CANLI MAYMUN LOKANTASI
Güngör
Dilmen
KİŞİLER
BAY
JONATHAN Hong Kong'da balayını
BAYAN
JONATHAN geçiren bir çift.
WONG
: Çinli bir ozan, 50 yaşlarında.
ÇOO:
Maymun avcısı.
GARSON
MATMAZEL
LÜLÜ : Orta yaşlı, Avrupalı bir kadın.
BİRİNCİ BÖLÜM
HONG
KONG Özel müşteriler için işletilen bir lokantanın içi. Küçük Çin masaları.
Birinin üstünde tüten bir buhurluk . Süslü bir müzik kutusu . Tavanda, tatlı
bir ışık veren Çin fenerleri. Arka alanda yan ışık geçirgen bir paravana, bunun
üstünde ateş dilli bir Çin ejderi tasviri var, arkadan ışık verilince
eklemleri oynatılınca canlanır. Ancak bu renkli gölge oyunu sonda
kullanılacak, genel sahne tasarımı içinde fazla ilgiyi çekmemesi gere kir.
Duvarda bir gong asılı.
Solda,
lokantanın sokağa açılan kapısı. Arkada, ya da sağda mutfağa açılan kapı.
Sahnenin tam ortasında kalın, çıplak bir masa var. Masanın ortasında büyükçe
bir delik görülür.
WONG
, masalardan birinde yalnız oturmakta. Başını ellerinin arasına almış
düşünceli.
GARSON
gelir, elinde çanak içinde bir sünger var. Bununla ortası delik masayı siler,
süngeri çanağı ile masanın üstünde bırakır. Müzik kutusunun düğmelerinden birine
basar, tatlı bir Çin ezgisi işitilir. WONG, başını kaldırır, dinler, yüzü acı
bir gülümsemeyle aydınlanır. Kapı zili çalar. GARSON seğirtir. JONATHANLAR
girer.
BAY
JONATHAN 35 yaşlarında, uzun boylu, atletik yapılı, neşeli. Turist
rahatlığıyla giyinmiş , elinde gümüş saplı bir baston var .
BAYAN
JONATHAN , genç , güzel, şuh . Omuzunda flaşlı bir fotoğraf makinası asılı,
GARSON
Günaydın
Bay Jonathan, günaydın Bayan Jonathan.
JONATHAN
Günaydın günaydın.
Bn.
JONATHAN
Ah
öyle heyecanlıyım ki, kimbilir nasıl
olacak, bu en güzel sürpriz, Jimmy.
JONATHAN
Herşey
mutluluğumuz için, sevgilim.
(karısını öper)
• ---..,
Bn.
JONATHAN Bizi bekliyorlardı, değil mi?
GARSON
Buyurunuz Bayan
Jonathan, şöyle buyurunuz
bay Jonathan. :
Bn.
JONATHAN Garson adımızı da biliyor.
JONATHAN
Çinliler çok zekidir.
Bn.
JONATHAN Ne iyi ettik de Hong Kong'a geldik.
JONATHAN
Doğulular
ruhun derinliklerine inmede usta. Duyuyorsun değil mi, bu cin müziği tütsülere
karışıp içimize dolmada.
Bn.
JONATHAN
(gözlerini kapayıp
soluyarak)
Duymaz
olur muyum, biri burnumuzdan biri kulaklarımızdan içeri iniyor.
JONATHAN
Ta ruhumuzun derinliklerine. (Garson'a) Hazır,
değil mi?
GARSON
Hazır
Bay Jonathan, hem yeni tuttular.
Bn.
JONATHAN Ah, demek yeni tuttular, görebilir miyim?
GARSON
Birazdan,
sayın bayan, göreceksiniz. Bn. JONATHAN Ama ısırmaz, değil mi?
GARSON
Sizi ısıramaz, güzel bayan.
Bn.
JONATHAN
Ama
biz onu ısıracağız, değil mi?
(Gülüşürler, WONG sıçrar,
birşeyler mırıldanır.)
JONATHAN
Ne
diyor bu adam?
GARSON
Size günaydın diyor, Bay Jonathan.
JONATHAN
Ha, günaydın günaydın.
Bn.
JONATHAN
Ne
tuhaf adam, bize yiyecek gibi bakıyor.
JONATHAN
Sana öyle geliyor.
Bn.
JONATHAN Yiyecek gibi bakıyor dedim.
JONATHAN
Sinirlenme
şekerim.
Bn.
JONATHAN Kim bu ?
GARSON
Ha, Wong, Bay Wong, ozandır kendileri.
Bn.
JONATHAN
Birden değişir)
Bak
Jimmy, Çinli bir ozan.
GARSON
Yedi çocuğu var.
JONATHAN
Demedim mi sana bugün çok şeyler göreceğiz diye.
Bn.
JONATHAN Ne iyi ettik de geldik Hong Kong'a.
JONATHAN
Herşey
mutluluğumuz için, sevgilim. Bn. JONATHAN Peki, nerde şimdi o?
GARSON
Bay Wong mu ?
Bn.
JONATHAN Yok canım —
GARSON
Ha o, traş oluyor.
Bn.
JONATHAN Jimmy, traş oluyormuş ?
GARSON
Kafayı kazıtmadan olur mu ya.
Bn.
JONATHAN Hep traş mı olurlar, yani usulü mü böyle ?
GARSON
Tepedeki saçların alınması gerek. O zaman hazır demektir,
Bn.
JONATHAN Peki, şey... biliyor mu ne olacağını ?
GARSON
Bilip bilmediğini söylemek güç. Birşeyler seziyordur belki, ama —
8
JONATHAN
içgüdü,
sevgilim.
Bn.
JONATHAN Ne güzel şey ama içgüdü.
JONATHAN
Bütün işgüdüler güzeldir.
Bn.
JONATHAN Halâ traş mı oluyor ?
Bir
yandan da muz yiyor, son muzunu .
Bn.
JONATHAN
Jimmy,
işittin mi, son muzunu yiyormuş. Acıdım birden
JONATHAN
Gerçekçi
olmalıyız, sevgilim. Buraya niye geldik ?
Bn.
JONATHAN Yine de acıdım . Bu adam ozan mıydı dediniz ?
GARSON
Matmazel Lülü onu çok sever.
Bn.
JONATHAN
Matmazel
Lülü de kim, Çinli mi ?
GARSON
Çinli değil, ama çok kültürlüdür .
Bn.
JONATHAN İlginç, önemli biri mi ?
GARSON
Bay Wongun hayranıdır .
Bn.
JONATHAN Peki, gerçekten canlı mı ?
GARSON
Matmazel Lülü mü ?
Bn.
JONATHAN Yok canım, o ?
GARSON
Hah,
ha, özür dilerim . Tabii canlı .
Saçmî
kestiriyor , muzunu yiyor dedim ;• -a .
JONATHAN
Canlı olacak tabii, bütün özelliği burca .
Bn.
JONATHAN Çok garip bu çın yemekleri canım .
JONATHAN
Biz
batılıların usundan bile geçmez böyle
bir lokanta açmak. Gel gör ki, en iyi müşterileri yine bizleriz.
GARSON
İçki alır mısınız ?
Bn.
JONATHAN Bir viski soda lütfen .
JONATHAN
Bana da bir martini .
f
GARSON içkileri hazırlar.)
Bn.
JONATHAN
Şu
masanın altına mı oturuyor ?
GARSON
İyi bildiniz .
Bn.
JONATHAN Kafası delikten geçiyor, değil mi ?
GARSON
Evet güzel bayan , tepe kısmı .
Bn.
JONATHAN
Masanın
görünüşü ne korkunç ! Hiç uyuşmuyor bütün bu güzel şeylerle.
JONATHAN
Çinliler zıtlığı severler.
Bn.
JONATHAN Şu bıçağı hızla kaydırıp kapak açıyoruz, öyle mi ?
GARSON
Aynen,
güzel bayan.
JONATHAN
Böyle birşeyi ancak Çinliler düşünebilirdi.
Bn.
JONATHAN Bu sırada hep canlı, değil mi ?
GARSON
Çok dayanıklıdır.
JONATHAN
Bütün özelliği burdaymış ya.
Bn.
JONATHAN Bağırır mı çok ?
GARSON
Ağzı
tıkaçlıdır. Yalnız bir inilti işitilir. Zangır zangır sarsar masayı.
JONATHAN
Masa da kalın . :
Bn.
JONATHAN Çok kuvvetli hayvan o halde.
GARSON
Sımsıkı bağlıyoruz.
Bn.
JONATHAN Üstelik yırtıcı, değil mi ?
GARSON
Dişlerini geçirince kopanr,
(Birden ÇOO
girer.
Tepeden tırnağa türlü tutsaklar, ipler kancalar kuşanmış. Ktsa boylu, gözleri
fıldır fildır döner bir Çinli. Elinde küçük bir kafesle bir kelebek kepçesi de
var
Bn.
JONATHAN Ayy ! Kışt kışt! Gelme üstüme.
GARSON
Korkmayın bayan, bu bizim ÇOO.
JONATHAN
Sevgilim , yok birşey .
Bn.
JONATHAN
Aman
, ödüm patladı. Birden şey sandım Çok affedersiniz .
ÇOO
Özür dilerim sizi korkuttuğum için .
GARSON
Tanıştırayım, ÇOO, avcı ÇOO . Bayan ve Bay Jonathan .
JONATHAN
Hay Joe.
ÇOO
Joe değil, ÇOO.
Bn.
JONATHAN Tanıştığımıza sevindim.
ÇOO
O
şeref bana aittir .
JONATHANların
ellerini
kedi kuş yakalar gibi tutup, sıkar.
sonra da selam
verir.)
GARSON
Sizinkini de o yakaladı.
Bn.
JONATHAN Ay, demek bizimkini de siz yakaladınız ?
(ÇOO bağıyla,
utangaç evet der J
JONATHAN
Kutlarım
ÇOO .
GARSON
Avcılıkta
ÇOO'nün üstüne yoktur, ÇOO'yu herkes
tanır Hong Kong'da.
Bn.
JONATHAN Ne iyi, demek çok tanınmış ?
JONATHAN
Burası
birinci sınıf lokanta, sevgilim .
Bn. JONATHAN Tanınmış bir kişiyi tanımak, bizi
çok sevindirdi, ÇOO .
GARSON
Şimdi
siz de tanıdınız, daha çok tanınmış oldu . Yaman avcıdır ÇOO.
ÇOO
(Av gereçlerini
gösterir)
Bunlar
kapanlarım kancalarım .
JONATHAN
Tüfeğin
yok mu ?
ÇOO
Yok , ben yakaladığımı canlı yakalarım .
Bn.
JONATHAN
Canlı
yakalarmış .
ÇOO
Ökselerim, ağlarını, tuzaklarım.
JONATHAN
(kelebek kepçesini
evirip çevirir)
Bununla
mı yakaladın bizimkini de ?
ÇOO
Daha neler , o kelebek tutmak için .
Bn.
JONATHAN
Ah
, kelebek de mi yakalıyorsun ?
ÇOO
Kelebek de yakalarım , bütün kaçan şeyleri de yakalarım
Bn.
JONATHAN
Bütün
kaçan şeyleri yakalarmıs .
JONATHAN
Yalnız kaçan şeyleri rni ?
14
ÇOO
Başka
türlü olmaz ki, yakalama diyince bir kaçma vardır öbür ucunda .
JONATHAN
Peki yakaladıklarını ne yapıyorsun ?
ÇOO
Yakaladığıma
göre, çoğu orda bitiyor benim için kimini biraz tutup yeniden salıveriyorum,
azat ediyorum, Sonra, yine koş başka canlıları yakalamaya . (dalgın)
Bir
de Zonk Zonk böceğini yeniden yakalıyabilsem .
Bn.
JONATHAN Zonk Zonk böceği mi ? O nasıl şey o ?
ÇOO
Şöyle
elimin yarısı kadar bir böcek işte. Bir kez gördüm onu, yakaladım gibi birşey .
Kanatlarını bir açıyordu kapkara bir açıyordu güneş güneş Zonk Zonk soktu beni
kaçtı yürek yakınıma vurdu iğneyi.
JONATHAN
Garip ama , anlamağa çalışıyorum .
GARSON
Avcılıkta ÇOO'nun üstüne yoktur .
ÇOO
Düşlerimde
de beni (dalgın) Elimden birşey kurtulmaz... kovalıyorlar.
Bn.
JONATHAN
(ilgilenmiş) Düşlerinde
mi dedin ?
ÇOO
Kovalıyorlar,
kaç ÇOO kaç. Onlar kovalar ÇOO kaçar. Düşlerimde soluk aldırmazlar bana, kaç
ÇOO kaç! Bir köşeye sıkıştırmaya çalışırlar ben kaçarım onlar kovalar, kaç ÇOO
kaç .
