8 Ekim 2015 Perşembe

pir sultan abdal

Pir Sultan Abdal

   Alçakta yüksekte yatan erenler
   Yetişin imdada aldı dert beni
   Başımı alıp hangi yere gideyim
   Gittiğim yerlerde buldu dert beni
   

          Abdal Pir Sultan'ım gönlüm hastadır
          Kimseye diyemem gönlüm yastadır
          Bilmem deli oldu bilmem ustadır
          Şöyle bir sevdaya saldı dert beni



   Pir Sultan Abdal'ın yaşamı üzerine, yazılı kaynaklarda pek bilgi yoktur. Doğum ölüm yılları bile bilinmiyor. Yaşamı üzerine bilgiler, genellikle, kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatıla gelen menkıbelerden, bir de yakınlarının ya da başka ozanların onu anlatan şiirlerinden çıkarılır.

Gene de bu yollardan epeyce bilgi edinilmiştir, çünkü Pîr Sultan, bağlandığı tarikatın din anlayışını, dünya görüsünü yansıtmakta ya da derinleştirmek için soyut şiirler yazan bir sanatçı değildir, doğrudan doğruya başından geçenleri, kavgasını, özlemlerini, katlandığı acıları, yaşamının türlü yönlerini yansıtan somut şiirler yazmıştır.

Şiirlerden, halk söylentilerinden çıkarılan bilgilere göre, Pîr Sultan Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır Bucağına bağlı Banaz köyünde doğmuştur. Yıldız dağı eteklerinde, Çırçır'a kırk sekiz kilometre uzaklıkta, denizden bin yedi yüz metre yüksekte, çoğu tek katli kerpiç evleri, soğuktan korunmak için yari yari yarıya toprağa gömülü bir köy...

Banaz'da bugün de Pîr Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, önünde sairin yaşadığı dönemden kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında, asâsının ucuna takip Horasan'dan getirildiğine inanılan bir değirmen taşı vardır. Pîr Sultan yaz aylarının güzel havalarında bu taşın üstüne oturup karısıyla sohbet edermiş. Köylüler bu evi, ağacı, taşı kutsal sayarlar.

Kızının yaktığı ağıtta uzun boyluluğuna, biçimliliğine değinilen sairin asil adi, şiirlerinde belirttiğine göre, Haydar'dir. Bir yerde soyunun Yemen'li olduğunu, bir yerde Peygamber'in öz torunu olduğunu söyler, bir yerde de İmam Zeynel-Âbidin'den "Zeynel dedem" diye söz eder. Uzmanlara göre, Pîr Sultan'in bu sözleri söylemesinin nedeni halk üzerindeki etkisini arttırmak içindir. Muhammed peygamber soyundan geldiklerini, "seyyid"liklerini ileri sürmek tarikat uluları arasında bir gelenektir. Genel kani, sairin İran'ın doğusundaki Türk yurdu Horasan'dan, önce Iran Azerbaycan'ında ki Hoy kasabasına, oradan da Anadolu'ya göçüp Sivas'a yerleşen bir Türkmen soyundan geldiği yolundadır.

Çocukluğu çobanlıkla geçen Pîr Sultan'ın okuma yazma bildiği anlaşılıyor, ama bilgin bir kişi olduğu söylenemez. Tekke eğitimi çerçevesinde kalmıştır. Halifeler tarihini, peygamber menkıbelerini, evliya menkıbelerini, tarikat kurallarını, Yunus Emre'yi, Hatâyî'yi bilir. Bunlar dışında, çağının bilimleriyle ilgilenmediği gibi, divan edebiyatı ile de ilgilenmemiştir. Şiirlerinde Yunan mitolojisinin, Iran mitolojisinin izleri pek yoktur. Ayrıca, genel olarak bütün tarikatların kaynaklandığı Tasavvuf felsefesinin yüksek konularına da girmez.

Söylentiye göre, Pîr Sultan'ın üç oğlu, bir kızı varmış. oğullarından Seyyit Ali Banaz köyünün üst yanındaki çam korusunda,Pîr Muhammed Tokat'in Daduk Köyünde, Er Gaib de Dersim'de gömülüymüşler. Adi Sanem olan kızının Pîr Sultan asıldığı zaman söylediği ağıt çok ünlüdür. Bazı uzmanlar bu ağıtı Sanem'in ağzından bir tarikat ozanının yazmış olabileceğini belirtirler. Pîr Muhammed ise babası gibi sairdir. Delikanlı iken attan düşerek öldüğü, Pîr Sultan'in "Allah verdiğini almaz dediler / Bana verdiğini aldı n'eyleyim" derken bu olaya değindiği söylenir. Şiirlerinden uzun yasadığı, çok çocuğu bulunduğu açıkça anlaşılan sairin, sağlığında iki oğul acısı görmüş olduğunu ileri sürenler de vardır.

