› kifliler ondan feyiz alarak gönlünü ayd›nlat›r; cihan›n yeni gelini aynada
süslenir.
O peri güzelim, güzelli¤ine o kadar düflkün ki aynada aksini gördü¤ünde flaflakal›
r.
Her gece, yarin güzellik mehtab›n›n görünmesiyle yeryüzü gümüfl su (civa)
olur, ayna da yast›k.
Cahiller, sanatkâr kiflilerden rahats›zl›k duyarlar. Kötü yüzlü aynaya bak›nca
can› s›k›l›r.
O kendini be¤enmifl nazl› sevgili, güzelli¤ine pek güvenmesin. Kâfir (1. örten 2.
karanl›k 3. Müslüman olmayan) saç› gibi aynada dinsiz (kara) görünür.
Aynî, sevgilinin güzelli¤inin verdi¤i keyif, bana bir gazel söyletti. Bülbüle sözün
s›rr›n› ayna ö¤retir.
Di¤er Gazel: Ben gözyafl› seli dökerken onun gül yüzü ter damlas›n› neylesin!
Ben öfkelendikçe o güzelli¤ine güzellik kat›yor.
Nazdan kendinden geçen sevgili, flaraba, rak›n›n fliflesiyle parlakl›k verip (flarap
ile rak›y› bir araya getirip) ben sarhofl oldukça beni daha da yakar.
Ben o ay yüzlünün geçti¤i yollarda toz toprak oldukça felek her zerremi güneflin
gözüne sürme eyler.
Geceleyin yüzündeki beninin hayaliyle ben y›ld›zlar› sayarken (uyumakta zorlan›
rken); can›m yan bak›fl›n›n k›v›lc›m›ndan, gönlüm bak›fl›n›n flimfle¤inden
(parlamas›ndan) ürker.
Ben korkumdan av olmaya niyetlenince o, e¤ere benzeyen saç›n›n halkas›n›
aya¤›ma zincir eder.
Ben yârin ayr›l›k derdi ile a¤lay›p inledikçe, zay›f düfltükçe, yer gök âh vâh gürültüsüyle
doldu.
Ey Aynî, bu yedi beyti gökyüzü tâk›na ast›m. Ben o dört kafla, tutkun oldu¤umdan
beri bu gazeli söylerim.
FAT‹N-HAT‹METÜ’L-EfiAR
Fatîn (1814-1866-67), Drama ayan›ndan Hac› Halit Bey’in o¤lu ve M›s›r valisi Kavalal›
Mehmet Ali Pafla’n›n damad› olan Mehmet Husrev Bey’in ye¤enidir. Drama’da
do¤du. As›l ad› Davut’tur. 1827’de yetiflmesi için amcas› Mehmet Husrev
Bey’in yan›na Kahire’ye gönderildi. Amcas›n›n vefat›ndan (1833) sonra M›s›r’da üç
y›l daha kalan Fatin, 1836’da oradan ayr›larak ‹stanbul’a geldi. Çeflitli kademelerde
devlet hizmetinde bulundu. Kabiliyet ve zekâs›ndan dolay› kendisine Fatin mahlas›
verildi.
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 115
Eserleri
Divan: Divan flairin ölümünden befl y›l sonra o¤lu taraf›ndan bast›r›lm›flt›r.
Hatimetü’l-eflar: Fatîn’in en önemli eseridir. 672 flairin hayat›ndan söz eden tezkire,
bu hâliyle Türk edebiyat›n›n en hacimli flair tezkirelerindendir. Eser, Salim
Tezkiresi’nin b›rakt›¤› 1721’den 1853’e kadar Osmanl› ülkesinde yetiflen flairler
hakk›nda bilgi içerir.
Eserde hayattaki hâl tercümesi sahiplerinin hemen hepsinin, ço¤unlukla ay› ve
günüyle birlikte, do¤um tarihleri belirtilmifl, do¤um yerleri, baba adlar›, memuriyet
ve vazifeleri kaydedilmifl, hayatlar›ndaki di¤er de¤ifliklikler tarihleriyle birlikte gösterilmifltir.
Ayr›ca hemen her flairin ölüm tarihine yer verilmifltir.
Fatin, tezkiresinin flair çerçevesini çok genifl tutmufl, tek manzumesini, hatta bir
beytini görebildiklerine dahi eserinde yer vermifltir.
Hatimetü’l-eflar, Salim Tezkiresi’ne zeyl olarak haz›rlanm›flt›r. Fatin, Salim’den
ald›¤› kimi flairlerin hayat›nda, bu tezkirenin yaz›l›fl›ndan sonra meydana gelen de-
¤iflmelere ayr›ca de¤inmifltir.
Fatin Tezkiresi, Dârü’l-maarif, Mekteb-i Maarif-i Adliyye, Bayezit Rüfldiyesi gibi
devrin yeni e¤itim kurumlar›ndan yetiflmifl seçkinleri gösteren kay›tlar› ile yenileflme
dönemi maarif tarihimize dair malzeme vermifltir.
Ârif Hikmet’in Tezkiretü’fl-fluara ve Fatin’in Hatimetü’l-eflar adl› tezkirelerini dönemindeki
di¤er tezkirelerden ay›ran özellikler nelerdir?
Örnek 4 (Hatimetü’l-eflâr’dan)
Aynî
Gazel: Oldu ruhsâr›na taklîd ile gül hâr ile hûr
Göz diker dîdene nergis ola bu kâr ile kûr
Tîg›na berk-i tecellîyle su vermifl ol mâh
Tûr-› hâkimde yanar mefl’ale-i nâr ile nûr
Sovuk ülfetle beni teb-zede-i hecr etdi
Cân›ma iflte o âteflleri bu kar ile kor
Râm edip kabzaya ald› o kafl› yay› gönül
Gerçi yâ Hak diyerek eyledi çok zâr ile zûr
Râh-› tahkîka girip kâfile-i aflka uyup
Zâhid-i har-menifli bâr-› gam›m yâr ile yor
Pîç-tâb-› hat u gîsû ile yatd›m bu gece
Âlem-i hâbda üfldü bafl›ma mâr ile mûr
Dil hevâ vü hevese uydu cihâna geldi
Etdi Aynî vatan›mdan beni bu dâr ile dûr
Hasan Aynî Efendi medîne-i Ayntâb’da 1832 târîhînde tâbende-i âlem-i flühûd
olup 1791 târîhinde Der-sa’âdet’e bil-muvâs›la tarîk-i tedrîse dâhil olmufl ise de
mu’ahharen tarîk-i mezbûra adem-i ragbet ve mikdâr-› vâfî ma’âfla nâ’iliyetle ihtiyâr-›
tekâ’üdî eyleyip 1757 senesi ba’z› ketebeye ta’lîm-i ulûm-i Arabiyye ve tefhîm-i
fünûn-› Fârsîye eylemek üzere hâcelik unvân›yla Bâb-› Âlî’ye me’mûr ve ta’yîn olunup;
116 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
2
Aynî’ye virdi pâdiflâh lutfen niflân-› iftihâr
târîh-i dü-tâs› me’âlince 1851 senesi lagv olunmufl niflânlardan bir k›t’a sâlise-niflân-›
gevher-feflân› ta’lîkine girîbân-› mefhareti tezyîn k›l›nm›fl iken;
Aynî’ye ömri gelmedi lemh-i basar kadar
târîhi adedince 1839 senesi flehr-i saferinde dâr-› bekâya nakl-i sefer eylemifldir.
Tarîkat-› Aliyye-i Mevleviyyeye mensûbiyetiyle na’fl-› magfiret-nakfl› Galata Mevlevî-
hânesi hazîresinde supurde-i hâk olmufldur. Mûmâ ileyh ilm ü fazl› zâhir bir
flâ’ir-i mâhir olup bir k›t’a Dîvân’› ve Nazm-› Cevâhir isminde bir aded lugat-nâme-i
sahîhu’l-beyân› vard›r.
Fatin Davut, Hatimetü’l-efl’ar, ‹stanbul 1271, s. 309.
Sadelefltirilmifl Metin
Aynî
Gazel: Gül, senin yana¤›n› taklit ederek kendini afla¤› durumda oldu. Nergis,
senin gözlerine göz dikerek bu iflle kör oldu.
O ay yüzlü, tecelli flimfle¤iyle senin k›l›c›na su vermifl. Topra¤›m›z Tûr da¤›nda
ateflle ›fl›k meflalesi yanar.
So¤uk dostlukla beni ayr›l›¤›n hummas›na sald›. ‹flte can›ma o ateflleri kar ile
b›rak›r.
Gönül, o yay kafla itaat edip kabzaya ald›. Gerçi “Yâ Hak!” (ok atarken söylenen
ifade) diyerek, çok inleyerek zorluk ç›kard›.
Do¤ru yola girip aflk kafilesine uyup eflek tabiatl› zahidi, sevgilinin gam›n›n yüküyle
yor.
Bu gece ayva tüyü ve saç›n›n ›zt›rab›yla yatt›m. Uyku aleminde bafl›ma y›lan
ve kar›nca üflüfltü.
Gönül, heva ve hevese uydu, dünyaya geldi. Aynî, beni bu yurt ve uzakl›k vatan›
mdan etti.
Hasan Aynî Efendi, Antep flehrinde 1757 tarihinde dünyay› ayd›nlatt›. 1791 tarihine
kadar ‹stanbul’da aral›ks›z hocal›k mesle¤ine devam etmifl ise de sonra ad›
geçen mesle¤e ra¤bet etmedi ve elverir bir maafl› elde etmek suretiyle emeklili¤i
seçerek 1757 y›l›nda baz› kâtiplere Arapça ilimlerini ve Farsça sanatlar› ö¤retmek
üzere hocal›k unvan›yla Bâb-› Âlî’ye tayin olundu.
Padiflah, lutf edip Aynî’ye iftihâr niflan› verdi
Bir tarih m›sra›n›n ikiye bölünmesiyle ortaya ç›kan tarih mealince 1851 y›l›nda
ra¤bet edilmeyen niflanlardan bir k›ta cevher saçan üçüncü niflan› elde ederek
övünme yakas› süslenmifl iken;
Aynî’ye ömrü göz aç›p kapamak kadar gelmedi
tarihi say›s›nca 1839 senesinin safer ay›nda ahirete irtihal eyledi. Mevlevi tarikat›na
mensubiyeti nedeniyle ma¤firet nak›fll› naafl› Galata Mevlevihanesi’nin haziresinde
topra¤a verilmifltir. Bahsi geçen flah›s ilmi ve faziletiyle öne ç›km›fl usta bir flair
olup bir k›ta Divan’› ve Nazm-› Cevâhir isminde bir adet ö¤retici sözlü¤ü vard›r.
Hatimetü’l-eflar. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219117/metin.pdf
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 117
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
TEVF‹K-MECMUA-‹ TERÂC‹M
Mehmet Tevfik’in hayat›na dair bilgilerimiz, seyyit ve Mevlevî fleyhi oldu¤u, mesnevihanl›
k yapt›¤› ve 1868’de öldü¤ünden ibarettir.
Eseri
Hac› Tevfik Efendi’nin tek eseri Mecmuatü’t-teracim’dir. Tek nüshas› bulunan
eserde 1595 y›l›ndan bafllayarak, yaz›ld›¤› 1859-60 y›l›na kadar yetiflen 542 kiflinin
hayatlar› hakk›nda k›saca bilgi verilmifltir. Eserde bir s›ra ve düzen yoktur. fiairler
yan›nda flair olmayanlara, hatta baz› Arap ve Acem flairlerine de yer verilmifltir.
MEHMET TEVF‹K-KAF‹LE-‹ fiUARA
Çaylak Tevfîk ya da Çopur Tevfîk diye de an›lan Mehmet Tevfîk (1843-1892), ‹stanbul’da
do¤du. Özellikle ç›karm›fl oldu¤u mizahî gazete olan Çaylak ile tan›nan
Tevfik, düzenli bir e¤itim görmedi, gazetelerde çal›flarak yetiflti. Bu arada Hazinei
Hassa Mektubî Odas›’nda, Ticarethane-i Âmire’de, 1872 y›l›nda ‹stanbul Tanzifat
Müdürlü¤ü’nde çal›flt›. Bir süre Bursa ve Bosna vilayetlerinde kald›. 1875 y›l›nda
Çaylak Tevfîk ad›yla an›lmaya baflland›. 1876’da Osmanl› gazetesini ç›kard›. Bir ara
Macaristan’a gitti ve dönüflünde Yadigâr-› Macaristan kitab›n› yay›nlad›. Mehmet
Tevfîk ‹stanbul’da öldü ve vasiyeti üzerine Çaml›ca’ya gömüldü.
Tevfîk Bey, devlet memurlu¤u yan›nda gazetecili¤iyle tan›nd›. Bursa’da Hüdevendigâr,
‹stanbul’da Muhbir, As›r, Terakki ve Letaif-i Âsar gazetelerinde çal›flt›.
Giriflken, flakac› ve renkli bir kiflili¤i vard›.
Eserleri
Say›s›z makaleleri, güldürü yaz›lar›ndan baflka Letaif-i ‹nfla, Nizamü’l-âlem liCenabi
Akhisarî, Kafile-i fiuara, ‹stanbul’da Bir Sene, Letaif-i Hikayat ve Garaib-i Rivayat,
Âsar-› Periflan, Nevadirü’z-zaraif, Letaif-i Nasreddin, Bu Âdem, Hazine-i Letaif,
Tahrîc-i Harabat, Meflahir-i Osmaniyye Teracim-i Ahval-i Kapudan-› Derya
Meflhur Gazi Hayreddin Pafla Barbaros, Tarih veya Sene 1171 Cinayetleri, Yadigâr-›
Macaristan-Asr-› Abdülhamit Han, Usul-i ‹nfla ve Kitabet ve Levamiü’n-nur
adlar›yla yay›nlanm›fl kitaplar› vard›r. Pek çok Nasreddin hoca f›kras›n› ortaya ç›-
kartarak tan›tt›.
Kâfile-i fiuara: Osmanl› devletinin kuruluflundan bafllayarak 1873 tarihine kadar
yaflayan flairleri bir araya getirmek üzere yaz›lm›fl olan son devir tezkirelerindendir.
Tevfîk Bey, eserinin ön sözünde Tanzifat müdürlü¤ü s›ras›nda gazetecili¤i
b›rakarak araflt›rmac›l›¤a yöneldi¤ini ve öteden beri yazmay› düflündü¤ü bu eser
üzerinde çal›flmaya bafllad›¤›n› anlatm›flt›r. Eski tezkireleri taray›p tan›nm›fl flairleri
seçmifl, onlar›n verdikleri bilgileri karfl›laflt›r›p baz›lar›n› özetleyerek tezkiresine alm›
fl ve fliirlerinden örnekler vermifltir.
Eser, tan›nm›fl tezkireler gibi herhangi bir devir flairlerini tan›tan bir tezkire de-
¤ildir. Verdi¤i bilgiler önceki tezkirelerden al›nm›flt›r. Ancak eseri tamamlanamam›
fl ve D harfi ortalar›na kadar olan k›sm› bas›labilmifltir. Kalan müsveddeleri de
kaybolup gitmifltir Kafile-i fiuara ‹stanbul’da 1873 y›l›nda Meflahir-i fluara-y› Osmaniyye’nin
teracim-i ahvaliyle ba‘z› asar-› fli‘riyyelerini cami‘dir alt bafll›¤›yla yay›
mlanm›flt›r. Metin, mensur bir mukaddimeyle bafllamaktad›r ve daha sonra sultan
flairler yer almaktad›r. Osman Gazi’den II. Selim’e kadar on iki sultan flair, kronolojik
olarak s›ralanm›flt›r. Bunlar›, Cem’le bafllay›p, Bayezid’le sona eren befl flehzade
flair takip etmektedir. Tezkirenin geri kalan k›sm›ndaysa alfabetik olarak 260 fla-
118 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
ir yer almaktad›r. Bunlar Âzerî ile bafllamakta ve Dervîfl ile sona ermektedir. Kâfile-
i fiuara’da toplam 281 flair bulunmaktad›r.
Çaylak Tevfik’in Kafile-i fiuara’da en çok yararland›¤› kaynak Fatin’in Hatimetü’l-
eflar isimli tezkiresidir. Ayr›ca Hasan Çelebi, Riyazî, Safâyî, Latifî, R›za, Âfl›k Çelebi
tezkireleri de Tevfik’in baflvurdu¤u kaynaklardand›r. Mehmet Tevfik, eserinde
Sefîne-i Kapudan-› Derya, fiakay›kun-numaniyye gibi önemli biyografik kaynaklardan
da yararlanmaktad›r.
Örnek 5 (Kafile-i fiuara’dan)
Hâf›z:
Ayntâbl›d›r. fiu’arâ-y› asrdan hâlâ Ayntâbî Has›rc›-zâde Mehmed A¤a diye meflhûrdur.
Ayntâb hânedân-zâdelerinden bir zâtd›r. Gâyet edîb ü latîf oldu¤undan
bundan yedi sekiz sene mukaddem ‹stanbul’a gelmifl ve zînetü’l-mecâlis-i ekâbir
olmufl idi.
Mûmâ ileyhin letâ’ifindendir ki Kiçeci-zâde sadr-› esbak merhûm Fu’âd Pafla esnâ-
y› musâhabetde Has›rc›-zâde’ye “Bizim seninle cümleden ziyâde münâsebetimiz
der-kârd›r. Zîrâ sen Has›rc›-zâde ben Kiçeci-zâde.” demesiyle mûmâ ileyh dahi
“Evet flu kadar var ki efendimiz kiçeyi sudan ç›kard›n›z.” demifldir.
Mûmâ ileyh ‹stanbul’da epey müddet kalm›fl idi. ‹stanbul’da tûl-i müddet ikâmeti
latîfe-gûne kendisine ismâ‘içün flu‘arâ-y› asrdan biri bu beyti söylemifldir:
Beyt: Girdigi hânelere kim serilip yatmakda
Hasr olup kald› S›tanbul’da Has›rc›-zâde
Kendisiyle ittifâkî olarak Göksu nâm mesîrede görüflüldü. Hakîkaten meclisine
doyulmaz zurefâdan idi. Edebiyyât-› Arab ü Fürs ü Türk’ün Hâf›z’› idi. Hâk-i pây-›
flâhâneye takdîm olunmufl birçok kasâ’id ü târîhleri vard›r. Gazel-i âtî âsâr›ndand›r:
Gazel: Hayret-efzâ-y› ukûl olsa da mînâ-y› vatan
Pek de mest eyleyemez âkili sahbâ-y› vatan
Bir hevâ ile atar sâhil-i gurbetkedeye
Kefltî-i cismimizi cûflifl-i deryâ-y› vatan
Kays-› dil silsile-i gurbete pâ-bend olmaz
Eline girse eger dâmen-i sahrâ-y› vatan
Dehr-i süflîde garîb olduguma çok ac›r›m
Hât›ra geldigi dem âlem-i bâlâ-y› vatan
Hasan ü Râflid ü Fâz›l ile Hâf›z flimdi
Ayn-› ibret görünür dîdeme me’vâ-y› vatan
Mûmâ ileyhin iflbu gazelinden bâlâter birçok gazeliyyât ü kasâ’idi varsa da ne
çâre ki dest-res olunup da derc edilemedi.
Fatma Sabiha Kutlar, Müjgan Çak›r, Hanife Koncu, Kâfile-i fiuara, (Yay›na Haz›r Çal›flma,
s. 118-119.
Sadelefltirilmifl Metin
Hâf›z: Antepli’dir. Günümüz flairlerinden olup Antepli Has›rc›zade Mehmed
A¤a ad›yla tan›n›r. Antep ileri gelenlerinden bir kiflidir. Oldukça edepli ve düzgün
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 119
biri oldu¤undan bundan yedi sekiz y›l önce ‹stanbul’a gelmifl ve entellektüel toplant›
lar›n›n süsü olmufl idi.
Ad› geçenin flakalar›ndand›r: Keçecizade eski baflbakan rahmetli Fuat Pafla sohbet
s›ras›nda Has›rc›zâde’ye “Bizim seninle herkesten fazla alakam›z var. Zira sen
Has›rc›zade ben Keçecizade” demesi üzerine ad› geçen de Evet ama bir farkla
efendimiz, siz keçeyi sudan ç›kard›n›z. (=Kötü giden ifli, yoluna koyarak rahatlad›
n›z; iyi bir sonuca ulaflt›rd›n›z.) demifltir. [Has›rc›zade, bu sözlerle, Fuat Pafla’n›n
iflleri yoluna koyup mevki-makam sahibi oldu¤unu, kendisinin ise lay›k oldu¤u
yerlere gelemedi¤ini anlatmak istiyor]
Ad› geçen ‹stanbul’da uzun süre kalm›fl idi. ‹stanbul’da bu uzun ikâmetini flaka
yollu kendisine duyurmak için ça¤›n›n flairlerinden biri bu beyti söylemifltir:
Beyt: Has›rc›zade, girdi¤i evlere serilip yatmakta, bu yüzden ‹stanbul’da kapan›
p kald›.
