DİKSİYON~GÜZEL
KONUSMA (Fonetik,Artikülasyon, çalışm
Diksiyonu söyle tanımlayabiliriz: söz
söylerken, duygu ve düşünceleri doğru, üslubuna uygun olarak anlatmak için
sesin uyumunu, söylenişini, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı ve vurguları
bakımından doğruluğu; jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve güzel
kullanma sanatıdır. Doğru bir diksiyon için gerekli iki temel koşul vardır.
Birincisi: ses aletini doğru kullanmak. Yani
konuşma için yeteri kadar havayı ses yollarını kasmadan içeri almak, gereğinden
fazla durak kullanmamak, durakları doğru yerde gerektiği gibi kullanmak ve sesi
duyulur ve net bir hale getirmek.
İkincisi: söz söylerken konuştuğumuz dili
düzgün ve doğru söylemek için düzeltmeye çalışmak ve mimiği, jesti,tavrı
yardımcı olarak kullanmak.
Şimdi pek sikici olan ilk bölüme bir göz atalim.
SES AYGITIMIZ
Şu ana kadar sahne üzerinde ve isinma
çalişmalarinda ses aygitimizi tanimiş ve çaliştirmayi ögrenmiştik. Bundan sonra
yapacaklarimiz onu kullanmaktir.
Ses aygıtımızı doğru kullanmayı doğal hala
getirebilmek için günlük yaşantımız içerisinde de onu kullanmalı ve önce
kendimizi sonra çevremizi gözlemlemeyi unutmamalı.
DİKSİYON, FONETİK, ARTİKÜLASYON
Diksiyonun ne olduğunu başta konuşmuştuk şimdi
onun yardımcıları boğumlama ( artikülasyon) ve söyleniş (fonetik) �i inceleyelim.
BOĞUMLAMA (ARTİKÜLASYON) : Konuşma organlarinin
bogazdan çikan sese biçim vermek için topluca çalişmasi. Kapimizin önünden
geçen sokak saticilari bagirarak sattiklarini herkese duyurmak isterler. Yinede
ne dediklerini anlamak için çikip sorma ihtiyaci duyariz. Önemli olan denilenin
anlaşilmasidir. Söylenen sözlerin anlaşilmasi için temel sesler ünlüler degil
ünsüzlerdir. Seslerin agizdan çikişina dilin konumuna dikkat etmek gerekir.
SÖYLENİŞ (FONETİK) adece söylenişi göz önünde
tutar. Diksiyon, güzel bir söylenişin asal kurallarini verir ve söylenişteki
ihmali yenmeye çalişir. Fonetikse diksiyonda seslerin meydana gelmesini ve ses
organlarinin durumlarini inceler.
Genel olarak söyleniş bozukluklari ünlülerin
fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlişliklardan dogar. Örnegin: açik E
yerine kapali E, kalin E kalin A yerine ince A söylemek gibi. Bogumlanma
bozukluklariysa ünsüzlerin fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlişliklara
denir. Örnegin:gilama, şeleme, leleştirme gibi.
Her ikisi de düzgün söz söylemekte önemli yer
tutar. Böyle söyleniş ve bogumlanma bozukluklari olan kimseler aliştirmalar
üzerinde çalişarak bu sorunlarini yenebilirler. Doguştan ileri gelen sorunlar o
engellerin ortadan kalkmasiyla giderilebilir. Bogaz ve burundaki et
fazlaliklari, küçük dilin görevini yapamamasi, dişlerin seyrek oluşu ve onlarin
üst üste binerek siralanmasi, üst dudagin kisa ve yukari dogru çekik oluşu,
çenelerin dişari dogru çikikligi ve içeri dogru çekikligi vb.
Diğer fonetik hatalara şöyle bir göz atalım:
Atlama: pek yaygın olan bir söyleniş
bozukluğudur.
Örneğin: (kendisi) yerine (kensi) ,
(karşılaşma) yerine (kaşlaşma) , (hanımefendi) yerine (hamfendi) , (nasılsınız)
yerine (nassınız) , (Galatasaray) yerine (gassay) , (kalk oradan) yerine(kak
ordan) , (kilitledim) yerine (kitledim) vb.
Harflerin çıkarılışına özen gösterip
başlangıçta ağır konuşarak bu bozukluğun önüne geçilebilir.
Gevşeklik: bir boğumlama tembelliğinden ileri
gelir. Bu bozukluğun önüne geçmek için dişler arasına bir kurşun kalemi
sıkıştırıp heceleri söylerken onların iyice anlaşılmasına çalışılır. Dişler
arasından kalem çekildiği zaman, boğumlanma daha açık olarak anlaşılan bir
biçim alıp dil, yanaklar ve dudaklar görevlerini yapmaya başlarlar.
Gılama: ( R ) ünsüzünün, küçük dilin
titremesiyle boğazda meydana gelmesidir. Bu bozukluğu gidermek için ( R)
ünsüzünü doğru boğumlandırmaya çalışalım. (R) ünsüzü dilin ucunu damağa kadar
kaldırarak verilir. Öyle ki dil şiddetle çıkan havaya dokununca geri çekilir ve
bir çeşit titreme yaparak yerine gelir. Böylece dilin ucunu uzun zaman
titremeye çaba harcamakla iyi bir sonuç alınabilir.
Islıklama: ( s ) ünsüzünün şiddetini
abartmaktan ileri gelir. Dil üst dişlerin iç tarafina dayanip hava dişlerin
arasindan sizarsa bu yanliş ortaya çikar.
Değiştirme: bir ünsüzün yerine başka bir ünsüzü
söyleme alişkanligi olup bir çok çeşitleri vardir.
Sert ünsüzlerle olanına sık rastlanır.
(zeleştirme) ( j ) yerine (z) söylemek örnegin: (şarj) yerin (şarz)
(Seleştirme) ( ş ) yerine ( s ) söylemek. Örn: (paşam) yerine (pasam) vb.
(jeleştirme) ( c ) yerine (j) söylemek. Örn: (kucak) yerine (kujak)
(şeleştirmek): (s) yerine (ş) söylemek. Örn: (sana) yerine (şana)
Diğer ünsüzleri ilgilendiren değişmeler.
(leleştirmek) (r) yerine (L) söylemek. Örn: (merhem) yerine (melhem), (birader)
yerine (bilader) bazen de (n) yerine (L) söylenir (fincan) yerine (filcan)
Yerleştirme: bazı yerine veya arasına (y)
ünsüzünü sıkıştırmaktan ileri gelir. (Müezzin) yerine (meyzin), (iade) yerine
(iyade), (gönlüm) yerine (göynüm). Bazı ağızlarda (b) yerine (p), (d) yerine
(t) olduğu görülür. Örn: (Kıbrıs) yerine (Kıprıs), (leblebi) yerine (leplepi)
vb.
Yutma: genellikle içinde (h) ünsüzü bulunan
kelimelerde sık görülür. Örn: (Ayhan) yerine (ayan), (Mehmet) yerine (memet)
vb.
Söyleniş bozuklulari: ünlüleri ilgilendiren
değişmeler. (ince a) yerine (kalın a) söylemek. Örn: (Kemal) yerine (kemal) vb.
(e) yerine (a) söylemek. örn: (elektrik) yerine (alektrik)vb. (a) yerine (e)
söylemek. Örn: (Azrail) yerine (ezrail)vb. (ince o) yerine (kalın o) söylemek
(lokma) yerine (lokma) vb.
PROSODİE (VURGU)
Sözcük vurgusu, dilin en doğal söyleniş
özelliklerindendir. Sözcük vurgusu hecenin şiddetiyle ilgili olduğu gibi birde
hecenin süresi yani uzunluğu kısalığı ile ilgili olan (nicelik)i vardır.
Sözcüklerde bu iki özellik birbirini karıştırmamalıdır. Nicelik , bir hecenin
uzunluğu ve kısalığı ile ilgilidir. Halbuki şiddet ise bir hecenin vurgusuyla
ilgilidir.
Dilimizde süresi uzun olan heceler hep yabancı
sözcüklerde bulunur. Örn: katil, kase, cahil, ebedi, hazine vb yanlış
söylememek için kelimelerin kökenlerini araştırmak gerekir.
Türkçe de (ğ) ünsüzü kendinden önce gelen ünlü
üzerinde etki yaparak bulunduğu hecenin uzamasına neden olur. Örn: yağmur=
yaamur, öğretmen= ööretmen, öğle=ööle , çağdaş= çaadaş. İlk hecelerde (y) nin
de gevşeyip kendisinden önceki ünlüyü etkileyip heceyi uzattigi görülür. Örn:
böyle=bö-le, şöyle= şö-le, öyle=ö-le, söylemek=sö-lemek vb.
(Ğ) ünsüzünün bir etkisi de şöyledir:
yapacağım= yapıca-m (ğ) demin bahsettiğimiz uzatma etkisini yaparken
kendisinden sonra gelen ünlünün de düşmesine sebep olur. Bu durum genellikle
eylemlerde görülür. Örn: edeceğim= edice-m, oturacağım= oturuca-m vb.
