1. Giriş
Önceki ünitede Türk şiirini konu ve teknik özelliklerine göre türlere ayırarak incelemiş;
ayrıca sanat akımları karşısındaki tutumunu ele almıştık. Ayrıca Türk şiirinde
konu ile nazım biçimi ilişkisini edebiyat topluluklarına ve dönemlere göre gözden
geçirdik. Bu ünitede ise Türk edebiyatında dış yapı özelliklerine göre nazım
biçimlerini inceleyeceğiz.
Nazım biçimlerini Halk edebiyatı, Tekke edebiyatı, Divan edebiyatı ve Çağdaş
Türk edebiyatı olmak üzere dört ana başlık altında ele alacağız.
Önce birkaç tanımı anımsayalım.
Şiirin birim sayısı, birimindeki dize sayısı, dizelerindeki hece sayısı ve uyak düzeni
ile belirlenen biçimine nazım biçimi denir. Bir önceki ünitede sözü edildiği gibi,
şiirin kimi zaman konusu, kimi zaman da ölçüsünün kalıbı şiir biçimi için belirleyici
olur. Türk edebiyatının bilinen en eski örneklerinin bile koşug, kojan, koşma, takşut,
takmak, küg, şlok, padak, kavi, baş, başik, sagu adlarıyla belirlenmiş bir biçimi
vardır.
Bu belirli düzenin birincisi, nazım biçimdeki dizelerin kümelenişidir, buna nazım
birimi denir; ikincisi, nazım birimlerindeki dizeler arasındaki uyak bağlantısıdır,
buna uyak düzeni denir. Bir şiirde, nazım birimi sonlarındaki ses ahengine uyak
denir. Dizeler arası bütünlüğü sağlayan uyak, ana uyaktır. Nazım biçimleri; nazım
birimi ile uyak düzenine göre türlere ayrılır. Buna nazım türü denir. Türk Halk
Edebiyatı nazım türlerinde şiire ad verme geleneği yoktur, şiir mâni, koşma, ninni,
ağıt gibi tür adıyla anılır; kitaplarda, şiir başlığı olarak genellikle ya şiirin ilk dizesi
(Çukurova Bayramlığın Giyerken), ya nakaratı (Ölmeyince Sakın Yardan Ayrılma) ya
da konusu (Kızılırmak Türküsü) kullanılır.
Nazım türlerinde dize ve uyak düzeni şemayla gösterilir. Bu şemada her dize bir
çizgiyle, uyaklar harfle gösterilir. Ana uyak için a harfi kullanılır. Diğer uyaklı
dizeler b 'den başlayarak sırayla harflendirilir. Harflendirmede c-ç, g-ğ, s-ş, ı-i
gibi karışacak harflerin noktalı, çengelli olanlarından kaçınılır; c, g, s, ı gibi
noktasız, çengelsiz olanları kullanılır. Uyaksız dizeler x ile gösterilir. Nakaratlar harfin
üzerine konan küçük bir n harfi ile gösterilir.
2. Türk Edebiyatında Dış Yapı Özelliklerine Göre
Nazım Biçimleri
Nazım türleri üretildikleri edebiyat akımına göre türlere ayrılır. Türk
edebiyatında İslâmiyet öncesi ve İslâmiyet sonrasında kullanılan nazım türleri birbirinden
ayrıdır. İslâmiyet sonrasında da Divan edebiyatı ile Halk edebiyatında
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 135
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
kullanılan nazım türleri birbirinden ayrıdır. Tanzimat edebiyatı ile Servet-i Fünun
edebiyatıyla birlikte Batı nazım biçimleri Türk edebiyatına girer. Millî edebiyatta,
Halk edebiyatı nazım biçimleri, sanki yeniden keşfedilerek kullanılır.
Çağdaş şairler şiiri nazım türü, nazım birimi, ölçü, uyak gibi bağlardan
kurtarırlar.
2.1. Türk Halk Edebiyatında Dış Yapı Özelliklerine Göre
Nazım Biçimleri
Türk Halk edebiyatının kökeni tarih öncelerine dayanır. Türk Halk edebiyatının o
tarihlerden günümüze kadarki ürünleri hep sözlü oluşur. Bunlardan kimileri ya
söylendiği anda ya da sonradan yazıya geçirilir; kimileri ise dilden dile dolaşırken
söyleyeni unutulur, ürün sanki halkın ortak malı olur. Durum günümüzde de genellikle
aynıdır. Halk şairi köşesine çekilip şiir yazmaz. İlham geldiğinde doğaçlama
şiir söyler. Toplantılarda içinden geldiği gibi söyler. Bu nedenle söylediği şiirlerin
çoğu yitip gider. Fakat artık halk şairleri de şiirlerini kitaplarda toplamaya
başlamışlardı. Bu da halk şiirinin geleceği için sevindiricidir. Eski çağlardan bu yana
Halk edebiyatına bakıldığında iki ana kola ayrılır. Sanatçısı belli olmayan (ortak
Halk edebiyatı), sanatçısı belli Halk edebiyatı (kişisel Halk edebiyatı). İslâm
uygarlığında ise bunlara bir de Halk Tasavvuf edebiyatı ya da Tekke edebiyatını
eklemek gelenek olmuştur. Oysa İslâmlık öncesi edebiyatta da din konulu düz
yazı ya da şiir de hayli ağırlıktadır. Bunların akılda kolay kalması için aşağıdaki çizelgeden
yararlanabiliriz.
Halk edebiyatı ürünleri incelenirken, bu özellikleri göz önünde tutulur.
Biçim, şiirin dize birimi, dizelerindeki hece sayısı ve uyak düzeni ile belirlenen
biçimidir. Halk edebiyatı şiiri biçim olarak incelendiğinde temelde iki ana biçim
vardır mâni, koşma. Diğer nazım biçimleri bu iki biçimden zamanla türemiştir. Bunları
bir çizelgede görelim.
136 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
!
Türk Halk Edebiyatı
İslâmlık Öncesi İslâmlık Sonrası
Ortak Halk Edebiyatı Kişisel Halk Edebiyatı
(Sanatçısı Belli Olmayan Halk Edebiyatı ) (Sanatçısı Belli Halk Edebiyatı)
Din Dışı Halk Edebiyatı Halk Tasavvuf Edebiyatı
(Aşık Edebiyatı) (Tekke Edebiyatı)
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
2.1.1. Mâni Tipi
Türk Halk edebiyatı nazım biçimlerindendir. Mânilerin pek çoğunun söyleyeni
belli değildir; fakat Anadolu'da en çok kadınlar ve genç kızlar arasında türetilir.
Mâniler ezgili söylenir, saz eşliğinde söylendiği de olur. Mâni söylemek için mâni
yakmak, mâni düzmek, mâni atmak terimleri de kullanılır. Halk mâni söyleyene
mânici, mâni yakan, mâni düzen, mâni atan, iyi mâni söyleyene mânici başı der.
Mânici başı mısın?
Cevâhir taşı mısın?
İpek mendil vereyim,
Cebinde taşır mısın?
Mâniler, biçim olarak genellikle bir dörtlük ve yedili hece ölçüsüyle kurulmuş kısa
şiirlerdir. Uyak dizilişi aaxa'dır, fakat xaxa olanlar da vardır.
Manilerin temel duygu ve düşüncesi son dizededir. Birinci ve ikinci dizeleri düşünce
ve anlam yönünden ilgisi yokmuş gibi görünen, fakat konuyu çağrıştıran
doldurma dizelerdir. Üçüncü dize konuya geçiş dizesidir. Şair gerçek duygu ve
düşüncesini son dizede söyler. Konusu genellikle aşk olmakla birlikte yergi, ağıt,
öğüt gibi her konu da olabilir. Konularına göre mâniler; aşk mânileri yergi mânileri
öğüt mânileri diye bilinir.
Aşk mânisi Yergi mânisi
Yel eser dal salınır, a Öğretmen dedikleri, a
Kudretten ney çalınır. a Çay, simit yedikleri. a
Benim yarim pek kıskanç, x Uzaktan sayılıyor, x
Güle baksam alınır. a Kaburga kemikleri. a
Birinci dizesindeki hece sayısı yediden az olan mânilere kesik mâni denir. Bu kesik
dize mâninin cinasıdır. Cinaslı mânilere İstanbul mânileri de denir. Bunlarda an-
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 137
Türk Halk Edebiyatında Nazım Biçimleri
Koşma
Tipi
Mâni Tipi
Kesik mâni
Artık dizeli mâni
Beş dizeli
Altı dizeli
Yedi dizeli
Deyiş
Semaî Tipi
Semaî
Varsağı
Türkü Tipi
1. Kavuştaklı
Kavuştağı bir dize
Kavuştağı iki dize
Kavuştağı üç dize
Kavuştağı dört dize
Kavuştağı Mani
2. Kavuştaksız
Dörtlükle kurulanlar
Üçlükle kurulanlar
Beyitle kurulanlar
Aruz Ölçüsü ile
Yazılanlar
Divan
Semaî
Kalenderî
Selis
Satranç
Vezni-i ahar
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
lam iki dizede tamamlanır; bu nedenle araya iki dize eklenerek mâni uzatılabilir.
