31 Ekim 2009 Cumartesi

nef'î - tûti i mucize gûyem... (zekai tunca yorumu)




Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil

Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil

Yine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım
Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil

Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma'ânî elime
Âleme bez-i güher eylesem itlâf değil

Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î
Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil




Nef'î (Ömer), (1572-1635) ünlü 17. yüzyıl Dîvân şairi. XVII. yüzyıl ve bütün Türk edebiyatının en büyük kaside şairi olarak tanınan Nef'i, bu yüzyılın başında yaşamış, kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiş bir şairdir.

1572 yılında Hasankale'de doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söze ederler. Babası ülkesinin etrafından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir.

Gerçek ismi Ömer olan Nef'î, kaynaklarda Nef'i Ömer Bey adıyla anıldığı gibi mührüne kazdırdığı beyitte de Ömer adı görülmektedir.

Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de yapmış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Fars edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Nef'i Erzurum'da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası Zarrî 'zararlı'dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i 'nafi, yararlı' mahlasını vermiştir.

Padişah 1.Ahmed zamanında İstanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları 2.Osman ve 4.Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile ünlü olan Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.Dönemin müftüsü Nef'i yi öven ancak içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit söylemiştir.Nef'i de buna karşılık olarak; 'Müftü efendi bize kâfir demiş. Tutalım ben O'na diyem müselman. Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere, İkimiz de çıkarız orda yalan.' diyerek cevap vermiştir. Yine de uzunca bir süre 4.Murad tarafından korundu, daha sonraları 4.Murad kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah 4.Murad'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi İstanbul boğazı'nda denize atılmıştır.Halk arasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle bir rivayet geçmektedir: Nef'i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir.Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef'i de oradadır.Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır.Nef'i de bu olay üzerine 'Mübarek teriniz damladı efendim' diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.