BİR kelimesinden biraz konuşalım. Adet
belirttiği zaman yani kendi sayı anlamıyla kullanıldığında (bir) herhangi bir
şeyden bahsederken (bi) olarak söylenir. Örn: adam bir gün bir sinemaya gitmiş.
Soru: adam ne gün gitmiş? Her hangi bir gün gitmiş. Yada söyle sorabiliriz bu
soruyu adam yalnızca bir gün mü bir tek sinemaya gitmiş? Burada (bir) kendi
sayı anlamıyla değil (herhangi) anlamıyla kullanıldığı için (bi) olarak
söylemek daha doğrudur.
Orada, burada, şurada kelimeleri de (bir)e
benzer özel bir söyleniş biçimi taşirlar. Burada = burda, şurada= şurda, orada=
orda, olur ve aradaki a harfi düşer.
Kelime sonlarındaki -yor heceleri üzerine
birkaç söz: -yor hecesi fazla bastırılmadan yada bastırmayacağı diye yok
saymadan söylenmelidir.
Son uyarıda çok sık kullandığımız (değil)
kelimesi için. Değil kelimesi söylenirken (e) harfi düşer ve yerini (i) harfi
alır. DEĞİL=DİĞİL olur.
- SES TEKNİĞİ
İLETME GÜCÜ
İzleyicinin oyuncunun sesini yalnızca duymakla
kalmaması, söylediklerini anlaşılır kılması ve ayrıca ondan sanki her yönden
geliyormuşçasına etkilenmesi için sesin iletme gücüne özel bir önem
verilmelidir. İzleyici, ses yalnızca oyuncunun durduğu yerden değil, her yönden
geliyormuşçasına oyuncunun sesiyle çevrelemelidir. Duvar bile oyuncunun sesiyle
konuşmalıdır.
İyi iletim gücüne sahip gerekli olan iki koşul
şudur:
a) sesi taşiyan hava kolonu güçlü olmali ve
hiçbir engelle karşilaşmadan dişari çikmalidir. Örnegin : larenksin kapali
olmasi veya çenenin yetersiz açilmasi.
b) Fizyolojik tınlatıcılarla ses
güçlendirilmelidir.
Bunların hepsi doğru solumayla çok yakın
ilişkilidir. Eğer oyuncu yalnızca karnından yada göğsünden soluk alırsa,
yeterli havayı toplayamaz; bu durumda kendini tutumlu bir şekilde hava
kullanmaya zorlar, larenksini kapatır, sesi bozar ve sonunda vokal
bozuklukların oluşmasına neden olur. Bütünsel solumayla (üst göğüs ve karın)
oyuncu yeterli miktardan biraz daha fazla hava biriktirebilir. Bunun için hava
kolonlarının hiçbir engelle karşılaşmaması yaşamsal bir önem taşır.
SOLUMA
Üç çeşit soluma vardir.
a) üst göğüs ve göğüs boşluğu soluması
(özellikle kadınlarda gözlenir)
b) alt soluma veya karından soluma. Karın,
göğüs kullanılmadan şişirilir. Genellikle tiyatro okullarında öğretilir.
c) Bütünsel (üst göğüs ve karın) soluma. Karın
aşaması baskındır. Bu biçim en sağlıklı ve en işlevsel solumadır. Özellikle
çocuklarda ve hayvanlarda gözlenir.
Bütünsel soluma oyuncu için en etkili
solumadır. Ancak her oyuncunun soluması onun fizyolojik yapısına göre değişir.
Ayrıca kadın ve erkeğin solunum olanaklarına ilişkin bazı doğal ayrımlar
vardır. Her ne kadar kadınlarda üst göğüs erkeklere göre daha gelişmiş olsa da
kadınlarda doğru soluma karın fazıldadır. Değişik duruşlar ve aksiyonlar
bütünsel solumadan daha farklı solunum biçimi gerektirdiğinden, oyuncunun
farklı solunum çeşitlerini denemesi gerekmektedir. Yani oyuncu solunum
organlarının işlevlerini denetleyebilmelidir.
Solunumun bütünsel olup olmadığını anlamak ve
geliştirebilmek için çeşitli alıştırmalar vardır.
a) yere veya herhangi bir sert zemin üzerine
yatın, böylece omurga kendiliğinden düz duracaktır. Bir eli göğsüne, diğerini
karına yerleştirin. Soluk alırken önce karnın üstündeki elin, daha sonra göğsün
üstündeki elin yükseldiği duyumsanır: bu yumuşak ve sürekli bir harekettir.
Bütünsel solumayı iki ayır evreye bölmemeye özen gösterilmelidir. Göğüs karın
genişlemesinde gerilim olmamalı ve iki evrenin ardışıklığı fark edilmemelidir.
Bu ardışıklık gövdede küçük şişmeler oluşturmalıdır. Evrelerin bölümlere
ayrılması vokal organlarda ödemlere yolaçabilir.
b) Yogadan uyarlanan bir yöntem: sert bir
zemine yatılır. Burun deliklerinden biri kapatılır ve diğeriyle soluk alınır.
Soluk verilirken açık olan delik kapatılır ve önceden kapalı olan burun
deliğinden hava dışarı verilir. Üç evre birbirini şöyle takip eder : soluk alma
4 saniye, soluk tutma 12 saniye, soluk verme 8 saniye
c) Ayakta dururken, elleri en alttaki
kaburganın üstüne yerleştirin. Soluk alma başlangıçta elleri yerleştirdiğiniz
noktada bir etki yaratmalıdır ( elleri dışarı itecektir.) ve göğüs boyunca bunu
sürdürdüğümüzde hava kolonunun doğruca kafaya ulaştığı şeklinde bir duygu
oluşur. (bunun anlamı şudur: soluk alındığı zaman önce alt kaburgalar, hemen
ardından yumuşak bir geçişle göğüs genişler.) karın duvarları kaburgalar
genişlediğinde kasılır, toplanan hava için bir temel oluşturur ve böylece
ağızdan çıkan ilk sözcükle soluğun dışarı çıkması engellenir. Karın duvarı (
dışarı doğur daralır) alt kaburgaları genişleten kasları tersyönde çeker (
dışarı doğru büyür), ve onları soluk alıp verme sırasında mümkün olduğunca uzun
süre bu durumda tutar. (En çok karşılaşılan hata , bütün soluma tamamlanmadan
karın kaslarının sıkıştırılmasıdır. Bu yalnızca üst göğüs solunumuyla
sonuçlanır.) soluk verme bunun tersidir: kafadan başlayarak, göğüs boyunca
avuçların durduğu noktaya doğru. İçeriye alınan havayı çok fazla sıkıştırmamaya
özen gösterilmelidir, ve -önceden de belirtildiği gibi bütün süreç yumuşakça
yerine getirilmelidir: başka bir deyişle,karın ve üst göğüs solumaları arasında
hiçbir bölünme oluşturulmadan soluma tamamlanmalıdır. Böylesi bir alıştırma
solunumu solunum olsun diye öğretme niyetinde değildir; sesi taşıyacak bir
solunumu hazırlar. Bu alıştırma kolay ve etkin bir soluk vermenin gerçekleşmesi
ve ses çıkması için bir temelin nasıl oluşturulması gerektiğini öğretir.
Bütünsel soluma sırasında çok fazla hava
almamak ve biriktirmemek gereklidir. Bir oyuncu çabuk ve sessiz soluk
almalıdır. Metinde mantıksal durak olarak saptadığı yerlerde soluk alır. Bu
işlevsel bir şeydir zamandan tasarruf sağlar ve gereksiz durakları engeller: bu
gereklidir çünkü bu duraklar metnin ritmini düşürür.
Oyuncu her zaman nerede soluk alacağını
bilmelidir. Örneğin hızlı ritimli bir sahnede, arkadaşınım son sözü bitmeden
soluk almalıdır, bu sayede arkadaşı bitirir bitirmez konuşmaya hazır olabilir.
Öte yandan, eğer sahne arkadaşının son sözünden sonra soluk alırsa, diyaloğun
orta yerinde ritimde delik açacak kısa bir sessizlik oluşturacaktır.
Hızlı ve sessiz soluma için alıştırmalar:
a) ellerinizle kalçanızı tutarak ayakta durun.
Söz söylemeden önce alabildiğiniz kadar havayı çabuk ve sessizce dudaklarınızın
ve dişlerinizin arasından alın.
b) Aşamalı olarak hızınızı arttıracağınız bir
dizi kısa ve sessiz soluk alin. Doğal bir şekilde dışarı verin.
Soluma organik ve kendiliğinden oluşan bir
süreçtir ve çalışmalar onun çok sıkı denetimini sağlamak için değil, doğal
olmayan kimi olguları düzeltmek için yapılır. Her şeye karşın solumanın
kendiliğindenliği korunmalıdır.
LARENKSİN AÇILMASI
Konuşurken ve soluk alırken larenksinizi açık
tutmaya özel önem veriniz. Larenksin kapalı olması havayı etkili biçimde dışarı
çıkarmayı engeller, böylece oyuncunun sesini doğal olarak kullanmasını
olanaksız kılar.