Bn.
JONATHAN Kovalıyanlar kim ?
ÇOO
Kim, ne? Ne bileyim? Önüme çıkan kovalıyor beni işte
Bn.
JONATHAN
Çok
ilginç.
Bn.
JONATHAN
Maymunları
nasıl yakalıyorsun ?
ÇOO
Ormana
gidiyorum.
Bn.
JONATHAN Niye gidiyorsun ormana ?
ÇOO
Sokakta
yakalayacak değilim ya. Ormana gidiyorum, maymun düşüne yatıyorum ağaçlar
arasında .
Bn.
JONATHAN İlle maymun düşü mü ?
ÇOO
Maymun yakalamıya giden maymun düşü görür.
JONATHAN
Evet, devam et.
ÇOO
Bütün
sorun, düşle gerçeği çakıştırabilmekte. Düşümde maymunlar beni kovalıyor ...
taam beni yakalıyacaklarken, ben sıçrayıp onlardan birini yakalıyorum gerçekte
.
Bn.
JONATHAN Hep böyle mi oluyor ?
JONATHAN
Çok
iş.
ÇOO
Bütün
sorun , dedim ya —
Bn.
JONATHAN
Hiç
böylesini işitmemiştik, iyi ki Hong Kong'a geldik . Peki, şimdi içerdeki
maymunu da mı öyle ? Düşünde mi yakaladın , yoksa sahici maymun mu ?
ÇOO
Yok
bayan yanlış anladınız , gerçekte yakaladım . Bakınız elimi bile ısırdı.
Bn.
JONATHAN Neden ısırdı ? Korkunç bir hayvan öyleyse .
JONATHAN
Bütün maymunlar ısırır.
ÇOO
Korktu da ısırdı.
Bn.
JONATHAN Doğru Jimmy, gerçekten yakalamış maymunu .
ÇOO
Elime ne bakıyorsunuz , maymun içerde cıyak cıyak .
Bn.
JONATHAN Nasıl getirdin onu buraya ?
ÇOO
Kafesin
içinde.
(JONATHAN
küçük
kafesi inceler) Yok bayım , bunun içinde değil, sığar mı ?
Maymun nerdeyse benim boyum kadar. Çekirge kafesi bu.
JONATHAN
Çekirge
de mi yakalıyorsun ?
ÇOO
Öteğen
çekirge bunlar, hoş sesleri vardır .
Bn.
JONATHAN Böceklerden bile musiki çıkarıyorlar .
JONATHAN
Siz ruh bakımından bizi geçtiniz, biz teknik bakımdan .
Bn.
JONATHAN Çinlilerde de çok teknik vardı ama değil mi eskiden ?
JONATHAN
Vardı ya , pusulayı bile onlar icat ettiler .
ÇOO
Yalnız
pusulayı değil, kağıdı da biz icat ettik barutu da biz —
JONATHAN
Söyler
söyler bunu söylerler. Barutu icat ettiniz de ne oldu. Bayramlarda şenliklerde
fişek maytap diye kullandınız , Oysa/batılılar barutu topların içine doldurup
onu yararlı hale getirdiler .
ÇOO
İnsanı
bile biz icat ettik .
Bn.
JONATHAN Güleyim bari .
ÇOO
inanmıyorsanız gidin görün , bilmem hangi müzede.
JONATHAN
Şuna bak , nerden ne sonuçlar çıkarıyor.
ÇOO
(diretir) İlk
insanı icat ettik , erken davranıp bir güzel çoğaldık .
Bn.
JONATHAN
Pek
marifetmiş gibi .
ÇOO
Biz
uygarlığın altın merdivenlerini tırmanırken siz çiğ mamut eti yiyordurıuz
mağaralarda .
GARSON
İleri
gidiyorsun, ÇOO! Özür dilerim, böyle ölçüsüz konuşur.
JONATHAN
(gülerek)
Yoo
, sözünü sakınmayan insanları severiz . Bn. JONATHAN
Maymun
avcısı falan ama epey kültürlü bu ÇOO .
ÇOO
(birden saygılı)
Lokantamıza gelen kibar konuklarımız kültürlüydü .
Bn.
JONATHAN
Maymun
avcılığına nerden merak sradın ?
JONATHAN
Çinliler
meraklıdır .
ÇOO
Merak
değil ,. ekmek parası. (dalgın) Sirkten kovulduktan sonra maymun avcılığına
düştük işte .
Bn.
JONATHAN Ne yapıyordun sirkte ?
ÇOO
Trapez
cambazlığı.
Bn.
JONATHAN Aman ne hoş ?
JONATHAN
Nive kovuldun ?
ÇOO
Karım
da trapez cambazıydı, karşılıklı salıncaklarda numaralar yapardık . O böyle
uçarak hoop gelir, ben de onu ellerinden tutardım havada .
Bn.
JONATHAN Eveet ?
ÇOO
Bir
gece aynı numarayı yaparken karımın ellerini tutmayı unutuverdim .
Bn.
JONATHAN
(elleriyle
yüzünü kapayarak)
Ay, bu
da unutulur mu , ÇOO .
JONATHAN
Düştü mü zavallı ?
ÇOO
Aşağıda
ağ yoktu . Bu üzücü olaydan sonra sirkten kovuldum maymun avcılığına başladım,
trapez cambazlığına en yakın iş diye.
Bn.
JONATHAN
Maymunlar
da ağaçların tepelerinde trapez cambazlarını taklid ederler değil mi ?
ÇOO
Trapez
cambazları maymunları taklid ederler.
Bn.
JONATHAN Çok marifetli hayvanlar şu maymunlar, değil mi ÇOO ?
JONATHAN
Çinliler kadar olmasınlar .
ÇOO
İltifatınıza teşekkür ederiz .
Bn.
JONATHAN Evet, çok becerikli hayvanlar .
20
GARSON
Bir
konuşmaları eksiktir.
JONATHAN
Bu bir erdem sayılabilir, çok geveze bir çağda yaşıyoruz.
Bn.
JONATHAN Tembel hayvanlar ama .
ÇOO
Niye tembel olsunlar ?
Bn.
JONATHAN
Toplumsal
kaygıları yok demek istedim . Ben herkese topluma yararlı olduğu ölçüde değer
veririm .
ÇOO
Toplumsal
kaygıları olduğunu pek söyliyemem, ağaçların üstünde sıçrayıp oynamak, muz
hurma yemek, çiftleşmekten başka birşey yapmazlar pek .
JONATHAN
Çoğu
insanlarımızda yok toplumsal kaygılar, maymunlarda niye olsun.
GARSON
Çok doğru söylediniz, sayın Jonathan .
ÇOO
Sonra
bizim içerdeki şebek, değil mi ki beyniyle size hizmet ediyor.
Bn.
JONATHAN Haklısınız, özür dilerim . Sözümü geri alıyorum.
JONATHAN
Çok ilginç, demek trapez cambazlığından geldin burava .
GARSON
ÇOO'nun bulaşmadığı boya kalmamıştır, değil mi dostum?
ÇOO
(dalgın)
Hı ya, çek çek arabası sürücülüğü, kayıkçılık, kaçakçılık.
21
GARSON
(son sözün işitilmemesi için atılır)
Budist
rahipliği bile yapmıştır.
8n.
JONATHAN
(kaşlaırını
çatarak)
Kaçakçılık
mı, çık çık .
GARSON
Kaç yıl manastırda kaldı.
JONATHAN
Gerçekten mi, ÇOO ?
Bn.
JONATHAN Nasıl birşey Budist rahipliği ?
(ÇOO, torbasından çıkardığı
turuncu renkli rahip
cübbesini sırtına geçirir, elinde bir çanakla, gezinmeğe başlar.)
ÇOO
Cübbeyi
sırtımıza geçirir dilenirdik .
JONATHAN
Neden dilenirdin , çalışsana ?
ÇOO
Küçük
bir eğitim bu , rahip adaylarını alçakgönüllü olmaya alıştırıyor .
Bn.
JONATHAN
( çanağa para
atar)
Rahip
diye kimse sadakasını esirgemezdi herhalde ?
ÇOO
Önceleri
öyleydi, sonra işsizlik başlayınca sokaklar benim gibi türedi
rahiplerden geçilmez oldu.
JONATHAN
Budizm
dilencilikten ibaret değil ya ? Bn. JONATHAN
Bağdaş
kurup yoğunlaşmak da var değil mi ?
(ÇOO,
Buda
gibi oturur. Bir JONATHAN kamerasını hazırlar!
ÇOO
Us
, yürek , soluk eğitimi İçaydınlığına ermek için . Bir söz bir küçük dokunuşla
gizli bir düğmeye basılmış gibi birden (Bn. JONATHAN flaşı patlatır)
Varlığın
gizine eriyorsun o an :
Gövden
Evren .
(Aynı an WONG
yerinden
sıçramıştır}
WONG
Hoang
Ho !
Bn.
JONATHAN
Ne
dedi bu adam ? Kaba bir söz mü söyledi ?
GARSON
Hoang Ho , Sarı Nehir demektir dilimizde ,
Bn.
JOMATHAN Ne iyi iki sözcük Çince de öğrenmiş olduk . Nasıl içaydınlığına
erebildin mi ?
ÇOO
Vakit kalmadı, kaçtım manastırdan .
JONATHAN
Niye kaçtın
ÇOO
Rahipler arasında kendini yakma modası çıktı.
Bn.
JONATHAN A , niye yakıyorlar kendilerini ?
ÇOO
Protesto için .
JONATHAN
Neyi protesto ediyorlar ki ?
ÇOO
Dünyanın
gidişini işte.
JONATHAN
Dünyanın
gidişinden onlara ne ?
Bn.
JONATHAN
Ama
zorla yakmıyorlar, değil mi ?
JONATHAN
Zorla
yakmak ortaçağlarda olurdu ; cadıları büyücüleri yakarlardı.
ÇOO
Yok, rahipler gönüllü olarak yakıyorlar kendilerini
JONATHAN
Kendini yakan yaksın, sana ne ?
Bn.
JONATHAN Öyle ya.
ÇOO
Bir
gün gene bağdaş kurmuş dalgamı geçiyordum , bizim Başrahip yaklaştı yanıma,
gülümsiyerek : 'Aziz birader ÇOO, bu hafta yanma onuru sana
verildi'
dedi
Ben
de hiç istifimi bozmadan, aman ne onur ne onur dedim .
Bn.
JONATHAN
(telaşlı)
Aman
ÇOO, yaktın mı kendini.
ÇOO
(sözlerini yansılayarak)
Bir
bidon benzin tutuşturdular elime,
o
zamanlar boldu, manastırdan çıkıp
yürüdük
kentin en büyük alanına, kalabalık mı kalabalık.
Önde
ben, arkada bütün öbür rahipler yalın ayak başı
kabak
yürüyoruz
ilahiler söyliyerek.
JONATHAN
Heyecan
verici bir görünüm.
ÇOO
Alanın
ortasında ben, yağ pehlivanı gibi gövdemi benzine buladım, öbür rahip yoldaşlar
da çepeçevre oturdular, sağolsunlar benim için dua
ediyorlar.,
Ben
de çöktüm —
Bn.
JONATHAN
Bayılacağım
meraktan .
ÇOO
O denli korkulacak birşey değil.
Bn.
JONATHAN Yanarak ölmekten korkmuyor musun ?
ÇOO
Ölünce
ölmüyorsun ki ! Gövde değiştiriyorsun yalnız . Ruhun başka bir gövdeyi
sahipleniyor, hoop yine geliveriyorsun dünyaya.
GARSON
Budizme göre yani.
ÇOO
Olan eski gövdene oluyor, yoksa yenisi hazır .
JONATHAN
Bizim araba değiştirmemiz gibi.
ÇOO
Ne
var ki ben alışmışım şu gövdeme Çinli mimi idare ediyoruz işte. Durup dururken
değiştirmenin ne anlamı var değil mi ?
Bn.
JONATHAN Çok haklısın , ÇOO .
ÇOO
Ben,
ne bileyim bir kol saatine bile acırım ,
yok
ya, diyelim kolumda tıkır tıkır işliyen bir saat var
bir
yenisini almak için bunu niye çıkarıp atayım ?
Solmayan saatini
atar gibi yapar)
Bu.
JONATHAN Savurganlıktan kaçınmalı .
JONATHAN
(gülerek)
Savurganlıktan
kaçınırsak bizim ekonomi durur .
Kullan
at kullan at ki —
ÇOO
Sonra
dünyaya yeniden ne biçimde geleceğim belli mi ?
JONATHAN
Pek farkeder mi senin için ?
ÇOO
Daha
aşağı bir yaratık olmak da var isin ucunda . Bn. JONATHAN
Ne
diyorsun ?
ÇOO
Şu
içerdeki maymun da beyni yendikten sonra dünyaya yeniden bir petrol kralı
olarak gelebilir örneğin .
