ELEŞTİRİ
Tanımı:
Bir eserle, düşünce akımıyla veya düşünceyle ilgili olarak onun sanat değerinin, üstün veya eksik yanlarının, toplumun sanat anlayışındaki yerinin anlatıldığı, yani eserin veya düşüncenin olumlu veya olumsuz yönden değerlendirildiği yazılardır.
Tarihçesi:
... Yeni Osmanlılar'dan Jön Türkler'e uzanan süreçte edebiyatımız birçok yenilikle karşılaşır. Gazete, çeviri ve dergiler yazınsal türlerin edebiyatımızda yer etmesini sağlar. O güne değin Divan Edebiyatı'ndan gelen bir yazın geleneği söz konusudur. Örneğin eleştirinin Divan Edebiyatı'ndaki karşılığı "tezkire"lerdir. Bunlar övgü ya da yergi yazılarıdır. Yazara ve yapıta, edebiyatın güncel sorunlarına dönük eleştiri anlayışı için bir çıkış kaynağı olamamıştır "tezkire"ler. Batıdan edinilen, uygulamaya çalışılanlarla "tenkit" sözcüğü yerine, “muaheze” sözcüğü kullanılır ilkten. Yani; "başka birinin davranışını beğenmediğini söyleme, çıkışma" anlamına gelir. Bu da, bir anlamda, ilk dönemdeki eleştiri anlayışını sergilemede ipucudur.
Yazınımıza, tür olarak, eleştiri kavramı Tanzimat'la girer. Kavramsal tanımı, diğer edebiyat türleri (roman, öykü, tiyatro, makale, fıkra...) ile bir arada anılması bu dönemdedir. Çıkış noktası; eskinin reddi, yeninin yaratılması. Bu da, şu yönelimlerle ortaya çıkar:
1) Romantik yönelim: Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Abdülhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem.
2) Realist yönelimler: Samipaşazade Sezai, Beşir Fuat, NabizadeNazım, Mehmet Murat.
3) Eski ve yeni eğilimler: Ahmet Mithat, Muallim Naci, Ali Kemal, Ahmet Rasim.
Yapıta dönük ilk eleştiri yazısını Şinasi yazar. Fatin Tezkiresi'ni yeniden basıma hazırlarken; 1856'da Ceride-i Havadis'te yayımlanan bir yazısında, yapıtın bilimsel açıdan değerlendirilerek düzeltilmesi gerektiğinin altını çizer. Bunu Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem izler. Ekrem, nesnel eleştirinin nasıl yapılacağını açıklarken; eleştirinin güçlüğünden, eleştirmenin zor yetiştiğinden söz eder. Aynı düşüncede olan Muallim Naci, 1889'da yayımladığı Istılahat-ı Edebiye (Edebiyat Terimleri), bir anlamda, dönemin yazın ikliminin edebiyat eleştirisine dönük yanını göstermektedir. Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki edebi tartışma (eski-yeni), sonunda mahkemede son bulur. Bu tartışmanın sonunda, Ekrem; Ta'lim-i Edebiyat'ı (Edebiyat Bilgileri) yazar. Muallim Naci, Batı edebiyatının taklit edilmesine karşı çıkar, eski edebiyatı savunur.
Dönemin eleştiri alanındaki asıl önemli adı Beşir Fuat'tır. Fuat, edebiyatımıza eleştiride nesnel bakış açısını getiren; bilgi ve usçu düşünceyi öne sürülen düşüncelerde temel dayanak alan ilk örnekleri vermiştir. Onun Victor Hugo'su Türk edebiyatının ilk eleştirel biyografisidir. Bununla yeni bir dönemi açar. Natüralizmi tanıtır. Eleştirinin felsefe ve bilimle ilintili bir disiplin olduğunu belirtir.
Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşa" makalesi, dönemin eleştiri anlayışının güzel bir örneğidir. Mizan gazetesinin sahibi Mehmet Murat, yazılarında, o dönemde de, eleştirinin edebiyatın gelişmesindeki rolü üzerinde durmaktadır. Yine aynı eksende yazılar yazan Ebuzziya Tevfik, Batılı eleştirmenlerin yapıtlarını okuyup, oradaki düşüncelerini bilmenin yöntemlerini öğrenmenin gerekliliğinden söz eder.