Larenksin kapalı olduğu aşağıdaki koşullarda
anlaşılır:
a) ses yavansa
b) eğer oyuncu gırtlağında larenksi
hissediyorsa
c) soluk alırken küçük bir ses işitiliyorsa
d) adem elması yukarı doğru hareket ediyorsa (
yutkunurken larenks kapalıdır ve adem elması yukarı doğru çıkar.)
e) ense kasları kasılıyorsa
f) çene altı kasları kasılıyorsa ( bu baş
parmağı çenenin altına, işaret parmağının da alt dudağın altına yerleştirilmesiyle
denetlenebilir.)
g) alt çene kemiği çok fazla önde veya
gerideyse
eğer oyuncu ağzının arka kısmında çok geniş bir
boşluk olduğunu duyumsarsa, larenks mutlaka açıktır. ( esnerken olduğu gibi)
Oyuncu alabildiğince derin soluk almalı ve
havayı tutumlu kullanmaya çalışmalıdır. Her sözcük, özelliklede sesli harfler
havayı emercesine kuşatmalıdır. Bununla birlikte sözcükler arasında havasız
kalmamaya özen gösterilmelidir.
Larenksi açmak için temel alıştırma:
Baş dahil olmak üzere vücudun üst kismini öne
dogru egin. Alit çene bütünüyle gevşemiş, baş parmaga dayalidir, işaret parmagi
alt dudagin azicik aşagisinda durur ve çenenin düşmesini önler. Üst çeneyi ve
kaşlari kaldirin, ayni zamanda alni buruşturun, başin üstündeki, gerisindeki ve
ensedeki kaslari gererken şakaklarda tipki esnemede oldugu gibi bir gerginlik
duyumsayin. Sonunda sesin çikmasina izin verin. Bütün aliştirma boyunca çenenin
altindaki kaslarin gevşek ve yumuşak olmasina çenenin altindaki kaslarin gevşek
ve yumuşak olmasina gösterin: çeneye destek olan parmak hiçbir dirençle
karşilaşmamalidir. En çok yapilan hata çenedeki ve boynun önündeki kaslarin
kasilmasi, alt çenenin yanliş konumlanmasi (çok geriye itilmesi), baş
kaslarinin gevşekligi ve üst çenenin kaldirilmasi yerine alt çenenin düşürülmesi.
TINLATICILAR
Fizyolojik tınlatıcıların görevi dışarı
çıkarılan sesin iletme gücünü arttırmaktır. İşlevleri, hava kolonlarını vücudun
ses yükseltici olarak seçilen bölümlerine sıkıştırmaktır.
a) en çok kullanılan, kafa tınlatıcısı veya üst
tınlatıcı. Teknik olarak hava akışının başın ön tarafına doğru
yönlendirilmesiyle çalışır. Oyuncu elini alnının üst kısmına yerleştirerek ve �m� sözünü
söyleyerek kesin bir titreşim duyabildiğinde bu tınlatıcının kolaylıkla farkına
varır. Gündelik konuşmada üst perdeden konuşulduğunda üst tınlatıcı kullanıma
girer. Bu tınlatıcı kullanıldığında oyuncu ağzın, başın tepesinde bulunduğunu
hissetmelidir.
b) Nadiren bilinçli olarak kullanılır göğüs
tınlatıcısı. Alçak perdeden konuşulduğu zaman devreye girer. Çalışıp
çalışmadığını denetlemek için bir eli göğsün koyup titreşip titreşmediğine
bakmak gerekir. Bu tınlatıcıyı kullanmak için ağız göğüsün üstündeymişçesine
konuşmak gerekir.
c) Burun tınlatıcısı. Bu tınlatıcı �n� ünsüzünü
söylendiğinde otomatik olarak ortaya çıkar.
d) Larenks tınlatıcısı. Çıkardığı ses vahşi
hayvanların kükremesine anımsatır. Kimi caz şarkıcılarının karakteristiğidir.
Luis Armstrong.
e) Kafa tınlatıcısı. Çok yüksek perdeden
konuşulduğunda ulaşılabilir. Oyuncu hava akışını üst tınlatıcıya doğru
yönlendirir ve giderek yükselen bir perdeden konuşursa, hava akımı art kafaya
yönelir. Çalışma sırasında oyuncu yüksek perdeden miyavlamayla bu tınlatıcıya
uylaşabilir.
f) En verimli olan vücudun bir tınlatıcı olarak
kullanılmasıdır. Baş ve göğüs tınlatıcılarının eş zamanlı kullanılmasıyla elde
edilir. Teknik olarak, dikkatin, konuşulduğu anda kullanımda olmayan
tınlatıcıya yoğunlaşması gerekir. Örneğin yüksek perdeden konuşulduğunda doğal
olarak kafa tınlatıcısı kullanılır bu nedenle aynı anda göğüs tınlatıcısı
kullanmaya yoğunlaşılmalıdır. Burada yoğulaşmanın anlamı hava kolonunun etkin
olmaya tınlatıcıya itilmesidir. Alçak perdeden konuşurken bunun tersi
gerekmektedir. Doğal halde göğüs tınlatıcısı kullanılıyorsa kafa tınlatıcısına
yönlenilmelidir.
GÜZEL KONUSMA & DIKSIYON
Güzel ve etkili konusmada diksiyon
(söylenis-telaffuz-pronounciation) yani seslerin dogru çikarilmasi son derece
önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çikarilisini inceler. Diksiyon ise buna ek
olarak daha genis bir kapsamda, ses organlarinin dogru sesleri çikarabilecek
sekilde egitilmeleri üzerinde odaklanir. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde
fonetige dayanir. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrintili
durmayacagiz.
Türkiyede seslerin çikarilmasinda yörelere göre
farklilik vardir. Ancak güzel seslendirmede daha çok Istanbul agzi esas alinir.
Seslerin gerektigi gibi çikarilabilmesi için ses aletlerinin- girtlaktan
baslayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin egitilmesi
gerekir. Bu çerçevede asagida çesitli alistirmalar yer alacak.
Alistirmalari yaparken ses çikislarini
netlestirecegiz. Iyi bogumlanma yani heceleri netlestirerek seslendirebilmek
için dudak tembelligini ortadan kaldirmamiz gerekir. Sesleri ses organlarini
abartili kullanarak çikaralim. Asagidaki doküman dört bölümden olusmustur:
....Birinci bölüm ses organlarinin egitimine iliskin alistirmalar; ikinci
bölüm, sesli harflerin çikarilisi; üçüncü bölüm sessiz harflerin çikarilisi ve
kullanimini anlatmaktadir. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle
içinde karisik sekilde kullanimina iliskin alistirmalardan olusmaktadir.
Bu alistirmalarda verilen örnek cümle veya
hecelerin bikmadan israrla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalisma
sürdürüldükçe seslerin agizdan akarcasina çikmaya basladigini, baslangiçtaki
zorlanma veya tutuklugun ortadan kalktigini göreceksiniz.
Diksiyon sesin güzel çikmasini ve sözlerin
dogru seslendirilmesini amaçlayan sanatin adidir. Diksiyon bu yönüyle ses ve
söz üzerinde odaklanmistir. Sözün içeriginin kodlanmasi yani etkili iletisim
diksiyon sanatinin disinda kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde olusturulan
eserlerde bir karmaşanin mevcut oldugunu da itiraf edelim.
Diksiyon bölümünde diksiyonun temel ögeleri
üzerinde durulmustur. Bu ögeler söylenis-fonetik, bogumlanma, vurgu, durak ve
ulamadan olusmaktadir. Fonetik seslerin dogru çikarilmasiyla ilgilenen bir
alandir. Boğumlanma, seslerin birbiri ardina tam ve tok sekilde kaybolmadan
çikarilmasi alaniyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonlugun kirilmasini
saglayan, her dilde kendine özgü gelisen bir telaffuz konusudur. Yazi
noktalamasi ve duraklariyla konusma noktalamasi veya duraklari birbirinden
farkli olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadir. Ulama
çalismalarina gelince, bu çalismalar kelimeler arasinda uyumlu geçisler
saglamayi amaçlamakta ve dilin dogal kurallarindan yararlanmaktadir.
Söylenis-Fonetik
Söylenis bölümünde sesli ve sessiz harfleri
ayri ayri inceleyecegiz. Türkçede 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardir.
Sesli harfleri "ünlü", sessiz harfleri de "ünsüz"
kelimesiyle tanimlayacagiz. Türkçemizdeki ünlüler "a, e, ,i, i, o, ö, u,
ü"den olusur. Ünsüzler ise "b, c, ç, d, f, g, g, h, j, k, l, m, n, p,
r, s, s, t, v, y, z" den olusur. Söylenis bölümünde ünlü ve ünsüz
harflerin fonetigini ögrenecegiz. Asagida konular hem anlatilmis hem de gerekli
alistirmalar birlikte verilmistir.
Ses Organlarını Geliştirme :
Akcigerlerden çikan hava girtlaktan geçerken
ses tellerinde titresimler olusturur, bu titresimlerle girtlak yapisina göre
degisik sekillerde çok zayif sesler olusur. Bu sesler diger ses organlariyla
yogrulur, titresimlerle rahatlikla isitilebilecek kadar büyür ve kimlik
kazanir.