Bu özellik İstanbul halkını, İstanbul'daki kültür etkinliklerinden etkilenmesinin,
kulağının Divan şiirine daha yatkın olmasının sonucudur. Dize sayısı dörtten çok
olan mâniler dizelerinin sayısına göre adlandırılır: Beşli mâni, altılı mâni, yedili
mâni, sekizli mâni gibi . Böyle on dörtlü mâni bile vardır. Bunların uyak düzeni
tekliler için axaxa, çiftliler için aaxaxa olur.
Cinaslı Mâniler
Yara Benden Almadan
Selâm ey yâra benden. Kokun aldım almadan.
Ben gitmem, o da gelmez, Bir de yüzün göreyim,
Gitmez bu yara benden. Tanrı canım almadan.
Yedi dizeli mâni On dizeli mâni
Karadan, a Kararsın, a
Yarim gider gemiyle x Bulut gökte kararsın. a
Ben giderim karadan. a Ne büyüksün ne küçük, x
Ciğerim göz göz oldu, x Tamam bana kararsın. a
Görünmüyor karadan. a Gündüz gelme gece gel, x
Hak beni ayırmasın, x Bekle sular kararsın. a
Kaşı, gözü karadan. a Sarılalım yatalım, x
Düşman bağrı kararsın. a
Atma kulun yabana, x
Bir gün olur ararsın. a
2.1.2. Artık Mâni
Dört dizeli, yedi heceli mâniye aynı uyaklı yeni dizeler ekleyerek oluşturulmuş
mâniye artık mâni ya da yedekli mâni denir. Bunlarda cinas yoktur.
İlkbahara yaz derler,
Şirin söze naz derler.
Kime derdim söylesem,
Bu dert sana az derler.
Kendin ettin kendine,
Yana yana gez derler.
2.1.3. Deyiş (karşılıklı mâni)
Deyişler karşılıklı soru-cevap niteliğindeki mânilerdir. Bunlar ya iki kişi
tarafından ya da iki grup tarafından söylenir. Eskişehir Türkmen köylerindeki canimen
mânileri böyledir:
138 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Canimen Mânileri
Erkek Değirmen üstü çiçek, Kız Değirmene dün gittim,
Orak getirin biçek. Kına gibi un ettim.
Benim sevdiğim güzel, Darılma emmim oğlu,
Orta boylu mor çiçek. Ben sana şaka ettim.
Kız Bak yoluna yoluna, Erkek Üzüm ezdim yiyen yok,
Bakma benim boyuma. Kalbindekin bilen yok,
Seni kurban ederim, Yenile bir yar sevdim,
Silsileme, soyuma. Hayır olsun diyen yok.
Erkek Kavak uzanır gider, Kız Altın yüzük olayım,
Dalı bezenir gider, Parmağıma dolayım.
Dünyada yar sevmeyen, Oğlan sen pek güzelsin,
Günah kazanır gider. Yavuklun ben olayım.
Kız Değirmen olukluya, Erkek Sarı çizme dizece,
Ben varmam çarıklıya. Galk gidelim bizece,
Allah nasip eylesin, Sarılalım yatalım,
Bir sırma bıyıklıya. Zemheriden güzece.
Erkek Acem şalı beldedir, Kız Sarı boyarlar m'ola?
Saçakları yerdedir. Sarsam duyarlar m'ola?
Ben peşine düştükçe, Yarim cahil, ben cahil,
Senin gözün eldedir. Cana kıyarlar m'ola?
Kız Dambaşta durma oğlan, Erkek Çayırda kıldım namaz,
Bıyığını burma oğlan. O da Hakk'a yaramaz,
Beni sana vermezler, Cahilin ettiğini,
Zırıncıyıp durma oğlan. Allah bile kınamaz
Erkek Çifttir minderin yüzü, Kız Ben yarin nesin aldım,
Biz de biliriz sizi, Başından fesin aldım.
Kürk giydin kadın m'oldun? Beş kardeşin içinde,
Aslın abdalın kızı. Seçtim de hasın aldım.
Eskişehir-Koşmat Köyü
Kimi deyişler soru-cevap biçiminde değildir. Bunlarda her dörtlük aynı sözcük ya
da sözcük öbeği ile başlar:
Bir deyişten:
I. Ay doğar ayazlanır, II. Ay doğar sini gibi, III. Ay doğar ağmak ister,
Gün doğar beyazlanır. Sallanır servi gibi, Al yanak yaşmak ister.
Şu benim deli gönlüm, Yarin kokusu gelir, Şu benim dertli gönlüm,
Hem sever hem nazlanır. İlkbahar gülü gibi. Yare kavuşmak ister.
Mâniyi sonraları Divan, Tekke, Saz şairleri ve Millî edebiyat dönemi şairlari de
söylemiş ve yazmıştır: Hatâyî, Muhyiddin, Kâsımî, II. Sultan Mahmut, Dede Efendi,
Yusuf Ziya Ortaç gibi.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 139
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Kâsımî'den II. Sultan Mahmut'tan Ziya Osman Saba'dan
Kâsımîyem yareli, O kâkülün telleri, Naz edip beni üzme,
Bağrımı yar yâr eli Örtmüş siyah benleri. Öyle gözünü süzme.
Derdime em oldu yâr Bülbül gibi dilleri, "Gel, öpeyim!" deyince,
Dergâhına varalı. Sînem deldi ey peri! Dudaklarını büzme.
2.1.2. Koşma Tipi
Türk Halk edebiyatının çok kullanılan nazım biçimlerindendir. Koşmaların söyleyeni
bellidir. Ozan koşmanın son dörtlüğünde mahlâsını söyler. Koşmalar saz eşliğinde
ezgili söylenir; ezgilerine göre Acem Koşması, Kerem tarzı koşma, Kesik Kerem
gibi adlar alır.
Biçim olarak dörtlükler ve hece ölçüsü kullanılır. 3-5 dörtlükten kurulmuş kısa şiirlerdir.
On birli hece ölçüsü ve hece ölçüsünün 6+5 ya da 4+4+3 kalıbı uygulanır.
Uyak dizilişi baba ccca ddda ya da ilk dörtlük xaxa'dır.
Konusu genellikle aşk olmakla birlikte sevgiliye kavuşma isteği, ayrılık üzüntüsü
vb. konuların işlendiği duygu yönü (lirizmi) ağır basan şiirlerdir. Bunun yanında
doğa, yergi, ağıt, öğüt gibi her konu işlenebilir.
Koşma
Kadir Mevlâm senden bir dileğim var,
Şu dileğim kabul eyle Yaradan.
Dört dilek diledim ziyana gitti,
Ağlattığın kulu güldür Yaradan.
Kömür gözlüm ne salının karşımda,
Gündüz hayalimde, gece düşümde.
Bir güzelin sevdası var başımda,
Yar sevdası çetin olur yaradan.
Nasıl vazgeçeyim şu şirin candan,
Adam vazgeçer mi böyle civandan?
"Ben güzelim" deyip kaçıyor benden,
O da benim gibi kuldur Yaradan.
Karac'oğlan der ki yakıp yandırma,
Şu gönlünü engin yere kondurma.
Azrail gönderip canım aldırma,
Sevdiğime canım aldır Yaradan.
Karacaoğlan
140 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Kimi koşmalar karşılıklı konuşma biçimindedir. Kimi koşmalar kavuştaklıdır.
Cinaslı koşmalar vardır. Dizelerinin ortasında da uyak bulunan koşmalara musammat
koşma denir. Ayaklı koşmalar vardır; ana uyaklı dizelere eklemeler yapılır.
Eklemelerin uyağı da ana uyak ile aynıdır. Dörtlüğün son dizesindeki uyaklı sözcüğün
bir sonraki dörtlüğün ilk sözcüğü olarak yerleştirildiği koşmalara zincirleme
koşma denir.
Musammat Koşma'dan Zincirleme Koşma'dan
Lebler kırmızı lâl, kaşları hilâl, Gani Mevlâm düştüm aşkın oduna,
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl, Aşk oduna düştüm, ciğerim kebâb,
Bilmem bu ne hayâl, bilmem bu ne hâl? Söyündürmez âb.
