79
Akademik Araştırmalar Dergisi, (Journal of Academic Studies), Mayıs-Temmuz 2004, yıl
6, sayı 21, s.79-91.
TÜRK ATASÖZLERİ ÜZERİNE
SENTAKTİK
BİR İNCELEME
(A syntactic study on Turkish proverbs)
Dr. Mustafa Altun*
1. Giriş
Atasözleri, uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş
kalıplaşmış ifadelerdir1. Çoğunlukla bir cümle biçiminde oluşarak bir yargı anlatan, kimi
zaman ölçü ve uyakla, söyleyiş açısından daha etkili olmaya yönelen atasözleri2, fıkraya benzer
fakat konuşma sırasında yeri gelmeden söylenemez. Atasözlerinin “düz konuşmadaki bazı söz
kalıplarından farkları, onların birtakım ayırıcı nitelikte biçim ve içerik özelliklerindendir:
kısalık, kesinlik, anlatımdaki aydınlık ve kuruluk gibi...”3
Atasözleri halk edebiyatının öteki türlerinde (örneğin şiir, masal, tekerleme ve
bilmecede) rastladığımız renklilik, çok anlamlılık, kaypaklık, kelime cambazlıkları vb. anlatım
ve üslûp oyunlarından kaçınır.4
Yukarıda verilen tanımlara rağmen atasözlerinin sınıflandırılması sırasında kimi
kaynaklarda farklı yapıda atasözlerinin tasnif edildiği görülür. Kesin yargı bildirmeyen deyim
ya da kalıplaşmış söz grubu niteliğindeki kelime gruplarının (zülf-i yâr, akıntıya kürek çekmek
vb.) , din kaynaklı âyet ve hadislerin (Yarın ölecekmiş gibi ibadet et, hiç ölmeyecekmiş gibi
çalış; Veren el alan elden üstündür. [Hadis].), kime ait olduğu bilinen özdeyişlerin (Malı az
olan değil, istekleri çok olan insan fakirdir.[Seneca]) atasözleri başlığı altında tasnife alındığına
rastlanılmaktadır. Bu konuda Ömer Asım Aksoy kendisinden öncekilerin tasnif hatalarını
sıralamak suretiyle eleştirilerini ortaya koymuştur5. Ancak o da bu eleştirileri yaparken benzer
bir hataya düşmüş gibidir6.
* Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü
1 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 1988, 8. Baskı, s. 155.
2 Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK, Ankara, 1990, III., s.40.
3 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1988, s.118.
4 Pertev Naili Boratav, aynı eser, s. 118.
5 Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü I, İnkılâp “Kitabevi, İstanbul, 1993, 7. baskı, s.56-
101.
6 Ömer Asım Aksoy da öncekileri kuralsızlıkla, tutarsızlıkla eleştirmesine rağmen “kuralla belirtilemez”
bir havadan bahsederek bir anlamda atasözlerinin tasnifini kişilerin insafına bırakmaktadır:
Ömer Asım Aksoy, aynı eser, s.102
“Atasözlerinde ve deyimlerde, saydığımız niteliklerden, verdiğimiz kesin ölçülerden başka
kuralla belirtilemez bir hava, bir deyiş güzelliği ve soyluluğu vardır. Bu havadan, bu güzellik ve
soyluluktan yoksun olan sözler, kurallara, ölçülere uygun görünseler de gerçek atasözü ve deyim
80
Atasözlerinin Türk dili tarihi içindeki seyrine bakılırsa, şu adlarla karşılandığını
görürüz: Göktürk ve Uygur dilinde “sav”, Hakaniye dilinde Arapçanın tesiri ile “mesel”, Oğuz
sahasında “mesel, durûb-ı emsâl, darb-ı mesel, atalar sözü, ata sözü”, Yakutçada “xohono”
Tobollarda “takmak”, Altayca Tuvacada “ülgerocak”, Sagaylarda “takpak”, Kaşlarda,
Kızıllarda, Koybollarda “söpsek”, Çuvaşlarda “comak, oranlama, samah”, Kazancada “eski
söz”, Kırımcada “kartlar sözü, hikmet” Doğu Türkistan’dan Kırım’a uzanan sahada “makal”,
Doğu Türkistan’da “tabma, ulular sözü”, Kerkük ağzında “darb-ı kelâm, emshal, cümle-i
hikemiyye, deme, deyişet, eskiler sözü”, Anadolu ağızlarında “deyişet, ozanlama”.7
3. Atasözlerinde Sentaktik Yapı
Sentaktik incelemelerin ana konusu cümledir. Cümle genellikle en az bir yüklemden
oluşan ve yargı bildiren kelimeler dizisi olarak tanımlanır. Ancak kelimeler çoğunlukla daha
küçük yapılar halinde bir araya gelerek üst yapıyı oluştururlar. Bu küçük yapılara kelime
grupları adı verilir. Atasözleri, kimi tasniflerde yargı bildirmeyen ve yüklemi olmayan
örneklere rastlansa da8, çoğunlukla cümlelerden oluşur.
Buna rağmen Türk atasözleri ile ilgili yaptığımız bibliyografik ön çalışmada sentaktik
açıdan az sayıda çalışmanın yapıldığı tespit edilmiştir9. Bu çalışmaların ya yüzeysel bir
inceleme olduğu ya da sentaktik alanın sadece belirli bir alanı üzerine kurulduğu söylenebilir.
Bu durum atasözleri üzerine çalışanların çoğunluğunun halkbilimci ya da edebiyat incelemecisi
olmasına bağlanabilir. Bu sebeple kitap ya da makalelerin büyük bir kısmını halk ağzından ya
da metinlerden derlemeler oluşturmaktadır.
Atasözlerini cümle yapıları yönünden inceleyenler, derin bir tasnife ve çözümlemeye
gitmeksizin belirgin özellikleri vermekle yetinmişlerdir. Taradığımız incelemeler içinde
değildirler. Gerçek olanlarla olmayanları ayırt edebilmek için onlarla çok uğraşmak, yoğrulup
kaynaşmak, onların büyülü inceliklerini sezecek bir “sağduyu” kazanmış olmak gerekir.”
7 Bkz. Aydın, Oy, “ Atasözü”, TDV İslâm Ansiklopedisi, IV, s.44 ve Şükrü Elçin, Türk Halk
Edebiyatına Giriş, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1986, s.623-624.
8 Nerde ana, orda çocuk; Önce can, sonra canan; Ata arpa, yiğide pilav; Aş tuz ile, tuz oran ile; Yağmur
yel ile, düğün el ile.
9 1. Burdurlu, İbrahim Zeki, “Atasözlerimizin Cümle Yapıları”, Türk Dili, XVI, 187 (Nisan 1967), 508-
513.
2. Burdurlu, İbrahim Zeki, “Atasözlerimizin Cümle Yapıları”, Türk Dili, XVI, 188 (Mayıs 1967), 629-
634.
3. Aydın Oy, Tarih Boyunca Türk Atasözleri, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1972, s.91-96.
4. Uzun, Nadir Engin, Atasözlerinin Kısalığı ve Dilbilimsel Eksilti Sorunu”, AÜ Dil-Tarih Coğrafya
Fakültesi Dergisi, Ankara, 1990, say 33, s.141-150.
(İlk iki makale ile ilgili olarak Aydın Oy, 3. kaynak olarak gösterdiğimiz kitabında yetkin bir
tasnifin olmadığından yakınmaktadır.)
81
yüzeysel ancak derli toplu bir tasnif olması bakımından Aydın Oy’un tasnifini alıntılamayı
uygun gördük10:
Aydın Oy cümle yapıları yönünden atasözlerini yedi ana grupta toplamıştır11:
1. Ayrı ayrı basit cümleli iki atasözü arka arkaya sıralanmış, iki cümleli tek bir atasözü
olmuştur:
Bekar gözü ile kız alma, gece gözü ile bez alma.
2. Tek bir fiille bittiği, bir basit cümle imiş gibi göründüğü halde gizli sıra cümle diye
adlandırabileceğimiz karakterde olan atasözlerimiz vardır:
Abdal tekkede, hacı Mekke’de bulunur.
3. Birinci cümlelerin fiilleri korunarak ikinci cümlelerin fiilleri atılmış, bir çeşit devrik
sıra cümleler meydana gelmiştir:
Açın amanı olmaz, tokun imanı.
4. Bir yanı olumlu, bir yanı olumsuz iki yarı basit cümle, yanyana gelerek sıra cümleli
bir atasözünü meydana getirmiştir:
Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış.
5. Bir yanı asıl yargıyı yüklenen, diğer yanı onu pekiştiren veya açıklayan, yahut birinin
devamı olan cümlelerden oluşan sıralı cümleli atasözlerimiz vardır:
Aç ile arkadaş olma, yemem der de sömürür.
6. Tam bir sıralama yolu ile ayrı ayrı basit cümlelerden oluşan sıra cümleli atasözleri:
Aç koyma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
7. Sayıca az olmakla birlikte bir takım atasözlerimiz de soru cümleleriyle kurulmuştur:
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?
Aydın Oy’un tasnifi kendi içinde tutarlı olmakla birlikte dilbilgisi bağlamında yeterli
görülmemektedir. Biz, yapı bakımından cümle tasnifini bu bağlam içinde ele almaya ve
atasözlerini sınıflandırmaya çalıştık. Atasözü örneklerini Metin Yurtbaşı’nın “Sınıflandırılmış
Türk Atasözleri” kitabından aldık12.