Herkesin ses organlarinin yapisinin farkliligi
ölçüsünde farkli sesleri veya ses kimlikleri vardir. Burada önce ses
organlarimizin istedigimiz sesi çikarabilecek yetenege ulasmasini saglamaliyiz.
Ses organlarinin egitimi diksiyonun altyapisini
olusturur. Ses organlari egitimsiz oldugunda diksiyon çalismalarinin her
asamasinda tikanikliklar olusacaktir. diksiyon çalismalarinin kendisi de
dolayli sekilde ses organlarinin gelisimine yol açar. Ana ses organlarini tek
tek ele alalim ve gelistirilmeleri için alistirmalar yapalim.
Dil :
Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diger tüm
seslerin çikarilmasinda mutlaka kullandigimiz çök önemli bir ses organimizdir.
"a,e,i,i,o,ö,u,ü" den olusan ünlülerin dilimiz sabit dururken
seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farkli ünlülerde çene ve agiz içinin aldigi
pozisyonun degisimine paralel olarak degisik pozisyonlar alabilir. Ancak dil
özellikle bazi seslerin çikarilmasinda en önemli fonksiyonlari icra eder.
Dil agiz içinde çok rahat hareket
edebilmelidir. Dilin ön alt dislerin köküne, ön alt dislerin üst bölümüne, ön
üst dislerin köküne, kivrilarak üst dudaga dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu
rahatlikla kasilabilmeli ve kivrilabilmelidir. Dilin agiz içinde sag ön ve arka
yönde, sag ve sol yönde veya ucundan kivrilarak geriye dogru hareketi rahat
olabilmelidir.
Eger dilimizin kaslarinin dilimize rahat bir
sekilde hakim olmasini saglayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çikardigimiz
seslerin bozuk çiktigini görürüz. Degisik milletlerin dillerindeki fonetik
özellikler farkli dil yeteneklerini gerektirebilir. Örnegin Japonca "tsu"
sesi, Ingilizce "the" sesi, Arapça'daki "peltek z" Türkçe
fonetiginde bulunmaz. Bu sesleri çikarabilmek için de o milletlerin fonetikleri
çerçevesinde dilimizi gelistirmemiz gerekir. Eger dilimizin kullaniminin genel
anlamda gelistirilmesini saglamayi basarirsak, bu yetenegimiz yabanci dil
ögrenirken "telaffuz- pronounciation" sorununu çok kolay asmamizi
saglayacaktir.
Türkçe'de dil tembelliginin en fazla olumsuz
etkiledigi sesler sunlardir: "c, ç, d, j, l, n, r, s, s, t, z" Eger
bu seslerden herhangi birini çikarmakta güçlük çekiyorsaniz veya seste
bogukluk, olusuyorsa dil egzersizleri üzerinde yogunlasmaniz gerekecektir.
Sesin Çıkışını Düzeltme :
Güzel ve etkili konusmada önemli bir konu sesin
mükemmel çikisidir. Sesin mükemmel çikisi ses çikisi ile nefesin kullanimi
arasinda basarili bir uyum olusturulmasini gerektirir. Düzgün sesin dört temel
özelligi vardir. Bunlar sesin "isitilme düzeyi)yükseklik)",
"sesin hiz düzeyi", "hosa gitme/tini düzeyi",
"degisirlik/bükümlülük düzeyi"nden olusmaktadir. Asagida bu
özellikleri ögrenelim ve gelistirmeye çalisalim.
Isitilebilme-Yükseklik
Bazi insanlarin sesleri bir metre mesafeden
bile güçlükle duyulabilmektedir. Böyle bir sesle yapilan konusmanin
anlasilabilmesi son derece güçtür ve dinleyiciler dinlerken psikolojik
gerginlik içerisine girerler.
Ses dinleyiciler tarafindan isitilebilecek
kadar yüksek olmalidir. Normal ses kalabalik kitlenin en uzagina ulastirilacak
kadar yüksek çikmalidir. Ancak yüksek ses bagirmaya dönüsmemelidir. Bu anlamda
eger mikrofon kullanmiyorsaniz özellikle konusma yaptiginiz toplulugun
büyüklügüne dikkat etmelisiniz. Hemen yaninizdaki bir arkadasiniza 20 metre
uzaktaki insana konusur gibi konusursaniz sesin yüksekligini hatali kullanmis
olursunuz. Sesin yüksekligi salonun büyüklügüne göre ayarlanmalidir. Ancak sesi
yükseltirken "bagirma" tonu olusturmamak çok önemlidir.
Dikkat edin: Kaç kisilik bir guruba
konusuyorsunuz? Salonunuz ne kadar genis? Ortamda gürültü var mi? Sesiniz 20
metreden rahat duyulabiliyor mu? Yoksa mirilti gibi mi çikiyor? sesiniz
yükselince bagirmaya dönüsüyor mu? Uygun ses yüksekligi dinleyici kitlesini
tamamen ve rahatlikla kusatan sestir.
A
Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki
(a) vardir. Bunlardan biri (kalin a) digeri de (ince a) dir. Her iki (a) bazen
uzun, bazen kisa okunabilir. Bu iki (a) yi söylerken birbirinden ayirt etmek
için (ince a) nin üzerine su ( ^ ) isareti koyarak gösterelim.
Kalin A
Su sekilde söylenir: Dil dogal durusunu
degistirerek ortaya dogru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevsek
ve çeneler açik. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldi ala danalandi da biz bir
ala dana alip aladanalanamadik. Akrabanin akrabaya akrep etmez ettigini.
Aglarsa anam aglar, kalani yalan aglar.
Ince A
(Kalin a) ya oranla daha ileriden söylenen bir
ünlüdür. Dilimize geçen yabanci kelimelerden gelmistir. Bu kelimelerin basinda,
ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkirdi,
lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzim, kâzim, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasini lâcivert lâke
lâvabodan nâzik, nâdide sefkâte verdi.
Uzun A
Bunu da (â) seklinde gösterelim :
Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât,
sâdik, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, sefkât, kabahât,
sihhât, nâmus, nâne, nâsihat,
E
Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki
(e) vardir. Bunlardan biri (açik e) digeri de (kapali e) dir. Bu iki (e) yi
söylerken birbirinden ayirt etmek için (kapali e) nin üzerine su () isareti
koyarak (açik e) den ayiralim. eee eeee eeee
Açik E
(Açik e) su sekilde söylenir: Çeneler (a)
ünlüsünde oldugu gibi, dil ileri dogru yükselir. Kelime basinda, ortasinda ve
sonunda bulunur. Örnek: Es, sen, sene- Edebi edepsizden ögren: Ekmegi ekmekçiye
ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. - Bir elin
nesi var, iki elin sesi var. - Sen dede ben dede bu ati kim timar ede.
Kapali E
(Kapali e) su sekilde söylenir: dudak kenarlari
kulaklara dogru biraz yaklasip çeneler hafifçe sikilir.
Gece penceredeki benekli tekir kedi
tenceresindeki eti yedi.
I
Su sekilde söylenir: Çikis noktasi damagin arka
kismindadir. Dudaklarin kösesi kulaklara dogru açilir. Dil damagin arkasina
dogru toplanarak dar bir geçitten havayi birakir. Dilimizde (i) ünlüsü kelime
basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Isi, islik, ilicali iiii iii
iiiii
- Ihlamuru isit: Tikir tikir: Miril miril:
Sikir sikir. Yigin yigin, kipir kipir, gicir gicir, islak islak, piril piril,
firil firil, ziril ziril.
I
Su sekilde söylenir: Çikis noktasi damagin ön
kismindadir. Dudaklarin kösesi kulaklara dogru açilir, dil damagin iki yanina
dayanarak dar bir geçitten havayi birakir. Kelime basinda, ortasinda ve sonunda
bulunur. Örnek: Iz, dil, izci iii iiiii iiiii
Iki dinle bir söyle- iki el bir bas içindir.
Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanir:
Icat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni,
fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni
O
Konusma dilimizde kalin ve ince olmak üzere iki
ayri O vardir.
Kalin O
Çeneler açik, dudaklar birbirine yakindir ve
agiz içi yuvarlaktir. Kelime baslarinda sik rastlanir. Örnek: Ot, ova, ocak,
olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango,
solo, fono, foto, radyo, stüdyo, sato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz
olmaz. oooo oooo ooo
Ince O
Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapilarak
söylenir.
Lobutlari los locasinda notaliyan normâl lort
losyoncusunun lokantasinda nohutlari lokumlarla karistirdi.
Ö
Çeneler ve dil (açik e) ünlüsünde oldugu
gibidir. dudaklarin alt ve üst köseleri birbirine yaklasip agiz küçük bir
yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çogunlukla kelime basinda bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödesmek, ödev,
öfke, ögrenmek, ögrenim, ögretim, ögünmek, ögüt, ökçe, öksürük, örs
- Ölenle ölünmez. - Ölüm kalim bizim için. -
Önce düsün. sonra söyle. - Öfkeyle kalkan zararla oturur.
U
Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki
(u) vardir. Bunlardan biri (kalin u) digeri de (ince u) dur.
