15 Ekim 2012 Pazartesi

ekoyay 12. sınıf edebiyat kitabı soru ve etkinlikleri ( sayfa 12-33 )


SAYFA 12 :
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu
HAZIRLIK:
ATATÜRK DEVRİMLERİ
Siyasî alandaki devrimler [değiştir]
§  Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
§  Ankara'nın başkent olması (13 Ekim 1923)
§  Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
§  Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
§  Kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınması (1930 belediye, 1933 muhtarlık, 1934 meclis)
Toplumsal alanda yapılan devrimler [değiştir]
§  Şapka ve Kıyafet İnkılâbı (25 Kasım 1925)
§  Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
§  Laiklik (1928)
§  Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik (26 Aralık 1925 - 26 Mart 1931)
Eğitim alanındaki devrimler [değiştir]
§  Medreselerin kapatılması (1924)
§  Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
§  Millet mekteplerinin açılması (1928)
§  Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
§  Güzel sanatlarda yenilikler (1928)
§  Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kurulması (12 Nisan 1931, 12 Temmuz 1932)
§  Dil Devrimi (1932)
§  Üniversite reformu (1933)
Ekonomi alanındaki devrimler [değiştir]
§  Aşar vergisinin kaldırılması (17 Şubat 1925)
§  Çiftçinin özendirilmesi (1925)
§  Tarım Kredi Kooperatifleri'nin kurulması (1925)
§  Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)
§  Sanayi Teşvik Kanunu (28 Mayıs 1927)
§  Toprak Reformu (1929)
§  I. ve II. Kalkınma Planları (1933, 1937)
§  Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün kurulması (1933)
§  Ticaret ve Sanayi Odalarının kurulması (1935)
Hukuk alanındaki devrimler [değiştir]
§  Anayasanın kabulü (1924)
§  Şer'iyye mahkemelerinin kapatılması (1924)
§  Türk Kanunu Medenisi (1926)
§  Türk Ceza Kanunu (1926)

CUMHURİYETÇİLİK VE LAİKLİK

Cumhuriyetçilik [değiştir]


Cumhuriyet; egemenliğin halkta olduğu devlet yönetimi demektir. Cumhuriyet, demokrasinin bir uygulama şekli olup halkın kendi kendini yöneterek, yönetimde söz sahibi olduğu rejim demektir. Cumhuriyetçilik ise devlet yönetiminde cumhuriyetin bulunması demektir.Arapçada halk demek olan "cumhur" kelimesinden gelir. Bu bakımdan, halk ve yönetim kelimelerinin bir araya geldiği "demos" ve "kratos", yani demokrasi sözcüğünün eş anlamlısı kabul edilebilir.
Atatürk, Cumhuriyet için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare” ifadesini kullanmıştır.
Cumhuriyet yönetimi 1923 yılından itibaren anayasaya eklenmiştir ve anayasanın birinci maddesidir. Anayasanın ikinci maddesinde de cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik,laik, sosyal bir hukuk devletidir.
Atatürk demokratik cumhuriyeti benimsemiştir. Bununla ilgili olarak “Demokrasinin tam ve en belirgin şekli cumhuriyettir” demiştir. Aynı zamanda Atatürk, cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ederek ülkenin sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içinde olmasına çalışmıştır.

Kavramın gelişimi [değiştir]

