ANLATIMIN AMAÇLARININ İFADEDEKİ VE ANLATIMDAKİ ROLÜ:
Sanatsal veya bilimsel bir yazıda öncelikle niçin yazdığımızı, yani amacımızı belirlemeliyiz.
Amacımız yazımızda bir haberi, bir bilgiyi okuyanlara iletme, onların sorularını cevaplama olabilir. Kimi zaman amacımız edebiyat yapmak, sezdirmek, hislendirmek, okuyucuyu etkilemektir. Kimi zaman da bizi yazmaya götüren amaç, onların davranışlarını değiştirmektir. Kısacası yazma amacımızın yazma öncesinde belleğimizde netleşmesi gerekir. Bunlar; bilgilendirme, öğretme, kanıları değiştirme ve izlenim kazandırma olabilir.
• Edebi metinde amaç sezdirmek, çağrıştırmak, hissettirmek, estetik duygusu uyandırmak, bunların çerçevesinde düşündürmek ve bir güzellik ortaya koymak olduğundan kullanılan ifadeler yan anlam ve mecaz anlam değeri olan ifadelerdir.
• Felsefi ve bilimsel metinlerde amaç bilgi vermek, öğretmek, açıklamak, göstermek ve yarar sağlamak olduğundan kullanılan ifadeler de bu amaca yöneliktir. Çünkü alıcıyla iletişimin doğru ve etkili olabilmesi için bu yola başvurmak gerekir.
• Bilimsel ve felsefi metinlerde dil, göndergesel ve anlamsal işlevde; edebi/sanatsal metinlerde ise dil, sanatsal ve şiirsel işlevde kullanılır.
• Yazıyı hazırlayış amacıyla anlatım biçimleri arasında sıkı bir ilişki ve etkileşim vardır.
Anlama ve Yorumlama
1.etkinlik:
Aşağıdaki iletişim öğeleri ile açıklamaları eşleştiriniz.
Gönderici (Kaynak) | Başkası ile paylaşacak bir düşünceye sahip olan kimsedir. Bu "birey, insan grubu ya da bir kurum" olabilir. |
Mesaj (İleti) | Bir iletişim sürecinde kaynak tarafından alıcıya gönderilmek istenen haber ya da bilgidir. |
Aracı (Kanal) | Mesajın alıcıya iletilmesini sağlayan araç ve yöntemlerdir. |
Alıcı | Kaynağın gönderdiği mesajı alan kişidir. Alıcı da kaynakta olduğu gibi bir birey, bir insan grubu ya da bir kurum olabilir. |
Geri bildirim (Dönüt) | Kaynaktan gelen mesaja alıcının gösterdiği tepkinin aynı yollarla kaynağa geri ulaşmasıdır. |
İletişimin öğelerini şemadaki kutulara yazınız.
MESAJ-KANAL-ALICI
GERİ BİLDİRİM
Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle tamamlayınız.
v Bir iletişimde mesajı gönderene gönderici denir.
v Bir iletişimde mesajı alana alıcı denir.
v İletişimde mesajın ulaştığı yola kanal denir.
v Alıcının mesajı değerlendirme tarzına dönüt denir.
v Alıcı ile gönderici arasındaki ilişkiye bağlam denir.
B. Aşağıdaki metinde iletişimin öğelerini bularak tabloya yazınız.
İletişim öğeleri | |
Gönderici (kim, ne) | Şair |
İleti (neyi) | “Hasret” teması |
Kanal (nasıl, ne ile) | Şiir |
Alıcı | Okuyucu |
Demedi Deme
Korkuyorum belki yarın geç olur,
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Yaralıya yol gözlemek güç olur,
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Kar yağar, çığ düşer, yollar açılmaz,
Seller iner, derelerden geçilmez.
Senet yoktur, ömre vade biçilmez,
Geleceksen bir gün önce gelsene.
Abdurrahim KARAKOÇ
C. Aşağıdaki çoktan seçmeli sorulan cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi iletişim tablosunda yer alarak anlatımın şekillenmesinde etkili olan öğelerden biri değildir?
A) İleti B) Alıcı C) Gönderici D) Kanal E) Bağlam
2. “Her anlatımda anlatıcı ile dinleyici arasında bir ilişki vardır.”
Aşağıdakilerden hangisi bu ilişkinin diğer adıdır?
A) Anlatımın üslubu B) Anlatımın amacı
C) Anlatımın sonucu D) Anlatımın kuralları
E) Anlatımın nedeni
3. Aşağıdaki yargılardan hangisi “sözsüz iletişim” le anlatmaya daha uygundur?
A) Güvenlik mahkemelerine taraftarım.
B) Bu elbise sana yakışmış.
C) Doğu Anadolu'ya yatırım yapılmalıdır.
D) Sana çok kızdım.
E) Bu kitap oldukça sürükleyiciymiş.
4. Aşağıdakilerden hangisi bilimsel bir yazının amacı olamaz?
A) Bir bilgiyi iletmek B) Bir bilgiyi açıklamak
C) Bir bilgiyi kanıtlamak D) Bir bilgiyi tartışmak
E) Bir bilgiyi zihinde canlandırmak
5. Aşağıdakilerden hangisi edebî bir yazının hedefi olamaz?
A) Güzellik duygusu uyandırmak
B) Okuma zevki aşılamak
C) Hayatı tanıtmak ve sevdirmek
D) Estetik duygusunu geliştirmek
E) Sahip olduğumuz bilgileri tartışmak
5. Anlatımda Anlatıcının Tavrı
Hazırlık
Bu hikâyeyle verilmek istenen mesaj nedir?
CEVAP:
· Dünyaya herkes kendi penceresinden bakar.
· Olayları herkes kendi sahip olduğu değer yargılarına ve bakış açısına göre değerlendirir.
· Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz.
· Olayları herkes kendi ilgi, görüş, beceri ve sahip olduğu özelliklere göre yorumlar.
Yukarıdaki sözlerin “Anlatımda Anlatıcının Tavrı” konusuyla ilgisini arkadaşlarınızla tartışınız.
CEVAP:
Hikâyede herkes kendi ilgi, görgü ve bilgisine göre fili tarif etmiş. Fil aynı fil olmasına rağmen tarifler kişiden kişiye değişmiş. Yani yazı yazma ve konuşmada toplanan bilgilerin ve kişisel deneyimlerin, hazırlanacak metnin yazılış amacı, hedef kitlesi ve anlatıcının tavrına göre düzenlenmesi gerektiğini buradan da anlamaktayız.
Metin İnceleme
1. “Gece”yi niçin kimi yazarlar romantik, kimi yazarlar tehlikeli olarak görüyorlar?
CEVAP:
Çünkü yazarların bakış açıları, amaçları ve tavırları birbirinden farklıdır.
2. İletişimde anlatıcı ile anlatılan konu arasındaki ilişki anlatımı etkiler. Buna göre metin ile anlatıcının tavrı arasında nasıl bir ilişki vardır, bu ilişkinin anlatımı nasıl etkilediğini açıklayınız.
CEVAP:
Farklı metinlerde aynı konu işlendiği hâlde anlatımda anlatıcıların farkı bakış açıları ve tavırları birbirinden değişiktir. İşte bu farklılık ve yaklaşım anlatımı doğrudan etkiler. Yazarlar amaçlarına ulaşmak için tavırlarına en uygun anlatım biçimini seçerler. Anlatımın başarısı da, iletiyi aktaracak kişinin yaklaşımıyla, tavrıyla, anlatım biçimiyle doğrudan ilişkilidir.
3. Yazarların bakış açılarının farklı olması neye bağlanabilir?
CEVAP:
Yazarların bakış açılarının farklı olması, onların ilgi, bilgi, görüş, beceri ve sahip oldukları edebî zevke bağlanabilir.
4. Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz, cümlesiyle yazının ana düşüncesi arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu belirtiniz.
CEVAP:
İnsanlar günlük hayatta yaşadıkları ve şahit oldukları olaylara karşı tecrübelerine ve alışkanlıklarına göre tavır sergilerler; yani dünyayı olduğu gibi değil, oldukları gibi görürler. Yazılı ve sözlü anlatımda da yazarların ve konuşmacıların konuyu ele alış tarzları ve bakış açıları birbirinden farklı olur.
5. Metinde somut ve soyut anlatıma örnek olabilecek ifadeleri belirtiniz. Bunların özelliklerini söyleyiniz.
CEVAP:
Anlatıcının; gördüklerini, duyduklarını, duyularıyla algıladıklarını ve deneyimlerini dile getirdiği her düzeydeki anlatıma somut anlatım denir. Anlatıcının; sadece varlığını bildiği, ancak duyu organlarıyla algılayamadığı olguların anlatımına ise soyut anlatım denir.
Örneğin; metindeki “Dikkat edilirse mekân ve konu aynı olmakla birlikte bakış açıları birbirinden tamamen farklıdır.” cümlesi soyut anlatım; “Bir süpermarkete giden kişiler ihtiyaçları ne ise o reyona yönelecektir.” cümlesi ise somut anlatım tarzı ile oluşturulmuştur.
1. etkinlik
Duyu organlarımızla algıladığımız anlatımlar somut, algılayamadıklarımız soyut anlatımdır." Buna göre aşağıdaki tabloyu metinlerden hareketle doldurunuz. İki metni karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
| 1. Metin | 2. Metin |
Görme | X | - |
İşitme | X | - |
Tatma | - | - |
Koklama | X | - |
Dokunma | X | - |
2.etkinlik
Aşağıdaki metinlerin özelliklerini metinlerin sonlarındaki yargılar yardımıyla sınıflayınız.
CEVAP:
1.metin, somut anlatım ve nesnel anlatım özellikleri taşımakta; 2.metin ise soyut anlatım ve öznel anlatım özellikleri taşımaktadır.
Öznel ve nesnel anlatıma örnek olabilecek yazı çalışması yapınız. Çalışmanızı sözlü olarak ifade ediniz.
CEVAP:
NESNEL YARGI | Objektif | Herkese göre aynı | Bilimsel olan | Duygulara yer yok | Kanıtlanabilir
| Tarafsız |
Ahmet Haşim “Sonbahar” şiirinde kişileştirmeye başvurmuştur. İstanbul, Türkiye'nin bir şehridir. Cahit Sıtkı, şiirlerinde hece ölçüsü kullanmıştır. | ||||||
ÖZNEL YARGI | Sübjektif | Kişiye göre değişen | Bilimsel olmayan | Duygular ön planda | Kanıtlanamaz | Göreceli |
Ahmet Haşim'in “Sonbahar” şiirindeki kişileştirmeler çok ilgi çekicidir. İstanbul, Türkiye'nin en güzel şehridir. Cahit Sıtkı, şiirlerinde büyüleyici bir dil kullanmıştır. |
Metinlerden hareketle "somut-soyut özellikler" tablosundaki yargılan işaretleyiniz.
CEVAP:
Özellikler | 1. Metin | 2. Metin |
Anlatılanlar kesindir. | X | - |
Bilgiler kesin verilere dayanır. | X | - |
Tartışmaya açıktır. | - | X |
Soyut ifadelere sıkça yer verilir. | - | X |
Somut anlatım öne çıkar. | X | - |
Objektif bir tutum izlenir. | X | - |
Kişisel yorumlama yapılmaz. | X | - |
Kişiye göre farklı anlam ifade edebilir. | - | X |
Doğruluğu kanıtlanamaz. | - | X |
Herkes aynı şeyleri anlar. | X | - |
Ayrıntılar olduğu gibi fotoğraf gerçekliğiyle verilir. | - | X |
3.etkinlik
Aşağıdaki metinleri okuyarak tablolarda bulunan özellikleri işaretleyiniz. Metinlerin “doğrudan anlatım” ve “dolaylı anlatım” tarzlarından hangisiyle yazıldığını belirtiniz.
Doğrudan Anlatım | 1. Metin | 2. Metin |
Anlatıcı anlattıklarını görmüş. | X | - |
Anlatıcı anlattıklarını duyu organlarıyla algılamış. | X | - |
Anlatıcı anlattıklarını deneyimleriyle elde etmiş. | X | - |
Dolaylı Anlatım | 1. Metin | 2. Metin |
Anlatıcı anlattıklarını işitmiş. | - | X |
Anlatıcı anlattıklarının gerçekleşmesine şahit olmamış. | - | X |
Anlatıcı anlattıklarını başkalarının kanalıyla öğrenmiş. | - | X |
C
CEVAP:
Doğrudan anlatımda; anlatıcı anlattıklarını görür, dolaylı anlatımda ise anlattıklarını işitir. Doğrudan anlatımda; anlatıcı anlattıklarını duyu organlarıyla algılar, dolaylı anlatımda ise anlattıklarının gerçekleşmesine şahit olmaz. Doğrudan anlatımda; anlatıcı anlattıklarını deneyimleriyle elde eder, dolaylı anlatımda ise anlattıklarını başkalarının kanalıyla öğrenir.
6. etkinlik
Metindeki anlatıcının kişisel düşünce, tasarı ve kanaatlerini ifade ettiği bölümlerin altını çiziniz. Bunların nedenlerini açıklayınız.
Dün akşam gün batımı, hiç görmediğim bir güzellikteydi. Pembe, turuncu bir buğu vardı gökte. Hele mavunaların geçtiği Seine (Sen) üzerinde gök öyle bir göründü ki Grenella köprüsünde ürperdim. Tramvayda baktım kimse ama hiç kimse görmüyor bu güzelliği. Farkında olan. Kendinden geçen, tedirgin olan bir yüz yok... Ama diye düşündüm, güzelliği bulmak için yolculuğa kalkar, uzaklara giderler. Güzelliği bile satın almaya alışmışlar; parasız oldu mu görmüyorlar.
Andre Gide (Andre Jit) Günlük
8.etkinlik Aşağıdaki cümlelerin hangi anlatım türüne girdiğini belirtiniz.
CEVAP:
| Öznel | Nesnel | Soyut | Somut | Dolaylı | Doğrudan |
Bu kasaba deniz kıyısına kurulmuş şirin bir yerleşim yeridir. | X | - | - | X | - | X |
Deniz kenarında yaşayan insanların değişken bir yapıya sahip olmaları sanırım denizin etkisindendir. | X | - | X | - | - | X |
Uçağınız iki hafta sonra saat ikide kalkacakmış. | - | X | - | X | X | - |
Bu eserde kahramanlarla çevreleri arasında güzel bir uyum var. | X | - | X | - | - | X |
Her iki eserde de köylülerin konuşmaları değiştirilerek verilmiş. | - | X | X | - | - | X |
Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
vBeş duyu organımızla algıladıklarımızı anlattığımız anlatım türüne somut anlatım denir.
vYoruma dayalı ve doğruluğu-yanlışlığı tartışmaya açık olan anlatım türüne öznel anlatım denir.
vOrtaya koyulan yargıların doğruluğu-yanlışlığı tartışmaya kapalı olan anlatım türüne nesnel anlatım denir.
vBeş duyumuzla algılayamadığımız ama varlığına inandığımız şeyleri anlattığımız anlatım türüne soyut anlatım denir.
vAnlatıcının gördüklerini, duyu organlarıyla algıladıklarını anlattığı anlatım türüne doğrudan anlatım denir.
vAnlatıcının başkasından öğrendiklerini ve duyduklarını anlattığı anlatım türüne dolaylı anlatım denir.
B. Aşağıdaki yargılan doğru-yanlış (D,Y) olarak değerlendiriniz.
( D ) İletişim etkinliği, iletişimde yer alan öğelerin imkânlarıyla sınırlandırılır.
( Y ) Anlatımın başarısı; iletiyi aktaracak kişinin yaklaşımıyla, tavrıyla, anlatım biçimiyle ilişkili değildir.
( Y ) "Hep sizin gibi akıllı ve çevresine saygılı arkadaşlarımın olmasını istemişimdir." cümlesi nesnel bir yargıdır.
( Y ) "Yazar, şairlerin yüzyıllardır işledikleri gurbet temasını bu eserinde eleştirel bir yaklaşımla hicvediyor." cümlesi öznel bir yargıdır.
( D ) Somutlaştırma; okurda bir konuyla, bir kavramla ilgili uzak çağrışımlar yapmak amacıyla kullanılır ve daha çok şiirsel ifadelerde kullanılır.
C. Aşağıdaki çoktan seçmeli sorulan cevaplayınız.
1. (I)İki bölümden oluşan yapıtına yazar, imparatorluk Türkiye'sinin son demlerini aktarmış. (II)Boğaziçi'nin örf ve âdetleri içinde büyümüş kişileri de konuşturmuş yer yer. (III) Sosyal düşüncelerinin isabetliliğiyle yapıt, çağımız aydınının elinin altında olması gereken bir kaynak. (IV) Yapıt, yazarın felsefe ve sosyoloji kriterlerini de içermektedir. (V) Ancak düşüncelerinin renkliliğini, aralara serpiştirdiği şiir kırıntılarında pek görmedim doğrusu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişisel görüşe yer verilmiştir?
