10 Aralık 2020 Perşembe

B - anlamla ilgili söz sanatları

 

B. ANLAMLA İLGİLİ SANATLAR

 

1. TEVRİYE

 

Bir sözün birden fazla anlama gelecek biçimde kullanılması sanatıdır. Bu sanatta sözün bütün anlamları gerçektir. Ama yakın anlam söylenip uzak anlam kastedilir.

 

Bu kadar letafet çünkü sende var

Beyaz gerdanında bir de ben gerek

ben: 1. kişi zamiri ve vücuttaki koyu renkli leke (kastedilen, ikincisi, yani uzak olan)

 

Avazeyi bu aleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş

 

Bana Tahir Efendi kelp demiş

İltifatı bu sözde zahirdir.

Maliki mezhebim benim zira

İtikadımca kelp tahirdir.

 

“Tahir” sözcüğü hem “temiz” demektir hem de “Tahir Efendi"nin kendisidir ve her iki anlam da gerçektir. Yakın olan ama kastedilmeyen anlam “temiz”dir. Uzak olan ama kastedilen anlam ise “Tahir Efendi”dir.

 

Dedim dilber niçin sararıp soldun

Dedi, çektiğim dil yarasıdır.

dil: yakın: gönül, uzak: söz, konuşma organı

 

Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül

el: yakın: organ, uzak: yabancı

 

Verdim gönül o gül-ruhun aline aldanıp

Etmezdi kimse eylediğim rengi ben bana

al: yakın: kırmızı; uzak: hile

 

Sordum Nigâr’ı dediler ahbab

Semt-i Vefa’da doğru yoldadır.

Vefa: yakın: sözünde durma; uzak: Vefa semti

Doğru yol: yakın: dürüstlük; uzak: sokak adı

Ama burada uzak anlamın kastedildiğine dair başka bir iz yok.

 

Koyup kaldırmada ikide bir de

Kazan devrildi, söndürdü ocağı

 

Gül gülse daim ağlasa bülbül acep değil

Zira kimine ağla demişler kimine gül

 

2. HÜSN-İ TALİL (GÜZEL SEBEP GÖSTERME)

 

Gerçek nedeni herkes tarafından bilinen bir olayı daha güzel bir nedene bağlayarak anlatma sanatıdır.

 

Ateşten kızaran bir gül arar da

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi

 

Ey sevgili sen bu ilden gideli

Yaprak döktü ağaçlar, coştu gökyüzü

 

Tarihini aksettirebilsin diye çehren

Kaç Fatih’in altın kanı mermerle karışmış

 

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl

Başını taşdan taşa urup gezer avare su

 

3. MÜBALÂĞA

 

Bir durumu, nesneyi, varlığı olduğundan daha az veya fazla göstermeye mübalağa denir.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda

 

Dağda yaprak kalmadı

Yarama bağlamaktan

 

Alem sele gitti gözüm yaşından

 

Akdeniz’in dalgası gönlüm kadar taşmadı

 

Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzar-ı firakız

Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden

 

Merkez-i hake atsalar da bizi

Küre-i arzı patlatır çıkarız

 

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın

Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın

 

Sekizimiz odun çeker

Dokuzumuz ateş yakar

Kaz kaldırmış başın bakar

Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

 

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer…

 

Bir ah çeksem dağı taşı eritir

Gözüm yaşı değirmeni yürütür

 

4. İSTİFHAM

 

Cevap almak için değil de dikkat çekmek için soru şeklinde söyleme sanatıdır.

 

Hani Yunus Emre ki kıyında geziyordu?

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin cömert Nil yeşil Tuna?

Giden şanlı akıncı, ne gün gider yurduna?

 

5. TEZAT

 

Zıtlık ilişkisi içinde olan kavramları, hayalleri, düşünceleri bir araya getirme sanatıdır. Aynı varlığın birbirine zıt iki yönü bir arada ifade edilir veya birbirine zıt iki varlık veya kavram arasında ilgi ve benzerlik kurulur. Dil bilgisi bakımından zıt olan kavram ve kelimeleri bir arada kullanmak sadece tezattır; tezat sanatı değildir.

 

Kanı ol gül gülerek geldiği demler şimdi

Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz (Mahir Baba)

 

İçimde kor donar, buzlar tutuşur.

 

Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-ı hürriyet

Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten            (Namık Kemal)

 

Çeşm-i âşıkda imtizac etmiş

Âb u âteş olup beraber dost

 

Adûlar kahkaha eyler; güruh-ı dostan ağlar.

Burada adû-dost ve kahkaha-ağlamak arasında tezat var demek yerine, düşmanların gülmesi ile dostların ağlaması arasında tezat var demek daha mantıklı olur.