Kendisiyle tesadüfen Göksu adl› mesire yerinde görüflüldü. Gerçekten ayn›
mecliste bulunmak ve onunla sohbet etmek tad›na doyulmaz bir zevkti. Arap, Fars
ve Türk edebiyatlar›n› ezberlemiflti veya bu edebiyatlar›n Hâf›z-› fiirazî’si gibi idi.
Padiflaha takdim edilmifl birçok kaside ve tarihi vard›r. Afla¤›daki gazel eserlerindendir:
Gazel: Bir limana benzeyen vatan, ak›llar›n hayretini artt›rsa da ak›ll› olan›
vatan kadehi pek de mest eyleyemez.
Bir gemiye benzeyen vücudumuzu vatan denizinin dalgalar›, bir hevâ (1.rüzgar
2. arzu) ile uzak ülkelerin sahiline atar.
E¤er vatan sahras›n›n ete¤i ele geçse Kays’a benzeyen gönle gurbet silsilesi ayak
ba¤› olmaz
Vatan›n yüce alemi hât›ra geldi¤i zaman, süflî dünyada gurbette, tek bafl›ma
oldu¤uma üzülürüm.
Ey Hasan, Raflid, Faz›l ve Hâf›z flimdi vatan s›¤›na¤› gözüme ibretlerle dolu görünür.
Yukar›da ad› geçenin bu gazelinden daha baflar›l› birçok gazelleri ve kasideleri
varsa da ne yaz›k ki ele geçirilip toplanamad›.
120 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 121
19. yüzy›l tezkirecilerini ve onlar›n tezkirelerini
tan›yabilmek
fiefkat, Enderunlu ‹brahim Naflit’in Müntehabat-›
Eflar adl› fliir mecmuas›n› tezkire haline getirmifl,
tezkirenin biyografilerinde Silahdarzade Tezkiresi’nden
yararlanm›flt›r. Tek fark› uzun mukaddimesidir.
Eser, antoloji tipi bir tezkiredir. Antoloji
tipi tezkirelerin ilk örne¤ini ayn› zamanda flair
olan Kafzade Faizî vermifltir. Faizî, eserine ald›¤›
fliir örneklerini büyük bir incelik ve titizlikle
seçerken 19. yüzy›lda bu gelene¤i sürdüren tezkire
yazarlar›, örnek seçiminde Faizî kadar özenli
davranmazlar. Tezkirelerine çok fazla yeni fliir
ve flair eklemeden gelene¤i sürdürme ifllevlerini
yerine getirirler. Esat Efendi Ba¤çe-i Safa-enduz
adl› tezkiresini Salim Tezkiresi’ne zeyl olarak yazm›
flt›r. Örnekleri de büyük ölçüde Salim ve Fatin’den
alm›flt›r. Ârif Hikmet Tezkiresi’nde flairlerin
bir k›sm›n›n hayatlar›, eserleri ve sanatlar›
hakk›nda oldukça genifl bilgiler bulunurken baz›
lar›ndan ancak bir iki sat›rla söz edilmifltir. Ârif
Hikmet Bey Tezkiresi’nde Osmanl› co¤rafyas›na
yak›n bölgelerde yaflayan Azerî, ‹ranl› ve Buharal›
flairlere de yer verilmifltir. Hatimetü’l-eflar,
672 flair ile Türk edebiyat›nda yaz›lm›fl en hacimli
flair tezkiresidir. Mehmet Tevfik, eski tezkireleri
taray›p, tan›nm›fl flairleri seçerek, onlar›n verdikleri
bilgileri karfl›laflt›r›p baz›lar›n› özetleyerek
tezkiresine alm›fl ve fliirlerinden de örnekler vermifltir.
Bu yüzy›l›n tezkirelerini önceki yüzy›llarda verilen
tezkire örnekleriyle flekil ve içerik özellikleri
bak›m›ndan karfl›laflt›rabilmek
19. yüzy›l tezkireleri yöntem bak›m›ndan 18. yüzy›
l tezkirelerinden farkl›l›k gösterirler. 18. yüzy›l
tezkireleri, örnek ald›¤› 16. yüzy›l tezkireleri gibi
biyografik bilgileri önemserken fliir örneklerini
k›sa tutmufltur. Oysa bu yüzy›l tezkireleri biyografik
bilgilere k›saca yer verirken fliir örneklerini
olabildi¤ince uzatm›flt›r. Bu yönleriyle 17. yüzy›-
l›n antoloji tipi tezkireleriyle benzerlik gösterirler.
Eserlerde verilen biyografik bilgilerse ço¤unlukla
daha önceki tezkirelerden özetlenerek al›nm›
flt›r. Bu dönemde ayr›ca divan edebiyat›n›n
bütün flairlerini içeren tezkireler meydana getirme
çabas› ortaya ç›km›flt›r.
Türk tezkirecilik gelene¤indeki de¤iflim ve dönüflümü
gözlemleyebilmek
19. yüzy›l, toplumun kendi medeniyetinden kuflkuya
düfltü¤ü, buna ba¤l› olarak da yenilik aray›
fllar›n›n derinleflti¤i dönemdir. Pek çok baflka
alan gibi de¤iflen ve yenileflen insan, edebî sahada
da bir beklenti içinde idi. Toplumda derinden
hissedilen ikilem biyografiye de yans›d›. Esat
Efendi, Ârif Hikmet ve Fatin klasik gelene¤i sürdürürken
Tevfik ve Mehmet Tevfîk mevcut birikimi
de¤erlendirip bütün Osmanl› flairlerini tek
bir eserde toplamaya çal›flm›fllarsa da bunda baflar›
l› olamad›lar.
Özet
1
NA M A Ç
2
NAM A
Ç
3
NA M A Ç
122 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
1. Afla¤›dakilerden hangisi antoloji tipi tezkirelerden
biri de¤ildir?
a. fiefkat Tezkiresi
b. Zübdetü’l-eflar
c. Mecmua-i Teracim
d. Kâfile-i fiuara
e. Ba¤çe-i Safa-enduz
2. Afla¤›dakilerden hangisi 19. yüzy›l tezkirelerinde görülen
özelliklerden biri de¤ildir?
a. Önceki yüzy›llara göre, verilen fliir örneklerinin
k›salmas›
b. Biyografik bilgilerin oldukça k›sa bir flekilde verilmesi
c. Yöntem bak›m›ndan 16. yüzy›l tezkireleriyle
benzerlik göstermeleri
d. Biyografiye örnek fliirle bafllamak gibi yenilik
aray›fllar›n›n görülmesi
e. Birkaç örnek d›fl›nda ço¤unlukla sade bir dil kullan›
lm›fl olmas›
Divançe, Hadikatü’l-vüzera, Siyer-i Nebevî gibi eserlerin
sahibi olan sanatç›, as›l ününü kaleme ald›¤› tezkireyle
kazanm›flt›r. ‹brahim Naflit’in Müntehabat-› Eflar
adl› fliir mecmuas›ndan hareketle haz›rlad›¤› tezkiresinin
biyografilerinde Silahdarzade Tezkiresi’nden yararlanm›
flt›r.
3. Yukar›da hakk›nda bilgi verilen tezkireci ile eseri
afla¤›dakilerden hangisinde do¤ru olarak verilmifltir?
a. Ârif Hikmet Bey-Tezkiretü’fl-fluara
b. Esat Efendi-Bâ¤çe-i Safa-enduz
c. Mehmet Tevfik-Kâfile-i fiuara
d. fiefkat-Tezkire-i fiuara
e. Tevfik-Mecmuatü’t-teracim
4. Afla¤›dakilerden hangisi Esat Efendi’nin Bâ¤çe-i Safâ-
Endûz adl› tezkiresinin özelliklerinden biri de¤ildir?
a. Tezkirenin ad›n›n, ebcedle hesab›yla eserin yaz›
l›fl tarihini vermesi
b. Salim Tezkiresi’ne zeyl olarak yaz›lm›fl olmas›
c. Verilen bilgiler ve flairler hakk›ndaki de¤erlendirmelerin
oldukça isabetli olmas›
d. Verilen bilgilerin bir k›sm›n›n eksik ve yanl›fl olmas›
e. Örnek fliirlerin genellikle Salim ve Fatin tezkirelerinden
al›nm›fl olmas›
5. Hatimetü’l-eflar’› dönemin di¤er tezkirelerinden ay›-
ran biçimsel özelli¤i afla¤›dakilerden hangisidir?
a. fiiir örneklerine yer verilmemesi
b. Söz sanatlar›n›n s›kça kullan›lmas›
c. Antoloji tipinde olmas›
d. fiair tan›t›lmadan önce örnek fliirinin verilmesi
e. Manzum olarak yaz›lm›fl olmas›
6. Afla¤›dakilerin hangisi genel olarak tezkirelerin, daha
özelde de Hatimetü’l-eflar’›n biyografik bilgiler için
baflvurdu¤u kaynaklardan biri de¤ildir?
a. Daha önce yaz›lm›fl tezkireler
b. Divanlar
c. Hal tercümesi kaynaklar›
d. fiifahi yoldan edinilmifl bilgiler
e. Tarih kitaplar›
Kona¤› devrin ayd›nlar›n›n topland›¤› bir merkez olan
sanatç›, bu toplant›larda bilim adam› ve flairlerle tan›fl›p
yak›n dostluklar kurmufl ve bunlarla ilgili bilgileri, kaleme
ald›¤› tezkiresine aktarm›flt›r. Söz konusu tezkirenin
önemli bir özelli¤i de Anadolu ve Rumeli d›fl›ndaki bölgelerde
yetiflmifl flairlere de yer vermifl olmas›d›r.
7. Yukar›da hakk›nda bilgi verilen tezkire yazar› afla¤›-
dakilerden hangisidir?
a. Ârif Hikmet
b. Esat Efendi
c. Fatin Davut
d. Mehmet Tevfik
e. fiefkat
8. Salim Tezkiresi’nin b›rakt›¤› 1721 y›l›ndan 1853’e kadar
uzanan zaman içinde Osmanl› ülkesinde yetiflen
672 flairin hayat›ndan söz eden ve bu haliyle Türk edebiyat›
n›n en hacimli flair tezkiresi olan eser afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Ba¤çe-i Safa-enduz
b. Hatimetü’l-eflar
c. Kafile-i fiuara
d. Mecmua-i Teracim
e. fiefkat Tezkiresi
Kendimizi S›nayal›m
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 123
9. fiefkat Tezkiresi’ni di¤er antoloji tipi tezkirelerden
ay›ran en önemli özelli¤i afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Mukaddimesinin uzunlu¤u
b. ‹htiva etti¤i flair say›s›n›n çoklu¤u
c. fiairlerin hayatlar›na dair ayr›nt›lar› yans›tmas›
d. Seçti¤i örneklerin özgünlü¤ü
e. Sade ve anlafl›l›r bir dille yaz›lm›fl olmas›
10. Afla¤›dakilerden hangisi 19. yüzy›l tezkirelerinden
biri de¤ildir?
a. Ba¤çe-i Safa-endûz
b. Hatimetü’l-eflâr
c. Kafile-i fiuara
d. Mecmua-i Teracim
e. Tuhfe-i Nailî
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
1. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Esat Efendi-Ba¤çe-i Safa-
endûz” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
2. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “19. Yüzy›l Türk Edebiyat›
nda Tezkire ve Tezkirecilik Gelene¤i” bafll›
kl› k›sm› yeniden okuyunuz.
3. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “fiefkat-Tezkire-i fiuara”
bafll›kl› k›sm› yeniden okuyunuz.
4. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Esat Efendi-Ba¤çe-i Safa-
enduz” ile ilgili k›sm› yeniden okuyunuz.
5. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Fatin-Hatimetü’l-eflar”
ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
6. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Fatin-Hatimetü’l-eflar”
ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
7. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ârif Hikmet-Tezkiretü’fl-
fluara” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
8. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Fatin-Hatimetü’l-eflar”
ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
9. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “fiefkat-Tezkire-i fiuara”
bafll›kl› k›sm› yeniden okuyunuz.
10. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “19. Yüzy›l Türk Edebiyat›
nda Tezkire ve Tezkirecilik Gelene¤i” bafll›
kl› k›sm› yeniden okuyunuz.
S›ra Sizde 1
Bu yüzy›l tezkire yazarlar›ndan fiefkat, Tezkire-i fiuarâ,
Tevfik, Mecmuatü’t-teracim, Mehmet Tevfik, Kafile-i
fiuara adl› eserleriyle “antoloji tipi tezkirelerin özelliklerini
sürdürürler. Esat Efendi, Ba¤çe-i Safa-enduz, Ârif
Hikmet, Tezkiretü’fl-fluara’s› sanatkârane üslubu ile dikkat
çeker. Fatin de Hatimetü’l-eflar’›nda biyografik bilgileri
ve fliir örneklerini kendi dönemindeki tezkirecilik
anlay›fl›ndan farkl› olarak ve inceden inceye araflt›rarak
sunmas› bak›m›ndan özgün bir tezkiredir.
S›ra Sizde 2
Ârif Hikmet Bey, tezkiresine Osmanl› co¤rafyas›nda
merkezden uzak bölgelerde yetiflen 132 Azerî, ‹ranl› ve
Buharal› flairi alarak edebiyat tarihimize önemli bir biyorafik
katk› yapm›flt›r. Fatin’in eseri biyografik bilgileri
ve fliir örneklerini kendi dönemindeki tezkirecilik anlay›
fl›ndan farkl› olarak inceden inceye araflt›rarak sunmas›
bak›m›ndan özgün bir tezkiredir. Tezkirenin bir
baflka dikkat çekici yan› ise 672 flair ile Türk edebiyat›
nda yaz›lm›fl en hacimli flair tezkirelerinden biri olmas›
d›r.
Yararlan›lan Kaynaklar
Aktepe, M. M. “Esat Efendi”, ‹A, C. IV, s.363-365, Milli
E¤itim Bas›mevi.
Akün, Ö. F. (1995). “Fatin Efendi”, D‹A, C. 12, s.256-
260, ‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Akün, Ö. F. (1993). “Çaylak Tevfik”, D‹A, C. 8, s. 240-
244, ‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Babinger, F. (1992). Osmanl› Tarihleri ve Tarihçileri,
(Çev. Coflkun Üçok), s.384-386, Mersin: Kültür
ve Turizm Bakanl›¤› Yay›nlar›.
[Ba¤datl› ‹smail Pafla] (1992). Hediyyetül-ârifin, Esmâü’l-
müellifin ve Âsarül-musannifin (Hadiyyat
al-Ârifîn, Asmâ al-Muallifîn ve Âsâr al-Musannifîn),
fiöhretler ‹ndeksi, (Haz›rlayan: Nail
Bayraktar), ‹stanbul: Millî E¤itim Bas›mevi.
Bilge, M. (1991). “Ârif Hikmet Bey”, TDV‹A, C. 3, s.365-
366, ‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Çiftçi, Ö. Hatimetü’l-eflar, http:ekitap.kulturturizmgov.
tr/dosya/1-219117/h/metin.pdf
Devhatül-meflayih (T›pk›bas›m), Ça¤r› Yay›nlar›, s.
129-131.
Ertaylan, ‹. H. (2011). Türk Edebiyat› Tarihi, s.17-19,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
124 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Faik Reflat (1313). Teracim-i Ahval-i Meflahir, ‹stanbul:
Tercüman 1001 Eser Dizisi.
Fatîn (1271). Hatimetü’l-eflar, ‹stanbul: ‹stihkâm Alaylar›
Litografya Destgâh›.
Gövsa, ‹. A. (1949). Türk Meflhurlar› Ansiklopedisi,
‹stanbul: Yedigün Matbaas›.
‹nal, ‹. M. K. (1988). Son As›r Türk fiairleri, C. 1, s.9,
89, 321-325; C. 2, s.620-631; s.636-646, ‹stanbul: Milli
E¤itim Bas›mevi.
‹pekten, H. (1991). Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan
Türkçe fiuara Tezkireleri, Erzurum: Kültür ve
Turizm Bakanl›¤› Yay›nlar›.
‹sen, M. (1991). “Ârif Hikmet Tezkiresi”, Türkiye Diyanet
Vakf› ‹slâm Ansiklopedisi, C. III, s.367-368:
‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Karahan, A. “Tezkire”, ‹A, C. XII/1, s.230: Milli E¤itim
Bas›mevi.
Kemikli, B. (2003). fiâir fieyhülislam Arif Hikmet Beyefendi:
Hayat›-Eserleri-fiiirleri, Ankara: Milli
E¤itim bakanl›¤›.
K›l›ç, F. (2005) fiefkat, Tezkire-i fiuara, Ankara: Bizim
Büro Yay›nlar›.
K›l›ç, F. Tezkire-i fiuara-i fiefkat-i Ba¤dadî, ekitap.kulturturizm.
gov.tr.
Koçu, R. E. “Fatîn”, ‹stanbul Ansiklopedisi, C. X, ‹stanbul:
Yaylac›k Matbaas›.
Köprülü, F. (1966). Edebiyat Araflt›rmalar›, s.297-298,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Bas›mevi.
Köprülü, O. F. (1947). “Fatin Efendi”, ‹A, C. IV/s.528-
529: Milli E¤itim Bas›mevi.
Kütüko¤lu, B. (1994). “Vekâyinüvis”, ‹A, XIII/s.103-138:
‹stanbul: Milli E¤itim Bas›mevi.
Levend, A. S. (1988). Türk Edebiyat› Tarihi, C. I, Ankara:
Türk Tarih Kurum Yay›nlar›.
Mehmet Süreyya (1308-1315). Sicill-i Osmanî, C. 1,
130, 339-340, C. 2, s.274, C. 3. s. 151, C. 4, s.25. ‹stanbul:
Matbaa-i Âmire.
Mehmet Tevfîk (1290). Kâfile-i fiuara (Meflâhîr-i Osmâniyyenin
Terâcîm-i Ahvâliyle Baz› Âsâr-› fiiiriyyelerini
Câmi’dir). 1290 sene-i hicriyyesi Ramazân-›
fierîfinde cem ü tab k›l›nm›flt›r), (10 cüz,
büyük boy), ‹stanbul. (Bas›lan k›s›m “dal” harfine
kadard›r). Matbaa ad› yoktur.
Mehmet Tevfik, (1995), ‹stanbul’da Bir Sene, (Haz.
Nuri Akbayar), ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Muallim Naci (1308). Esami, ‹stanbul: Mahmut Bey Matbaas›.
O¤rafl, R. (2001). Esat Mehmet Efendi ve Bâgçe-i Safâ-
endâz’u, Burdur: http://ekitap.kulturturizm.gov.
tr/dosya/1-219113/h/bahce.pdf
fiemseddin Sami (1314). Kamusu’l-alam, C. 5: ‹stanbul:
Mihran Matbaas›.
Tansel . F. A. “Ârif Hikmet Bey”, ‹A, C. I, s.564, 56. Milli
E¤itim Bas›mevi.
Y›lmazer, Z. (1984). Vakanüvis Esat Efendi, (Sahhaflar
fieyhîzade Seyyid Mehmet), Hayat› ve Eserleri,
Marmara üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, ‹stanbul,
s. 1-65.
Y›lmazer, Z. (1995). “Esat Efendi”, D‹A, C. 11, s.341-
345, ‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Y›lmazer, Z. (2000). Vakanüvis Esat Efendi Tarihi, ‹stanbul:
Osmanl› Araflt›rmalar› Vakf›.
Yüksel, H.-M.F. Köksal (1998). Ahmet Rifat, Devhatünnükebâ,
s. 120-123, Sivas: Dilek Matbaac›l›k.
Baflvurulabilecek Kaynaklar
‹sen, M. (2010). Tezkireden Biyografiye. ‹stanbul: Kap›
Yay›nlar›.
‹sen, M. vd. (2011). fiair Tezkireleri. Ankara: Grafiker
Yay›nlar›.
6. Ünite - 19. Yüzy›l fiair Tezkireleri 125
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Bu dönemdeki tezkirecilik gelene¤inin önceki dönemlerden biraz farkl› bir
anlay›flla sürdürüldü¤ünü fark edebilecek,
Hammer gibi yabanc› araflt›rmac›lar›n da Türkçe fluara tezkireleri ile ilgilenmeye
bafllad›¤›n› gözlemleyecek,
Tezkire gelene¤inin modern biyografi yaz›m›na dönüflümünün ilk örneklerini
tan›yabileceksiniz.