Ali Suavi, Namık Kemal ve başka Genç Osmanlılar özellikle Amerikan ve Fransız devrimlerinin de etkisiyle sultanın otoritesini kısıtlayacak bir rejim talep ediyorlardı. Özellikle II. Abdülhamit döneminde Fransız filozofların görüşleri Jön Türkler arasında geniş ölçüde yayıldı. Atatürk de bu oluşumun bir parçasıydı. Bununla birlikte, Atatürk'e kadar reform düşüncesi meşrutiyet fikrinin ötesine geçmemişti.
Cumhuriyet düşüncesinin gelişme fırsatı bulması özellikle Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde mümkün oldu. Savaştan sonraRusya, Almanya ve Avusturya gibi imparatorluklar yerlerini cumhuriyet rejimlerine bıraktı. 1918'de Azerbaycan ilk Müslüman cumhuriyet olarak kuruldu. Rusya'daki diğer Müslüman halklar da kendilerini cumhuriyet olarak ilan etti. Cumhuriyet fikri böylece bütün Ortadoğu veKuzey Afrika'ya yayıldı.
Atatürk'ün cumhuriyet kurma projesini ne zaman planlamaya başladığı tam olarak bilinmemektedir. Buna karşın, daha 1919'daki milliyetçi toplantıların raporlarına bakarak bağımsızlık mücadelesinin başından itibaren Atatürk'ün cumhuriyetçi fikirlerinden etkilenmiş olduğu söylenebilir.[1] Ancak sultanlığa ve halifeliğe bağlılığın kuvvetli olması nedeniyle Atatürk ve onun gibi düşünenler fikirlerini gerçekleştirmek için beklemek zorunda kaldılar. Cumhuriyet, saltanatın kaldırılmasından neredeyse bir yıl sonra ilan edildi.
Laiklik, devletin vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir. Diğer bir tanımlamayla da devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir ki devlet düzeninin, eğitim kurumlarının ve hukuk kurallarının dine değil, akla vebilime dayandırılmasını amaçlar. Ayrıca, din işlerini kişinin vicdanına bırakarak bireyin din özgürlüğünü koruyabilmesini sağlar.
Laikliğe göre, insan yaşamında ibadetin dışında her türlü tasarruf, dîne (kutsal kitaba) göre değil, anayasaya, yasalara ve kurallara göre yapılır. Din, kişinin özel yaşamının bir parçasıdır. Laiklik ise din ve dünya işlerinin ayrılmasıdır.
Mustafa Kemal 1924 yılında yaptığı bir konuşmada "Dünya yüzündeki her şey için, maddî ve manevî her şey için, yaşam için ve başarı için en doğru yol gösterici bilimdir, tekniktir. Bilimin ve tekniğin dışında yol gösterici aramak, düşüncesizliktir, bilgisizliktir, yanlıştır."demiştir.
Laiklik, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de ön koşulları içinde yer alır: Demokrasinin ön koşuludur; çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz. Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel "seçkin"lerin düşünceleri önemlidir. Atatürk, laiklik anlayışını, kendi elyazısı ile kaleme aldığı "Medeni Bilgiler" kitabında, sadece din ve devlet işlerinin değil, dinin de siyasetten ayrılması ve yasaların dine göre değil, toplumun gereksinmelerine göre yapılması ilkelerine bağlamaktadır.
Türkiye'de laikleşme aşamaları şunlardır:
§  Tekke ve zaviyelerin kapatılması (1925)
§  “Devletin dini İslam’dır” ibaresinin anayasadan çıkarılması (1928)

Ulus devlet kurma çabasıyla, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetini desteklemek için ulusal değerleri ortaya çıkaran “memleketçi edebiyat” anlayışı bu dönemde de devam etmiştir.