          

6. NİDA

 

Duygulanma ve heyecanlanma sonucu seslenme sanatıdır. Ünlemlerle ya da ünlem ifade eden cümlelerle yapılır.

 

Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı!

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!

 

7. TECAHÜL-İ ARİF (TECAHÜL-İ ÂRİFANE)

 

Anlatımı çekici kılmak için şairin bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmesidir.

 

Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım

Kurbanın olam var mı benim bunda günahım?

 

Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?

 

Ecel tuzağını açamaz mısın

Açıp da içinden kaçamaz mısın

Azat eyleseler uçamaz mısın

Kırık mı kanadın kolların hani

 

8. TEKRİR

 

Anlatımı çekici kılmak için bazı kelimelerin veya kelime gruplarının cümle içinde veya arka arkaya gelen cümlelerde tekrarlanmasıyla yapılan edebi sanattır.

 

Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince

Nefesten yumuşak yağan bu yağmur

Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince

Aynalar yüzümü tanımaz olur (Necip Fazıl).

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır (Necip Fazıl)

 

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Yağ ile bal ede bir söz. (Yunus)

 

9. TELMİH

 

Herkesçe bilinen bir kişi, bir olay veya inanışa şiirde işaret etme sanatına telmih denir.

 

Gözyaşı döksem Nuh tufanına denk

 

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu

Kerem’in sazına cevap veren bu

 

Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi

 

10. SEHL-İ MÜMTENİ

 

Söylenmesi kolay gibi görülen fakat aslında zor söylenebilen anlatımlardır. Yunus Emre’de çok görülür.

 

Beni bende demen bende değilem

Bir ben vardır bende benden içerü

 

11. İHAM

 

İki ya da daha fazla anlamı olan bir kelimeyi bir dize ya da beyit içinde bütün anlamlarını kastederek kullanma sanatıdır. Kelimenin her iki anlamı da diğer kelimeler tarafından desteklenmelidir. Kinayeden ve tevriyeden farklıdır. Kinayede gerçek ve mecazlı anlamları bir arada kullanılıp mecazlı anlamı kastedilir. Tevriyede ise gerçek anlamların hepsi söylenip uzak anlamı kastedilir.

 

Bâkî çemende hayli perişan imiş varak

Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan

 

Burada “rüzgâr”ın “zaman” ve “yel” anlamlarının ikisi de geçerlidir.

 

İham-ı tenasüp ve iham-ı tezat olmak üzere iki türü vardır. İham-ı tenasüpte gerçek anlamlardan biri kastedilmez. Ama dizede bu söylenmeyen gerçek anlamla tenasüplü başka kelime(ler) bulunur.

 

Rind olan cam alır eline müdam

Lâle veş nev-bahara katlanmaz.

 

“Müdam”ın iki anlamı vardır: “sürekli” ve “şarap”, burada şarap anlamı söylenmemiş. Ama onunla ilgili olarak cam (kadeh) kelimesi kullanılmış.

 

İham-ı tezatta ise dizede, söylenmemiş gerçek anlamla tezat olabilecek başka kelime(ler) kullanılır.

 

Ay geçer görmeziz ol mihr-i cihan-arayı

Elimizden ne gelir taliimiz yar değil

 

Burada “ay”ın iki anlamı vardır: “zaman dilimi” ve “gökteki uydu”. İkinci anlam söylenmemiş ama onunla tezatlı olan mihr (güneş) kelimesi kullanılmış.

 

12. İSTİHDAM

 

Bir sözcük ya da deyimi hem gerçek hem de mecazlı anlamıyla kullanmaktır.

 

Bahar erdi açıldı sevdiğim hem fasl-ı dey hem gül   (dey: kış)

Biri sahn-ı gül-istandan biri sahn-ı gülistanda.

 

Burada “açılmak”ın gerçek anlamı çiçeklerin açması, mecazlı anlamı ise uzaklaşmaktır.

 

13. MUGALÂTA-İ MANEVİYE

 

Birden fazla anlamı olan sözcük ve deyimleri beytin genel anlamını birkaç türlü açıklayabilecek şekilde kullanmaktır.

 

Düşmese ağzımdan ol şirin-dehanın lebleri

Vasf-ı lâ’lin durmasam zikr eylesem yaranıma

 

Birincisi: O tatlı ağızlının dudaklarını dilimden düşürmeyip lâ’le benzeyen o dudakları dostlarıma durmadan anlatsam.

İkincisi: O tatlı ağızlının dudaklarını öpmek ve emmek amacıyla ağzıma alsam ve bırakmasam. Dudağının tadını dostlarıma sürekli anlatsam

 

14. TENASÜP

 

Şiirde anlamca ve çeşitli yönlerden ilgili olan kelimeleri bir arada kullanma sanatıdır.