Yapılarına göre cümle tasnifinde 1997-1998 öğretim yılında Prof. Dr. Muhammet
Yelten tarafından verilen Türkiye Türkçesinde Cümle Türleri adlı doktora dersinde değişik
dilbilgisi kitaplarını, cümle yapılarını ele alışları bakımından karşılaştırmak suretiyle ortaya
çıkardığımız tasnifi esas kabul ettik13. Tasnifimizde bu karşılaştırmaları da göz önüne alarak
taradığımız dilbilgisi kitaplarındaki farklılıkları vermeye çalıştık.
10 Bu konuda oldukça iddialı görülen Ömer Asım Aksoy’un kitabındaki incelemenin bu yönden eksik
olduğunu söylemek gerekir. Aksoy, belirli bir sıra numarası vermeksizin ve ayrı bölüm ayırmaksızın
“Eksiltili Atasözleri” ve “Atasözlerinde Devrik Cümle” başlıkları altında birer cümlelik açıklamanın
ardından atasözleri örneklerini sıralamıştır.
Ömer Asım Aksoy, aynı eser, s.26-27.
11 Aydın Oy, Tarih Boyunca Türk Atasözleri, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1972, s.91-96.
12 Metin Yurtbaşı, Sınıflandırılmış Türk Atasözleri, Özdemir Yayıncılık, Ankara, 1994.
13 Bu karşılaştırma çalışmasında Muharrem Ergin, Tahsin Banguoğlu, Tahir Nejat Gencan, Hikmet
Dizdaroğlu, ve Kaya Bilgegil’in dilbilgisi kitapları incelenmiştir.
82
3.1. Basit Cümle
Basit cümle, tek yargılı ve tek yüklemli cümle olarak tanımlanır. Taradığımız hemen
bütün dilbilgisi kitapları farklı terimler kullanmakla birlikte benzer bir tanımda
buluşmaktadırlar: Muharrem Ergin14, Tahsin Banguoğlu15 ve Kaya Bilgegil’de16 “basit cümle”,
Hikmet Dizdaroğlu17, Vecihe Hatipoğlu18 ve Fuat Bozkurt’ta19 “yalın tümce”, Tahir Nejat
Gencan’da20 “yalınç tümce” terimleri kullanılmaktadır.
Yukarıdaki tanıma uygun atasözü örneklerinde genellikle kısa ve özlü ifadelere
rastlanır. Yasaklayıcı, ikaz edici örnekler genellikle bu yapıda ifade edilir.
İş insanın aynasıdır.
Hırlamanın ölüme faydası yok.
Yokluk taştan katıdır.
Dostun düşmanlarından çok olsun.
İki emini bir yemin aralar.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
Yanşağın belini sağır büker.
Tencere kapağıyla kaynar.
El oğlu adamı gözüyle yer.
Her ağaca dayanılmaz.
Mürai sözüne kanma.
Mezar taşı ile övünülmez.
Üzüm çöpsüz olmaz.
Nezaket para ile satılmaz.
El uzatılan yere dil uzatılmaz.
Yol sormakla bulunur.
3.2. Birleşik Cümle
Birleşik cümle birden fazla yüklemi ve yargıyı kapsayan cümle yapılarına verilen
addır. Dilciler arasında bu konuda ihtilaf vardır. Mesela Muharrem Ergin, şartlı birleşik cümle
ile ki’li birleşik cümle, buna ilave olarak da iç içe birleşik cümleden bahsederek aşağıda
sıralayacağımız “girişik birleşik cümle” tasnifini kabul etmemektedir21. Hikmet Dizdaroğlu ise
“bileşik tümce” adı altında girişik tümce, kaynaşık tümce, koşul tümcesi ilgi tümcesi ve
katmerli bileşik tümce olmak üzere olarak beş cümle yapısından bahseder22. Vecihe Hatipoğlu
birleşik tümceyi “bağlaçlı, dilekli, koşullu, ilgeçli, olumsuzluk koşaçlı, sorulu, ikilemeli ve
14 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1985, 15. Baskı., s. 404.
15 Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK, Ankara, 1986, 2. Baskı, s.523-546
16 Kaya Bilgegil , Türkçe Dilbilgisi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1984, s.73.
17 Hikmet Dizdaroğlu, Tümcebilgisi, TDK, Ankara, 1976, s.187.
18 Vecihe Hatipoğlu, Türkçenin Sözdizimi, TDK, 1972, s.145.
19 Fuat Bozkurt, Türkiye Türkçesi, Cem Yayınevi, İstanbul, 1995, s.324.
20 Tahir Nejat Gencan, Dilbilgisi, TDK, Ankara, 1966, s.81.
21 Muharrem Ergin, aynı eser, s. 404-407.
22 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.193-222.
83
kalıplaşmış yan tümceler” olarak ayrımlar23. Tahir Nejat Gencan, bileşik tümce olarak yalnızca
fiilimsilerle yapılan girişik tümceyi ve koşul tümcesini ele almakta, ki’li cümleyi de “ki ile
bağlı önermeler” başlığıyla incelemektedir.24. Fuat Bozkurt, birleşik tümceyi 10 ana başlıkta
toplar: sıralı, bağlı, ki bağlaçlı, ilgeçli, soru ekli, değil koşaçlı, içiçe, koşullu bileşik tümceler
ve eksik tümce ile arasöz25.
3.2.1. Girişik Birleşik Cümle
Girişik birleşik cümle terimi fiilimsi ya da eylemsi diye adlandırılan isimfiil, sıfatfiil
ve zarffiil gruplarını içine alan bir cümle yapısıdır. Ancak bu konuda değişik görüşler söz
konusudur. Bu yapılarda temel cümlenin dışında bir yüklemin varlığı kimilerince kabul
edilmezken26, kimi dilcilerce bu yapı birleşik bir yapı olarak kabul edilmektedir27. Buna göre
birinci görüş bu yapıyı “basit cümle” içine almakta, ikinci görüş ise “birleşik cümle” olarak
sınıflandırmaktadır. Tahsin Banguoğlu “karmaşık birleşik cümle28”, Vecihe Hatipoğlu “girişik
tümce29”, Kaya Bilgegil ise “girişik bileşik cümle30” adı altında yan cümlesi fiilimsi olan
cümleleri ayırarak ikinci görüşü tercih etmiştirler. Neşe Atabay, Sevgi Özel ve Ayfer Çam’ın
ortak kitaplarında ise, “ortaç ve eylemliklerin” dışında sadece “ulaç”lardan kurulu cümlelerin
“girişik tümce” olabileceği ifade edilmiştir31.
3.2.1.1. Girişik Birleşik Cümle-İsimfiil
İsimfiil gruplarından oluşan bu birleşik yapıda morfolojik açıdan bir tasnif
yapılmaktadır. –mak, -ma ve –iş isimfiil ekleri almış fiiller ve buna bağlı kelimelerin
oluşturduğu bu grup temel cümleye bağlanmak suretiyle birleşik cümle yapısını oluşturur.
Dünyaya aldanmak delilik demektir.
Bir defa görmek bin defa okumakdan yeğdir.
Kötüye iyilik etmek, iyiye kötülük etmek gibidir.
Domuzdan bir kıl çekmek kârdır.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz.
3.2.1.2. Girişik Birleşik Cümle-Sıfatfiil
Sıfatfiil gruplarından oluşan bu yapıyla ilgili de iki farklı görüş söz konusudur. Birinci
görüşe göre bunun örtük biçimde bir sıfat tamlaması olduğu ifade edilirken, ikinci görüş her ne
kadar ismin düştüğü kabul edilse bile, ismin yer almadığı bir kelime grubunun yükleme
doğrudan bağlanması dolayısıyla birleşik bir yapı oluşturabileceği kanısını taşır.
23 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.146-152.
24 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.85-95.
25 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.327-353.
26 Muharrem Ergin, aynı eser, s.404.
27 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.193.; Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.85.
28 Tahsin Banguoğlu, aynı eser, s.562-585.
29 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, 153-154.
30 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.74-86
31 Neşe Atabay, Sevgi Özel, Ayfer Çam, Türkiye Türkçesinin Sözdizimi, TDK, Ankara, 1981, s.109.
84
“Her şeyi bilirim.” diyen hiç bir şeyi bilemez.
Arı kahrın çekmeyen balın kahrın ne bilsin.
Her bilinen söylenmez.
Sana taş atana sen aşla dokun.
Misafiri horoz olanın arpa kalmaz ambarında.
Devlete yaranmış yoktur.
Helal süt emmiş başkadır.
3.2.1.3. Girişik Birleşik Cümle-Zarffiil
Bu birleşik yapı ilk ikisine göre daha belirgin bir birleşik yapı görünümündedir.
Çünkü zarffiil grupları temel cümleden ayırd edilebilecek bir durum sergilerler. Bu yapıları iki
ayrı cümleymiş gibi düşünmek de mümkündür ve gerçekten farklı cümle seçeneklerine imkân
verirler. Atasözlerinde bu yapıya ait örneklerin çokluğu dikkat çekmektedir.
Eşeğin kuvveti var diye iki kişi birden yüklenmemeli.
