Pek rengine aldanma felek eski felektir; Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir. | a a |
Yâ bister-i kemhâda ya vîrânede can ver, Çün bay u gedâ hâke berâber girecektir. | b a |
Allâh'a sığın şahs-ı halîmin gazabından, Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir! | c a |
Yaktı nice canlar o nezâketle tebessüm, Şîrin dahi kasdetmesi câna gülerektir. | d a |
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma Zer-dûz[ı] palan ursan eşek yine eşektir! | e a |
Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde, İşret; güher-i âdemi temyîze mehektir. | f a |
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr; Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! | g a |
Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz; Dîvânelerin hemdemi dîvâne gerektir. | h a |
Afv ile mübeşşer midir ashâb-i merâtib? Kânûn-ı cezâ âcize mi hâs[ı] demektir? | i a |
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz Birkaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir | j a |
Îmân ile din akçadır erbâb-ı gınâda Nâmûs u hamiyyet sözü kaldı fukarâda | m m |
ZİYA PAŞA
Kelimeler
afv: Af.
ashâb-ı merâtib: Mevki sahipleri.
bay: Zengin.
bed-asl: Kötü asıllı, soysuz.
bed-mâye: Mayası kötü, soysuz.
bister-i kemhâ: İpek döşek.
cây: Yer.
erbâb-ı gınâ: Zenginler.
felek: Gök yüzü.
gazab: Öfke.
gedâ: Fakir, kul, köle.
güher-i âdem: İnsanın cevheri.
hâk: Toprak.
halîm: Yumuşak huylu.
hamiyyet: Din, millet, vatan gibi değerleri koruma duygusu.
işret: İçki, içki âlemi.
mesned-i izzet: Yücelik mevkii.
meşreb-i nâ-sâz: Aykırı, ters yaratılış, huy.
mehek (mihenk): Altının ayarını ölçmeye yarayan taş.
mübeşşer: Müjdelenmiş.
mürtekib: Hırsız.
nâdân: Cahil, haddini bilmez.
necâbet: Asalet, soyluluk.
nush: Nasihat, öğüt.
reng: Hile, oyun; sûret, şekil.
ser-efrâz: Başta gelen, seçkin.
şîr: Aslan.
tekdîr: İkaz, ihtar, uyarı.
telezzüz etmek: Lezzet almak, hoşlanmak.
temyîz: Dikkatle inceleyip anlama, seçme.
zer-dûz: Altın işlemeli.