Bu ne parlak cemâl, ülker misin sen? Âb akıyor benim iki gözümden
Mir'atî Gözümden akan yaş hep olur şarâb,
Kerem et yâ Rab
Zahmî
2.1.3. Türkü Tipi
Türk Halk edebiyatında en çok kullanılan nazım biçimlerindendir. Söyleyeni belli
olmayan türküler olduğu gibi, söyleyeni belli türküler de vardır. Bu yüzden ürün
sayısı çoktur. Ezgili ve saz eşliğinde söylenir. Türkü söylemek yerine türkü yakmak terimi
de kullanılır. Halk, türkü söyleyene türkücü, türkü yakan, türkü okuyan, türkü
çağıran da der. Türkü, günümüzde aydın şairler tarafından da yazılmaktadır.
Günümüz şairleri türkünün hece sayısıyla ve uyağı ile biraz oynamıştır.
Türkü biçim olarak bend ile kavuştak olmak üzere iki bölümden oluşur. Hecenin
daha çok yedili, sekizli, on birli kalıplarıyla yazılmış olmakla birlikte, hemen hemen
her kalıbıyla yazılan türküler de vardır. Bend bölümü türkünün asıl sözlerinin
bulunduğu bölümdür. Kavuştak (nakarat ya da bağlama da denir) varsa, her
bendin sonunda yinelenir; Uyak dizilişinde bentler kendi arasında, kavuştaklar
kendi arasında uyaklanır. Bestelenip saz eşliğinde söylenir; dilden dile yurdun her
köşesine kolayca yayılırlar. Türkülerin uyak dizilişi bentlerinin ya da
kavuştaklarının özelliğine göre değişir.
Konusu genellikle aşk olmakla birlikte doğa, yergi, ağıt, öğüt, savaş, yiğitlik gibi
insanda ya da toplumda heyecan uyandıran her konu türkü nazım biçimiyle işlenebilir.
Türküler konularına (ninni, ağıt), yörelerine (Eğin türküsü, Konyalı, Orta
Anadolu türküsü...) ya da içindeki en etkili sözlere (Zeynep, Taş Bebek) göre
adlandırılır. Türküler kendi içinde ezgilerine, konularına, yapılarına göre ayrılırlar.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 141
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.1.3.1. Ezgilerine Göre Türküler
Ezgilerine göre türküler önce usullü, usulsüz olarak ikiye ayrılır. Usullüler genellikle
oyun havalarıdır. Bunlar yöresine göre oturak, kırık gibi adlar alır. Usulsüzlere,
yöresine göre hoyrat, Çukurova, divan, bozlak, koşma, kayabaşı denir.
2.1.3.2. Konularına Göre Türküler
Konularına göre türküler çocuk türküleri, ninniler, doğa türküleri, iş türküleri, aşk türküleri,
tören türküleri, kahramanlık türküleri, ölüm türküleri (ağıt) gibi adlar alır. Görülüyor
ki toplumumuzda türkü üretmek için neden çoktur. Türküler bizi ana kucağında
ninniyle karşılar; oyunda arkadaşımız, okul yolunda yoldaşımız, gurbette
avuntumuz, aşık olunca sırdaşımız olurlar. Savaşta gücümüz, yenilgide tesellimiz,
işte coşkumuzdur. Ana evinden türkü ile uğurlanırız, dünya evine türkü ile
gireriz; ölenlerimizin ardından çığlığımız yine türküdür...
2.1.3.3. Yapılarına Göre Türküler
Türkü biçim olarak bend ve kavuştak olmak üzere iki bölümden oluştuğuna göre,
yapılarına göre türküler incelenirken bu özellikleri göz önünde tutulur.
2.1.3.3.1 Bentlerine Göre Türküler
Bentlerine göre dört türlü türkü vardır:
Bentleri mâni dörtlükleriyle kurulan türküler vardır!
Çekirgem
I. Çekirgem uçar gider, II. Çekirgemin kanadı III. Çekirgem konar taşa,
Kanadın açar gider, Kanı yere damladı, Yazılan gelir başa.
Dübek boylu çekirgem, Dübek boylu çekirgem, Dübek boylu çekirgem,
Ekini biçer gider. Arpa, buğday koymadı. Düğünüm kaldı kışa.
Eskişehir
Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler vardır!
Türkü
I. Yine bahar oldu, coştu yüreğim, II. Hayal oldu Âşık Emrah illeri,
Akar boz bulanık selli dereler. Deyin yare, gözlemesin yolları.
Sıla derdi, vatan derdi, yar derdi, Herkesin sevdiği giyer alları,
İflâh etmez bu dert beni paralar. Koy, benim sevdiğim giysin karalar.
. . . . . Âşık Emrah
142 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Bentleri üçlüklerle kurulan türküler vardır!
Tirene Binerken
I. Tirene binerken kunduram kaldı. II. Gide gide gitmez oldu dizlerim.
İpek mendilimi yeller mi aldı? Ağlamaktan görmez oldu gözlerim.
Benim sevdiğimi eller mi aldı? Yare geçen, geçmez oldu sözlerim.
Verme anne verme, beni ellere! Verme anne verme, beni ellere!
Yaşım küçük dayanamam dillere. Yaşım küçük dayanamam dillere.
Eskişehir
Bentleri beyitlerle kurulan türküler vardır!
Gelin Nennisi
I. Dağdan keserler meşeyi, (nenni nenni) II. Dağdan keserler fındığı, (nenni nenni)
Hani gelinin döşeği? (nenni nenni) Hani gelinin yastığı? (nenni nenni)
III. Dağdan keserler gürgeni, (nenni nenni)
Hani gelinin yorganı? (nenni nenni) -Eskişehir
2.1.3.3.2. Kavuştaklarına Göre Türküler
Kavuştaklarına göre yedi türlü türkü vardır.
Kavuştaksız türküler vardır!
Karanfil
I. Karanfil oylum oylum, II. Karanfil olacaksın, III. Karanfil kater oldu,
Geliyor selvi boylum. Sararıp soracaksın. Hasretlik yeter oldu.
Selvi boylum gelince Ben hakime danıştım, Gül yüzlüm, kömür gözlüm
Şen olur benim gönlüm. Sen benim olacaksın. Gözümde tüter oldu.
Kavuştakları mâni olan türküler vardır!
Pınar Başından Bulanır
I. Pınar başından bulanır, II. Yaz görmemiş kışa benzer,
İner ovayı dolanır, Dert görmemeş başa benzer,
Sende çok mallar talanır. İçmiş de serhoşa benzer.
Dağlar duman oldu, Dağlar duman oldu,
Çayır çimen oldu. Çayır çimen oldu.
Ben yari görmedim, Ben yari görmedim,
Hâlim yaman oldu. Hâlim yaman oldu.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 143
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Kavuştakları bir dize olan türküler vardır!
Sarı Balım
I. Eriği sökme yarim, II. Şu dağın ardı pınar,
Kapıya dikme yarim. Yusam ellerim donar.
Er de geç de sararım, Ne kız oldum ne gelin
Hasretlik çekme yarim. Yüreğim ona yanar.
Sarı balım oğlan, sarsam uyanamam. Sarı balım oğlan, sarsam uyanamam.
. . . .
Köroğlu
Kavuştakları iki dize olan türküler vardır!
Kına Havası
I. Atladı gitti eşiği, II. Al tavanlı evin var,
Sofrada kaldı kaşığı, Elden güzel yarin var,
Kızdır evin yakışığı. Kız ne mutlu başın var!
Kız eşin, kınan kutl'olsun, Kız eşin, kınan kutl'olsun,
Orda dirliğin tatl'olsun. Orda dirliğin tatl'olsun.
Eskişehir
Kavuştakları üç dize olan türküler vardır!
Şu Dağların Dumanı
I. İner gelir şu dağların dumanı, II. Ağzında dişleri inciden aktır,
Hiç kalmamış güzellerin imanı, Güzeller içinde emsalin yoktur.
Şimdi geldi yar sevmenin zamanı, Güzeli gösteren kaş ile gözdür,
Gelir geçer, ak elleri kınalı. Gelir geçer, ak elleri kınalı.
Vay vay sürmeli meleğim vay! Vay vay sürmeli meleğim vay!
Vay vay kurbanın olayım vay! Vay vay kurbanın olayım vay!
Hayd'anam yoluna da öleyim vay! Hayd'anam yoluna da öleyim vay!
Eskişehir
Kavuştakları dört dize olan türküler vardır!
Köy Yolunda
Rüzgârı eser serin serin, Çınlatır harmanı türküler,
Kırların kokusu dolu, Yel gibi döner her döven,
Bir kaval çalar hazin hazin, Vadiye sanki bir masal söyler,
Tozlanır köy yolu. İhtiyar değirmen.
144 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Aslan yürekli köy yiğitleri, Aslan yürekli köy yiğitleri,
Kurası çıkar, orduya koşar, Kurası çıkar, orduya koşar,
Bir gün çavuş olur döner geri Bir gün çavuş olur döner geri
Ağlama nazlı yar. Ağlama nazlı yar.