JONATHAN
Affetmişsin sen onu !
Bn.
JONATHAN Niye olmasın, Jimmy ?
JONATHAN
Sen
gel yine alanın ortasına . Kendini
yakıyor musun
yakmıyor
musun ?
ÇOO
Üstümü
başımı aradım kibrit yok, çakmak yok ! Kalabalığa sokuldum: «Bayım, ateşinizi
lütfeder misiniz?.
(JONATHAN
kibrit
çakar . )
O an
işte, yaşamak ama şu alıştığım sıcacık kendi gövdem kendi yüzüm yüreğim,
ellerim, ayaklarımla yaşamak birden bana.korkunç tatlı geldi (kibriti üfler)
karışıverdim
şaşkın insancıkların arasına kodunsa bul beni.
JONATHAN
Demek kaçtın, ÇOO ?
Bn.
JONATHAN İyi ettin !
JONATI1ÂN
(alaycı)
Oysa bir inanç meşalesi olarak yanabilirdin.
ÇOO
Onlar
başka meşaleler, yanarcalar bulsun kendilerine ÇOO bir giderse bir daha gelmez
.
Bn.
JONATHAN . Artık, budist değilsin öyleyse-.
ÇOO
Orda
bitti o iş .
Bn.
JONATHAN
(birden)
Hristiyan
olsana , ÇOO ?
Sevdim
ben bu ÇOO'yıı, Çinli ama iyi çocuk .
JONATHAN
(onaylar)
İsa'nın
sürsüne bir koyun daha katılmış olur .
ÇOO
İsa
çoban mıymış ?
Bn.
JONATHAN
Benzetme
bu canım.
ÇOO
Ama
ben koyun değilim .
Bn.
JONATHAN Koyun kuzu masumluğun günahsızlığın simgesi.
JONATHAN
Evet
ÇOO , seni sevdik, gel hristiyan ol da hem ruhunu hem bugününü kurtar.
ÇOO
Sizi
kırmak istemem ama, masraflı iş benim için inanç değiştirmek. Eski tanrılarıma
adaklar armağanlar sunup onların da gönüllerini almalıyım .
JONATHAN (Cebine davranır)
O
masrafları biz öderiz canım .
ÇOO
Çok
iyilikseversiniz .
Bn.
JONATHAN Sadece iyi hristiyanlar olmağa çalışıyoruz .
JONATHAN
Karım
birçok hayır derneğine üyedir . 'Öksüz ve Yetimleri Koruma Derneği', 'Savaş
Sakatları
Derneği'
— Bn. JONATHAN (hocası takılınca, sürdürür)
'Kimsesiz
Dullara Yardım Derneği', 'Fuhuşla Savaş
Derneği'
'Yüksek Ahlak Örgütü' —
ÇOO
(mmldamr)
'Hayvanları
Koruma Derneği ?'
Bn.
JONATHAN
Para
toplamak için yılın belirli günlerinde kampanya
açarız
,
balolar
konserler düzenleriz, piyangolar çektiririz. Hem eğleniriz, hem topluma yararlı
bir iş yapmanın huzurunu duyarız vicdanlarımızda.
ÇOO
(onaylar)
Doğru
, vicdan huzuru çok önemli . Bn. JONATHAN Bu olmayınca zenginliğin bile anlamı
yok .
JONATHAN
(onaylar)
Bir
lokma mı yiyorum , boğazımdan rahat geçmeli
WONG
(yerinden
sıçrar)
Yeter
! Dayanamıyorum , bitsin artık , yeter !
JONATHAN
Ne oldu buna birden böyle ?
Bn.
JONATHAN Bize mi söyledi. Ne kaba adam bize söylediyse.
JONATHAN
Bize söyliyemez, sevgilim, o kadar para veriyoruz ,
GARSON
(içerden koşar)
Kendine
gel Wong, konuklarımız var . Siz ona bakmayın , sayın bayan , Bay Wong'a gelir
öyle haller .
Serde
ozanlık var . Sonra aile sıkıntıları...
Tanı
onyedi çocuk , dile kolay .
Bn.
JONATHAN
Demin,
yedi çocuğu var demiştiniz , simdi onyedi oldu ?
GARSON
Biz
Çinlilerin sayısı belli mi olur, bayan, demin sakindi yedi dedim , şimdi
onyedi.
JONATHAN
Çinliler
sayıya önem vermezler, sevgilim , sayının arkasındaki anlama bakarlar . Sayı
bizde var : istatistik .
WONG (etleri şakaklarında.)
Dayanamıyacağım
daha.
ÇOO
Aldırma
Wongcuğum, bu da geçer1 , Sen de bizdensin , sık dişini.
Bn.
JONATHAN Onu da mı kovalıyorlar ?
ÇOO
O
kendi kendini kovalıyor , ve sanırım kendini köşeye sıkıştırdı artık .
Bn.
JONATHAN Anladımsa ne olayım —
ÇOO
Şöyle
diyeyim , düşlerine karşı koyamıyor , beyninden görünçler taşıyor ama onları
söze biçime dökemiyor nedense .
GARSON
Hadi
Wong , üzme bizi.
(eline ç.akısını,
fildişi parçasını yeniden tutuşturur)
Şiire
kim para veriyor Hong Kongda ?
Bakın
bizim Wong ozan da
elinde
çakı fildişi bir kule yontuyor .
Bn.
JONATHAN
[küçümseyici)
Toplum
sorunlarından kaçıp fildişi kulesine sığınan bir ozan .
ÇOO
Kuleye
kaleye sığındığı yok canım turistlere satmak için yapıyor onları.
JONATHAN
Nerde
kaldı bizim ...şey , bay garson ?
GARSON
Birazdan
hazır olacak efendim .
Bn.
JONATHAN Evet ÇOO , önerimizi yanıtlamadın ?
ÇOO
Sizin tatlı hatırınızı kıracak mıyım ?
Bn.
JONATHAN Ooooo .
(sevinip el
çırparlar t ÇOO JCNATHAN ' in verdiği
parrayı cebe indirir. )
JONATHAN
Hemen
kiliseye gidip bir yıldırım vaftizi yaptırırsın .
GARSON
Hayrola ÇOO , yine mi din değiştiriyorsun ?
Bn.
JONATHAN Ne , daha önce de mi — ?
GARSON
Misyonerleri
hiç kıramaz ,
Bn.
JONATHAN
(sinirli)
Ama
bu oyun değil ÇOO .
ÇOO
Bu
son artık , iyi bir hristiyan olarak ölmek istiyorum.
JONATHAN
İyi
hristiyan olup olamayacağım anlamak için şimdi tokat deneyiminden geçeceğiz .
ÇOO
Ne deneyimi ?
JONATHAN
(kolunu sıvar)
Ben
sağ yanağına bir tokat indireceğim,
sen
gülümsiyerek öbür yanağım çevireceksin,
Tamam
mı ?
ÇOO
(o da kolunu
sıvar) Tamam.
JONATHAN
Ne oluyor ?
ÇOO
Beni
sınayacak kişi, önce kendi iyi hristiyan mı onu bilmek isterim ben de.
(Bir süre gözgöze
katırlar, birbirlerine tokat indirecek
gibi
olurlar, sonra
gülerek el sıkışırlar. i
JONATHAN
Yeni
yaşamında sana mutluluklar dilerim, kendine ve insanlığa hayırlı olsun ,
kerdeşim .
(
ÇOO' yu
kııcaklayıp öperler)
Bn.
JONATHAN
İsa'nın
senin için öldüğünü unutma .
ÇOO
İsa'nın
benim için ölmesi beni çok duygulandırdı Ben de bir gün ölürken onun için ölmek
isterim, ödeşmiş oluruz.
Bn;
JONATHAN Ödeşme yok.
ÇOO
Ama ben kimseye borçlu kalmak istemem.
Bn.
JONATHAN
isa'nın
bizler için yaptığım ödiyebilseydik anlamı kalmazdı bunun.
ÇOO
Ödiyemediğimiz için mi anlamı var ?
Bn.
JONATHAN Asla ödiyemeyiz.
ÇOO
Bir
tek ölümle bunca insanı borca bağlamak! îyi bir yatırım yapmış îşa, ne de olsa
yahudi.
Bn.
JONATHAN
(irkilmiş)
İsa
iyi bir hristiyandı, ÇOO !
JONATHAN
Hristiyan olarak doğdu, hristiyan olarak öldü.
Bn.
JONATHAN İlk hristiyandı, gerçek bir hristiyandı.
JONATHAN
En hristiyandı.
Bn.
JONATHAN Asıl yahudiler onu fitnelediler .
JONATHAN
Çarmıha gerdirdiler.
ÇOO
Demek
hristiyanlığa en büyük hizmeti Yahudiler
yapmışlar.
Bn. JONATHAN Nasıl söyliyebilirsin bunu ?
ÇOO
Çarmıha
gerilmemiş bir îsa kaç kişi sürükliyebilirdi
ardından
? Bn. JONATHAN İsa seksen yıl, yüz yıl yaşasaydı kimbilir ne büyük işler
yapardı insanlık için en verimli çağında çarmıha gerdiler zavallıyı.
JONATHAN
Zavallı
deme, sevgilim.
Bn.
JONATHAN Doğru, asıl bizler zavallıyız onu anlıyamadığımız için.
JONATHAN
İsa
ile birlikte bir hırsız da çarmıha yargı giymişti, Romalı Vali bir iyi niyet
gösterisi olarak bunlardan birini bağışlamaya karar verdi, çarmıhların
çevresinde merakla bekleyen
halka
'Bu
iki suçludan birinin canını bağışlıyorum hangisini istersiniz?' diye sordu.
'Barabbas'ı
ver bize, hırsız Barabbas'ı ver' diye bağrıştı
halk
Oysa 'İsa kurtulsun' deseydi, îsa çarmıha gerilmiyecekti.
ÇOO
İşte o zaman İsa'nın bütün çabası boşa giderdi.
Bn.
JONATHAN Sende inanç hak getire.
JONATHAN
Çarmıha gerilmeyi İsa mı istiyordu yani ?
ÇOO
Halk
'Marangoz İsa kurtulsun' diyecek diye ödü kopuyordu İsa'nın bence . Öyle ya, o
zaman şehit olamazdı. Bereket o hiç yanılmaz sağduyusuyle davrandı halk
'Hırsızı bize ver, marangoz İsa çarmıha!' diye bağrıştılar.
JONATHAN
Peki, neden İsa'yı kurtarmadılar ?
ÇOO
Çünkü
borçları vardı marangoz İsa'ya hepsinin. Marangoz İsa kırık sandalye, masa,
pervaz, pencere onarırdı veresiye beşik yontardı bebelere ve geçerdi bunları
yüzü gibi sarı bir deftere ... veresiye . Oysa hırsıza hiç borçları yoktu
tersine alacakları çoktu
hesap
soracaklardı ellerine geçirince Barabbas'ı tabii bu da çarmıhta olmazdı.
Böylece hırsız Barabbas yerde kaldı marangoz îsa çarmıha bindi.
JONATHAN
Seni böyle konuşmaktan menederim .
ÇOO
(başka
havada)
Zonk
Zonk böceği
kanatlarını
bir açıyordu : kapkara
bir
açıyordu : güneş güneş .
('MATMAZEL LÜLÜ
girer. ince, uzun.
Elinde eski bir
Çin şemsiyesi.)
GARSON
Ah
, Matmazel Lülü ! ÇOO
Matmazel
Lülü ! JONATHAN
Lülü
?
Bn.JONATHAN
Lülü
mü ?
(LÜLÜ, WONG'un
masasına gider , usulca, eğitip
başından öper , \VONG
gülümser . )
LÜLÜ
Seni
çok merak ettim , sevgilim . İçimde bir sıkıntı vardı hep . Nasılsın ? Kafanın
içi nasıl ?
Bn.
JONATHAN Kim bu hanım ?
GARSON
Matmazel Lülü.
Bn.
JONATHAN Anladık ama , kim ?
JONATHAN
Sinirlenme, sevgilim.
WONG
(alnım
oğuşturaruk)
Yine
başladı, dayanılır gibi değil. Hep yepyeni şeyler.
LÜLÜ
Yeni şeylerden sözetme hiç, bak şemsiyem lime lime oldu.
Bn,
JONATHAN Kim bu kadın diyorum ?
GARSON
Nasıl söyliyeyim , Matmazel Lülü işte .
Bn.
JONATHAN Lülü lülü !
LÜLÜ
Hong
Kong ne değişmiş , tanıyamaz oldum . Oysa hep içindeyim .
ÇOO
Seyretmiye geldi yine.
LÜLÜ
Seninle gördüm, seninle sevdim .
Bn.
JONATHAN Kimi seyredecekmiş , bizi mi ?