Kalin U
Çeneler açik, dudaklar birbirine iyice yaklasik
ve agiz tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu
uuu uuu uuu
Unkapani ugradigi ugursuzluktan upuzun uzandi.
Ince U
(Kalin u) ya oranla daha ileriden söylenir.
Ünlüsü çogunlukla yazida (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya,
gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasinda Lûtfiye nûmarali nûtuk
söyliyerek lûtfetmis.
Ü
Çeneler ve dil (açik e) ünlüsünde oldugu
gibidir. Dudaklarin alt ve üst köseleri birbirine iyice yaklasir ve büzülür.
(ü) ünlüsüne dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda sik rastlanir.
Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme,
ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üsenmek, ütü üüü üüü
- Üzüm üzüme baka baka kararir. -Ülker
üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Ünsüzler
B
Dudaklarin birlesip açilmasiyla meydana gelir.
Kelimenin basinda veya ortasinda bulunur. Kelime basinda örnek: Bas, bos,
biçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüsür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap.
Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabi, dolabi,
kabi, hesabi
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise
degismezler. Örnek: sap-sapi, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü,
kulp-kulpu, hap-hapi,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bi Bip Bep Bap Bop Bup Böp
Büp Bip
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bil Bir Ber Bar Bor
Bur Bör Bür Bir
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bit Bis Bes Bas Bos
Bus Bös Büs Bis
Babasinin benekli bildircini bitisik bostanda
böceklerden bunalarak büzüldü.
C
Disler birbirine yaklasik, dil ucu dizlerin ön
kenarina yayilmis, alt çene asagi düserek çikar. Örnek: Cam. caba, cacik,
coskun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Ci Cip Cep Cap Cop Cup Cöp
Cüp Cip
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cik Cit Cet Cat Cot
Cut Cöt Cüt Cit
Cambaz Cevat ciliz cimri coskunla cömertlige
cumbada cüret ettiler.
Ç
C harfinden biraz daha sert olarak çikar. Çikis
biçimi aynidir.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çi Iç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çip Tiç Teç Taç Toç
Tuç Töç Tüç Tiç
*** Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç *** Siç Seç Saç
Soç Suç Söç Suç Süç Siç
Çardakli çesmedeki çirak, çiçekleri, çorbanin
çöregini ve çuvallari çürüttü.
D
Dilin damagin ön kismina üst dis köklerine
dokunmasiyla çikarilir.
Örnek: Dam, dal, dar, dis, dis, dadi, dede,
deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalniz anlamlan ayri
olup söylenisleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayirmak için (d) olarak
yazilir. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ates), ot (bitki), had (derece),
hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Di Dip Dep Dap Dop Dup Döp
Düp Dip
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dik Dit Det Dat Dot
Dut Döt Düt Dit
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dir Diz Dez Daz Doz
Duz Döz Düz Diz
Davulcu dede disarlikli dikisçiyi dolandirirken
dönemecin duvarindan düstü.
F
Üst kesici disler alt dudagin üstüne dokunup
açilmasiyla çikarilir. Dilimizde çogunlukla kelime basinda, pek seyrek olarak
da ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca,
faras, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak,
fitre, film�, fayans,
fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fil Fit Fet Fat Fot
Fut Föt Füt Fit
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fip Fif Fef Faf Fof
Fuf Föf Füf Fif
G
Dil sirtinin damagin gerisini, bir de damagin
daha ön kismini kapatmasiyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam,
galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev,
güzellik.
(G) ünsüzünün iki çikis noktasi vardir. Ince
ünlülerle damagin ön kismindan çikar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç.
Kalin ünlülerle damagin gerisinden çikar. Örnek: Gar, gicik, gocuk, guguk,
gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gi Gik Gek Gak Gok Guk Gök
Gük Gik
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gip Gif Gef Gaf Gof
Guf Göf Güf Gif
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gil Gir Ger Gar Gor
Gur Gör Gür Gir
Galip Geyvede gir gir giden gocuklu göçmen gururluya
güldü.
G
Dilimizde varligini ancak kendinden evvel gelen
ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime basinda bulunmaz, iki ünlü
arasinda ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Bogaz-boaz, dogal -doal, yogurt
- yourt
Konusma dilimizde bazan y ve v seslerine döner.
Örnek: Eger-eyer, diger-diyer, soguk-sovuk
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gi Gir Ger Gar Gor Gur Gör
Gür Gir
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gip Gil Gel Gal Gol
Gul Göl Gül Gil
H
Bir soluk harfi olup agzin (kalin a) ünlüsünü
çikardigi durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, haci,
haciyatmaz, hadde, hademe, hafiz, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac,
hassâs, hece, himhim, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyali, hüner, hücum,
hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hi Hih Heh Hah Hoh Huh Höh
Hüh Hih
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hip Hit Het Hat Hot
Hut Höt Hüt Hit
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hil Hir Her Har Hor
Hur Hör Hür Hir
Habes hemsire hirkali hizmetçi hoppa hödüge
hurmalari hürmetle sundu.
J
Disler birbirine, dil sirti da kati damaga
yaklasir, havanin dil ortasindan sizmasindan meydana gelir. Örnek: Jale, Japon,
jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk
arasinda (j) ünsüzünün (c) oldugu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma -
candarma, panjur = pancur, jurnalci = curnalci,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj
Jüj Jij
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jir Jil Jel Jal Jol
Jul Jöl Jül Jil
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jip Jis Jes Jas Jos
Jus Jös Jüs Jis
Japon jeolog jiletini jurnaliyle jüriye verdi.
K
Dil sirtinin damagin gerisini, bir de damagin
daha ön kismini kapatmasiyla meydana gelir. Ince ünlülerle damagin ön kismindan
kalin ünsüzlerle ise arka kismindan çikar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya,
Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadin kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Ki Kik Kek Kak Kok Kuk Kök
Kük kik
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kil Kir Ker Kar Kor
Kur Kör Kür Kir
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kip Kit Ket Kat Kot
Kut Köt Küt Kit
Kara ketenlik külahli kus kara kediyi yedi
L
Dil ucu damagin ön kismina(lale), bir de daha
gerisine(olay) dayanir, hava dilin yanlarini titreterek sizar. Örnek: lâbirent,
lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon,
lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, lös,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Li Lil Lel Lal Lol Lul Löl
Lül Lil
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lir Lip Lep Lap Lop
Lup Löp Lüp Lip
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lit Lin Len Lan Lon
Lun Lön Lün Lin
(L) ünsüzü bazi kelime ortalarinda ve
sonlarinda kaybolur, Örnek: Nasi sey = nasil sey, kak ordan = kalk ordan, Adi
konusmada (r) ünsüzünün (l) olduguna sik rastlanir. Buna (Lelesme) denir.Önek:
Birader-bilâder, Berber-belber, servi - selvi, serbest = selbes, bâri = bâli,
diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem - melhem,
terlik = tellik, amerikan = amelikan
M
Dudaklarin birlesip açilmasi ve damagin hafif
alçalmasiyla meydana gelir. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda
bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern,
mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mi Mip Mep Map Mop Mup Möp
Müp Mip
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mir Mil Mel Mal Mol
Mul Möl Mül Mil
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Min Mim Mem Mam Mom
Mum Möm Müm Mim
Muhallebici melankolik Misirli Mirza modern
mösyöyle Muradiyede müzik dinledi
N
Dilin damagin ön kismina, dis köklerine dayanip
açilmasiyla meydana gelir: Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda
bulunur. Örnek: Nasir, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit ,
nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzim, nazik, nesir,
nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Ni Nip Nep Nap Nop Nup Nöp
Nüp Nip
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nil Nir Ner Nar Nor
Nur Nör Nür Nir
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nim Nin Nen Nan Non
Nun Nön Nün Nin
Namli nane nini nini naneleri numaraladi
P
Dudaklarin birlesip açilmasiyla ve açilma
sirasinda disariya hava firlamasiyla meydana gelir. Dilimizde kelime basinda,
ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut,
panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, parasüt,
paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika,
porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pi Pip Pep Pap Pop Pup Pöp
Püp Pip
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pil Pir Per Par Por
Pur Pör Pür Pir
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pit Pis Pas Pos Pus
Pös Püs Pis
Palavraci peltek pisirik piskin poturlu porsuk
pulcu püskürdü.
R
Dil ucunun yukaridaki kesici dislere yakin
noktayla meydana getirdigi kapagin bir çok defa açilip kapanmasiyla meydana
gelir. Kelime basinda bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarindaki (R)
ünsüzlerine önem verilmezse anlasilmasi güç olur. Örnek: Rabita, radyatör,
radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber,
rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr,
romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Ri Ir Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rir Tir Ter Tar Tor
Tur Tör Tür Tir
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Fri Gri Gre Gra Gro
Gru Grö Grü Gri
Radyolu ressam Ramis Rasimin romaniyla röportaj
yapti
S
Dudaklar açiktir, dilin ucu alt dis köklerine
yaklasir ve hava dilin arasindan tonsuz olarak sizar. Dilimizde kelime basinda,
ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis
siska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi...