Ziya Aydıntan
Dörtlükle kurulanlarda dördüncü dizesi kavuştak olan türküler vardır!
Geyik Türküsü
Seğirttim çıktım kayaya, Kova kova şaşırdılar,
Çevrildim baktım ovaya, Dağdan dağa aşırdılar,
Kuzum gelmemiş yuvaya... Bir ayağım düşürdüler,
Der de ağlar geyicek. Der de ağlar geyicek.
. . . . .
Avcılar düştü izime, Sol yanımdan vurulmuşum,
Kanlar saçıldı yüzüme, Sağ yanıma devrilmişim,
Hasret kaldım ben kuzuma, Ben kuzumdan ayrılmışım...
Der de ağlar geyicek. Der de ağlar geyicek.
. . . . .
Karşılıklı atışma tipinde türküler vardır!
Türkmen Kızı
Erkek - Türkmen kızı, Türkmen kızı, Erkek - Kır atımın nalı yoktur,
Sen allar giy, ben kırmızı. Arkasında çulu yoktur,
Çıkalım dağlar başına, Dağın taşın yolu yoktur,
Sen gülü topla, ben yıldızı. Ben gidemem Türkmen kızı.
Kız - Ağam oğlan, beyim oğlan, Kız - Bileziğim nal eyleyem,
Canım olsun sana kurban. Hem perçemi çul eyleyem,
Olayım derdine derman, Dağı taşı yol eyleyem,
Bin gidelim ağam oğlan. Bin gidelim ağam oğlan.
. . . . .
2.1.4. Semaî Tipi
Türk Halk edebiyatının çok kullanılan nazım biçimlerindendir. Söyleyeni bellidir.
Ozan semaînin son dörtlüğünde mahlâsını söyler. Saz eşliğinde ezgili söylenir.
Biçim olarak dörtlükler ve hece ölçüsü kullanılır. Dörtlük sayısı beşten çok olabilir.
Sekizli hece ölçüsüyle ve 4+4 ya da duraksız kalıbıyla söylenir. Uyak dizilişi baba
ccca ddda ya da ilk dörtlük xaxa'dır. Görüldüğü gibi hece sayısı dışında bütün
özellikleri koşma gibidir.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 145
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Konusu genellikle aşk ve sevgilinin güzelliğidir. Konusu kahramanlık olan, Güney
Anadolu'daki Varsak Türkleri tarafından söylenen türüne varsağı denir.
Gönül Gurbet Ele Gitme
I. Gel gönül gurbete gitme! Gam- geriftir zâtımız, Deryalarda yüzer bahri,
Ya gelinir, ya gelinmez. Yüğrüktür bizim atımız, Doldur ver içeyim zehri,
Her güzele meyil verme! Gurbet ilde kıymatımız Zalım gurbet elin kahri,
Ya sevilir, ya sevilmez. Ya bilinir, ya bilinmez Ya çekilir, ya çekilmez.
Karacaoğlan
2.1.5. Türk Halk Edebiyatında Aruz Ölçüsü İle Yazılan Nazım Biçimleri
17. yüzyıldan sonra halk şairleri, divan şiirinden etkilenmeye başladılar. Bu etkilenme
19. yüzyılın sonlarına kadar sürdü. Bu akım, bir yandan halk şairlerinin dilini
ağırlaştırıp divan şairlerine yaklaştırırken, öte yandan da divan şairlerinin, ünlü
bestekârların dilini sadeleştirip halk şairlerine yaklaşmasına, halk şiirini denemesine
neden oldu. Halk ile aydın kitlenin bu kadarcık da olsa yaklaşımı sevindiricidir
de.
Halk şairleri aruz ölçüsünü çok sınırlı kullanmışlardır. Fakat Divan şiiri mazmunlarını
Halk şiirine sokmuşlar, yanlış da olsa aruzu kullanmış; Türkçe sözcükleri
bozmuşlardır. Halk şiirinde bu nazım biçimleri ölçüsü, uyağı ile ezgileri de göz
önünde bulundurularak adlandırılır. Bunlar Divan, semaî, kalenderi, selis'tir.
2.1.5.1. Divan
Aruzun fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılan yapıca gazel, murabba, muhammes,
müseddes olan şiirlere divan denir; halk şairleri divanî de derler. Musammat
olanları da vardır.
Gazel biçimindeki divanların uyak düzeni aa ba ca da ea...
Murabba biçimindeki divanların uyak düzeni aaba (aaaa/baba/bbba) ccca ddda eeea...
Gazel biçimindeki divanın dizeleri fâilâtün fâilün kalıbıyla ek dize ile sürdürülürse
ayaklı divan ya da yedekli divan denilen müstezadlar oluşur. Uyak dizilişi a(a) a(a)
b(b) a(a) c(c) a(a) d(d) a(a) e(e) a(a)...
2.1.5.2. Semaî
Aruzun mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün kalıbıyla yazılan yapıca gazel, murabba,
muhammes, müseddeslere semaî denir. Musammat olanları da vardır. Uyak düzeni
146 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
divandaki gibidir. Gazel biçimindeki semaînin dizeleri mefâîlün mefâîlün kalıbıyla
ek dize ile sürdürülürse ayaklı semaî ya da yedekli semaî denilen divan edebiyatındaki
müstezad-ı südâsiyenin aynı olan müstezadlar oluşur. Uyak dizilişi divandaki gibidir.
Kendine özgü bir ezgiyle söylenir.
2.1.5.3. Kalenderî
Aruzun mef'ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün kalıbıyla yazılan yapıca gazel, murabba, muhammes,
müseddeslere kalenderî denir. Musammat olanları da vardır. Uyak düzeni
divandaki gibidir. Gazel biçimindeki semaînin dizeleri mef'ûlü feûlün kalıbıyla
ek dize ile sürdürülürse ayaklı kalenderî ya da yedekli kalenderî oluşur. Uyak dizilişi
divandaki gibidir. Kendine özgü bir ezgiyle söylenir.
2.1.5.4. Selis
Aruzun fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilün kalıbıyla yazılan yapıca gazellerdir; murabba,
muhammes, müseddes vardır. Musammat olanları da vardır. Uyak düzeni divandaki
gibidir. Gazel biçimindeki semaînin dizeleri mefâîlün mefâîlün kalıbıyla
ek dize ile sürdürülürse ayaklı semaî ya da yedekli semaî denilen divan edebiyatındaki
müstezad-ı südâsiyenin aynı olan müstezadlar oluşur. Uyak dizilişi divandaki
gibidir.
2.1.5.5. Satranç
Aruzun müfte'ilün müfte'ilün müfte'ilün müfte'ilün kalıbıyla yazılan musammat
gezel biçimindeki halk şiirine satranç denir. Uyak dizilişi gazel gibidir.
4.1.5.6. Vezn-i Âhar
Aruzun müstef'ilâtün müstef'ilâtün müstef'ilâtün müstef'ilâtün ya da müstef'ilâtün
müstef'ilâtün kalıbıyla yazılan murabbaya vezn-i âhar denir. Uyak dizilişi murabba
gibidir. Dize sonunun yanında iç uyak da vardır. Dörtlüklerdeki dizeler ikinci
müstef'ilâtün'den başlayarak birbirine zincirleme bağlıdır. Her müstef'ilâtün sütun
halinde yukarıdan aşağıya okunduğunda, sütun sayısındaki söz öbekleri ile
dize sayısıdaki söz öbekleri aynı olur.
Üftâden oldum, gül gibi soldum, sor bana noldum, cevrinle cânan,
Gül gibi soldum, sor bana noldum, cevrinle cânan, oldum perîşan,
Sor bana noldum, cevrinle cânan, oldum perîşan, ey fitne-devran,
Cevrinle cânan, oldum perîşan, ey fitne-devran âhir zamansın.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 147
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Bir hûb-edâsın, pek dil-rübâsın, lîk pür-cefâsın, sırrın bilinmez,
Pek dil-rübâsın, lîk pür-cefâsın, sırrın bilinmez, nakşın alınmaz,
Lîk pür-cefâsın, sırrın bilinmez, nakşın alınmaz, mislin bulunmaz,
Sırrın bilinmez, nakşın alınmaz, mislin bulunmaz, bir nev-civansın.
Ettimse âhı, feth etti mâhı, aşk-ı İlâhî, var sende gayet,
Feth etti mâhı, aşk-ı İlâhî, var sende gayet, Hak'tan hidâyet,
Aşk-ı İlâhî, var sende gayet, Hak'tan hidâyet, Nûrî nihâyet,
Var sende gayet, Hak'tan hidâyet, Nûrî nihâyet, sâhib-divansın.