ÇOO
Yok canım .
LÜLÜ
Bugün içimden bir ses senin kurtulacağım söyledi.
WONG
Son
gördüklerim kırk yıl dayanabilir belki yüz yıl —
GARSON
Matmazel
Lülü lokantamıza maymunların nasıl yendiğini seyretmeye gelir .
Bn.
JONATHAN Sadist mi nedir ?
GARSON
Wong'un sevgilisi.
Bn.
JONATHAN Çinli değil bu kadın ?
GARSON
Ama çok kültürlüdür.
LÜLÜ
Ormanlar azalıyor mu ne ?
WONG
Yüz
yıl belki daha çok dayanabilir, ama ahh !
LÜLÜ
Alnın ter içinde , yüzün çekilmiş .
(mendili ile WONG
' mı
alnını siler J
Şimdi
nasılsın ?
WONG
Biraz
yatıştı, yeniden başlıyabilir .
LÜLÜ
Bir
kurtulsak.
WONG
(özlemle}
Hoang
Ho .
Bn.
JONATHAN
(anlamış olduğu
için sevinir)
San
Nehir dedi yine .
LÜLÜ
Sokaklarda yepyeni çocuklar gördüm .
Bn.
JONATHAN
Ne
garip kadın .
JONATHAN
Boş
yere sinirlendin. Anı defterimize Matmazel Lülüyü de
yazacağız.
(GARSON'a)
Tanışabilir
miyiz kendisiyle ?
GARSON
O kendi konuşur belki.
ÇOO
Evet, mutlak konuşur, biraz bekleyin .
Bn.
JONATHAN Ah , bekliyecek misiz ?
JONATHAN
Rica
ederim , ben kiminle nezaman konuşacağımı bilirim. (yüksek sesle)
Matmazel
Lülü!
(LÜLÜ
haç
oralı olmaz. iyice yaklaşarak daha yüksek sesle}
Matmazel
Lülü ?
('LÜLÜ
işitmemiş
gibidir„ JONATHAN çaresiz yerine oturur,.»
Sağır
mı ne ?
Bn.
JONATHAN Şu koca kafalı ozanın konuştuklarını işitiyor ama ?
GARSON
Sizi
de işitti, Bay Jonathan .
Bn.
JONATHAN Kabalık bu.
GARSON
Lütfen, üstünüze alınmayın.
JONATHAN
Maymunlardan niye nefret ediyor bu kadın ?
LÜLÜ
Dipten gelen kat bizi nasıl itiyor, duyuyor musun ?
WONG
Çocuklar ha ?
LÜLÜ
Kazlar kendilerini öptürüyorlardı sokağın ortasında.
JONATHAN
Geç kalıyoruz — Daha bir sürü müze gezeceğiz .
Bn.
JONATHAN Derhal Bay Jonathan , traşı bitti, servise hazır .
LÜLÜ
Artık Hong Kong'da yapamayacağım .
JONATHAN
Bakalım konuşacak mı bizimle ?
Bn.
JONATHAN
Önce
o konuşsun.
GARSON
Matmazel
Lülü, sizleri tanıştırayım, Bay Jonathan,
Bayan
Jonathan. Bn. JONATHAN Hay Lülü !
JONATHAN
Hay Lülü . Sizi tanıdığımıza sevindik ,
LÜLÜ
Teşekkür
ederim, iyiyim, (sevinerek) Ah ÇOO, sen de
burda
mısın.
Nasıl
bu seferki bakalım ? Geçenki çok yavruydu canım Cıyak dedi gitti. Ondan önceki
çok iyi dayanmıştı. Masayı zangır zangır sallamıştı.
JONATHAN
Dejenere
bir tip.
(GARSON
bu
sırada, süngerle maymun masasının üstünü slimektedıir . WONG
masaya
yaklaşır, süngere bakar, sonra gözlerini masanın ortasındaki
deliğe diker, derîn bir uçuruma bakan bir adam, gibi. Sarsılır.)
LÜLÜ
Yine mi başladı, sevgilim ?
Bn.
JONATHAN Ne oluyor , Jimmy ?
JONATHAN
Şu Wong dedikleri ozan başladı yine —
ÇOO
Aman Wongcuğum , kendini çok yoruyorsun , ondan hep.
GARSON
Birden
başı döndü.
Bn.
JONATHAN Geçmiş olsun diyelim mi ?
JONATHAN
Aldırma canım , onların başı hep döner .
Bn.
JONATHAN Ama adam ozanmış dediler ya ?
JONATHAN
Ah , biz ne bilelim .
LÜLÜ
E garson , maymun geliyor mu ?
Bn.
JONATHAN Müşteri kendisiymiş gibi konuşuyor .
JONATHAN
Müşteri
biziz, sevgilim, parayı da biz veriyoruz Hey garson, maymun geliyor mu ?
GARSON
Geliyor, Matmazel Lülü .
LÜLÜ
Haydi, vakit geçirmiyelim .
Bn.
JONATHAN Vakit geçirmiyelim.
GARSON
Şimdi şimdi, Matmazel Lülü .
JONATHAN
Sonra
neyle yiyeceğiz , elle mi ?
GARSON
Çöp
çatalları da getiriyorum , Matmazel Lülü .
JONATHAN
(iyice öfkeli)
Masa
temiz mi ?
GARSON .
Tertemiz
, Matmazel Lülü , süngerle sildik ya.
Bn.
JONATHAN Ne kaba adamlar bunlar .
JONATHAN
Bütün Çinliler kabadır.
(Bir ara, dışarı
çıkmış okun ÇOO Bn. JONATHAN ' a sokulur J
ÇOO
Görüyor musunuz , şu cebimdekini ?
Bn.
JONATHAN Ay, yılan var cebinde Jimmy, ÇOO yılan yakalamış!
GARSON
Şimdi masayı seriyorum , Matmazel Lülü,
JONATHAN
Parayı kim veriyor ? Balayına geldik. Ne yılanı ?
ÇOO
Bakın
, Bayan Jonathan , canlı, kıvır kıvır .
JONATHAN
Getirme
buraya , at onu çabuk !
Bn.
JONATHAN
Dur
biraz Jimmy, okşayabilir miyim yılanını ?
ÇOO
Tabii madam , okşayın .
Bn.
JONATHAN
ömürsün
ÇOO, kaşla göz arasında nerden çıkardın
bu
yılanı
? GARSON Hadi ÇOO, getirelim . "
Bn.
JONATHAN Ben de görmek istiyorum nasıl getirdiklerini.
JONATHAN
Bekle burda canım. Peki, ben de geliyorum.
(Hep birlikte
mutfağa geçerler. Bütün bunlar olup biterken süngeri mıncıklayıp duran WONG
da birden
silkinip doğrulur. O da hışla, mutfağa girer. Bir süre
sahne boş kalır. İçerden Bn. JONATHAN'ın şaşkınlık
ünlemleri, gülmeleri işitilir . Sonra bir gürültüdür kopar : yuvarlaman
tencereler, kırılan kap Jcacak sesleri, çığlıklar. Hepsi telaşla içeri dolar.
Lokantanın kapısından sokakta kaçan maymuna bakarlar . Bir ağızdan konuşurlar)
Bn.
JONATHAN Ayy, kaçıyor ! Kaçtı!
ÇOO
Hah,
hah, ha, ha kaçıyor kaçıyor.
JONATHAN
Yakalayın, tutun!
GARSON
Önünü kestirin! Kaçtı! Kaçamaz, koş ÇOO !
Bn.
JONATHAN Ayy ÇOO, yetiş , bayılacağım .
JONATHAN
Bırakmayın , tutun şunu !
GARSON
Tuh kaçtı. Koş ÇOO !
JONATHAN
Yakalayın , tutun diyorum size .
ÇOO
Nasıl da kaçtı yahu ? Kim kaçırdı ?
GARSON
Birden fırladı kafesten.
Bn.
JONATHAN Üstüme saldırıyor sandım .
GARSON
Berberin
de elini ısırdı.
Bn.
JONATHAN Ay, berberin de elini ısırmış .
JONATHAN
Yakalayın diyorum size, yakalayın şunu.
Bn.
JONATHAN Ne sallanıyorsun, ÇOO ?
ÇOO
Yakalamak
istiyen koşar yakalar .
LÜLÜ
Ah, kaçtı.
Bn.
JONATHAN Ah, hah, ha, nasıl gidiyor sıçraya sıçraya.
ÇOO
Nerden
kaçtı yahu ?
GARSON
Pencereden.
JONATHAN
Nasıl nerden diye soracağınıza koşsanıza ?
Bn.
JONATHAN Çarşıyı pazarı birbirine kattı.
LÜLÜ
(mırıldanır)
Yazık,
maymun kaçtı, Wong .
JONATHAN
Ne beceriksizlik canım , kaçırılır mı ?
Bn.
JONATHAN
(gülerek)
Ayy,
nasıl gidiyor bak ! Adamın şapkasını uçurdu . Üç
kişi
yerde !
Dükkanın
önündeki bayrağa asıldı, sallanıyor—
hoop öbür bayrağa atladı.
JONATHAN
Çek çek arabasına bak şimdi.
Bn.
JONATHAN Sürücünün ödü koptu .
ÇOO
Öff,
devrildi araba, belliydi ama. (Hepsi kahkahayla gülerler . )
Bn.
JONATHAN Şişko turistin haline bak toz toprak içinde debeleniyor.
GARSON
Şaşırdı nereye kaçacağını.
JONATHAN
Kadının sepetlerini devirdi, muzlar hurmalar yerde.
Bn.
JONATHAN Ayy, dantelalar kordelalar saçıldı gitti, yazık !
GARSON
Koş ÇOO, ensele şunu , başka yok .
ÇOO (kendi havasında)
Nasıl
kaçırdınız yahu, olur şey değil.
JONATHAN
Koşup,
yakalasana, ne biçim avcısın sen ?
(ÇOO önce
aldırmaz, sonra pabuçlarım ayağından atıp ftrlar. î
GARSON
Yaşa ÇOO ! Yakalar şimdi onu .
JONATHAN
Ta nereye gitti hayvan , hemen fırlasaydı ya .
GARSON
Yakalar yakalar.
Bn.
JONATHAN Yaşa ÇOO , tut şunu!
JONATHAN
Bekle tutar ! Kaçtı, ele geçer mi bir daha ?
GARSON
Orman değil ki çarşı içi, şaşırdı hayvan.
LÜLÜ
Koş ÇOO, koş!
Bn.
JONATHAN Yetişti, yakalıyacak maymunu.
JONATHAN
Ne yapıyor bu adam ? Maymuna yetişti yakalamıyor.
GARSON
Yakahyacak . Ha gayret!
Bn.
JONATHAN A , maymunu geçti.
JONATHAN
Deli mi ne ?
LÜLÜ
Tuttu tuttu !
JONATHAN
Tuttu ama kimi tuttu ? Kalabalık arasında kaçan bir
adamı—
Bn. JONATHAN Zavallı bir adamı yakaladı maymun yerine.
JONATHAN
Polis yetişti, amma iş ha.
Bn.
JONATHAN
A,
polis adamı götürüyor, ÇOO eli boş dönüyor, maymun
kaçıyor.
(ÇOO gelir.)
JONATHAN
Yakalayamadın
işte.
ÇOO
Yakaladım
ya,
Bn.
JONATHAN Hani maymun ?
ÇOO
Ben
maymunu kovalamadım ki ? Yankesicinin biri kadının para kesesini çarptı,
kaçıyordu onu yakaladım .
JONATHAN
Nee, sen maymunu kovalamadın mı ?
ÇOO
Yoo, maymun kaçtı gider .
JONATHAN
Yakalamalıydın .
ÇOO
Ben
bir yakaladığımı bir daha yakalamam. O cascavlak kafalı maymun yok artık benim
için ... bitti,
GARSON
Oldu mu ya şimdi ?
Bn.
JONATHAN
Ama
ÇOO daha iyi bir iş yaptı, hırsızı yakaladı polise teslim etti. tyi yurttaş ÇOO
.
ÇOO
Ben
onu hırsız diye yakalamadım ki! Bana ne elin hırsızından ? Kaçıyordu ondan
yakaladım.
LÜLÜ
Maymun yok artık Wong, çok korkuyorum.
Bn.
JONATHAN Hong Kong'a geldiğimizden beri böyle gülmemiştik.
JONATHAN
Kaçan
bizim maymundu.
Bn. JONATHAN
Sahi,
unuttum. Ne yapacağız şimdi ?
GARSON
(özür dileyici)
Hazırda
başka maymun yok, bayan . Artık Hong Kong'a bir başka gelişinizde — Bn. JONATHAN
(sinirli) —
Bir
kez geldik Hong Kong'a bir daha niye gelelim ?
JONATHAN
Boş
mu döneceğiz ? ÇOO bir koşu gidip yakalıyamaz mı başka bir maymun ?