Pîr Sultan Alevî-Bektasî tarikatindandir. Tarikata girme arkadasi, yani musaibi, Ali Baba'dir. Baglandigi tekkenin pîri ise, Ahmet Yesevî'nin Anadolu'ya gönderdigi dervislerden Koyun Babanin tekkesinde, Bektasîligin kurucusu Haci Bektas Veli'nin tekkesinde posta oturmus, yani en üst makamlara getirilmis Seyh Hasan'dir.

Pîr Sultan, baglandigi tarikatça yalniz dinsel önder degil, devlet baskani olarak da görülen Iran Sahlari adina, Anadolu halkini Osmanlilar'a karsi kiskirttigi,ayaklanmaya çagirdigi, belki de bir ayaklanmaya öncülük ettigi için, Sivas Valisi Hizir Pasa'nin emriyle tutuklanmis, yolundan dönmeyecegi anlasilinca da asilmistir.

Söylentiye göre, asildigi yer Sivas'da eskiden Keçibulan adini tasiyan, sonra uzun süre Daragaci diye anilan, simdi ise Kepçeli denilen yerdir. Bugün Sanayi Çarsisi'nin karsisinda Mal Pazari olarak kullanilan bu alanin Gazhane bitisiginde, sira sögütlerin bitiminde bulunan, boyu bes metre, eni bir metreden fazla, bakimsiz toprak yigini onun mezaridir. Üstündeki moloz taslar, asilmasi sirasinda Hizir Pasa'nin emriyle halkin attigi taslardir.

Mezarinin, bir menkibeye göre Erdebil'de, Bektasî gelenegine göre de Merzifon'da oldugu söylenir. Daha baska söylentiler de vardir, ama gerçege en yakin görünen söylenti asildigi yere gömüldügü, yakinlarinin, tarikat erlerinin, hükümet baskisi yüzünden ölüsünü alip köyüne bile götüremedikleridir.

Siirlerinden, halk söylentilerinden çikarilan bu daginik bilgileri degerlendirebilmek için, önce, Pîr Sultan'in ne zaman yasadigini saptamak gerekir.


NE ZAMAN YASADIGI
Uzmanlar "Yürüyüs eyledi Urum üstüne" diye baslayan siirindeki sözlerine bakarak, Pîr Sultan Abdal'in Sah Tahmasb zamaninda yasadigini söylüyorlar. Bu siirinde söyle sözler var:

Aslini sorarsan Sah'in ogludur
(...)
Koca Haydar Sah-i cihan torunu
Ali nesli güzel imam geliyor
"Koca Haydar Sah-i cihan" diye anilan, Sah Ismail'in babasi Seyh Haydar'dir. "Sah" diye anilan ise, Akkoyunlu Devleti'ni yikip Safevîogullari Devleti'ni kurarak Sîî mezhebi baskanligi ile devlet baskanligini birlestiren, Sah Ismail'in kendisidir. Seyh Haydar'in torunu, Sah Ismail'in oglu da Sah Tahmasb'dir.

Sah Tahmasb'in saltanat döneminin (1524-1578) büyük bir bölümü, Kanunî Sultan Süleyman'in saltanat dönemine (1520-1566) rastlar. Bu iki hükümdar geçmisteki aci olaylar yüzünden, uzun süre ülkeleri arasinda barisi saglayamamislar, Iranlilar ile Osmanlilar, 1534'den 1554'e kadar, tam yirmi yili anlasmazliklar, çatismalar, savaslarla geçirmislerdir. Kanunî Sultan Süleyman 1534'de yaptigi dogu seferinde, Iranlilar'in elinde bulunan Bagdat'i Osmanli topraklarina katmis, Sah Tahmasb 1548'de Anadolu'ya girerek Kemah'a kadar ilerlemis, 1552'de Ercis, Ahlat kalelerini geri almistir.