Tokatlı Nurî
2.2. Tekke Edebiyatı Nazım Türleri ve Biçimleri
Tekke edebiyatında Tasavvuf felsefesinin işlendiği şiirlere Tekke şiiri denir. Bu şiirlerle;
dini halka Tasavvuf felsefesine göre anlatmak ve halk arasında Tanrı sevgisini
yaymak istenir. Halkı dinin yasakladığı eylemlerden uzaklaştırmak, iyi ahlâka
yönetltmek amacı güdülür. Bu edebiyatı anlamak için Tasavvuf felsefesi bilmek
gerekir. Burada bu felsefe bilgilerinin aktarılmasına gerek duyulmamıştır. Bunlar
nazım biçimi olarak diğer Halk edebiyatı ürünlerinden ayrılmaz; konusuna göre
ilâhi (hikmet, nefes, ayin), nutuk, devriye, şathiye gibi adlar alırlar.
Bu edebiyatı kuran müritler okuma yazma bildiklerinden şiirlerinde Arapça, Farsça
sözcükler olabilir; ara sıra aruz ölçüsünü de kullanabilirler. Fakat temelde halka
bir şeyler öğretmeyi amaçladıkları için, halkın anlayacağı dilde ve ona yabancı olmayan
nazım biçimleriyle yazmışlardır. Ayrıca şiirlerin akılda kolay kalma özelliğinden
de yararlandıkları düşünülebilir.
2.3. Divan Edebiyatında Dış Yapı Özelliklerine Göre Nazım
Biçimleri
Türkler Divan edebiyatını Acemlerden alarak kendine göre uyguladı. Acemler de
bu şiiri asıl kaynağından, Arap edebiyatından almıştır. Her edebiyatın kendisine
uygun nazım biçimleri vardır. Türkler bu edebiyatın nazım biçimlerini de almışlar
ve uygulamışlardır. Ayrıca Halk şiirinin dörtlükleriyle divan şiirini birleştirmeye
çalışmışlardır. Divan edebiyatı nazım birimlerini bir çizelgede görelim.
148 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
Divan Edebiyatında Nazım Biçimleri
Tek Dörtlükler
Rubaî
Tuyuğ
Beyitlerle Kurulan
Nazım Biçimleri
Gazel
KasideMesnevi
Müstezat 4. Yediililer
5. Sekizliler
6. Dokuzlular
Bentlerle Kurulan Nazım Biçimleri
Musammatlar
1. Dörtlüler 7. Onlular
2. Beşliler
3. Altılılar
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
2.3.1. Beyitlerle Kurulan Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
2.3.1.1. Gazel
Gazel, Divan edebiyatının çok kullanılan nazım biçimlerindendir. Biçim olarak
beyitlerden kurulur, aruz ölçüsü ile yazılır. 5-15 beyitten kurulmuş kısa şiirlerdir.
Gazelin ilk beytine matla' (doğuş), ikinci beytine hüsn-ü matla' (güzel doğuş)
son beytine makta' (kesim) denir, şair gazelin son beytinde mahlâsını söyler. Sondan
bir önceki beytine hüsn-ü makta' (güzel kesim) adı verilir. Gazelin en güzel beytine
şah beyt ya da beytü'l gazel denir. Bütün beyitleri beytü'l gazel olan gazellere yekâvaz
gazel denir. Uyak dizilişi aa ba ca da ea vb. biçimindedir. Kimi gazellerde dizenin
tam ortasında da uyak vardır, bunlara musammat gazel denir.
Konusu en çok aşk, şarap biraz da doğadır; duygu yönü (lirizmi) ağır basan şiirlerdir.
Gazellerde konu ve anlam birliği beyitte tamamlanır; çok az olmakla birlikte
kimi gazellerde bütün beyitlerde aynı konu işlenir, konu bütünlüğü olan bu gazellere
yek-âhenk gazel denir.
Divan şairleri şiirlerini topladıkları kitaba divan derler. Divanlarda en çok gazeller
yer tutar.
Anadolu'da din dışı Divan şiiri 13. yüzyılda Hoca Dehhanî ile başlar; Dehhânî'den
önce daha çok dini tasavvufi edebiyat ağırlıktadır. Aynı yüzyılda Şeyyad Hamza,
14. yüzyılda Kadı Burhaneddin, Nesîmî, Aşık Paşa; 15. yüzyılda Ahmedî, Şeyhî,
Ahmed Paşa, Avnî (Fatih Sultan Mehmet), Cem Sultan, Necatî Bey ve Çağatay
Edebiyatı'nda yazdığı halde Anadolu'da da sevilen şair Ali Şir Nevâ'î sayılabilir.
16. yüzyılda üç bin gazelle Zâtî, Hayâlî, Nevî, Bağdatlı Ruh î Bâkî ve Fuzûlî
vardır. 17. yüzyılda Şeyhülislâm Yahya, Nâ'ilî, Neşâtî, Nabî, Nef'î ilk akla gelenlerdendir.
18. yüzyılda Nedim, Şeyh Gâlip ve 19. yüzyılda gazel eski önemini kaybeder.
Endurunlu Vâsıf, Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galip, Hersekli Arif Hikmet
ise gazelin son uygulayıcılarıdırlar. Tanzimat edebiyatında birkaç örneği
daha verilen gazel, Servet-i Funün edebiyatında hiç görülmez.
Gazel
Bûs-ı la'lün şöyle sîrâb-ı zülâl eyler beni
Kim gören âb hayât içmiş hayâl eyler beni
Şâire söz bulmağa minnet ne ammâ neyleyen
Ah kim hayret seni gördükçe lâl eyler beni
Sevdüğüm câm-ı meye hâcet nedür la'l-i lebün
Bir şeker handeyle mest-i bî-mecâl eyler beni
Bağda zülf ü ruhun andukça bu kimdür deyu
Sümbül ü gül biribirinden su'âl eyler beni
Nükhet-i zülfünde geldükçe nesîm-i nevbahâr
Turra-i sünbül-sıfat âşüfte-hâl eyler beni
Nâtüvânam şöyle çeşmün hasretinden kim gehi
Sâye-i müjgân-ı âhû pâlmâl eyler beni
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 149
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Gerdişin gördükçe sâkî-i mülâyim-meşrebün
Arzû sergeşte-i fikr-i muhâl eyler beni
Hasret-i çeşmünle ben hâk-i siyâh olsam dahi
Baht âhir sürme-i çeşm-i gazâl eyler beni
Gûyiyâ bilmez efendüm bende-i dîrînesin
Kim Nedîmâ bu mıdr deyu su'âl eyler beni
Nedim
2.3.1.2. Kaside
Türk Divan edebiyatıda çok kullanılan nazım biçimlerindendir.
Biçim olarak beyitlerden kurulur, aruz ölçüsü kullanılır. 9-100 beyitten kurulmuş
uzun şiirlerdir. 100 beyitten çok kasideler de vardır. Kasidenin ilk beytine matla'
(doğuş), kasidedeki tekdüzeliği kırmak için kimi şairlerin ikinci kez matla yaptıkları
beye tecdîd-i matla' (matlayı yenileme), son beytine makta' (kesim) denir, şair
gazelin son beytinde mahlâsını söyler. Sondan bir önceki beytine hüsn-ü makta'
(güzel kesim) adı verilir. Gazelin en güzel beytine beytü'l kasîd denir. Kasidenin sonunda
şairin adının geçtiği beyte taç beyit denir. Uyak dizilişi aa ba ca da ea... biçimindedir.
Dize ortası uyağı uygulanan kasidelere musammat kaside denir.
Divan edebiyatında padişaha ya da diğer devlet büyüklerine övgü yazma geleneği
vardır. Kaside bu geleneğin ürünüdür.
Konunun işlenmesi bakımından dört bölüme ayrılır. Birinci bölüm aşktan söz ediyorsa
nesîb; doğa, mevsim ya da bayram betimlemesi yapıyorsa teşbîb adını alır.
Kimi kasidelerde bu bölüm olmayabilir. İkinci bölümde padişah ya da diğer devlet
büyüğü övülür, methiye denir. Nesîbin son beyti methiye bölümüne geçiş beytidir,
buna girizgâh beyti denir. Üçüncü bölüm fahriye'de şair kendini över. Nef'î
bu bölümü kasidesinin en başına koymuştur. Kaside, son bölüm olan du'â ile biter.
Kasideler duygu yönü ağır basan şiirlerdir.
Kasidenin konusu, Tanrıyı övmek ve Tanrı birliğine çağrı ise tevhit, Tanrıya yalvarmak
ise münacat, peygamberi övmek ise naat adını alır. Dört halife ve diğer din
büyükleri, sultan, sadrazam, şeyhülislâmı öven kasidelere methiye padişahın tahta
çıkışını kutlamak için yazılanlara cülûsiye denir. Kasideler her zaman övgü için
yazılmaz, arada birini yermek için yazılabilir, bunlara hicviye denir. Yine de kasidelere
kuru methiye gözüyle bakılmamalı, tarihe kaynaklık edebileceği
unutulmamalıdır.