ÇOO
Hıh, maymunlar sıraya girmişler yakalanmak için ! ;
Bn.
JONATHAN Kendini naza çekiyor.
JONATHAN
Parasıyla dedik.
ÇOO
Parasıyla
da olsa maymun ha diyince yakalanmaz.
JONATHAN
Nasıl kaçtı ?
ÇOO
Bir
daha rastlarsam sorarım nasıl kaçtığını. içinizden biri kaçırdı işte.
JONATHAN
kim kaçırdı ?
ÇOO
Hanıma sorsanız, öteye beriye dokunmayı pek seviyor.
Bn.
JONATHAN
Ben
elimi sürmedim kafese . Matmazel Lülü , belki o kaçırmıştır ?
GARSON
O
kaçırmış olamaz. .
JONATHAN
Her neyse, kaçan kaçtı.
Bn,
JONATHAN
Hevesimiz
kursağımızda kaldı. Pis hayvan , neden kaçtı? Acıyordum, şimdi hiç acımayacağım
.
ÇOO
Aman
acıyın !
JONATHAN
Bunu
anlayışla karşılamalısın , sevgilim . Bütün yakalanmamış canlılar özgürdür.
Hele
yakalanıp kurtulmuşsa, o zaman daha özgürdür .
Bn.
JONATHAN Kaçmasaydı görürdü gününü. Ne çevikti ama .
JONATHAN
Bütün maymunlar çeviktir, sevgilim .
Bn,
JONATHAN Hem de kurnaz, bildi başına gelecekleri,
GARSON
Maymun diyip geçmeyin, duygulu hayvandır .
Bu.
JONATHAN
Şimdi
o parıl parıl kafayla nasıl girecek öbür maymunların arasında ? Alay etmezler
mi ?
ÇOO
Pek
umurundaydı. O da ballandıra ballandıra anlatır kelleyi nasıl kurtardığını,
Hong Kong çarşısını nasıl birbirine kattığını . Yalnız ben isterim papelleri ,
GARSON
İşler
karıştı.
JONATHAN
Yüzüme
bakmayın hiç, metelik vermem maymun beyni yemeden . Bulup getirin bir tane daha
ikisini birden ödiyeyim.
Bn. JONATHAN (surat asar)
Hong
Kong'a gel, maymun beyni yemeden dön.
GARSON
(çaresiz
kollarvm açar)
Kaçacağını
ne bilelim, yedeği de yok.
(WONG
maymunun
kaçmasına sevinmiş gibidir. Çanağın içindeki süngeri mıncıklar, konuşmaları
dikkatle dinler. GARSON'u çağırır,
kulağına bir şey söyler. GARSON irkilir önce , sonra, sırtır .
Masadan ayrılır, evlilerin yanma yaklaşır J Bay Wong'un size bir
önerisi var, bayım.
(Kararır.)
İKİNCİ
BÖLÜM
GARSON
(aynı)
Bay
Wong'un size bir önerisi var —
(usulca söyler)
JONATHAN
(iyice şaşırmış)
Bay
Wong mu? Ciddi mi ?
(
Bn. JONATHAN da işitir. Göğsü kalkıp
WONG
ile
gözgöze gelirler, selamlaşırlar.)
GARSON
Evet efendim.
JONATHAN
Ama nasıl olur ?
GARSON
Karar vermek size düşüyor .
JONATHAN
Şey
yani , şimdi gerçekten biz —
GARSON
Böyle
bir şey ilk kez oluyor Hong Kong'da sizin onurunuza . Hem hiç farketmez.
Bn.
JONATHAN
İlk
kez oluyormuş, Jimmy, bizim onurumuza Her şey mutluluğumuz için diyordun ?
JONATHAN
îyi ama, sevgilim ?
Bn.
JONATHAN
Hiç
farketmez dedi ya ?
(Aralarında konuşurlar,
L.ÜLÜ
WONG ' un ellerini avuçları içine alır . )
LÜLÜ
Seninle
sevmiştim , artık Hong Kong'da yapamam .
WONG
Sarı
Nehir kıyısında sevgilim .
LÜLÜ
O
zaman güneş kimbilir nerde olur . ...•-..
WONG
Bekle
beni .
GARSON
<
Polis
mi ? Burası Hong Kong bayım eski Çin, kaygılanmayın. Bizbizeyiz .
JONATHAN
Peki
Bay Wong buna gerçekten razı mı ?
GARSON
Siz, peki dedikten sonra —
JONATHAN
Sen
ne diyorsun ?
Bn.
JONATHAN Hong Kong'a bir daha nerden geleceğiz .
JONATHAN
Yasal
bir sakıncası da yokmuş JONATHAN Ben ötesine karışmam artık .
JONATHAN
Şey
, peki , evet, öylese kendisiyle tanışalım .
GARSON
Tabii
bayım , fiat konusunda biraz esirgemiyeceksiniz
artık .
JONATHAN
Ne
demek , tarifeye göre değil mi ?
GARSON
İyi ama anlamanız gerek . Siz eniyisi kendisiyle konuşun .
(GARSON
WONG'un
masasına gider . )
ÇOO
(yavaş sesle)
Enayilik
etme Wong, ucuza kaptırma, sıkı pazarlık et. Herif petrol kralıymış .
GARSON
Sayın
konuklarımız sizinle tanışmak istiyor, Bay Wong . (WONG yavaşça
yerinden kalkar onların
masasına geçer.
Selam verip
oturur . )
Bn.
JONATHAN
Hay
, Mister Wong !
JONATHAN
Günaydın
Bay Wong! Buyurunuz, şöyle buyurunuz lütfen. Bir içki alımlıydınız ? Çok rica
edeceğim .
WONG
Eh , pirinç rakısı öyleyse .
JONATHAN
Garson , Bay Wong'a bir pirinç rakısı lütfen .
Bn.
JONATHAN Nasıl bir şeymiş o , deneyeceğim ben de . İki olsun .
JONATHAN
Ah,
içkileri karıştırmak hiç iyi bir şey değil, yavrum . Şeyy, garson demin bir
öneride bulunduğunuzu söyledi.
WONG
Evet, Bay Jonathan .
JONATHAN
Doğruymuş
demek . Peki bunu iyice düşündünüz mü ? Acele verilmiş bir karar olmasın, sonra
hepimiz üzülürüz.
WONG
İyice düşündüm , Bay Jonathan .
LÜLÜ
İşin buraya varacağım biliyordum, Wong sevgilim-.
JONATHAN
Yalnız, ben ve karım merak ettik, bunu niye yapıyorsunuz?
(WONG
susar.
GARSON kaseler içinde pirinç rakısını getirir J
GARSON
Bay
Wong'un yirmiyedi çocuğu var, efendim . Evde yiyecek bekliyorlar.
Bn.
JONATHAN Peki niye bu lokantaya getirmiyorsunuz çocuklarınızı ?
GARSON
Madam,
siz Çinlilerin maymun beyni ile mi beslendiklerinizi sanıyorsunuz ?
Bn.
JONATHAN Bay Wong, ozan olduğunuz doğru mu ? Ne iyi ama.
GARSON
Tabii
ozan , hem şöyle böyle değil. Yazık ki artık Hong Kong'da şiir geçmiyor —
ÇOO
Geçseydi
çok ün kazanırdı, para da kazanırdı Wong .
JONATHAN
Tabii
Bay Wong'un ozan olmasının bu alışverişle ilgisi
yok.
GARSON Siz de biraz fedakarlık göstereceksiniz bayım.
JONATHAN
(yarı şaka) Ozanlığını
öne sürüp fiatı arttıracak değilsiniz herhalde ,
GARSON
Pazarlık edeceksiniz, efendim.
Bn.
JONATHAN Biz burasını kibar bir lokanta sanmıştık .
JONATHAN
Sinirlenme
sevgilim, Hong Kong'da pazarlık adettir. Yerli adetidir, ondan pazarlık
ediyoruz .
Bn.
JONATHAN
Ah,
yerli adeti ise pazarlık et ozaman, ben anlamadım, kabalık ediyorlar sandım.
Yerli adeti ise pazarlık et,
Jimmy.
Biz
bu geziye çıkarken bir ilke kararı aldık : Her gittiğimiz yerin törelerine,
yerli adetlerine uyacağız dedik. Böylelikle gezdiğimiz ülkeleri daha iyi
anlıyabiliyoruz . Her ülkenin başka töreleri olması ne hoş . Et Jimmy, pazarlık
et!
JONATHAN (cebinden çek
defterini çıkarır.)
Şuna
ne dersiniz,'Bay Wong ? Olmuyor mu ? Peki şöyle yapsak ?
ÇOO
(hafif sesle)
Herif
petrol kralıymış !
JONATHAN
Buna
da mı hayır ? Ooo, işimiz güç . (eski çekleri yırtar)
ÇOO
(yandan)
Enayilik
etme Wong, Ucuza kaptırma !
JONATHAN
Şuna
peki diyin artık
ÇOO
Dayat,
nasıl olsa peki diyecekler .
Bn. JONATHAN
Yerli adeti de olsa, kocamın dolandırılmasına göz
yumamam
, JONATHAN Sinirlenme, sevgilim .
GARSON
Ama Bay Wong ....., Sayın bayan —
ÇOO
(çeke göz
atarak)
Bu
fiata da Hong Kong'da hırsız beyni bile yiyemezsiniz ,
JONATHAN
Bu
konuda sizinle tartışmak istemezdim , Bay Wong ama siz de takdir edersiniz ki
bu bizim için bir hevesten ibaret. Karımın bir kaprisi diyelim . Evet, kapris
ama ne
yaparsınız
.
Yaşamak
güçtür Bay Wong, günden güne de güçleşiyor. Çocukluğumda gazete satar,-ayakkabı
boyardım, garsonluk bile ettim . Evet zenginim, ancak mutluluğun parayla satın
alınabileceğine inanmıyorum. Para bir araçtır yalnızca.
Bilirim
, Çinliler çok düşünürler . Ne filozoflarınız
var sizin. Siz de takdir edersiniz ki bu çok çok birkaç dakikalık bir
zevk bizim için . İyi ki kaçtı hani, maymun bize daha ucuza gelebilirdi. Böyle
bir durumda pazarlık etmek istemem. Sizinle özgür bir insan olarak konuşuyorum
. Ta çeki sununcuya dek . Siz de özgürlüğü tek yanlı görmeyin .
Biz
turistiz Bay Wong , bugün varız yarın yok .
Bn.
JONATHAN
Yerli
olacak değildik ya, insan orda olmasa burda , biryerlerde turist oluyor .
' JONATHAN Sinirlenme , sevgilim .
Bn.
JONATHAN
Sonra
ne bilelim biz Bay Wong'un gerçekten ozan olduğunu ?
GARSON
Hiç kuşkunuz olmasın. Söyle bir şiir , Wong !
ÇOO
Göster
numaram Wong, patlat bir şiir !
GARSON
Siz
isteyin, Bayan Jonathan, ne üstüne olsun şiir Wong söyleyiverir .
Bn.
JONATHAN
Ne
üstüne mi olsun , ne üstüne, ne üstüne ? Hah buldum, o kaçan maymun var ya onun
üstüne bir şiir .
(Sessizlik
. Herkese bekleşir. WONG yavaş
sesle okur)
WONG
'Maymun
kafes arası oynattım mandalını fırladı kaçtı çapkın bende kaldı karası.
(WONG'u
alkışlarlar.
)
LÜLÜ
(kaygılı)
Wong,
yazık sevgilim . , . ,
Bn.
JONATHAN
Peki
ama anlamı ne?
ÇOO
Wong'un
şiirlerinde anlam sonradan gelir, o şiiri akıtır içinize, anlam artık size
kalmış .
GARSON
Sonra
Bay Wong tersine de şiir yazar.
Bn.
JONATHAN
Nasıl
oluyor o ?
GARSON
Siz
bir çift uyak verin ona döktürsün size bir şiir .
Bn.
JONATHAN
Ah,
ne eğlenceli, iyi ki geldik Hong Kong'a, sevgilim. Çin şiiri çok eğlenceli. Ne
iyi ettik geldik bu lokantaya Bay Wong'la tanıştık . Jimmy söylesene iki uyak.
JONATHAN
Şey,
uyak uyak : petrol, santral.
GARSON
Yoo,
olmadı!
ÇOO
Uyak
dediğin tam uymalı. Bakın ben kaç türlüsünü —
Bn.
JONATHAN Susun susun buldum : Wong / Hong Kong .
GARSON
Tamam,
Bayan Jonathan.
ÇOO
Hadi
Wong, güzel hanım için yak bi şiir. Wong, Hong Kong !
(WONG
duvardaki
gonga vurur : usun yankılı tatlı bir ses.)
Bn.