‹çindekiler
• Faik Reflat
• Eslaf
• Mehmet Siraceddin
• Mecma-› fiuara
• Ali Emirî
• Tezkire-i fiuara-y› Amid
• ‹bnülemin Mahmut Kemal
• Son As›r Türk fiairleri
• Nail Tuman
• Tuhfe-i Nailî
Anahtar Kavramlar
Amaçlar›m›z
N
N
N
Eski Türk Edebiyat›n›n
Kaynaklar›ndan fiair
Tezkireleri
• 20. YÜZYIL TÜRK EDEB‹YATINDA
TEZK‹RE GELENE⁄‹
• FA‹K REfiAT- ESLAF
• MEHMET S‹RACEDD‹N- MECMA-I
fiUARA VE TEZK‹RE-‹ ÜDEBA
• AL‹ EM‹RÎ- ESAM‹-‹ fiUARA-YI AM‹D
• ‹BNÜLEM‹N MAHMUD KEMAL-SON
ASIR TÜRK fiA‹RLER‹
• NA‹L TUMAN- TUHFE-‹ NA‹LÎ
20. Yüzy›l Türk
Edebiyat›nda
Tezkire Gelene¤i
7
ESK‹ TÜRK EDEB‹YATININ KAYNAKLARINDAN
fiA‹R TEZK‹RELER‹
20. YÜZYIL TÜRK EDEB‹YATINDA TEZK‹RE
GELENE⁄‹
20. yüzy›l, Türk edebiyat›nda 15. yüzy›ldan, Anadolu’da ise 16. yüzy›ldan itibaren
itibaren süregelen tezkirecilik gelene¤inin son örneklerinin verildi¤i bir dönemdir.
Bu dönemde tezkirecilik gelene¤i yerini modern biyografiye b›rakm›flt›r. Bu çerçevede
eserlerin haz›rlan›fl yönteminde, flekil ve içerik özelliklerinde baz› farkl›l›klar
görülür. Faik Reflat’›n Eslaf adl› eseri, yazar›n Hazine-i Fünun mecmuas›nda ç›kan
yaz› serisinin kitaplaflt›r›lm›fl fleklidir. Yazar, eserini tezkire olarak adland›rsa da alfabetik
s›raya uymadan flairleri bir araya getirdi¤i için Eslaf, tezkire gelene¤inden
ayr›l›r. Mehmet Siraceddin Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba adl› eserini Hammer’den
tercüme etmifltir. Bu yüzy›lda tezkire gelene¤ini en iyi temsil eden eser,
Ali Emiri’nin Esami-i fiuara-y› Amid adl› eseridir. Bu yüzy›lda modern biyografiye
geçiflin son ve en güçlü örnekleri, ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal’›n Son As›r Türk
fiairleri ile Nail Tuman’›n Tuhfe-i Nailî adl› eseridir.
‹bnülemin kendinden önce gelenlerden farkl› olarak, zaman zaman kaynaklara
baflvurur, onlardan al›nt›lar yapar, belgelere iflaret eder. Bu tavr› ile modern tarihçilere
yaklaflt›¤› söylenebilir. Bu objektif olma gayretlerine ra¤men ‹bnülemin’in
tam anlam› ile neslinin son temsilcisi oldu¤una, ele ald›¤› flah›slar hakk›ndaki de-
¤erlendirmeleri tan›kt›r. Bu kiflilerden baz›lar›n›n hayat hikâyelerini en küçük ayr›
nt›lar›yla verirken, baz›lar›na özen göstermez. Kimseyi ne tam övmüfl, ne de tam
yermifltir. Hakk›nda bilgi verdi¤i kifliler ölmüfl olsalar bile onlarla konufluyormufl
gibi dipnotlar düfler, onlara hücumlarda bulunur, nükteler yapar. Maddeleri süsler,
hikmetler ve beyitlerle donat›r. Bununla da yetinmez gelene¤e uygun olarak bahis
mevzusu olan kifli hakk›ndaki nükte ve f›kralar› s›ralar. fiiirlerinden bol bol örnekler
verir. Eserlerinin isimlerini sayar. Bunlar aras›nda dikkate de¤er olanlar› bilhassa
öne ç›kar›r. fiairler hakk›nda bilgi toplamak için eski tezkirecilik gelene¤inde de
görülen bir yönteme baflvurarak, zaman›ndaki sanatç›lardan mektupla bilgi ister ve
elde etti¤i bilgileri eserine dâhil eder. Onun modern biyografiye geçiflin di¤er temsilcisi
sayabilece¤imiz Nail Tuman’dan bir fark›, kendi zaman›nda yaflam›fl sanatç›-
lar› da eserine alarak unutulmaktan kurtarm›fl olmas›d›r.
Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî adl› eserinde fluara tezkireleri baflta olmak üzere, 75
kaynak eserdeki bilgileri tarayarak, flairlerin biyografilerini alfabetik s›ra ile ve sistematik
olarak özetlemifltir. Biyografilerde özellikle flairlerin ad, lakap ve mahlaslar›
n›, meslek ve görevlerini, eserlerini, do¤um ve ölüm tarihleri ile yerlerini belirt-
20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda
Tezkire Gelene¤i
Joseph von Hammer-
Purgstall (d. 9 Haziran
1774, Graz - ö. 23 Kas›m
1856, Viyana): Osmanl›
tarihini konu edinen 10
ciltlik eseriyle ünlenmifl
Avusturyal› bir tarihçidir.
128 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
meye özen göstermifl, biyografik kaynaklarda zikredilmeyen, fakat kütüphanelerde
kendisinin tespit etti¤i flairleri de eserine alm›flt›r. Tuman, tezkire gelene¤inde
olmayan modern biyografi anlay›fl›n›n yans›mas› olarak tezkirelerden elde etti¤i
bilgileri, elefltirel bir yaklafl›mla karfl›laflt›rmal› olarak sunmufl ve do¤ru olan› kaydetmifltir.
fiairlerin fliirlerinden örnek beyitler zikrettikten sonra, flairlerle ilgili bilgileri
ald›¤› kaynaklar›, cilt ve sayfa numaralar›n› belirterek göstermifltir.
Modern biyografiye geçifli temsil eden eserlerin geleneksel tezkireden ayr›lan ve modern
biyografiye yaklaflan yönlerini fark edebildiniz mi?
FA‹K REfiAT-ESLAF
Faik Reflat (1851-1914), ‹stanbul’da do¤du. As›l ad› Ahmet Reflat ise de Faik mahlas›
yla tan›nd›. Anne taraf›ndan büyük babas› ‹hya Efendi’ye mensubiyetini belirtmek
üzere yaz› ve eserlerinde ismini uzun süre ‹hya Efendi Hafîdi Reflat fleklinde
yazd›.
E¤itimini ‹stanbul’da tamamlad›ktan sonra devletin çeflitli kademelerinde çal›flt›.
Gazete baflmuharrirli¤i yapt›. Rikada üstat bir hattatt›r.
Eserleri
Hal Tercümesi ve Edebiyat Tarihiyle ‹lgili Çal›flmalar›:
Teracim-i Ahval (‹stanbul 1313): Eslaf’›n devam›, fakat hacimce ondan daha
küçük olan eserin Eslâf’tan fark›, yaln›z geçmifl as›rlardaki flahsiyetlerle s›n›rl› kalmay›
p ça¤dafllar›n› da içine almas›d›r
Teracim-i Ahval-i Meflahir (‹stanbul 1313): Alt› hâl tercümesinden ibaret olan
bu kitapç›k, çok defa küçülmüfl bir çerçevede Eslaf’› devam ettiren son k›s›md›r.
Eser, tefrika fleklinde yay›nlanm›flt›r.
Tarih-i Edebiyat-› Osmaniyye: Edebiyat Fakültesi’ndeki ders notlar›ndan meydana
gelir. Eserin Âfl›k Pafla ile fieyhülislâm Yahya Efendi aras›ndaki devreyi içine
alan ilk cildi ç›kabilmifltir. Kemal ile Muharebemiz: Eser, Faik Reflat’›n Nam›k Kemal
ile tan›flmas›na vesile olan edebî hadise ile aralar›ndaki mektuplaflmalar› ve
kendisinin ona dair hat›ralar›n› anlat›r. Tarih-i Matbuât-› Osmaniyye: Türk bas›n
hayat›n›n 1870’li y›llardan bu yana çeflitli hadiseleri ve orijinal tipteki insanlar›n›
anlatan bir eserdir. Edebiyat tarihini ilgilendiren çal›flmalar› aras›nda, “‹hyâ-y› Âsâr”
bafll›¤› alt›nda yapt›¤› Divançe-i Vecdî, Azerî ‹brahim Çelebi’nin Nakfl-› Hayâl mesnevisi,
Sehî hakk›nda kaleme ald›¤› incelemesini de zikretmek gerekir. Latifî tezkiresi
için de ayn› flekilde tan›t›c› bir yaz› kaleme alm›flt›r.
Kitabete Dair Eserleri
Amelî ve Nazarî Talim-i Kitabet yahut Mükemmel ‹nfla: Dilbilgisi ve düzyaz› yazma
sanat› hakk›nda bilgi veren bir eserdir. Fenn-i ‹nfla: Eser, mektup örnekleriyle
ifadede dikkat edilmesi gereken hususlar› gösterir. ‹lâve-i Nümune-i Kitabet: Yaz›
yazma sanat› hakk›nda bir eserdir. Nümune-i Kitabet ve Fenn-i ‹nfla: Yaz› yazma
sanat› hakk›nda bir eserdir. Nümune-i fiiir ve ‹nfla: Yaz› yazma sanat› ve fliir hakk›
nda teknik bilgiler veren bir eserdir. Divan fliiriyle yeni flairlerden seçme metinlere
de yer yer verir. Talim-i Kitabet Rehber-i Esma-y› Türkiyye (Ali Nazimâ ile birlikte).
Talim-i Kitabet, ‹mla ve Galatat (Rehber-i ‹mla) ad›yla eserleri de vard›r.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
1
Hal Tercümesi: Biyografi,
yaflam öyküsü.
Tefrika: Gazete ve dergi gibi
süreli yay›nlarda bölümler
halinde ve birbirini
tamamlay›c› nitelikte
yay›mlanan yaz› dizisi.
Seçme Metin ve K›raat Kitaplar›
Camiü’l-iber: Vecizeler ile hikmetli sözleri alfabe s›ras›yla bir araya getiren bir
eserdir. Eski alfabede “z”ye kadar olan manzum k›s›m yar›m kalm›flt›r. K›raat:
Okullar için düzenlen bir eserdir. Muharrerat-› Nadire yahut Hazine-i Müntehabat:
Kitapta, yenileflme devri yazarlar›ndan seçilen metinlere yer verilmifl, Bat›l› yazarlardan
yap›lan tercümeler de konulmufltur. Tarz-› Nevîn-i K›raat: Eserde “Büyük
Adamlar›m›z” bafll›¤› alt›nda tarihî kiflilikleri tan›t›c› parçalarla birçok metin yer
almaktad›r. Eserin son cildinde Fuzûlî, Bakî, Nedim, Hersekli Ârif Hikmet, fiinasî,
Muallim Nâcî, Recaîzade Ekrem ve Ebüzziya Tevfîk’in edebî portreleri çizilmektedir.
Yeni Letaif-i ‹nfla: Mustafa Refik’in Çaylak Tevfîk taraf›ndan yap›lm›fl zeyliyle
birlikte befl kitaptan meydana gelen Letaif-i ‹nfla adl› eserinin devam›d›r. Divan
edebiyat›n›n meflhur simalar› ile Tanzimat sonras› yazarlardan seçilmifl nesir örneklerini
bir araya getirir.
F›kra Derlemeleri
Gencine-i Letâif: F›kra derlemelerinden oluflan bir eserdir.
Külliyat-› Letâif: Derledi¤i f›kralar› konular›na ve söz konusu kiflilerin meslekî
ve sosyal tabakalar›na göre yirmi yedi grupta toplam›flt›r. Faik Reflat, kitab›n›n önsözünde
f›kralar›n kültürümüz içinde de¤erini belirtirken Bat›’ya ait san›lan birçok
f›kran›n esas kayna¤›n› bizden geldi¤ine dikkat çeker. Bu arada eski ve yeni meflhur
edebiyatç› ve yazarlar›m›zla ilgili f›kralara genifl ölçüde yer verir.
Mecmua-i Letâif Zeyl-i Gencine-i Letâif: Önceki eseri de¤iflik malzemeyle devam
ettiren yeni bir derlemedir.
Edebî Eserleri
Güldeste Mecmua-i Âsâr-› Reflat: Eski tarz fliirlerinden ibarettir.
Hikâye-i Aristonous: Fenelon’un Telemaque’›n özeti olan bir kitapt›r.
Ümit yahut Bir Katilin Âk›beti: Malta adas›nda duydu¤u bir aflk hikâyesini gerçekçi
bir flekilde anlat›r. Netice-i Sefalet ve Sergüzeflt-i Hulusî adl› eserleri de vard›
r. Okul kitab› olarak Muhtasar Osmanl› Tarihi ve Resimli Lügat (Ahmet Rasim ve
Halil Vak›t ile beraber) eserlerini vermifltir Ali Nazimâ ile birlikte Mükemmel Osmanl›
Lügati’ni haz›rlam›flt›r.
Eslaf (‹stanbul 1311-1312): Osmanl› flair ve âlimlerinin hâl tercümeleriyle manzum
eserlerinden parçalar veren ve müellifin tezkire diye takdim etti¤i eser, ayn›
adla Hazine-i Fünun mecmuas›nda ç›kan yaz› serisinin herhangi bir kronolojik veya
alfabetik tasnif yap›lmadan kitaplaflt›r›lm›fl fleklidir.
Örnek 1 (Eslâf ‘dan)
Celâl Bey: Sultan Selim Han (Yavuz Sultan Selim) hazretlerinin yak›n adamlar›
ndan biri olan bu zat›n ismi Hüseyin, do¤um yeri ise Manast›r’d›r.
fiairlikteki flöhreti kadar güzel yaz› yazmaktaki flöhreti de yayg›nd›. Gençlik y›llar›
nda, timar sahibi olarak ‹stanbul’a gelip bir müddet burada kald›ktan sonra r›zk›
n› aramak peflinde Halep’te, fiam’da epey dolaflm›fl ve bu s›ralarda Hama mutasarr›
f› Cafer Pafla’ya intisap etmifl, nihayet onun damad› olmufltur.
Sultan Selim, merhum flehzade iken, Cafer Pafla kendisinin lalal›¤›na tayin buyruldu¤
u zaman damad›n› da beraberinde getirmifl ve kendilerine takdim etmiflti.
Sultan Selim Han hazretleri bu gencin aln›nda ve tutumunda büyük kabiliyet izleri
görmüfl ve bunun üzerine kendisini özel kâtipli¤ine alm›flt›. Daha sonra sohbet
arkadafl› ve nedimi yapt›¤› gibi, saltanat taht›na oturduktan sonra da Mir-i
Alemlik (k›demli kap›c›bafl›) ile kendisini ç›ra¤ buyurdular.
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 129
Celal Bey uzun müddet bu saadet dolu vazifesinde kald›. Akran›n› ve emsalinin
g›ptas›n› üzerine çekti. Sonra emeklili¤ini isteyerek do¤um yeri olan Manast›r’a
döndü. Aradan çok geçmeksizin orada ahirete göç eyledi.
Tezkire-i fluaralarda gördü¤ümüz ve bir k›sm›n› buraya ald›¤›m›z beyitlerden
de anlafl›laca¤› üzere kendisi zaman›na göre oldukça kuvvetli bir flair idi. Seçilmifl
beyitler:
Bir bir iflin bitirdin kûyunda ehl-i aflk›n
Âgâh ol ey gül-i ter cân bostanda bitmez
Bulundu¤un yerde âfl›klar›n› bir bir öldürdün. Ey taze güle benzeyen sevgili,
dikkat et! Can denilen, gül bahçesinde yetiflmiyor.
Müddeî yolunda ölmez der imifl benden için
Meded öldür beni bu sözleri gûfl etmeyeyim
Ey sevgilim, senin kölen yani benim için baflkalar› “Senin u¤runda ölmez.”
derlermifl. Yard›m et, beni öldür de bu sözleri iflitmeyeyim
Hallâk-› cihân âleme k›ld›kta tecellî
Her flahs› birer hâl ile etmifl mütesellî
Dünyay› yaratan dünyaya yans›d›¤›nda her kifliyi bir hâl ile teselli etmifl.
Îd-i vasla tek iriflmekli¤e imkân olsun
Bir bafl›m var o dahi yoluna kurbân olsun
Kavuflma bayram›na erme¤e imkân olsun. Bir bafl›m var o da senin u¤runa
kurbanl›k olsun
Gönül kals›n beyim yol kalmas›n derler
Meseldir bu...
“Gönül kals›n beyim yol kalmas›n” derler atasözüdür.
fiemseddin Kutlu, Faik Reflat-Eslâf, Tercüman 1001 Eser Dizisi, ‹stanbul Tarihsiz, s.
119-120.
MEHMET S‹RACEDD‹N- MECMA-I fiUARA VE
TEZK‹RE-‹ ÜDEBA
Mehmet Siraceddin’in hayat› hakk›nda fazla bilgi yoktur. 1930 y›l›ndan önce vefat
etmifltir. Eserinin ön sözünde anlatt›¤›na göre çok iyi derecede Almanca bilmektedir.
Eseri:
Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba tek eseridir. Almancas›n› ilerletmek için
Hammer’in “Cami-i Mehasin fiTerâacim-i fiuara-y› Devlet-i Âl-i Osman” adl› eserini
incelemifl ve tercüme etmifltir. Hammer’in ad› geçen eserinde Osmanl› devletinin
kuruluflundan 1834 senesine kadar 550 y›l zarf›nda yetiflen 2.200 Osmanl› flairinin
hâl tercümesi ve fliirlerinden örnekler bulunmaktad›r.
Eserin dördüncü cildi, isimler ve eserler itibariyle 517 flairi ihtiva etti¤i hâlde
300’den fazla flairin hâl tercümeleri ve vefatlar› eksiktir. Ayr›ca baz› flairler mükerrer
yaz›lm›fl, baz› flairler hakk›nda da yanl›fl bilgiler verilmifltir. Hammer, Salim Tez-
130 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
kiresi’den sonra kendi zaman›na kadar yaz›lm›fl bir tezkire bulamam›fl ancak tarihlere
baflvurarak tezkiresinin bu cildini eksik bir flekilde ortaya koymufltur. Mehmet
Siraceddin de eserin bu cildini, eksiklerini tamamlamak ve yanl›fllar›n› düzeltmek
suretiyle tercüme etmifltir.
Mehmet Siraceddin, Âkif, fiefkat, Ârif Hikmet, Fatin tezkirelerinden yararlanarak
ve bunlarda olmayan baz› flairleri de eklemek suretiyle Hammer’in dördüncü
cildinin bafllang›c› olan 1701 tarihinden itibaren tezkiresini yazm›flt›r.
Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba’n›n tertibinde, Hammer’in eserindeki gibi
kronolojik s›ralama esas al›nm›flt›r. Ancak Mehmet Siraceddin, biyografik bilgi ve
örnek fliir bak›m›ndan birtak›m eklemeler yapm›flt›r. Her padiflah›n döneminde yaflayan
flairlerin k›sa hal tercümesini ve fliirlerinden örnekler vermifltir. Hammer, tezkiresini
1834 senesinde tamamlam›fl ve II. Mahmut’a takdim etmifltir. Mehmet Siraceddin
1852 senesine kadar yaflayan flairleri de Fatin tezkiresinden yararlanarak ve
kendi tespit etti¤i flairleri ekleyerek geniflletmifltir.
‹nne hazihi tezkiretün ayet-i kerimesinden iktibasen kullan›lan tezkire kelimesi,
sanki Tezkire-i fiuara’ya bir alem olmufltur. Tezkire kelimesi ebced hesab›na göre
hesap edildi¤inde (Tezkire-1325), bu eserin yaz›l›fl tarihine denk düflmektedir.
Tercümeye esas al›nan Hammer’in IV. cildindeki flair say›s› 517 oldu¤u halde
160 sayfal›k bu eserde toplam flair say›s› 75’tir. Bu eserde müellif Hammer’e ekledi¤
i yerleri veya ç›kard›klar›n› belirtmemifl ancak baz› flairlerin ölüm tarihlerini gerekti¤
i yerlerde dipnot olarak vermifltir.
Örnek 2 (Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba’dan)
Fennî: ‹smi Mehmed’dir. Avlonyal› Sadr-› A’zam Ayas Pafla ahfâd›ndand›r. ‹stanbul’da
tevellüd ve hezâr-fen bir flâ’ir-i nâzük-sühan olmagla Fennî mahlas›n› ihtiyâr
eylemifldir. Evâ’il-i hâlinde tarîkat-› Halvetiyye meflâyihinden ârif-i âgâh Cihângîrî
fieyh Hasan Efendi’den ahz-› inâbet ve nice müddet h›dmetle tekmîl-i âdâb-
› tarîkat eyledi. Ba’dehû Burûsa Mevlevî-hânesi fleyhi Sâlih Dede Efendi’den mücâz
oldu. Andan Âdem Dede Efendi’ye intisâb ile kat-› makâmât-› aliyyeye pâ-nihâde-
i flitâb ve nihâyet Seyyid Halil Ruhâvî’nin teveccüh-i iksîr-i mürflidâneleriyle
kâm-yâb olmufldur.