Bu dönemde öncelenen, kavram tartışmasıdır: "Tenkit" mi, "kritik" mi?" Bir şeyin iyisini fenasından ayırmak için hüküm vermek" anlamında kullanılan "tenkit", Servet-i Fünun yazarlarınca benimsenir ki bu dönemde de yine kavram kargaşası yaşanır. Örneğin; Cenap Şahabettin, "intikad"ı kullanır, eleştirmen ise "münekkid"dir ona göre.
"Yeni Lisan" hareketi edebiyata yeni bir açılım getirir. Genç Kalemler dergisinde başlatılan yazın tartışmalarının bir ucu eleştirinin etkin örneklerini getirir. Dergide yer alan, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem'in dil üzerine yazılarının birçoğu deneme türünün ilgiye değer örneklerini içermektedir.
Mütareke ve Millî Mücadele Dönemi'nde yayınlanan Hisar, Dergâh, Yarın dergilerinde Abdülhak Şinasi Hisar, Nurullah Ataç ve M. Fuad Köprülü'nün şiir, tiyatro ve dönemin edebiyatı üzerine eleştirileri yazılarını görürüz.
Edebiyat eleştirisinde üç disiplini bir arada düşünmek gerektiği kanısındayım: Edebi teori, edebi eleştiri, edebiyat tarihi. Bunun ilk örneklerine Servet-i Fünun döneminde rastlamaktayız. Bunun önemli bir nedeni de, dönem yazarlarının Fransız edebiyatına yakın olmalarıdır diyebiliriz. Fransız edebiyatı eleştiri anlayışının etkisinde yeni bir eleştiri anlayışı yaratırlar. Bu anlamda Batı'dan çokça yararlanırlar. Hem türün içeriği, hem özel konumu, hem de Batalı eleştirmenleri tanımak adınadır bu. Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, yazılarında Batı eleştirisini anlamak, tanıtmak çabasını güderler. Çağdaşları Hippolyte Taine'den etkilenirler. Hüseyin Cahit ondan çeviriler yapar, Ahmet Şuayb ise onun üzerine inceleme yazar. Estetik ve güzellik kavramları üzerinde dururlar. Sanatın kaynağı ve içeriği yine değindikleri konular arasında gelir. Estetik ön plândadır. Bu, eleştiri anlayışlarına da yansır.
Dönemin edebiyatçılarında amaç, sanatta güzellik, estetiktir. Edebiyat, edebiyat için yapılır anlayışı egemendir. Dolaylı bir faydadır aradıkları. Tevfik Fikret, Ahmet Hikmet, Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit, Batı'daki oluşumları, akımları ve dönemleri tanıtırlar. Dönemin yazarları edebiyatın tüm sorunlarına yönelmiş; edebiyat, yapıt, dil ve anlatım konularında yazmışlardır.
Her iki dönemde de asıl amaç, Batılı eleştirmenlerin yöntemlerini öğrenmektir. Yapılan çeviriler, tanıtımlar bunu içerir. Eleştirinin edebiyatın gelişmesinde, yazarın tanınması ve tanıtılmasındaki işlevi önemle vurgulanır.
Servet-i Fünun dönemi yazarları Tanzimat'tan daha ilerdedirler. Batı'daki eleştiri anlayışlarını, dönemleri, yazarları ayrıntılı biçimde irdeler, tanıtırlar. Bu süreçte eleştirmenin görevi ve nitelikleri ortaya konur; tartışma gündemi yaratılır.
Eleştirmen, "muallim-i üdeba", yani "edebiyatçılar öğretmeni" olarak benimsenir. Eleştirinin yeni edebiyat akımlarının doğuşundaki etkinliğinin altı çizilir. Eleştirinin açımlama, eleştirmenin de açıklayıcı olduğu belirtilir.
Her iki dönemde de edebiyatımızda eleştiri, eleştirmenin görevi konusunda önemli adımlar atılmıştır.
Yazınsal eleştirinin edebiyatımızdaki asıl ivmesi Cumhuriyet sonrası başlar. Yüzyılın başında yaşanılan çözülme, 1908 sonrasındaki uluslaşma hareketleri yeni düşünce akımlarını gündeme getirir. Ulusalcılık, Batıcılık, İslâmcılık düşüncesi yaygınlık kazanır. Ziya Gökalp ise 1918'de, "Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" tezini ortaya atar. Osmanlının çöküşünü önleyici arayışlar da Turancılık ve Osmanlılık eğilimlerini ortaya çıkarır.