JONATHAN
Ah,
benim şiirim !
LÜLÜ
(inler)
Wong,
sevgilim!
ÇOO
Yaşa
sen , Wong !
Bn.
JONATHAN
(duygulu)
Her
şey o denli güzelki yaşamak , bu lokanta, bu Çin gongu yarın çok uzaklara
gitsek de unutmıyacağız Bay Wong'u.
(WONG'u almndaın
öper J Bay Wong, size çok borçluyuz gönülce, balayımıza
yepyeni bir tad katacağınız için . Onu daha fazla üzme, Jimmy.
JONATHAN
Birkaç
dakikalık bir zevk bu bizim için. Doğrusu ozanlığınıza diyecek yok,
(gülerek)
ama
iyi ozan olmanız beyninizin lezzetini arttırmıyor ya.
Basit
bir maymun bize daha ucuza gelebilirdi.
İyi
ki kaçtı hani. Lütfen anlayın
sizinle
özgür bir insan gibi konuşuyorum ...
ta
çeki sununcaya dek .
Bn.
JONATHAN Şimdi de elinin sıkılığı tuttu.
JONATHAN
Hiç değil, Bay Wong'la çok iyi anlaşıyoruz.
Bn.
JONATHAN İmzala şu çeki gitsin .
Bırak
ta ... yavrucuğum ,
biz
bu pazarlığı erkek erkeğe yapalım .
Bak
, Matmazel Lülü çağırıyor seni .
(Bn. JONATHAN,
MATMAZEL LÜLÜ'nün masasına gider.
ÇOO do ona
sokulur, LÜLÜ gözlerini Bn. JONATHAN'a
diker , kadın
tedirgin olur ..)
LÜLÜ
Ne
güzelsiniz, Bayan Jonathan ben de böyleydim bir günler . Biz birbirimizin zaman
aynasıyız . Günlerinizi bilin, mutluluk toz boyalı kelebeğe benzer , uçtu,
kondu , uçtu .
ÇOO
Wongcuğum,
uçur bir kelebek şiiri.
WONG
(durumsamadan)
Kelebek
uçup kırlardan denizin üstüne geldi altında köpükleri ak çiçekler sandı kondu .
(İşitilmiyen
sözlerle pazarlığı sürdürürler , )
Bn.
JONATHAN
Şemsiyeniz
ne güzelmiş yeniyken, Matmazel Lülü güneşler, dalgalar, kuşlarla süslü hepsi
birbiri içinde eriyip gitmiş zaman' diyeceksiniz . Özel kolleksiyoııuma koymak
için bu şemsiyeyi bana verir misiniz ?
Eski
Çin işlerini pek severim .
Siz
de yenisini alırsınız, Jimmy bir çek lütfen !
(LÜLÜ eliyle iter . )
Yoksa
bir sevi andacı mı ? Bağışlayın beni.
Açtınız
kapadınız Bay Wong ağlamaklı oldu .
Sayrı
mısınız Matmazel Lüîü ?
Sapsarı
bir gölge vurmuş yüzünüze
şemsiyeden
mi ?
Bay
Wong'un taptığı bir ece miydiniz ?
Güzelliğiniz
alınmasız bir ülke miydi ?
Kaç
türküyle kuşattı sizi,
kaç
pişmanlıkla döndü ?
Şimdi
nerdesiniz, Matmazel Lülü ?
Sapsarı
bir gölge vurmuş yüzünüze
sayıkladığınız
o nehirden mi ?
JONATHAN
(WÖNG'la
konuşmayı sürdürür.)
Bu
hevesimiz çok kişiye çirkin bile görünebilir . Halkın duygularıyla oynamak
doğru değil. Bu küçük alışveriş hoş olmıyan tepkiler uyandırabilir bir petrol
tüccarı gelmiş zavallı bir Cinlinin beynini satın alıp yemiş derler . Oysa siz
bunu özgürce,,, kendi dileğinizle —
Bn.
JONATHAN Yakaladığın kelebekleri ne yaparsın, ÇOO ?
ÇOO
Çırpınır
çırpınırlar yakalanınca . Kanatlarını gerer iğnelerim .
Bn.
JONATHAN Ne hainsin, senden korkulur.
JONATHAN
Halk
da zaten heyecanlanmak için neden arar, fırsat kollar.
(WONG birşeyler mırıldanır, işitilmez )
Ben
gerçekçi bir adamım, Bay Wong
kendimi
yaratmış bir adamım.
Ama
siz de özgürsünüz ... çeki sununcaya dek .
LÜLÜ
Bayan Jonathan'ı rahat bırak , ÇOO .
ÇOO
Sizi
korkutmak istemedim , Bayan Jonathan .
(kadının
kollarımı tutar)
Bn.
JONATHAN
Ama
kaçarım şimdi.
(paravananın arkasına
kaçar. ÇOO
koşup onu
yakalar Gölgelerin seviştiği görülür)
JONATHAN
Özgürlüğü
dar sınırlar içine sokamayız. Şu maymun beyni hevesi de bize pek pahalıya
patlıyor . Karımın bir kaprisi işte . Biz turistiz, Bay Wong , bugün varız
yarın yok . Teşekkür ederim, anlayış
gösterdiniz.
Peki peki, kabul.
GARSON
Pazarlık
tamam mı, Bay Jonathan ? Oh oh, sevindim . Berberin eli kanıyordu , gitmiş .
JONATHAN
imzaladığım bu çeki aileniz dünyanın heryerinde
bozdurabilir.
WONG Müsaadenizle, yakındaki postaneden aileme göndereyim.
JONATHAN
(kuşkutu)
Şeyy,
nasıl olur ? Peki ama, ya siz... Postane mi dediniz? İyi ama bu çeki, şimdi siz
—
WONG
(tok seste)
Çeki
postaya verip geleceğim, dedim .
GARSON
Bir de traş oluver Wongcuğum. Asıl şu tepe kısmı,
sinekkaydı
olsun . WONG Peki peki, merak etmeyin .
(WONG çıkar. GARSON maymun masanın yanına gider. LÜLÜ
de
onum yanına gelir.)
GARSON
Eh
öyleyse ben de şu deliği ayarlıyayım. Balayı güzel şey değil mi, Matmazel Lülü
? Hiç balayına çıktınız mı ? Yine mi Sarı Nehir ? Bırakın canım, unutun, unutun
artık . Sonu gelmez bunun , Matmazel Lülü . Daha çok acı çekersiniz. ÇOO nereye cehennem oldu yine ? Biraz yağlıyalım da kafası
rahat geçsin . Biraz sabır, ama sabır,
Matmazel Lülü. Bu Bay Wong için de sizin için de iyi olacak. Çok
seviyorsunuz biliyorum . Elden ne
gelir. Geç kaldığınızı siz de biliyorsunuz ya .
LÜLÜ
Bayan Jonathan kaçtı benden .
GARSON
(gölgeleri
görür)
Hmmm,
ÇOO başımıza iş açmasa bari.
LÜLÜ
Titredi, nasıl tirredi ama
JONATHAN
Bir
koca , balayında eşinin bütün kaprislerine katlanmalı Evet, kapris ama ne
yaparsınız .
(ÇOO ile Bn.
JONATHAN paravanama arkasından çıkarlar.)
Bn,
JONATHAN Bav Wong razı oldu değil mi, sevgilim? Peki, nerde ?
JONATHAN
Postaneye gidiyorum dedi , çeki şeyetmek için .
ÇOO
Wong
gitti mi , Sayın Jonathan ?
JONATHAN
Birazdım
gelirim dedi.
ÇOO
Gitti
gider .
Bn,
JONATHAN Ne demek gitti gider ?
ÇOO
. :
Postaneye
gider yani.
GARSON
Bir
de. kafayı kazıtacaktı.
Bn,
JONATHAN Ya gelmezse ?
ÇOO
Gelmiyeceğim dedi mi ?
Bn.
JONATHAN Gelmiyeceiğm der mi canım ?
LÜLÜ
Wong , sevgilim, uzaklaş buralardan .
GARSON
Ona
bakmayın siz, Sayın Jonathan. Bn, JONATHAN ÇOO , ya geri dönmezse Bay Wong ?
ÇOO
Belki döner , Bayan Jonathan .
Bn.
JONATHAN Ah deli edecek beni, belki dönermiş .
ÇOO
Belki
dönmez demedim ki.
GARSON
Bekleyelim .
JONATHAN
Ne beklemesi, ben polise gidiyorum .
GARSON
Şaka etmeyin bayım, polislik iş mi bu ?
Bn.
JONATHAN İkincisini de kaçırdınız .
JONATHAN
(cebinden
para çıkarır)
ÇOO
, onu yakalarsan bu senindir .
cco
(parayı cebe
indirir) Elbet, Bay Jonathan .
JONATHAN
Tutup getirirsin, değil mi?
ÇOO
Ama nasıl tutup getireceğime karışmıyacaksınız .
JONATHAN
Bay
Wong gelsin de. Vay canına, birden olmaz diyemedim. Çeki aldı çıktı lokantadan
.
(
ÇOO yatıp
uyuklamaya başlar .)
Bn.
JONATHAN Enayi mi gelsin . Güven olur mu bu adamlara .
JONATHAN
E , ÇOO , ne oluyoruz . Hani yakalıyordun
Wongu ?
ÇOO
Yakalıyorum
, merak etmeyin .
JONATHAN
Nasıl merak etmiyelim, uyuyorsun be orda ?
ÇOO
Nasıl
yakalıyacağıma karışmayacaktınız ya ? Belki plan
kuruyorum
. Bn. JONATHAN Göz göre göre kaçırdınız elinizden .
ÇOO
Siz
parayı verdiniz ya ona bakın .
JONATHAN
O parayı Bay Wongu tutup getiresin diye verdim.
ÇOO
İyi ya, ben de tutmaya çalışıyorum belki.
JONATHAN
Cebinde bir servet var onun .
ÇOO
İşime karışmasanız ya.
Bn.
JONATHAN ÇOO , ne olur yakala şu Bay Wongu .
ÇOO
Hatırınızı
kırar mıyım, madam? Yakalamaya çalışıyorum
işte
JONATHAN
Ohoo
, sen yerinden oynayıncaya kadar —
ÇOO
Kim
kurtulmuş ÇOOnun elinden ki Wong kurtulsun .
(düşlü)
Sanki
herşeyi yakalamışım da bir Zonk Zonk kalmış . Onu da bir elegeçirseymişim
herşey tamam olacakmış .
Hem
elime geçirdim bir an için ve beni soktu. Yok canım , benim elimi kolumu
ısırmadık sokmadık şey
kalmamış,
bilmez
miyim, o bambaşka soktu yürek yakınımdan vurdu iğneyi . ağusu önce öldürüyor
sandım oyy dedim işin bitik, Zonk Zonk fena ısırdı. Sonra bir hoş oldu içim
bütün gövdem vınlamıya başladı. Böcek aldı beni uçurdu , konamadan getirdi, Ben
bende miyim Zonk Zonkta mıyım, belli mi. Bir açıyorum kanatlarımı kapkara, bir
açıyorum güneş güneş. Sonra bir ihtiyar görüyorum dağbaşında Zonk Zonk ondaymış
. «Babalık , ben demin bir böcek uçurdum zonklayıp duruyor daha içimde ver sen
şu benim Zonk Zonk'u » Böyle diyorum ihtiyara.
Seninki,
«Pist» diyor , «verir miyim ya , vermem» diyor. «Ver babam , ver sen şu benim
Zonk Zonkumu, etme
eyleme
»»
«Yok,
vermem ben sana Zonk Zonk'u, enayi miyim , dünyanın en güzel böceği o . » «O
benim ver şunu, ilk kez ben yakaladım.» «Pist, verir miyim ya, enayi miyim.»
«Bak içim Zonk zonk ediyor zaten ver şunu gözünü seveyim yoksa seni öldürürüm.»
O
da , «Öldüür» diyor , «o zaman cinayet işlemiş olursun, hem nasıl
zonklarmış vicdanın görürsün ,» Ben öldüreceğimden değil
hani
sırf nasıl zonklarmış vicdanım görmek için işliyorum adamın cinayetini. Aaah ,
zonklar
mı sana içimde şimdi hem Zonk Zonk hem de adamın cinayeti ? Ama koparıyorum
Zonk Zonk'umu ölünün yumulmuş
avucundan
.
Hele görelim, gerçekten ama gerçekten yakaladığım tek şey sensin bakalım
neymişsin . Işığa çıkarıyorum
görmek
için .
Aaa,
eriyor Zonk Zonk... eridi gitti, geriye küf gibi birşey kaldı hışır hışır, o da
parmaklarımın arasında dağıldı
yitti.