A) I ve II B) II ve III C) III ve IV D) III ve V E) I ve V
2. Aşağıdakilerden hangisi soyut anlatımlarda kullanılmaz?
A) Kanaat B) İzlenim
C) Tahmin D) Tatma E) Öngörü
3. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde nesnellik ağır basmaktadır?
A) Sabahları balkona çıkar, güneşin muhteşem yükselişini seyrederim.
B) Büyük bir coşkuyla kahvaltımı yaparım.
C) İstemeye istemeye işimin yolunu tutarım.
D) Gelen evrakları bir bir gözden geçiririm.
E) Mesainin bitimini âdeta iple çekerim.
4. "Uludağ'da karşımıza çıkan o muhteşem manzara hepimizi etkilemişti." cümlesinde hangi duyu organından yararlanılmıştır?
A) İşitme B) Tatma
C) Koklama D) Dokunma
E) Görme
5. Aşağıdaki cümlelerden hangisi dolaylı anlatıma örnektir?
A)İnsanlar bana bir dağlıymışım gibi davranıyor.
B) Bir gün bana, sen de çek git, desinler.
C)Yüreğime bu yükü kaldıramayacağını söylediler.
D)Her uçurumun dibinde hercai menekşe bulunur mu?
E) Bunca çaresizlik içinde kalkıp nerelere gitmeli!
ZAMBAK 2.ÜNİTE ANLATIM ÖZELLİKLERİ KONU CEVAPLARI 56-60.SAYFALAR ARASI
6. Anlatımın Özellikleri
Metin İnceleme
1. Açık bir anlatımda fikirler, duygular açık ve net şekilde anlatılmalıdır. Buna göre yukarıdaki metinlerden hangisinin açık anlatıma sahip olduğunu belirtiniz.
CEVAP: Birinci metin açık anlatıma sahiptir.
2. Açık anlatımlarda, anlatılacak hâlin ve olayın, betimlenecek görünüşün, sezginin, dile getirilecek duygunun ve düşüncenin anlatıcının zihninde açık ve net biçimde belirlenmesi gerekir. Anlatılacak, dile getirilecek, betimlenecek hususların dilin bilinen ve kabul edilen kurallarına uyularak düzenlenmesi zorunludur. Buna göre yukarıdaki metinlerden hangisi açık bir anlatıma sahip değildir? Niçin? Sözlü olarak ifade ediniz.
CEVAP:
İkinci metin açık anlatıma sahip değildir. Çünkü bu metinde çok sayıda anlatım bozukluğu yapılmış ve metnin anlaşılırlığı zayıflamıştır.
3. Güzel bir anlatım için sözlü veya yazılı ifadenin hiçbir engele uğramadan akıp gitmesi; ses akışını bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmemesi; gereksiz söz tekrarından kaçınılması gerekir. Buna göre yukarıdaki metinlerden hangisinin güzel anlatıma örnek olamayacağını açıklayınız.
CEVAP:
İkinci metin güzel anlatıma sahip değildir. Çünkü bu metinde ses akışını bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmiş, dilbilgisi kurallarına uymamaktan kaynaklanan “ifadenin hiçbir engele uğramadan akıp gitmesi” kuralına da uyulmamıştır.
Anlama ve Yorumlama
1.etkinlik
İncelediğiniz metinleri tablodaki özelliklere göre değerlendiriniz.
CEVAP:
Özellikler | 1. Metin | 2. Metin |
Fikirler, duygular açık ve net biçimde anlatılmış. | X |
|
Anlatılanları okuyucu net şekilde anlıyor. | X |
|
Anlaşılmayan ifadeler var. |
| X |
Anlatılanlar bilinen dil kurallarına uyularak aktarılmış. | X |
|
Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler, kelimeler var. |
| X |
Fikirler, duygular anlatılırken muğlâk ifadeler kullanılmış. |
| X |
Gereksiz ses ve kelime tekrarlarına yer verilmemiş. | X |
|
Kelime ve cümle düzeyinde gereksiz ifadeler var. |
| X |
Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmış. |
| X |
Gereksiz deyim ve terimlere yer verilmiş. |
| X |
Dil ve ifade gayet sade, gösterişsiz ve süssüzdür. | X |
|
Kullanılmayan söz ve söz öbeklerine yer verilmiş. |
| X |
Söylenmek istenenler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilmiş. | X |
|
Devrik ve bitmemiş cümlelere yer verilmiş. | X |
|
Açık, duru anlatım ile kapalı anlatımın özellikleri nelerdir? Tablodan ve metinlerden hareketle tartışınız. Sonuçları maddeler hâlinde defterinize yazınız.
CEVAP:
Açık ve duru anlatım anlatımın özellikleri:
ü Fikirler, duygular açık ve net biçimde anlatılır.
ü Anlatılanları okuyucu net şekilde anlar.
ü Anlatılanlar bilinen dil kurallarına uyularak aktarılır.
ü Gereksiz ses ve kelime tekrarlarına yer verilmez.
ü Dil ve ifade gayet sade, gösterişsiz ve süssüzdür.
ü Söylenmek istenenler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
Kapalı anlatımın özellikleri:
ü
Anlaşılmayan ifadelere yer verilir.
ü Ses akışını bozan, söylenmesi güç ses ve kelimelere yer verilir.
ü Fikirler ve duygular anlatılırken muğlâk ifadeler kullanılır.
ü Kelime ve cümle düzeyinde gereksiz ifadeler kullanılır.
ü Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılır.
ü Gereksiz deyim ve terimlere yer verilir.
ü Kullanılmayan söz ve söz öbeklerine yer verilir.
Yukarıdaki tablodan yararlanarak aşağıdaki şemaya açık bir anlatımın özelliklerini yazınız.
CEVAP:
Açık Bir Anlatım Özellikleri | |
Akıcı | Söyleyişin pürüzsüz olması, bir yazının kolayca ve zevkle okunmasıdır. Uzun cümlelerde aynı hece ve eklerin tekrar edilmesi akıcılığı bozar. |
Duru | Parçada veya cümlede gereksiz sözcük kullanılmamasıdır. |
Yalın | Sanatlı söyleyişlerden, süsten uzak durmaktır. Gereksiz ayrıntılara, sanatsal söylemlere girilmemesidir. |
Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıdaki yargıları doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
( D ) Özne, tümleç, yüklem sırasına uymak bizi hatalı cümle kurma tehlikesinden korur.
( D ) Hatalarımızın bir kısmı kelimeleri yanlış anlamda kullanmamızdan doğmaktadır.
( D ) Uzun cümlelerde özne-yüklem uyumunu sağlamak zordur.
B. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
Sık sık devrik cümle kurmak anlam karışıklığına yol açabilir.
Doğru cümle kurmanın kurallarından biri de özne-yüklem uyumudur.
C. Aşağıdaki tabloda sözlü ve yazılı metni duru ve akıcı kıldığını düşündüğünüz özelliklere (*) işareti koyunuz.
1. Cümle öğelerinin sıralanışına dikkat etmek | * |
2. Devrik cümlelere fazla yer vermemek | * |
3. Özne - yüklem uyumuna dikkat etmek | * |
4. Uzun cümleler kurmamak | * |
5. Kelimeleri doğru kullanmak | * |
6. Noktalama işaretlerini yerli yerinde kullanmak | * |
7. Yazım kurallarına dikkat etmek | * |
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdaki yargılardan hangisi akıcı bir metnin özelliği olamaz?
A) Devrik ve uzun cümlelere yer verilir.
2. Aşağıdakilerden hangisi sözlü ve yazılı ifadenin hiçbir engele uğramadan akıp gitmesini sağlayan unsurlardan değildir?
E) Yabancı dillerden dilimize geçmiş kelimelerin kullanılması
3. Aşağıdakilerden hangisi yazılı ve sözlü bir metinde akıcılığı sağlayan unsurlardan değildir?
A) Metindeki dil ve ifadenin süslü olması
4. "Dilimizde Arapça ve Farsça dillerinden geçmiş birçok sözcük vardır." cümlesinde akıcılığı bozan neden aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fazla kelime kullanılması
ZAMBAK 2.ÜNİTE ANLATIMIN OLUŞUMU KONU CEVAPLARI
7. Anlatımın Oluşumu
Hazırlık
Dizelerinin sırası karıştırılmış aşağıdaki şiiri ve cümlelerinin yeri karıştırılmış nesir parçalarını anlamlı birer metin hâline getiriniz.
CEVAP:
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
v Evrende gördüğümüz, binlerce ışık yılı yarıçapında dev galaksileri bile atomun oluşturduğunu biliyor musunuz?
v Biliyorsunuz da hiç düşündünüz mü?
v Düşündüğünüzde ve evreni "tümevarım" metoduyla incelediğinizde en küçük parçaların en büyük yapıları oluşturduğunu görürsünüz.
v İnsan da böyle değil midir?
v Gözümüzle göremediğimiz atomlar hücreleri, hücreler dokuları, dokular organları, organlar sistemleri oluşturmaz mı?
v Peki dil için aynı şeyleri düşünebilir miyiz?
Cümleler arasındaki bütünlüğü oluşturan öğeleri belirleyiniz.
CEVAP:
· Her cümlenin kendinden önceki cümleye dil ve düşünce yönlerinden iyice bağlanması
· Önce verilen bilgilerle sonrakiler arasında bir ilişki ve bir bütünlüğün olması
· Cümleler arasında doğal geçişlerin kurulması
· Boşlukların bırakılmaması
· Bağdaşıklık kurallarına uyulması
· Bağlaşıklık kurallarına uyulması
|
Metin İnceleme
1. İlk metinde dil bilgisi kurallarına ve sözcüklerin anlam bağlantısına uyulmuş mudur? Metinden hareketle açıklayınız.
CEVAP:
Uyulmamıştır. Çünkü metinde dilbilgisi kuralları adeta yok sayılmış, Türkçe ve yabancı kelimeler uyumsuz bir şekilde bir arada kullanılmış, anlamsız kelimeler kullanılmış, kelimelerin büyük bir çoğunluğu yanlış telaffuz edilmiş, cümlelerde bağlaşıklık ve bağdaşıklık kurallarına uyulmamış, bağdaştırmalar yanlış ve anlamsız yapılmış…
2. İlk metinde ifade edilenler hâlin gereğine uygun mudur? Niçin?
CEVAP:
Uygun değildir. Çünkü bir olay veya durum karşısında insanların tavır, düşünce ve hislerini dile getirme tarzları her dilde bellidir. Ancak bu metinde ifade edilenler, doğru ve güzel bir dile ait değildir. Dolayısıyla metinde alışılmamış bağdaştırmalar bir hayli fazla yapılmıştır.
3. İlk metindeki anlatım bozuklukları metni nasıl etkilemiştir? Tartışarak belirtiniz.
CEVAP:
Anlatım bozuklukları metni elbette olumsuz etkilemiştir. Çünkü metni oluşturan söz ve söz öbekleri arasındaki anlam ve mantık bağıntısına uyulmamış, metni oluşturan söz öbekleri arasındaki dil bilgisiyle ilgili unsurlar göze ve kulağa rahatsızlık verecek şekilde yanlış kullanılmıştır.
4. İlk metindeki konuşmalar dilimize zarar vermekte midir? Dilimizi korumanın, doğru ve güzel konuşmanın önemini düşünerek tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
CEVAP:
İlk metindeki konuşmalar dilimize hem de çok zarar vermektedir.
5. Yazar, ikinci metinde bağdaştırma ve bağlaşıklık kavramlarını nasıl tanımlıyor? Örneklerle açıklayınız.
CEVAP:
Sözcüklerin yeni bir anlam ifade etmek için bir araya gelerek oluşturduğu söz gruplarına bağdaştırma denir. Bağdaştırmalar, yaygın olarak kullanılan sözcüklerle oluşturulabildiği gibi birbiriyle anlamca pek uyuşmayan sözcüklerle de oluşturulabilir. Bağdaştırma, sanatsal metinlerde çok sık rastlanan bir özelliktir. Örneğin; “şehrin kalesi” ifadesi alışılmış bağdaştırma iken “aşkın kalesi” ifadesi alışılmamış bağdaştırmadır.
Metni oluşturan söz öbekleri arasındaki dil bilgisiyle ilgili unsurların göze ve kulağa seslenmesine ise bağlaşıklık denir. Buna göre; adıllar, belirteçler, ön adlar, tamlamalar, durum ekleri, fiil çatısı, cümle öğeleri ve vurgusu vb. bağlaşıklık unsurlarıdır. Örneğin; dilbilgisiyle ilgili anlatım bozuklukları bağlaşıklığa uymayan anlatım bozukluklarıdır.
6. İkinci metinden hareketle bağdaştırmaların kaça ayrıldığını ve işlevlerini örnekler vererek açıklayınız.
CEVAP:
Alışılmış ve alışılmamış olmak üzere iki tür bağdaştırma vardır. Aşağıdaki tabloda bir şiir üzerinde alışılmış ve alışılmamış bağdaştırma örnekleri görülmektedir:
SANA, BANA, VATANIMA VE ÜLKEMİN İNSANLARINA DAİR
“Telgrafın tellerini kurşunlamalı…’’ … Erdem BAYAZIT
| ALIŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMALAR | ALIŞILMAMIŞ BAĞDAŞTIRMALAR |
· Telgrafın telleri · İstasyonda duran, yürüyen · Simsiyah dumanlar dökerek · Gelmesi beklenen · Ansızın çıkagelen · Baştan ayağa ıslanmak · Dağlara çıkmak · Naralar atmak | · Gamdan dağlar kurmak · Kayaları kelimeler olan · Omuzlarıma saçlarıma hüzün boşaltan · Saçlarının akışını anmak · Gam dağlarına çıkmak |
Anlama ve Yorumlama
1.etkinlik
Tabloda verilen özellikleri, incelemedeki metinlerden hareketle doğru - yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
CEVAP:
ÖZELLİKLER | 1. Metin | 2. Metin |
Önce verilen bilgilerle sonrakiler arasında bir ilişki, bir bütünlük var. | D | D |
İfadeler hâlin gereğine uygun kullanılmış. | D | D |
Dil bilgisi kurallarına uymamaktan doğan anlatım bozuklukları var. | D | Y |
Anlam ilişkilerine dikkat etmemekten kaynaklanan bozukluklar var. | D | Y |
Ses akışını ve ahengi bozan unsurlar kullanılmamıştır. | Y | D |
2. etkinlik
Aşağıdaki metinlerde bağdaştırmaları ve dilin hangi işlevlerde kullanıldığını sözlü olarak ifade ediniz.
CEVAP:
Şiirde bulunan bağdaştırmalar şiir üzerinde renkli harflerle belirginleştirilmiştir. Ayrıca bu metinde dil şiirsel (sanatsal) işlevde kullanılmıştır.
Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar. Uzaktan uzağa çoban çeşmesi...
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi...
Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmaya çoban çeşmesi...
Leylâ gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda, Ateşten kızaran bir gül arar da.
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Mensur metin
Yapılan her şey sanat değildir. Yapılanın sanat eseri olabilmesi için o şeyin mutlaka bir sanatçı tarafından yapılmış olması gerekmez, ünlü bir sanatçı beyaz bir kâğıda rastgele resimler çizse ve boya dökse ortaya çıkan, sanat eseri olamaz. Eser, yapandan dolayı müzeye konabilir veya çok paraya satılabilir. Buna "kerameti kendinden" denir. Bunun tersi de mümkün. Sanatla ilgisi olmayan biri, sanat kaygısı gütmeden bir şey yapsa yapılan şey estetik değer taşıyorsa sanat eseri sayılır. Kısaca ister eski ister yeni yapılmış olsun, kim tarafından ve nasıl yapılırsa yapılsın, estetiği olan, izleyene haz veren, ilgi çeken her şey sanat eseridir.
Vedat ERKUL Şiirde geçen ifadesiyle ırmakların ağlaması normal bir durum mudur? Günlük hayatta karşılaşılmayan yani hâlin gereğine uymayan ifadeleri her iki metinden bulunuz.
CEVAP:
Irmakların ağlaması normal bir durum değildir. Buna alışılmamış bağdaştırma denmektedir. Günlük hayatta karşılaşılmayan yani hâlin gereğine uymayan ifadeler, metin üzerinde renkli harflerle belirginleştirilmiştir.
Metinlerin temasını bulunuz.
CEVAP:
Birinci metnin teması “ayrılık, hasret, gurbet”, ikinci metnin teması ise “estetik”tir.
3. etkinlik
Öğrendiğiniz bilgileri dikkate alarak aşağıdaki zihin haritasında bulunan boşlukları doldurunuz.
CEVAP: CÜMLE METİN
4. etkinlik
Aşağıda dilde bağlaşıklığı ve bağdaşıklığı bozan bazı unsurlar verilmiştir. Örnek cümlelerle "bağlaşıklık ve bağdaşıklık kurallarını" eşleştiriniz.