 

Bir elinde gül bir elde cam geldin sakiya

Hangisin alsam gülü yahud ki camı ya seni

 

Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-ı hürriyet

Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten            (Namık Kemal)

Burada hürriyet ile kurtulmak; esir ile esaret arasında tenasüp var.

 

Bir şâhda iki gonce-i gül

Birbirlerine olurdu bülbül.

 

Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib

Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır.(Fuzulî)

Burada geçen dert, ilâç, tabip, derman, zehir kelimeleri tıbba ait kelimelerdir.

 

15. LEFF Ü NEŞR

 

Birinci dizede söylenen birkaç kelimenin tenasüplü veya tezatlı olanlarını ikinci dizede kullanma sanatıdır. Aşağıdaki birinci örnek “leff ü neşr-i müretteb”e (düzenli, simetrik), ikincisi ise “leff ü neşr-i müşevveş”e (çapraz veya karışık) örnektir:

 

Ârızın yadıyla nemnâk olsa müjgânım nola

Zâyi olmaz gül temennasıyla vermek hâra su

 

Gülşene nergis ü gül hayli letâfet verdi

Şimdi açıldı dahi yüzü gözü gilzârın

 

16. SİHR-İ HELAL

 

Bir sözcüğü ya da sözü hem kendiden öncekilerle hem de sonrakilerle birleştirildiğinde ayrı ayrı anlamlar ifade edecek şekilde kullanılmasıdır.

 

Gül ile har nedim oldu yar ile ağyar

Budur hikâyet-i devr-i zamane ey bülbül

Gül ile har nedim oldu  nedim oldu yar ile ağyar

 

17. RÜCU

 

Söylenen bir sözü yalanlamadan geri çevirip onun yerine daha güçlü ve onu kanıtlayıcı bir düşünceyi söylemektir.

 

Kaddin libas-ı surh ile afet değil midir

Afet değil kızılca kıyamet değil midir

 

18. KAT’

 

Sözü, etkili kılmak ve arkasının kendiliğinden anlaşılmasını beklemek üzere yarıda kesmektir.

 

Garibim;

Ne bir güzel var avutacak gönlümü,

Bu şehirde

Ne de bir tanıdık çehre;

Bir tren sesi duymaya göreyim

İki gözüm

İki çeşme...     (?)

 

Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok

Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok

Yok... Yok...                (F. Nafiz)

 

19. TERDİD

 

Sözü, karşısındakini merakta bırakacak, ilerisinin ne olacağını sezdirmeden sürdürdükten sonra, beklenmedik ve çarpıcı bir şekilde sonuca bağlamaktır.

 

...

Geldiler beklenen çiftler ormana

Duruyor iki genç, ne hoş, yan yana

Bir kurşun kadına bir de çobana

Çınlasın yıllarca orman be Ali

 

Görünce uzanmış yar kucağına

Boynunu dolamış zülfü bağına

Kurşunu kahpeye atacağına

Kendine çevirdin... Aman be Ali! (F. Nafiz; Ali)

 

20. İRSAL-İ MESEL

 

Sözü inandırıcı ve etkili kılmak için atasözü veya atasözü değerinde özlü sözlerle örnekler vermektir. Ziya Paşa’nın terkib-i bendinde çokça görülür. 

 

Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir (Z. Paşa).

 

Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından

Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.(Z. Paşa)

 

Geldimse ne var ben şuara bezmine ahir

Âdet budur ahirde gelir bezme ekâbir (?)

 

21. İKTİBAS

 

Söze, anlamı pekiştirmek amacıyla ayet, hadis ya da bunlardan parçalar almaktır.

 

22. TEFRİK

 

İki şey arasındaki ayrımları belirtmektir.

 

23. İSTİDRAK

 

Birini över gibi görünüp yermek ya da yerer gibi görünüp övmektir. İkiye ayrılır:

 

1. Yererek övme: Yerer gibi görünüp övmektir.

 

Dehrde anlamayıp bilmediği ola meğer

Tama’ u buğz u nifak u hased ü gadr u sitem.

 

Burada bir şeylerden anlamadığını söyleyerek önce yerer gibi görünüyor, ama sonra saydıkları kötü şeyler olduğu için övmüş oluyor.

 

2. Överek yerme: Över gibi görünüp yermektir.

 

Hüsnüne hiç diyecek yok amma

Nigehi ok gibi işler cana

 

Burada güzel olduğu söylenerek över gibi yapılıyor, ama sonra bakışının sertliğinden bahsedilerek yeriliyor.

 

24. İLTİFAT

 

Söz arasında sözü hitap edilen kişiden başka birine yöneltmektir.