Yine
o kuşku düştü içime ben Zonk Zonk'u yakaladım
mı
diye
ama
bereket, herifin ölüsünü uzatmışım yere . Zonk Zonk gerçekten yakaladığım tek
şeydi ama belki de Hiçbirşeydi. (WONG kapıda,
görünür,)
Bn.
JONATHAN
Ah
, geldi .
GARSON
Boşuna telaş ettiniz .
Bn.
JONATHAN
Ay
kafasına bak ne biçim traş olmuş . Sizi ne merak ettik ama Bay Wong .
jonathan"
Bay
Wong geldi, ÇOO . O parayı —-
ÇOO
Ben size demedim mi ?
JONATHAN
Sen yakalamadın ki ? -
ÇOO
Kaçmadı
ki yakalıyayım . Ben kırk yıllık Wongu bilmez
miyim.
Kaçmak onun usundan bile geçmez . Ama kaçsaydı koşup
yakalardım
tabii O kadar paranızı aldık.
JONATHAN
Ah seni !
GARSON
(kibarca)
Sayın
Jonathan , şu bizim mutfak hesabını da çıkarabilir
miyiz
aradan ? (JONATHAN memnum, ccbitıden
bîr sürü para, çıkarır . )
Kocanız
çok cömert, Bayan Jonathan .
ÇOO
Sen
de şu bizim maymunluğu düş bakalım .
(atılır, GARSON-'un
elindeki paraların bir kısmını kapar.)
Bn.
JONATHAN
Ay,
çok ömürsünüz Bay Wong, tepeyi kazıtınca bizim katolik papazlarına dönmüşsünüz
. (G-ARSON'a)
şöyle çepeçevre açacaksınız değil mi ?
GARSON
Evet, madam .
Bn.
JONATHAN
Şimdi
Seylan nerde , Jimmy ? Yani Bay Wongun kafasının
üstünde
? Bak yusyuvarlak , yarım dünya gibi .
('JONATHAN, rujunu
tazelemekte olan karısının
rujunu alarak WONG'un çıplak kafasına çizer. )
JONATHAN
izninizle
Bay Wong , karım coğrafyadan hiç anlamaz , Uzaklık duygusu diye birşey yok .
Jamaika'yı Seylan'da
bir
ada sanıyor. Seylan'da bir Jamaikalıya rasladık da ondan karıştırıyor. Bak
sevgilim, şurası Hong Kong . Yani biz şimdi buradayız .
Bn.
JONATHAN Ne güzel ama Hong Kong'da olmak !
JONATHAN
Koca
Çin işte , Güney Çin Denizi, Hint Okyanusu , buradan geçeceğiz büyük gemimizle
, Seylan surda , sevgilim , sen hep
karıştırıyorsun . Ülkeler , ülkeler
sevgilim , gezip görmekle tükenmiyecek . Bak , bizim geldiğimiz kıyılar . Ne
var , ne oldu ?
Bn.
JONATHAN
(fenalık geçirir
gibi)
Birden
Bay Wong'un kafasını... kanamış gibi gördüm .
JONATHAN
(ruju geri
verir)
Korkma
yavrucuğum, geçer
GARSON
E
tabii, Bay Wong boşuna mı postaya attı o çeki. Biraz kamyacak tabii. Şöyle
açılıverecek . Beyin lop lop ortaya çıkacak , hafif buğulu . Ilık kan
şakaklarından aşağı şıpır şıpır akacak Bayan Jonathan , merak etmeyiniz .
(Kadın
fikırdıyarak kocasmın kulağına, birşeyler fısıldar.)
JONATHAN
Kulağım
gıdıklanıyor. Tabii yavrucuğum , artık bizim . Yine de, yaşayan bir insan gibi
davranmalıyız ona. inancımız da törelerimiz de bunu böyle gerektirir. izninizle
, Bay Wong, eşim kafanıza dokunmak istiyor . (Bn. JONATHAN parmaklarım WONG'un çıplak
kellesime
dokundurur.
Tepeden başlayarak açılan daireler çizer.)
Bn.
JONATHAN
Kafasının
derisi seğiriyor, olacak şey değil. Bir canlıya dokunmak ne güzel bizim canlı
olduğumuzu kanıtlıyor az çok . Evrenin büyük gizemi —
LÜLÜ
(kesik
bir çığlıla)
Gelsin
artık Sarı Nehir, o tek umudumuz .
Bn.
JONATHAN Bize mi söyledi ?
JONATHAN
Herşey uygarca olmalı.
GARSON
Onu bağışlayın , Sayın Jonathan .
ÇOO
(yatıştırıcı)
Matmazel
Lülü !
LÜLÜ
Unutma sakın türküyü.
Bn.
JONATHAN Siz de bana dokunabilirsiniz , Bay Wong .
Çekinmeyiniz
lütfen. \
(WONG. gözlerini bir
noktaya dikmiş susar.)
Bay
Wong hazırmış , Jimnıy .
(GARSON
WONG'a içki getirir . )
GARSON
Hadi Wong , parlat beynini.
(WONG,
içki
çanağımı alır, yan içer yansım yere döker lokantanın
içinde dönmeğe başlar.)
JONATHAN
Ne
oldu birden bu adama ?
GARSON
Heyecanlanmayın
, sakin olun rica ederim .
JONATHAN
Bize mi içerledi ? Belki çekten ötürü ?
(WONG ortada
dolanırken yumruğuyla gonga
vurur.)
Bn.
JONATHAN
(elinde olmadan}
Ah, benim
şiirim !
ÇOO
Yok
bunun çekle ilgisi yok , Hong Konkla da yok,
gonkla
da yok. Şimdi yalnız Wong var .
Bn.
JONATHAN
İyi
ama biz onu zorlamadık ki —
JONATHAN
Kendi önerdi —
LÜLÜ
Yanaklarım ne incelmiş , yüzümden öteyi görüyor musun?
Bn.
JONATHAN
Bay
Wong'uıı hem o çeki koparması hem de el sürülmemiş bir beyinle bu lokantadan çıkıp gitmesi biraz tuhaf
olmaz
mı ? ÇOO Tuhaf olur.
Bn.
JONATHAN
Bay
Wongunki büyük bir özveri, Jimmy. Bunu herkese
söyliyeceğim
. ÇOO Doğru , Bayan Jonathan , ama yanılıyorsunuz .
Bn.
JONATHAN
Ne
demek özveri değil mi bu ? Bayan Wong çocukları için satmadı mı beynini ?
Tabii
Bayan Jonathan , onlar için , ama yine de
yanılıyorsunuz
. Sırf çoluğu çocuğu için yedirmiyor size beynini Wong .
Bn.
JONATHAN
Başka
bir nedeni varsa, ozaman pek acıyamayız. Jimmy , Bay Wong beynini sırf ailesi
için satmamış beynini ?
ÇOO
Üzülmeyin
, yine acıyabilirsiniz Wonga, hem daha çok
acıyabilirsiniz
, Beynini hem çoluğu çocuğu için yediriyor size , hem de —
GARSON
Hanımın
kafasını karıştırma şimdi. Bay Wongdan memnun kalacaksınız , madam . ÇOO'ya
bakmayın siz . Bay Wong darda kalmasaydı beynini satar mıydı hiç? Kocanızın
verdiği çek çocuklarını kimbilir kaç
gün sefaletten kurtaracak , bunu
düşünün içiniz rahat etsin .
Bay Wong da o beyinle bundan iyisini yapamazdı . Öyle bir pazarlık ki, hem siz
karlısınız hem o karlı ,
WONG
( JONATHAN'm
üstüne,
yürür . )
Bay
Jonathan , şu süngere bakınız —
ÇOO
Dinleyin görün kimmiş Wong .
WONG
Gözlerinizi
açın diyorum , Mister Jonathan bakın, kara çanağın içinde sıkıyorum süngeri
nasıl fışkırıyor renk renk yağlı sular, koyveriyorum bakın nasıl yutuyor onları
yeniden kaç ağzın çiğneyip tükürdüğü salyalı artıkları ne iğrenç bir iştihayla
emiyor sömürüyor, püskürtüyor
yeniden
Soğuk şakaklarımın arasında sıkıyorum onu
anlamsız
görüntüler akıyor, vıcık vıcık karışıyor birbirine, kara çanağın içinde .
Kişiliksiz bir çağın ortak beyni bu. Yeter, yeter!
(Süngeri
bırakır. Bir süre sessizlik, Sonra bambaşka bir sesle, usuldan gittikçe
yükselerek , )
Ejder...
siz hiç ejder gördünüz mü Bay Jonathan ?
Ejderin
büyük öyküsüdür Çin'de Zaman.
Atalarım
görmüşler ejderleri, ürkmüşler onlardan
çünkü
ürkünçtür ejderin görkemi
dizginlemişler
coşkuyla, egemen olmuşlar ejderlerine
uygarlığın
doruklarında. Uyanmışlar Büyük Zaman'a
Ya
da en sıradan , göz altında tutmak için
çanak
çanak boyalara batırıp hünerli parmaklarım
boyamışlar
ejderlerini, günlerini kurtarmışlar .
Ejderin
büyük öyküsüdür Cinde Zaman .
Bense
geç kaldım
kafamda
iç devinimleriyle açılan ejderi
görmezliğe
geldim. Nasıl sessizce oldu bu iş .
Sessizce
mi ? O sancılar, baş dönmeleri,
koridorlarda
türküsüz dansedişlerim ?
Piçler
gibi, kendinden döllenen soylu piçler gibi
bu
edinilmiş rahimde, sinsi, nefret dolu
deri
ürperişli uzayda kendi zamanı oldu.
Zorunlu
yargıyı verdi titremeden :
türlü
tadlar, alışkanlıklar demek olan gövdemi
yadsıdı,
bir bir kopardı sevinç damarlarını
özünün
kıskanç istemini yarattı,
yalnız
kendini yaşıyor, beynim düşler fışkırtan
bir
ejder kesildi, Bay Jonathan.
Bastığım
yer çökünce bir gün dumansı,
vaktin
geldiğini anladım . Vakit ? Geç kalmışım .
Bir
ejderi azat etmek kalır. Kahkahalarla ejder yalnız kendinin dolduracağı bir
sonsuzluk üstüne yürümek ister. (dalgın)
Bu
lokantanın önünden geçerken kapıdan usulca
bakardım
gülüşmeler
arasında beyinleri yenen maymunlar masanın altından bakardı. Ben de şimdi öyle
, haydi, vurup o kan çevreyi açın tepemde. Birden belki ağan ejder içinden
uyanırım o tek bilgeliğe .
Bn.
JONATHAN Bay Wong beynini ailesine yardım etmek için satmıyor.
WONG
Derin
çukur gözlerle bekleşir çocuklarım evde aç .
GARSON
(inandırıcı)
İşittiniz
işte, Bay Wong'un çoluğu çocuğu aç evde. Ondan yediriyor size beynini. içiniz
rahat olsun .
ÇOO
Hem
öyle hem böyle canım .
Bn.
JONATHAN
Öyleyse
Bay Wong'u bekletmeyelim . Daha kaç müze gezeceğiz .
WONG
Beni
de çağırsanız ya, Mister Jonathan cömert sofranıza eğilip kibarca üstten
beynimin
çığlık çığlığa bir parçasını ben de dişlesem . Yoo, sözlerime alınmayın rica
ederim, siz yine beynimi başdöndürücü halayınıza çeşni katsın diye satın alan
bir kralsınız . Herşey mutluluğunuz için Mister Jonathan.
JONATHAN
(kadehini
dikip ayağa fırlar)
Petrol
de fışkırır, Bay Wong, hem daha iyi fışkırır —
ÇOO
Hayda, kafayı parlatan ortaya fırlıyor !
JONATHAN
Sizin kaç çocuğunuz var, Bay Wong, en küçüğü kaç
yaşında
?
En
büyüğü, ortancası ? Benim bir ordu çocuğum var çölde güneşin altında,
denizlerde dev tankerlerde renk renk derili koca bir ordum var ben onların
gerçek babasıyım, bana taparlar Tanrı gibi. Onlar, benim dağıttığım nimetle
karınları
doyanlar
altın
ve parlak nutuklarla tuttuğum ordu yalnız benim büyük düşümü gerçeklemek için
var. Ben gündüz gece onların büyük kumarını oynanın . Esin mi dediniz, Bay Wong
? Yalnız şiirde olmaz ya ? Petrol kara bir ejder gibi deprenir derinde
(Pabuçlarını
ayaklarından fırlatır . ) Benim tabanlarımı gördünüz mü , Bay Wong
yaman bir hayvandan gelir tabanlarım, sımsıkı yerde... toprağı derinleye
derinleye giderim. Çıplak tabanlarım belli belirsiz bir sızı, ürperme gibi bir
titreşim kapar yer katlarından dururum, dua ederim artık kaç kulaç
aşağılardayım beni uykusuz bırakan gömüde ben petrol avcısı Jimmy Jonathan
gerçek ejderlerle boğuşan yirminci yüzyıl şövalyesi ben avuçlarım toprağın
kafamda zonklıyan yerini
noktayı
kestirip, mühendislerime şurayı burgulayım derim, ışık vurur yüzlerine artık
pergeller büzülür, cetveller bir yana itilir , soyunur işçiler, vinçler
gürülder, hortumlar su basar ter oluk oluk akmağa baslar, küfürler,
yüreklendirici
türküler
birbirine
karışır, dinamitler taşınır sonra kayaların altına, elmas, karborandum uçlu
delgiçler burkula burkula gömülür toprağa, yürekleri zorlanır
işçilerimin
çelikler
gergin, kopar tanrılık bir harpın telleri gibi siz hangi titreşimleri
bilirsiniz, Bay Wong, hangi
titreşimleri
?
gümüş
gonglar, titrek Çin fenerleri mi ? Siz hep baygın tütsülerde kaldınız, ne
bilirsiniz petrol soluyan toprağı ?