Göçerim diye eksiğin dağıtma.
Her gördüğünü dost sanıp gizli sırrını söyleme.
Hep kendin söyleyip meclise fütur etme.
Ağaç meyvesi olunca başını aşağıya salar.
Fakirlik pencereden girince aşk bacadan kaçar.
Başak büyüdükçe boynunu eğer.
Hareket olmadıkça bereket olmaz.
Balığa giden dönmeden tava ateşe konmaz.
Çocuk çocuğa bakarak ağlar.
Bezi daha kozada iken kızına koca arar.
Kol kesilirken parmak acımaz.
Ağaran varken kararana kim bakar?
3.2.2. Şart Cümlesi
Şart cümlesi, birden fazla yüklemi zaman ve şahıs belirterek aynı yapıda birleştirmesi
bakımından girişik cümleden ayrılır. Ancak bu yapıyı oluşturan ilk cümlenin ya da yan
cümlenin –sa morfemi alması gereklidir. Tahsin Banguoğlu Şart cümlesini “olağan ve
olmayası şart cümlesi” diye ikiye ayırır32. Onun tasnifi belirli bir şartın açık olduğu cümlelerde
doğruluk taşır. Aşağıdaki örneklere işlevsel ve anlambilimsel açıdan bakıldığında ise –sa
morfeminin hemen her örnekte bir şartı ifade etmediği görülebilir.
i. Şart İfade Eden Cümleler
Din yıkılmazsa, düşman yıkılmaz.
32 Tahsin Banguoğlu, aynı eser, s.550-551.
85
Kurt bunalırsa ağıla varır, kul bunalırsa kula varır.
Çok sevilirse çok “ah” edilir.
Büyük büyüklüğünü bilmezse küçük küçüklüğünü bilmez.
Aşkın var ise dağlara düş.
Kaderinde varsa, kaşığına o çıkar.
Allah bir adamdan alırsa, yel götürür; sel götürür, el götürür.
Varsa hünerin, vardır baş üstünde yerin.
ii. Dilek, Temenni, İkaz ve Öğüt İfade Eden Cümleler
Dost kazanırsan tut, düşman kazanırsan güt.
İnsan bilmediğini ayağının altına alsa, başı göğe değer.
Sakalda fayda olsaydı, keçi şeyh olurdu.
Eşeğin boynuzu olsa, dünyada mahluk bırakmaz.
Takdir ne ise, o olur.
Düşman karınca gibi ise sen fil gibi san.
Bir şeyi murad etme, olduysa inad etme.
Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir.
Arabı bir batman sabunla yıkasalar yine ağarmaz.
Altından çarık giysen gene de adı çarıktır.
Borçlu olup düşmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir.
Ne gelirse, silahtan gelir.
Sabır hayırlıdır, tahammülü güç olmasa.
3.2.3. Ki’li Birleşik Cümle
Bu cümle yapısı Türkçe cümle yapısına uygun olmamasına rağmen Farsçanın etkisiyle
cümle yapımıza girmiştir. Bu yapıda temel cümle ile yan cümle ya da cümleler yer değiştirmiş,
temel cümle sonda olması gerekirken başa getirilmiştir. Bu cümleleri Muharrem Ergin “ki’li
birleşik cümle33”, Tahsin Banguoğlu “ki ilinti cümlesi34” Hikmet Dizdaroğlu “ilgi tümcesi35”,
Vecihe Hatipoğlu “bağlaçlı yan tümce36”, Tahir Nejat Gencan “anlamca bağlı önermeler37”,
Kaya Bilgegil “ki bağlayıcıyla kurulan cümleler38”, Fuat Bozkurt “ki bağlaçlı tümce39”
başlıkları altında incelemiştir. Fuat Bozkurt “ki bağlacının” kimi yerde “ki adılıyla40”, kimi
yerde Türkçe kökenli “kim” sözcüğüyle karıştırıldığı noktasında ikazda bulunmuştur.
33 Muharrem Ergin, aynı eser, s.405-406.
34 Tahsin Banğuoğlu, aynı eser, s.552-553.
35 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.216-220.
36 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s. 147-148.
37 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.84.
38 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.94-96.
39 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.340-343.
40 “ki’li tümcelere ilgi tümcesi dendiği de oluyor. Anca bu ad doğru değildir. Bunda ki bağlacı, ki ilgi eki
(ya da adılı) ile karıştırılmıştır.
Fuat Bozkurt, aynı eser, s.442.
86
Deli odur ki bir düştüğü çukura bir daha düşer.
Fırsat bir rüzgârdır ki bilinmez nerden eser.
Deniz bir padişahtır ki söz dinlemez.
Bir söz söyler ki dirhemini yiyen köpek kudurur.
“Ah!” deme ki düşmanın “Oh!” demesin.
Ölü kimdi ki mezara koyan kim olsun.
Anaları ne ki danaları ne olsun.
Eşeği sattık ki “Çüş” demeden kurtulalım diye.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın.
Başa gelmedi ki ayak uslansın.
3.3. Sıralı ve Bağlı Cümle
3.3.1. Sıralı Cümle
Birbirine biçimce ve anlamca bağlı olmadıkları halde ard arda sıralanan cümlelere
verilen addır. Bu konuda Hikmet Dizdaroğlu farklı bir görüş dile getirerek bağlı cümleyi de
içine alan “sıralı tümce” terimini kullanmaktadır. Buna göre sıralı tümce 4 grupta
toplanmaktadır: bağımsız sıralı tümce, bağımlı sıralı tümce, açıklamalı sıralı tümce ve karma
sıralı tümce41. Vecihe Hatipoğlu da benzer bir ayrım yaparak iki tip sıralı cümle sıralar:
“bağımlı ve bağımsız sıralı tümce42”. Neşe Atabay vd. de Hatipoğlu’na benzer bir yaklaşımla
aynı terimleri kullanır43.
Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde.
Çirkin bürünür, güzel görünür.
Ana ben gidemem Bender’e, alışmışım kaba döşek mindere.
Dünya dört kulplu tekne, ikisinden kadın tutar, ikisinden erkek.
3.3.2. Bağlı Cümle
Yüklemi hem şahıs hem de zaman bakımından belirli olan ancak cümle bağlayıcıları
ve ortak öğeler yoluyla birbirine bağlı bulunan cümlelerden oluşur. Kaya Bilgegil “bağlaçlarla”
kurulu birleşik cümlelere “bağlı cümle” adını vermiş, kimi “bağfiil”lerin de bağlı cümle
yapabileceğini ifade etmiştir, ancak verdiği dipnotta bu terimi “öğretimdeki temel gelenekten
tamamen ayrılmamak için” kullandığını, “esasta bunların da sıralı cümle” olduğunu
eklemiştir44.
3.3.2.1. Biçimce Bağlı Cümle
Birden fazla cümlenin arasında ortak öğe ve cümle bağlayıcılarıyla biçim yönünden
kurduğu birleşik bir yapıdır.
41 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.223-247.
42 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.155-157.
43 Neşe Atabay vd., aynı eser. s.105-108.
44 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.90.
87
A. Ortak Öğeli Bağlı Cümleler
Birden fazla cümle arasında öğeleri bakımından ortak olan cümlelerdir. Hikmet
Dizdaroğlu “bağımsız sıralı tümce” terimi altında bu cümle türünü tasnif etmiştir45. Neşe
Atabay vd. ise bu tip cümleler için “bağımlı sıralı tümce” terimini kullanmıştır46.
i. Ortak Yüklemli
El deliye, biz akıllıya hasret kaldık.
İt dalaştan, bacı kardaştan korkar.
El ağlarsa gözünden, anam ağlarsa özünden ağlar.
Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir.
Adam adama gerektir, tosbağaya hanesi.
Kar izi kapatır, ok gözü kapatır.
ii. Ortak Özneli
Güzeller adama çok iş ederler, soyarlar, akıbet derviş ederler.
Kavak uzaya uzaya göğe çıkmaz, tepesinden kurumağa başlar.
Ekmek bulamaz yemeğe, itinin adını gümüş koyar.
iii. Ortak Tümleçli
Ateşe su at, barut atma.
B. Cümle Bağlayıcılarıyla Kurulan Bağlı Cümleler
Belirli anlamlarla yüklü cümle bağlayıcılarıyla yapılan bağlı cümlelerdir. Hikmet
Dizdaroğlu bu tasnife uymayan bir terimle bu cümleleri sınıflandırmış ve “bağımlı sıralı
tümce” terimini kullanmıştır47. Fuat Bozkurt ise “bağlı tümce” başlığı ile sadece “bağlaçlarla”
kurulu cümleleri bağlı cümle olarak kabul etmiştir48.
i. Tezat ifade eden bağlayıcılar
Allah bilir ama kul da sezer.
Dağların dumanı gider amma sevdalı başın dumanı gitmez.
Hayvan savurdu, amma daneyi yele aldırdı.
Manda karadır ama sütü beyazdır.
Dost dosta mal bağışlamaz, fakat doğru yol gösterir.
Uluların sözü Kur’an’a girmez illa yanında durur.
El insanın düşünü azdırır da suyunu kızdırmaz.
Hamurdan artar da çamurdan artmaz.
İti mindere çağırmışlar da “Bura benim yerim değil.” demiş.