CEVAP:
Yarışanlar tanıdıktı ama tanımamış gibi davrandım. | Nesne eksikliği |
Adamın morali bozuldu bunun üzerine kürsüden indi. | Özne eksikliği |
Bilgisayarlar yeni ama kapasitesi fazla değildi. | Ek fiil eksikliği |
Kimi zaman bir ölüye ağıt kimi zaman bir yiğide koşma bestelendi. | Yüklem eksikliği |
Müşteriye hizmet kaliteli ve hızlı olması gerekir. | Ek eksikliği |
Derse iyi çalışmalı testler de çözülmelidir. (not: Bu cümledeki anlatım bozukluğu, kitapta -sehven- düzeltilerek yazılmış, dolayısıyla da tashih hatası yapılmıştır.) | Çatı uyumsuzluğu |
Sen ve ben ne iyi anlaşıyorum. | Özne-yüklem uyumsuzluğu |
Yarışmalarda kültürel ve sanat sorularını iyi cevaplarım. | Tamlama yanlışı |
Kasanın şifresini bana alçak sesle fısıldadı. | Gereksiz sözcük kullanılması |
Burada ucuza buzdolabı tamir edilir. | Sözcüğün yanlış yerde kullanılması |
Erken yaşta eğitim önemlidir. Bilindiği gibi ağaç yaşken düzelir. | Kalıplaşmış ifadelerin bozulması |
Yarışmada üçüncü olduğuna sevindim. | Anlam belirsizliği |
Kesinlikle yarın gelebilir. | Anlamca çelişen sözcüklerin kullanılması |
Başarınızla bütün ülkeyi hatta şehrimizi ve bizi sevindirdiniz. | Mantık hatası |
Cümlelerin doğru şekillerini söyleyiniz.
CEVAP:
Yarışanlar tanıdıktı ama onları tanımamış gibi davrandım. |
Adamın morali bozuldu, bunun üzerine adam kürsüden indi. |
Bilgisayarlar yeni idi; ama kapasitesi fazla değildi. |
Kimi zaman bir ölüye ağıt yakıldı, kimi zaman bir yiğide koşma bestelendi. |
Müşteriye hizmetin kaliteli ve hızlı olması gerekir. |
Derse iyi çalışılmalı testler de çözülmelidir. |
Sen ve ben ne iyi anlaşıyoruz. |
Yarışmalarda kültürel soruları ve sanat sorularını iyi cevaplarım. |
Kasanın şifresini bana fısıldadı. (“alçak sesle” gereksiz) |
Burada buzdolabı ucuza tamir edilir. |
Erken yaşta eğitim önemlidir. Bilindiği gibi ağaç yaşken eğilir. (“düzelir” yanlış) |
Yarışmada senin üçüncü olduğuna sevindim. / Yarışmada onun üçüncü olduğuna sevindim. |
Kesinlikle yarın gelecek. / Yarın gelebilir. |
Başarınızla şehrimizi ve bizi hatta bütün ülkeyi sevindirdiniz. |
5. etkinlik
Aşağıdaki metinde bulunan "bağdaştırmaları" gösteriniz.
CEVAP:
Bahar geldi kirazım yine çiçek açtı. Şimdi dallar arasında görkemli bir düğün sürüyor. Çiçeklerin düğünü... Yüz binlerce ak ve cilalı çiçekleriyle güneşte ya da ay ışığında, pırlantalara bezenmiş gibi pırıl pırıl ışıldayan bir mandalina ya da portakal ağacını gözünüzün önüne getirin. İşte o ağacın üzerinde yüz binlerce düğün yapılmaktadır.
Kiraz çiçekleri / düğün yapıyor. Sabahlan kuşlar gelip şarkılar söylüyor dallar arasında. Gece ay ışıkları altında göğün mavisine doğru dipdiri, bembeyaz çiçeklerden bir buğu yükseliyor.
Ali ÇOLAK
6. etkinlik
Gruplara ayrılarak aşağıdaki metinleri inceleyiniz. Bütün cümlelerin bir tema etrafında birleşmesi gerekirken bu birleşmeyi bozan cümleleri gösteriniz.
CEVAP:
I. Bu kitap, sanat yaşamımın değişik dönemlerinden seçilmiş ürünlerden oluşuyor.
II. Ağırlık, 1970'lerden önce yazdığım şiirlerde.
III.Son beş yılda dergilerde birçok şiir yayımladım ancak bu şiirleri kitaba almadım.
IV. Anılarımda da belirttiğim gibi bunlar kendimle uzun bir hesaplaşmadan sonra oluşan şiirler.
V. Dolayısıyla beni bütün yönlerimle okurlarıma tanıtacaktır.
I. Okuduğunuz bir eserin nitelikli olup olmadığını mı anlamak istiyorsunuz?
II. Bu, seçici bir okurun yanıtlaması gereken ilk sorudur.
III.Onu birkaç ay sonra tekrar ele alın.
IV. Kötüyse okumaya değmez; iyi ise değişik bir tatla karşınıza çıkar.
V. Size yepyeni ufuklar açar.
7. etkinlik
Aşağıdaki metinde yazarın amacı nedir?
CEVAP:
Yazarın amacı; insan hayatında kaderin önemli olduğunu ve insanların karşılaştıkları zorluk ve sıkıntıları göğüsleyebileceğini okuyucuya anlatmaktır.
Bu amaç onu bağdaştırma yaparken "alışılmış" ve "alışılmamış" tercihinde hangi bağdaştırma türüne yöneltmiştir?
CEVAP:
Metinde alışılmamış bağdaştırma örnekleri çok fazla dikkat çekmektedir. Alışılmamış bağdaştırmalar, metin üzerinde renkli harflerle belirginleştirilmiştir.
Akla aykırı olduğu için inanıyorum." diyen Latin şairinin herhalde bir bildiği vardı. Gerçekte çevremizde olup bitenlerin kahir ekseriyeti önceden tahmin edilemeyen, hesaba geçirilemeyen, mantığa ve düz muhakemeye aykırı şeylerdir. Muhabbetin şirazesi, nefretin endazesi, aşkın hendesesi yoktur. İvazsız samimiyetin sıkletini çekecek terazi, huzurlu bir "fakirhane"nin sıcaklığını ölçecek bir termometre, kahır ve mihnetli geçirilmiş bir ömre sunulan fedakârlığın genişliğini tespit edecek bir mikâp icat edilmemiştir. İnsanlar, hayatın önceden kestirilemeyen, hendese ve matematiğe vurulamayan sürprizlerini yine hesaba ve endazeye sığmaz aykırılıklarla göğüsleyebilirler. Bilinmeyen her şey gibi kader de hesap haricidir. Hayata egemen olan rakamlar ve semboller değil kaderdir.
Ahmet Turan ALKAN
Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
v Bir metnin ve metin parçasında dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine bağlaşıklık denir.
v Bir metnin ve metin parçasında dil öğelerinin ifade ettikleri husus ve durumlar arasındaki anlam bağlantısına bağdaşıklık denir.
v Bağdaştırma bağlaşıklık ve bağdaşıklık ile sağlanır.
v Dil birimlerini birbirine bağlayan dil kurallarının birbirine ifade ettikleri husus ve durumlar arasındaki anlam bağlantısı yazarın Türkçeyi doğru kullanması ile ilgilidir.
v Bağdaştırma alışılmış ve alışılmamış olmak üzere ikiye ayrılır.
B. Aşağıdaki şemayı doldurunuz.
Doğru Bir "Bağdaştırma" Yapmak İçin Gereken Kurallar | |
1 | Bağlaşıklığa dikkat edilmesi |
2 | Bağdaşıklığa dikkat edilmesi |
3 | Birden fazla kelimenin bir araya getirilmesi |
4 | Bir araya getirilen kelimelerin anlamlı olması |
5 | Deyim, tamlama ya da kalıplaşmış söz grubu oluşturulması |
C. Aşağıdaki çoktan seçmeli sorulan cevaplayınız.
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağlaşıklıkla ilgili bir dil hatası vardır?
A) Dün akşam Taksim meydanından gelen haber hepimizi üzdü.
B) Yirmi beş kişiden oluşan üniversitenin genç araştırmacılar topluluğu çalışmalarına başladı.
C) Konuğumuzla yapacağımız söyleşiyi canlı olarak yayınlıyoruz.
D) Tabelasız durak yerlerine tabela takılacak.
E) Kar yağışı aralıksız olarak sürüyor.
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağdaşıklıkla ilgili bir dil hatası yoktur?
A) Hocam beni ben de kendisini tanırım.
B) Uzun uğraşlar sonucu hurdaya dönen araçtan cesetler çıkarıldı.
C) Görevlilerin mavi ceket ve kravat takması gerekiyor.
D) Yolda çok sayıda askeri ve polis aracı vardı.
E) Bırakın yemek yapmayı patates bile soyamaz.
3. Aşağıdakilerden hangisi "bağdaşıklık" kavramıyla ilgili değildir?
A) Gereksiz sözcük kullanılması
B) Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
C) Tamlama yanlışlığı
D) Anlam belirsizliği
E) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
4. I. Bir metnin ve metin parçasında dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine "bağlaşıklık" denir.
II. Bir metnin ve metin parçasında dil öğelerinin ifade ettikleri husus ve durumlar arasındaki anlam bağlantısına "bağdaştırma" denir.
III.Bağdaştırma, yalnızca gerçek anlamlı sözcüklerin kullanımıyla oluşturulur.
IV.Bağdaştırma "bağlaşıklık" ve "bağdaşıklık" ile sağlanır.
V. Dil birimlerini birbirine bağlayan dil kurallarının birbirine ifade ettikleri husus ve durumlar arasındaki anlam bağlantısı, konuşmacı ya da yazarın Türkçeyi doğru kullanması ile ilgilidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E)V.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
SEVGİ NEYDİ, SEVGİ İYİLİKTİ, DOSTLUKTU, SEVGİ EMEKTİ...
ZAMBAK 10.SINIF DİL VE ANLATIM ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI KONUSU CEVAPLARI
8. Anlatım Türlerinin Sınıflandırılması
Hazırlık
İnsanlar birikimlerini niçin farklı türlerle anlatıyorlar?
CEVAP:
Çünkü insanlar bir konu hakkında yazmak ya da konuşmak istediklerinde farklı farklı amaçlar taşırlar. Bir anlatımda amacımız heyecanlandırmak ise o şeyi olay veya olaylar yoluyla okuyanları adeta olayı yaşayacak bir şekilde hikâye ederiz. Okuyanları bir hayal vasıtasıyla ilişkilendirmek, o şeyi gözleri önünde canlandırmak istiyorsak, sanatlı ifadeler kullanarak onu bir tablo gibi canlandırarak betimleriz. Amacımız okuyanlara heyecan vermek, bilgi veya haber vermek ise sanatsız ve açık bir ifadeyle doğrudan doğruya anlatma yolunu tercih ederiz. Verilen bilgi ve haberler konusunda okuyanları inandırmak istiyorsak amacımızı ispat ve delillerle ifade ederiz.
Metin İnceleme
1. Her anlatım: gerçekleştiği bağlam içinde ayrı bir bütündür. Anlatım, dil bilgisi kuralları ve anlam ilişkisi ile birbirine bağlanan cümle ve paragraf adlı birimlerden oluşur. Buna göre okuduğunuz metnin kendi içinde bir bütünlük ve birim değeri taşıyıp taşımadığını belirtiniz.
CEVAP:
Metin, kendi içinde cümleler ve paragraflar vasıtasıyla bir bütünlük ve birim değeri taşımaktadır. Bu bütünlük neticesinde ortaya hikâye çıkmıştır.
2. Edebî türler veya metin türlerinde farklı anlatım birlikleri bir araya gelir. Bir hikâyede betimleme, açıklama, tanıtma amacıyla yazılmış parçalar öyküleme (hikâye etme) çevresinde birleşir. Makalede; açıklama, tanımlama, tartışma, öğretme, anlatım biçimleri birlikte kullanılabilir. Buna göre okuduğunuz metinde hangi anlatım türleri kullanılmıştır? Örneklerle açıklayınız.
CEVAP:
Bu metinde daha çok betimleme ve öyküleme anlatım türleri kullanılmıştır. Örneğin; “Bir sonbahar günü baktı ki küçük çam ağaçları filizi, körpe diken yapraklarıyla, üç beş kocayemiş çıngıl çıngıl yemişleriyle yer yer esmer pembe, kül rengi toprağa saye salar.” cümlesinde sıfatlar ve ayrıntı bildiren sözcükler yardımıyla adeta bir resim çizilmekte, yani betimleyici anlatım türü kullanılmaktadır.
“Bir sabah her zamanki çamın altına vardım ki bir köylü kadın, üç yarı çıplak çocuk garip birtakım taşlar, tahtalar, saçlarla bir şeyler yaparlar. Bu, her tarafından poyraz, lodos, gün doğusu, keşişleme, yıldız, karayel rüzgârı giren bir evdi. Mustafa arkasına yeşiller giymiş güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu.” paragrafında ise betimlemeyle birlikte bir olayın anlatılması söz konusu olmakta, yani öyküleyici anlatımdan yararlanılmaktadır.
3. Anlatımın gerçekleşmesinde iletişime katılan öğeler, anlatımın amacı, alıcıda uyandırılmak istenilen etki ve anlatıcının anlatılan husus veya obje karşısındaki tavrı anlatım türünü belirler. Buna göre okuduğunuz metinde anlatım türünün belirlenmesinde hangi unsurların etkili olduğunu tartışarak açıklayınız.
CEVAP:
İletişime katılan öğeler (gönderici, alıcı, ileti, kanal, bağlam), anlatımın amacı (bir olayı veya durumu hikâye etme), alıcıda uyandırılmak istenen etki (konu, tema) ve anlatıcının anlatılan husus veya obje karşısındaki tavrı (üslup, anlatım) bu metnin anlatım türünün belirlenmesinde ayrı ayrı etkili olmuştur.
4. Sizce bu metinde yazarın amacı nedir?
CEVAP:
Yazarın amacı, bir olayı ve durumu hikâye etmek suretiyle okuyucuda tabiata ve nesnelere karşı duyarlılık hissi uyandırmaktır.
5. Yazar, görmediğimiz şeyleri zihnimizde canlandırıyor mu? Bunun için nelere başvuruyor? Sözlü olarak ifade ediniz.
CEVAP:
Evet, yazar, görmediğimiz şeyleri zihnimizde canlandırıyor. Bunun için betimleyici anlatım öğelerine (sıfatlara, renk ve ayrıntı bildiren sözcüklere) başvuruyor.
Anlama ve Yorumlama
1.etkinlik
Aşağıdaki cümlelerden anlamlı bir paragraf oluşturunuz.
CEVAP:
Vatanıma yararlı ama insanlığa zararlı bir şey bilseydim bir cinayet gözüyle bakardım ona, diyor Montesquieu (Montesku). Ünlü yazarın bu sözünü duyunca kendimi hep bu açıdan kontrol ederim. Ne var ki her zaman bu söze uygun davranmadığımı görüyorum. Bana yararlı ama aileme zararlı bir şey bilseydim unutmaya çalışırdım onu. Aileme yararlı ama vatanıma zararlı bir şey bilseydim aklımdan atardım onu.
Her anlatımın kendi içinde bir birim değeri taşıdığını düşünüyor musunuz? Niçin?
CEVAP:
Elbette her anlatım kendi içinde bir birim değeri taşımaktadır. Cümlelerin oluşturduğu paragraflar hikâye, deneme, makale, vs. düzyazı metin türlerini; mısralar ise beyitleri, dörtlükleri, onlar da metin türü olarak şiiri oluşturmaktadır.
2.etkinlik
Aşağıda yazma amaçlarıyla anlatım türleri verilmiştir. Yazarın amacına uygun anlatım türlerini boş bırakılan yerlere yazınız.
CEVAP:
v Bu tekniği kullanan yazarın amacı okuyucuya bilgi vermektir. Genelde öğretici/didaktik metinler de kullanılır. Onun için makale, eleştiri gibi yazılarda, tarih, coğrafya gibi ders kitaplarında kullanılır. Yazar, okuyucunun bilmediğini düşündüğü bilgileri aktarır. Bu tekniğe açıklama denir.
v Bu tekniği uygulayan yazarın amacı, okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri okuyucunun kafasında canlandırmaktır. Yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sanki sözcüklerle resim yapar. Okuyucuya böylece izlenim kazandırır. Bu tekniğe betimleme denir.
v Bu teknikte yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır. Olay akışı vardır. Olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer. Genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş fiiller kullanılır. Bu tekniğin en önemli iki özelliği; zaman akışı ve bir romandan alınmış izlenimi vermesidir. Bu tekniğe öyküleme denir.
v Bu tekniği kullanan yazarın amacı, okuyucunun herhangi bir konudaki fikrini değiştirmektir. Bu teknikle yazılmış metinlerde iki görüş vardır. Bunlardan biri yazarın görüşü diğeri de başkalarının görüşüdür. Yazar değişik yöntemler kullanır, deliller getirir, ispatlar yapar, metnin sonunda kendi görüşünü haklı çıkarır. Metinde genellikle karşılıklı konuşma havası vardır. Bu tekniğe tartışma denir.