Bir
sömürgede, bir dost geri kalmış ülkede mi olur petrol bulunmuştur
o
gece bütün kampta şehvetli düşler görülür isler delgiçler, benim renk renk
derili çocuklarım dişi erkek, çatıları altında inlerken benim çelik kulelerim
çeklerimle güvende mutluyumdur, biraz da onların hesabına. Sonra uzun geziler
gerek bana dinlenmek için viskim dudaklarımı buruşturur mercan adalarında,
palmiyeler altında. Sizin kaç çocuğunuz var, aç ? Açlık nedir, Bay Wong ?
Gözlerden ışık çekilmiş duvarlar boyunca yıkılmak nedir ? Gezmek insanın
kültürünü arttırıyor, Bay Wong sevgili eşimle balayındayız şimdi uzakta bir
Hong Kong varsa gelip görmeli gelip görmeli cıvıl cıvıl şark pazarlarını,
gecekonduları,
yaldızlı
tapınakları, Buda yontularım insan yeni töreler adetler öğreniyor karı koca
Jonathanlar Hong Kong'da şimdi bir maymun beyni varsa yenecek, yemeli. (Pabuçları giyer
kendine çeki düzen verir. )
Bn.
JONATHAN
(kocasını öper)
Jimmy,
sevgilim.
GARSON
(etkilenmiş
Beynini böyle saygı değer bir müşteriye yedireceğin için
kıvanç
duymalısın, Wong.
(WONG
süngeri
yerden alır, JONATHAN'a uzatır. )
WONG
Bay
Jonathan, beynimi — afiyet olsun — yedikten sonra
bu
süngeri denizlerin en derin bir yerine atıverin.
Yalvarırım,
Bay Jonathan, bu dileğimi yerine getirin.
Denizlerin
mor uçurumlarına sessizce insin
Tanrının
kulu Wong da öyle uçurumları özler
o
sümbül rengi uçurumları özler, onun için bu zavallı
süngeri
tanrılık geminizin dümen suyuna atıverin.
Yağlı
masaların işkencesinden kurtarın onu.
Ak
köpüklere değince birden ne ürperecek,
sevinç
çığlıkları atacak.
Müşterilerin
iştahından arta kalan
ağır
kokulu yağlar, salya tükürük değil o köpükler
bu
ağır basınç azalacak, hücreler lifler
pırıl
pırıl yıkanacak, oooh rahatlıyacağım o zaman.
Sonra
yavaş yavaş inmeye başlıyacak
gittikçe
arınıp temizlenerek. Onu denizin
en
derin bir yerine atıverin, Bay Jonathan
Tanrı
da sizden razı gelir.
Bütün
mor katlarını içinde tutmalı bu sünger denizin
bütün
eflatun katlarını, güneşin dindiği kara diplere değin
bütün
Çin ve Hint denizleri içinden geçmeli
bin
bin yıl mı sürer, olsun vakit var.
Özlediğim
adaların kıyılarında deniz hemen derinleşir
ya
da înci Kıyıları açıklarında, menekşe olunca uçurum
atıverin
bu zavallı süngeri.
JONATHAN
Dileğiniz
yerine gelecek, Bay Wong. Şunu bir naylon torbaya koyun.
(GARSON koşar)
Özleminizi
pek anlamadımsa da
sözleriniz
nedense beni duygulandırdı.
(Sessizlik.
Sıkılmış)
Şimdi
ne yapıyoruz?
GARSON
Hazır
mısınız. Bay Wong ? Masanın altına geçin lütfen. (WONG, çevresine
bakınır. Birden korkuya kapılıp kaçmak ister. ÇOO ayaklarına
atlayıp onu yere yıkar , )
Bn.
JONATHAN Ayy, kaçıyor maymun
ÇOO
Kaçamaz bir yere.
WONG
Bırakın beni.
ÇOO
İpe gel, Wong. Ayıp ayıp, sonra ne derler.
GARSON
Kendine
gel, Wong. Biraz gayret ama, zorluk çıkarma (Tıkaçla WONG'un ağzını tıkar, ÇOO
ile
sürükleyip masanın altına bağlarlar.) Matmazel Lülü, siz
biraz bakmayın isterseniz.
ÇOO
Haah
şöyle !
JONATHAN
Bay
Wong kaçmak mı istedi ?
ÇOO
Yok yok mister, kaçmaz o, bilirim ben kırk yıllık Wong'u
GARSON
ÇOO, sen Matmazel Lülü'ye bak, bir de onunla
uğraşmıyalım
JONATHAN
Kıskıvrak
bağladılar işte, sevgilim, artık kaçamaz.
ÇOO
O
sizindir artık...
(
JONATHANLAR dönüp bakarlar}
Matmazel
Lülü.
Bn.
JONATHAN
Biraz
korktu ama Bay Wong, değil mi ÇOO ?
ÇOO
O kadar olur artık.
Bn.
JONATHAN
Ay,
ama ne tuhaf oldu ! Çıplak kellesi masanın üstünde, gerisi masanın altında.
Gözleri masanın altında, Jimmy! Bay Wong gözleriniz masanın altında, değil mi ?
(eğilip
bakar)
Evet,
masanın altında. Bize dargın mı ?
ÇOO
Niye
dargın olacakmış ? Bacaklarınızı seyrediyor
masanın
altından
JONATHAN
Bay
Wong'un hakkım fazlasıyla ödedik, sevgilim.
ÇOO
(kahkaha, atarak)
Hey
Wong, hurdan bakınca tıpkı çocuk doğuyor gibisin Nasıl Bayan Jonathan, Wong
doğuyor gibi değil mi ? Ama delik dar, doğum güç olacak. Wong'un yazgısıdır
kafasını dar geçitlerde bulmak. Anasının karnından çıkarken de ebeye seslenmiş
: «Heey, çok dar geçemiyorum!» diye seslenmiş, «Çok dar geçemiyorum!» hah, hah,
ha Wong zorluğu sever, Bayan Jonathan. Hey Wong, delik yine dar, ama geçmelisin
bu yeni bir doğuş olacak belki senin için.
Bn.
JONATHAN Ne deli şu ÇOO ! Öyle heyecanlıyım ki Jimmy!'
JONATHAN
Herşey mutluluğumuz için, sevgilim.
Bn.
JONATHAN
Niye
susuyor ? Ay, sahi ağzı tıkaçlı da ondan . Çırpınması durdu . Yaşıyor ama değil
mi ?
GARSON
Tabii madam , bütün özelliği burda .
Bn.
JONATHAN Peki, şey olunca da böyle susup duracak mı ?
GARSON
Duyacaksınız masayı nasıl sarstığım ...ve boğuk bir
çığlık
belki. Bn. JONATHAN Acıdım birden , Jimmy .
JONATHAN
Herşey mutluluğumuz için, sevgilim .
GARSON
E,
kocanız da o çeki Wong'un kara gözleri için vermedi ya. Bn. JONATHAN
Matmazel
Lülü çok üzgün ama ?
GARSON
Onu hala Bay Wong olarak görüyor da ondan .
JONATHAN
Matmazel Lülü'ye bir yardımda bulunabilir miyiz ?
GARSON
İkisi
de her türlü yardımın ötesinde artık . Acımayı uykusuz gecelere bıraktık .
Burası saygın bir aşevidir .
Buyurun,
bayanlar baylar .
Hepsi
masanın çevresinde toplanırlar. Lülü de gelir
LÜLÜ
Son
Nehir kıyısında , sevgilim , bekle beni . Sen en yakın köprünün altında dur o
zaman güneş kimbilir nerde olur .
Yanaklarım
ne incelmiş
yüzümden
öteyi görüyor musun ?
Şansi
dağlarından aşırı
ulu
bir çağrıdır Hoang Ho, Sarı Nehir
korkanın
bu türkü dudaklarımı bitirir .
Gelsin
artık Sarı Nehir, o tek umudumuz. Sen en yakın kayanın dibinde dur
o
zaman güneş kimbilir nerde olur ?
Unutma
sakın türküyü , değiştirme hiç yoksa nerden nerden buluruz birbirimizi, ansımak
yeniden başlamak kadar güç .
Tepeye
set set pirinç ekmişler
saz
benizli kadınlar
ayakları
bileklerine değin suya gömülü
ayıklayıp
dururlar , bu güçlü bu cılız
ayıklayıp
dururlar bu çürük bu kara
bir
yandan mırıldanırlar türküyü
kulak
ver ben aralarında olacağım
parmağımda
bu altın yüzük doğrulacağım balçıktan
gülümseyeceğim
elimi tutuncaya dek .
Sarı
Nehir kıyısında , sevgilim , bekle beni .
Sen
en yakın kavşakta dur
o
zaman güneş
kimbilir
nerde olur ?
Pirinç
saplarında şıpırtılar
yüzler
açılır alt çevrelerden
en
seçik senin yüzün .
Sarı Nehir kıyısında, sevgilim ,
bekle beni ,
Sen
en yakın bahçenin içinde dur
o
zaman güneş
kimbilir
nerde olur ?
Öyle
değişmiş olacağız ki
ben
nergisler gibi
duru
sular içinde
sanki
hiç geçmemiş gibi
bulanık
bir zaman parçası.
Unutma
sakın türküyü , değiştirme hiç
yoksa
nerden nerden.. ?
tanımak
başlamak kadar güç .
Yalnız
orda
senin
durduğun yerde
evrenin
odağında
içice
uzaklıklar yakınla .
Artık
Sarı Nehre kavuşmalıyız
ve
onun getirdiği Büyük Zaman'a .
Bir
yol varsa Eski Yurd'a elbet ineceğiz .
Sarı
Nehir kıyısında, sevgilim, bekle beni.
Sen
bütün çevrenlerde dur
o
zaman güneş
kimbilir
nerde olur ?
Unutma
sakın türküyü , değiştirme hiç ansımak yeniden başlamak kadar güç.
Bn.
JONATHAN (mırıldanır) (
Unutma
sakın türküyü ...
JONATHAN
Eşsizsiniz, Matmazel Lülü !
GARSON
Matmazel
Lülü solmaz bir çiçektir. Haydi bayanlar baylar, yerlerimizi alalım .
Bn.
JONATHAN Bizi çok duygulandırdınız , Matmazel Lülü .
GARSON
Kapılar
pencereler, ÇOO, dışardan gören işiten olmasın . Öbür ışıkları söndür, yalnız
şu tepedeki kalsın.
(ÇOO denileni
yapar, tepeden tek
ışık masayı aydınlatır Müziği açar,
gittikçe yükselen gürültülü ,
doğu - batı karmaşığı bir mü£ik
: 'Ye, Yeee ! ')
Bn.
JONATHAN Korkuyorum, Jimmy.
JONATHAN
Korkacak
ne var, sevgilim ?
Bn.
JONATHAN Sesler sanki ejderden geliyor.
ÇOO
(paravanadaki ejdcr
tasvirini oynatır... Ejderden
geliyor, ne sandınız ?
Bn.
JONATHAN Ejder kınıyor sanki bu yaptığımızı.
JONATHAN
Kaygılanma sevgilim, ÇOO'nun yeni bir şakası.
GARSON
Bayan
Jonathan'ı korkutma , ÇOO ! Herşey mutluluğunuz için , buyurun Bayan Jonathan ,
buyurun Bay Jonathan . Kapak açılır açılmaz ... Fazla eğilmeyin Bayan Jonathan , üstünüze sıçrar , giysiniz
lekelenir
.
(GARSON
satırı
kaldırır. Gürültülü müzik
doruk noktasına
varır.
Tepedeki
ışık bir anda kırmızıya dönüşür. Bütün kişilerin kesik, şaşkınlık korku
çığlıkları.)
ÇOO
Hakkını helal et Wong, güle güle kardeşim .
- LÜLÜ Sarı Nehir kıyısında , sevgilim ,
(Kararır. PERDE.)