Si Se Sa So Su Sö Sü Si Sil Sel Sal Sol Sul Söl
Sül sil
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sir Sis Ses Sas Sos
Sus Sös Süs Sis
Sis Ses Sas Sos Sus Sös Sus Sis Isi Ese Asa Oso
Usu Ösö Üsü Isi
Sandiklida sepetleri sirali simitçi sofrada
sökülen sucuklari süpürdü
S
Disler birbirine, dil sirti da kati damaga
yaklasir, hava dilin ortasindan çikar. Örnek: santaj, santiye, safak, sahin,
saksakçi, simendifer, simsek, sarapnel, sarjör, Sifre, sövale, süphe, sölen,
Si Se Sa So Su Sö Sü Si Sil Sel Sal Sol Sul Söl
Sül Sil
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sir Sis Ses Sas Sos
Sus Sös Süs Sis
Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sis Siz Sez Saz Soz
Suz Söz Süz Siz
Samli semsek simsir safak saksaklandi
T
Dilin damagin ön kismina dis köklerine dayanip
açilmasiyla meydana gelir:. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda
bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil,
teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil,
tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez,
titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Ti Tik Tek Tak Tok Tuk Tök
Tük Tik
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tir Tit Tet Tat Tot
Tut Töt Tüt Tit
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tis Tis Tes Tas Tos
Tus Tös Tüs Tis
Tatar tepsici tiknaz titiz Tosun tömbekici
tulumbaciyla tütün tüttürdü.
V
Üst kesici disler alt dudagin üstüne dokunur.
Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi,
vagon, vahsi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi,
vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vi Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv
Vüv Viv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vil Vir Ver Var Vor
Vur Vör Vür Vir
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vis Vis Ves Vas Vos
Vus Vös Vüs Vis
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi
Y
Dil ortasiyla ön damak arasindan çikar.
Dilimizde kelime basinda ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban,
yagmur, yalan, yamyam, yanki, yan, yaris, yaz, yas, yangin, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yi Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy
Yüy Yiy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yil Yir Yer Yar Yor
Yur Yör Yür Yir
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yis Yiz Yez Yaz Yoz
Yuz Yöz Yüz Yiz
Yalvaçli yelpazeli yildiz yirmi yoksul yörükle
yumurtalarini yükledi.
Z
Dilin ucu alt dis köklerine yaklasir, hava
dilin arasindan tonlu olarak çikar. Kelimelerin basinda, ortasinda ve sonunda
bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar,
zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zi Zip Zep Zap Zop Zup Zöp
Züp Zip
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zil Zir Zer Zar Zor
Zur Zör Zür Zir
Izi Eze Aza Ozo Uzu Özö Üzü Izi Zis Zes zas Zos
Zus Zös Züs Zis
*************************
Alistirma: Bogumlanma
--------------------------------------------------------------------------------
BOGUMLANMA
Ünlü ve ünsüz sesleri tam bir belirginlikte
seslendirebilenler saglam bogumlanma yaparlar. Bogumlanma yetenegimizin
gelismesi için ses organlarimizin zorlandigi tekerlemeleri bol bol
seslendirmemiz sorumuzu çözmemize yeterli olacaktir. Asagida önce ünlaler ve
ardindan ünsüzlerin esas alindigi tekerleme örnekleri verilmistir. Bu
tekerlemeleri hatasiz ve çok rahat okuyabilecek sekilde tekrar etmelisiniz.
Bogumlanma yeteneginin gelisimi için her türlü metnin bol bol okunmasini
tavsiye ediyoruz.
ALISTIRMA: BOGUMLANMA
ÜNLÜLER:
(A) Abanadan Adanaya abarta abarta apar topar
ahlatla agdali avuntucu ahmak Ahmetin avandanliklarini aparanlardan Acar
Abdullah ile akilli Abdi aksam aksam bize geldi. Al bu takatukalari,
takatukaciya takatukalatmaya götür. Takatukaci takatukalari takatukalamam derse
takatukacidan takatukalari takatukalatmadan al getir.
(i) Igdirin igil igil akan iliman irmaginin
kiyilari iklim tiklim ilgin kaplidir.
(o) Okmeydanindan Oguzeline otostop yap; Oltuda volta
at, olta al; Orhangazide Orhanelili Orhana otostopluk ögret; sonra da
Osmancikli Osmana otoydu, totoydu, fotoydu, dök!
(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlali
ugursuz Ulvi ugrasa ugrasa Urfadaki urgancilara uzun uzun, ulam ulam urgan
sattilar.
(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyilestirmek
için Istinyeli istifçi Ibisin istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz
isportaci Ishakin isligindeki ibrisimleri mi daha iyi, bilemiyorum. Ibisle
Memis, mahkemeye gitmis, mahkemelesmis mi, mahkemelesmemis mi?
(e) Eger Eleskirtli elestirmen Esref ile
Edremitli Bedriyi Egenin en iyi egercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem
Ergenenin en iyi elektrikcisidir derim.
(ö) Özbezönün özbeöz Ödemisli öngörülü
ögretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön ögretimde öylesine
özverili, övünç verici ve övgüye deger kisiler ki, hani tüm ögretim örgütleri
içinde en özgün örnek onlardir diyebilirim.
(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye,
Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeslerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitasi
ve üzünç götürürken, Üveyikten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen
ûçkagitçi ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasica ünlemleriyle ürküverdi.
ÜNSÜZLER:
(f) Farfaraci Fikriye ile favorili fasa fiso
Fahri Fatsali Fatmayi görünce, feslegenci feylesoy Feyyazi, findikçi Ferhundeyi
animsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konustuklarini
düsûne düsüne fertligi çektiler.
(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur
pofurdayarak hinçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû
papazbaligi biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanina biraktiktan
sonra pâlas pandiras Pülümürle Pötürgeden getirdigi pörsük pötikare pöstekiyi
Palulularin Pitircik pazarinda partenogenes pasaparolasi ile pertavsiz pervasiz
pervaz peysajini ve peronospora pestenkerani pestilini posbiyikli pisbogaz
pedegoga Pinarbasinda bes etti.
(m) Marmaradaki Karmarisli mermerciler
mermerciligi meslek edinmisler, ama Mamaktaki mamacilar manyetizmacilikla
marmelâtçiligi meslek edinememisler.
(v) Virvirci Vedia ile vidi vidici Veli
velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya dogru vaveylâsiz, velevasiz
velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viransehirli
vatansever viyolonselist Vecibe ile karsilastilar.
(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile
biyiksiz biçkici bingildak Bahirin Bigadiçteki bonbon bonmarsesine varmislar, o
adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanligi bugulu bugulu
bosaltip bombos birakmislar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuslar.
(s) Sazende Sazi ile zifoz Zihni zaman zaman
sizin sokagin sag kösesinde sinsi sinsi fiskoslasarak sizî zibidi Suziye sonsuz
ve sorumsuz sorgun ederler. Sasonun susuz sazliklarinda badece soganla sarmisak
yetisebilecegini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve
sezgilerinize siginarak inanabilirsiniz.
(s) Savsatli Saban, Sarkislali sipsakçi Sekip,
Sishanesden seytankusunu, sis siyeyi sislemis, siye kesise sis demis.
(ç) Çatalagzinda çatalsiz Çatalcali çatalcinin
çarpik çurpuk çalçene Çoruhluya çarptirmasina ne dersin? Çatalcada topal çoban
çatal yapip çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapip çatal
satar? Kari için Çatalcada topal çoban çatal yapip çatal satar. Çarik çorap
dolak, ben sana çarik çorap dolak mi dedim.
(l) Leyla ile Lalelili Laleye leblebi ile likör
ikram etmis. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakirdilari birakin da lüzferle
rizk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konusun.
(z) Zonguldakli Zaloglu Zöhrenin kizi Zühal
zibidi Zekiye ziyafet zerketti.
(s, t, z) Sedat Tinazin tasasi suratsiz
teyzesine rastlama sezen siska sülük tazisini tuz tortusu tütsüsüiie
tutmasiydi.
(s, s) Su köse yaz kösesi, su köse kis kösesi,
0rtadaki soguk su su sisesi.
(c) Cemil, Cemile, Cemal cumalari cilaci cüce
Canipin cicili bicili cumbali ciltevinde cümbür cemaat cacikli civcivle cücüklü
cacik yerler sonra da Cebecili cingöz cografyacinin cinci ciciannesinin
circirböcegini dinlerler. Ocak kivilcimlandiricilarindan misin, kapi
gicirdaticilarindan misin? Ne ocak kivilcimlandiricilarindanim, ne kapi
gicirdaticilarindanim.
(d) Dadayli dadimin Dodurgali düdük delisi dedesi
diline doladigi dedbebeli dedim dedisiyle dirdirini dilinden düsürüp de bir kez
olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurdugu doyumlu yemislerden
doyasiya yiyemeden daridünyadan göçüp gitti.
(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmandaki kilitli
kilisede kimligini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuskonmazi kukumav
kusuna, kisiliksiz kulagakaçan kirlig kirloz kirpiye de Kusadasinin
kushanesindeki kusbasli kusbazla birlikte önce kisnisli kusüzümünû, sonra da
Kumlanin kumlu kumlu kuskirazini yutturmus.