Keçi geberse de kuyruğunu indirmez.
45 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.228-230.
46 Neşe Atabay vd., aynı eser. s.107-108.
47 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.233-239.
48 Fuat Bozkurt, aynı eser, 333-340.
88
Ölüsü olan gülmüş de delisi olan gülmemiş.
ii. Karşılaştırma İfade Eden Bağlayıcılar
Sanma ki hain berhüdar olur, ya katil, ya berdar olur.
Boz atın yanında duran ya tüyünden çeker, ya huyundan.
Deliyi ne döv, ne dövül.
Ne dilenecek hali, ne zekat verecek malı var.
Yavuz it ne kendi yer, ne bir kimseye yedirir.
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da.
Hem şiş yağlanmalı, hem kebap pişmeli.
Hem karnın doysun, hem yemek bütün kalsın.
Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
Hasan dayının abası, kâh oğlu giyer, kâh babası.
Ha anan ölmüş, öksüz kalmışsın, ha baban.
Allah kimine bal verir, parmak vermez, kimine parmak verir, bal vermez.
Böyle efendinin böyle hizmetkârı olur.
iii. Pekiştirme İfade Eden Bağlayıcılar
Densiz deveye binmiş de “Ben Allah’ı gördüm.” demiş.
Kardeşim olsun da kanlım olsun.
Ayağımı yerden kessin de isterse eşşek olsun.
Tavuk kaza bakmış da kuyruğunu yırtmış.
3.3.2.2. Anlamca Bağlı Cümle
Ortak öğe ya da cümle bağlayıcıları olmaksızın anlam bakımından bir devamlılık
gösteren birden fazla cümlenin kurduğu birleşik bir cümle yapısıdır.
Göz bir penceredir, gönüle bakar.
Kul çalışır, Allah verir.
Üç günlük seyisliği var, kırk yıllık gübre karıştırıyor.
Deniz kadın gibidir, güvenmek olmaz.
Korkağı fazla sıkıştırma, cesur olur.
3.4. Eksiltili Cümle
Eksiltili cümle bir ya da birden fazla öğesi eksik olan cümle yapıları için kullanılan bir
adlandırmadır. Bu cümle yapısını Hikmet Dizdaroğlu ve Vecihe Hatipoğlu “kesik tümce49”,
Tahir Nejat Gencan “sözcük düşmesi50”, Fuat Bozkurt “eksik tümce51” terimleriyle
karşılamaktadır. Aşağıda sıraladığımız atasözü örnekleri ne derece eksiltili cümle yapısını
yansıtmaktadır, tartışılır. Çünkü eksiltinin olduğunun tespiti için öncelikle eksilti
gerçekleşmeden önceki cümle durumunu bilmek gerekir. “Acaba eksik olan kelime ya da
49 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.274-281., Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.161-163.
50 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.96-98.
51 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.352-353.
89
kelime grubu bu mudur?” sorusundan yola çıkarak tahminden öteye gidemiyoruz. Kimi
atasözlerinin bu çerçevede cümle özelliği taşımamasına rağmen anlam bakımından atasözü
tasnifine girdiği söylenebilir. Bu durum ise atasözleri tasnifini güçleştiren engelleri beraberinde
getirmektedir.
Kanaatimizce verdiğimiz eksilti örneklerini sentaktik açıdan çok semantik açıdan
değerlendirmek ve örneklerin çağrışımsal anlamlarını dikkate almak gerekir.
Atın ürkeği, yiğidin korkağı.
Ata arpa, yiğide pilav.
Böyle başa, böyle tıraş.
Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali.
Taş taşa, baş başa.
Bir evde iki kız, biri çuvaldız, biri biz.
Başına gelen hekim.
Dünyada mekan, ahirette iman.
Ersiz avrat, yularsız at.
Eğri gemi, doğru sefer.
3.5. Aktarma Cümlesi
Genellikle ki edatıyla yapılan ve birinin cümlesinin değiştirilmeden bir başkası
tarafından aktarılmasına imkân veren bir cümle yapısıdır. Ki edatıyla yapılan cümlelerde temel
cümle baştadır; yan cümle ise temel cümlenin genellikle nesnesi durumundadır. Bu yapının
dışındaki örnekler Türkçe cümle yapısına uygun bir görünüm arz ederler.
i. Ki Edatıyla Kurulu Aktarma Cümleler
Deveye demişler ki: “İnişi mi seversin, yokuşu mu?” “Düz başınıza mı yıkıldı?”
demiş.
Kimi der ki “Öldür öldür.” kimi der ki “Kıyma kıyma.”
ii. Türkçenin Cümle Yapısına Uygun Aktarma Cümleler
Kimse “Gözünün üstünde kaşın var.” demesin.
3.1.6. “Değil” Cümlesi
Bu cümle yapısının ayrımını Fuat Bozkurt’ta görmekteyiz. Ona göre “kökende ‘değil’
koşacı ile ad tümceleri olumsuz yapılır. Birleşik tümcede ise ‘değil’ koşacı, karşıtlık bildiren
yantümce oluşturur. Bir tür ilgeç işlevini üstlenir.52” Bozkurt, bu yapıda “ama, fakat” gibi
cümle bağlayıcılarının düştüğünü, ‘değil’in bu yükü üzerine aldığını ima etmektedir.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.
Doyuncaya kadar değil, ölünceye kadar çalış.
52 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.347.
90
Yoldan çıkmak ayıp değil, yola girmemek ayıptır.
Tanrı’ya dolu ellerle değil, temiz ellerle dua edilir.
3.6. mi Soru Ekiyle Yapılan Cümle
Mi soru ekiyle yapılan kimi basit, kimi birleşik yapıdaki cümlelere verilen addır.
Kurt ağzından kuzu alınır mı?
El mi yaman bey mi yaman?
Yukarıdaki tasniflerin dışında “ara söz, ara cümle53” ve “karmaşık cümle54” diye
adlandırılan cümle yapıları da vardır. Ancak incelediğimiz atasözlerinde bu yapıda örneklere
rastlamadığımız için bunları tasnif dışı bıraktık.
4. Sonuç
Örneklerde görüldüğü üzere, Türk atasözleri halk bilimi bağlamında ele alınması
gerektiği kadar, Türk dilini konuşan ve yazanların yaygın olarak kullandığı cümle yapılarını
yansıtmaları bakımından da önemli birer inceleme alanıdır. Ancak bu incelemenin dilbilgisinin
ve dilbilimin bugün bulunduğu nokta göz önünde tutularak yapılması zarureti vardır.
Üzerinde sentaktik açıdan çalışmanın az olduğu bu konuyla ilgili incelememiz
atasözlerinin farklı cümle yapılarından oluşan zenginliğini göstermiştir. Bu, bir anlamda Türk
dilinin anlatım imkânlarını da ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, makalede seçme ama az
sayıda örnekten yola çıkarak yaptığımız sentaktik inceleme, kelime gruplarını da içine alacak
ölçüde daha da genişletilebilir. Anlam sanatlarını da içine alacak biçimde semantik yapıyı
ortaya çıkaracak çalışmaların yapılması, yapı ve anlam yönünden atasözlerinin bir bütün
halinde incelenmesi imkânı verecektir. Bunun ötesinde çağdaş dilbilim kuramlarından
yararlanarak atasözlerindeki cümle yapılarını incelemek de gerekir. Biz makalenin sınırlarını
aşan bu incelemelerin araştırmacılar tarafından dikkate alınacağı ümidini taşıyoruz.
Özet
Atasözleri, bir milletin evrene ve kendisine bakışını belirleyen, toplumun ortak
bilincinin ürünü olarak ortaya çıkmış zengin bir dil hazinesidir. Bu anlamda sosyolojik,
psikolojik, sosyo-ekonomik bağlamlarda bu malzemeden yararlanılabilir. Bu makalede
atasözlerinin bir dil malzemesi olmasından hareketle dilbilgisi açısından cümle yapısı
noktasında sınıflandırmalar yapılmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Atasözleri, cümlebilgisi
53 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.261-273, “ayraç tümcesi”; Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.107-108,
“ara önerme, ara söz”; Kaya Bilgegil, aynı eser, s.97, “ara cümleciği”, Fuat Bozkurt, aynı eser, s.353
“arasöz ve ara tümce” terimleriyle karşılamaktadırlar.
54 Yalnızca Kaya Bilgegil’in kitabında tasnif edilen bu yapıdaki cümleler “çeşitli bileşik cümlelerin bir
araya gelmesinden” oluşmuştur. Bilgegil, bu terimi bulanın M.Tuğrul olduğunu dipnotunda belirterek
onun izniyle kullandığını ifade etmektedir.
Kaya Bilgegil, aynı eser, s.97-98.
91
Absract
Proverbs which determine a nation’s way of looking at the universe and itself and
evolve as products of community are language fortunes. In this sense, this material can be used
in sociologic, psychologic and socio-economic fields. In the this article proverbs are classified
by syntax in that they are the materials of language.
Keywords: Proverbs, syntax
İletişim:
Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Türkçe Eğitimi Bölümü
Hendek-Sakarya
54300
e-mail(elmek): maltun@sakarya.edu.tr
Url: http://dil_bilimi.sitemynet.com
Akademik Araştırmalar Dergisi, (Journal of Academic Studies), Mayıs-Temmuz 2004, yıl
6, sayı 21, s.79-91.