Kasidelerde bölüm içinde konu bütünlüğü vardır. Divanlarda, varsa, kaside en
önde yer alır. Birden fazla kaside varsa konusuna göre; önce din içerikli olanlar tevhit,
münacat, na't kasideleri, sonra sırasıyla dört halife ve diğer din büyükleri ile ilgili
olanlar konur. Daha sonra sultanı, sadrazamı, şeyhülislâmı öven kasideler konur.
150 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
!
!
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Anadolu'da 13. yüzyılda Mevlânâ'nın yazdığı Divan-ı Kebir'de 300 tane kaside
vardır, fakat Farsçadır. 14. yüzyılda Aşık Paşa'nın Garîbnâme'sinde, 15. yüzyılda
Ahmedî'nin Divan'ında kasideler vardır. Şeyhî, Çelebi Mehmet ile II. Murat'a
kasideler yazmıştır. Cem Sultan, kendisini bağışlaması için ağabeyi II. Bayezid'e
Kerem kasidesini yazmıştır. Ahmed Paşa'nın 31, Necati Bey'in 26 kasidesi vardır.
16. yüzyılda Hayalî, Nevî, Bağdatlı Ruhî, Bakî ve Fuzulî kasidede ustadırlar. 17.
yüzyılda Nef'î'nin 59 kasidesi vardır. Sabrî, Âlî, Nâ'ilî anılması gereken şairlerdir.
18. yüzyılda 37 kasidesiyle Nedim, 23 kasidesiyle Şeyh Gâlip, musikî ustası olduğu
kadar naatlarıyla da tanınan Yahyâ Nazım ile 84 kasidesiyle Fâzıl-ı
Enderûnî vardır.
2.3.1.3. Mesnevî
Beyit nazım birimiyle yazılan, her beyti kendi arasında uyaklı, nazım birliğinin ölçü
ile sağlandığı, bir nazım biçimidir. Uyak bulma güçlüğü olmadığı için binlerce
beyitlik mesnevîler yazılmıştır. Yazımındaki bu rahatlık nedeniyle Divan
edebiyatında destanlar, aşk hikâyeleri, şehrengizler, din konuları, ahlâk konuları,
yergiler gibi uzun yazılması gereken konular mesnevî nazım biçimiyle yazılmıştır.
Türkler ve Araplar mesnevî nazım biçimini İran edebiyatından almışlardır. Batı
edebiyatında da buna benzer nazım biçimleri kullanılmaktadır.
Aruzun daha çok fâilâtün fâilâtün fâilün, fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilün ve fa'ûlün fa'ûlün
fa'ûlün fa'ûl kalıpları kullanılır. Mesnevilerin girişinde kasideler bulunabilir.
Mesnevîdeki tekdüzeliği kırmak amacıyla içine gazeller serpiştirilebilir. Beş mesnevinin
bir araya getirilmesiyle hamseler, çok az da olsa altı mesnevinin bir araya
getirilmesiyle sitteler oluşturulmuştur.
11. yüzyılda Firdevsî 60.000 beyitlik Şehnâme'sini yazarak Gazneli Sultan Mahmud'a
sunmuştur. Aynı yüzyılda Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'i (1069) yazıp
Tabgaç Buğra Han'a sunar. 13. yüzyılda Mevlâna, Şeyyâd Hamza sayılabilir. 14.
yüzyılda Kutb, Yunus Emre, Aşık Paşa, Hoca Mes'ûd, Erzurumlu Darîr Türk
Edebiyatını mesnevi alanında zenginleştirirler. 15. yüzyılda Ahmedî, Süleyman
Çelebi, Şeyhî, Çağatay şairi Ali Şîr Nevâ'î sayılabilir. 16. yüzyılda Mesîhî, Lâmi,
Kemâlpaşazâde, Zâtî, Fuzulî, Taşlıcalı Yahyâ mesnevî ustalarıdır. 17. yüzyılda
Nev'îzâde Atâ'î, Nâbî; 18. yüzyılda Sâbit, Nahifî, Şeyh Gâlip, Sünbülzâde Vehbî
ve son mesnevî şairi 19. yüzyılda yaşayan İzzet Molla'dır.
2.3.1.4. Müstezat
Arapça "ziyade" sözcüğünden türetilmiştir. Genellikle mef'ûlü mefâîlü mefâîlü
fa'ûlün kalıbıyla yazılmış gazel nazım biçiminde dizelerin sonuna mef'ûlü
fa'ûlün kalıbında ziyade denen küçük bir artık dizenin eklenmesiyle oluşturulur.
Örnekleri çok az olmakla birlikte başka aruz kalıpları da denenmiştir. Beyitleri
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 151
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
artık dizelerle birlikte dört dizeye çıkar. Çok az örnekte artık dize sayısı ikiye çıkarılmıştır;
bunlara çift denir.
Müstezatlarda dizelere eklenen bu artık dizeler okunmadığında beytin anlam bütünlüğü
bozulmaz, fakat okunursa anlam daha etkili bir boyut kazanır. Bu nedenle
müstezat yazmak çok güç bir iştir. Artık dizeleriyle birlikte 5-15 beyitten kurulmuş
şiirlerdir.
Divan edebiyatında örneği azdır. Anadolu'da 14. yüzyılda Nesimî; 16. yüzyılda
Fuzûlî; 17. yüzyılda Şeyhülislâm Yahya, Nâ'ilî; 18. yüzyılda Nedim, Şeyh Gâlip
ve Endurunlu Fâzıl; 19. yüzyılda Pertev Paşa, Leylâ Hanım, Şeref Hanım, Nevres
adlı şairlerin birkaç müstezatı bulunur. Halk şairleri bu şiir biçimini yedekli ya
da ayaklı adıyla kullanmışlardır.
Müstezat
Çeşmüm acı yaş ile ağularla kanupdur
Cism ise yanupdur
Ol çeşm-i siyeh neyleyem efsâne sanupdur
Gönlüm usanupdur
Nâz uyhusuna kıldı yine gözleri mu'tâd
Çok eyledi bîdâd
Sabr eyle dilâ vakt ola lâbüd uyanupdur
Senden utanupdur
Lâ'l-i lebün ey dilber-i kattâl-i pür-âşud
Ey fitneli mahbûb
Hüs-i dil-i uşşâka ne cür'etle kanupdur
Kana boyanupdur
. . . . .
Ol kâfir-i bed-kiş idecek zülfini tâlân
Gâlip kılıp îmân
Güftar-ı perişanına hayfâ inanupdur
Dâme tolanuptur
Nedim
2.3.2. Bentlerle Kurulan Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
2.3.2.1. Tek Dörtlükler
2.3.2.1.1. Rubaî
Dört dizeden oluşan kısa şiirlerdir. Halk edebiyatındaki mâni gibi uyaklanır: aaxa.
Üçüncü dizede kullanılan aruz ölçüsü de ayrıdır. Türk edebiyatındaki rubâiler
mef'ûlü kalıbıyla başlar. Söylenmesi istenen özlü sözlere, ince söz oyunlarına çok
152 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
uygun bir nazım türüdür. Akılda da kolay kaldığı için sevilir. Divan Edebiyatında
çok kullanılır. 20. yüzyılda bile rübaî okuyan hatta yazanın bulunması bu yüzdendir.
Rübaîlerin son dizesinde şairin adı geçmez. Divanlarda rubaîlerin yazıldığı
rubaîyât bölümü vardır. En tanınmış rubâi yazarı İran şairi Ömer Hayyam'dır.
Türk edebiyatında rubaîyi ilk kullanan Mevlânâ'dır; fakat Farsça yazmıştır.
Lâmi, Fuzûlî, Fazlî, Bağdatlı Rûhî, Hâletî, Cevrî, Nâbî, Şeyh Gâlip ve son yıllarda
Yahya Kemal yine akla ilk gelen rubaî yazarlarıdır.
Kimdir ki gamında nâle vü zâr etmez Eslâf kapıldıkça güzelden güzele
Derdin sana nâle ile ızhâr etmez Fer etmiş o neşveyle gazelden gazele
Feryâdına hiç kimsenin yetmezsin Sönmez seher-i haşre kadar şi'r-i-kadîm
Feryâd ki feryâd sana kâr etmez. Bir meş'aledir devr edilir elden ele
Fuzûlî Yahya Kemal
2.3.2.1.2. Tuyuğ
Eski Türk şiiri türü olan toyug, koşuk, mâni gibi ürünlerinin zamanla rubaîlere
benzetilerek genellikle aruzun fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün kalıbıyla yazılması sonucu
oluşmuş, yalnız Türk Edebiyatında kullanılan bir nazım türüdür. Halk edebiyatındaki
mâni gibi uyaklanırlar: aaxa aaaa olarak da uyaklanır.Uyağı, çoklukla,
cinaslı uyaktır. Tuyuğların son dizesinde şairin adı geçmez. Türk Edebiyatında
Kadı Burhanettin, Seyyid Nesimî, Şirazî, Lutfî, Nevâ'î başarılı tuyuğ şairleridir.