Pîr Sultan'in siirlerindeki olaylarin Sah Tahmasb dönemindeki olaylara uymasi, daha sonraki Iran sahlarinin Anadolu üzerine "yürüyüs eylemis" olmalari, bazi uzmanlarin kesin konusmalarina, sairin bu dönemde yasadigindan süphe edilemeyecegini söylemelerine yol açar.

Oysa bu dönemde Sivas'da valilik etmis bir Hizir Pasa yok, ama 1552'de Köstendil, 1554'de Sam, 1560'da Bagdat beylerbeyliklerinde bulunmus bir Hizir Pasa var. Uzmanlar 1567'de ölen bu Hizir Pasa'nin, Bagdat'a giderken, Sivas'a ugrayip oradaki ayaklanmayi bastirmis olabilecegini söylüyor. Bu görüs dogruysa, Pîr Sultan 1560'da asilmis demektir.

Pîr Sultan'in dili on altinci yüzyilin ikinci yarisinin dilidir, diyen bazi uzmanlar ise sairin 1560'da asilmis olabilecegini kabul etmiyorlar. Onlar halk söylentisini degerlendirerek baska bir yoldan gidiyor, Sivas'da valilik etmis Hizir Pasa'yi ariyorlar.

Sofi Aziz Mahmut Hüdâyi Efendi'nin I. Ahmed'e yazdigi bir mektupta, Alevîler ile Seyh Bedreddin'e bagli olanlari iyi taniyan, onlarla ugrasmasinin bilen bir Hizir Pasa'dan söz ediliyor. Belgenin ilgili bulundugu dönemde ise iki Hizir Pasa yasamis. Birinin özellikleri söyle:

Deli Hizir Pasa, Van Beylerbeyi (1582), Kars Beylerbeyi olarak Iran seferine katilma (1587), Erzurum Beylerbeyi (1588), Sivas Valisi (1588), Diyarbakir Valisi (1589), gene Sivas Valisi (1590), Tuna Muhafizi (1602), Budin Muhafizi (1605), ölümü (1607).

Deli diye anilmasi gözü pek, acimasiz bir kimse oldugunu gösteriyor. Ayrica Iran seferine katilmis, yani Safevîlere karsi savasmis. Safevî yanlisi Alevîlere düsmanlik besleyebilir. Iki kere Sivas'a vali gönderilmis, ikincisinde oldukça uzun kalmis. Alevîleri iyi tanidigi, onlarla ugrasmasini bildigi anlasiliyor.

Pîr Sultan'i astiranin Sivas Valisi Deli Hizir Pasa oldugunu söyleyen uzmanlarin görüsü dogruysa, sairin ölümü 1588'de, ya da 1590'dan sonradir.

Gene uzmanlara göre, Pîr Sultan 1534'de Bagdat'in Osmanlilar'a geçisi üzerine, Iran Sahina,


Güzel Sah'im çok yerlerden görünür
Asli nedir niye verdin Bagdat'i
diye siir yazmistir. 1534 ile 1590 arasinda 56 yil var. Pîr Sultan bu siiri yazdiginda, diyelim 20 yasindaysa, 76 yasinda ölmüs olur.

Böyle uzun bir ömür sürdügü kabul edilirse, uzmanlar arasindaki görüs ayriliklari da sona erebilir. Çünkü bu uzun ömre hem Pîr Sultan'in siirlerindeki olaylara uygun düsen Sah Tahmasb dönemi, hem de Deli Hizir Pasa sigdirilabiliyor.

Gene de bazi durumlarin açiklanmasi kolay degil. Örnekse, Pîr Sultan'in siirlerinde bir Alevî ayaklanmasindan söz ediliyor, oysa Deli Hizir Pasa döneminde Sivas'da böyle bir ayaklanma olmamis.

Uzmanlar arasindaki görüs ayriliklarinin ötesinde, kesin olan sudur: Pîr Sultan abdal on altinci yüzyilda Anadolu'da, Sivas yöresinde yasadi.


KITAPLAR
Pîr Sultan abdal üzerine ilk önemli çalismayi 1929'da Sadettin Nüzhet ERGUN yapmis, 105 siir yayimlayarak, sair üzerine bilgiler verilmistir: XVII Asir Saz Sairlerinden Pîr Sultan Abdal.

Konuya ikinci önemli yaklasim Pertev Naili BORATAV ile Abdülbâki GÖLPINARLI'nin birlikte hazirladiklari, 1943'de yayimlanan Pîr Sultan Abdal adli kitaplar olmustur.