3.etkinlik
Öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım, öğretici anlatım, açıklayıcı anlatım, kanıtlayıcı anlatım, tartışmacı anlatım, coşku ve heyecana bağlı anlatım, destansı anlatım, düşsel anlatım, mizahi anlatım, emredici anlatım, söyleşmeye bağlı anlatım, gelecekten söz eden anlatım vb. anlatım türleri vardır.
(Not: Bu bilginin yer aldığı 68.sayfada -sehven- “göstermeye bağlı anlatım” ve “acı ve hüzünlendirici anlatım” şeklinde müfredatta olmayan anlatım türleri de yazılmıştır. Düzeltiriz…)
Aşağıdaki metinlerde yazarların hangi anlatım türlerini kullandığını söyleyiniz.
CEVAP:
Yahya Kemal tıpkı son zamanlardaki resimlerde göründüğü gibi: orta boylu, şişman, çok şişman, göğsüne kadar çıkan yarım küre şekline bir göbek... Bu muazzam gövdeyi başa bağlayan kalın ve kısa bir boyun, yuvarlak, buğday renginde kansız bir yüz... Ama cildi yaşına göre taze ve pürüzsüz. Kapıdan girince hemen solda banyo ve tuvalet... Onun her tarafı gömme gardırop... Gardırobun yanında üst üste konmuş bavullar. En üsttekinin üzerinde kitaplar, gazeteler, pasta kutuları... Orta yerde, baş tarafı duvar kenarında olan ve üzerinde, içeri girdiğinde Yahya Kemal'in oturduğu karyola...
(BU METİNDE BETİMLEYİCİ ANLATIM TÜRÜ KULLANILMIŞTIR.)
İşçi arıların vücutları, hayatları boyunca bazı değişikliğe uğrar ve bu değişikliklere göre kalanı içerisinde görev alır. İşçi arıların ilk üç günü kovanları temizleme ile geçer. Sonraki bir hafta boyunca genç kovanlar için gerekli besini salgılamaya başlarlar. Artık temizlikten larva bakıcılığına geçmiştirler. Onuncu günden itibaren ise karın bölgelerinde mum üreten bezler gelişir. Bu bezler petek yapımı ve onarımında kullanılacaktır. Artık arılarımız birer kovan işçisidir. Yirminci günlerinde ise mum bezleri işlevini yitirir ve artık iğne bezleri gelişir; zehir üretmeye başlarlar. İşçilikten askerliğe terfi etmişlerdir. Askerlik sonrasında ise hayatlarının geri kalanına çiçek özü toplayıcısı olarak devam ederler.
(BU METİNDE ÖĞRETİCİ ANLATIM TÜRÜ KULLANILMIŞTIR.)
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ
Ahmet Muhip DIRANAS
(BU METİNDE COŞKU VE HEYECANA BAĞLI ANLATIM TÜRÜ KULLANILMIŞTIR.)
Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
v Yazarın amacının okuyucuyu bilgilendirmek olduğu anlatım türüne öğretici ya da açıklayıcı anlatım denir.
v Yazarın amacının okuyucunun herhangi bir konuda fikrini değiştirmek olduğu anlatım türüne tartışmacı anlatım denir.
v Sözcüklerin yeni bir anlam ifade etmek için bir araya gelerek oluşturduğu söz gruplarına bağdaştırma denir. Alışılmış ve alışılmamış olarak iki çeşidi vardır.
v Bir metni oluşturan söz ve söz öbekleri arasındaki anlam ve mantık bağıntısına bağdaşıklık adı verilir.
v Metni oluşturan söz öbekleri arasındaki dil bilgisiyle ilgili unsurlar göze ve kulağa seslenir. Buna göre; adıllar, belirteçler, ön adlar, bağlaçlar, durum ekleri, fiil çatısı, cümle öğeleri ve vurgusu vb. bağlaşıklık unsurlarıdır.
B. Aşağıdaki anlatıma hazırlıkla ilgili yargıları doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
(Y) Öyküleyici, betimleyici, göstermeye bağlı anlatım, anlatım türlerinden bazılarıdır. (Çünkü göstermeye bağlı anlatım diye bir anlatım türü yoktur.)
(D) Makalelerde açıklama, tanımlama, tartışma, öğretme anlatım biçimleri kullanılır.
(D ) Açıklayıcı anlatımlarda genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş fiiller kullanılır.
C. Aşağıdaki çoktan seçmeli sorulan cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi bir anlatım türüdür?
A) Nesnellik B) İlişki kurma C) Benzetme D) Tartışma E) Öğretme
2. Aşağıdakilerden hangisi metni oluşturan birimlerden değildir?
A) Ses B)Kelime C) Cümle D) Paragraf E)Anlam
Ünite Sonu Ölçme ve Değerlendirme
A. Aşağıdaki boş bırakılan yerlere gelebilecek uygun sözcükleri yazınız.
v Yazarın amacının okuyucuyu bir olay içinde yaşatmak olduğu anlatım türüne öyküleyici anlatım denir.
v Yazarın amacının okuyucunun görmediği bir yeri zihninde canlandırmak olduğu anlatım türüne betimleyici anlatım denir.
v Yazar anlattığı kavramı daha belirgin hâle getirmek için tanımlar kullanır.
v Yazar soyut düşünceyi daha görünür hâle getirip somutlaştırmak için örnekler kullanır.
B. Aşağıdaki tabloda verilen temaları, istenen unsurlara göre sınırlandırınız.
| Yer, Kişi, Zaman ve Bağlam |
Ayrılık | Soğuk bir kış günü küçük çocuğun evinden ayrılması |
Hoşgörü | Toplumda zaman zaman hata yapan çocuklara karşı büyüklerin hoşgörüsü |
C. Aşağıdaki anlatıma hazırlıkla ilgili yargıları doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
( D ) "Romanda, fakir köylünün hayat mücadelesi zengin benzetme ve mecazlarla süslenerek aktarılmış." cümlesinde eserin hem konusundan hem de üslubundan söz edilmiştir.
( Y ) Akıcılık; hiç kimseye benzememek, farklı olmak, taklit ve kopyadan uzak durmak, basmakalıp ifadelerden vazgeçerek kendine has bir anlatım oluşturmaktır.
( D ) Duruluk, metinde veya cümlede gereksiz sözcük kullanılmamasıdır.
( Y ) Özgünlük; söyleyişin pürüzsüz olması, bir yazının kolayca ve zevkle okunmasıdır.
( D ) Konuşmada ve yazmada yerel ağızların, söyleyişlerin yerine kültür dilini kullanmaya özen göstermeliyiz.
( D ) Sözcüklerin doğru seçilmesi, cümlelerin gereği gibi kurulması ve birbirine mantıksal bir ilgi ile bağlanması, konuda birliğin sağlanıp sürdürülmesi, bilgilerin doğruluğu bağdaşıklıktır.
( Y ) "Çiçeklerin ağlaması" söz grubunda alışılmış bağdaştırma vardır.
( D ) "Renk kuşağı" söz grubunda alışılmamış bağdaştırma vardır.
D. Aşağıdaki şemayı doldurunuz.
(Not: 69.sayfadaki bu tabloda -sehven- 13 sütun yerine 7 sütuna yer verilmiştir. Düzeltiriz…)
Anlatım Türleri |
| |||||||||||
Öyküleyici anlatım | Betimleyici anlatım | Coşku ve heyecana bağlı anlatım | Destansı anlatım | Emredici anlatım | Öğretici anlatım | Açıklayıcı anlatım | Tartışmacı anlatım | Kanıtlayıcı anlatım | Düşsel anlatım | Gelecekten söz eden anlatım | Söyleşmeye bağlı anlatım | Mizahi anlatım |
E. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi anlatımın türünü belirleyen özelliklerden değildir?
A) İletişime katılan öğeler
B) Anlatımın amacı
C) Alıcıda uyandırılmak istenen etki
D) Anlatıcının obje karşındaki tavrı
E) Anlatımda izlenecek yolun belirlenmesi
2. Aşağıdakilerden hangisi makalede kullanılabilecek anlatım türlerinden değildir?
A) Açıklama B) Tartışma C) Öyküleme D) Tanımlama E) Tanık gösterme
3. Aşağıdakilerden hangisi düşünceyi geliştirme yollarından değildir?
A) Sayısal verilerden yararlanma
B) Benzetme
C) Betimleme
D) Tanımlama
E) Örneklendirme
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) Edebî eserlerde dil ve anlatım biçimlerinin tümüne konu denir.
B) Metinlerde olayların düzenlenişi, sıralanışı Ve akışı olay örgüsüyle ilgilidir.
C) Metin düzeyinde gözlenebilen her türlü anlam ve dil malzemesine içerik denir.
D) Metinlerde yazarın dili kullanma biçimine üslup denir.
E) Sanat eserlerinde işlenen temel düşünce ya da duyguya tema denir.
5. I.Bilgiler kesin verilere dayanır.
II. Kişisel yorumlama yapılmaz.
III. Sübjektiflik bulunmaz.
IV. Bilgilerin doğruluğu kanıtlanmaz.
V. Herkes aynı şeyleri anlar.
Yukarıdaki numaralanmış yargılardan hangisi nesnel cümlelerin özelliklerinden değildir?
A) I. B)II. C) III. D) IV. E) V.
6. Aşağıdaki temalardan hangisi daha geniş kapsamlıdır?
A) Türk romanı
B) 19. yüzyıl Türk romanı
C) Reşat Nuri'nin roman anlayışı
D) Toplumcu roman yazarlarının görüşleri
E) Türk romanının en önemli özellikleri
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) Tatilimizin en hareketli günlerinden biri daha sona erdi.
B) Hafif hafif esen rüzgârın hışırtısı, kuşların cıvıltısı hâlâ kulağımda sanki.
C) Piknik yerlerini kirleten ve ağaçlara yazı yazanlar medeniyetsiz insanlardır.
D) Tatilden dönünce kendimi çok yalnız hissettim.
E) Dağ eteklerinde yaptığımız bu çalışmanın amacı çevreye güzel bir görünüm oluşturmaktı.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu yoktur?
A) Bu iki durum arasında, çok küçük bir nüans farkı vardır.
B) Dün akşam Forsa diye bir hikâye okudum.
C) Birçok öğrenciler, dünkü deneme sınavın giremediler.
D) Takımımız yine son saniye golüyle maçı kazandı.
E) Filmde gördüğüm o acı feryatlar ve bu son sahne, bugün bile gözümün önünde
ve kulaklarımda çınlıyor.
ZAMBAK 10.SINIF DİL VE ANLATIM KİTABI 72-87 ARASI CEVAPLARI
A.ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM(HİKAYE ETME)İSİM-AD
HAZIRLIK:
- Masalın olayı: Oduncu ve ayı arasında geçen kurmaca bir olay
- Mekan: Dağ
- Kişiler: Oduncu ile ayı
- Masaldaki olay kurmaca bir kişi tarafından anlatılmaktadır.
- Masaldaki kişileri,zamanı, mekanı değiştirip tekrar yazınız.
SAYFA 73:
- İsim olmalarıdır,isimler metinlerde varlık ve kavramları tanıtmak için kullanılır.
- Bu sözcükleri çıkarınca anlamlı bütün olmaz.Çünkü bu isimler varlık ve kavramları belirtmektedir.Ayrıca isimlerin taşıdığı anlamı cümlede taşıyan başka sözcük yoksa cümlenin ya anlamı değişir ya da -bu şiirde olduğu gibi- cümle anlamlı bir bütün olmaktan çıkar.
Heeeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol
Git gidebildiğin yere
SAYFA 76:
Metin İnceleme:
1. Öyküleyici anlatım vardır.Bu metinlerin ortak özellikleri şunlardır:
- Bir olay çevresinde gelişir. Bu temel olayın etrafında daha küçük çapta gelişen olaylar yer alır.
· Olay kişiler arasında gelişir, bir zamanda oluşur, bir mekân içerisinde gerçekleşir ve bir anlatıcı tarafından anlatılır. Kişiler insan olabileceği gibi, onun yerine geçebilecek varlık ya da kavramlar da olabilir. Seçilen kişi ne olursa olsun kastedilen insandır.
· Öyküleyici anlatım “sanat metinlerinde” kullanılabileceği gibi “öğretici metinlerde”de kullanılabilir. (anı, gezi yazısı, makale, vs…)
· Öyküleyici anlatım “sanat metinlerinde” kullanılabileceği gibi “öğretici metinlerde” de kullanılabilir. (anı, gezi yazısı, makale, vs…)
- İnsanların başlarından geçen ya da geçebilecek nitelikteki olaylar gösterilir
- . Öğretici metinlerde anlatıcı gerçek kişidir. Sanat metinlerinde ise anlatıcı kurmaca bir kişidir.
- Kurmaca metinlerde olay örgüsü, kurmaca olmayan metinlerde ise olay zinciri vardır.
- Olaylar belirli bir zaman diliminde geçer.
- Anlatılan olaylardan etkilenen insanlar ya da varlıklar vardır. Bunlara eserin kahramanları denir. En çok etkilenen varlığa eserin başkahramanı (başkişisi) denir.
- Olayın serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunur. Yani olayın bir başlangıcı, gelişmesi ve sonunda da çözümlenişi vardır.
- Ele alınan olayların anlaşılması için tasvirlere yer verilir.
· Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir. Anlatıcı olay kahramanlarından biridir.
· Olaylar üçüncü şahsın ağzından anlatılabilir. Olan biten her şey bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır.
· Olaylar ilahi (tanrısal, hâkim) bakış açısıyla anlatılabilir. Yazar; tüm olay, zaman, kişi ve mekâna hâkimdir, anlatıcı her şeyi bilir.
- Metinlerin bir yazarı vardır.
- Edebi dil kullanılır.
2.Ortak ögeler olay örgüsü, kişiler, yer ve zaman ögeleridir.
HAYAT NE TATLI:Hafız Nuri Efendi amaçsızca evden dışarı çıkar.Yolda Şükrü'yü görür.Şükrü'yle Kumkapı'ya gitmek için yürürler fakat Şükrü ortadan kaybolur.Sonra mahallenin kömürcüsü Halil Efendi'yle karşılaşırlar,tekrar mahalleye dönerler.Nuri Efendi evine gider, hayatın yaşanılacak kadar güzel olduğunu düşünür.
BİNLERCE GÜVERCİN:Ömer, Zeki'den satın alacağı güvercinler için babasının cebinden 20 lira çalar.Annesi ve babası durumu anlayınca evlerinde misafirliğe gelen teyzesinin oğlu Mustafa'dan şüphelenir.Mustafa kendisinin hırsız sanılmasına çok üzülür ve evine dönmek ister.Ömer suçunu itiraf eder ;Mustafa sevinir; ama bir daha teyzesine gelmez.
FATİH-HARBİYE:Faiz Bey geç olmasına rağmen eve gelmeyen kızını merak etmektedir.Şinasi kızın nerede olduğunu bildiği halde arkadaşı Fahriye'de olabileceğini söyler.
3.Öyküleyici anlatımın ayırıcı özellikleri:
- Olay, kişi, mekân ve zaman ortak ögeleridir.
- Bu anlatımda amaç;olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak,anlatmak istenileni bir olay içerisinde vermektir
- Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
- Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
- Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.
- (Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılabilir.
- Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
- Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
- Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
- 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
- Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
- Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
4) "Binlerce Güvercin" metninin olayı Ömer'in satın almak istediği güvercinler için babasının cebinden 20 lira çalması"
Olay zinciri:
- Ömer'in yaptığı hırsızlıktan pişmanlık duymaya başlaması
- Ömer'in babasına yemek götürmek için Mustafa'yla yola çıkması ve korkudan parayı taşın altına saklaması
- Babasının paranın kaybolduğunu anlaması
- Ömer'in anne ve babasının misafir olan Mustafa'dan şüphelenmeleri
- Mustafa'nın hırsız sanılmasına çok üzülmesi ve bu yüzden evine dönmek istemesi
- Ömer'in suçu Mustafa'ya yıkmasından çok pişmanlık duyması ve üzülmesi
- Mustafa köyüne gitmek üzereyken Ömer’in suçunu itiraf etmesi
- Ömer’in hastalanması
- Mustafa'nın suçsuz olduğunun anlaşılmasına sevinmesi
- Mustafa'nın bu olaydan sonra bir daha teyzesine gelmemesi
- Ömer'in bu durumdan dolayı binlerce güvercini olsa bile sevinememesi
Bu metinde de görüldüğü üzere olay tektir; bu olaya bağlı olarak ortaya çıkan ve birbirini takip eden olaylar ise olay zincirinin oluşturur.