Köprülü-zâde Fâz›l Ahmed Pafla’ya bir kasîde-i garrâ nazm u takdîm etmekle
pesendîde-i âsafî olarak ol kasîdeye câ’ize olmak üzere ber-vech-i te’yîd cizye kitâbeti
inâyet ü ihsân eyledi. Bundan baflka sadr-› müflârunileyh delâletliyle firdevs-
âflyân Sultân Mehmet Han-› Râbi Hazretlerinin dah› huzûr-› hümâyûnlar›na
dâhil ve fleref-i müsûl-i cihân-bahâ ile musâhib-i flehriyârî rütbesine vâs›l ve eltâf-
› bî-nihâye-i sultânîye nâ’il oldular. Ba’z› ecvibe-i rûh-efzâlar› Tezkire-i fiafâyî’de
muharrerdir.
Dâ’imâ binâ ile meflgûl ve bi’t-tab her zamân y›k›p yapmaga mâ’il oldugundan
flu hâli zâde-i tabî’at› olan efl’âr›na bile sirâyet eylemifldi. fiu beyt-i latîfi o kâbil
efl’âr›ndand›r:
Hâne-i zühdi y›kup itdüm esâs›ndan harâb
Nakz› ile hâne-i hammâr› ta’mîr eyledüm
Evâ’il-i ömründe Rûmili Hisâr› iskelesi kurbunda sâhil-hânesinin harîtas›n› tanzîm
ve resmini tertîb ederek nukûfl-› gûn-â-gûn-› tâk u revâk›n› dah› kendi eliyle
nakfl eyledi. O bânî-i ma’ârifin sâhil-hânesi meflhûr-› rûzgâr oldugu gibi nâm-› âlîlerine
mensûb olarak o mahalle de Fennî Burnu diye nâm kald›. O sâhil-hâne-i zîbâ-
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 131
da sâkin olduklar› hâlde 1120 senesinde vefât eyledi. Kuvve-i nât›ka ile mümtâz her
hüner ü ma’rifetle ser-firâz oldukdan baflka miyân-› flu’arâda haylîce nâm u sân›
olup müretteb sâhib-i divân olan üdebâdand›r. Vâdî-i târîhde dah› nâdire-gûyân-›
zamândan idi. Vefât›ndan otuz yedi sene akdem Kamaniçe Kal’as›’n›n fethine flu:
Y›kup bin seksen üçde ald› elden
Kamançe mülkini Sultân Mehemmed
târîhini söylemifldir.
Sultân Mehmet Han-› Râbi Hazretlerinin tarîk-i Mevleviyyeye ziyâde mahabbetleri
olmagla mukâbele günleri Befliktafl Mevlevî-hânesine aral›kda teflrîf buyururlar
idi. 1097 târîhinde Mevlevî-hânenin müceddeden ta’mîrini fermân buyurduklar›ndan
sâhib-i terceme ma’â-târîh yirmi bir beyti hâvî bir manzûme tanzîm ve kendi
resm ü hatt›yla tekke-i mezbûrun semâ-hânesi etraf›na tahrîr ü terkîm eylemifldir ki
târîh beyti fludur:
Yazd› bu m›sra-› pâkizeyi levh-i câna
Gelelüm tekyesine s›dkile Mevlânâ’nun
Bu âsâr-› dil-ârâ o edîb-i fünûn-âflnân›n yâdigâr-› tab-› lebibâneleridir:
Dervîfl-meflreb ol ki gönül rahat andadur
Dünyâda derdi gayret-i akrân çeken çeker
Bu âsyâb-› ›flk› ya bir seng-dil çeker
Ya nevbet ile mihnet-i devrân çeken çeker
Giryân görünce Fennî’yi sund› lebin o flûh
Câm-› merâm› zahmet-i ihvân çeken çeker
Diger: Âfl›k ki vuzû eylemeye çeflm-i teriyle
Sâ’id olamaz k›ble-i maksûda yeriyle
Reflk eylerem ol âfl›ka kim bezm-i belâya
Zînet vire fevvâre-i hûn-› cigeriyle
Âyâ bulunur m› bize bir ârif-i âgâh
Hâk-i teni iksîr ide feyz-i nazar›yla
Diger: Ruhsâr-› yâre sanma o nev-hat zarar virür
fieh-bâz-› hüsnine yeniden bâl ü per virür
‹sbât u nefy içinde lebün s›rr-› noktadur
Vardur diyen dehânun› cândan haber virür
Diger: ‹tdük g›dâ hümâ-y› gama üstühân›m›z
Olsa aceb mi evc-i felekde mekân›m›z
Diger: Deryâ-y› ma’siyetde yeter eyledük flinâh
Terk it hevây› zevrak-› cismi kenâra çek
Diger: Nikâb-› zülfi verâs›nda eglenür gönlüm
Cemâline bakamam def’aten hicâb iderim
132 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Sikender-seyr isen de sedd-i nutk it pîfl-i kâmilde
Felâtûn-› hakîkat-bîne nakl-i mâ-cerâ olmaz
Tavla oyununda gâyet meflhûr olan Pervâne-zâde’nin tarîk-i hacc-› flerîfde vâki
olan irtihâline inflâd eyledigi flu mersiye dah› letâfet-i tab’›na numûnedir:
fiem-i ümmîd irdi pâyâna
Gitdi âlemden ‹bni Pervâne
‹rdi bâd-› ecel ana hayfâ
Püf didi sanki flem-i sûzâna
Âzim-i Ka’be-i hakîkat olup
Virdi cân-› azîzini câna
‹ricek fiam’a flâm olup subh›
Bezm-i fânîden içdi peymâne
Sa’y idüp buld› sâhibü’l-beyti
Cân atup gitdi kurb-› Rahmân’a
“‹rci’î” nagmesin ki gûfl idicek
Bafllad› murg-› rûh› cevlâna
Tavla-bâz idi bezm-i flâhide
Mazhar idi atâ vü ihsâna
Virdi nerrâd-› dehre nakd-i dili
Kapu ald› bekâda merdâne
Ka’beteyn-i murâda buld› vusûl
Dü-flefl atd› cihânda rindâne
fiefl-der-i çarh içinde buld› küflâd
Seyr idüp dehri hâne-bâ-hâne
Afv ola cürmi Fenni’yâ anun
Hem-celîs ola hûr u g›lmâna
Mehmet Arslan, Mehmet Siraceddin-Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba, Sivas 1994,
s. 100-105.
Sadelefltirilmifl Metin
Fennî: ‹smi Mehmet’tir. Avlonyal› Sadrazam Ayas Pafla’n›n torunlar›ndand›r. ‹stanbul’da
do¤du. Bilgili, zarif sözlü bir flair oldu¤u için “Fennî” mahlas›n› tercih etmifltir.
‹lk zamanlar›nda Halvetiyye tarikat› fleyhlerinden irfan ve marifet sahibi Cihângirli
fieyh Hasan Efendi’den el ald› ve uzun bir süre hizmet ederek tarikat usullerini tamamlad›.
Daha sonra Bursa Mevlevihânesi fleyhi Salih Dede Efendi’den icâzet ald›.
Sonra Adem Dede Efendi’ye intisap ederek yüce makamlara h›zla eriflti ve sonunda
Seyyid Halil Ruhavî’nin mürflitlere has flifa kayna¤› teveccühüne mazhar oldu.
Köprülüzade Faz›l Ahmet Pafla’ya güzel bir kaside yaz›p sunmakla vezirin be-
¤enisini kazand›. Bu kasideye câize olmak üzere teyit edilen cizye kitabeti ba¤›flland›.
Bunun haricinde ad› geçen sadrazam›n arac›l›¤›yla cennet-mekân Sultan
Dördüncü Mehmet Han Hazretleri’nin de mübarek huzurunda bulundu. Dünyaya
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 133
bedel bu huzurda bulunman›n flerefiyle padiflah›n musâhipli¤i rütbesine ulaflt› ve
sultan›n nihayetsiz lütuflar›na nail oldu. Cana can katan baz› karfl›l›kl› konuflmalar›
Safayî Tezkiresi’nde yer almaktad›r.
Daima yap› ifliyle meflgul ve tabiat›yla her zaman y›k›p yapmaya meyilli oldu-
¤undan flu hali tabiat›n›n bir eseri olarak fliirlerine bile yans›m›flt›. fiu güzel beyti
bu tür fliirlerindendir:
Züht hanesini y›k›p temelinden harap ettim. Y›kma ile flaraphaneyi tamir ettim.
Yaflam›n›n ilk dönemlerinde Rumeli Hisar› ‹skelesi yak›n›ndaki yal›n›n plan›n›
yapt› ve plan›n› çizerek türlü türlü nak›fllarla binan›n kemerini ve sundurmas›n› dahi
kendi eliyle nakfletti. O, ilimlerin yap›c›s›n›n yal›s› o dönemde meflhur oldu¤u
gibi yüce namlar›na ba¤l› olarak o yerin ismi “Fennî Burnu” olarak kald›. O güzel
yal›da oturdu¤u 1120 senesinde vefat etti. ‹drakiyle seçkin, pek çok bilgi ve beceride
öne ç›km›fl olman›n yan› s›ra flairler aras›nda oldukça flöhreti olup mürettep
bir divan sahibi olan ediplerdendir. Tarih düflürme sahas›nda da zaman›n nükteli
söz söyleyenlerindendi. Vefat›ndan otuz yedi sene evvel Kamaniçe Kalesi’nin fethine
flu:
Sultan Mehmet, Kamaniçe mülkünü y›k›p bin seksen üçte elden ald›.
tarihini söylemifltir.
Sultan Dördüncü Mehmet Han Hazretleri, Mevlevili¤e olan afl›r› sevgisinden
mukabele günleri Befliktafl Mevlevihanesi’ne zaman zaman teflrif ederlerdi. 1907
tarihinde Mevlevihâne’nin yeniden tamirini ferman buyurdu¤unda ad› geçen tarih
ile yirmi bir beyitlik bir manzume yazd›. Kendi hatt›yla ad› geçen tekkenin semâhânesinin
etraf›na yazd›¤› tarih beyti fludur:
Gönül levhas›na bu hâlis m›sra› yazd›. Temiz bir yürekle Mevlâna’n›n dergâh›
na girelim.
Bu gönül al›c› eserler o sanatkâr edibin zeki tabiat›n›n yadigârlar›ndand›r.
Dervifl tabiatl› ol; çünkü gönül rahatl›¤› ondad›r. Dünyada derdi akranlar›n›
çekemeyenler çeker.
Bu aflk de¤irmenini ya bir tafl yürekli sevgili çevirir ya da s›rayla zaman›n derdini
çeken çevirir.
O fluh, a¤layan Fennî’yi görünce duda¤›n› sundu. ‹stek kadehini sad›k dostlar›
n zahmetini çeken içer.
Di¤er: Gözünün yafl›yla abdest almayan âfl›k, maksat k›blesine hakk›yla ulaflamaz.
Kanl› ci¤erinin f›skiyesiyle bela meclisini süsleyen o afl›¤› k›skan›yorum.
Acaba, beden topra¤›n› bak›fl›n›n feyziyle iksir edebilecek bilgili bir ârif bize de
bulunur mu?.
Di¤er: Yarin yana¤›na o yeni bitmifl ayva tüyü zarar verir sanma. O, güzellik
do¤an›na yeniden kol kanat verir.
Duda¤›n nefy ü isbat için noktan›n s›rr›d›r. A¤z›n›n var oldu¤unu söyleyen
candan haber verir.
Di¤er: Gam hümas›na kemi¤imizi g›da ettik. Yerimiz, gökyüzünün zirvesinde
olsa flafl›l›r m›?
Di¤er: ‹syan denizinde yeterince yüzdük. Nefsin iste¤ini b›rak, beden sandal›-
n› kenara çek!.
134 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Di¤er: Gönlüm, iki yana¤a sarkan saç›n›n yüz örtüsü âleminde e¤lenir. Tekrar
güzel yüzüne bakamam, utan›r›m.
‹skender seyrinde de olsan kamil insan›n huzurunda sus! Hakikati gören Eflatun’a
macera nakletmek olmaz.
Tavla oyununda oldukça meflhur olan Pervânezade’nin mübârek hac yolunda
meydana gelen vefat› üzerine söyledi¤i flu mersiye de onun muzip tabiat›na
örnektir:
Umut mumu söndü. Pervaneo¤lu dünyadan göçtü
Ecel rüzgâr› ona ulaflt›, vah vah! Sanki yanan muma püf dedi
Hakikat Ka’besi’ne yönelip, biricik can›n› sevgiliye verdi
Sabah› akflam oldu¤unda fiam’a ulaflacak. Dünyadan (ahiretten) bir kadeh içti.
Gayret edip mülkün Sahibini buldu. Rahman’›n huzuruna can atarak gitti.
Fecr suresinde geçen “dön” sedas›n› duydu¤unda, gönül kuflu dolaflmaya bafllad›.
fiahlar meclisinde tavla oyuncusu idi. Lütuf ve ihsana sahipti.
Devrin en iyi tavlac›s›na can servetini verdi. Ebedî yaflamdan yi¤itçe “kap› ald›”.
Murad›n iki Ka’besine (Kabeteyn: 1. ‹ki Kabe 2. ‹ki zar) ulaflt›. Rintçe dünyada
“düflefl” att›.
Dünyay› kar›fl kar›fl gezdi. Fele¤in tavla kutusunda huzur buldu.
Ey Fennî, onun günah› affolsun. O hûr ve g›lmânlarla ile dost olsun.
AL‹ EM‹RÎ- ESAMÎ-‹ fiUARA-YI AM‹D
Ali Emirî, Diyarbak›r’da do¤du. fiair Saim Seyyit Emirî Çelebi’nin torunlar›ndan
Seyyit Mehmet fierif Efendi’nin o¤ludur. ‹lk tahsilini Diyarbak›r’da tamamlad›ktan
sonra Mardin’e gitti. Burada baz› müderrislerden üç y›l kadar çeflitli dersler ald› ve
k›sa zamanda Arapça ve Farsças›n› ilerletti. Bu arada eski tarzda fliirler yazmaya
bafllad›. 1875’te telgrafç›l›k kurslar›na kat›larak telgrafç› oldu. Devletin çeflitli kademelerinde
çeflitli vilayetlerde görev yapt›. Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi Dairesi Tasnif
Komisyonu’nun bafl›nda bulundu¤u s›rada da kendi ad›na izafe edilen Ali Emirî
Tasnifini meydana getirdi. Ayn› zamanda Vak›flar Nezareti’ne uzun vicdannameler
yazd›; eski eserlerin bak›ms›zl›k ve ihmalini dile getirerek kamu vicdan›n›
temsil etti. 23 Ocak 1924’te öldü. Mezar› Fatih Camii haziresindedir.
http://www.milletkutup.gov.tr/ali_efendi.html adresinden Ali Emîrî ile ilgili çeflitli bilgilere
ulaflabilirsiniz.
Hayat› boyunca gitti¤i her yerde kitap toplayan Ali Emirî Efendi, bilimsel ve
edebî faaliyetlerini emeklili¤inden sonra daha da h›zland›rm›flt›r. Bir ara, eski O¤uz
flehri olan Cend’e kadar giderek birçok de¤erli eser ve vesika toplam›fl, K›rflehir
muhasebecisi iken de masraflar› kendisinden, iflçili¤i dervifllerince karfl›lanmak
üzere Hac› Bektafl Velî Dergâh›’n› tamir ettirmifltir. Orta seviyede bir flair, usta bir
münekkit olan Ali Emirî Efendi’nin as›l büyük yan›, hayat› boyunca toplam›fl oldu-
¤u paha biçilmez de¤erde kitaplardan oluflan kütüphanesini, Fatih’te kendi kurdu-
¤u Millet Kütüphanesi’ne ba¤›fllamas›d›r. Bu kütüphaneye ço¤u nadir ve tek nüsha
olan 16.000 cilt eser vakfetmifl; ölümüne kadar da bu müessesenin müdürlü¤ünü
yapm›flt›r. Ali Emirî’nin önemli hizmetlerinden biri de Kaflgarl› Mahmut’un o zamana
kadar ele geçmeyen meflhur Divanu Lügatit-Türk adl› eserini bulmas› ve bilim
âleminin hizmetine sunmas›d›r. Bütün bu faaliyetleri aras›nda biyografi ve tezkire
türünde birçok eser kaleme alm›fl, baz› eski eserleri de Nevadir-i Eslaf ad› alt›
nda hafliyelerle yeniden yay›mlam›flt›r.
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 135
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Eserleri
Cevahirü’l-müluk: Baflta devrin sultan› Abdülhamit’e olmak üzere, Osmanl› padiflahlar›
na yaz›lm›fl övgüler ile Osmanl› padiflahlar›n›n, baz› flehzadelerin Türkçe,
Arapça ve Farsça baz› fliirler ve tarihlerden örnekler toplad›¤› eseridir. Divan: fiiirlerinin
topland›¤› bir eserdir. Durub-› Emsal: Atasözlerini toplad›¤› bir eserdir. Ezhar-›
Hakikat: Bir nasihat kitab›d›r. Levamihü’l-hamidiyye Ali Emirî, II. Abdülhamit’i
övmek ve tebrik etmek için yazd›¤› kasideleri toplam›flt›r. Musahabe-i Edebiyye:
Ali Emirî Efendi Yahya Divan›’n›n yay›n›n› elefltirdi¤i yaz›lar›n›n ad›d›r. Osmanl›
Vilayet-i fiarkiyesi: Do¤u illerini nüfus, co¤rafya, ürün, ithalat ve ihracat, kasaba
ve köy, tarihçe ve tarihî eserlerini ele ald›¤› bir eseridir. Tezkire-i fiuara-y›
Amid: Miratü’l-fevaid adl› tezkiresinin, sadece flairleri kapsayan bir özetidir. Vesaikü’l-
asar: ‹lkönce Osmanl› flairlerinin nazirelerinden birer ikifler beyit toplamaya
bafllad›¤› ve sonra nazire olmayan eserlerden de örnekler al›p yay›nlama¤a bafllad›¤›
eserdir. Yemen Hat›rat›: Yemen ile ilgili gözlemlerine dayanan bir eserdir.
Ali Emirî’nin biyografik eserlerden en önemlisi ‹flkodra Vilayeti Osmanl› fiairleri
ve Esamî-i fiuara-y› Amid’dir.
‹flkodra Vilayeti Osmanl› fiairleri: Ali Emirî bu tezkiresini, ön sözünde belirtti¤i
üzere maliye müfettifli olarak ‹flkodra’ya ikinci gidiflinde, ‹flkodra’da fliir söyleme
gelene¤ini ö¤renmesi üzerine yazm›flt›r. Eser, yay›nland› (Karateke 1994).
Esami-i fiuara-y› Amid, Miratü’l-fevaid adl› tezkiresinin, sadece flairleri kapsayan
bir özetidir. Diyarbak›r’da yetiflen flairlerin biyografisini ihtiva eden bu eserin
yetmifl üç flairi içine alan sadece birinci cildi yay›mlanm›flt›r.
Örnek 3 (Esami-i fiuara-y› Amid’den)
Gayûr: Tercümesi sebk eden Refî-i Kâlâyî’nin mahlas› idi. Lebîbzâde Refî-i
Amidî’nin Der-sa’âdet’e vürûdundan nâfli mahlaslarda iltibâs› vâki oldugundan
1217 senesindeki ibtidâ-y› tahallüsüne târîhdir. Bu mahlas› vaktin flu’arâs› tezyîfe
kalk›fld›klar›ndan Refî-i Kâlâyî mahlaslar›yla inflâ vü efl’âra mecbûr olmufldur. ‹skât-
› mahlas eylediginden dolay› da Sürûrî’nin bir çok mu’âhezât›na hedef oldu. Gerçi
tebdîl-i mahlas eyledi. Fakat mecmû’alarda bu mahlasla bir çok âsâr› bâkî kald›.
Ez-cümle manzûrumuz olan bir mecmû’a-i edebiyyede dah› hatt-› destiyle li-rakamehû
Gayûr-› Amidî mahlas›yla birçok ebyât u efl’âr› manzûrumuz oldu. fiu iki
beyt hatt-› destiyle olan âsâr›ndan tahrîr olunmufldur.
Seher gülzâra vard›m seyr edip âsâr-› Sübhânî
Tecellîzâr k›lm›fl bâg› gördüm nûr-› Yezdân›
Diger: Gam›nla lâle-âsâ âfl›k›n dil-hûn iken cânâ
Yine ol gamze-i gammâz zahm açmakda pey-der-pey
Hasan Y›lmaztürk, Esamî-i fiu’ara-y› Amid, Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Fatih
Üniversitesi, ‹stanbul 1999, s. 54.