(k-i-i) Kinikli kilibik kirpinti Kiyasettin,
Kirimli kilkuyruk kitmiri kikir kikir kikirdatarak küskütük küçümen küfeci
külhaniyle külüstür Kürsati külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kirikhandaki kirikçi kirçil kargin kirgin
kirikçisi kirmizi kirda kikir kikir kikirdayarak Kirimli kikirdakçinin kizil
kirlangiçlarini kisin kirlarda Kirgizli kirpintici kirisik Kirimtovun
kirikkiraklariyla besliyormus.
(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana
kokorozlana Kazablankali kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç,
kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye
sormus.
(y) Yalancioglu yalincik yayladiginin yahnisini
yagsiz yiyebilirse de yayladiginin yagli yogurdundan, Yüksekovanin yusyumru
yumurta yumurtlayan tavuklarindan, bir de yörük ayraniyla yufkasindan asla
vazgeçemez.
(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdaginda
güpegündüz galeyana gelmis de Gülgiloglu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü
gitaristle birlikte Gümüshaneye göndermis. Geçen gece Gemerekten Gedize gelen
Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere,
gerçekdisilikla gerçeklik disi iliskiler arasinda ne gibi bir geçerlilik
gerçekligi oldugunu sordu.
(k, g) Galata kulesi kapisi karsisindaki kuru
kahvecinin gigisi çikik, disi kirik, kurbaga kafali, karakoncolos kalfasi Hakki
karisikliga getirip kahveye kavruk kakule kirigi katti.
(h) Hahamhanede hahambasi hahami homur homur
homurdanir görûnce, hemencecik heyecanlandi, hizlandi, hosnutsuz hirçin
halhallarla halkalari, halatlari hallaçlara verdi.
(b- p- d-y) Bati tepede tahta depo dibinde
beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatli
duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
(b-p)Bir pirinci birinci bulusta bir inci gibi
birbirlerine baglayip Perlepe berberi bastibacak Bedri ile beraber Bursa
bagrina parasiz giden bu paytak budala, basasi topal Badiden biberli bir papara
yedi.
(b-d) Baldiran dallari ballandirmali mi,
ballandirilmamali mi? Sonra o bala daldirilan baldiran dallari dallandirilmali
mi, balli dalla dallandirilmamalimi?
(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadim; tadini
tattigi tere demetini dide dide dagitti da hiddetinden hem dut dalinda takili
duran dirilti düdügünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi
dedi durdu.
(t-ç-s) : Ûstü üç tasli taç sapli üç tunç tasi
çaldiran mi çabuk çildirir, yoksa iç içe yüz ton saç kapli çani kaldiran mi
çabuk çildirir? Üç tunç tas has kayisi hosafi.
(t-k) AI bu takatukalari takatukaciya
takatukalatmaya götür. Takatukaci takatukalari takatukalamam derse,
takatukacidan takatukalari takatukalatmadan al gel.
(l-d-n) Elalem bir aladana aldi aladanalandi da
biz bir aladana alip aladanalanamadik.
(k-r) : Kirk kirik küp, kirkinin da kulpu kirik
kara küp.
(k-r-d) A be kuru dayi, ne kuru sari dari bu
dari a be kuru dayi?
(b-m-s) : Ibisle memis mahkemeye gitmis,
mahkemelesmis mi, mahkemelesmemis mi?
(d-l-t-r-k) Su karsida bir dal, dalda bir
kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar,
kartal sarkar, kantar tartar. Su karsidaki kara kuru kavak, karardin mi ey kara
kuru kavak, sarardin mi ey kara kuru kavak!
(s-k) Bu yogurdu sarmisaklasak da mi saklasak,
sarmisaklamasak da mi saklasak.
(m-y-l) Bu yogurdu mayalamali da mi saklamali,
mayalamamali da mi saklamali?
(b-s-z) Sizin damda var bes boz basli bes boz
ördek, bizim damda var bes boz basli bes boz ördek. Sizin damdaki bes boz basli
bes boz ördek, bizim damdaki bes boz basli bes boz ördege : siz de bizcileyin
bes boz basli bes boz ördek misiniz demis.
(d-p-k) Degirmene girdi köpek, degirmenci çaldi
kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
*********************
Aliştirma- Vurgu
--------------------------------------------------------------------------------
VURGU
Konusma sirasinda kelimelerin tüm heceleri ayni
tonda ve ayni vurgu ile okunmaz. Tüm dillerde kelimelerin farkli hecelerine
vurgu yapilir ve bu vurgular konusmanin dogalligini olustururlar. Tek düze ve
tek tonda çikan bir konusma akisini düsünün. Bilgisayar makinelerine okutulan
konusma metinlerini dinlemisseniz bu vurgu monotonlugunu açik bir sekilde
gözlemlemissinizdir. Her dilde kelimelere yapilan vurgu yerleri degisebilir.
Burada Türkçede vurgularin yerleri konusunda bize yardimci olacak bazi
kurallari aktariyoruz:
1. Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka
ses baskisi (vurgu) vardir. Örnegin �heyecan� kelimesinde
vurgu son hecededir.
2. Türkçede kural olarak vurgular son hece
üzerindedir. Istisnalar hariç kelimeye ekleme yapildikça vurgu son heceye dogru
kayar.
hece-- heceler-- hecelerde -- hecelerdeki
3. Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine
yapilir. Bu tür istisna durumlari asagida gösterelim:
--Ilk heceye: Il, bölge, semt adlari
Il: Ankara, Samsun, Erzurum, Izmir, Konya,
Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapi
--Ortadaki hecelerden birine: Il, bölge, semt
adlari
Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli,
Anadolu, Keçiören, Dusambe,
--Zarf ve baglaçlarda ilk heceye:
Niçin, ancak, önce, sonra, ayrica, yalniz,
belki, henüz, ansizin, nasil, hangi
--Türkçe kelimelerin aldigi bazi ekler vurguyu
bir önceki heceye kaydirir. Bu ekler: � ce, le,
me/ma, se/sa, im/sin�
�Sence,
benimle, okuma, yazdirma, giderse, bilirsin�
4. Dilimizde bulunan Arapça- Farsça kökenli
bazi kelimelerde uzun heceler vardir. Uzun seslerde istisna bir durum, vurgu
uzatilan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri ögrenmek gerekiyor. Bu uzatmalar
kelimelerin basinda, ortasinda veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel
bir kural yoktur. her birinin kendine özel bir vurgusu bulunur. Bu kelimelerin
uzatilan hecelerinin yerine göre vurgu basta, ortada veya sonda bulunur.
Vurgu basta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne,
mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, katî, denî, zekî, hafî,
5. Türkçede �g� her zaman, �y� ise bazi
durumlarda vurguya benzer bir degisim olusturur. �G� ünsüzü
bulundugu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatilmasina yol açar. Ayni
uzatma durumu �y� için de
geçerlidir. Söz konusu uzatma seslendirmede vurgu gibi yansimaktadir.(yan yana
iki ünlü uzatmayi belirtmek için kullanilmistir.)
�G� ünsüzü ile:
yagmur= yaamur, ögretmen=ööretmen, ögle=ööle, agabey=aabey, kogmak=koomak
�Y� ünsüzü ile:
böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle
6. Sert ve gürültülü çikan bazi ünsüzler
vurguyu bulunduklari heceye tasirlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son
harfi olmasi gerekir. Bu ünsüzler �ç, k, p, r, s,
z�
kaçtim, yokmus, sapti, ordu, sasti, ezdi
7. Abarti amaciyla kullanilan bazi heceler vurguyu
kendi üzerlerine alirlar.
simsiki, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaska,
binbir
ALISTIRMA: VURGU
1.Asagidaki siirde kelimeler üzerindeki vurgulu
heceler alti çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmistir. Bu vurgularin
özellikleri üzerinde çalisin ve ardindan dogru vurgulari yaparak metni okuyun.
HAYALIYLE CENNET OLDU BU BATAK
1)
Bir izdirap verdin bana
Iç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmisim
Daracik dünyaya saçilmis kalbim
Saçlarimdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarim 2)
Bir dag yaptin yollarimda
Geç dedin
Tepe taklak, bas üstünde geçmisim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüregim kan, cigerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüregim
3)
Duygulari tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
Içlerinde sevgi vardi, kin vardi
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ates, sevmesem bin bir ates
Ezdi beni, yikti beni asklarim 4)
Ümitleri kapattin simsikiya
Suç dedin
Daglar ördün aramiza, diken diktin
Delinmez dag parçalari, asilmaz bu yol
Ayaklarim delik desik, kucagimda daglarim
Yapayalniz, hüngür hüngür aglarim
5)
Lanet ettim bu karanlik döngüye
Çik dedim
Iç döngüler batak gibi, çikilmaz
Al ellerim...Al kan olmus yüregim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde simsicacik ellerim
ULAMA
Diksiyonun özelliklerinden biri de �ulama�dir. Genel
olarak tanimlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardindan gelen
kelimenin sesli harfle birlestirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama
söz akisina pürüzsüzlük ve tatlilik verir. Uygun ulama ile yapilan konusmalarda
veya seslendirmelerde ses bir nehrin akisi gibi sakin ve düzenli olarak
ilerler. Türkçede yer alan ulama özelliklerini asagida anlatalim:
1.Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi
sesli harfle baslayan yanindaki kelimenin ilk harfiyle birlesir.