Diger yayinlar:


Pîr Sultan Abdal,Abdülbâki Gölpinarli, Varlik Yayinevi
Pîr Sultan Abdal, Cevdet Kudret, Yeditepe Yayinevi
Pîr Sultan Abdal, Cahit Öztelli, Milliyet Yayinevi
Sabahattin Eyüboglu'nun, ölümünden önce hazirlayip bitiremeden biraktigi bir seçmeler kitabi, dostlarinca tamamlanip Cem Yayinlari arasinda basildi.


SANATI
Halkin benimsedigi, destan kahramani durumuna getirdigi sairlerin alinyazisini Pîr Sultan da paylasmistir. Uzmanlar yazmalarda gördükleri ya da agizdan agiza sürüp gelen Pîr Sultan siirlerinden hangilerinin gerçekten onun oldugunu, hangilerinin onun adina baskalarinca söylendigini ayirmakta güçlük çekiyor, çaresiz kaliyorlar. Görünüse bakilirsa, halkimiz Pîr Sultan'in siirlerini çogaltma çabasini günümüzde bile sürdürüyor.

On altinci yüzyilda yazildigi bilinen bir yazmadaki, genellikle eski yazmalardaki Pîr Sultan siirleriyle sonradan bulunanlar arasinda, gerek dil, gerek söyleyis yönünden büyük ayriliklar oldugu gerçektir.

Bu durumu gözönünde tutan uzmanlar, Pîr Sultan'in sanati üzerine konusurken, özellikle eski yazmalardaki siirlerinden, onun söyledigine kesin diye bakilan siirlerden yola çikiyorlar. Görüsleri söyle özetlenebilir:

Pîr Sultan Halk edebiyati geleneklerinden hiç ayrilmamis, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyis özellikleriyle, bir halk ozani görünümünü hep sürdürmüstür. Siirleriin genellikle hece ölçüsünün 11'li (4+4+3 ve 6+5) ya da 8'li (4+4 ve 5+3) kaliplariyla yazmis, arada 7'li kalibi da kullanmistir. Aruz ölçüsüyle siiri yoktur. Yalniz, gene heceyle yazdigi bir siirinde gazel düzenini denemistir. Bunun disinda siirleri hep dörtlikler biçimindedir, kosma ya da semaî biçiminde... Çogu zaman yarim uyak kullanmis, ses azligini rediflerle giderme yoluna da sik sik basvurmustur.

Siirlerinden Pîr Sultan'in saza bagliligi açikça anlasiliyor. Iyi bir çalgi ustasi oldugu da düsünülebilir.

Konularini yalnizca dinsel inançlardan, mezhep ya da tarikat inançlarindan almamis, yasamin çesitli yönleri üzerine kesinlikle din disi siirler de söylemistir. Tarikat siirlerinde ise, Ali, On Iki Imam gibi genel konularin yani sira, kendi kavgasini, yasadigi günlerdeki çatismalari, ayrintilariyla yansitmis olmasi çok ilginçtir. Kurumsal konulara, örnekse Tasavvufun derin sorunlarina girmemis, yasam karsisinda hep sonut, hep disa dönük kalmistir. Inançlarinin,kavgasinin yilmak bilmez, sözünü sakinmaz bir propagandacisidir.

Onun siirlerini okurken Anadolu'nun toplumsal tarihi üzerine bilgiler ediniriz. devlet düzenini bozuklugunu, mezhep ayriligindan dogan iç kavgalari, bu yüzden Alevîlere yapilan zulümleri, kadilarin haram yedigini, müftülerin yalan yanlis fetva verdigini, Siilerin karsilastigi güçlüklerin Sünnî halktan degil, Sünnî Osmanli Devleti'nden geldigini ögreniriz. Alevî Türkmenlerin, yönetimi durmadan bozulan, dinsel hosgörüden uzaklasan Osmanlilar'dan nasil kopup, Mehdî diye, kurtarici diye Iran Sahlarina sarildiklarini, siyasal kaygilara nasil araç edildiklerini görürüz. Bu baglanisin altindaki çaresizlikleri, giderek bu baglanisin yarattigi umut kirikliklarini sezeriz.