Deneme ve Eleştiri:
Düşünce yaşamındaki bu canlılık yazın ortamını da etkiler. Yazın eleştirisi ve yazınsal deneme Cumhuriyet Dönemi'ne geçişte ve sonrasında şu aşamalarda gelişme gösterir:
Geçiş Dönemi: 1920-1930
Kuruluş Dönemi: 1930-1940
Aydınlanma Dönemi: 1940-1950
Yenileşme Dönemi: 1950, 1960
Açılımlara Doğru: 1960-1980
Yeni Adlar, Yeni Yönelimler: 1980-2000
İlk dönemde Millî Edebiyat döneminin etkilerinde bir edebiyat ortamı vardır. Gündemde olan tartışmalar dergiler ve gazeteler ekseninde yapılır. Servet-i Fünun, Resimli Kitap, Genç Kalemler (1911), Türk Yurdu, Halka Doğru (1913), Yeni Mecmua (1917)... Gündemdeki tartışmalar daha çok ulusal dil, edebiyatta ulusallık, ulusal kaynaklar, ulusal ölçü vb. konular eksenindedir. Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem, yazılarıyla öne çıkarlar. Fecr-i Ati topluluğunun da yazın eleştirisine ve denemeye özen gösterdiğini söyleyebiliriz. Batı etkisindeki ilk deneme örneğini Ahmet Haşim'in "Piyale"nin önsözünde ve diğer yazılarında buluruz.
Reşat Nuri Güntekin'in, Halit Ziya Uşaklıgil'in deneme, yazın ve tiyatro eleştirilerini anmalıyız. Gene Hamdullah Suphi Tanrıöver'in, Süleyman Nazif'in bu türlerde örnekler verdiklerini gözleriz.
Kuruluş Dönemi (1930-1940) diyebileceğimiz bu süreçte Cumhuriyet'in ideolojik yapılanması başlar. Kadro dergisi ilk kıvılcımdır. Vedat Nedim Tör, İsmail Hüsrev Tökin, Burhan Asaf Belge, Şevket Süreyya Aydemir ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu, kuruluş ideolojisinin söylemini dile getiren yazılar yazarlar. Özellikle Yakup Kadri'nin edebiyat ekseninde yazdığı yazınsal denemeleri ilgiye değerdir.
Bu süreçteki gazete ve dergiler adeta deneme ve eleştiri türünün gelişme zeminini oluşturmuştur: Ulus, Millî Mecmua, Hayat, Yedi Meşale, Servet-i Fünun, Varlık, Çığır, Yücel, Kültür Haftası, Kalem, Oluş, İnsan, Ülkü, Ağaç... Falih Rıfkı Atay'ın Ulus gazetesindeki yazıları fıkra türünden deneme türüne daha yakın örnekleri içermektedir. Deneme ve eleştiri türünde ürünler veren şu yazarlara rastlarız: Ahmet Hamdi Tanpınar; Nurullah Ataç, Mustafa Nihat Özön, Hasan Ali Yücel, Yaşar Nabi Nayır, Suut Kemal Yetkin, Pertev Naili Boratav, Mehmet Kaplan, Sabahattin Eyuboğlu, Sabahattin Ali, Sait Faik vb.
Varlık dergisi bir dönemeci oluşturur. Birçok deneme ve eleştiri yazarının ortaya çıkmasında öncüldür bu dönemde.
Dönemin diğer denemeci ve eleştirmenleri şunlardır: Orhan Şaik Gökyay, Reşat Nuri Güntekin, Kemalettin Kamu, Peyami Safa, Cevdet Kudret, Ruşen Eşref Ünaydın, İbrahim Habib Sevük, Agâh Sırrı Levend.
Görüldüğü gibi, bu süreçte deneme, inceleme, araştırma, eleştiri iç içedir. Eleştiri başlı başına bir okul olamamıştır henüz. Deneme ise gelişme yolundadır.
Ayda Bir (1935), Kültür Haftası (1936) dergilerinde Peyami Safa ve Suut Kemal Yetkin'in roman üstüne tartışma ve eleştiri yazıları; "Köy Edebiyatı" üstüne de Hilmi Ziya Ülken, Mümtaz Turhan, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Sabri Esat Siyavuşgil'in yazılarını görürüz.