Yazida Konusmada
Ak--sam-- ol--du. Ak--sa--mol--du.
E--lim--den-- al--di. E--lim-de--nal--di.
2. Orijinal yapilarinda �b,c,d,g� harfleriyle
biten kelimeler vardir. Bunlar yalin kaldiklarinda �p, ç, t, k�ya dönüsürler.
Yazi dilinde sonlarina ek aldiklarinda yumusak konumlarina dönerler. Örnegin
Arapça orijiniyle �kitab� Türkçede �kitap� seklinde
yazilir. Ancak yayina ek aldiginda �kitabim� örneginde
oldugu gibi �p�, �b�ye dönüsür.
Konusma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak ayni kelimeyi bir sonraki
kelime ile iliskilendirir. Yazi dilinde sert olan harf ulama ile yumusar.
(Orijinali) Yazi Dilinde Ifadesi Konusma
Dilinde Ifadesi
(Mahmud) Mah--mut ev--len--di.
Mah-mu--dev--len--di.
(Mesud) Mes--ut ol--du. Me--su-dol-du.
(Kitab) Ki--tap al--di. Ki--ta--bal--di.
3. Türkçede kelime sonundaki �k� ünsüzünü, �h� ünsüzü ile
baslayan bir kelimenin izlemesi durumunda �h� ünsüzü düser.
Iki kelime birbirine baglanir.
Yazi Dilinde Konusma dilinde
Ye--mek ha--ne Ye--me--ka--ne
E--rik ho--sa--fi E--ri--ko--sa--fi
4.Eger kelimeler arasinda durak olursa, kurala
uygun olsa da ulama yapilmaz.
Yazi Dilinde Konusma dilinde
Istiyorum, onu görecegim Istiyorum, onu
görecegim
Kosustururken, okulu unuttu Kosustururken,
okulu unuttu.
5: Bazi durumlarda Iki ayri kelimenin tek
heceli olan ilkinde bir ünlü düser ve iki kelime birlesir.
Yazi Dilinde Konusma dilinde
Ne i--çin Ni-çin
Ne a--sil Na-sil
Ne ol--du Nol-du
ALISTIRMA: ULAMA
1.Asagidaki siirde ulama noktalari altlari
çizilmek suretiyle gösterilmistir. Önce bu isaretlerin hangi ulama kuralindan
kaynaklandigi üzerinde çalisiniz. Ardindan bu isaretlere dikkat ederek metni
gerekli ulamalari yaparak okuyunuz.
DARACIK MENZILIMDE BIR AGACIM VARDI
1)
Daracik bir menzil burasi,
Bir avuç kadar dar
Agaç ol, konusurum, duy beni yeter
Ayri dünyamizda olsun, duyarim seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yesillik yesersin yerinde
Sen sen ol agacim, tüm dünya kadar 2)
El pençeyim, mahzunum bugün
Beklesen ruhlarimizda dolasan asirlarin
Rüzgarinda
Dans ederken engin eglencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnizim
Evladim bile unuttu beni, daglarim unuttu
Kokularini paylastigim çiçekler simdi
Ve varligimi paylastigim fani �sevdigim�
Simdi senin gögsünde senligi hayatin
Bagrindaki kuslardan biri de ben degilim
3)
Benim selvimi özlüyorum simdi
Basimi oksayan bir sefkat eli vardi
Dünyayi görürken gözlerim
Gögsünün sicakliginda kaybettigim
Simdi basim senin kollarinda selvim
Senin dallarinda ellerim 4)
Saçlar yemyesil de olurmus
Çiçege dönermis dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum simdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi ariyorum
Yaprak yaprak inleyislerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani agacim basucumda, sevdigim agacim
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alir topragin
5)
Bir gün seninle de kavusacagiz
Kana yaprak kemige odun
Bedenimiz eriyip gitmis olacak
Ikimizin agaci dogacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar basligim
Senden bir kaç odun parçasi
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eger senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Simdi Bakiyi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracik menzilde
Tek tesellimiz bizim simdi
Muhammed Bozdag
2. Asagidaki metinde ulama noktalarini tespit
ederek çiziniz. Ardindan ulamalara dikkat ederek okuyunuz:
KALIPLAR
Insanlar kendilerine kisilikleri için
çizdikleri zihinsel kaliplarin disina çikamazlar. Bizler çözümü defalarca
duydugumuz halde kendimizi oturttugumuz dar çerçeveden çikis için gayret
göstermeyen garip insanlariz.
Hayatin bazi insanlara �tesadüfen
basarma, yükselme, zengin olma vs.� Sansi
tanidigini zannedenimiz çoktur. Bir çogumuz müzisyenlerin, yazarlarin,
sairlerin, para babalarinin bu isi anne karninda kendilerine verilen
kabiliyetlerle gerçeklestirdiklerini saniriz. Bu inanca göre bazilarinin ne
maharetli anneleri varmis. Bu yanlis zanlari kabul etmeyen bir çok insan bile
farkinda olmadan ayni kaliplarla kendisini kilitlemistir.
En meshur zenginlerin bir zamanlar simit
sattiklarini, ayakkabi boyaciligi bile yaptiklarini ögrenince sasiririz. Bir
çok yazarin vaktiyle kalemi bile tutamamalarina inanamayiz. Neden bazi insanlar
bazilari arasinda siyriliverir veya �sivriliverirler.�
Adaletli ve sefkatli Yaratici, Normal sartlar
altinda dogan her insani her türlü basariya ulasabilmelerine imkan taniyan bir
potansiyelle dünyaya göndermistir. Ancak dünyaya geldikten sonra sinirliliklar
baslatilir. Anne-babasi veya çevresi tarafindan asagilanan bir çocuk etrafinda
kaliplar baslamistir. Daha sonra insan �var oldugunu� hissettirmek
amaciyla çirpinmaya baslar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notlari,
takdim edilen bir çiçek, içinde bu amaci gizli tutar.
Oysa bazi insanlar �bu olmamis�, �sen bunu
basaramazsin� demekten
çekinmezler. Bizler de çogu zaman sözleriyle cinayet isleyen, kabiliyetleri
körelten; basarisizlik, çekingenlik, korkaklik imaji olusturan insanlardaniz ne
yazik ki... Yas tutmayi sevdigimiz kadar, elestirmeyi, olumsuzluklari ileri
sürerek karanlik bir zihinsel tablo olusturmayi seviyoruz.
Merhum Z. Gündüzalpin �Insan ne
düsünüyorsa odur.� Dedigini çok
duyduk. Anthony Robbins Sinirsiz Güç kitabinda insanlarin hayal kurarken ve
düsünürken kullandiklari �olumsuzluk� imajlarini en
kötü engel olarak görür.
Her büyük basari bazen yüzlerce basarisizligin
arkasinda parildar. Oysa eski bir Rus imparatoru �Yenile yenile
yenmeyi ögrendigini � söyler. Insan
her tesebbüsünde hedefine ulasamadiginda bunu basarisizlik olarak görürse
bulundugu noktada çakilir. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her
basarisizlik basariya bir adim daha yaklasmanin isaretidir. Ani yükselislerin
ise gerçek basariyla iliskisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.
Hayalimizde yasadigimiz iç konusmalarin
fiillerimizde olusturdugu sinirlara bakiniz: �Zengin olmak
mi? Bu is için büyük sermaye lazim. Yazar olmak mi? Konusmasini bile
bilmiyorum; annemin karninda böyle bir sey ögrenmedim. Meydanlara çikip benim
isçim,benim köylüm diye konusmak mi? Ben Süleyman degilim.�
Sevgili kardesim... Ya siz ne siniz? Erkek ve
kadin arasindaki küçük bir farktan baska kimin beyni kimin beyninden küçük veya
büyük. Kaderin sahibi kimseyi basarisizliga zorla mahkum etmemistir. Ortamin
sürükleyisine kendimizi kaptirdigimizda �Ortam
sürükleniyorsa sürünmekten baska yapacagimiz hiç bir sey yoktur.� Ne yazik ki
en çok ihmal ettigimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz
veya hiç okumuyoruz.
Basarili bir insanlar topluluguna takilip
basariya uçmuyorsak basarinin dinamiklerini incelemeliyiz. Basaranlarin hayati
ve yaptiklari bu konuda bize yol gösterecek en açik isiktir. Baska türlü bizi
pasifize eden kendi kaliplarimizdan kurtulamayacagiz. Fitrat kanunlarinin
isleyisini bilmek zorundayiz. Muhammed Bozdag
3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm
yazi ve siirleri her üç diksiyon kuralina dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya,
ardindan, duraklamaya, ardindan ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala
dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasil da en güzel seslendirmeyi
yapabildiginizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceginiz sesinizi,
baskalarinin da seveceginden emin olunuz.