Sadelefltirilmifl Metin
Gayûr: Daha önce biyografisi yaz›lan Refî-i Kâlâyî’nin mahlas›d›r. Lebibzade
Diyarbak›rl› Refî’nin ‹stanbul’a gidiflinden dolay› mahlaslarda kar›fl›kl›k oldu¤undan
1217 senesindeki ilk mahlaslar›na tarihtir. Bu mahlas› ça¤dafl› olan flairler alaya
ald›klar›ndan Kâlâ-dil, Refî-i Kâlâyî mahlaslar›yla nesir ve fliir yazmaya mecbur
olmufltur. Mahlas de¤ifltirdi¤i için de Surûrî’nin birçok k›namas›na hedef oldu. Her
ne kadar mahlas de¤ifltirdi ise de mecmualarda bu mahlas ile birçok eseri kald›. K›-
136 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
sacas› bizim gördü¤ümüz bir edebi mecmuada da kendi el yaz›s› ile Gayûrî-i Amîdî
mahlas› ile birçok beyit ve gazelini gördük. fiu iki beyit kendi el yaz›s› ile olan
eserlerinden al›nm›flt›r.
Sabahleyin bahçeye ç›k›p Tanr›’n›n eserlerini seyre dal›nca Allah’›n nurlar›n›n
bahçeye yans›d›¤›n› gördüm.
Âfl›klar›n senin derdinle lâle gibi gönülleri yaral› iken yine o fitnecinin bak›fllar›
yeni yaralar açmakta.
‹BNÜLEM‹N MAHMUT KEMAL ‹NAL- SON ASIR TÜRK
fiA‹RLER‹
‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal (1870- 1957), edebiyat tarihçisi, hâl tercümesi
yazar›, araflt›r›c›. Yusuf Kâmil Pafla’n›n mühürdarlar›ndan Emin Pafla’n›n o¤ludur.
‹lk ö¤renimini babas›ndan ve Mehmet Âkif Ersoy’un babas› ‹pekli Tahir Efendi’den
yapt›. Hattatl›k icazeti ald›. Hukuk tahsil etti. Tefsir, hadis ve Farsça dersleri
ald›. Musikî ile ilgilendi. Arapça ve Frans›zca ö¤rendi. Babas›n›n memuriyeti dolay›
s›yla Adana, Sivas, Elaz›¤, Ankara, ‹zmir ve Adalar› gezdi. Çeflitli memuriyetlerde
bulundu.
I. Dünya Savafl›’ndan sonra evi iflgal edilerek de¤erli yazma ve basma eserleri
tahrip edildi, yak›ld›, al›nd›, sat›ld›.
Evkaf nâz›r› Hayri Efendi’nin teklifi ile Evkâf-› ‹slâmiye Müzesi (‹slâm Eserleri
Müzesi)’ni kurdu (1914). Çeflitli çal›flmalar›ndan dolay› Alman ‹mparatoru II. Wilhelm,
Avusturya-Macaristan Kral› fiarl, ‹ran flah› Ahmet taraf›ndan niflanlar verildi.
Maarif vekili Hasan Âlî Yücel taraf›ndan Kütüphaneler Tasnif ‹flleri ‹lmî Müflavirli-
¤i’ne getirildi. 87 yafl›nda öldü. Kabri Merkez Efendi Mezarl›¤›’ndad›r.
Çocuklu¤unda arkadafl› Mehmet Âkif ile fliir söylemeye bafllad›, yaz› hayat›na
at›ld›. Çeflitli gazetelerde yaz›lar yazd›. Mahmut Celâleddin Pafla, Hersekli Ârif Hikmet,
Musa Kâz›m’›n yard›m›, Mehmet Âkif, Yeniflehirfenerli Hüseyin Hâflim, kendi
kardefli Ahmet Tevfîk, Halîl Edip ve Ispartal› A¤larcazade Hakk›’n›n ortakl›¤› ile
Resimli Gazete’yi ç›kard›. Çocuklu¤undan beri toplad›¤› koleksiyonunu ‹stanbul
Üniversitesi Kütüphanesi’ne ba¤›fllad›.
Eski eflyalara karfl› sevgi dolu mizac›, ona önemli belgelerin suretini ç›kartt›rm›
fl, not ettirmifl, önemli olaylar› kaydettirerek yay›mlatm›fl ve bu merak›, bilimsel
titizli¤i onu güvenilir bir kifli haline getirmifltir.
Eserleri
Edebiyat, hal tercümesi, kitabiyat, tarih konular›nda pek çok araflt›rma yapt›, baz›
konulan ayd›nl›¤a ç›karan makale ve kitaplar yazd›. Hal tercümeleri Kemalü’l-hikme:
Hersekli Ârif Hikmet’in hayat›n› anlat›r. Kemalü’l-ismet: Sultan II. Abdülhamit’in
kitapç›lar›ndan ‹smet Efendi’nin hayat›na dair bir eserdir. Kemalü’l-meflahir
(Meflahir-i Mechule): Çeflitli mesleklere dair baz› kiflilerin hayatlar›n› anlat›r. Tarihçe-
i Evkaf ve Teracim-i Ahval-i Nüzzar: Evkaf nezareti ve naz›rlar› hakk›nda bir çal›
flmad›r. Osmanl› Devrinde Son Sadrazamlar (Kemalüs-südur): Hadîikatü’l-vüzerâ’n›
n zeyli olan Verdü’l-haday›k’›n zeylidir. Son Hattatlar (Kemalü’l-hattatin) Süleyman
Saadettin Efendi’nin hattatlar› anlatt›¤› Tuhfe-i Hattatin adl› eserine ektir.
Hofl Soda, 1785’ten bu yana yetiflen musiki ustalar›n›n hayat› ve eserlerini içerir.
Hikâye: Sabih: Nam›k Kemal’in Cezmî adl› roman›n›n taklidi bir eserdir. Bir Yetimin
Sergüzeflti: Selanik’te Mütelaa gazetesinde tefrikad›r. Neflirleri: Divan-› Yahya:
fieyhülislâm Yahya’n›n hayat› ve fliirleri ile ilgili eserdir. Divan-› Hikmet: Hersekli
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 137
Ârif Hikmet’in hayat› ve fliirleri hakk›nda bilgileri içerir. Divan-› Galib: Leskofçal›
Galib’in hayat› ve fliirlerine dair bilgiler verir: Menak›b-› Hünerveran: Gelibolulu
Mustafa Âlî’nin hayat›n› ve Menak›b-› Hünerveran adl› eserini konu edinen önemli
bir eserdir. Tuhfe-i Hattatin: Müellifi Müstakimzade Efendi’nin hayat› ve gözden
geçirilmifl metni ihtiva eder.
Di¤er Eserleri: Hulasa-i Ziraat, Ahlak, Ravzatü’l-kemal, Menafius-savm, Kamil
Pafla’n›n Sadareti ve Konak Meselesi.
Bas›lmam›fl Eserleri: Feyz-i Cevat: Siyasî, hukukî ve tarihî konular› içerir. Vefeyat-›
Rical: Son as›rda vefat eden baz› önemli kiflilerin vefat tarihleri, hayatlar›,
mezarlar›n› anlat›r. Kemalü’l-kamil: Yusuf Kâmil Pafla’n›n hayat›n› anlat›r. Gelenbevî:
Gelenbevî ‹smail Efendi’nin hayat› anlat›r. Kemalü’l-kiyase fi Keflfis-siyase: Siyasî,
idarî, hukukî, tarihî konular› içerir. ‹zzü’l-kemal: ‹zzettin Bey’in hayat›na dair
bir eser. Nurul-kemal: Yeni Osmanl›lar’›n kurucular›ndan Nuri Bey’in hayat›n›
nakleder., Kemalüs-safvet: fiair Safvet Efendi’nin hayat› ve fliirlerinden baz›lar›n›
içerir, Kemalü’l-makal: Makalelerdir. Kemalü’l-letaif: F›kralard›r. Lemaatü’l-kemal:
Tasavvufla ilgili sözlerdir. Nadi-i fiuarâ: Manzum bir eserdir. Lübbü’l-lüga, Lagvü’l-
lüga, Mevzun Sözler di¤er eserleridir.
Son As›r Türk fiairleri: As›l ad› Kemalüfl-fluara olan Son As›r Türk flairleri, Osmanl›
fluara tezkirecili¤inin son örne¤idir. Girifl k›sm›nda tezkire gelene¤imiz hakk›
nda bilgiler verilmektedir. Yazar, tezkirecili¤in hattatlar ile ilgili kolunda Son Hattatlar,
musikiflinaslar ile ilgili kolunda Hofl Sada; sadrazamlar ile ilgili kolunda Son
sadrazamlar adl› kitaplar› neflretmifl; Son As›r Türk fiairleri de bu çal›flman›n bir
baflka taraf›n› tamamlam›flt›r. “Son” kelimesinin eserlerinin bafl›nda yer almas› esasen
bir devrin ve bir gelene¤in de sona erdi¤ine iflaret etmektedir. Fatin Tezkiresi
zeyli olan Son As›r Türk fiairleri içinde 574 kifli yer almaktad›r. 1853 tarihinden eserin
bas›ld›¤› y›la kadar gelinmifltir. Ali fiir Nevayî’nin Mecalisün-nefais’i ile bafllayan
fluara tezkirecili¤i gelene¤inin Son As›r Türk fiairleri ile son örne¤i verilmifltir.
‹bnülemin kendinden önce gelenlerden farkl› olarak di¤er kitaplar›nda oldu¤u
gibi, bu eserlerinde de zaman zaman kaynaklara baflvurur, iktibaslar yapar, belgelere
iflaret eder. Bu tavr› ile modern tarihçilere yaklaflt›¤› söylenebilir. Bu objektif
olma gayretlerine ra¤men ‹bnülemin’in tam anlam› ile neslinin son temsilcisi oldu-
¤una, ele ald›¤› flah›slar hakk›ndaki de¤erlendirmeleri tan›kt›r. Bu kiflilerden baz›-
lar›n›n hayat hikâyelerini en küçük ayr›nt›ya kadar verirken, baz›lar›na özen göstermez.
Dikkat edilirse kimseyi ne tam övmüfl, ne de tam yermifltir. Hakk›nda bilgi
verdi¤i kifliler ölmüfl olsalar bile onlarla konufluyormufl gibi, dipnotlar› düfler,
hücumlarda bulunur, nükteler savurur. Maddeleri süsler, hikmetler ve beyitlerle
donat›r. Bununla da yetinmez gelene¤e uygun olarak bahis mevzuu olan kifli hakk›
ndaki nükte ve f›kralar› s›ralar. fiiirlerinden bol bol örnekler verir. Eserlerinin
isimlerini sayar. Bunlar aras›nda dikkate de¤er olanlar› bilhassa öne ç›kar›r. ‹bnülemin’in
hususi üslûbu gelene¤in s›cak, sevimli, nükteli, insan› hemen saran; buna
karfl›l›k flairlik ve fliirlerinin de¤erlendirilmesinde objektif olmaktan çok duygusall›¤
a varan bir tutum sergiler. K›zd›¤› veya sevdi¤i kiflileri bu üslup içinde tan›mak
çok kolayd›r. Yine de h›rç›n, vefas›z, kaba ve düflmanca bir ifadeye rastlamak kolay
de¤ildir. fiaka ve nüktelerine gelene¤in bütün inceli¤i son par›lt›lar› ile yans›-
maktad›r. ‹bnülemin Mahmut Kemal ele ald›¤› kiflileri seçerken, de¤erlendirirken -
kendi kiflisel sorunlar›n› da kar›flt›rarak- ayn› üslubu kullanm›flt›r. Kendinden öncekilerden
biraz daha farkl› olarak s›k s›k kaynaklara baflvurmas›, al›nt›lar yapmas›
onun ça¤dafl anlamda tarihçili¤inin, belgelere önem veriflinin bir özelli¤idir. Söz
138 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
konusu etti¤i kiflilerden baz›lar›n›n hayat hikâyelerini en ufak ayr›nt›s›na kadar belirtmek
konusunda özen gösterdi¤i dikkati çekmektedir. Bunlar›n ço¤u yak›ndan
tan›d›¤›, bir k›sm› da flu veya bu münasebetle ilgilendi¤i kiflilerdir.
Örnek 4 (Son As›r Türk fiairleri’nden)
Ordulu T›flî: Hasan Tahsin T›flî, Hasan Pafla o¤lu nam›yla an›lan nüvvaptan
Hasan S›dkî [Efendi]’nin o¤ludur.1849’da babas›n›n naip bulundu¤u Mudurnu kasabas›
nda do¤du.
1864’te yeni aç›lan Amasya rüfldî mektebine devam etti. 1868’de Trabzon vilâyeti
mektubî kalemine girdi. Kura ile Erzurum’a gitti. Dördüncü meclis-i ordu kitabetinde
çal›flt›. Befl ay sonra Trabzon’a döndü. Muahharan babas›n›n naip bulundu¤
u Giresun’a gitti.
1870’te Ordu kazas› tahrirat kitabetine, ertesi sene Amasya mahkeme-i kebiri
ikinci kitabetine tayin k›l›nd›. Bir ay sonra memuriyeti la¤v olundu.
Bilahere Mecidözü malmüdürlü¤ünde, Fatsa nahiyesi naip vekilli¤inde, Ordu
âflar emaneti bafl kitabetinde, Tirebolu malmüdürlü¤ünde istihdam edildi.
Rus harbinde gönüllü olarak askere iltihâk etti. Hizmetine mükâfeten asakir-i
muavine kola¤al›¤› rütbesi verildi. Muharebenin sonunda Ordu’ya gitti. Ferahl› ambar
memuru, Ordu ser-tahsildar›, bidayet mahkemesi baflkâtibi, ikinci defa Ordu
tahrirat kâtibi oldu. Bir müddet sonra istifa ederek köyü olan Büben (Topluca)’e
çekildi, ziraatla meflgul oldu.
Muahharan Ordu belediye riyasetine, Hendek âflar memurlu¤una nasb olundu.
Köyünde kendi paras›yla yapt›rd›¤› on sekiz odal› ve kütüphaneli medresede ders
vermeye bafllad›. Haiz oldu¤u salise rütbesi 1316’da ilmiye rütbesine tahvil ile Edirne
paye-i mücerredi tevcih ve Ordu kazas› müftülü¤üne tayin olundu.
1908’de fücaeten vefat etti. Arap ve Fars lisanlar›n› okur, yazar, meclis-ârâ, hoflgû
bir zat oldu¤u rivayet olunuyor. Hal ve mevkiine ve muhitine göre manzumeleri
takdire flayand›r. Daha müsait bir zeminde yaflam›fl, büyük flairlerle ihtilat olsayd›;
güzel manzumeler vücuda getirebilirdi.
Hâlini görsem o yârin zâr ü nâlân olsa da
Kendi gibi bir perî-ruhsâra hayrân olsa da
O sevgilinin a¤layan inleyen durumunu görsem. Kendisi gibi peri yüzlü güzele
âfl›k olsa.
Hâtem-i engüflt ü nâza eylemez yine kabûl
Eflk-i çeflmim gayret-i la’l-i Bedehflân olsa da
Gözyafllar›m, Bedahflan flehrinde ç›kan k›rm›z› lal tafl›n› k›skanarak o tafl›n
rengi gibi k›rm›z› aksa da sevgilim naz parma¤›n›n yüzü¤üne takmak istemez.
Bir nefes etmem ferâmûfl âfitâb-› hüsnünü
Hicr-i gamzenle mekân›m sahn-› zindân olsa da
Sevgilim senin etkili bak›fl›nla yerim zindan›n tam ortas› olsa da senin bir günefle
benzeyen güzelli¤ini bir an olsun unutmam.
Cezb-i aflk›nla ser-i kûyunday›m sâbit-kadem
Fitne-i çeflmin ile her günde bir kan olsa da
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 139
Sevgilim, senin gözün kargafla meydana getirse de senin aflk›n›n çekicili¤i ile
senin bulundu¤un yerde beklemekte kararl›y›m.
Eylesün her meclisinde yine hazm ü ihtiyât
T›fliyâ cemiyyet-i adâ perîflân olsa da
Ey T›flî, düflmen toplulu¤u yani sevgilime ilgi duyanlar, darmada¤›n›k olsa da
yine de her meclisinde tedbirli davrans›n.
‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal, Son As›r Türk fiairleri, Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul
1988, C.4, s. 1903-1905.
NA‹L TUMAN- TUHFE-‹ NA‹LÎ
Nail Tuman (1875- 1968)’›n hayat› hakk›nda ayr›nt›l› bilgilere sahip de¤iliz. Mehmet
Rag›p Bey’in o¤ludur. Tuman, toplam 31 y›ll›k memuriyet hayat›nda D›fliflleri
Bakanl›¤›’n›n çeflitli kademelerinde görev yapm›flt›r. Tuman’›n vefat›na kadar süren
k›rk senelik emeklilik döneminde Milli E¤itim Bakanl›¤›’nca 1935’te kurulan ‹stanbul
Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu’nda üye olarak çal›flt›¤› bilinmektedir. Tuman,
bir yandan komisyonda çal›fl›rken, bir yandan da yazaca¤› eserlerle ilgili
araflt›rma ve incelemelerde bulunmufltur. Kütüphanelerde geçen verimli bir emeklilik
döneminden sonra seksen üç yafl›nda ‹stanbul’da 1958 y›l›nda vefat etmifltir
Nail Tuman, popüler bir edebiyatç› olmad›¤› için genifl kitlelerce tan›nmasa da
yazd›¤› kaynak kitaplarla edebiyat tarihçilerimiz ve akademisyenler taraf›ndan çok
iyi bilinen önemli bir bibliyografya ve biyografi yazar›d›r.
Eserleri
Onun flimdiye kadar ikisi yay›nlanm›fl dört eseri vard›r. Bu biyografi ve bibliyografi
çal›flmalar› flunlard›r:
‹stanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Katalogu: ‹stanbul kütüphanelerinde
bulunan ve befl mesneviden oluflan hamselerin el yazmalar›n› tan›tan bir eserdir.
Türk Musikiflinaslar› Tarihi: Mehmet Nail Tuman’›n Tuhfe-i Nailî’ye benzer bir
tertiple kaleme ald›¤› eserdir. Musikiflinaslar›m›z›n biyografileri ile ilgilidir.
Lügat-› Tarihiye: Mehmet Zeki Pakal›n’›n Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri
Sözlü¤ü gibi kültür tarihi sözlü¤ü mahiyetindedir.
Tuhfe-i Nailî: Nail Tuman’›n as›l flöhretini sa¤layan eseri Tuhfe-i Nailî’dir. Eser,
1949’da tamamlanm›flt›r. Tuman Tuhfe’de, fluara tezkireleri baflta olmak üzere, 75
kaynak eserdeki bilgileri tarayarak, flairlerin biyografilerini alfabetik s›ra ile ve sistematik
olarak özetlemifl, biyografik kaynaklarda zikredilmeyen, fakat kütüphanelerde
kendisinin tespit etti¤i flairleri de eserine alm›flt›r. Biyografilerde özellikle flairlerin
ad, lakap ve mahlaslar›n›, meslek ve görevlerini, eserlerini, do¤um ve ölüm
tarihleri ile yerlerini belirtmeye özen göstermifl, bu konuda çeliflen bilgilere dikkat
çekmifl, do¤ru olan› kaydetmifltir. fiairlerin fliirlerinden örnek beyitler zikrettikten
sonra, flairlerle ilgili bilgileri ald›¤› kaynaklar›, cilt ve sayfa numaralar›n› belirterek
göstermifltir. Böylece, bir flairle ilgili olarak, daha ayr›nt›l› bilgiye ulaflmak isteyen
araflt›rmac›lara kolayl›k sa¤lam›flt›r. Her biyografiden sonra ilgili eserleri cilt ve sayfa
numaras›yla anm›flt›r. Yazar, her zaman eserlerin tam ad›n› yazmamakla birlikte,
tutarl› bir k›saltma da kullanm›flt›r. Nail Tuman’›n Tuhfe-i Nâilî’yi kaleme al›rken
yararland›¤› kaynaklar›n bafl›nda tezkireler gelmektedir. Yazar, tezkirelere girmeyen
fakat kütüphanelerde divanlar›n› veya fliirlerini gördü¤ü flairlerin biyografi-
140 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 141
lerini de eserine alm›flt›r. Bu biyografilerdeki bilgiler do¤rudan flairin eserinden ç›-
kar›lm›fl ve kütüphanelerde görülebilen eserlerinin künyesi verilmifltir.
Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe’yi, Divan flairlerinin muhtasar biyografilerini ortaya
koymak amac›yla haz›rlam›flt›r. Bununla birlikte, tasavvuf ve âfl›k edebiyat›na
mensup flairlere de yer vermifltir. Ayr›ca o bu eserde, edebî bir eser kaleme almad›¤›
halde tasavvuf tarihinde önemli yeri olan baz› kiflileri de ele alm›flt›r. Bütün bu
özelliklerinden dolay› müellif, Tuhfe’sine, Türk edebiyat› tarihiyle u¤raflan her
araflt›rmac›n›n vazgeçemedi¤i bir baflvuru kitab› niteli¤i kazand›rm›flt›r.
Örnek 5 (Tuhfe-i Nailî’den)
Refî’î veya Gayûr veya Kâlâyî: Refî Mehmet Emin Kâlâyî. Bir kumaflç›n›n ogludur.