TÜRK ATASÖZLERİ ÜZERİNE
SENTAKTİK
BİR İNCELEME
(A syntactic study on Turkish proverbs)
Dr. Mustafa Altun*
1. Giriş
Atasözleri, uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş
kalıplaşmış ifadelerdir1. Çoğunlukla bir cümle biçiminde oluşarak bir yargı anlatan, kimi
zaman ölçü ve uyakla, söyleyiş açısından daha etkili olmaya yönelen atasözleri2, fıkraya benzer
fakat konuşma sırasında yeri gelmeden söylenemez. Atasözlerinin “düz konuşmadaki bazı söz
kalıplarından farkları, onların birtakım ayırıcı nitelikte biçim ve içerik özelliklerindendir:
kısalık, kesinlik, anlatımdaki aydınlık ve kuruluk gibi...”3
Atasözleri halk edebiyatının öteki türlerinde (örneğin şiir, masal, tekerleme ve
bilmecede) rastladığımız renklilik, çok anlamlılık, kaypaklık, kelime cambazlıkları vb. anlatım
ve üslûp oyunlarından kaçınır.4
Yukarıda verilen tanımlara rağmen atasözlerinin sınıflandırılması sırasında kimi
kaynaklarda farklı yapıda atasözlerinin tasnif edildiği görülür. Kesin yargı bildirmeyen deyim
ya da kalıplaşmış söz grubu niteliğindeki kelime gruplarının (zülf-i yâr, akıntıya kürek çekmek
vb.) , din kaynaklı âyet ve hadislerin (Yarın ölecekmiş gibi ibadet et, hiç ölmeyecekmiş gibi
çalış; Veren el alan elden üstündür. [Hadis].), kime ait olduğu bilinen özdeyişlerin (Malı az
olan değil, istekleri çok olan insan fakirdir.[Seneca]) atasözleri başlığı altında tasnife alındığına
rastlanılmaktadır. Bu konuda Ömer Asım Aksoy kendisinden öncekilerin tasnif hatalarını
sıralamak suretiyle eleştirilerini ortaya koymuştur5. Ancak o da bu eleştirileri yaparken benzer
bir hataya düşmüş gibidir6.
* Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü
1 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 1988, 8. Baskı, s. 155.
2 Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK, Ankara, 1990, III., s.40.
3 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1988, s.118.
4 Pertev Naili Boratav, aynı eser, s. 118.
5 Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü I, İnkılâp “Kitabevi, İstanbul, 1993, 7. baskı, s.56-
101.
6 Ömer Asım Aksoy da öncekileri kuralsızlıkla, tutarsızlıkla eleştirmesine rağmen “kuralla belirtilemez”
bir havadan bahsederek bir anlamda atasözlerinin tasnifini kişilerin insafına bırakmaktadır:
Ömer Asım Aksoy, aynı eser, s.102
“Atasözlerinde ve deyimlerde, saydığımız niteliklerden, verdiğimiz kesin ölçülerden başka
kuralla belirtilemez bir hava, bir deyiş güzelliği ve soyluluğu vardır. Bu havadan, bu güzellik ve
soyluluktan yoksun olan sözler, kurallara, ölçülere uygun görünseler de gerçek atasözü ve deyim
80
Atasözlerinin Türk dili tarihi içindeki seyrine bakılırsa, şu adlarla karşılandığını
görürüz: Göktürk ve Uygur dilinde “sav”, Hakaniye dilinde Arapçanın tesiri ile “mesel”, Oğuz
sahasında “mesel, durûb-ı emsâl, darb-ı mesel, atalar sözü, ata sözü”, Yakutçada “xohono”
Tobollarda “takmak”, Altayca Tuvacada “ülgerocak”, Sagaylarda “takpak”, Kaşlarda,
Kızıllarda, Koybollarda “söpsek”, Çuvaşlarda “comak, oranlama, samah”, Kazancada “eski
söz”, Kırımcada “kartlar sözü, hikmet” Doğu Türkistan’dan Kırım’a uzanan sahada “makal”,
Doğu Türkistan’da “tabma, ulular sözü”, Kerkük ağzında “darb-ı kelâm, emshal, cümle-i
hikemiyye, deme, deyişet, eskiler sözü”, Anadolu ağızlarında “deyişet, ozanlama”.7
3. Atasözlerinde Sentaktik Yapı
Sentaktik incelemelerin ana konusu cümledir. Cümle genellikle en az bir yüklemden
oluşan ve yargı bildiren kelimeler dizisi olarak tanımlanır. Ancak kelimeler çoğunlukla daha
küçük yapılar halinde bir araya gelerek üst yapıyı oluştururlar. Bu küçük yapılara kelime
grupları adı verilir. Atasözleri, kimi tasniflerde yargı bildirmeyen ve yüklemi olmayan
örneklere rastlansa da8, çoğunlukla cümlelerden oluşur.
Buna rağmen Türk atasözleri ile ilgili yaptığımız bibliyografik ön çalışmada sentaktik
açıdan az sayıda çalışmanın yapıldığı tespit edilmiştir9. Bu çalışmaların ya yüzeysel bir
inceleme olduğu ya da sentaktik alanın sadece belirli bir alanı üzerine kurulduğu söylenebilir.
Bu durum atasözleri üzerine çalışanların çoğunluğunun halkbilimci ya da edebiyat incelemecisi
olmasına bağlanabilir. Bu sebeple kitap ya da makalelerin büyük bir kısmını halk ağzından ya
da metinlerden derlemeler oluşturmaktadır.
Atasözlerini cümle yapıları yönünden inceleyenler, derin bir tasnife ve çözümlemeye
gitmeksizin belirgin özellikleri vermekle yetinmişlerdir. Taradığımız incelemeler içinde
değildirler. Gerçek olanlarla olmayanları ayırt edebilmek için onlarla çok uğraşmak, yoğrulup
kaynaşmak, onların büyülü inceliklerini sezecek bir “sağduyu” kazanmış olmak gerekir.”
7 Bkz. Aydın, Oy, “ Atasözü”, TDV İslâm Ansiklopedisi, IV, s.44 ve Şükrü Elçin, Türk Halk
Edebiyatına Giriş, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1986, s.623-624.
8 Nerde ana, orda çocuk; Önce can, sonra canan; Ata arpa, yiğide pilav; Aş tuz ile, tuz oran ile; Yağmur
yel ile, düğün el ile.
9 1. Burdurlu, İbrahim Zeki, “Atasözlerimizin Cümle Yapıları”, Türk Dili, XVI, 187 (Nisan 1967), 508-
513.
2. Burdurlu, İbrahim Zeki, “Atasözlerimizin Cümle Yapıları”, Türk Dili, XVI, 188 (Mayıs 1967), 629-
634.
3. Aydın Oy, Tarih Boyunca Türk Atasözleri, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1972, s.91-96.
4. Uzun, Nadir Engin, Atasözlerinin Kısalığı ve Dilbilimsel Eksilti Sorunu”, AÜ Dil-Tarih Coğrafya
Fakültesi Dergisi, Ankara, 1990, say 33, s.141-150.
(İlk iki makale ile ilgili olarak Aydın Oy, 3. kaynak olarak gösterdiğimiz kitabında yetkin bir
tasnifin olmadığından yakınmaktadır.)
81
yüzeysel ancak derli toplu bir tasnif olması bakımından Aydın Oy’un tasnifini alıntılamayı
uygun gördük10:
Aydın Oy cümle yapıları yönünden atasözlerini yedi ana grupta toplamıştır11:
1. Ayrı ayrı basit cümleli iki atasözü arka arkaya sıralanmış, iki cümleli tek bir atasözü
olmuştur:
Bekar gözü ile kız alma, gece gözü ile bez alma.
2. Tek bir fiille bittiği, bir basit cümle imiş gibi göründüğü halde gizli sıra cümle diye
adlandırabileceğimiz karakterde olan atasözlerimiz vardır:
Abdal tekkede, hacı Mekke’de bulunur.
3. Birinci cümlelerin fiilleri korunarak ikinci cümlelerin fiilleri atılmış, bir çeşit devrik
sıra cümleler meydana gelmiştir:
Açın amanı olmaz, tokun imanı.
4. Bir yanı olumlu, bir yanı olumsuz iki yarı basit cümle, yanyana gelerek sıra cümleli
bir atasözünü meydana getirmiştir:
Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış.
5. Bir yanı asıl yargıyı yüklenen, diğer yanı onu pekiştiren veya açıklayan, yahut birinin
devamı olan cümlelerden oluşan sıralı cümleli atasözlerimiz vardır:
Aç ile arkadaş olma, yemem der de sömürür.
6. Tam bir sıralama yolu ile ayrı ayrı basit cümlelerden oluşan sıra cümleli atasözleri:
Aç koyma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
7. Sayıca az olmakla birlikte bir takım atasözlerimiz de soru cümleleriyle kurulmuştur:
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?
Aydın Oy’un tasnifi kendi içinde tutarlı olmakla birlikte dilbilgisi bağlamında yeterli
görülmemektedir. Biz, yapı bakımından cümle tasnifini bu bağlam içinde ele almaya ve
atasözlerini sınıflandırmaya çalıştık. Atasözü örneklerini Metin Yurtbaşı’nın “Sınıflandırılmış
Türk Atasözleri” kitabından aldık12.