Anadolu edebiyatında Atâ'î tuyuğ yazmıştır.
La'lidin canımga odlar yakılur
Kaşı kadimni cefâdan yâ kılur
Min cefâsı va'desidin şâd min
Ol vefâ bilmen ki bilmes ya kılur
Neva'î
2.3.2.2. Musammatlar
Birden çok bendin birleşmesiyle oluşan nazım biçimlerine masammat denir. Murabba',
şarkı, mahammes, tardiye, tahmis, taştir, müseddes, müsebba', müsemmen,
mütessa', muaşşer, terkib-i bent, terci-i bent musammat biçiminin değişik biçimleriyle
oluşturulmuş şiir türleridir. Musammatların son bendinde şairin adı geçer.
Her bendin son dizesi birbiriyle uyaklıdır. Kimi musammatlarda bendin son
dizesi nakarattır. Bendleri yedili ve daha çok olarlarda bend sonunda yenilenen
uyak iki dizeye çıkarılır: aaaa bbba ccca, ddda, aaaaa bbbba cccca..., aaaaaa bbbbba
ccccca..., aaaaaaa bbbbbaa cccccaa...
Konu sınırlaması olmadığı için musammat Türk edebiyatında çok
kullanılmıştır.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 153
!
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Hatta sevilen gazellerin her beytinden önce aynı ölçü ve uyaklı dizelerle dörde tamamlanarak
terbi, beşe tamamlanarak tahmis, altıya tamamlanarak tesdîs, yediye
tamamlanarak tesbî, sekize tamamlanarak tesmin, dokuza tamamlanarak tetsi',
ona tamamlanarak ta'şir (Ta'şir yalnız matla beyti ile de yapılır) adlarında
yeni nazım türleri elde edilir. Murabbalardan kimileri bestelenir.
2.3.2.2.1. Şarkı
Musammatlar içinde şarkı türü Türklere özgüdür. 18. yüzyıldan sonra çok görülür.
Türk Halk edebiyatındaki türkü nazım biçimine benzer. Şarkı daha çok dörlü
bentlerle yazılır; fakat örneği az da olsa beşliklerle yazılan şarkılar da vardır.
Şarkıların üçüncü dizelerine meyan, dördüncü dizesine nakarat denir. Meyan dizeleri
aynı zamanda şarkının en güzel dizeleridir. Konusu genellikle aşktır. Bestelendiklerinden,
3-5 benttir, çok uzun olmaz. Şarkıların dili türküler kadar sadedir.
Türk Edebiyatında ilk şarkı örnekleri 17. yüzyılda Nâilî divanındadır. 18.
yüzyılda Nazîm, Nedim, Şeyh Gâlib, 19. yüzyılda Fâzıl, Endurunlu Vâsıf, Pertev
Paşa, Leylâ Hanım, Fatin Efendi, Osman Nevres, Şeref Hanım, Âsaf Mahmud
Celâleddin Paşa ve 20. yüzyılda Yahya Kemal şarkı literatürüne geçmiş önemli
adlardır.
Şarkı
Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden, Dün bezminizin bir ezelî neş'esi vardı,
Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden! Saz sesleri tâ fecre kadar Körfez'i sardı;
Gönlümle uzaklarda bütün bir gece sizden Vaktâ ki sular şarkılar inlerken ağardı,
Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden! Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden!
Yahya Kemal
2.3.2.3. Terkib-i Bentler
2.3.2.3.1. Terkib-i Bent
Terkib-i bentler, terkîb-i hâne (ya da yalnız hâne) denilen bentlerle kurulur. Her
benddeki dize sayısı 8-20 olan 3-4 bendden oluşur. Son bendde şair mahlâsını bildirir.
Genellikle her benddeki dize sayısı aynıdır. Bendlerin sonunda bendiye ya
da vâsıta denilen birer beyit bulunur. Bendiyeler arasında çoğunlukla uyak birliği
yoktur. Bendiye dışındaki dizeler kendi arasında uyaklı olabileceği gibi, gazel
tipi uyaklı da olabilir. Buna göre uyak dizilişi bakımından üç türlü terkib-i bent
vardır:
I. aa xa xa .... vv bb xb xb .... yy .....
II. aa aa aa .... vv bb bb bb .... yy .....
III. aa xa xa .... aa bb xb xb .... aa .....
154 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Terkîb-i bendlerde konu sınırlaması yoktur; fakat en çok mersiye, sonra medhiye
konuları işlenmiştir. Konu birliği de olmayabilir, şair her bendde ayrı bir konudan
söz edebilir.
Türk edebiyatında 15. yüzyılda Şeyhî, Ahmed Paşa, Cem Sultan, Necati Bey;
16. yüzyılda Nev'î, Yahya Bey, Fuzûlî, Bâkî ve Ruhî; 17. yüzyılda Neşâti, Cevrî;
18. yüzyılda Şeyh Gâlip ve 19. yüzyılda Enderunlu Vâsıf, Leylâ Hanım; Tanzimat
edebiyatında Ziya Paşa terkîb-i bend yazmışlardır.
2.3.2.3.2. Terci'-i Bent
Terkib-i bent ile aynı özellikleri taşır, yalnız bendiyeleri nakarattır. Bu nakarat terci'-
i bendi bir konu etrafında toplar.
Türk edebiyatında; 14. yüzyılda Nesimî; 15. yüzyılda Şeyhî, Ahmed Paşa; 16.
yüzyılda Hayretî, Nevî, Hayâlî Bey, Yahya Bey, Bâkî; 17. yüzyılda Cevrî; 18.
yüzyılda Nedim, Gâlip Dede ve 19. yüzyılda Endurunlu Fazıl, İzzet Molla, Vâsıf;
Tanzimat edebiyatında Ziya Paşa terci'-i bent yazmışlardır.
2.4. Çağdaş Türk Edebiyatı Nazım Biçimleri
Çağdaş Türk edebiyatı nazım biçimlerinin ilk örnekleri Tanzimat'tan sonra görülmeye
başlar. Bu dönemdeki yenilikler şiirin dış yapısında, biçimlerinde değil,
içeriktedir. Yani yine kasideler, gazeller, murabbalar yazılmış; fakat şiirde
konu bütünlüğü sağlanmış, konu daha plânlı işlenmiş ve şiire duygunun
yanında düşünce de girmiştir.
Servet-i Fünun dönemi şairleri eski nazım biçimlerini ya kullanmamışlar ya da
kullandıklarında dış yapı kurallarını da bozmuşlar, değiştirmişlerdir. Söz gelimi
beyit bütünlüğü kuralını yıkmışlar, cümleyi bir beytin ortasında başlatıp, başka bir
beytin ortasında bitirmişlerdir. Bentlerle kurulan bir biçim uygulandığında bentlerdeki
dize eşitliğini bozmuşlardır. Önemli olan içerik olduğundan, şiirde baştan
sona anlam birliği vardır. Şiirde heceyi denemekle birlikte genel ölçü olarak aruz
korunmuştur.
Türkçülük hareketi ve onu izleyen Millî Edebiyat döneminde Halk şiirine önem
vermişler, hece ölçüsünü kullanmışlardır.
Cumhuriyet'ten sonra Beş Hececiler topluluğu hece ölçüsünü hem kullanmışlar,
hem genç şairlere sevdirerek, yıllarca bu ölçünün kullanılmasına ön ayak
olmuşlardır.
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 155
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.4.1. Çağdaş Türk Edebiyatında Düzenli Nazım Biçimleri
Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti dönemlerinde Batıdan alınan nazım biçimleri Türk şiirine
girdi. Öte yandan Türk edebiyatının Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı nazım
biçimleri de uygulanmıştır.
2.4.1.1. Halk Şiirinden Alınan Nazım Biçimleri
1911 yılında başlayan Türkçülük akımı ile şairler halka ve Halk eEdebiyatına yönelirler.
Halk şiirini plânlı kompozisyonla, yeni içerikle ve yeni sanat anlayışıyla
işlerler. Şair mahlâsını kullanmaz. Yeni şiirde koşma, semaî ve mâni türleri çok işlenmiştir.
2.4.1.2. Divan Şiirinden Alınan Nazım Biçimleri
Yeni Türk şiirinde, neo klâsizm akımı ile Divan Şiiri yeniden gündeme gelmiştir;
ama şiirin içeriği yenidir. En çok murabba, şarkı, gazel, kaside, mesnevî, rubaî, muhammes
biçimleri kullanılmıştır. En bilinen uygulayıcıları Yahya Kemal, Turgut
Uyar, Attilâ İlhan, Orhan Veli. Ziya Osman Saba'dır.
