6 Kasım 2010 Cumartesi

bâki ayhan t. ( bâki asiltürk) şiiri

Bâki Ayhan T
Bâki
Ayhan T.

Kıs[s]aca
"Şiir hayattan çıkar ama hayatı anlatmaz. Şiirin anlattığı, aslında, düzyazı cümleleriyle dile getirilemez. Modern şiir yazmak isteyen bir şair, yaratıcı yeteneğin yanı sıra önemli bir poetik birikime de sahip olmak zorundadır. Modernizmin temeli akla ve bilgiye dayanır; öyleyse modern şiir yazma iddiasında olan birinin de azami derecede şiir bilgisine sahip olması gerekir. Yaratıcılığın belirgin izlerini taşıyan, yeni yapı arayışlarına yönelmiş, toplumsal konular yerine derin içsel yaşamı dile getirmeye çalışan, postmodernizm sığlığından uzak bir şiirden yanayım."


15 Nisan 1969'da Adana'da doğdu.

Gerçek adı Bâki Asiltürk. 1985'te üniversite okumak için İstanbul'a geldi ve bir daha da bu kentten ayrılmadı.
Marmara Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı lisans eğitimini 1989'da, Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı'ndaki yüksek lisans çalışmasını 1991'de tamamlayarak "Cenap Şahabettin'in Suriye Mektupları" başlıklı teziyle master derecesini aldı. "Türk Edebiyatında Avrupa Seyahatleri: 1839-1923" başlıklı doktora tezini 1997'de bitirdikten sonra akademik çalışmalarını daha çok modern Türk şiiri alanında yoğunlaştırdı. Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim görevlisi. "Soylu Yenilikçi Şiir" başlığıyla, 2003 yılında bir manifesto yayımladı.
Şiir okumaya ve yazmaya ilkokul yıllarında başladı. "Mandolinli Kız" başlıklı ilk şiiri 1985'te lise son sınıfta iken Milliyet Sanat dergisinde ve daha sonra Genç Şairler Antolojisi'nde (1985) yayımlandı. Aynı yıl ilk şiir kitabını çıkardı. Şiirlerini ve modern Türk şiiri üzerine yazılarını Gösteri, Varlık, Sombahar, Ludingirra, Kitap-lık, Adam Sanat, Yasakmeyve, Başka, Yom Sanat, Budala... gibi dergilerde yayımladı, yayımlıyor. 2001'de Arkadaş Z. Özger Şiir İnceleme Ödülü'nü aldı. Mayıs 2003'te 24. sayısı çıkan şiir ağırlıklı edebiyat dergisi Budala'nın editörü. Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa (2000) adlı araştırma kitabı var.

Şiir kitapları

Sevdalar Tünemiş Şu Yüreğime (1985); Hileli Anılar Terazisi (2001); Uzak Zamana Övgü (2003)

BİR AŞKIN BAŞLAMASI

bir aşkın başlaması:
ruhla yontulması sert bir ağacın

bir anahtar sessizce açar doğayı
bir la sesi başlatır fırtınayı
çeker bıçağını hırçın rüzgâr
hızla çevirir yıpranmış sayfayı:
bir aşkın başlaması

ne süzülürse içine ince bir dalın
serinlikler onu gezdirir yüreğinde
son ışığın peşinde olan yolcular
yaşamı asarlar günün ucuna
kısık bir sesle başladıkları şarkı:
bir aşkın başlaması

kendini ıssız zamanlarda yitirip
ışığın sonunu arayanlar
yağmuru sevinçle karşılarlar her zaman
bütün bildiği budur hayatı anlayanların
yırtılmış sayfanın yerine yapıştırılması:
bir aşkın başlaması

unutulan her güzellik geçmişe karışmaz
yeni güzelliklere eklenir bazısı
bu yüzden en güzeldir en son sevilen
bütün güzellikleri kendinde birleştiren
ırmakları, okyanusları, bitimsiz yağmurları
bir güz sabahı kapınıza getiren!
böyle zamanlarda güzeldir bir şarkıyla uyanması
uykunuzu titretir uzadıkça la sesi ince
kadının ayakları suya değince:
bir aşkın başlaması