Bu münâsebetle Kâlâyî mahlas› alm›fl ve mu’ahharan Lebîb-zâde Refî ile defi
iltibâs z›mn›nda mahlas›n› Gayûr ile istibdâl etmifltir. ‹stanbullu. 1157 târîhinde ‹stanbul’da
dogdu. Vefât› 27 Safer 1237 Topkapu hâricinde medfûndur. K›br›sîzâde
‹smâ’îl Hakk› Efendi’nin Ald› Hak’dan câme (cân)-› Kâlâyî kumâfl-› cenneti m›srâ’›
vefât› târîhidir.
Elbette komaz âfl›k› fleb-i târ-› gam içre
Bir dilde tulû eylese meh-tâb-› mahabbet
Tâ’at-› bisyâra bakmazlar hulûsun var ise
Sende ancak bir r›zâ-y› pâk-i rahmând›r garaz
Seher gülzâra vard›m seyr edip âsâr-› Sübhân’›
Tecellî zâr k›lm›fl bâg› gördüm nûr-› Yezdânî
Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî, Milli Egitim Bakanl›¤› Talim ve Terbiye Kurulu (Türk Ansiklopedisi)
Ktp., B. 870, C. I, s. 368-369.
Sadelefltirilmifl Metin
Bu münasebetle Kâlâyî mahlas›n› alm›fl, daha sonra da Lebibzade Refî ile mahlaslar›
kar›flmas›n diye kendi mahlas›n› Gayûr olarak de¤ifltirmifltir. ‹stanbullu. 1157
tarihinde ‹stanbul’da do¤du. Ölümü 27 Safer 1237. Topkap› d›fl›nda gömülüdür.
K›br›sîzade ‹smail Hakk› Efendi’nin
Kâlâyî’nin can› Tanr›’dan elbiselik için cennet kumafl› ald›, m›sra› ölümüne
tarihtir.
Bir gönülde sevgi mehtab› do¤sa bu ›fl›k elbette âfl›k olan› gam›n karanl›k gecesi
içinde b›rakmaz.
Senin samimiyetin varsa çok ibadete bakmazlar; maksat Allah’›n r›zas›d›r.
Sabahleyin bahçeye ç›k›p Tanr›’n›n eserlerini seyre dal›nca Allah’›n nurlar›n›n
bahçeye yans›d›¤›n› gördüm.
Tezkire gelene¤ine ba¤l› olmakla birlikte modern biyografiye de geçifli müjdeleyen eserleri
ve bunlar›n yazarlar›n› ö¤rendiniz mi?
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
2
142 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Özet
Bu dönemdeki tezkirecilik gelene¤inin önceki dönemlerden
biraz farkl› bir anlay›flla sürdürüldü-
¤ünü fark edebilmek
Bu yüzy›l bir taraftan de¤iflerek devam etmekte
olan geleneksel çal›flmalara imkân verirken bir
yandan da Bat› kültürü arac›l›¤› ile kendine yer
bulan edebiyat tarihi örneklerine imkân veren
bir dönemdir. Art›k hayat›m›z›n her alan›nda karfl›
m›za ç›kan ikilem, bu konuda da kendine yer
bulur.
Tezkire yazarlar› önlerinde 16. yüzy›ldan itibaren
genifl bir birikim gördükleri için art›k sadece ça¤-
lar› için de¤il bütün Osmanl› tarihi için eserler
vermeyi düflünmüfllerdir.
Bu dönemde kimi biyografik eserlerin gazetelerde
tefrika edilmesi, Faik Reflat’›n Eslâf adl› eserinde
flairlerin alfabetik olarak de¤il, kronolojik
olarak dizilmesiyle tezkirecilik gelene¤inde flekil
aç›s›ndan farkl›l›klar görülmüfltür. Yine bu dönem
tezkirelerinde kimi yöntem farkl›l›klar› da
ortaya ç›km›flt›r. 18. yüzy›lda tezkirelerde yeni
biyografik bilgilere ve fliirlere az yer verildi¤ini
ve bilgilerin aynen tekrarland›¤›n› görmüfltük.
Bu yüzy›lda özellikle ‹bnülemin kendi döneminin
foto¤raf›n› çekerek hem yeni isimleri bu gelene¤
e dâhil etmifl; hem de bat›l› modern biyografiye
geçiflin örneklerinden birini vermifltir. ‹bnülemin
kendinden önce gelenlerden farkl› olarak
di¤er kitaplar›nda oldu¤u gibi, bu eserlerinde
de zaman zaman kaynaklara baflvurur, iktibaslar
yapar, belgelere iflaret eder. Bu tavr› ile
modern tarihçilere yaklaflt›¤› söylenebilir.
Faik Reflat, edebiyat tarihi çal›flmalar› olan birisidir.
Pek çok edebî eser meydana getirmifltir. Eslaf
adl› eserini, tezkire olarak takdim eder. Bu
çal›flma, Hazine-i Fünun mecmuas›nda ç›kan yaz›
serisinin kitaplaflt›r›lm›fl fleklidir. Mecma-› fiuara
ve Tezkire-i Üdeba Mehmet Siraceddin’in tek
eseridir. Hammer’in eserinin dördüncü cildini eksiklerini
tamamlamak ve yanl›fllar›n› düzeltmek
suretiyle tercüme etmifltir. Ali Emirî, Esamî-i fiuara-
y› Amid adl› tezkiresinin d›fl›nda pek çok
alanda eser vermifltir. ‹bnülemin Mahmud Kemal
‹nal edebiyat, hal tercümesi, kitabiyat, tarih konular›
nda pek çok araflt›rma yapm›fl, makaleler
yazm›flt›r. En önemli eserlerinden biri, Son As›r
Türk fiairleri’dir. Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî adl›
eserinde fiairlerin fliirlerinden örnek beyitler zikrettikten
sonra, flairlerle ilgili bilgileri ald›¤› kaynaklar›,
cilt ve sayfa numaralar›n› belirterek göstermifltir.
Ayr›ca kaynaklardan ald›¤› bilgilerin çeliflkilerini
göstermifltir. Tezkirelerdeki latife kavram›
alt›nda anlat›lanlar› eserine almam›flt›r.
Hammer gibi yabanc› araflt›rmac›lar›n da Türkçe
fluara tezkireleri ile ilgilenmeye bafllad›¤›n›
gözlemleyebilmek,
Aslen Avusturyal› bir tarihçi olan Hammer, Osmanl›
tarihi üzerine kaleme ald›¤› 10 ciltlik eserinde
ve dört ciltlik Osmanl› fiiir Tarihi’nde kronolojik
olarak flair biyografilerine yer vermifltir.
Mehmet Siraceddin Mecma-› fiuara ve Tezkire-i
Üdebâ adl› eserini Hammer’den tercüme etmifltir.
Tezkire gelene¤inin modern biyografi yaz›m›na
dönüflümünün ilk örneklerini tan›yabilmek
As›l ad› Kemalü’fl-fluara olan Son As›r Türk flairleri,
Osmanl› fluara tezkirecili¤inin son örne¤idir.
Girifl k›sm›nda tezkire gelene¤imiz hakk›nda bilgiler
verilmektedir. Yazar, tezkirecili¤in hattatlar
ile ilgili kolunda Son Hattatlar, musikiflinaslar ile
ilgili kolunda Hofl Sada; sadrazamlar ile ilgili kolunda
Son Sadrazamlar adl› kitaplar› neflretmifl;
Son As›r Türk flairleri de bu çal›flman›n bir baflka
taraf›n› tamamlam›flt›r. “Son” kelimesinin eserlerinin
bafl›nda yer almas› esasen bir devrin ve bir
gelene¤in de sona erdi¤ine iflaret etmektedir. Fatin
Tezkiresi zeyli olan Son As›r Türk fiairleri içinde
574 kifli yer almaktad›r. 1853 tarihinden eserin
bas›ld›¤› y›la kadar gelinmifltir. Ali fiîr Nevâyî’nin
Mecalisü’n-nefais’i ile bafllayan fluara tezkirecili¤
i gelene¤inin Son As›r Türk fiairleri ile
son örne¤i verilmifltir.
Nail Tuman’›n as›l flöhretini sa¤layan eseri Tuhfe-
i Nailî’dir. Eser, 1949’da tamamlanm›flt›r. Tuman,
Tuhfe’de, fluara tezkireleri baflta olmak üzere,
75 kaynak eserdeki bilgileri tarayarak, flairlerin
biyografilerini alfabetik s›ra ile ve sistematik
olarak özetlemifl, biyografik kaynaklarda zikredilmeyen,
fakat kütüphanelerde kendisinin tespit
etti¤i flairleri de eserine alm›flt›r. Biyografilerde
özellikle flairlerin ad, lakap ve mahlaslar›n›,
1
NAM A
Ç
2
NA M A Ç
3
NA M A Ç
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 143
meslek ve görevlerini, eserlerini, do¤um ve ölüm
tarihleri ile yerlerini belirtmeye özen göstermifl,
bu konuda çeliflen bilgilere dikkat çekmifl, do¤-
ru olan› kaydetmifltir. fiairlerin fliirlerinden örnek
beyitler zikrettikten sonra, flairlerle ilgili bilgileri
ald›¤› kaynaklar›, cilt ve sayfa numaralar›n› belirterek
göstermifltir. Böylece, bir flairle ilgili olarak,
daha ayr›nt›l› bilgiye ulaflmak isteyen araflt›rmac›
lara kolayl›k sa¤lam›flt›r. Her biyografiden sonra
ilgili eserleri cilt ve sayfa numaras›yla anm›flt›r.
Yazar, her zaman eserlerin tam ad›n› yazmamakla
birlikte, tutarl› bir k›saltma da kullanm›flt›r. Nail
Tuman’›n Tuhfe-i Nailî’yi kaleme al›rken yararland›¤›
kaynaklar›n bafl›nda tezkireler gelmektedir.
Yazar, tezkirelere girmeyen fakat kütüphanelerde
divanlarda fliirlerini gördü¤ü flairlerin biyografilerini
de eserine alm›flt›r. Bu biyografilerdeki
bilgiler do¤rudan flairin eserinden ç›kar›lm›fl
ve kütüphanelerde görülebilen eserlerinin künyesi
verilmifltir.
144 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Osmanl› flair ve âlimlerinin hâl tercümeleriyle manzum
eserlerinden örneklerin verildi¤i eser, yazar›n Hazine-i
Fünun mecmuas›nda ç›kan yaz› serisinin herhangi bir
kronolojik veya alfabetik tasnif yap›lmadan kitaplaflt›r›lm›
fl fleklidir.
1. Yukar›da özellikleri vurgulanan eser afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Osmanl› Müellifleri
b. Tuhfe-i Nailî
c. Kafile-i fiuara
d. Eslaf
e. Mecmuatü’t-teracim
2. Afla¤›dakilerden hangisi, sadece belli bir yörede
yetiflen flairlerin biyografilerini içeren tezkirelerden
biri de¤ildir?
a. Enisü’l-müsamirin
b. Güldeste-i Riyaz-› ‹rfan
c. Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba
d. Tezkire-i fiuara-y› Amid
e. ‹flkodra fiairleri
3. Afla¤›dakilerden hangisi Ali Emirî’nin eserlerinden
biri de¤ildir?
a. Cevahirü’l-müluk
b. Miratü’l-fevaid
c. Tezkire-i fiuara-y› Amid
d. Yemen Hat›rat›
e. Mecmuatü’t-teracim
Orta seviyede bir flair, usta bir münekkit olan flahs›n
as›l büyük yan›, hayat› boyunca toplam›fl oldu¤u paha
biçilmez de¤erde kitaplardan oluflan kütüphanesini, Fatih’te
kendi kurdu¤u Millet Kütüphanesi’ne ba¤›fllamas›
d›r. Onun önemli hizmetlerinden biri de Kaflgarl› Mahmut’un
o zamana kadar ele geçmeyen meflhur Divanu
Lügati’t-Türk adl› eserini bulmas› ve bilim âleminin hizmetine
sunmas›d›r. Bütün bu faaliyetleri aras›nda biyografi
ve tezkire türünde birçok eser kaleme alm›flt›r.
4. Yukar›da hakk›nda bilgi verilen tezkireci afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Mehmet Nail Tuman
b. ‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal
c. Ali Emirî
d. Arif Hikmet
e. Fatin
5. Afla¤›dakilerden hangisi ‹bnülemin Mahmut Kemal
‹nal’›n eserlerinden biri de¤ildir?
a. Vefeyat-› Rical
b. Türk Meflhurlar›
c. Devhatü’l-meflayih
d. Osmanl› Devrinde Son Sadrazamlar
e. Son As›r Türk fiairleri
6. Fatîn Tezkiresi’ne zeyl olarak yaz›lan Kemalüfl-fluara’n›
n yazar› afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Mehmet Nail Tuman
b. ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal
c. Ali Emirî
d. Arif Hikmet
e. Fatin
7. Nail Tuman’›n tezkire gelene¤i çerçevesinde yazd›¤›
eser afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Osmanl› Müellifleri
b. Kafile-i fiuara
c. Tuhfe-i Nailî
d. fiefkat Tezkiresi
e. Hamseler Katalogu
“Divân flairlerinin muhtasar biyografileri”ni ortaya koymak
amac›yla haz›rlanan eserde, tasavvuf ve âfl›k edebiyat›
na mensup flairlere hatta edebî bir eser kaleme almad›¤›
halde tasavvuf tarihinde önemli yeri olan baz›
kiflilere de yer verilmifltir. 6288 flairle gelene¤in en hacimli
tezkiresi olan eser, bütün bu özelliklerinden dolay›
Türk edebiyat› tarihiyle u¤raflan her araflt›rmac›n›n
vazgeçemedi¤i bir baflvuru kitab› niteli¤indedir.
8. Yukar›da hakk›nda bilgi verilen eser afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Osmanl› Müellifleri
b. Tuhfe-i Nâilî
c. Kafile-i fiuara
d. Mecmuatü’t-teracim
e. Eslaf
9. Afla¤›dakilerden hangisi 20. yüzy›l tezkirelerinden
biridir?
a. Tuhfe-i Nailî
b. Fatin Tezkiresi
c. Mecmuatü’t-teracim
d. Kafile-i fiuara
e. fiefkat Tezkiresi
Kendimizi S›nayal›m
7. Ünite - 20. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda Tezkire Gelene¤i 145
Tezkiresini Sâlim’e zeyl olarak haz›rlam›flt›r. Salim Tezkiresi’ne
hayatta iken girmifl flairler de al›narak bunlar›
n hal tercümelerinde sonradan meydana gelen de¤ifliklikler
gösterilmifltir. Ayr›ca Dârü’l-maarif, Mekteb-i
Maârif-i Adliyye, Bâyez›t Rüfldiyesi gibi devrin yeni e¤itim
kurumlar›ndan yetiflmifl seçkinleri gösteren kay›tlar›
ile yenileflme dönemi maarif tarihimize dair malzeme
vermifltir.
10. Yukar›da sözü edilen kifli afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Mehmet Nâil Tuman
b. ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal
c. Ali Emirî
d. Arif Hikmet
e. Fatin
1. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Faik Reflat- Eslaf” ile ilgili
bölümü yeniden okuyunuz.
2. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Mehmet Siraceddin-
Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba” ile ilgili bölümü
yeniden okuyunuz.
3. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ali Emirî- Tezkire-i fiuara-
y› Amid” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
4. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ali Emirî- Tezkire-i fiuara-
y› Amid” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
5. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹bnülemin Mahmut Kemal-
Son As›r Türk fiairleri” ile ilgili bölümü yeniden
okuyunuz.
6. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹bnülemin Mahmud
Kemal-Son As›r Türk fiairleri” ile ilgili bölümü
yeniden okuyunuz.
7. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Nail Tuman- Tuhfe-i
Nailî” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
8. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Nail Tuman- Tuhfe-i
Nailî” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
9. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Nail Tuman- Tuhfe-i
Nâilî” ile ilgili bölümü yeniden okuyunuz.
10. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “20. Yüzy›l Türk Edebiyat›
nda Tezkire Gelene¤i” ile ilgili bölümü yeniden
okuyunuz.
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde 1
‹bnülemin’in Son As›r Türk fiairleri ile Nail Tuman’›n
Tuhfe-i Nailî adl› eserlerinin geleneksel tezkire anlay›fl›
ile modern biyografi özelliklerini ayn› anda tafl›d›¤›n›
ö¤renmifltik. Nail Tuman ise flairler hakk›ndaki bilgileri
özellikle eski tezkirelere dayanarak verir. He iki yazar,
daha önceki tezkirecilik anlay›fl›nda yer almayan bilgilerin
kaynaklar›n›, cilt ve sayfa numaralar›n› belirterek
göstermifltir. Böylece, bir flairle ilgili olarak, daha ayr›nt›
l› bilgiye ulaflmak isteyen araflt›rmac›lara kolayl›k sa¤-
lam›flt›r. Her biyografiden sonra ilgili eserleri cilt ve sayfa
numaras›yla anm›flt›r. Nail Tuman’›n Tuhfe-i Nailî’de
biyografilerdeki bilgileri do¤rudan flairin eserinden ç›-
karmay› da denemifltir. Ayr›ca eski tezkire gelene¤inde
olan latife diyebilece¤imiz espri, hikâye ve anekdotlar›
eserine biyografilerine almam›flt›r. Böylece sonradan
gelen edebiyat tarihçisine laz›m olacak gerekli olan veya
olmayan bilgileri ay›klama yoluna gitmifltir.
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
146 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S›ra Sizde 2
Bu yüzy›lda modern biyografiye geçiflin son ve en güçlü
çal›flmalar›, ‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal’›n Son
As›r Türk fiairleri ile Nail Tuman’›n Tuhfe-i Nailî adl›
eseridir. ‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal, yaflayan flairleri
de eserine al›r. Nail Tuman ise flairler hakk›ndaki bilgileri
özellikle eski tezkirelere dayanarak verir.
Yararlan›lan Kaynaklar
Faik Reflat Bey, ‹hya Efendi Hafîdi. (1314). Nevsâl-i
Asr, ‹stanbul.
Aksakal, A. (1984). “Ölümünün 60. Y›l›nda Kitap Dostu
Ali Emirî Efendi”, Türk Kültürü, (XXII/250), s.25-28.
Akyüz, K. (1979). Modern Türk Edebiyat›n›n Ana
Çizgileri, Ankara: ‹nk›lâp Kitabevi.
Ali Emirî. (1327-28). Tezkire-i fiuara-y› Amid, (1. cilt,
elif-ze harfleri aras›), ‹stanbul: Matbaa-Amid.
Alt›nay, A. R. (1340). “Ali Emirî Efendi-Hayat ve Âsâr›”,
Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuas›, (1/78),
s.45-51.
Arslan, M. (1994). Mecma-› fiuara ve Tezkire-i Üdeba-
Mehmet Siraceddin, Sivas:Dilek Matbaac›l›k.
Arslan, M. (1993). “Ali Emirî ve Tezkire-i fiuara-y› Amid”,
Yedi ‹klim, (3/35), s.70-77.
Beysano¤lu. fi. (1959). Diyarbak›rl› Fikir ve Sanat
Adamlar›, C. 2, ‹stanbul: Diyarbak›r’› Tan›tma Derne¤
i Neflriyat›.
Bursal› Mehmet Tahir. (1338). Osmanl› Müellifleri, C.
2, ‹stanbul: Matbaa-i Amire.
Çavuflo¤lu, M. (1988). “Son fiuara Tezkiresi ve Yazan
Hakk›nda”, Son As›r Türk fiairleri, C.l, ‹stanbul:
Dergâh Yay›nlar›.
Ertem, R. (1981). “‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal”, TDEA.,
‹stanbul, C. 4, s.382-384.
Esen, M. (1959). “Alî Emirî Efendi”, ‹stanbul Ansiklopedisi,
C. II, ‹stanbul: Nurgök Matbaas›, s.659-662.
Faik Reflat, (1326). Kemal ile Muharebemiz, ‹stanbul.
Faik Reflat, (Tarihsiz). Eslâf, (Haz.: fiemseddin Kutlu),
‹stanbul: Tercüman 1001 Eser Dizisi.
Gövsa, ‹.A. (1949). Türk Meflhurlar›, ‹stanbul: Yedigün
Matbaas›.
‹nal, ‹.M.K. (1955). Son Hattatlar, ‹stanbul: Maarif Matbaas›.
‹nal, ‹.M.K. (1988). “Kendime Dair”, Son As›r Türk fiairleri
(Kemâlüfl-fluara), ‹stanbul: Dergâh Yay›nlar›.
‹sen, M. K›l›ç,F., Aksayak ‹.H., Eyduran, A. Durmufl, M.,
(2009), fiair Tezkireleri, Ankara: Grafiker Yay›nlar›.
‹z, F. (1960). “Ali Emirî”, Encyclopedia of Islam, Leiden.
Karateke, H.T. (1994). ‹flkodra fiairleri ve Ali Emirî’nin
Di¤er Eserleri, ‹stanbul: Enderun Kitabevi.