2.4.1.2.1. Serbest Müstezat
Müstezat, Arapça "ziyade" sözcüğünden türetilmiş, aruzun belli kalıplarıyla yazılmış
artık dizeli bir tür gazeldir. Servet-i Funün edebiyatında müstezat yazımını
güçleştiren kurallar yıkılarak, serbest müstezat denilen biçimi kullanılmıştır. Servet-
i Fünun döneminde müstezat her tür aruz kalıbıyla yazılmıştır. Düzenli aruz
kalıpları yerine karma kalıplar kullanılmıştır. Ziyadeler düzenli olarak her dize sonunda
değil de gerektiği yerde kullanılır. Ziyadeler uzunluk olarak da birbirini
tutmaz.
2.4.1.3. Batı Şiirinden Alınanlar Düzenli Nazım Biçimleri
Servet-i Fünun döneminde Batıdan, düzenli nazım biçimi olarak sone, triyole,
terzarima ve dörtlük alınmıştır.
2.4.1.3.1. Sone
Sonede iki dörtlük, iki üçlük olmak üzere dört bent ve toplam 14 dize bulunur.
Uyak düzeni İtalyan ve Fransız tipi için son bentte küçük ayrılık gösterir: İtalyan tipi
sone abba abba ccd ede iken, Fransız tipi sone abba abba ccd eed biçiminde uyaklanır.
Türkler de sonenin uyak düzeninde değişiklikler yaparlar.
156 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Sonenin ilk yurdu İtalya'dır, oradan Fransız edebiyatına geçer; sonra tüm Avrupa
edebiyatlarına yayılır. Türk edebiyatı sone ile Fecr-i Âti döneminde tanışır.
Sone lirik konulara elverişli olduğu için girdiği her edebiyatta sevilerek
kullanılmştır. İki dörtlüğü konuya giriştir, üçlüklerde konu işlenir. Son dizesi duygu
yönünden şiirin en güçlü dizesidir.
2.4.1.3.2. Triyole
Triyole bir ikilik, iki dörtlük olmak üzere üç bölüm ve toplam 10 dizeden oluşur.
İlk dize hem birinci dörtlük ile uyaklıdır, hem de birinci dörtlük sonunda yinelenir.
İkinci dize hem ikinci dörtlük ile uyaklıdır, hem de ikinci dörtlük sonunda yinelenir.
Bu durumda uyak düzeni a1b1 aaaa1 bbbb1 olur.
Triyolede, dörtlükler sırasıyla ilk ikiliğe bağlı olduğu için, konu bütünlüğü vardır.
Son dizesi duygu yönünden şiirin en güçlü dizesidir.
2.4.1.3.3. Terzarima
Fransız edebiyatından alınan terzarima üçlüklerle yazılır. Üçlük sayısı sınırlı değildir,
yalnız şiir bir tek dize ile bitirilir. Örüşük uyak kullanılır: aba bcb cdc ded e.
Türk edebiyatında çok örneği yoktur.
2.4.1.3.4. Dörtlükler
Dörder dizeli bentlerden kurulan nazım biçimidir. Dörtlük sayısı sınırlı değildir.
Dörtlüklerde çapraz uyak (abab cdcd efef...) ya da sarmal uyak (abba cddc effe)
kullanılır.
2.4.2. Çağdaş Türk Edebiyatında Serbest Düzenli Nazım Biçimleri
Şimdiye dek sözü edilen nazım biçimleri dışında kullanılan biçimlerdir. Bu nazım
biçimlerinin kimileri yalnız kullanan şaire özgüdür. Kimilerini şair birkaç nazım
biçimi karmasıyla elde etmiştir. Kimilerinde alınan nazım biçimi dize kümelenişi,
uyak düzeni, ölçüsü yönünden değişikliğe uğratılmıştır.
2.4.2.1. Eşit Düzenli Nazım Biçimleri
Bunlar bentlerle yazılır. Şiirin sonuna dek ilk bentteki dize sayısı korunur. Bentlerdeki
dize sayısına göre; üçlüler, dörtlüler, beşliler, altılılar, yedililer, sekizliler
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 157
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
adlarını alırlar. Uyaklanışları da şairin isteğine göredir; düz, çapraz, sarmal ya da
örüşük uyaklara sokulamazlar.
2.4.2.2. Karışık Düzenli Nazım Biçimleri
Bunlar da bentlerle yazılır. Kimilerinde bentlerdeki dize sayısı sonuna dek korunur;
şiir sonuna dek üçlü (dörtlü, beşli...) bentlerle yazılır. Kimilerinde karma bentler
kullarılır; Ahmet Haşim'in Merdiven şirinde bentler üçlük, ikilik, üçlük, ikilik
olarak dizilmiştir. İstiklâl Marşı dokuz dörtlük, bir beşliktir...
2.4.3. Serbest Şiir
Şiirdeki ölçü, uyak bağından kurtulmuş şiirdir. Şiir, özgürlük yolunda ilk adımı
serbest müstezat ile Servet-i Fünun döneminde atmıştır. Bunları da kendi içinde
üçe ayırabiliriz:
a. Ölçülü, uyaklı olanlar
b. Ölçüsüz, uyaklı olanlar
c. Ölçülsüz, uyaksız olanlar
Ayrıca her biri de kendi içinde "uzun ve kısa heceleri düzenli olanlar" ve "uzun ve
kısa heceleri düzenli olmayanlar" olmak üzere ikiye ayrılır.
2.4.4. Öteki Türler
Bir şiirin benzerinin başka bir şairce yazılmasına nazire denir. İkinci yeni akımındaki
şairler Divan şiirlerine nazireler yazmışlardır. Yeni şiirin ölçüsü, uyağı, redifi
örnek aldığı şiirle aynıdır. Nazireler, bir şairin başka bir şaire duyduğu saygının
göstergesidir. Fakat birçok nazire şiir kuru bir taklit olmaktan öte gidememiştir.
Bir şiire, şaka ve alaylı nazire yazmaya tehzil denir. Yeni şiirin ölçüsü, uyağı, redifi
tehzil yaptığı şiirle aynıdır. Böylece ciddî bir şiire gülmece özelliği kazandırılır.
Başarılı bir tehzil yazmak zordur.
Divan edebiyatçılarından Havayî ile Sürurî, yeni edebiyatçılardan Fazıl Ahmet
Aykaç, Halil Nihat Boztepe iyi tehzil yapabilen şairlerdendirler.
Bir dize ya da beytin, başka bir şair tarafından başka bir nazım biçimiyle
tamamlanmasına tazmin denir.
158 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Divan edebiyatında, nesir cümleleri kadar uzun ölçülü, uyaklı, secili dizelerden
oluşan bir nazım biçimi daha vardır, buna bahr-i tavil denir. Yazımı güç bir tür olduğu
için örneği çok değildir.
Özet
Nazım türleri, üretildikleri edebiyat akımına göre türlere ayrılır.
Türk Halk edebiyatında başlangıçta mâni ve koşma olmak üzere iki ana biçim vardır. Koşma
ve türkü bunlardan türetilmiştir. Okuryazar halk şairleri, şiirlerinde aruzu kullanmışlardır.
Tekke şiirinde, halk şiiri ile nazım biçimleri kullanılır. Konusuna göre anılır.
Divan şiiri edebiyatımıza İran edebiyatından geçmiştir. Biçim olarak beyitler ya da bentler
kullanılır.
Çağdaş Türk edebiyatında, Halk şiirinden alınan nazım biçimleri vardır; fakat içerik değiştirilmiştir.
Divan şiirinden alınan biçimlerde hem dış yapı hem içerik ile oynanmıştır. Batı
şiirinden alınan biçimler vardır. Bir ara İkinci Yeniler, Divan şiiri nazım biçimlerini denemişlerdir.
Değerlendirme Soruları
1. Aşağıdaki uyak dizilişlerinden hangisi mâni tipindedir?
A. aabb
B. abba
C. abab
D. aaxa
E. axaa
2. Aşağıdaki nazım türlerinden hangisi Tekke edebiyatında kullanılmaz?
A. Nefes
B. Nutuk
C. Kalenderî
D. İlâhi
E. Şathiye
3. Serbest müstezat nazım şekli ilk olarak hangi dönemde kullanılmıştır?
A. Divan
B. Tanzimat'ın birinci dönemi
C. Tanzimat'ın ikinci dönemi
D. Servet-i Fünun
E. Fecr-i Âti
T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I 159
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
4. Aşağıdaki nazım biçimlerinden hangisi Batı edebiyatından alınmamıştır?
A. Müstezat
B. Sone
C. Terzarima
D. Triyole
E. Dörtlük
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Kaynaklar için 6. ünitenin sonuna bakınız.
Değerlendirme Sorularının Yanıtları
1. D 2. C 3. D 4. A
160 T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A Ş İ İ R - I I