Olay ve olay zinciri arasındaki fark:Olay , kişiler arasında bir sebebe bağlı olarak gelişen ve bir sonuç meydana getiren eylemken olay zinciri belli bir konu çevresinde var olan birden fazla olayın sebep-sonuç ilişkisine bağlı biçimde oluşturdukları bütündür.
5.Belli bir konu çevresinde var olan birden fazla olayın, sebep-sonuç ilişkisine bağlı bir biçimde oluşturdukları organik bütündür. Olay örgüsünü: "eserde nakledilen hadise veya hadiseler zinciri" veya "bir oyunun, hikayenin yahut romanın içinde olan biten her şey" biçiminde de tanımlamak mümkündür.
Olay örgüsü, birbiriyle hiç ilgisi olmayan olayların rast gele veya peş peşe sıralanması değil, birden fazla olayın sebep-sonuç içinde organik bir bütün oluşturmasıdır.
'Kral öldü, kraliçe de öldü.' dersek hikaye olur.
'Kral öldü, arkasından kraliçe de öldü.' dersek olay örgüsü olur.(Neden sonuç ilgisi var.)
Metinlerin olay örgüleri yukarıda verilmiştir.
6.Metinlerde olaylar kişiler etrafında şekillenmektedir.Kişiler olayın akışında yönlendirilmesinde doğrudan veya dolaylı olarak etkin rol işlevine sahiptir.
7)"Hayat Ne Tatlı" metninde : "kapı, şemsiye, sokak, işi, ayakları,yol, İstanbul,Edirne, köşeye,depo"
"Binlerce Güvercin" metninde: "güvercinler, gaz lambası, babam, elbiseler, ceket, vücudum, ateş, parçası,
"Fatih-Harbiye" metninde: "Şinasi, masa, sandalyeye, başını, yüzüne,gencin,sual, zemin , kitabı, gözlerini"
Bu kelimeler metinlerden çıkarıldığın anlam bozulur ve büyük değişiklikler meydana gelir.İsimler varlıkları ve kavramları tanıtmak, belirtmek için kullanılır.
8) "Hayat Ne Tatlı" metninde "vagonlar,ayaklar, bastonlar,marullar salatalar,iskemleler,takunyalar..."
"Binlerce Güvercin" metninde "güvercinler, elbiseler,gözler, yiyecekler,kötülükler"
"Fatih-Harbiye" metninde "şeyler" sözcükleri çoğuldur.Çoğul isimler birden fazla varlığı karşılamak için kullanılır.
9) İfade edebilir.Örneğin "ordu, sürü, orman, sınıf, okul, millet" gibi sözcükler...
EK BİLGİ:Şekil yönüyle çoğul olmadığı, çokluk eki almadığı hâlde anlamca çoğul olan kelimeler vardır.
Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak.
Asker, sınırları bekliyor.
Genç yaşta saçı dökülmüş.
Bu cümlelerde seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir.
SAYFA 78:
9.Çoğul isimler de topluluk isimleri de birden fazla varlığı ifade etmek için kullanılır.Topluluk isimleri çoğul eki "-ler,-lar" almadığı halde birden fazla varlığı karşılar.
10."Anadolu" şiirinde geçen millet kelimesi topluluk ismidir.Topluluk isimleri ifadeyi kısaltır ve netleştirir.Şekil bakımından da tekil göründüğü halde sayısız, belirsiz bir çokluk anlamı katar.
11."Osmanlı" kelimesine gelen "lar" eki "boy,soy,kabile" anlamında kullanıldığı için kesme işaretiyle ayrılmamıştır.
12. "-cik" eki küçültme anlamı katmıştır.Bir varlığın benzerlerine göre küçük olduğunu belirtmek istediğimiz zaman başına küçük, ufak, minik gibi tamamlayıcı sözcükler getiririz.
Küçük pencereden bir minik serçe girdi.
Bunu küçültme ekleriyle de anlatabiliriz. Küçük pencere yerine pencere-cik, minik serçe yerine serçe-cik diyebiliriz.
13. Oğlumuz metnindeki isimlerin yapısı:
şubat: basit isim
gece-si :basit
baba-m-ın: basit
kucağ-ı-n-a: basit
ortak-lar-ın: basit
Bu isimler yapım eki almadığı için basit yapılıdır.
var-lık-ı-n-a: türemiş
hırçın-lık-lar: türemiş
iştah-sız-lık-lar: türemiş
sev-gi-miz: türemiş
çare-siz-liğ-in: türemiş
Bu isimler yapım eki alarak türemiştir.
"ANADOLU" metnindeki isimlerin yapısı:
yurd-u: basit
el-ler: basit
ana: basit
kucak-ı-dır: basit
soy-u-n-u: basit
hudut: basit
boy-u-n-u: basit
devlet-e: basit
meydan-da: basit
can: basit
silah: basit
kahraman-lar: basit
otak-ı-dır: basit
el-ler: basit
kuş-lar: basit
çayır-ı-n-da: basit
...
Bu isimler hiçbir yapım eki almadığı için basit yapılıdır.
kon-ak-ı-dır: türemiş
Osman-lı-lar: türemiş
...
Bu isimler yapım eki aldığı için türemiş yapılıdır.
Anadolu: birleşik
İki kelimenin birleşmesiyle oluşmuştur.
14: Metinlerdeki "Sultan Osman,Anadolu,Osmanlılar,Şinasi, Faiz Bey, Mustafa, Ömer, Zeki, Nuri Efendi, Edirne, İstanbul, Sirkeci, Kumkapı , Halil, Şükrü" gibi isimler özel isimdir.
"Şemsiye,ev, kömürcü, mahalle, istasyon,iskemleler, yatak, lamba, güvercinler, masa, sandalye, anne, baba," gibi pek çok sözcük cins adıdır.
- "Hayat Ne Tatlı" metninde ilahi bakış açılı(hakim) anlatıcı ve gözlemci bakış açılı anlatıcı bir arada kullanılmıştır..Bu metinde anlatıcın olayla ilgisi yoktur."Binlerce Güvercin" metninde olayın anlatıcısı metnin baş kahramanıdır, olay ve olay dizisiyle doğrudan ilgilidir."Fatih-Harbiye" metninde ise ilahi bakış açılı anlatıcı(hakim) anlatıcı vardır.Olay veya olay dizisiyle bir ilgisi yoktur.
- UYARI:"HAYAT NE TATLI" metninde iki bakış açısı beraber kullanılmıştır."Eve dönsem diye düşündü." cümlesinde anlatıcı , olay kahramanının zihnindekileri bilen "ilahi bakış açılı hakim anlatıcıdır.
- 2.etkinlik:
- bebeciği: küçültme
- çocukcağız: acıma
- Anneciğim: sevgi
- kızcağız: acıma
- SAYFA 79
| zaman | Mekan | Kişiler | olay | tema |
1.metin | Nuri Efendi’nin sokağa çıkıp akşam evine dönmesi arasındaki zaman(1 gün) | İstanbul kahve ev | Hafız Nuri Efendi Şükrü Halil kahvede oyun oynayanlar | Nuri Efendinin amaçsızca sokağa çıktıktan sonra yaşadıkları | Hayat güzeldir. |
2.metin | Gece başlayıp ertesi iki güne kadar devam zaman | Ev, yol, köy meydanı | Ömer,Mustafa,Zeki Ömer’in anne ve babası (Nuri) | Ömer’in babasının cebinden 20 lira çalıp suçun teyzesinin oğlu Mustafa’ya kalması | Hırsızlık pişman olunacak sonuçlar doğurur. |
|
|
|
|
|
|
3.metin | Gece,Şinasi ile Faiz Beyin konuştukları kısa zaman dilimi | evin bir odası | Faiz Bey, Şinasi,Fahriye | Faiz Beyin eve gelmeyen kızını merak etmesi | Endişe |
3.ETKİNLİK:
Ø MASALIN OLAY ÖRGÜSÜ
- Bir farenin devenin yularından tutup yola çıkmaları
- Farenin devenin yularını tuttuğu için kibirlenmesi
- Önlerine koca bir ırmağın çıkması
- Farenin ırmaktan geçememesi, korkması ve utanması
- Devenin fareye ders vermesi
- Farenin gerçeği görmesi ve deveye yalvarması
- Devenin, ırmağın derinliğini kontrol etmesi
OLAY ÖRGÜSÜNÜN ŞEMASI:
Ø Masaldaki olay örgüsü metnin temasını ortaya koymak için düzenlenmiş ve aralarında anlam ilişkisi kurulmuştur.
Ø Masalı zaman, mekan ve kahramanları değiştirerek tekrar yazınız.
Ø Masaldaki zaman ve mekan ve kahraman özelliklerinin değiştirmemiz örneğin istediğimiz bir yaşam biçimi,zaman mekan veya insan ilişkileri üzerine kurguladığımızda olağanüstü unsurlar ortadan kalkar.
Ø Olay örgüsü,zaman,mekan , kişi ve anlatıcı metnin temasını ortaya koymak için bütünleşir.Bu ögeler metnin yapı unsurlarıdır ve bir tema etrafında bir araya gelirler.
Ø Olay çevresinde gelişen metinlerde bir ana olay ve buna bağlı olarak gelişen yan olaylar vardır. Ele alınan olayların gelişiminde mantıksal bir sıra izlenir.
Ø Bunlar olmasaydı olaylar gerçekleşmezdi.Çünkü öyküleyici anlatımda olay parçasının oluşumunda olay, kişi, zaman bütünleşir.Olay ; kişiler veya kişi işlevindeki kavram ve diğer varlıklar arasındaki karşılaşma ve çatışma sonucu ortaya çıkar.
SAYFA 80:
5.etkinlik:
"Şehir Mektupları" metnindeki türemiş isim örnekleri:
- çıma-cı: ek bilgi:gemilerin iskeleye yanaşmaları sırasında halatları iskeleye veren gemi personeli
- dile-k-çe , yaka-cık , ağır-lık-ı, su-cu, zeytin-lik
UYARI: Metinde türemiş başka sözcük türleri de var; ama sizden isim istendiğini unutmayınız.
Ø Kelime türetme yöntemi dilimizin yapısına göre sondan eklemeli bir dil olduğunu gösterir.
Ø Metindeki birleşik kelimeler:
Sarı+yer , Beyler+beyi , Kayış+dağı Taş+delen ,Göz+tepe ; Kara+kulak ,Bakır+köy
Birleşik isimler kendi anlamları dışındaki kavram veya varlıkları karşılayarak kelimeler arasında anlam ilişkisi kurulmasını ve ifadeye yeni anlamlar kazandırılmasını sağlar.
Ø Metindeki cins adlar: hamallar, su, depo, levha, can, yüz,ateş, kan,baş, huy…
Özel isimler: Sarıyer, Beylerbeyi, Pazarbaşı, Monitör, Oryantal Göztepe,Karakulak…
Bu cins ve özel adlar, metindeki varlık ve kavramları tanımamızı sağlar.
6.etkinlik:
- Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine çıkması
- Ordunun saatlerce Kocaeli'nin bağ ve bahçelerinden geçmesi
- Yavuz'un askerlerin elma koparmasından endişe etmesi
- Yavuz'un emir verip askerlerin heybesini aratması
- Hiçbir askerde elma bulunmaması
- Tek bir elma bulunmuş olsa bile Yavuz'un seferden vazgeçmeyi düşünmesi
- SAYFA 81:
- Ø Okurlara seslenilmektedir. Her iki metinde de görüldüğü üzere okuyucuya ders verme amacı güdülmekte, toplumda kişilerin eksik görülen ahlaki davranışlarını tamamlamalarına yardımcı olmaya çalışılmaktadır.
Metinde geçen olay,zaman ve mekanın neler olacağını yazar kendisi kurgulamış ve bunları olay örgüsü haline getirerek anlatmıştır | MASAL | TARİH |
ü |
| |
Yazar; var olan bir olayı zamanı ve mekanı bir olay zinciri halinde anlatmıştır.www.edebiyatfatihi.blogspot.com
|
| ü |
7.ETKİNLİK:
Ø Bknz:sayfa 76 3.soru
Ø Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8.ETKİNLİK:Bu etkinliği hayal gücünüzle yapınız.
9.ETKİNLİK:
Ø İlk metinde somut ifadeler ağrılıkta 2.metinde ise soyut ifadeler…
1.metin
SOMUT | Duyu organlarımızla algılayabildiğimiz (somut) varlıklar yoğun bir şekilde kullanılmıştır. | Salata, turp, jambon, turşu, sos, ekmek, tabak, ressam, boya, insan, göz, elma, kayısı, erik, şekil, çiçek, dil, kamçı, hıyar, şeker, hindi, but, reçel, bezelye, pilaki, omlet, ıspanak, ciğer, yahni, yemek, tabak. |
2.metin
SOYUT | Duyu organlarımızla algılayamadığımız(soyut ) kavramlar yoğun bir şekilde kullanılmıştır. | Kalp, sevinç, keder, vefasızlık, ölüm, felaket, acı, ayrılık, gurbet, hasret, sıkıntı, refah, his. |
Ø Soyut ya da somut kelimelerin fazlaca kullanılması ifadenin somut ya da somut olmasını etkiler.
SAYFA 82:
Ø Metnin olay örgüsü:
§ Metinde olay Aytepe’deki siperde Yahya Çavuş’un düşman tarafından giderek kıstırıldıklarını anlamasıyla başlıyor.Daha sonra ise olay örgüsü:
§ Siperdeki askerlerin çoğunun şehit edilmesi
§ Direnecek güçlerinin kalmaması
§ Düşmanın siperi ele geçirmesi
§ Yahya Çavuş’un diğer askerlere Harapkale’ye çekileceklerini söylemesi
§ Tekirdağlı Sadık’ın diğer asker arkadaşlarını çekilmek için uyarması
§ Tekirdağlı Sadık’ın birçok arkadaşının şehit düşmesi
Ø Düşmanın sipere giderek yaklaşması ve direnecek güçlerinin kalmaması sebep
Siperi terk edip geri çekilmeye başlamaları sonuçtur.
Ø Metindeki olay örgüsü “Çanakkale Savaşı” teması etrafında anlamlı ve mantıksal bir sıra izlenerek kurgulanmıştır.
SAYFA 83:
Ø İsimler cümlede farklı kelime türü olarak kullanılabilir.Kelimeler cümlede bulunduğu yere göre anlam ve görev üstlenir.Örneğin:
Metinde “Oğuz amcanın sol elinin serçe parmağına bir mermi çarptı.” Cümlesinde “sol” kelimesi “sıfat” olarak kullanılmıştır.
“Eğilerek siperin içinde hızla yürüdü.” cümlesinde “hız” kelimesi “la” ekini alarak zarf görevinde kullanılmıştır.
Benzer örnek cümleler:
İLERİ: Biraz ileri git (zarf)
İleriden sağa dönmelisin.(isim görevinde)
İleri düzeyde İngilizce biliyordu.(sıfat)
SABAH: Sabah ezanı okunurken yola çıktılar. (isim)
Sabah evden aceleyle çıktı. (zarf)
YALNIZ: Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.(isim)
Yalnız insanın yalancı arkadaşları, iki yüzlü dostları ve çekip gidecek bir sevgilisi olmaz.(sıfat)
Hayatımda biri yok,yalnız , birinde hayatım var.(bağlaç )
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar sizin kadar yalnızım.(zarf)
11.ETKİNLİK:
Ø Öyküde bir durumdan başka bir duruma geçilirken kişi, zaman ve mekan değişir ve bu da anlatım farklılığına sebep olur , farklı durumların anlatılmasına olanak sağlar.
Ø Olayın gerçekleştiği zaman ile hikayenin anlatılma zamanı aynı değildir,çünkü hikayede olay örgüsü yaşanmış veya yaşanılabilir olayların üzerine kurgulanır.
12.ETKİNLİK: http://www.edebiyatfatihi.blogspot.com/
Birleşik ismin oluşum şekli | Birleşik isim örneği |
İsim tamlaması | Aslanağzı, devetabanı, denizaltı |
Sıfat tamlaması | Akdeniz, Karadeniz, Tekirdağ, açıkgöz |
Bir isimle bir fiilin birleşmesi | Vatansever,gecekondu,mirasyedi |
İki fiilin birleşmesi | Dedikodu,çekyat,biçerdöver, |
Ø Sınıfa getirdiğiniz metinlerdeki özel isim,cins isim, tekil isim, çoğul ve topluluk isimlerinin altını renkli kalemle çiziniz.
Ø Bu soruyla ilgili ek bilgi TIKLAYINIZ
SAYFA 84:
Şiirdeki öyküleyici anlatım unsurlarını bulunuz.