Yapılarına göre cümle tasnifinde 1997-1998 öğretim yılında Prof. Dr. Muhammet
Yelten tarafından verilen Türkiye Türkçesinde Cümle Türleri adlı doktora dersinde değişik
dilbilgisi kitaplarını, cümle yapılarını ele alışları bakımından karşılaştırmak suretiyle ortaya
çıkardığımız tasnifi esas kabul ettik13. Tasnifimizde bu karşılaştırmaları da göz önüne alarak
taradığımız dilbilgisi kitaplarındaki farklılıkları vermeye çalıştık.
10 Bu konuda oldukça iddialı görülen Ömer Asım Aksoy’un kitabındaki incelemenin bu yönden eksik
olduğunu söylemek gerekir. Aksoy, belirli bir sıra numarası vermeksizin ve ayrı bölüm ayırmaksızın
“Eksiltili Atasözleri” ve “Atasözlerinde Devrik Cümle” başlıkları altında birer cümlelik açıklamanın
ardından atasözleri örneklerini sıralamıştır.
Ömer Asım Aksoy, aynı eser, s.26-27.
11 Aydın Oy, Tarih Boyunca Türk Atasözleri, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1972, s.91-96.
12 Metin Yurtbaşı, Sınıflandırılmış Türk Atasözleri, Özdemir Yayıncılık, Ankara, 1994.
13 Bu karşılaştırma çalışmasında Muharrem Ergin, Tahsin Banguoğlu, Tahir Nejat Gencan, Hikmet
Dizdaroğlu, ve Kaya Bilgegil’in dilbilgisi kitapları incelenmiştir.
82
3.1. Basit Cümle
Basit cümle, tek yargılı ve tek yüklemli cümle olarak tanımlanır. Taradığımız hemen
bütün dilbilgisi kitapları farklı terimler kullanmakla birlikte benzer bir tanımda
buluşmaktadırlar: Muharrem Ergin14, Tahsin Banguoğlu15 ve Kaya Bilgegil’de16 “basit cümle”,
Hikmet Dizdaroğlu17, Vecihe Hatipoğlu18 ve Fuat Bozkurt’ta19 “yalın tümce”, Tahir Nejat
Gencan’da20 “yalınç tümce” terimleri kullanılmaktadır.
Yukarıdaki tanıma uygun atasözü örneklerinde genellikle kısa ve özlü ifadelere
rastlanır. Yasaklayıcı, ikaz edici örnekler genellikle bu yapıda ifade edilir.
İş insanın aynasıdır.
Hırlamanın ölüme faydası yok.
Yokluk taştan katıdır.
Dostun düşmanlarından çok olsun.
İki emini bir yemin aralar.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
Yanşağın belini sağır büker.
Tencere kapağıyla kaynar.
El oğlu adamı gözüyle yer.
Her ağaca dayanılmaz.
Mürai sözüne kanma.
Mezar taşı ile övünülmez.
Üzüm çöpsüz olmaz.
Nezaket para ile satılmaz.
El uzatılan yere dil uzatılmaz.
Yol sormakla bulunur.
3.2. Birleşik Cümle
Birleşik cümle birden fazla yüklemi ve yargıyı kapsayan cümle yapılarına verilen
addır. Dilciler arasında bu konuda ihtilaf vardır. Mesela Muharrem Ergin, şartlı birleşik cümle
ile ki’li birleşik cümle, buna ilave olarak da iç içe birleşik cümleden bahsederek aşağıda
sıralayacağımız “girişik birleşik cümle” tasnifini kabul etmemektedir21. Hikmet Dizdaroğlu ise
“bileşik tümce” adı altında girişik tümce, kaynaşık tümce, koşul tümcesi ilgi tümcesi ve
katmerli bileşik tümce olmak üzere olarak beş cümle yapısından bahseder22. Vecihe Hatipoğlu
birleşik tümceyi “bağlaçlı, dilekli, koşullu, ilgeçli, olumsuzluk koşaçlı, sorulu, ikilemeli ve
14 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1985, 15. Baskı., s. 404.
15 Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK, Ankara, 1986, 2. Baskı, s.523-546
16 Kaya Bilgegil , Türkçe Dilbilgisi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1984, s.73.
17 Hikmet Dizdaroğlu, Tümcebilgisi, TDK, Ankara, 1976, s.187.
18 Vecihe Hatipoğlu, Türkçenin Sözdizimi, TDK, 1972, s.145.
19 Fuat Bozkurt, Türkiye Türkçesi, Cem Yayınevi, İstanbul, 1995, s.324.
20 Tahir Nejat Gencan, Dilbilgisi, TDK, Ankara, 1966, s.81.
21 Muharrem Ergin, aynı eser, s. 404-407.
22 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.193-222.
83
kalıplaşmış yan tümceler” olarak ayrımlar23. Tahir Nejat Gencan, bileşik tümce olarak yalnızca
fiilimsilerle yapılan girişik tümceyi ve koşul tümcesini ele almakta, ki’li cümleyi de “ki ile
bağlı önermeler” başlığıyla incelemektedir.24. Fuat Bozkurt, birleşik tümceyi 10 ana başlıkta
toplar: sıralı, bağlı, ki bağlaçlı, ilgeçli, soru ekli, değil koşaçlı, içiçe, koşullu bileşik tümceler
ve eksik tümce ile arasöz25.
3.2.1. Girişik Birleşik Cümle
Girişik birleşik cümle terimi fiilimsi ya da eylemsi diye adlandırılan isimfiil, sıfatfiil
ve zarffiil gruplarını içine alan bir cümle yapısıdır. Ancak bu konuda değişik görüşler söz
konusudur. Bu yapılarda temel cümlenin dışında bir yüklemin varlığı kimilerince kabul
edilmezken26, kimi dilcilerce bu yapı birleşik bir yapı olarak kabul edilmektedir27. Buna göre
birinci görüş bu yapıyı “basit cümle” içine almakta, ikinci görüş ise “birleşik cümle” olarak
sınıflandırmaktadır. Tahsin Banguoğlu “karmaşık birleşik cümle28”, Vecihe Hatipoğlu “girişik
tümce29”, Kaya Bilgegil ise “girişik bileşik cümle30” adı altında yan cümlesi fiilimsi olan
cümleleri ayırarak ikinci görüşü tercih etmiştirler. Neşe Atabay, Sevgi Özel ve Ayfer Çam’ın
ortak kitaplarında ise, “ortaç ve eylemliklerin” dışında sadece “ulaç”lardan kurulu cümlelerin
“girişik tümce” olabileceği ifade edilmiştir31.
3.2.1.1. Girişik Birleşik Cümle-İsimfiil
İsimfiil gruplarından oluşan bu birleşik yapıda morfolojik açıdan bir tasnif
yapılmaktadır. –mak, -ma ve –iş isimfiil ekleri almış fiiller ve buna bağlı kelimelerin
oluşturduğu bu grup temel cümleye bağlanmak suretiyle birleşik cümle yapısını oluşturur.
Dünyaya aldanmak delilik demektir.
Bir defa görmek bin defa okumakdan yeğdir.
Kötüye iyilik etmek, iyiye kötülük etmek gibidir.
Domuzdan bir kıl çekmek kârdır.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz.
3.2.1.2. Girişik Birleşik Cümle-Sıfatfiil
Sıfatfiil gruplarından oluşan bu yapıyla ilgili de iki farklı görüş söz konusudur. Birinci
görüşe göre bunun örtük biçimde bir sıfat tamlaması olduğu ifade edilirken, ikinci görüş her ne
kadar ismin düştüğü kabul edilse bile, ismin yer almadığı bir kelime grubunun yükleme
doğrudan bağlanması dolayısıyla birleşik bir yapı oluşturabileceği kanısını taşır.
23 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.146-152.
24 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.85-95.
25 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.327-353.
26 Muharrem Ergin, aynı eser, s.404.
27 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.193.; Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.85.
28 Tahsin Banguoğlu, aynı eser, s.562-585.
29 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, 153-154.
30 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.74-86
31 Neşe Atabay, Sevgi Özel, Ayfer Çam, Türkiye Türkçesinin Sözdizimi, TDK, Ankara, 1981, s.109.
84
“Her şeyi bilirim.” diyen hiç bir şeyi bilemez.
Arı kahrın çekmeyen balın kahrın ne bilsin.
Her bilinen söylenmez.
Sana taş atana sen aşla dokun.
Misafiri horoz olanın arpa kalmaz ambarında.
Devlete yaranmış yoktur.
Helal süt emmiş başkadır.
3.2.1.3. Girişik Birleşik Cümle-Zarffiil
Bu birleşik yapı ilk ikisine göre daha belirgin bir birleşik yapı görünümündedir.
Çünkü zarffiil grupları temel cümleden ayırd edilebilecek bir durum sergilerler. Bu yapıları iki
ayrı cümleymiş gibi düşünmek de mümkündür ve gerçekten farklı cümle seçeneklerine imkân
verirler. Atasözlerinde bu yapıya ait örneklerin çokluğu dikkat çekmektedir.
Eşeğin kuvveti var diye iki kişi birden yüklenmemeli.
Göçerim diye eksiğin dağıtma.
Her gördüğünü dost sanıp gizli sırrını söyleme.
