The seasons
Autmn’s strings begin to resound, then
Far, far away, from afar again
They break summer’s chords on sorrw’s profound music.
The shore’s calls, cross the waves that wash from the sound, when
Far, far away, from afar again,
Melancholy moves with its vagabond music.
Sadness from seas and mountains takes us with its trick.
Let the clouds scatter, let the spring again grow thick,
Let just-before-sunrise once more expound music.
Before the growing-blue
Bosphorus brings forth dawn,
Let the Melody Maker, voice unsheathed, bow drawn,
Stride the sky victorious with
His earth-bound music.
.
Mevsimler
Kopar sonbahar tellerinden,
Derinden, derinden, derinden,
Biten yazla başlar keder musikisi.
Bu sahillerin seslenir her yerinden,
Derinden, derinden, derinden,
Hazin günlerin derbeder musikisi.
Denizden ve dağdan gelen hüzne kandık.
Bulutlar dağılsın, bahar olsun artık,
Duyulsun bir engin seher musikisi.
Güneş doğmadan mavileşmiş
Boğaz’dan
Neva-kar açılsın bütün ses ve sazdan,
Ufuklarda sürsün zafer musikisi.
5 Şubat 2017 Pazar
yahya kemal - gurbet , ingilizce çeviri
Exile Gurbet
Exile, what is it, can he know who has not been driven
Out to some aloof land? O exile, days of unbroken
Sunset, unbroken distances, days sunk in misery!
And the years go by, years of sorrow, years of powerty.
In a desert dryness, it is the mind’s waterlessness,
It is both the yearning to fall asleep and sleeplessness.
It is that stealthiest of torments, time that will not move on,
It is the exixtence of a thousand wrongs, pardon withdrawn.
The pain of loneliness is farr worse than any torture;
Yet this man, overcome by it, to be broken must endure
Gurbet nedir bilir mi o menfaya gitmeyen?
Ey gurbet, ey gurubu ufuklarda bitmeyen
Ömrün derinliğinde süren kaygı günleri!
Yıllarca fakr içinde, hayatın hüzünleri;
Bir çöl çoraklığında hayalin susuzluğu;
Hem uyku ihtiyaçları, hem uykusuzluğu.
En sinsi bir eza gibidir geçmeyen zaman;
Bin türlü başka cevri de cardır bi-aman;
Yalnızlığın azabı her işkenceden beter;
Yalnız bu kahrı insanı tahrip için yeter.
Exile, what is it, can he know who has not been driven
Out to some aloof land? O exile, days of unbroken
Sunset, unbroken distances, days sunk in misery!
And the years go by, years of sorrow, years of powerty.
In a desert dryness, it is the mind’s waterlessness,
It is both the yearning to fall asleep and sleeplessness.
It is that stealthiest of torments, time that will not move on,
It is the exixtence of a thousand wrongs, pardon withdrawn.
The pain of loneliness is farr worse than any torture;
Yet this man, overcome by it, to be broken must endure
Gurbet nedir bilir mi o menfaya gitmeyen?
Ey gurbet, ey gurubu ufuklarda bitmeyen
Ömrün derinliğinde süren kaygı günleri!
Yıllarca fakr içinde, hayatın hüzünleri;
Bir çöl çoraklığında hayalin susuzluğu;
Hem uyku ihtiyaçları, hem uykusuzluğu.
En sinsi bir eza gibidir geçmeyen zaman;
Bin türlü başka cevri de cardır bi-aman;
Yalnızlığın azabı her işkenceden beter;
Yalnız bu kahrı insanı tahrip için yeter.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)