Türk edebiyatının bölümlenmesinde  dinsel, sosyal , siyasal ve kültürel ölçütler dikkate alınmıştır: Cumhuriyet edebiyatının bölümlenmesinde , Mustafa Kemal’in yaşadığı dönemle ölümünden sonraki dönemin ; II. Dünya Savaşı’nın etkileri ; çok partili sisteme geçişin etkileri belirleyici olmuştur.
SAYFA 15 :
1.       ETKİNLİK
§  Cumhuriyet Donemini Şekillendiren Siyasi, Sosyal ve Fikri Temeller
§  Siyasi temeller  : Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
§  Ankara'nın başkent olması (13 Ekim 1923)
§  Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
§  Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
§  Kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınması (1930 belediye, 1933 muhtarlık, 1934 meclis)
§   
§  Sosyal temeller : Şapka ve Kıyafet İnkılâbı (25 Kasım 1925)
§  Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
§  Laiklik (1928)
§  Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik (26 Aralık 1925 - 26 Mart 1931)
§   
§  Fikri temeller : Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak amacıyla Türk kültürü ile Batı kültürünün bir sentezini yapmak.
SAYFA 16 :
2. ETKİNLİK:
a) İstanbul’daki aydınlar Anadolu’ya yabancı kalmışlar; taşra gözüyle bakmışlardır.
b) Kurtuluş Savaşında Türk aydını Anadolu’ya geçmiş ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmıştır.(Anadolu’nun geri bırakılmışlığı ve halkın cehaleti)
c) Osmanlıda siyasi baskılar aydınların İstanbul dışına çıkmasını engellemiştir.
Ç) I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası Anadolu insanının çektiği acılara, yoksulluğuna yabancı kalınamamıştır.
SAYFA 17:
1.       Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürk‘ün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür.
2.       ETKİNLİK:
§  “Memleketçi edebiyat” anlayışı vardır.
§  Sanat ve Anadolu. Bu metin, şairin kendi sanat anlayışını ortaya koyan manzum bir poetikasıdır. "Sanat" şiirinde asıl olarak memleket edebiyatının temel felsefî yaklaşımı ortaya konur. Şair, kozmopolit, batıcı, kültürel anlamda millî benliğini kaybetmiş olanlara karşı Anadolu kaynaklı Türk kültürünü, sanatını ve dünya görüşünü öne çıkarır.
§  zlek: Türk sanatçısı, şairi ve yazarı, asıl beslenme kaynağı olarak yabancı kaynakları değil; millî ve yerli kaynakları, Anadolu’yu almalıdır. Sanat sadece Batıda üretilmez; Anadolu’muz da sanat ve kültür bakımından oldukça zengindir ve bakir bir alandır. Türk toplumu, kendi doğal yapısından kaynaklanan yerli ve millî sanatından zevk alır.

SAYFA 22:
ANLAMA-YORUMLAMA:
Cumhuriyet Donemi Turk Edebiyatı
Yapı: Halk edebiyatı şiirinin yapı özellikleri kullanıldı.( hece ölçüsü, dörtlük nazım birimi vb.)
Tema : Anadolu coğrafyası ve insanı işlenmiştir.
Dil ve ifade : Halkın anlayabileceği yalın bir Türkçe ile sanatsız ve süssüz bir söyleyiş.

2)  Atatürk devrimleri, 2. Dünya Savaşı, çok partili sistem denemeleri; Avrupa’daki sanat akımları…
4) Yeni cumhuriyet’in başkentinin Ankara olması.
SAYFA 23 :
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
B:
( Y ) 1. Cum hu ri yet Do ne mi Turk Ede bi ya tı nın ilk yıl la rın da ede bi eser ler de iş le nen te ma lar
co ğun luk la Ba tı kay nak lı dır.
( D ) 2. Cum hu ri yet Do ne mi Turk Ede bi ya t› bir yan dan ge le nek ten bes le nir ken di ğer yan dan
toplum hayatında ortaya cıkan yenilikleri de bunyesine katmıştır.
( Y ) 3. Cum hu ri yet Do ne mi Turk Ede bi ya t› n›n ilk y›l la r›n da ede bi eser le rin di li ar d›r.

C:
1)       A    2)    C    3)   B
SAYFA 24:
ÜNİTE DEĞERLENDİRMESİ
B:
(  Y ) 1. Cum hu ri yet Do ne minin ilk yıl la rın da Mil li Ede bi yat zevk ve an la yı şı ge cer li li ği ni yi tir miş tir.
(  D ) 2. Cum hu ri yet Do ne min de mil le ti oluş tu ran de ğer ler fark lı yon le riy le ede bi me tin ler de ele
alın mış tır.
( D  ) 3. Cum hu ri yet Do ne miyle birlikte memleket edebiyatı zevk ve anlayışı ortaya cıkmış ve gelişmiştir.