İnsan'da (1938) Hilmi Ziya Ülken, Nurullah Ataç, Muzaffer Şerif Başoğlu, Sabahattin Eyuboğlu; toplumcu edebiyat anlayışını savunan Yürüyüş'te de (1940) Ömer Faruk Toprak, Rıfat Ilgaz yazılarıyla öne çıkarlar.
1940-1950'li yıllarda eleştiri ve deneme önemli bir açılım yaşanır. Edebiyat ortamı, kurumsal etkinlikler, Köy Enstitüleri'nin kuruluşu, Tercüme Bürosu, çeviriler, ansiklopediler, halkevleri, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, basın yayın yaşamındaki canlılık... Dergi ve gazetelerde yaygın kılınan edebiyat etkinliği... Yurt ve Dünya (1941), Büyük Doğu (1943), Seçilmiş Hikâyeler (1947), Kaynak (1948), Yaprak (1949), Yeditepe (1950), Hisar (1950) dergileri; Tan Ulus, Cumhuriyet, Vatan, Tasvir, Hürriyet, Akşam, Milliyet (1950), Dünya (1952), Son Havadis (1953) gazeteleri bu oluşumda etkin olmuştur. Edebiyat eleştiri ve denemede okurunu bulmaya başlamıştır.
Dönemin öne çıkan deneme ve eleştiri yazarları ise şunlardır: Nurullah Ataç, Orhan Burian, Suut Kemal Yetkin, Cevdet Kudret, Vedat Günyol, Fahir Onger, Tahir Alangu, Melih Cevdet Anday, Attila İlhan, Sabahattin Eyuboğlu, Hüsamettin Bozok, Hikmet Dizdaroğlu...
Aydınlanmacı bir bakışla birlikte öznel ve nesnel eleştiri anlayışının ilk örneklerini buluruz.
1950-1960 döneminde Ataç'ın düşünce adamı kimliği, eleştiride açtığı yol öne çıkar. Tarihseli yansıtma; yazara ve yapıta dönük sosyolojik eleştiri anlayışı belirgince yer eder. Bu dönemde şu yazarların ürünlerine rastlarız: Fethi Naci, Asım Bezirci, Memet Fuat, Hüseyin Cöntürk, Ömer Asım Aksoy, Muzaffer İlhan Erdost, Cemal Süreya, Selâhattin Hilav, Rauf Mutluay, Konur Ertop, Doğan Hızlan, Ferit Öngören, Adnan Benk, Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı, Metin And, Kemal Kemirel...
1960-1980'li yıllarda deneme ve eleştiride birçok açıdan açılımların yaşandığını gözlüyoruz. Verimli bir süreç olmakla birlikte, türün kendi içinde yönelimlerinin iyice belirginleştiği bir dönemdir. Yazınsal eleştiri, yazınsal denemenin dolaşım alanında etkin olduğu bu dönemin öne çıkan adları şunlar oldu: Berna Moran, Mehmet H. Doğan, Füsun Akatlı, Murat Belge, Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Muzaffer Uyguner, Mehmet Ergün, Zühtü Bayar, Mustafa Öneş, Atilla Özkırımlı, Hilmi Yavuz, Nedim Gürsel, Ferit Edgü, Nermi Uygur, Salâh Birsel, Oktay Akbal, Ahmet Oktay, Tahsin Yücel, Selim İleri, Güven Turan, Ataol Behramoğlu, Akşit Göktürk, Afşar Timuçin, İsmet Zeki Eyuboğlu, Gürsel Aytaç, Enis Batur.
1980-1990'lı yıllarda eleştiri ve denemede yeni bir kan dolaşımının oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu süreçte de yapıtları ve yazılarıyla öne çıkan yazarlar şunlar oldu: Onat Kutlar, Uğur Kökden, Özdemir İnce, Hasan Bülent Kahraman, Orhan Koçak, Yıldız Ecevit, Mehmet Rifat, Feridun Andaç, Semih Gümüş, Zeki Coşkun, Zehra İpşiroğlu, Nurdan Gürbilek, Ramis Dara, Mehmet Yaşar Bilen, İbrahim Yıldırım, Turgay Fişekçi, Atilla Birkiye...