Hep kendin söyleyip meclise fütur etme.
Ağaç meyvesi olunca başını aşağıya salar.
Fakirlik pencereden girince aşk bacadan kaçar.
Başak büyüdükçe boynunu eğer.
Hareket olmadıkça bereket olmaz.
Balığa giden dönmeden tava ateşe konmaz.
Çocuk çocuğa bakarak ağlar.
Bezi daha kozada iken kızına koca arar.
Kol kesilirken parmak acımaz.
Ağaran varken kararana kim bakar?
3.2.2. Şart Cümlesi
Şart cümlesi, birden fazla yüklemi zaman ve şahıs belirterek aynı yapıda birleştirmesi
bakımından girişik cümleden ayrılır. Ancak bu yapıyı oluşturan ilk cümlenin ya da yan
cümlenin –sa morfemi alması gereklidir. Tahsin Banguoğlu Şart cümlesini “olağan ve
olmayası şart cümlesi” diye ikiye ayırır32. Onun tasnifi belirli bir şartın açık olduğu cümlelerde
doğruluk taşır. Aşağıdaki örneklere işlevsel ve anlambilimsel açıdan bakıldığında ise –sa
morfeminin hemen her örnekte bir şartı ifade etmediği görülebilir.
i. Şart İfade Eden Cümleler
Din yıkılmazsa, düşman yıkılmaz.
32 Tahsin Banguoğlu, aynı eser, s.550-551.
85
Kurt bunalırsa ağıla varır, kul bunalırsa kula varır.
Çok sevilirse çok “ah” edilir.
Büyük büyüklüğünü bilmezse küçük küçüklüğünü bilmez.
Aşkın var ise dağlara düş.
Kaderinde varsa, kaşığına o çıkar.
Allah bir adamdan alırsa, yel götürür; sel götürür, el götürür.
Varsa hünerin, vardır baş üstünde yerin.
ii. Dilek, Temenni, İkaz ve Öğüt İfade Eden Cümleler
Dost kazanırsan tut, düşman kazanırsan güt.
İnsan bilmediğini ayağının altına alsa, başı göğe değer.
Sakalda fayda olsaydı, keçi şeyh olurdu.
Eşeğin boynuzu olsa, dünyada mahluk bırakmaz.
Takdir ne ise, o olur.
Düşman karınca gibi ise sen fil gibi san.
Bir şeyi murad etme, olduysa inad etme.
Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir.
Arabı bir batman sabunla yıkasalar yine ağarmaz.
Altından çarık giysen gene de adı çarıktır.
Borçlu olup düşmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir.
Ne gelirse, silahtan gelir.
Sabır hayırlıdır, tahammülü güç olmasa.
3.2.3. Ki’li Birleşik Cümle
Bu cümle yapısı Türkçe cümle yapısına uygun olmamasına rağmen Farsçanın etkisiyle
cümle yapımıza girmiştir. Bu yapıda temel cümle ile yan cümle ya da cümleler yer değiştirmiş,
temel cümle sonda olması gerekirken başa getirilmiştir. Bu cümleleri Muharrem Ergin “ki’li
birleşik cümle33”, Tahsin Banguoğlu “ki ilinti cümlesi34” Hikmet Dizdaroğlu “ilgi tümcesi35”,
Vecihe Hatipoğlu “bağlaçlı yan tümce36”, Tahir Nejat Gencan “anlamca bağlı önermeler37”,
Kaya Bilgegil “ki bağlayıcıyla kurulan cümleler38”, Fuat Bozkurt “ki bağlaçlı tümce39”
başlıkları altında incelemiştir. Fuat Bozkurt “ki bağlacının” kimi yerde “ki adılıyla40”, kimi
yerde Türkçe kökenli “kim” sözcüğüyle karıştırıldığı noktasında ikazda bulunmuştur.
33 Muharrem Ergin, aynı eser, s.405-406.
34 Tahsin Banğuoğlu, aynı eser, s.552-553.
35 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.216-220.
36 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s. 147-148.
37 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.84.
38 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.94-96.
39 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.340-343.
40 “ki’li tümcelere ilgi tümcesi dendiği de oluyor. Anca bu ad doğru değildir. Bunda ki bağlacı, ki ilgi eki
(ya da adılı) ile karıştırılmıştır.
Fuat Bozkurt, aynı eser, s.442.
86
Deli odur ki bir düştüğü çukura bir daha düşer.
Fırsat bir rüzgârdır ki bilinmez nerden eser.
Deniz bir padişahtır ki söz dinlemez.
Bir söz söyler ki dirhemini yiyen köpek kudurur.
“Ah!” deme ki düşmanın “Oh!” demesin.
Ölü kimdi ki mezara koyan kim olsun.
Anaları ne ki danaları ne olsun.
Eşeği sattık ki “Çüş” demeden kurtulalım diye.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın.
Başa gelmedi ki ayak uslansın.
3.3. Sıralı ve Bağlı Cümle
3.3.1. Sıralı Cümle
Birbirine biçimce ve anlamca bağlı olmadıkları halde ard arda sıralanan cümlelere
verilen addır. Bu konuda Hikmet Dizdaroğlu farklı bir görüş dile getirerek bağlı cümleyi de
içine alan “sıralı tümce” terimini kullanmaktadır. Buna göre sıralı tümce 4 grupta
toplanmaktadır: bağımsız sıralı tümce, bağımlı sıralı tümce, açıklamalı sıralı tümce ve karma
sıralı tümce41. Vecihe Hatipoğlu da benzer bir ayrım yaparak iki tip sıralı cümle sıralar:
“bağımlı ve bağımsız sıralı tümce42”. Neşe Atabay vd. de Hatipoğlu’na benzer bir yaklaşımla
aynı terimleri kullanır43.
Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde.
Çirkin bürünür, güzel görünür.
Ana ben gidemem Bender’e, alışmışım kaba döşek mindere.
Dünya dört kulplu tekne, ikisinden kadın tutar, ikisinden erkek.
3.3.2. Bağlı Cümle
Yüklemi hem şahıs hem de zaman bakımından belirli olan ancak cümle bağlayıcıları
ve ortak öğeler yoluyla birbirine bağlı bulunan cümlelerden oluşur. Kaya Bilgegil “bağlaçlarla”
kurulu birleşik cümlelere “bağlı cümle” adını vermiş, kimi “bağfiil”lerin de bağlı cümle
yapabileceğini ifade etmiştir, ancak verdiği dipnotta bu terimi “öğretimdeki temel gelenekten
tamamen ayrılmamak için” kullandığını, “esasta bunların da sıralı cümle” olduğunu
eklemiştir44.
3.3.2.1. Biçimce Bağlı Cümle
Birden fazla cümlenin arasında ortak öğe ve cümle bağlayıcılarıyla biçim yönünden
kurduğu birleşik bir yapıdır.
41 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.223-247.
42 Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.155-157.
43 Neşe Atabay vd., aynı eser. s.105-108.
44 Kaya Bilgegil, aynı eser, s.90.
87
A. Ortak Öğeli Bağlı Cümleler
Birden fazla cümle arasında öğeleri bakımından ortak olan cümlelerdir. Hikmet
Dizdaroğlu “bağımsız sıralı tümce” terimi altında bu cümle türünü tasnif etmiştir45. Neşe
Atabay vd. ise bu tip cümleler için “bağımlı sıralı tümce” terimini kullanmıştır46.
i. Ortak Yüklemli
El deliye, biz akıllıya hasret kaldık.
İt dalaştan, bacı kardaştan korkar.
El ağlarsa gözünden, anam ağlarsa özünden ağlar.
Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir.
Adam adama gerektir, tosbağaya hanesi.
Kar izi kapatır, ok gözü kapatır.
ii. Ortak Özneli
Güzeller adama çok iş ederler, soyarlar, akıbet derviş ederler.
Kavak uzaya uzaya göğe çıkmaz, tepesinden kurumağa başlar.
Ekmek bulamaz yemeğe, itinin adını gümüş koyar.
iii. Ortak Tümleçli
Ateşe su at, barut atma.
B. Cümle Bağlayıcılarıyla Kurulan Bağlı Cümleler
Belirli anlamlarla yüklü cümle bağlayıcılarıyla yapılan bağlı cümlelerdir. Hikmet
Dizdaroğlu bu tasnife uymayan bir terimle bu cümleleri sınıflandırmış ve “bağımlı sıralı
tümce” terimini kullanmıştır47. Fuat Bozkurt ise “bağlı tümce” başlığı ile sadece “bağlaçlarla”
kurulu cümleleri bağlı cümle olarak kabul etmiştir48.
i. Tezat ifade eden bağlayıcılar
Allah bilir ama kul da sezer.
Dağların dumanı gider amma sevdalı başın dumanı gitmez.
Hayvan savurdu, amma daneyi yele aldırdı.
Manda karadır ama sütü beyazdır.
Dost dosta mal bağışlamaz, fakat doğru yol gösterir.
Uluların sözü Kur’an’a girmez illa yanında durur.
El insanın düşünü azdırır da suyunu kızdırmaz.
Hamurdan artar da çamurdan artmaz.
İti mindere çağırmışlar da “Bura benim yerim değil.” demiş.
Keçi geberse de kuyruğunu indirmez.
45 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.228-230.