C:
1)       D             2) B           3) E         4) D             5) A            6) C



SAYFA 27:
DENEME: Yazarın herhangi bir konuda kendi kendisi ile konuşuyormuş gibi yazdığı  kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla oluşturduğu yazılara deneme denir .
Deneme tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır. Bu nedenle yazılması en zor olan türlerdendir. Belki de adı bu yüzden denemedir. Deneme yazarken paylaşımcı ve samimi bir üslup kul1anırken sohbete, düşünmemizi ortaya koyarken fıkraya, duygularımızı ortaya koyarken eleştiriye yaklaşma riski her zaman vardır.
Bu türün en büyük ustası Montaigne kitabının önsözünde özetle şöyle demektedir: "Eğer mümkün olsaydı karşınıza anadan doğma çıkardım. Bu kitapta size asla bir şey kanıtlama iddiam yoktur. Elimden geldiğince size beni anlattım. Bana hak vermenizi ya da yargılamanızı istemiyorum" buradan da anlaşıldığına göre denemeler iddialı olmayan, ispat kaygısı taşımayan; temel anlamda insan doğallığına dayanan eserlerdir. 
MAKALE: Makale, temeli düşünce olan yazı türüdür. Makalede konu sınırlaması yoktur. Bir düşünce, toplumsal bir olay, bilimsel bir gerçek, söz sanatları, plastik sanatlar, makalenin konusu olur. Makaleler bir tezi savunma yazılarıdır. Bu nedenle yapısı, ortaya atılan bir görüş ve bu görüşü destekleyecek düşüncelerle örülür.Makalenin ülkemizde tanınması, gazetenin yayınlanmasıyla olmuştur. Makaleler köşe yazılarındandır. Gazetelerin ilk sayfalarındaki makaleye başmakale denir. Gazetenin başmakalesi genellikle aynı yazar tarafından yazılır. Gazetenin dünya görüşünü ve olaylara bakış açısını belirler. Gazetenin okuyucu sayısı üzerinde de etkilidir. Kimi insanlar, başyazar gazete değiştirdiğinde ya da beğendikleri makale yazarı artık eskisi kadar etkili ve tutarlı yazmadığında gazetelerini değiştirirler. Bu yüzden makale yazmak çok önemlidir. Makale yazarı, okuyucu ile bağını koparmamak zorundadır.
GEZİYAZISI: Bir yazarın gezdiği, gördüğü ve incelediği yerlerden edindiği bilgi, görgü ve izlenimleri yansıtan yazıya ‘gezi yazısı’ denir.Gezi yazılarında yalnız gezilip görülen yerlerin doğal özelliklerinin belirtilmesiyle yetinilmez. O yerlerdeki insanların gelenek, görenek ve zevkleri de tanıtılmaya çalışılır. Doğru bilgi ve gözlemlere dayalı gezi yazıları tarih, coğrafya, toplumbilim gibi bilim dalları için de yararlı bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu tür yazılar ayrıca okurların genel kültürlerini geliştirmede önemli bir rol oynar.
ANI: Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri ya da yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür. 
Tanınmış sanatçı, siyasetçi, ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir.
Özellikleri :1 – Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.2 – İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır3 - Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.4 – Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır. 5 – Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar. 6 – Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
FIKRA: Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına Fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da “Köşe Yazısı”dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır.  Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır.  Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.FIKRA’NIN ÖZELLİKLERİ 1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir.2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır.3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır.4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir.5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur.6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir.7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır.8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır.
SAYFA 29 :
1. paragraf :Yazar gece geç saatlerde şiir okuyarak başka bir aleme geçtiğini söylüyor.....................................................................................................................................
2. paragraf :.Gecenin sesliğinde şiirlerin çok daha farklı anlamlar kazandığı…...................................................................................................................................
3. paragraf :.Odadaki eşyaların gecenin geç saatinde şiirlerle farklı anlamlar kazandığı................................................................................................................................
4. paragraf :..Şairleri “fildişi kulelerinde” olmakla suçlayanların şiirin sessizlikte yaratılan bir sanat olduğunun farkında olmaması ..................................................................................................................................
5. paragraf :.Sıradan sözcükler bu sessizlikte şiirleşirler...................................................................................................................................
6. paragraf :.. Fu zu li’nin:
“Ne acar kim se ka pım bad-ı sa ba dan gay rı”dizelerini örnek veren yazar en güzel şiirlerin yalnızlıktan doğduğunu belirtir.ve bu şiirlerin sayısının az olduğunu söyler ...............................................................................................................................
7. paragraf :..gürültülü bir çağda yaşamaktan şikayet ediliyor ..................................................................................................................................
8. paragraf :.Kitaplığında yazarın ilgisini Yunus şiirleri çeker...................................................................................................................................
9. paragraf :.Yunus Emre şiirindeki hunamizminin ışığından söz ediliyor ................................................................................................................................
10. paragraf :.Gecenin sessizliğinde yunus Emre okumanın zevki...................................................................................................................................
11. paragraf :.Yazarı kendinden geçiren şiirlerle uykuya dalması ...................................................................................................................................
Metnin ana duşuncesi ...Gerçek şiirlerin sessizlikten ve yalnızlıktan doğduğu...............................................................................................................
Metnin yazılış   amacı ...Gecenin sessizliğinde şiirler gerçek anlamlarını bulur,şiirleri daha iyi anlamak için gecenin sessizliğinde okumalıyız. .................................................................................................................