CEVAP:
| Anlatıcı | Zaman | Mekân | Kişi |
Han Duvarları | 1.şahıs | - geçmiş zaman - şimdiki zaman | - yollar - han | Şair |
SAYFA 85:
Aşağıdaki metinde geçen isimlerin altını çiziniz.
CEVAP:
Dönüş adlı romanda roman kahramanı Seyyit YILMAZ, kişiliğiyle ön plana çıkmıştır. Erzincan'ın Kemah ilçesinden İstanbul'a göç eden ve Narin Tekstilde, biraz da araya adam koyarak güç bela gece bekçiliği işini bulan Seyyit YILMAZ, aslında Türk insanının tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişinde yaşadığı bütün gelgitleri yansıtmaktadır.
Metindeki özel isimleri uygun başlıkların karşısına yazınız.
CEVAP:
Sosyal statü adları: Türk
Kişi adları : Seyyit YILMAZ
Coğrafya adları : Erzincan, Kemah, İstanbul
Kurum-kuruluş adları: Narin Tekstil
Eser adları : Dönüş
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME:
A. Aşağıdaki yargıları doğru-yanlış (D/Y) şeklinde değerlendiriniz
(D) Olaylar tema çerçevesinde meydana gelir.
(D) Cins isimler bazen özel isim olarak kullanılabilir.
(Y) Öyküleyici anlatımda kişi öğesi insan dışındaki varlıklardan olamaz.
(Y) Psikolojik tasvirlerde genellikle somut isimler kullanılır.
(D) Öyküleyici anlatımda zaman, mekân, kişi ve olay olmak üzere dört unsur vardır.
(D) Varlıkların sayısının birden fazla olduğunu (- ler/lar) ekini kullanmadan da ifade edebiliriz.
(D) üçüncü şahıs anlatımda anlatıcı olayı dışarıdan gözlemleyen birisidir.
(Y) "Güneş, balçıkla sıvanmaz." atasözünde "-çık" eki kelimeye küçültme anlamı katmıştır.
(Y) Hâkim bakış açısında, anlatıcı olayın içerisinde bir kahramandır.
(Y) Oykülemede olay her zaman kronolojik olarak ilerler.
(Y) Öyküleyici anlatım, "öğretici metin" ve "sanat metinleri"nde kullanılır.
(Y) Topluluk isimlerinin çoğulu yapılamaz.
B. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun şekilde doldurunuz.
v Olay zinciri ile olay örgüsü arasındaki fark: Olay örgüsü, kurmaca metinlerde; olay zinciri ise, kurmaca olmayan metinlerde vardır.
v Beş duyu organımızla algılayamadığımız varlıkların isimleri soyut isimdir.
v Özel isimlere gelen "-ler, -lar" eki kelimeye topluluk, aile, millet anlamı katarsa bitişik yazılır.
2. Solgun yüzünde kaygı taşır her geçen
I II
Hep saz benizlidir, bu yıl eylül çocukları
III IV V
Yukarıdaki dizelerde numaralandırılmış sözcüklerden hangisi isim görevinde değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
(Not: Bu soru kitapta dizgi hatasıyla çıkmıştır. Altı çizilmesi gereken kelimeler ve numaralar birbiriyle karışmıştır. Düzeltilmiş şekli yukarıdaki gibidir. Aksi takdirde sorunun iptal edilmesi gerekir.
3. "Somut bir isim anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir."
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde böyle bir özellik vardır?
A) Sabahın erken saatlerinde balık avlamaya gittiler.
B) Bütün ağaçlar bahar aylarında güzelleşir.
C) Batı Anadolu'nun bu küçük kasabası oldukça şirindir.
D) Adam akşama kadar çalıştı, hâlâ yorulmadı.
E) Dün akşam, ağzındaki baklayı nihayet çıkardı.
4. Sofraya hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp yan oturarak yaklaşırdık. Sofra örtüsünü dizlerimizin üzerine çekerdik. Babam bağdaş kurarak baş köşede otururdu. Beni sağına, kız kardeşimi de soluna alırdı. Karşısında annem otururdu. Babam, yemeğe başlamadan içimizden biri yanılıp da yemeğe uzanacak olursa hiç acımadan kaşığının tersini, uzanan elin sırtına indirirdi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?
A) Betimleme - öyküleme
B) Öyküleme - örnek verme
C) Betimleme - açıklama
D) Açıklama - öyküleme
E) Açıklama - örnek verme
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somut bir isim mecaz anlama gelerek soyut an
lam kazanmıştır?
A) Saçların beyazlayınca anlarsın gençliğinin kıymetini.
B) Çok yorgun ve hasta olduğundan dünkü davete katılmadı.
C) Kuraklıkta ağaçların bile yaprakları kavrulmuş, kararmıştı.
D) Onun kafasında ne tilkiler dolaştığını sen asla tahmin edemezsin.
E) Çok kitap okuyunca aklım karışıyor zihnim yoruluyor.
6. Çalışmalarımız sonuç verdi. Meler mi oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, an kovanları gibi uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren arılar yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme
7. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi farklı yolla oluşturulmuş bir birleşik isimdir?
A) Dağlardan her yaz kuşüzümü toplardık.
B) Akşam olunca gökyüzünü sığırcıklar kaplardı.
C) Eskiden ebegümeci ilaç yapımında kullanılırmış.
D) Bu şirin derede alabalıktan bol bir şey yok.
E) Geceleri ateşböceği yakalamaya bayılırdık.
8. Kapıyı arkasından çekince açılan boşluğu doldurarak içeriye doğru yürüdü kar. Tüm bedeni birden kuşatarak... Sabaha değin sürüp doldurmuştu evin duldada kalan önünü. Kapının yarı boyuna çıkmıştı çığ. Rüzgâr köşe bucak dolaştı evi bir anda. Hemen çocukların yataklarına giderek iyice bastırdı yorganı, başlarına değin çekerek. Sonra da küreği aldı, içeriye doğru göçen karları attı, ardından ahırın yolunu açmaya koyuldu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basamaktadır?
A) Öyküleme B) Tanımlama C) Açıklama
D) Tanık gösterme E) Karşılaştırma
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somut isim kullanılmamıştır?
A) Hepimiz şaşkın şaşkın, kıyıya yanaşmaya çalışıyorduk.
B) Kürek çeken arkadaşlarımın yüzleri sıcaktan kıpkırmızı olmuştu.
C)Dibinde beyaz taşların parıldadığı bir koya yaklaştığımızı gördüm.
D) Yukarıda küçük, tahta bir kulübe vardı.
E) Zihnimde güzel hayaller canlandı birden.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde çoğul isim kullanılmamıştır?
A) Yolumuz bir gün onlara da uğrayacak.
B) Yıllar birer hüzün kırışığı bırakıyor yüzlerde, gönüllerde...
C) Dalgalar temiz sahillere hasret kalmıştı.
D) Sizleri olaylara karışmamanız için uyarmıştım.
E) Bu güzel insanlar niçin uzaklaşıyordu buralardan,
11. Aşağıdaki cümlelerden hangisi tamamıyla isim olan sözcüklerden oluşmuştur?
A) Su kenarları, duvar dipleri çocukların eğlence yerleriydi.
B) Bu sokaklar onun çocukluğunun geçtiği yerlerdi.
C) Önüne çıkan fırsatları dikkatle değerlendirerek bugüne geldi.
D) Bu çocuklar birer altındır, bunu zamanla siz de anlayacaksınız.
E) O. çok eski bir aile dostumuzun yakın akrabasıydı.
12. Korkmadım, korkmuyorum ölümden. Siz çiçek getirin, yalnız çiçek getirin. Bu dizelerde kaç tane isim kullanılmıştır?
A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5
13. Ekmeği bol eyledik / Acıyı bal eyledik I II
Sıratı yol eyledik / Geldik bugüne
III IV V
Yukarıdaki numaralandırılmış sözcüklerden hangisi isim değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. "Soğuk, kelebek, rüya, heyet"
Aşağıdakilerden hangisi bu kelimelerin hepsi için söylenebilir?
A) Somut B) Tekil C) Cins D) Basit E) Soyut
ZAMBAK 10.SINIF DİL VE ANLATIM KİTABI SAYFA 88-105 ARASI CEVAPLARI
BU ÜNİTE CEVAPLARI İÇİN ZAMBAK 10.SINIF DİL VE ANLATIM DERS KİTABI YAZARI SAYIN KADİR ERDAL BEYEFENDİYE TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİRİZ...
B:BETİMLEYİCİ ANLATIM:(TASVİR ETME) SIFAT(ÖN AD)
HAZIRLIK:
Hazırlık sorularını kendi bakış açınıza göre değerlendiriniz.
SAYFA 89:
Ø Bu metindeki altı çizili kelimelerin işlevi; isimleri nitelemek, yani isimlerin durumunu, rengini, biçimini göstermek veya onları çeşitli yönlerden belirtmektir.
Ø Altı çizili kelimeleri çıkardığınızda metnin anlamında elbette ki bir daralma olmaktadır. Çünkü sıfatlar tek başına anlamlı kelimelerdir ve bulundukları yerlerde de bir anlam taşırlar.
SAYFA 90:
METİN İNCELEME:
1)Metinden alınmış aşağıdaki bölümlerde sokak çocuğu (Sermed) betimlenmektedir.
Şakaklarından, ensesinden sarkan düz, parlak, koyu siyah saçlar altında sarı, süzgün, küçük yüzüne: genişlememiş kemikleri üstünde donuk esmer rengiyle zayıf izdüşümleri görülen kaslarına; yırtık gömleğiyle paçaları parçalanmış pantolonunun içinde ince bir değnek gibi du¬ran narin vücuduna bakılsa belki daha küçük zannedilirdi. Fakat ince yay gibi kaşlarının altında daima uyanık bir zekâ parlaklığıyla gülümser, bütün sokak çocuklarında vaktinden önce ortaya çıkan hayat tecrübesi ile görmekte, anlamakta düşünce gücünü gösterir gözleri, belki on iki yaşından daha büyük ola¬bileceğini zannettirirdi.
Bütün sokaklar onundur; bu büyük şehir onun için bitmez tükenmez koridorlardan, hollerden, avlulardan meydana gelen geniş bir evdir; onun içinde istediği gibi -ellerini içi yırtılmış ceplerine sokarak daima kesilmeye muhtaç saçlarının tepesinde ıslana ıslana bozul¬muş püskülsüz fesiyle, çorapsız ayaklarına daima büyük gelen yırtık potinleriyle- bu geniş evin dehlizle¬rinde, avlularında, sofalarında dişlerinin arasından ıslık çalarak rüzgârların önüne düşer; bir öz güvenle etrafı seyrederek gezerdi!..
Ø 2)Sokak çocuğu Sermed’in ve yaşadığı sokakların ayırıcı özellikleri verilmiştir.
Ø 3)Yazar, hikâyede geçen sokak çocuğunu genellikle insanlardan ayrılan, farklı yönleriyle betimlemiştir. Mesela; “zayıf izdüşümleri görülen kaslar”, “paçaları parçalanmış pantolonunun içinde ince bir değnek gibi duran narin vücut” ve “ince yay gibi kaşlar” betimlemeleri, yazarın sokak çocuğu için yapmış olduğu özel betimlemelerdir.
Ø 4)Yazar, insanların ve diğer varlıkların ayırıcı özelliklerini sıralarken gözlem gücünden, sıfatlardan ve benzetmelerden yararlanmıştır. Bu kelimeler, isimleri niteleme ve belirtme özellikleri taşımaktadır.
Ø 5) Olaylar anlatılmadan önce hikâyede geçen kişi ve mekânların tanıtılması, okuyucunun olayları gözünün önünde canlandırmasına yardımcı olmakta, okuyucunun olay, mekân ve kişi arasındaki irtibatı sağlamasını kolaylaştırmaktadır.
Ø 6) Gözlem özellikleri:
v Gözlem, "iç gözlem' ve "dış gözlem" olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.
v Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak değerlendirme yapılmalıdır.
v Gözlem, sadece gözle yap¬ılmaz; akıl, hayaller ve diğer duyu organları da gözlem yapmada önemlidir.
v Gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi geliştirme yollarının kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem "bakma" değil "inceleme"dir. Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye sahip olmalıdır.
v Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde gözlemden yararlanılır.
v Gözlem sonucunda görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
v Yazar, gözlem sonucunda dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vasıtasıyla okura sunar. Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.
SAYFA 91:
7. Evet. Yazarın sıfatlar (nitelik, şekil, durum bildiren kelimeler), ayırt edici özellikler ve benzetmeler kullanarak yapmış olduğu gözlemler neticesinde Monsieur Grandet'yi hayalimizde canlandırabiliriz.
8. Sizce Balzac bu karakteri güzel canlandırmış mıdır? Düşüncelerinizi sınıfla paylaşınız.
9.
Monsieur Grandet'nin ruhsal özelliklerinin ve karakterinin betimlendiği bölümler:
Grandet'nin davranışları açık ve yalındı. Söyleyecek az şeyi vardı. Genellikle düşüncelerini kısa cüm-lelerle açıklar, alçak sesle söylerdi. Devrim zamanından yani bir yerde halkın adamı olarak görülmeye başlandıktan beri, hazret uzunca bir konuşma yapmak ya da bir tartışmaya katılmak zorunda kaldı mı yorgun bir havayla kekeliyordu. Bu kekeleme, ne dediğinin belirsizliği, düşüncesini boğduğu sözcükle-rin akışı, mantıki bir kanıt üretmedeki çarpıcı beceriksizliği hep eğitimin yetersizliğine veriliyordu. … Monsieur Grandet'nin topu topu dört cümleciği vardı, üstelik bunlar cebir formülleri gibi her durumda kullanılır, günlük hayatta ve iş hayatında karşılaşılan her sorunu çözerlerdi. "Bilmiyorum." "Yapamam." "Bunun¬la ilgili bir şey yapmayı düşünmüyorum." "Bakalım." Hiçbir zaman açıkça "Evet." "Hayır." sözcüklerini söylemez ve yazılı hiçbir şey vermezdi. Eli çenesinde sesini çıkarmadan dinler, kendisiyle konuşulduğu zaman öbür eli dirseğinin altında, tartışılan iş her ne ise bir kere bu konuda görüşü belirlendi mi, asla onu açıklamazdı. Hasmı konuşmayı üst perdeden bir tavırla yürüttükten sonra artık onu avucuna aldı¬ğını düşünerek bu kez kendisi Grandet'ye kararının ne olduğunu sorunca beriki oldukça sakin "Karım¬la konuşmadan hiçbir şeye karar veremem." derdi. Bütünüyle emir kulu durumuna indirgediği karısı iş¬lerinde de en elverişli perdeydi.
Hiçbir ziyarette bulunmaz, evinden başka yerde yemek yemez ne konuk ne de ev sahibi olmak ister¬di. Gelişlerinde gidişlerinde öyle belli belirsiz ve sessizdi ki sanki kas enerjisini de tutumluca kullanma¬ya çalışıyordu. Sahipliğe olan saygısının derinliğinden ötürü başkasına ait bir şeye dokunmamaya, ye¬rinden oynatmamaya özen gösterirdi. Gene de alçak sesine, dikkatli ve içinden pazarlıklı davranışlarına karşın, konuşması ve alışkanlıkları, özellikle evindeyken yani başka yerlerdekinden daha az denetim al-tındayken, tam bir fıçıcı gibiydi.
…
Yüzünden, tehlikeli bir kurnazlık, hesaplı bir doğruluk, gün be gün, duy¬gularını para biriktirmek ve dünyada kendisine bir şey ifade eden tek varlık olan kızı, tek varisi Eugenie üzerinde yoğunlaştıran bir adamın bencilliği okunuyordu. Hâlinde, davranışında, duruşunda, tavrında, kendisiyle ilgili her şeyde; giriştiği hiçbir işten başarısız çıkmayan birinin kendine güveni vardı. Görünür¬de uysal ve yumuşak konuşan biriydi ama Monsieur Grandet'nin demir gibi bir ruh yapısı vardı.
Her zaman aynı modaya göre giyinirdi. Onu bugün görmek 1791 'de görmek gibiydi. …
10) Monsieur Grandet'nin fiziki özelliklerinin betimlendiği bölümler:
…
Fizik olarak Grandet, kısaca boylu, tıknaz, dört köşe biriydi, bacakları kalın, dizleri ağaç gövdeleri gi¬bi güçlü, omuzlarıysa genişti. Yuvarlak, güneş yanığı, çiçek bozuğu bir yüzü vardı. Çenesi düz, dudak¬ları kıvrıntısız, dişleri de beyazdı. Gözlerinin durgun, ölü gibi bakışı kabaca kertenkele bakışı denilen tür-dendi. Derin çizgili alnı, yüzden insan doğasını keşfeden bir uzman için hiç de anlamsız sayılmayacak biçimde çıkıntılıydı. Sarımsı saçları artık kırlaşmaktaydı. Monsieur Grandet hakkında şaka yapmanın ne ciddi bir sorun olduğunun farkına varmamış birtakım gençlere göre de bu saçlar altın ve gümüş gibiy¬di. Burnunun ucu kalındı ve üzerinde damarlı bir yumru vardı, her nedense halk arasında bu yumrunun kötülük dolu olduğu söylenirdi.