Pîr Sultan din disi konular islerken halk ozanlarinin kaliplasmis sözlerini kullandigi gibi, zaman zaman bunlardan bütünüyle uzaklasmis köy yasamini tertemiz, katkisiz bir gözlem gücüyle yansiyan siirler de söylemistir. Insan, hayvan, doga sevgisiyle örülmüs siirler...

Kullandigi dil çaginin konusma dilidir. Yabanci sözcükler, din, mezhep, tasavvuf, tarikat araciligiyla yasadigi günlerin konusma diline girdigi oranda onun siirlerine de girmistir


KAYNAK: MEMET FUAT
Pîr Sultan Abdal-Yasami Sanatçi Kisiligi Yapitlari-DE Yayinevi 1977



Eserlerinden bazıları :
Alçakta Yüksekte

Alçakta yüksekte yatan erenler
Yetisin imdada aldi dert beni
Basimi alip hangi yere gideyim
Gittigim yerlerde buldu dert beni

Oturup benimle ibadet kildi
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalin kiliç olup üstüme geldi
Çaldi bölük bölük böldü dert beni

Üstümüzden gelen boran kis gibi
Yavru sahin pençesinde kus gibi
Seher çagi bir korkulu düs gibi
Çagirta çagirta aldi dert beni

Abdal Pîr Sultan'im gönlüm hastadir
Kimseye diyemem gönlüm yastadir
Bilmem deli oldu bilmem ustadir
Söyle bir sevdaya saldi dert beni


Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma 
Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma
Erilir Gam Yeme Divane Gönül
Er Başımda Duman, Dağ Başında Kış
Erilir Gam Yeme Divane Gönül

Yıkılır Mı Hakk’ın Yaptığı Havuz
Şah-ı Merdani' nin, Biz De Kılavuz
Üç Günlük Dünyada, şu Yahşi Yavuz
Erilir Gam Yeme Divane Gönül

Pir Sultan Abdal’ım, Sırdan Sırada
Bu İş Böyle Oldu, Kalsın Burada
Cümlemiz Niyetlendiği Murada
Erilir Gam Yeme Divane Gönül


Bugün Yardan Haber Geldi
Bugün Yardan Haber Geldi
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Eğildim Bir Buse Aldım
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Güzel Olanı Severler
Yanağından Gül Dererler
Kulakta Mengiç Küpeler
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Baş Koydum Yarin Dizine
Uykular Girmez Gözüme
Ağ Ellerin Sür Yüzüme
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Şekerden Şerbet Ezerler
İnce Tülbentten Süzerler
Dört Yanım Almış Güzeller
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Pir Sultanım Gel Yanıma
Seni Sarayım Canıma
Dola Kolların Boynuma
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan


Bilene Danış
Bilirim Bilirim Dersin Bilene Danış
Danışan Dağları(Hey Dost) Aşar Mı Aşar
Danışmadan Yola Çıksa Bir Kişi
Akıbet Yolundan(Hey Dost) Şaşar Mı Şaşar

Cahile Irak Ol Kamile Yakın
Bir Mana Söyleyim(Hey Dost) Darılma Sakın
Hasmın Karıncaysa Merdane Takın
Ummadık Taş Başa (Hey Dost) Düşer Mi Düşer

Pir Sultan Abdalım Böyle Mi Olur
Kişi Ettiğini(Hey Dost) Elbette Bulur
Yırtıcı Kuşların Ömrü Tez Olur
Zararsız Akbaba(Hey Dost) Yaşar Mı Yaşar


Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez

Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez
Eser Bâd-ı Sabâ Yel Bozuk Bozuk
Türkmen Kalkıp Yaylasına Yürümez
Yıkılmış Aşiret İl Bozuk Bozuk

Kızılırmak Gibi Çağladım Aktım
El Vurdum Göğsümün Bendini Yıktım
Gül Yüzlü Cerenin Bağına Çıktım
Girdim Bahçesine Gül Bozuk Bozuk

Elim Tutmaz Güllerini Dermeye
Dilim Tutmaz Hasta Hâlin Sormaya
Dört Cevabin Mânasını Vermeye
Sazım Düzen Tutmaz Tel Bozuk Bozuk

Pir Sultan'ım Yaratıldım Kul Diye
Zalim Paşa Elinden Mi Öl Diye
Dostum Beni Ismarlamış Gel Diye
Gideceğim Amma Yol Bozuk Bozuk 
 Gurbet Elde

Gurbet elde bir hal geldi başıma,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Hüma kuşu suya düştü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı.
Dedim yâre gidem nasip olmadı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Kağıda yazarlar ufak yazılar,
Anasız olur mu körpe kuzular.
Yürek yaralıdır, ciğer sızılar,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Pir Sultan Abdal'ım böyle buyurdu,
Ayrılık donları biçti giydirdi.
Ben ayrılmaz idim felek ayırdı
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.