SAYFA 30:
3. Anlam birimlerinin birbirleriyle ilişkisini metnin planını oluşturduğu dikkate alarak ..
. . . . . . .İlk iki paragraf “giriş” , üç ile onuncu paragraflar arası “gelişme” ve son paragraf “sonuç” olarak planlanmıştır. .

4. ….Cumhuriyet öncesi edebiyatımızda ağır bir dil kullanılırken; Cumhuriyet döneminde dildeki sadeleşme çabalarını desteklemek için yalın bir Türkçe kullanılmıştır.

SAYFA 31:

3. ETKİNLİK:

Te rim ler  : mısra,
Kav ram lar : duyuş,sessizlik, fildişi kule, yalnızlık,
Gun luk ha ya ta da ir ke li me ler : orta malı kelime,

5.
Li rik un sur lar : Fu zu li’nin:
“Ne acar kim se ka p›m bad-› sa ba dan gay r›”
Epik un sur lar : fii ir de de Rem brandt (Rem bran)’›n re -
sim le rin de ol du u gi bi ›fl› n dai ma ka ran l›k lar icin den, bir rah met gi bi do a bi le ce i ni hic du flun mu -
yo ruz.
Pas to ral un sur lar
Duy gu sal un sur lar : Yal n›z l› n ve fli i rin dos tu! Kac fla ir se nin ka dar in sa n› ve al›n ya z› s› n› oku ma ya ca l›fl m›fl, flup he
ve te red dut ka ran l› n› ya fla m›fl, ucu ru mun ke na r›n dan ay d›n l› a do ru at›l m›fl t›r? Se nin fli ir le rin de
›fl›k var sa ka ran l›k lar icin de in sa na eil di in icin dir. Se nin ›fl› n ka ran l›k tan do u yor.
Mi za hi un sur lar
O re ti ci un sur lar

Prof. Dr. Suut Kemal YETKİN (1903-1980)