46 Neşe Atabay vd., aynı eser. s.107-108.
47 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.233-239.
48 Fuat Bozkurt, aynı eser, 333-340.
88
Ölüsü olan gülmüş de delisi olan gülmemiş.
ii. Karşılaştırma İfade Eden Bağlayıcılar
Sanma ki hain berhüdar olur, ya katil, ya berdar olur.
Boz atın yanında duran ya tüyünden çeker, ya huyundan.
Deliyi ne döv, ne dövül.
Ne dilenecek hali, ne zekat verecek malı var.
Yavuz it ne kendi yer, ne bir kimseye yedirir.
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da.
Hem şiş yağlanmalı, hem kebap pişmeli.
Hem karnın doysun, hem yemek bütün kalsın.
Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
Hasan dayının abası, kâh oğlu giyer, kâh babası.
Ha anan ölmüş, öksüz kalmışsın, ha baban.
Allah kimine bal verir, parmak vermez, kimine parmak verir, bal vermez.
Böyle efendinin böyle hizmetkârı olur.
iii. Pekiştirme İfade Eden Bağlayıcılar
Densiz deveye binmiş de “Ben Allah’ı gördüm.” demiş.
Kardeşim olsun da kanlım olsun.
Ayağımı yerden kessin de isterse eşşek olsun.
Tavuk kaza bakmış da kuyruğunu yırtmış.
3.3.2.2. Anlamca Bağlı Cümle
Ortak öğe ya da cümle bağlayıcıları olmaksızın anlam bakımından bir devamlılık
gösteren birden fazla cümlenin kurduğu birleşik bir cümle yapısıdır.
Göz bir penceredir, gönüle bakar.
Kul çalışır, Allah verir.
Üç günlük seyisliği var, kırk yıllık gübre karıştırıyor.
Deniz kadın gibidir, güvenmek olmaz.
Korkağı fazla sıkıştırma, cesur olur.
3.4. Eksiltili Cümle
Eksiltili cümle bir ya da birden fazla öğesi eksik olan cümle yapıları için kullanılan bir
adlandırmadır. Bu cümle yapısını Hikmet Dizdaroğlu ve Vecihe Hatipoğlu “kesik tümce49”,
Tahir Nejat Gencan “sözcük düşmesi50”, Fuat Bozkurt “eksik tümce51” terimleriyle
karşılamaktadır. Aşağıda sıraladığımız atasözü örnekleri ne derece eksiltili cümle yapısını
yansıtmaktadır, tartışılır. Çünkü eksiltinin olduğunun tespiti için öncelikle eksilti
gerçekleşmeden önceki cümle durumunu bilmek gerekir. “Acaba eksik olan kelime ya da
49 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.274-281., Vecihe Hatipoğlu, aynı eser, s.161-163.
50 Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.96-98.
51 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.352-353.
89
kelime grubu bu mudur?” sorusundan yola çıkarak tahminden öteye gidemiyoruz. Kimi
atasözlerinin bu çerçevede cümle özelliği taşımamasına rağmen anlam bakımından atasözü
tasnifine girdiği söylenebilir. Bu durum ise atasözleri tasnifini güçleştiren engelleri beraberinde
getirmektedir.
Kanaatimizce verdiğimiz eksilti örneklerini sentaktik açıdan çok semantik açıdan
değerlendirmek ve örneklerin çağrışımsal anlamlarını dikkate almak gerekir.
Atın ürkeği, yiğidin korkağı.
Ata arpa, yiğide pilav.
Böyle başa, böyle tıraş.
Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali.
Taş taşa, baş başa.
Bir evde iki kız, biri çuvaldız, biri biz.
Başına gelen hekim.
Dünyada mekan, ahirette iman.
Ersiz avrat, yularsız at.
Eğri gemi, doğru sefer.
3.5. Aktarma Cümlesi
Genellikle ki edatıyla yapılan ve birinin cümlesinin değiştirilmeden bir başkası
tarafından aktarılmasına imkân veren bir cümle yapısıdır. Ki edatıyla yapılan cümlelerde temel
cümle baştadır; yan cümle ise temel cümlenin genellikle nesnesi durumundadır. Bu yapının
dışındaki örnekler Türkçe cümle yapısına uygun bir görünüm arz ederler.
i. Ki Edatıyla Kurulu Aktarma Cümleler
Deveye demişler ki: “İnişi mi seversin, yokuşu mu?” “Düz başınıza mı yıkıldı?”
demiş.
Kimi der ki “Öldür öldür.” kimi der ki “Kıyma kıyma.”
ii. Türkçenin Cümle Yapısına Uygun Aktarma Cümleler
Kimse “Gözünün üstünde kaşın var.” demesin.
3.1.6. “Değil” Cümlesi
Bu cümle yapısının ayrımını Fuat Bozkurt’ta görmekteyiz. Ona göre “kökende ‘değil’
koşacı ile ad tümceleri olumsuz yapılır. Birleşik tümcede ise ‘değil’ koşacı, karşıtlık bildiren
yantümce oluşturur. Bir tür ilgeç işlevini üstlenir.52” Bozkurt, bu yapıda “ama, fakat” gibi
cümle bağlayıcılarının düştüğünü, ‘değil’in bu yükü üzerine aldığını ima etmektedir.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.
Doyuncaya kadar değil, ölünceye kadar çalış.
52 Fuat Bozkurt, aynı eser, s.347.
90
Yoldan çıkmak ayıp değil, yola girmemek ayıptır.
Tanrı’ya dolu ellerle değil, temiz ellerle dua edilir.
3.6. mi Soru Ekiyle Yapılan Cümle
Mi soru ekiyle yapılan kimi basit, kimi birleşik yapıdaki cümlelere verilen addır.
Kurt ağzından kuzu alınır mı?
El mi yaman bey mi yaman?
Yukarıdaki tasniflerin dışında “ara söz, ara cümle53” ve “karmaşık cümle54” diye
adlandırılan cümle yapıları da vardır. Ancak incelediğimiz atasözlerinde bu yapıda örneklere
rastlamadığımız için bunları tasnif dışı bıraktık.
4. Sonuç
Örneklerde görüldüğü üzere, Türk atasözleri halk bilimi bağlamında ele alınması
gerektiği kadar, Türk dilini konuşan ve yazanların yaygın olarak kullandığı cümle yapılarını
yansıtmaları bakımından da önemli birer inceleme alanıdır. Ancak bu incelemenin dilbilgisinin
ve dilbilimin bugün bulunduğu nokta göz önünde tutularak yapılması zarureti vardır.
Üzerinde sentaktik açıdan çalışmanın az olduğu bu konuyla ilgili incelememiz
atasözlerinin farklı cümle yapılarından oluşan zenginliğini göstermiştir. Bu, bir anlamda Türk
dilinin anlatım imkânlarını da ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, makalede seçme ama az
sayıda örnekten yola çıkarak yaptığımız sentaktik inceleme, kelime gruplarını da içine alacak
ölçüde daha da genişletilebilir. Anlam sanatlarını da içine alacak biçimde semantik yapıyı
ortaya çıkaracak çalışmaların yapılması, yapı ve anlam yönünden atasözlerinin bir bütün
halinde incelenmesi imkânı verecektir. Bunun ötesinde çağdaş dilbilim kuramlarından
yararlanarak atasözlerindeki cümle yapılarını incelemek de gerekir. Biz makalenin sınırlarını
aşan bu incelemelerin araştırmacılar tarafından dikkate alınacağı ümidini taşıyoruz.
Özet
Atasözleri, bir milletin evrene ve kendisine bakışını belirleyen, toplumun ortak
bilincinin ürünü olarak ortaya çıkmış zengin bir dil hazinesidir. Bu anlamda sosyolojik,
psikolojik, sosyo-ekonomik bağlamlarda bu malzemeden yararlanılabilir. Bu makalede
atasözlerinin bir dil malzemesi olmasından hareketle dilbilgisi açısından cümle yapısı
noktasında sınıflandırmalar yapılmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Atasözleri, cümlebilgisi
53 Hikmet Dizdaroğlu, aynı eser, s.261-273, “ayraç tümcesi”; Tahir Nejat Gencan, aynı eser, s.107-108,
“ara önerme, ara söz”; Kaya Bilgegil, aynı eser, s.97, “ara cümleciği”, Fuat Bozkurt, aynı eser, s.353
“arasöz ve ara tümce” terimleriyle karşılamaktadırlar.
54 Yalnızca Kaya Bilgegil’in kitabında tasnif edilen bu yapıdaki cümleler “çeşitli bileşik cümlelerin bir
araya gelmesinden” oluşmuştur. Bilgegil, bu terimi bulanın M.Tuğrul olduğunu dipnotunda belirterek
onun izniyle kullandığını ifade etmektedir.
Kaya Bilgegil, aynı eser, s.97-98.
91
Absract
Proverbs which determine a nation’s way of looking at the universe and itself and
evolve as products of community are language fortunes. In this sense, this material can be used
in sociologic, psychologic and socio-economic fields. In the this article proverbs are classified
by syntax in that they are the materials of language.
Keywords: Proverbs, syntax
İletişim:
Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Türkçe Eğitimi Bölümü
Hendek-Sakarya
54300
e-mail(elmek): maltun@sakarya.edu.tr
Url: http://dil_bilimi.sitemynet.com