Kul Olayım Kalem Tutan Ellere
Kul Olayım Kalem Tutan Ellere,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Sekerler Ezeyim Şirin Dillere,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.

Sivas Ellerinde Sazım Çalınır,
Çamlı Beller Bölük Bölük Bölünür.
Yardan Ayrılmışam Bağrım Delinir,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.

Pir Sultan Abdal’ım Ey Hızır Paşa,
Gör Ki Neler Gelir Sağ Olan Basa.
Beni Hasret Koydun Kavim Kardaşa,
Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.
Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey.



Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş

Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş
Korudur Da Benli Dilber Korudur
Gülünü Dererken Dalını Kırmış
Kurudur Da Benli Dilber Kurudur
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede

Bu Meydanda Serilir Postumuz
Çok Şükür Mevlaya Gördük Dostumuz
Bir Gün Kara Toprak Örter Üstümüz
Çürüdür De Benli Dilber Çürüdür
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede

Pir Sultan Abdal’ım Başımdan Başlar
İyisini Korda Kemini Taşlar
Bin Çiçekten Bir Kovana Bal İşler
Arıdır Da Benli Dilber Arıdır
Neredesin De Dudu Dillim Nerede
Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede




Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım

Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın
Gerçek Erenlere Yüzler Süreyim
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Alçağında Al Kırmızı Taşın Var
Yükseğinde Turnaların Sesi Var
Ben De Bilmem Ne Talihsiz Başın Var
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Benim Şah'ım Al Kırmızı Bürünür
Dost Yüzün Görmeyen Düşman Bilinir
Yücesinden Şah'ın İli Görünür
Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın

El Ettiler Turnalar Bazlara
Dağlar Yeşillendi Döndü Yazlara
Çiğdemler Taşınsın Söylen Kızlara
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Şah'ın Bahçesinde Gonca Gül Biter
Anda Garip Garip Bülbüller Öter
Bunda Ayrılık Var Ölümden Beter
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Ben De Bildim Su Dağların Sahisin
Gerçek Erenlerin Nazargâhısın
Abdal Pir Sultan’ın Seyrangâhısın
Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın

Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri
Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri
Doğru Gelir Doğru Gider Mi
Hakkın Emri İle Çürüyen Canlar
Bin Yıl Yerde Yatsa Çürür Mü

Pazarlık Mı Olur Adil Dükkanda
Mevl-i Muhabbetim De Kaldı Yar Sende
Bu Divan Olmazsa Ulu Divanda
Dost Benim Sualim Verir Mi

Bahçede Açılmış Yar Gonca Güller
Gülün Figanından Sefil Bülbüller
Aşuktan Maşuğa Da Sarılan Kollar
Bin Yıl Yerde Yatsa Çürür Mü

Abdal Pir Sultan'ım Da Kalbi Zar Olan
Döner Mi Sözünden Gerçek Yar Olan
Senin Gibi Aht-ı Sadık Yar Olan
Verdiği İkrardan Döner Mi



Bugün Yardan Haber Geldi
Bugün Yardan Haber Geldi
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Eğildim Bir Buse Aldım
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Güzel Olanı Severler
Yanağından Gül Dererler
Kulakta Mengiç Küpeler
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Baş Koydum Yarin Dizine
Uykular Girmez Gözüme
Ağ Ellerin Sür Yüzüme
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Şekerden Şerbet Ezerler
İnce Tülbentten Süzerler
Dört Yanım Almış Güzeller
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan

Pir Sultanım Gel Yanıma
Seni Sarayım Canıma
Dola Kolların Boynuma
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan



Derdim Çoktur Hangisine Yanayım

Derdim Çoktur Kangısına Yanayım
Yine Tazelendi Yürek Yaresi
Ben Bu Dertten Kande Derman Bulayım
Meğer Şah Elinden Ola Çaresi

Dürlü Donlar Giyer Gülden Naziktir
Bülbül Cevreyleme Güle Yazıktır
Çok Hasretlik Çektim Bağrım Eziktir
Güle Güle Gelir Gelir Canlar Paresi