…
Hantal pabuç¬larının deri bağları vardı. Yaz-kış kalın yün çoraplar, gümüş tokalı kaba, kestane rengi çuha pantolon, kadife çizgili ve boğazına kadar düğmeli, uzun, bol kestane rengi bir ceket, bir kuaker şapkası giyer ve siyah bir boyun bağı takardı. Eldivenleri bir jandarmanın kullanacağı kadar sağlamdı.
11) Betimlemenin özellikleri:
§ Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin duyu organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya, onları sözcükler aracılığıyla resimlendirmeye “betimleme” denir.
§ Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir anlatım vardır. Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı izlenimler belirli bir plana göre okura aktarılır.
§ İnsan betimlemesine portre denir.
§ Kişi betimlemesi fiziki özelliklere göre yapılıyorsa buna “fiziki (dışsal) portre”; kişisel özelliklere göre yapılıyorsa buna “ruhsal (içsel) portre” denir.
§ Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, şiir gibi türlerde kullanılır.
§ Kelimelerin daha çok yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.
§ Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Sanatsal Betimleme:
• İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
• Gözlem gücünden yararlanılır.
• Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
• Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
• Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
• Amaç sanat yapmaktır.
b. Açıklayıcı Betimleme:
• Bilgi vermek amacıyla yazılır.
• Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
• Ayrıntılar objektif olarak verilir.
• Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
• Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
• Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
SAYFA 92:
12. Metinden bu haliyle neler anladığınızı belirtiniz.
13.Metin bu haliyle tekrar okunduğunda daha anlamlı olmaktadır: Taşkent'te sıcak bir öğle sonu millî kızların kucak kucak sunduğu çiçekler arasında ve çiçek demetleri gibi Özbek kıyafetleri içinde uçağa bindik. Hava açık, yolculuk son derece rahat. Üzerinde uçtuğumuz arazi alabildiğine değişik manzaralı. Yer yer sulama kanalları görülüyor. Uçsuz bucaksız tarlalar görülüyor. Renk renk bahçeler görülüyor. Zaman zaman kasabaların ve köylerin üzerinden geçiyoruz. Sonra çöl başlıyor. Kırış kırış çöl. Küme küme kum tepecikleri, kıvrım kıvrım gölgeler meydana getiriyor. Yeşil yeşil ve çizgi çizgi düzlükler altımızdan âdeta geriye kayıyor. Tepecikler, tepeciklerin üstüne binmiş... Renkler, renklerin içine girmiş. Mor, morumtrak; kırmızı, kırmızımtrak renkler. Sarılı yeşilli ve aşı boyası rengi gölgeler. Ne şehir ne köy ne de medeniyete ait en ufak bir belirti var. Saatlerce uçuyoruz ve nihayet Bakü üzerindeyiz.Yol boyu coşkun halk. Kadınlı erkekli, gençli ihtiyarlı, on binlerce insan yollara dökülmüş. Ağlayanlar var, yer yer alkışlayanlar var mahzun mahzun, çekingen çekingen duranlar var.
14. Bu kelimeler, sıfatların özelliklerini göstermektedir. Sıfatlar, isimleri niteler veya onları çeşitli yönlerden (sayı, işaret, soru ve belirsizlik) belirtir.
15. Bu sıfatlardan “on binlerce”, “bir” ve “üzerinde uçtuğumuz” kelimelerinin dışındaki tüm sıfatlar “nasıl” sorusunun karşılığıdır. Bunlar, metne anlam bütünlüğü ve zenginliği kazandırmaktadır.
1.ETKİNLİK:
Ø Fahim Bey’in fiziksel özellikleri:
- Temiz giyimli olması
- Esvaplarının, yüzünün kehrüba sarısına yaraşan sarımtırak renklerin birinde olması
- Üstünde daima saz rengi, hardal rengi, bal rengi, kaz sarısı, devetüyu, kavuniçi, kestane, krem, bej, turuncu renklerde veya bun¬ları andıran bir renkte bir esvabının, pelerininin, pardösüsünün yahut paltosunun olması
- Giydiği sarı renkli şeylere akraba olan kehrüba gibi sararmış bir benzinin olması
- Dudaklarını uçlarına kadar kaplayan kesik, sert bıyıklarının zaman ile gayet temiz bir beyaza bürünmüş olması
Fahim Bey’in ruhsal özellikleri:
- Her zaman ciddi olmakla beraber sevimli ve gösterişsiz olması
- Kalbinin iyiliğine şa¬hadet ediyor gibi bir yüzünün olması
- Hep iyiye çekerek anlattığı şeylerde, sesinin hakikatleri örtmek isteyen bir perdeden duyulması
- Yaşlılar, tecrübeleri arttıkça, her şeyin abes olduğunu göre anlaya artık büyük bir laubaliliğe düştükleri ve sözlerinin arasında en açık saçık kelimeleri bile kullanmaktan çekinmedikleri hâlde ihtiyarların bu bozgun hâlinin ona sirayet etmemiş olması
- Muntazam, teşrifatlı, nezaketli olması
- Sözleriyle herkese iltifat ve ati¬ye itimat etmesi
- Memleketin geçirdiği çeşitli günlerinde hep, akıntıya karşı emniyetle kürek çeker gibi vakarlı, mütevekkil olması
- Dudaklarında ve sözlerinde bir sükûn ve şefkat olması
- Yüzünde bir asalet olması
2.ETKİNLİK:
Ø Evet. Davranışlardan yola çıkarak bir insanın psikolojik durumunu anlatmak da bir betimleme sayılabilir. Çünkü insanın fiziksel durumu ve davranışları aslında onun ruhi özelliklerinin bir yansımasıdır. Yani iç dışın aynasıdır. Söz konusu psikolojik durumların anlatılması da yine yapılan gözlemler sonucu nitelik bildiren kelimeler, yani sıfatlar sayesinde olacaktır. Bunun sonucunda da ruhi betimleme ortaya çıkacaktır.
SAYFA 93:
3.ETKİNLİK:
Basit sıfatlar | Türemiş sıfatlar | Birleşik sıfatlar |
Samimi, mor, bir, genç, ufak, yeşil, kırmızı, millî, sıcak
| Morumtrak, uçtuğumuz, sarılı, yeşilli, kırmızımtrak, coşkun, mavimsi, değişik
| Aşı boyası rengi, kıvrım kıvrım, renk renk, tıklım tıklım, on binlerce, yeşil yeşil, kadınlı erkekli, çizgi çizgi, uçsuz bucaksız, gençli ihtiyarlı, küme küme, çiçek demetleri gibi, kırış kırış |
4.ETKİNLİK:
Ø “aç”, “çe¬kingen” ve “ürkek” kelimeleri, ekeylem (ekfiil) alarak cümlede yüklem olmuştur. Yani bu kelimeler, “halk” isminin anlam olarak sıfatlığını kesinlikle sürdürmekte; ancak şekil olarak “halk” ismin önünde olmadığı için alışageldiğimiz bir sıfat olarak değerlendirilmemektedir.
Ø “mavimsi” kelimesinin aldığı “-msi” eki, “küçültme” ekidir. Bu ek, “mavi” sıfatına “-e yakın” anlamı katarak, “mavi” sıfatının anlamında bir küçültme, yani daraltma yapmıştır.
Ø “Mavimtrak”, “kırmızımtrak”
5.ETKİNLİK:
SAYFA 94:
Ø Öznel benzetmeler, alışılmış ve alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla sanatsal betimlemeler yapılmıştır. Yazar, bu betimlemelerle sanat yapmayı, okuyucuya estetik zevk vermeyi amaçlamıştır.
Ø Okuyucuya bilgi vermek.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metin daha sanatsal ve edebîdir. Çünkü metinde sanatsal betimlemeler var.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin daha gerçekçidir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Çünkü metinde açıklayıcı betimlemeler yapılmış, verilen bilgiler ise nesnel gerçeklere dayanmaktadır.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metindeki betimlemeler; soyut, öznel ve sanatsaldır. “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde geçen betimlemeler ise somut, nesnel, öğretici, açıklayıcı ve bilimseldir.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metin, gerçeği bir fotoğraf gerçekliğiyle vermektedir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin, daha nesnel ve somut özellik taşımaktadır. Çünkü bu metin öğretici bir metindir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde yazar kişisel görüş ve düşüncelerine yer vermemiştir.
Ø Sanatsal ve açıklayıcı olmak üzere iki tür betimleme vardır:
Sanatsal Betimleme:
Roman, hikâye, hatıra, gezi yazısı, masal, fabl gibi metinlerde kullanılır.
Gözlem gücünden yararlanılır.
Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.
Ø Açıklayıcı Betimleme:
Makale, deneme, eleştiri, mülakat, fıkra, söyleşi gibi metinlerde kullanılır.
Bilgi vermek amacıyla yazılır.
Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar objektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
6.ETKİNLİK:
Ø Yukarıdaki açıklama ve metin inceleme sorularına verdiğiniz cevaplara göre açıklayıcı ve sanatsal betimlemenin özelliklerini belirleyip bunları verilen kavram haritasına yazınız.
5.etkinliğin son sorusuna verilen cevapta açıklayıcı ve sanatsal betimlemenin özellikleri maddeler halinde verilmiştir.
9.etkinlik
Aşağıdaki paragraflarda betimleme yapılırken hangi duyulardan yararlanıldığını bulunuz. Her duyuyla ilgili cümlenin altını farklı renkte bir kalemle çiziniz. Bulduğunuz cümlelere göre aşağıdaki tabloyu doldurunuz.
v Bayram ziyaretleri sırasında Bağdat Caddesi’nden geçerken Caddebostan civarındaki bir pizzacının vitrininde şu yazıyı gördüm: Free Delivery. Ne demek? Ücretsiz teslim. Birden tepem attı. Be adam dedim, seni doğuran hatun, ninnini İngilizce mi söyledi? Karacaahmet’i geçip Bağlarbaşı’na geliyoruz. Sağda kocaman bir yazı: Academic Hospital. Sözüm ona bir Türk hastanesi! Yabancıların kurduğu Amerikan, Fransız, Alman, İtalyan hastanelerinin adının dahi önce Türkçe sonra kendi dillerinde yazılı olduğu bir ülkede.
v Işıklar çakıyor, hemen ardından, uzaklar gök gürültüleriyle inliyor. Şimşekler yeniden çakıyor, bu kez daha yakından. Yağmur başlıyor, yer gök inliyor. Yankılar çok güçlü, bütün doğa kükrüyor. Geceyle başa çıkabilmek için çare kalmamış gibi. Durmadan şimşekler, gök gürültüleri, sağanak...
v Bir küçük koyun, apartmanların yukarısında otlamakta, ufak bir kır kahvesinin masaları üstünde karıncalar geziniyor. Sinekler kahve fincanının etrafına konuyorlar. Çok uzaklardan bir uçak geçiyor. Kır kahvesinin masalarından birinde oturmuş, kahveci çırağının yarısını dökerek getirdiği orta kahvemi yudumluyorum. Kahvenin asmalarının tırmandığı leylak ağacından yer yer ferahlatıcı, yer yer saçlarımı dağıtan leylak esintileri geliyor, saçlarımı dağıtıyor.
v Sabahtan beri yollar benim arkadaşım. Çocukluğumun yurduna varabilmenin coşkusu sinmiş adımlarıma. Bu yüzden attığım her adım bir sonrakinin habercisi gibi. Ağaç diplerine dökülmüş pür kurularına bastıkça pür örgüsü çıtırdıyor. Çocukluğumun birazı da çıtırtıların içinde... Dağlarda sessiz, yüksek sis bulutları uçuyor hızla. Koyaklar pırıltılı, sular lekesiz, bulutlar anılarımı karıştırıyor.
| Görme | Duyma | Koklama | Tatma | Dokunma |
1. Paragraf | X | X |
|
|
|
2. Paragraf | X | X |
|
|
|
3. Paragraf | X |
| X | X | X |
4. Paragraf | X | X |
|
| X |
SAYFA 96:
10.etkinlik
| VAR | YOK |
Görme ile ilgili ayrıntılar | X |
|
Duyma ile ilgili ayrıntılar | X |
|
İşitme ile ilgili ayrıntılar | X |
|
Koklama ile ilgili ayrıntılar |
| X |
Dokunma ile ilgili ayrıntılar |
| X |
Hatırda kalmış olayları hatırlama | X |
|
Hatırda kalmış varlıkları hatırlama | X |
|
Hayal gücünden yararlanma | X |
|
“Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı” adlı metinde geçen deyim ve ad aktarmalarını gösteriniz.
CEVAP:
- Işıklarla yıkanan tapınak gölgeleri
- Zarif yelkenliler
- Güneş, ışıklarını hiç esirgemeden
- Yaşlı dünya
- Dünyanın yüzü
- Suyun karnı
- Nil'in merhametsiz koynu
Okuduğunuz ve dinlediğiniz betimleme örneklerinde kullanılan deyim ve ad aktarmalarının özelliklerini sınıfça tespit ediniz.
CEVAP:
Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel):
Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük yerine kullanılmasına ad aktarması (mecaz-ı mürsel) denir.
İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır.
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl.” dizesinde parça-bütün ilgisi kurulmuştur; çünkü dalgalanacak olan bayraktır. Hilalse onun parçasıdır. Bu durumda parça verilmiş; ama bütün kastedilmiştir.
“Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.” cümlesinde neden - sonuç ilgisi kurulmuştur; çünkü yağmur bereketin nedenidir. Sonuç verilmiş; ama neden kastedilmiştir.
“Ayağını çıkarmadan girebilirsin.” cümlesinde verilen ayak(iç), kastedilen ayakkabı(dış)dır.
“Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.” cümlesinde verilen Ankara(yer), kastedilen iktidar(yönetim)dır.
“Orhan Veli’yi okur musun?” cümlesinde verilen Orhan Veli, kastedilen onun eserleridir.
Deyim Aktarması (İstiare):
Bir sözcüğün benzetme amacıyla başka bir sözcük yerine kullanılmasına deyim aktarması (istiare) denir. Deyim aktarması dört yolla gerçekleşir:
1. İnsandan Doğaya Aktarma: İnsana ait bir özellik, insan dışındaki bir varlığa aktarılır, yani kişileştirme yapılır.
Örneğin; “Rüzgârın serin eli yüzümü okşadı.” cümlesindeki “el” ve “okşamak” kavramları aslında insana aittir; oysa bu cümlede rüzgâra aktarılmıştır.
“Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.” cümlesindeki “anlatmak” eylemi aslında insana ait bir özelliktir ve bu cümlede tekerleklere aktarılmıştır.
2. Doğadan İnsana Aktarma: Bir doğa varlığına ait özellik, insana aktarılır.
Örneğin; “Bizim çocuk artık olgunlaştı.” cümlesindeki “olgunlaşmak”, aslında meyvelere ait bir özelliktir; oysa bu cümlede insana aktarılmıştır.
“Ali eskisi gibi değil, duruldu.” cümlesindeki “durulmak”, aslında coşkun akan sulara ait bir özelliktir; oysa bu cümlede insana aktarılmıştır.
3. Doğadan Doğaya Aktarma: Bir doğa varlığına ait özelliğin, insan dışında başka bir doğa varlığına aktarılmasıdır.
Örneğin; “Yüce dağların başında, salkım salkım olan bulut.” dizesindeki “salkım”, aslında üzüme ait bir özellikken bu cümlede buluta aktarılmıştır.
“Minik fare kükredi.” cümlesindeki “kükremek”, aslında aslana ait bir özellikken bu cümlede fareye aktarılmıştır.
4. Duyudan Duyuya Aktarma: Beş duyumuzdan birine ait (görme, işitme, tatma, koklama, dokunma) bir kavramın başka bir duyuya aktarılmasıdır.
Örneğin; “Soğuk bakışları hepimizi ürküttü.” cümlesindeki “soğukluk”, aslında dokunma duyusuna ait bir kavramken bu cümlede görme duyusuna aktarılmıştır.
“Tatlı bir ezgi geliyor uzaklardan.” cümlesindeki “tatlı” sıfatı, aslında tatma duyusuna aitken bu cümlede duyma duyusuna aktarılmıştır.
SAYFA 96:
11. etkinlik
Gözlem “iç gözle”' ve “dış gözlem” olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.
Aşağıdaki tabloyu "Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı" ve "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" metinlerinden hareketle doldurunuz.