Kaya, R. (2009). “Tuhfe-i Nâilî’de fiair Kimlikleri”, Turkish
Studies International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish
or Turkic. (4/2), s.761.
Koçu, R.E. (1971). “Faik Reflat Bey”, ‹stanbul Ansiklopedisi,
C. 10, ‹stanbul: Yaylac›k Matbaas›.
Kreiser, K. (1993). “Ali Emirî (1858-1924)-ein türkischer
Bürokrat und ‹ntellektueller im lemen”, Studies in
Oriental Culture and History, Festschrift for fialter
Dostal ed. A. Gingrich, Frankfurt a.M. Peter Lang,
199-221.
Levend, A. S. (1984). Türk Edebiyat› Tarihi, Ankara:
Türk Tarih Kurum Yay›nlar›.
Mehmet Siraceddin. (1325). Mecma-› fiuara ve Tezkire-
i Üdeba, ‹stanbul: Matbaa-i Kütüphane-i Cihan.
Rasim, A. (1924). Muharrir, fiair, Edîb, ‹stanbul: Kanaat
Kitaphanesi.
Tatc›, M. (2011). “Tuhfe-i Nâilî ve Unutulmufl Bir Biyografi
Yazar›: Mehmet Nâil Tuman”, Mustafa ‹sen Ad›-
na Uluslararas› Sempozyum Klasik Türk Edebiyat›
nda Biyografi Bildiriler. Ankara: AKM Yay›nlar›,
s.603-608.
Tayflî, M. S. (1988). “Ali Emirî Efendi”, ‹slam Ansiklopedisi,
C. I, ‹stanbul: Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Tuman, M. N. (2001). Tuhfe-i Nailî, (Haz.: Mustafa Tatc›-
Cemâl Kurnaz), Ankara: Bizim Büro Yay›nlar›.
Yazar, B. (1938). Edebiyatç›lar›m›z ve Türk Edebiyat›,
‹stanbul: Kanaat Kitaphanesi.
Yüksel, S. (1997). “Faik Reflat’›n Tahkiyeli Eserleri”, Türklük
Bilimi Araflt›rmalar›, Sivas, (5), s.371-390.
Baflvurulabilecek Kaynaklar
‹pekten, H. (1991). Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan
Türkçe fiuara Tezkireleri, Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›.
‹sen, M. (2010). Tezkireden Biyografiye, ‹stanbul: Kap›
Yay›nlar›.
‹sen, M. vd. (2011). fiair Tezkireleri, Ankara: Grafiker
Yay›nlar›.
Macit, M. (2011). “Modern Biyografi Yaz›m›nda Tezkirecili¤
in ‹zleri”, Mustafa ‹sen Ad›na Uluslararas›
Sempozyum Klasik Türk Edebiyat›nda Biyografi
- Bildiriler, Ankara: AKM Yay›nlar›, s.483-492.
Sözlük 147
A
ABDAL: Eskiden gezgin dervifllere verilen ad.
AB-I HAYAT: ‹çeni ölümsüz k›lan su. ‹skender'le H›z›r'›n karanl›
klar ülkesinde aramaya ç›kt›klar›, ‹skender'in bulamay›
p geri döndü¤ü ve H›z›r'›n bulup içerek ölümsüzlü-
¤e kavufltu¤u su.
ACEM: Bu kelime ‹ran ve ‹ranl› anlam›nda kullan›lm›fl olsa da
kapsam› epey genifl tutulmufltur. Bu bak›mdan Acem
olarak tan›mlanan flah›slar›n hepsinin gerçekte ‹ranl› olduklar›
n› düflünmemek gerekir.
ACEM‹ O⁄LANI: Yeniçeri oca¤›nda hizmet ettirilmek üzere
tutsaklardan, ya da devflirme yoluyla hristiyanlardan toplanan
çocuklara verilen ad.
AKS: Dil ve hünere ba¤l› sanatlardand›r. Tard ü aks diye de
an›l›r. Bir m›sra veya cümledeki kelimelerin yerleri, anlam
verecek flekilde de¤ifltirilerek tekrarlanmas› sanat›d›r.
AKSÂM-I FÜNÛN: fiiirin bölümleri
AR‹STO: Meflhur Yunan filozofu. Eflatun'un talebesi idi.
ARPALIK: Osmanl› döneminde emekli olan ya da görevinden
al›nan memurlara maafl karfl›l›¤› olarak verilen fley.
ASAF: Süleyman peygamberin veziri. Asaf bin Berhiya. Kuran'da
ve Ahd-i Atik'te geçer.
ATTAR: Güzel kokular, i¤ne iplik vs. satan.
AYET: Kuran'›n surelerini meydana getiren, manaca birbirine
bitiflik ibare ve cümleler.
B
BAH‹R: Aruz ahenginin ana makamlar›ndan her biri. Bu bahirlerin
hepsi on dokuz tanedir.
BATINÎ ‹L‹M: Zahirî ilimlerin z›dd›. Tasavvuf bat›nî ilimlerden
biridir. Mutasavv›flarca bât›n, zâhirden daha önemlidir.
Bât›n, gizli görülmeyen, iç, içyüz ve iç anlam manalar›
na gelir.
BEDEHfiAN: Amuderya nehrinin yukar› mecras›n›n sol sahilindeki
da¤l›k memlekettir. Çok zengin lal (yakut) madenlerine
sahip olan m›nt›kadan ç›kar›lan yakutlar ortaça¤
larda bütün müslüman ülkelerde meflhurdu. Bugün
bu madenlerin bulundu¤u m›nt›ka Buhara'ya tabidir. Eski
fliirde Lal-i Bedahflân bu münasebetle an›ld›¤› gibi lali
Bedahiflânî tabiri de mecazen flarab› veya sevgilinin dudaklar›
n› ifade eder.
BEDÎ: Güzel söz söyleme ve yazma anlam›na olan Belâgat biliminin
bir dal› olup “mecazlar bilgisi”dir. Anlat›m›n süslenmesinden
ve mecazlar›n türlü soylar›ndan söz eder.
BED‹H‹YYE: Kalem ve k⤛t kullan›lmadan, önceden yaz›p düzeltmeden
irtical yoluyla söylenmifl manzume demektir.
BELÂGAT: Söz söyleyenin ya da yaz› yazan›n güzel sözleri
biraraya dizmekteki gücü. Dili do¤ru kullanmak yoluyla
konuya uygun bir anlat›m› bu güzellikle uyuflturma gücü.
Edebiyatta anlat›mda ak›c›l›k ve düzgünlük.
BELÎ⁄: Fasih ve düzgün söz söyleme.
BERÂT: Eskiden rütbe, niflan ve imtiyaz verildi¤ini bildiren
ferman.
BEYAN: Belli ve aç›k olma, belli ve aç›k k›lma; edebiyatta
ilimlerden biri. Ayn› düflünceyi anlatmak için kullan›lan
yollar› ve bunlardaki aç›kl›¤› inceleyen ilim dal›. Anlat›-
m›n bu anlamda anlafl›lan aç›kl›¤›, benzetme, mecaz, istiare
ve kinaye ile de¤iflti¤inden beyan›n konusu bu anlat›
m yollar›d›r.
BEY‹T: Ayn› vezinde iki m›sradan teflekkül eden sözdür.Divan
fliirindeki naz›m birimi beyittir. Beyit kafiyeli olursa
murassa ad›n› al›r.Kafiyeli olmayan beyte ferd veya müftret
denir.
BEYLERBEY‹: Osmanl› imparatolu¤unun idare teflkilât›nda
büyük eyaletlerin bafl›ndaki asker ve sivil ve en büyük
buyruk sahibine verilen unvan.
BÜLEGÂ: Beli¤ kifliler. Belagat kurallar›na uygun söz söyleyen
kiflilere denir. Belagat de sözün aç›k ve duruma uygun
kullan›lmas› anlam›ndad›r.
C
CA‹ZE: fiairlerin ve yazarlar› yazd›klar› fliirlere ya da eserlere
karfl›l›k ald›klar› para ve arma¤an:telif ücreti.
CÂM-I CEM: Cem'in kadehi. fiarap Cem'in zaman›nda yap›lm›
fl ve kadehi de o icat etmifltir.Tasavvufta bu kadeh gönüldür.
CEMfi‹T: ‹ran mitolojisine göre, yedi yüz veya bin y›l yaflam›fl
olan bir hükümdard›r. Gerçekte bir Hint mabudu olup
‹ran mitolojisine hükümdar olarak geçmifltir. Pifldadiyan
sülâlesinin dördüncü hükümdar›d›r. Tanr›l›k iddias›na
kalk›flm›fl, halk kendisinden bezmifl ve neticede Hind'e
kaçm›flt›r. Edebiyatta kadehi meflhurdur. Di¤er ad› Cemflid.
C‹NAS: Söyleniflleri bir, manas› ayr› olup bir ibarede bulunan
kelimelerin meydana getirdi¤i sanatt›r.
D
DAH‹L: Osmanl› medreselerinde e¤itim aflamalar›ndan birinin
ad›. ‹lk e¤itime karfl›l›k gelen medreseler.
DAK‹K: ‹ncelik. Düflünceye ait hünerdir. Bu türdeki ifadeleri
anlamak insana zevk verir.
Sözlük
148 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
DAN‹fiMEND: Fatih Sultan Mehmet'in Fatih Camii'nin do¤u
ve bat› taraflar›na yapt›rd›¤› ve Sahn medreseleri de denilen
yüksek ö¤retim okullar›n›n ö¤rencilerine verilen
ad.
DÂRÜfifi‹FÂ: fiifa yurdu, sa¤l›k yurdu, timarhane.
DEFTERDÂR: Osmanl› Devletinin maliye ve hazine ifllerini
yürüten görevli.
DER-KENÂR: Kenarda olan. El yazmas› eserlerde sayfan›n
kenar›na konuyla ilgili eklemeler.
DERV‹fi: As›l manas› dilenci ve fakirdir. Sufilerce dünyadan
yüz çeviren, ömrünü ibadet ve riyazetle geçiren, Allah'a
yönelmifl kimseye denir.
DEVÂT: Divit, hokka ve kalem mahfazas›n› bir arada görmek
üzere kullan›lan yaz› tak›m›. Mürekkep konulan hokka,
kalem koymaya mahsus olan k›sm›n bafl taraf›n›n yan›na
yap›fl›kt›r.
D‹BACE: Bir kitab›n önsözü, mukaddime.
D‹VAN: Klasik Türk Edebiyat›'nda bir flairin bütün manzumelerini
biraraya topalay›p s›raya koydu¤u kitap. Divan›
olan flairlere “Divan Sahibi” ad› verilir. Bu tabir divan
olacak kadar çok fliir fliir yazm›fl flairleri de içine al›r. Belli
ölçüler çerçevesinde meydana getitlmifl divana da “müretteb
divan” denilir.
DÖRT UNSUR (ANSIR-I ERBAA): Varl›k âlemini meydana
getiren say›sal karfl›l›klar› kolayca ak›lda tutabilmek için
oluflturulan sekiz kelimenin ilki.Ebcet hesab›na göre düzenlenmifl
bir tarihte, ibareyi meydana getiren harflerin
say› de¤erleri toplanarak olay›n meydana geldi¤i hicrî
tarih tespit edilir.
E
EDA: Tezkirelerde flairlerin ve fliirlerin de¤erlendirilmesinde
çok s›k kullan›lan bir tabirdir. Genellikle elfaz ve eda
birlikte kullan›l›r. Tarz ve üslûp anlamlar›na gelir.
EVRAK: Yapraklar, belgeler anlam›na gelmekle birlikte kitap
anlam›nda da kullan›l›r.
F
FASIL: Bölüm
FAS‹H: Güzel, düzgün ve aç›k konuflan; iyi söz söyleme kabiliyeti
olan.
FEN: Hüner, marifet, ilim, sanat
FERÎDUN: ‹ran mitolojik tarihinde Pifldadiyan sülâlesinin alt›
nc› hükümdar›d›r. Cemflit'in torunudur.Gâve adl› bir
demircinin yard›m›yla Dehhâk'› yok etmifl ve ‹ran ülkesine
hakim olmufltur. Feridun ihtiyarlay›nca, ülkesini üç
çocu¤u aras›nda taksim etmifl. Benzetme yoluyla kuvvetli
hükümdar anlam›na gelir.
FERMAN: Emir, buyruk, padiflah taraf›ndan verilen yaz›l› emir,
buyruk.
FESAHAT: Sözü teflkil eden kelimelerin her birinde o kelimelerden
müteflekkil sözde, laf›z, mana ve ahenk itibariyle
kusur bulunmamakt›r.
FESÂHAT-I L‹SÂN: Sözün do¤rulu¤u.
FETVA: Bir olay üzerine hüküm bildiren veya hüküm koyan,
k›saca güçlükleri çözen kuvvetli cevap. Fetva verme yetkisi
olan bir fleriat bilgininin, tatbik edilmesi gereken
hüküm niteli¤inde olmaks›z›n bir soru üzerine verdi¤i
karfl›l›k.
G
GAZEL: Divan Edebiyat› naz›m flekillerinden biri. ‹lk beytin
dizeleri kendi aralar›nda kafiyeli, sonraki beyitlerin ikinci
dizeleri ilk beyitle kafiyelidir. Beyit say›s› befl-on befl
aras›nda de¤iflir. Konusu aflk, flarap ve kad›nd›r.
GÜL‹STAN: ‹ranl› flair Sadi-i fiirazî'nin ünlü eseri. Mensur olarak
kaleme al›nan eserin çeflitli yerlerine manzum k›s›mlar
da serpifltirilmifltir.
H
HÂFIZ: fiiraz'da do¤mufl 14. yüzy›l›n meflhur Fars flairidir.
HAKÎR: Eski metinlerde yazarlar, isimlerinin yerine kendi nefislerini
kötüleyecek ifadele kullan›rlar. Hakir, bende ve
rak›mulhuruf gibi. Hakir, de¤ersiz anlam›ndad›r.
HALVET: Yaln›zl›k, biriyle bafl bafla olma, fleyhin emri ve uygun
görmesiyle derviflin dar ve karanl›k bir yere çekilip
kapanarak kendini ibadete vermesi.
HAMSE: Mesnevi flekliyle yaz›lm›fl befl kitaptan ibaret tak›m
demektir ki böyle bir eser meydana getirmifl olanlara
“hamse sahibi” derler.
HAR‹Ç: Osmanl› medreselerinde e¤itim aflamalar›ndan birinin
ad›. Orta e¤itime karfl›l›k gelen medreseler.
HÂRÛT: Büyücülük yapt›klar› için cezaland›r›larak Babil'de
bir kuyuya bafl afla¤› as›lan iki melekten biridir. Di¤eri
de Marut'tur.
HAT‹ME: Sonuç
HEVÂ: Arzu, nefsin istekleri.
HITÂ: Do¤u Asya'da yeri ve s›n›r› kesin olarak bilinmeyen
bir bölgenin ad›. Asl›nda X. as›rda bölgeyi iflgal eden
bir Mo¤ol kabilesinin ad›d›r. Nâfe ad› verilen misk ceylanlar›
n›n buralarda bulundu¤u söylenir. fiark edebiyat›
nda saça ve hatta benzetilen misk (siyahl›¤›ndan ötürü)
hemen daima H›ta, Hoten ve Çin kelimeleriyle birlikte
kullan›lm›flt›r. Ayr›ca bu bölge, güzelleriyle de an›ld›¤›
gibi, bazan hata, H›ta kelimelerinin mânâlar› ile de
oyun yap›l›r.
Sözlük 149
HIZIR: Nebilerdendir. Hz. Musa ile konuflmas› ve ‹skender ile
karanl›klar ülkesine gidip âb-› hayât› aramas› meflhurdur.
Sonunda o, bu suyu bulmufl ve ölümsüzlü¤e kavuflmufl,
‹skender ise bulamam›flt›r.
H‹LAT: Hükümdar›n, gönlünü hofl etmek, mükafatland›rmak
istedi¤i bir kimseye, ya da kendisine yeni ve yüksek bir
görev verilmifl olan birine verdi¤i de¤erli giyecek.
H‹LYE: Süs, zinet, cevher, güzel s›fatlar, güzel yüz.
HUBB-‹ ÂL: Hz. Peygamber'e, onun soyuna ve ümmetine duyulan
sevgi.
HUCCET: Bürhan, delil, makbul senet, tan›k, senet; hakim taraf›
ndan düzenlenen belge; geçerli senet, geçerli belge;
bir mahkemece verilen ilam; mahkemde kad› taraf›ndan
verilen hükmü gösteren ilam.
HURÛF‹L‹K: Tanr›'y›, insan› ve genel olarak varl›¤› harfler ve
say›larla aç›klayan bir tarikat. Kurucusu Fazullah Hurûfî'dir
(ö.1394). Tarikat XVI. yüzy›l sonlar›nda Anadolu'da
da yay›ld›. Hareketin Türkler aras›nda yay›lmas›nda Nesimî'nin
lirik fliirleri etken oldu.
HUSREV: Sasanî sülalesinden meflhur Nuflirevân'›n torunu ve
Hürmüz'ün o¤ludur. Husrev ü fiirin veya Ferhad u fiirin
hikâyesinin kahraman› olan Husrev budur. fiirin'le buluflmas›,
sazende, hanende ve sâkilerle birlikte tertip ettikleri
zevk ve e¤lence meclisleri hikâyede önemli yer
tutar. Bu yüzden edebiyatta Husrev bezm ile birlikte an›lmaktad›
r. Ayr›ca adaletli hükümdar, padiflahl›k, flevket
ve azamet gibi mânâlar› da vard›r.
HÜMA: Asl›nda bir masal kufludur. Eskilere göre hiç kalkmayan
karlar bölgesinde yaflar. Gölgesi bir insan›n üstüne
düflerse o adam›n taç giyece¤ine alamet say›l›r. Hümây›
bile bile öldüren kimsenin k›rk gün içinde ölece¤ine inan›
l›r. Ayaklar› yoktur, hafif bir kufltur. Daima havalarda
uçar ve hiç konmadan hep havalarda yaflar.
HÜSN-‹ HAT: Güzel yaz› yazma sanat›
I-‹
IfiIK: Bat›nî tarikatlarda mensup dervifl.
‹CÂZ-fi‹ÂR: Dinleyeni veya okuyan› hayrette b›rakacak tarzda
fliir söyleme.
ÎHAM: Bir m›sra yada beyitte birden çok anlaml› olan bir kelimeyi
en uzak anlam›n› da amaçlayarak kullanma sanat›.
‹LM-‹ LEDÜN: Allah'›n s›rlar›na ait mânevi bilgi, gayb ilmi.
‹NfiÂ: Nesir alan›nda eser kaleme almak.
‹NfiA: Sözlük anlam› yapma, yaratmad›r. Genel olarak düzyaz›
ile verilmifl eserlere denir. ‹nfla yazan münflî, bunlar›n
topland›¤› mecmualara münfleat ad› verilir.
‹NfiAD: Sözlük anlam› yüksek sesle fliir okumak demektir. fiiiri
ahengine, veznine uygun olarak içerdi¤i duyguyu da
katarak okumak demektir.
‹NT‹HÂB: Seçme
‹RAB: Arapça'da, kelime sonlar›ndaki harekelerin de¤iflmesi
olay›.
‹RC‹Î: Fecr suresinde geçen “dön” ayeti. fiairler, ölümle ilgili
konulara gelince bu ayeti iktibas ederler.
‹REM BA⁄I: Ad kavminin Yemen'de Sana ile Hadramut aras›
nda kurduklar› baflkenttir. Bu flehir, bak›ml› ve güzel
bahçeleriyle ünlü oldu¤undan daha sonra edebiyatta,
güzel, mamur yer anlam›nda kullan›lm›flt›r.
‹SKENDER: Makedonya hükümdar› Filib'in o¤lu. Aristo'nun
talebesi idi. Babas›n›n ölümünden sonra tahta geçti ve
Yunanistan'daki ayaklanmalar› bast›rd›ktan sonra, ‹ran
üzerine sefere ç›kt›. Dara'y› yenerek, ‹ran'› bafltan bafla
zabt etti. Her yere yan›nda bir bilginler kafilesi ile birlikte
gidiyordu. M›s›r'a kadar uzan›p orada ‹skenderiye flehrini
kurdu. Daha pek çok yeri ele geçirdikten sonra M.Ö.
323 senesinde fliddetli bir s›tmaya yakalanarak öldü. Fetihleri
ile meflhurdur. Zü'l-Karneyn lakab› ile an›lan ve
hikâyesi Kur'an'da da anlat›lan ‹skender baflkad›r. Bu zat›
n kim oldu¤u hakk›nda çeflitli rivayetler ve ihtilaf vard›
r. Zü'l-karneyn kelimesi, Kur'an'›n aç›klamas›ndan anlafl›
laca¤› gibi, flarka ve garba sahip, büyük cihangir demek
olur. Bu mânâ ile de çok eski zamanlardan beri, bir
çok büyük hükümdara lakap olarak verilmifltir. H›z›r'la
âb-› hayât› arad›¤›, fakat karanl›klar diyar›na gidemedi¤i
için bulup içemedi¤i de rivâyetler aras›ndad›r. Edebiyatta
haflmet, mülk ve saltanat gibi âlâkalarla ve bu münasebetler
gözetilerek an›l›r.