Sanat tarihçisi, yazar. Urfa'da doğdu. İlk tahsilini İstanbul Numune-i Tatbikat Mektebinde, orta öğrenimini Galatasaray Lisesinde yapmıştır. 1925 yılında Fransa Sorbon Üniversitesinde Felsefe eğitimi gördü. Çeşitli liselerde ve öğretmen okullarında öğretmenlik yaptı. 1934'te Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde çalıştı.
1939'da Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel müdürlüğü görevinde bulundu. Aynı yıl Urfa Milletvekili seçildi. 1959-1963 yılları arasında İlahiyat Fakültesi İslam Sanatları Öğretim Üyeliği ve Ankara Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. 1921 yılında "Suud Saffet" adıyla yayınladığı şiiriyle edebiyata girdi. İlk düz yazısı servet-i Fünun dergisinde çıktı (1923). Aynı yıl Şi'r-i Leyâl adlı kitabı yayınlandı.
Daha sonra sanat felsefesi, resim alanlarındaki inceleme ve araştırmalarıyla tanındı. Edebiyatla ilişkisini eleştiri ve denemeleriyle sürdürdü.



SAYFA 33:

Etkinlik:
Terim : dil, cümle, kültür
Kavram:sade Türkçe , hayal müzeleri, gazete
Gündelik dil: at, kılı kırk yarmak , kitap
4) Öğretici unsurlar ön plandadır.
Mehmet Kaplan: 05-03-1915 tarihinde Eskişehir Sivrihisar’da doğmuştur. Ortaöğrenimini Eskişehir’de tamamladı. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı asistanı, 1939′da lisans, 1942′de doktora, 1943’de doçent, 1952’de profesör oldu.
1958-1959’da Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde dekanlık ve rektör vekilliği görevlerinde bulundu. Kaplan’ın ilk yazıları 1930’ların sonunda Gençlik, İnkılapçı Gençlik dergilerinde göründü. 1943-1946 arasında İstanbul dergisinde yayınlanan inceleme ve eleştiri yazılarıyla tanındı. 1947’den sonra Hareket, Şadırvan, İstanbul, çağrı, Hisar, Türk Edebiyatı gibi dergilerde yazdı.
Önceleri incelemelerini metnin anlatım biçimine dayandırırken; daha sonraki yıllarda sanatçının kişiliği, biyografisi, psikolojisi gibi öznel etkenlerle metin arasında bağlantılar kuran bir yaklaşımla edebiyat tarihine yöneldi. Dilin yenileşmesi karşısında tavır aldı. Kaplan’ın yabancı dilleri: Fransızca, İngilizce, Almanca’dır. 23-02-1986 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
Kitaplar:A. İlmî Araştırmalar:
1. Tevfik Fikret ve Şiirleri, 1946, genişletilmiş bsk. 1971, 1978, son baskı 1998
2. Namık Kemal, Hayatı ve Eserleri, 1948
3
. Şiir Tahlilleri I (Akif Paşa’dan Yahya Kemal’e), 1954, son baskı 1999
4. Tanpınar’ın Şiir Dünyası, 1963, 1983.
5. Şiir Tahlilleri II (Cumhuriyet Devri Türk Şiiri), 1965, ilâvelerle 1973, 7. bsk. 1998) son baskı 1999
6. Hikâye Tahlilleri, 1979, 7.bsk.1994
7. Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar I, 1976, son baskı 1999.
8. Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar II , 1987, son baskı 1999.
9. Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 3: Tip Tahlilleri, 1985, son baskı 1996
B. Denemeler, İncelemeler, Mektuplar
1. Nesillerin Ruhu, 1967, 4. bsk. 1978, son baskı 1999.
2. Büyük Türkiye Rüyası, 1969, 4. bsk. 1998
3. Edebiyatımızın İçinden, 1976, 1998,
4. Türk Milletinin Kültürel Değerleri, 1977
5. Oğuz Kağan Destanı, 1979
6. Kültür ve Dil, 1982, 11. bsk. 1998, son baskı 1999.