CEVAP:
İç Gözlem | Dış Gözlem |
Züleyha, Nil'in, şafağın görülebileceği bu en derin noktasında biraz dinlenmek, güneşi karşılamak istedi. Züleyha'nın içi acıdı ve içinden, mahir dalgıçlar da vurgun yer demek ki diye geçirdi. Evimizin bütün ruhu, kederleri ve neşesi orada görünür, her günün hâdiseleri tavana, duvarlara, döşemeye bir leke, bir çizgi, bir buruşuk ve bazen de ancak bizim görebileceğimiz gizli bir işaret ilave eder. Bu sofa canlıdır; bizimle beraber kımıldar, değişir, bizimle beraber dağılır, toplanır, bizimle beraber uyur uyanır; bu sofa aramızda sanki üçüncü bir simadır ve güldüğü, ağladığı bile olur. Her zamanki âdetimle alt kat sofada epeyce durarak hareketsiz etrafıma bakındım.
| Sabaha karşı, incecik bir mekiğe benzeyen kayığıyla Nil'in üzerinde gezintiye çıkmıştı.Bir yere geldiler ki Züleyha kayıkçıya durmasını işaret ettiYan tarafta hafif ve sağlam bir tekne vardıBalıkçılardan en genç ve tecrübesiz olanı, teknenin kenarına yaklaştı ve Züleyha'ya baktı.Ağzından, burnundan ve kulaklarından kanlar boşanmaktaydı.Eşiklerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve sessiz çocukların. ellerinde ekmek kabuğuyla ve çerden çöpten yapılmış oyuncaklarla, ağır ağır. düşünerek ve gülmeden oynadıkları bu evlerin arasında kendi evimi ararım.Bu sofa dört köşedir: Ortada sokak kapısı, iki yanında birer pencere. Pencerenin yanında bir ot minderi. Minderin yanında yemek masası. Masanın yanında iki sandalye. |
SAYFA 98:
10. etkinlik
Metindeki sıfatları bulunuz.
CEVAP:
Bazı, bir, paslanmaya yüz tutmuş, uzun, eski, güzel, çirkin, neşeli, üzgün, bu, yarı aydınlık, tozlu, her, gülümseyen, uzak, birkaç, her, ayrı, gelen, böyle, sandık sandık, o, heyecan verici, yolunu şaşırmış, muzdarip, loş, tozlu, buruk, kaybolan.
Bulduğunuz sıfatlardan hangileri isimleri; işaret, sayı, belgisizlik veya soru yoluyla belirtmiştir? Belirtme sıfatlarını sınıflandırınız.
CEVAP:
İşaret sıfatı: bu, böyle, o
Sayı sıfatı: …
Belgisiz sıfat: bazı, bir, her, birkaç, her
Soru sıfatı: …
Bu çalışmadan hareketle niteleme sıfatlarıyla belirtme sıfatlarının farkını belirtiniz.
CEVAP:
Niteleme sıfatları, isimleri nitelik yönden belirtir; yani isimlerin rengini, durumunu, biçimini, kısaca nasıllığını gösterir. Belirtme sıfatları ise, isimleri işaret, sayı, belgisizlik veya soru yoluyla belirtir.
13. etkinlik
Şiirden varlıkların rengini, durumunu ve biçimini gösteren kelimeleri bulunuz.
CEVAP:
“Yorgun, beyaz, ölgün, titrek, hırçın, yabancı, bekleyen, kimsesiz, katı, solgun, açılan.”
Bu kelimeler hangi sorunun cevabı olabilir? Niçin?
CEVAP:
Bu kelimeler, niteledikleri isimlere sorulan “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Çünkü bu kelimeler; isimlerin rengini, durumunu ve biçimini göstermektedir.
SAYFA 99:
14. etkinlik
Metindeki sıfatları yapılarına göre sınıflandırınız.
Basit | O, bir, çirkin, bu, başka, sakar, her, fukara, kuru, viran, ilk
|
Türemiş | Tahtadan, çinkodan, kurma, dolu, çehresindeki, büyük, olan, akan, ıssız, gelen, yüksek
|
Birleşik | Çalpara, can sıkıcı, her çeşit, her cins, ferman dinlemez, sırma cepkenli, altı aşınmış, bir çift, yenleri kısalmış, bir tek, dizleri çıkık, oyuna sarf edecek, bir dilim, Arnavut kaldırımlı, boz renkli |
SAYFA 100:
18. etkinlik
Aşağıdaki tabloyu inceleyin, boşluklara açıklama ve örneklere uygun cümleler yazınız.
CEVAP:
İşaret Sıfatı | İşaret Zamiri |
Varlıkların yerini işaret yoluyla gösterir. | İşaret yoluyla ismin yerini tutar. |
Tamlama biçimindedir ve isimden önce gelir. | Niteleme görevi yoktur. |
Çekim eki alamaz; alırsa zamire dönüşür. | Çekim eki alabilir ve bu zamirlerden sonra virgül kullanılır. |
Bu adam benim amcamdır. | Bu, benim amcamdır. |
Çocuklar o ağacı sulamışlar. | Çocuklar onu sulamışlar. |
O hikâyeyi bir solukta okumuştum. | O, bir solukta okuduğum bir hikâyeydi. |
Öteki sorulara geçiniz. | Ötekilere geçiniz. |
19. etkinlik
Not ve düzeltme: !!!
Aşağıdaki tablo kitapta yanlış olarak verilmiştir. Düzeltir, özür dileriz.
KARŞILAŞTIRMA | ||
SORU SIFATI | SORU ZARFI | SORU ZAMİRİ |
Soru sözcüğü sıfat tamlaması oluşturur. | Bir soru sözcüğünün soru zarfı sayılabilmesi için o sözcüğün cevabının da zarf olması gerekir. | Bir soru sözcüğünün zamir sayılabilmesi için, cevabının da isim ya da zamir olması gerekir. |
Soru sözcüğü, bir ismi belirtir. | Soru sözcüğü fiili, fiilimsiyi, sıfatı ya da zarfı belirtir. | Soru sözcüğü, ismin yerini tutar. |
İsim çekim eki almaz. | İsim çekim eki almaz. | İsim çekim eki alır. |
NASIL? HANGİ? KAÇ? KAÇINCI? KAÇAR? KAÇTA KAÇ? | NE ZAMAN? NASIL? NE KADAR? NEDEN? (NİÇİN, NE DİYE, NİYE, NE?) | NE? KİM? HANGİSİ? KAÇI? NERE? |
20. etkinlik
Metinde geçen "yeni" kelimesinin aldığı ekin kelimeye nasıl bir anlam kattığını belirtiniz.
CEVAP:
Pekiştirme anlamı katmıştır.
Bu ekle küçültme eklerini kelimeye kattığı anlam bakımından karşılaştırınız. Sonuçları defterinize yazınız.
CEVAP:
Pekiştirme ekleri (-m, -p, -r, -s), kelimeye “pek, çok, fazla, aşırı” gibi anlamlar katar; küçültme ekleri (-msi, -mtrak, -cik, -ce, -cek) ise, kelimenin anlamında “kısma, daraltma ve küçültme” yaparak, kelimeye “-e yakın” anlamı katar.
21. etkinlik
Tabloyu iki şiirden seçeceğiniz örneklerle doldurunuz.
Küçültme Sıfatları | Pekiştirme Sıfatları |
Katrecik, incecik, acımsı | Yemyeşil, kıpkızıl, sırılsıklam, paramparça, permeperişan |
Ölçme ve Değerlendirme
A. Betimleyici anlatım ile ilgili aşağıdaki özellikleri doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
( D) Gözlem yoluyla edineceğimiz birikimler ana düşünceyi geliştirecek canlı, etkili, öznel bilgilerdir.
(D) Gözlemlerle beslenmemiş bir anlatım, ana düşünceyi yansıtamaz. Bu nedenle gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi geliştirme yollarının kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem “bakma” değil “inceleme”dir. Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye sahip olmalıdır.
(D) İyi bir gözlemle desteklenmiş yazı ürünleri yazarını okuyucu ile buluşturmada önemli bir rol oynar. Bu nedenle şairler, hikayeciler, roman ve oyun yazarları gözleme büyük değer verirler.
(D) Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde gözlemden yararlanılır.
(D) Başarılı bir betimlemede sadece göz değil beş duyunun hepsi kullanılır. Objenin tadı, rengi, kokusu ve uyandırdığı ruh hâli verilir.
(D) Betimleme bilgilendirme amaçlı da kullanılır. Bu gibi betimlemelerde kesinlik vardır ve kişisel görüşlere çok başvurulmaz.
(Y) Heyecan uyandırmayı amaçlayan edebî tasvirlerde nesnel bir tavır benimsenir.
(D) Görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
(D) Yazar dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vasıtasıyla okura sunar. Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.
(D) Betimleme gözleme dayanır. Tek başına bir yazı türü değildir. Diğer türlerle birlikte başka anlatım metotlarıyla, daha çok hikâye ile birlikte kullanır.
(D) Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak değerlendirme yapılmalıdır.
(D) Bir futbol maçının gençler üzerindeki etkisine ilişkin yazı hazırlamak isteyen kişi, evinde televizyon seyrederek gözlem yaparsa inandırıcı olamaz. Böyle bir yazı yazılmadan önce birkaç futbol maçına gitmek ve olayları gözlemleyerek notlar almak gerekir.
(D) Gözlem "iç gözlem", "dış gözlem" olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.
B. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
v Sıfatlar neden isimlerle birlikte kullanılmaktadır? Örnekler vererek açıklayınız.
CEVAP:
Sıfatlar isimlerden önce gelerek onları renk, durum, hareket, biçim, sayı, işaret ve soru yönlerinden tamamlar; onları niteler veya belirtir. Örneğin; aşağıdaki parçada altı çizili sözcükler, önlerindeki adları nitelemiş ya da belirtmiştir:
“O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, mini mini yavru ağlıyor... Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.”
v İşaret zamirleriyle işaret sıfatlarını birbirinden nasıl ayırabiliriz? Örnekler veriniz.
CEVAP:
İşaret zamirleri işaret edilen ismin yerine geçerken, işaret sıfatları ismin yerini işaret eder ve isimle beraber kullanılır. Ayrıca işaret sıfatları hiçbir zaman çekim eki almaz:
Bu köy, yıllar önce bir yangın geçirdi.(İşaret sıfatı)
Burası yıllar önce bir yangın geçirdi. (İşaret zamiri)
Çocuklar o ağacı sulamışlar. (İşaret sıfatı)
Çocuklar onu sulamışlar. (İşaret zamiri)
O öyküyü bir solukta okumuştum.(İşaret sıfatı)
O, beğenerek izlediğim bir filmdi: (İşaret zamiri)
C. Aşağıdaki boş bırakılan yerlere uygun sıfatları yazınız.
Kedi zarif ve temiz bir hayvandır. Yalnız irilerini, kabarık tüylülerini demek istemiyorum, en çelimsizinde, sakatında bile bir zariflik vardır. Hele temizlenmesine bayılırım. Hani ön ayaklarından birini şöyle yana sarkıtıp da göğsünü yalaması vardır, baktıkça içim açılır.
Bundan daha orijinal bir şey biliyor musunuz?
D. Aşağıdaki soru sıfatlarını cevaplayıp bu sözcüklerin hangi sıfat türünden olduğunu yazınız.
Hangi kediyi beğendiniz?
- Şu kediyi beğendim. (işaret sıfatı)
Sizin evinizin kaç odası var?
- Bizim evimizin dört odası var. (asıl sayı sıfatı)
Nasıl kitaplardan hoşlanırsınız?
- Sürükleyici kitaplardan hoşlanıyorum. (niteleme sıfatı)
Neredeki okula gidiyormuş?
- Şehrin girişindeki okula gidiyormuş. (işaret sıfatı)
Kardeşin kaçıncı sınıfa gidiyor?
- Kardeşim 5. sınıfa gidiyor. (sıra sayı sıfatı)
Dolaptan kaçar dilim pasta aldınız?
- Dolaptan ikişer dilim pasta aldık. (üleştirme sayı sıfatı)
Ne biçim bir adam bu?
- Saygısız bir adam bu. (niteleme sıfatı)
E. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sıfatlarla doldurunuz.
Seni akşam eski arkadaşın aradı.
Ertesi gün bütün bunlar başıma geldi.
Yaşlı adamın öldüğü her hâlinden belli oluyordu.
Yanımızdan hızla geçen araba ileride kaza yapmış.
Bir dilim ekmek alıp yemeye başladı.
O çocuğu bir yerden tanıyorum.
F. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi bir gözlemde algılarımızın dışında kullanacağımız unsurlardan değildir?
A) Hatırda kalmış olayları ifade etmek
B) Hatırda kalmış varlıkları hatırlamak
C) Hayale dayanmak
D) Gördüklerimizin arkasındakini sezmeye çalışmak
E) Duyu organlarımızla elde ettiğimiz bilgilerle anlatımı desteklemek
2. (I) İşte, yine bir kuyu başı göründü. (II) Kafile duruyor, uykuyu çoktan unutmuş herkes. (III) Sadece yarım saatçik dinlenmek istiyorlar. (IV) Hemen oracığa eriyip su kesilmiş kurşun gibi yayılıyorlar. (V) Az sonra vadinin arkasından bir başka muhacir kafilesi görünüyor.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
3. (I) Öyküleme tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmak; betimlemede ise okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri okuyucunun kafasında canlandırmaktır. (II) Öykülemede yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle âdeta resim yapar; betimlemede ise olay akışı vardır. (III) Betimlemede olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer. (IV) Öykülemede genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş fiiller kullanılır. (V) Öyküleme tekniğinin en önemli iki özelliği; zaman akışı ve bir romandan alınmış izlenimi vermesidir.
Aşağıdakilerden hangisi ruh çözümlemesi olan betimlemenin adıdır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV. D) IV. ve V. E) III. ve V.
4. Ünlü sanayici son yolculuğuna, yaptırdığı o büyük camiden sessizce uğurlandı.
I II III IV V
Numaralanmış sözcüklerden hangisinin türü diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. Aşağıdakilerden hangisi betimlemenin işlevlerinden değildir?
A) Bilgi vermek, tanıtmak
B) Sanat ve simgesel işleve sahip olmak
C) Gerçeği sadece gözlem yoluyla aktarmak
D) Yaşanmış olayların sahnesini tanıtmak
E) Olayların sahne ve aksesuarını tanıtmak
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) Yalan yanlış şarkılar söylerdin en fazla.
B) Dur, geçme! Dediğimiz en güzel anda gittin.
C) Çiçeği burnunda bir patron olmuşsun.
D) Her akşamki yoluma koyulmuş, gidiyorum.
E) Çekip giderken yine seni düşünüyorum.
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı bir sıfatla sağlanmıştır?
A) Hangi insan yapabilir böyle bir saygısızlığı tabiata, tüm canlılara?
B) Ne bileyim, nasıl anlatayım size küçücük bir kuşun kanat çırpmasındaki heyecanı?
C) Herkes benim gibi ağlar mı bulutların çekip gitmesine?
D) Nereden geldi bu yalnızlık hissi yine bana. Yemen'den mi Hint'ten mi?
E) Ne zaman çöller yeşillenir, bilen duyan var mı dünyada?
8. Hangi gazeteye baksam her sayfası reklam... Bunların hatalarını gizlemek için bol bol resim koymalarından bıktım. Bu kötü gazetelerin fiyatı ta nerelere yükseldi.
Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?
A) Soru sıfatı B) Niteleme sıfatı C) Sayı sıfatı
D) Belgisiz sıfat E) İşaret sıfatı
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) Açıkgöz insanları yönetici yaparlarmış.
B) Kar yağınca ortalık birden bembeyaz oldu.
C) Bir çorak yer oldum, başaksızım ben.
D) Benim de birkaç dakikalık saltanatım olacak.
E) Hüzünlü gönlüm mutlulukla dolacak.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme diğerlerinden farklı görevde kullanılmıştır?
A) Eğri büğrü yollardan geçerek geldik bu kasabaya.
B) Bahçesinde kırmızı kırmızı güller yeni açmış gibiydi.
C) Çocuk mini mini elleriyle yazı yazıyordu.
D) Adam ne yapacağını uzun uzun düşündü.
E) Çocukluğunda bile kısa kısa hikâyeler yazardı.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem belirtme hem niteleme sıfatı kullanılmıştır?
A) Ben bir garip diyara geldim.
B) Kimse bu hâlimi bilmez benim.
C) Güzel, temiz dilim var benim.
D) Bu dilimi şu insanlar bilmez benim.
E) Deli gönlüm asla uslanmaz benim.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat kullanılmıştır?
A) Aç katık istemez, uyku yastık istemezmiş.
B) Çınar ağacının koyu gölgesinde oturuyordu.
C) Bu hafta sonu onlar balık tutmaya gidiyor.
D) Ağaçların sarı yaprakları artık dökülüyor.
E) Anlatılan hikâyeleri herkes zevkle dinliyordu.