‹ST‹ARE: Benzetmeyi meydana getiren benzeyen ve benzetilenden
birinin söylenmemesi ile yap›lan söz sanat›.
K
KADI: Hakim, yarg›ç. Halk aras›nda ç›kan anlaflmazl›klar› kesip
atmak, hükme ba¤lamak için devletçe görevlendirilmifl
ayl›kl› kimse.
KÂFUR: Bir türlü hofl kokulu bitkinin ad›d›r. Çiçe¤i papatyan›
nkine benzer, kafur otu da denir. Bu adla an›lan güzel
bir koku; Hind Denizi'nde ve Çin da¤lar›nda yetiflen bir
a¤açtan ç›kar, rengi önce k›rm›z› oldu¤undan suyu uçurularak
beyazlat›l›r.
KALB: Bir kelimenin harflerinin yerini de¤ifltirerek yap›lan cinas.
Bir m›sray› ya da cümleleri tersinden okuyarak da
kalb sanat› yap›l›r. Buna kalb-i müstevi denir.
KALENDER: Kalender yada Kalenderî ad›nda biri taraf›ndan
kuruldu¤u söylenen bir tarikata ba¤l› olan dervifller. Bunlar
gezici olup belli oturacak yerleri ve belli tarikat kurallar›
olmayan, dinin emirlerine ve toplumun geleneklerine
riayet etmeyen serâzâd dervifllerdir.
150 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
KAS‹DE: Divan edebiyat› naz›m flekillerinden birinin ad›. Kafiyelenifli
gazel gibidir. Beyit say›s› dokuz ile yüz aras›nda
de¤iflir. Kasidenin as›l konusu övgüdür.
KAZASKER: Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nda kad›lar›n bafl›. Devletin
kuruluflunda bir tek kazasker vard›. Fâtih zaman›nda,
1481 y›l›nda Anadolu ve Rumeli kazaskeri olmak
üzere iki oldu. Kazaskerler divan üyeleri idiler ve fler'î ifllere
bakarlard›.
KITA: Ayn› vezinde iki beyitten ibaret naz›m parças›d›r.
K‹NÂYE: Amac› kapal› bir flekilde anlatma. ‹ki anlama gelecek
bir sözü mecaz yönüyle anlafl›larak flekilde kullanma
sanat›.
KUTUP: Ermifl kifli, ça¤›n›n en büyük ermifli.
KÜLHAN: Hamamlarda suyu ›s›tmak için atefl yak›lan yer, hamam
oca¤›.
L
LALE-‹ NUMAN: Lale çeflitlerinde biri, da¤ flakay›k›.
LUGAZ: Manzum bilmece. Konu edilen fleyin özelliklerini söyleyerek
ne oldu¤unun bilinmesini istemek amac›yla düzenlenen
fliir.
M
MAÂNÎ: Lügat ve sentaks meseleleriyle, sözün maksada uygunlu¤
undan söz eden bilim.
MAHLAS: Bir flairin as›l ad›ndan baflka fliirde kulland›¤› isim.
fiairin ad›n›n geçti¤i beyte ise mahlas beyti veya beyt-i
tahallüs ad› verilir.
MAKTÂ: Gazel ve kasidenin son beytine verilen ad.
MÂN‹ (-‹ Ç‹N): Meflhur bir ‹ranl› ressam›n ad›d›r. Peygamberlik
iddas›nda bulundu ve sanat› mucize gibi kullanarak
halk› kendisine uymaya ça¤›rd›. Sasaniyan hükümdarlar›
ndan Erdeflir-i Babegan, hile ederek, ona ve etraf›ndakilere
alâka ve hürmet göstermek suretiyle ortaya ç›kmalar›
n› sa¤lad›. Sonra da alimlerini toplayarak sap›kl›klar›-
n› ortaya koydu. Tövbe davetini kabul etmeyince,derisi
yüzüldü ve içi saman doldurmak suretiyle as›ld›.Erjenk
isimli bir resim albümü oldu¤u söylenir.
MANSÛR: Hallâc-› Mansûr. As›l ad› Ebu'l-Mugîsü'l-Hüseyn bin
Mansûrru'l-Beyzâvî olup ‹ran'›n Tûr kasabas›nda do¤du.
(1453/1516). Tasavvufta ilerleyerek fenafillaha ulaflt›.
Ene'l-Hakk (Ben Hakk›m) dedi¤i için hapse at›ld›, sonrada
idam edildi.
MÂRUT: Bkz. Hârût
MATLÂ: Kaside ve gazelin ilk beyitlerine verilen ad.
MAZMÛN: Anlaml›; cinasl›, nükteli, sanatl› söz; iflaretlerle,
imalarla anlat›lan fley. Klifle ibare.
MERS‹YYE: Birinin ölümü üzerine duyulan ac›y› anlatmak
için yaz›lan manzumeye denir. Halk edebiyat›ndaki a¤›t
karfl›l›¤›d›r.
MEV‹ZE TARZI: Ö¤üt ve nasihat eder mahiyyetde yaz›lan fliir,
didaktik manzume.
MEVLÂNÂ: Efendimiz, dost ve arkadafl anlamlar›na gelen kavram.
MEVLEV‹YET: ‹lmiye yolunda mevleviyyet bir ›st›lah olarak
kad›l›k demektir. Mevleviyyet bafll›ca üç derecedir; Mahreç,
Bilad-› Hamse, Hâremeyn.
M‹RÎ: Beylik, devlet hazinesine ait, devlet hazinesi.
MÎR-ZÂDE: Emirzâde'nin k›salt›lm›fl flekli. ‹ranl›larda bir asalet
unvan›d›r. Bey o¤lu anlam›na gelir. Kelimenin sonuna
gelirse nesepçe büyüklü¤e delalet eder. Bafl›na gelirse
“efendi,bey” anlamlar›n› tafl›r.
MOLLA: Müderrislikten sonra kad›l›k pâyesini kazanan ulemâ
hakk›nda kullan›l›r bir s›fat. Özellikle birinci s›n›f kad›lar
için kullan›l›rd›. Süleymaniye müderrisli¤inden kad›l›k
mesle¤ine geçenlerden üç yüz akçadan yukar› kad›l›¤a
tayin olunanlara bu unvan verilirdi. Toplumca yeri yüksek
olan kifli.
MUAMMÂ: Hallinden isim ç›kan manzum,nadiren de mensur
bilmece. Sonucundan sadece insan ismi ç›kar. Lügazdan
fark› budur.
MUÎD: Medreselerde müzakerecilik edenler. ve müderris yard›
mc›s› mertebesinde bulunanlar hakk›nda kullan›lan bir
terimdir. Muîdler müzakerecidirler.
MUKADD‹ME: Önsöz, girifl
MURABBÂ: Divan edebiyat› naz›m flekillerinden biri. Ayn› vezinde
dörder m›sral›k bendlerinalt alta s›ralanmas›ndan
meydana gelmifl bir naz›m fleklidir.
MUSAH‹P: Padiflahlar›n daha çok kendilerini e¤lendirmek
için hizmetlerinde bulundurduklar› adamlar. Musahipler
bilgili, sözünden ve sohbetinden zevk al›nan ve yararlan›
lan zarîf, nüktedân, haz›r cevab kiflilerdi.
MUSAMMAT: Divan fliirinde bendlerden kurulan naz›m flekillerinin
genel ad›.
MUSANNA: Sanatl› ve anlafl›lmas› zor beyitler.
MÜDERR‹S: Yüksek ö¤retim yapan Sahn ya da Süleymaniye
medreselerinden birini tamamlad›ktan sonra medreselerden
birinde ders okutma yetkisi kazanm›fl olan kifli.
MÜFRED: Kafiyesiz beyte verilen isim.
MÜFTÎ: Bir flehir yada kasabada din ifllerinin bafl›nda bulunan
kimse, din ifllerinde hakem durumunda olup bunlara dair
fetvâ veren din görevlisi.
MÜLAZIM: E¤itimini tamamlad›ktan sonra memuriyete atanmadan
önce staj yapan kimse.
Sözlük 151
MÜLEMMÂ: ‹slam edebiyat›nda m›sralar› farkl› dillerde yaz›lm›fl
fliir. Mülemmalarda Türkçe'nin yan›nda daha çok Arapça,
Farsça kullan›lm›flsa da Rumca örneklere de rastlan›r.
MÜNECC‹M: Y›ld›zlar›n hareket ve vaziyetlerinden anlam ç›-
karan kimse. Gökyüzü bilimleriyle u¤raflan kifli.
MÜNfiEÂT: Eski edebiyat›m›zda küçük mensur yaz›lar› ve
mektuplar› bir araya getiren eserlere verilen ad.
MÜNfiÎ: Eskiden gayet iyi nesir yazan mânâs›nda kullan›l›r bir
tabirdir.
MÜRÂAT-I NAZÎR: Bir beyitte anlam birli¤ini sa¤layan kelimelerin
bir araya getirilmesi sanat›na denir. Tenasüp terimiyle
de ifade edilir.
MÜR‹D: Bir tarikat›n bafl›nda bulan; halk›, özellikle kendisine
ve tarikat›na ba¤l› olan do¤ru yola ileten, onlara tarikat›
n âdâb›n› ö¤reten kimse.
MÜTEFERR‹KA: Osmanl› Devletinde hademe s›n›f›ndan olan
ve çeflitli hizmetlerde kullan›lan görevli.
MÜTEfiÂB‹H: Kur'an'da zor anlafl›lan ya da hiç anlafl›lmayacak
kadar kapal› olan âyetler.
MÜTEVELL‹: Vak›f ifllerini, vâkfiyedeki flartlar ve fleriat hükümleri
içinde görüp yürütmek üzere, kad›larca tayin
edilmifl görevli.
N
NAAT: Peygamberimizin çeflitli faziletlerini övmek üzere yaz›-
lan maznume.
NAKKAfi: Nak›fl çizen, nak›fl vuran boyac›, süs ve tasvir yapan;
ya¤l› boya iflleyen, ressam, renkli resim ve süsleme
yapan sanatç›.
NAZ‹RE: Bir flairin manzum bir eserine, özellikle gazeline, di-
¤er bir flair taraf›ndan, ayn› vezin ve kafiyede olmak üzere
yaz›lan fliirdir. Bu ifl yapmaya tanzir denir.
NAZM: Mahlas beyti olmayan gazele denir. Ayn› zamanda
manzum veya fliir kelimesini de karfl›lar.
NEDÎM: Padiflahlar›n yak›n›, onlarla arkadafll›k eden, içki ve
e¤lence zamanlar›nda onlarla sohbet eden kimse.
NUfi‹REVAN: Sasanilerden I. Husrev'in ünvan›. 531'den 579'a
kadar saltanat sürmüfl ve adaleti ile flöhret bulmufltur. Bu
yüzden ekseriya adil s›fat› ile an›l›r.
P
PENC-GENC: Befl Hazine. Nizamî'nin hamsesi karfl›l›¤› kullan›l›r.
R
RAKIMULHURUF: Ad› geçen yazar, müellif.
RAKÎB: Divan edebiyat›nda âfl›¤â ortak olan kifli. Âfl›¤›n nazar›
nda kötü kifli oldu¤u için daima olumsuz s›fatlarla
tan›mlan›r.
REMEL: Aruz bahirlerinden biri.
R‹SÂLE: Küçük kitap, fasikül. Kitap anlam›nda da kullan›l›r.
RUM: Co¤rafî manada Anadolu'nun baz› bölgeleri bu isimle
an›lm›flt›r. Bir zamanlar umumi olarak Anadolu yerine
de kullan›ld›¤› görülür. Bu isimle an›lan yerlerde oturanlara
da Rumî denilmifltir. Anadolu halk›n›n beyaz olmas›
bak›m›ndan Rum ve Rumî fliirde beyazl›k, güzellik, parlakl›
k ve gündüz yerine kullan›l›r.
RÜBAÎ: Divan edebiyat›n›n naz›m flekillerinden biri. Dört m›sradan
ibaretdir ve kendine özgü vezinleri vard›r.
S-fi
SAH‹B-KIRAN: Padiflahlar hakk›nda zaman›n hakimi anlam›
nda, kullan›lan bir tabirdir. Osmanl›lardan Fatih ve
Kanunî hakk›nda kullan›ld›¤› gibi yerinde olmayarak
sonraki padiflahlar hakk›nda da kullan›lm›flt›r. kelime
manas› ise flöyledir. Zaman›nda sadeyn denilen zühre ile
müflterinin k›ran›nda (birleflme) dünyaya gelen, k›ran'›n
bir sikke ad› olmas› itibariyle zaman›nda para bas›lan.
SAHN: ‹stanbul'da Fâtih Câmii'nin iki taraf›ndan kargir ve kuruluflu
sekiz medrese hakk›nda kullan›l›r bir tabirdir. Bu
medreselerim dördü Karadeniz,dördü Akdeniz taraf›nda
idi ve her birinin bir ad› vard›. Bunlar yüksek ö¤renim
veren medreselerdi.
SANAY‹: Bedi terimlerindendir. Sözün, söz ve anlam sanatlar›
yla süslenmesi anlam›na gelir.
SARAY-I ÂM‹RE: Padiflah saray› yerinde kullan›l›r bir tabirdir.
Bayezid'de flimdiki üniversite binas›n›n yerine yap›lm›fl
olan Yeni Saray'a bu ad verilmifl, daha sonra da di¤er
padiflah saraylar› hakk›nda kullan›l›r olmufltur.
SEHL-‹ MÜMTEN‹: Hem kolay hem güç manas›na bir tabirdir.
gayet kolay göründü¤ü halde taklidine kalk›fl›l›nca
güçlü¤ü anlafl›lan eserler için kullan›l›r.
SEMAN‹YYE: Bkz. Sahn.
SER‹ BAHR‹: Aruz bahirlerinden biri.
S‹PAH‹: Osmanl› Devleti'nin askerlik teflkilat›na “t›mar” ad›yla
öflrünü ve vergisini ald›klar› topraklara karfl›l›k savafl
zamanlar›nda kendi hayvanlar› ve kanuna göre beraberinde
götürmeye mecbur olduklar› cebecilerle birlikte
sefere kat›lan bir s›n›f süvari bölü¤üne verilen ad.
SUBAfiI: Bugün zab›tan›n, daha çok belediye zab›tas›n›n gördü¤
ü ifli gören ve ilçe say›lan kasabalar›n idaresi bafl›nda
bulunan görevlinin unvan›; flehrin türlü inzibat›na bakan
görevli yeniçeri.
SÛF‹YÂNE Efi'ÂR: Tasavvuf ile ilgili fliir.
fiAH BEY‹T: Bir manzumenin en güzel beytine denir.
fiEHNÂME VEZN‹: Firdevsî taraf›ndan yaz›lan ‹ran'›n milli
destan› fiehnâme feûlün feûlün feûlün vezniyle kaleme
al›nm›fl ve bu vezin, benzer mesnevilerin de¤iflmez kal›-
b› olmufltur.
152 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
fiEHRENGÎZ: Divan edebiyat›nda flehirlerin güzellikleriyle o
flehrin güzellerinden söz eden mesnevi tarz›ndaki türün
ad›.
fiIKK-I SÂNÎ DEFTERDARI: Maliye teflkilat›n›n bafl›nda bulunan
defterdar›n yard›mc›s›d›r.
T
TAHMÎS: Divan edebiyat› naz›m flekillerinden biri. Herhangi
bir flairin bir gazelini al›p her beytine üçer m›sra eklemek
suretiyle elde edilen ve her parças› befler m›sradan
oluflan manzume, beflleme.
TAKR‹Z:Düz yaz› veya fliir biçiminde kaleme al›nan bir eseri
övmek ya da bu amaçla yaz›lm›fl olan yaz›.
TAKTÎ: Vezinli bir sözün veznini bulup cüzlere ay›rma.
TAL‹K: Güzel yaz› yazma sanat› olarak tan›mlanabilecek olan
hat sanat›ndan kullan›lan yaz› çeflitlerinden biri. Talik
icazeti ise bu yaz› çeflidinde uzmanlaflt›¤›n› gösteren diploma
anlam›na gelmektedir.
TAR‹KAT: Kifliyi Allah'a ulaflt›racak olan yollardan biri.
TAZMÎN: Bir flairin baflkas›na ait manzum bir sözü kendi fliirinde
tekrarlamas›.
TECNÎS-‹ TÂM: Tam tecnis. ‹ki laf›z aras›ndaki benzerli¤in
tam veya eksik olabilir. ‹ki lafz› teflkil eden harflerin hangi
harf olduklar›, say›s›, s›ras› ve harekesi yönlerinde
uyumundan meydana gelir.
TERC‹BEND: Divan edebiyat› naz›m flekillerindendir. Ayn›
vezinde 8-20 m›sra›n birlefltirilmesiyle yaz›lm›fl naz›m
fleklidir. Bendleri birlefltiren beyitlere vas›ta ad› verilir.
Bunlar her bendin sonunda aynen tekrarlan›rsa terci, de-
¤iflirse terkîb ad›n› al›r.
TET‹MME: ‹lave, ek.
TEVÂR‹H-‹ AL-‹ OSMAN: Osmano¤ullar› tarihi. On üçüncü
yüz y›la kapan›rken tarih sahnesine ç›kan ve alt› yüz seneyi
aflan ömrü ile dünyan›n say›l› büyük imparatorluklardan
birini teflkil eden devletin ve saltanat›n tarihini yazan
eserler. Kurucusu Osman Gazi'ye nisbetle Âl-i Osman
ad›lyla an›lm›flt›r.
TEVÂRÜD: ‹ki flairin birbirinden habersiz ayn› fleyleri söylemesi.
TEVHÎD: Allah'› bir bilmek, onun tek ve bir oldu¤una inanma.
O'nun ululu¤unu anlatan fliirler.
TEVL‹YET: Bir vakf›n ifllerini yönetip yürütme.
T‹MAR: Düflmandan al›nd›¤› s›rada beylik topraklar› say›lan
yerlerde sipahiler ve zaimlere k›l›ç hakk› olarak verilen
hazine hissesi yerinde kullan›lan bir deyim.
TUYU⁄: Divan edebiyat› naz›m flekillerinden. Dört m›sradan
meydana gelir.Menflei Türklere aittir.
U
ULÛFE: Askere ve baflka görevlilere verilen ayl›k.
ULÛM-I MENKÛL U MAKÛL: Aklî ve naklî bilimler.
UZÛBET-‹ BEYÂN: Tatl› anlat›m.
V
VAKIF: Bir mülkü ammenin hizmetine ve yarar›na ebedî olarak
tahsis eden kimse, vak›f yapan.
VELÂYET: Velilik ve ermifllik mertebesi.
Y
YAKUT: Ünlü hattat.
YAKUT: Yakut tafl›. Divan fliirinde la'l ile ayn› özellikleri tafl›r
ve sevgilinin duda¤› yakutu and›r›r.
YEN‹ÇER‹LER: Osmanl›lar›n ilk zamanlar›ndan 1826 tarihinde
oca¤›n kald›r›lmas›na kadar süren muvazzaf ve muntazam
askere verilen ad. Padiflah›n buyru¤u alt›nda ve kendisine
ba¤l› oldu¤u için bunlara kap› kulu da denirdi.
Z
ZÂH‹D: Allah'›n emir ve nehiylerini yerine getirdikten baflka
flüpheli fleylerden kaç›nan ve dünyadan yüz çevirerek
kalbini her türlü dünya arzusundan ar›nd›ran kimse.
ZÂH‹RÎ ‹L‹M: Çal›fl›p çabalamayla elde edilen ilim.
ZEÂMET: Feth edilip de Osmanl› Ülkesine kat›lan beylik topraklar›
ndan savaflç›lara, devlet ve saray görevlilerine k›-
l›ç hakk› ve dirlik olarak verilen hazine hissesi. Bu hisse
y›lda yirmi binden yüz bin akçeye kadar geliri olanlara
verilirdi.
ZEYL: Genellikle tarihsel süreci konu edinen bir eserin içerdi¤
i en son tarihten sonraki süreci ele almak üzere, onun
b›rakt›¤› yerden devam edecek nitelikte baflka bir kifli taraf›
ndan yaz›lm›fl olan eser.
ZÜ'L-KAF‹YETEYN: Asli olandan bir fazla kafiyesi olan
naz›m.
ZÜHD: Dinî emirlere s›ms›k› sar›larak dünyadan yüz çevirmek,
gönülde dünyaya ve dünya zevklerine karfl› istek
beslememek.
ZÜHRE: Üçüncü kat gökte bulundu¤una inan›lan y›ld›z. Do-
¤u minyatürlerinde iki eliyle bir kopuz tutmufl bir kad›n
fleklinde tasvir edilmifltir. Edebiyatta ceng, saz ve musiki
ile bazen de aflk ve güzellikle beraber an›l›r.