Benim Uzun Boylu Serv-i Çınarım
Yüreğime Bir Od Düştü Yanarım
Kıblem Sensin Yüzüm Sana Dönerim
Mihrabımdır Kaşlarının Aresi

Dizar İle Muhabbete Doyulmaz
Mehabbetten Kaçan İnsan Sayılmaz
Münkir Bin Kere Püf Dise Sönmez
Tutusunca Yanar Aşkın Çırası

Pir Sultan'ım Kati Yüksek Uçarsın
Selamsız Sabahsız Gelir Geçersin
Aşkı Mehabbetten Niçün Kaçarsın
Böyle Midir Elinizin Türesi



Ötme Bülbül Ötme
Ötme Bülbül Ötme, Sen Değil Bağım
Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana
Tükendi Fitilim Eridi Yağım
Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana

Deryadan Bölünmüş Sellere Döndüm
Ateşi Kararmış Küllere Döndüm
Vakitsiz Açılmış Güllere Döndüm
Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana

Haberin Duyarsın Peyikler İle
Yaramı Sarsınlar Şeyikler İle
Kırk Yıl Dağda Gezdim Geyikler İle
Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana

Abdal Pir Sultan'ım, Doldum Eksildim
Yemeden İçmeden Sudan Kesildim
Zülfün Kemendine Kondum Asıldım
Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana



Yürüyüş eyledi Urum üstüne 
Yürüyüş eyledi Urum üstüne
Ali nesli güzel İmam geliyor
İnip temenna ettim güzel destine
Ali nesli güzel İmam geliyor

Doluları adım adım dağıdır
Tavlasında küheylanlar bağlıdır
Aslını sorarsan şahın oğludur
Ali nesli güzel İmam geliyor

Tarlaları adım adım çizili
Rakibin elinden ciğer sızılı
Al yeşil geyinmiş gerçek gazili
Ali nesli güzel İmam geliyor

Magripten çıkar görünü görünü
Kimse bilmez evliyanın sırrını
Koca Haydar şah-ı cihan torunu
Ali nesli güzel İmam geliyor

Pir Sultan Abdal' ım görsem şunları
Yüzüm sürsem boyun eğip yalvarı
Evvel baştan On'kiler serveri
Ali nesli güzel İmam geliyor



Çıkardılar kisvesini başından 
Çıkardılar kisvesini başından
Soyuyorlar Şahı Merdan Ali'yi
İndirdiler teneşirin üstüne
Koyuyorlar Şah'ı Merdan Ali'yi

Fatma Ana ağlar şol yaşın yaşın
Şundan gördüm Düldül'ün kişneyişin
Ol Şahı Merdan'ın kıbleye başın
Çevirdiler Şahı Merdan Ali'yi

Mürekkebi Zemzem ile ezdiler
Üst başına Mim duasın yazdılar
Kubunın da Ak Deve'ye kazdılar
Gönderdiler Şahı Merdan Ali'yi

Kasdettiler İmamlann soyuna
Zehirler kattılar Hasan payına
Kefenini Ab-ı Zemzem suyuna
Batırdılar Şahı Merdan Ali'yi

Pir Sultan Abdal'ım hoş hava ile
Arşa direk dikti bir dua ile
Kanber'in yedtiği Ak Deve ile
Götürdüler Şahı Merdan Ali'yi
 Sabahtan Cemalin 

Sabahtan Cemalin Seyran Eyledim
Gönüller Perişan Elinden Güzel
Nice Bir Gezeyim Gurbet Elleri
Hiç Mi Bilir Yoktur Halımdan Güzel

Seher Bülbülüsün Gider Gelmezsin
Gelirsen De Güzel Baki Kalmazsın
Seni Uçuranlar Murat Almasın
Seni Kim Uçurdu Yuvandan Güzel

Pir Sultan Abdal'ım Dervişler Gezer
Aradım Bulmadım Derdimi Yazar
Şimdi Benim Dostum Cennette Gezer
Kalma Benim İçin Yolundan Güzel



Çeke Çeke
Çeke Çeke Ben Bu Dertten Ölürüm
Seversen Ali’yi Değme Yarama
Ali’nin Yoluna Serim Veririm
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Bu Yurt Senin Değil Konar Göçersin
Körpe Kuzulardan Nasıl Geçersin
Ali’nin Dolusun Bir Gün İçersin
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Ilgıt Ilgıt Oldu Akıyor Kanım
Pir Yoluna Kurban Verilir Serim
Benim Derdim Bana Yeter Efendim
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Abdal Pir Sultanım Deftere Yazar
Hilebaz Yar ile Olur Mu Pazar
Pir Melhem Çalmazsa Yaralar Azar
Seversen Ali’yi Değme Yarama



Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan
Koyun Beni Hak Aşkına Yanayım
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan
Yolumdan Dönüp Mahrum Mu Kalayım
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan

Benim Pirim Gayet Ulu Kişidir
Yediler Ulusu, Kırklar Esidir
On İki İmamın Server Başıdır
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan

Kadılar Müftüler Fetva Yazarsa
İşte Kemend, İste Boynum Asarsa
İşte Hançer, İste Kellem Keserse
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan

Ulu Mahşer Günü Olur Divan Kurulur
Suçlu, Suçsuz Gelir Anda Derilir
Piri Olmayanlar Anda Bilinir
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan

Pir Sultan'ım Arsa Çıkar Ünümüz
O Da Bizim Ulumuzdur Pirimiz
Hakka Teslim Olsun Garip Canımız
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan



Dünyanın Üstünde Kurulu Direk

Dünyanın Üzerinde Kurulu Direk
Emek Sayılmadan, Sızlar Bu Yürek
Bu Düzeni Kim Kurmuş Bizler De Bilek
Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar

Ocağa Koymuşlar Köşe Taşını
Hak Kollasın Gerçeklerin İsini
Bir Gün Ağrıdırlar Senin Başını
Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar

Pir Sultan Abdal’ım Farz Eylesinler
Yola Gelmeyenden Edilmez Minnet
Cümlenin Muradı Dünyada Cennet
Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar


Mürşide varmaya talip olursan

Mürşide varmaya talip olursan
İptida insandan rehber isterler
Verdiğin ikrara doğru gelirsen
Ahd ile peymandan rehber isterler

Rehberin var ise olursun insan
Rehberin yok ise kalırsın hayvan
Arasat gününde açılır meydan
Açılan meydanda rehber isterler

Mürşidin nazarı müşkülü seçer
Kamil olan talip sıratı geçer
Can kuşu kafesten akıbet uçar
Tenden uçan candan rehber isterler

Şah-ı Merdan bir yol kurdu kuluna
Bu yola giden rehberden biline
Girmek ister isen İmam yoluna
On İki İmamdan rehber isterler

Tarikat babına girmek dilersen
Hakikat güllerin dermek dilersen
Erenler sırrına ermek dilersen
Sır ile pinhandan rehber isterler

Pir Sultan'ım söyler bu hikayeti
Yirmi sekiz harfle yedi ayeti
Nefsini bilmektir sözün gayeti
Bilmeğe irfandan rehber isterler


Gam elinden benim zülfü siyahım

Gam elinden benim zülfü siyahım
Peykan değdi sinem yaralandı gel
Suna başın için ağlatma beni
Bugün sevda candan aralandı gel

Gamdan hisar oldu mekanım yurdum
İşitmez avazım dinlemez virdim
Bir değil beş değil on değil derdim
Düğümler baş verdi sıralandı gel

Hasretine vasıl olam mı böyle
Mecnun'a da bili kalır mı Leyla
Ölümlü dünyadır gel helaı eyle
Yüklendi barhanam kiralandı gel

Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz
Gürler gelir geçer ömür çağ olmaz
Teşevvüştür yaralarım sağ olmaz
Göğerdi çevresi karalandı gel

Pir Sultan Abdal'ım haftada ayda
Günler gelir geçer bulunmaz fayda
Gönül Hak arzular canım hayhayda
Toprağım üstüme kürelendi gel


Yürü bire yalan dünya

Yürü bire yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Hasan ile Hüseyini
Alan dünya değil misin

Ali bindi Düldül ata
Can dayanmaz bu firkata
Boz kurt ile kıyamete
Kalan dünya değil misin

Tanrı'nın Aslan'ın alan
Düldül'ü dağlara salan
Yedi kere ıssız kalan
Kalan dünya değil misin

Bak şu kışa bak şu güze
Ciğer kebab döndü köze
Muhammed'i bir top beze
Saran dünya değil misin

Pir Sultan'ım ne yatarsın
Kurmuş çarhını dönersin
Ne konarsın ne göçersin
Kalan dünya değil misin