ipekler altında kabaran göğüslerin tadıyla
gizine erilmiş sevişmelerin yeni zamanları
bütün bir hayatı içerecek,
o garip hışırtının böceği aranacak her köşede
anlamsız sayılacak sonra
ışıkların kırgınlıklara kırılarak yansıması...
eşyalar birbirine karışmış
mutluluk kendini mahzende unutmuş olacak,
böyle bir tablonun usulca indirilmesi duvardan:
bir aşkın başlaması

yeni şeyler ezberlemenin yanlışlığı
bilgiye sığınmak ve kutsamak katılığı
gümüş bir gemiyi getirmek diplerden
savrulan bir uçurtmayı gökte unutmak
doğayı değiştirmek temiz sulara eğilirken
gümüş bir gemiyi diriltmenin yanılsaması
zamanın akışını hızlandırmak:
bir aşkın başlaması

en sonra:
birdenbire eski yağmurları anımsamak
kırmızısincapların eskimeyen sıçrayışlarında
okyanusun esnek akışlarında
altın renkli bir balığın sırtında dalgalanmak
en eski çağların güne kavuşan hızında
yırtık albümlerin yeni resimlerle yamanması
kalbin yenilgileri kanıksaması
enginlere açılması gülümseyerek
titrek günler içinde kırışmalarla:
bir aşkın başlaması


DERİN GÜRÜLTÜSÜZLÜK

sakin olmayı öğrendim senden
duru sulara bakmayı
bir ermiş gibi pas tutmuş kapıların ardında
kendimle buluşmayı

sessiz kalmayı öğrendim senden
sevinçlerde ve büyük acılarda
yerine ulaşmayan bir mektup gibi
kendime dönmeyi

soruları cevapsız bırakmayı öğrendim senden
bir budala gururuyla dolaşmayı anılarda
yeri unutulmuş,
hiç umulmayan bir yerde bulunmuş
yanlış ağaçlarda bitmiş yapraklar gibi
yabancılaşmayı

zamanı hissetmemeyi öğrendim senden
küçük hırçınlıklarına yenilirken insanlar
sessizce girdim ve öyle çıktım içinden
ateşler içindeyken
susuzluğumda yangınları içerken

bu derin gürültüsüzlük
senden


DERİNLİĞİNE BÜYÜR BAHÇELER

biriktirdiğin lirik gülüşlerini
atabilirsen at artık içine
derinliğine büyürmüş bahçeler anladın
derinlerde arıyorsun gizli bahçeyi

kurtardığın bütün güzellikleri
çağın epik torbasında unuttun
sahnenin boşalmasını bekliyorsun
biliyorsun cinayetlerin sırrını
aldatmaların sebebini
kanın en bilinmeyen rengini
tanımış olmaktan korkuyorsun

günün anlam ve önemi
tükeniyor aşkın ardından bakarken
birbirini kesiyor yüzlerimiz
herkes bir sessizliğe dolduruyor kendini
mutluluk kimsenin tırmanmadığı bir dağ
yalnızlık ucuz bir roman oluyor
anlaşılmıyor gizli bahçelerin derinliği


GÜRÜLTÜLÜ GEMİ

"meçhule giden..."

aşktan kaldı bu:
yalnız bir gemi!

ıslanınca
sallanamaz kâğıt mendiller,
dökülen hayatın parçaları
bitişir
bu ayrılışta
gürültülü gemiye

gelmemiş demir atmak zamanı
öpüşmeler darmadağın
yalnızlığın geçilmez okyanusunda
gözyaşlarının tuzunda
işte gürültülü gemi

kimse memnun değil yerinden
gemiden başka
böyle çalkantılı okyanusuyla
kimi çağırıyor aşka
ve tek başınalığa

artık itiraf edebilirim
bu gürültülü gemi benimdir
kimseden çalmadım
hiçbir limana yanaştırmadım

aşktan
ve çocukluğumdan kaldı!


SEVGİLİM, ÇOCUKLUĞUM

bakışların terk edilmiş bahçeler gibiydi
sevgili çocukluğum
sevgilim, çocukluğum benim
başımdan atamadığım paslı bir taçsın
dallarında korkuyla gezindiğim tekinsiz bir ağaç

uykuların tedirgin yolculuklar gibiydi
hiçbir yere gitmeyen bir trenin penceresinde
kendini derin kuyulara hapsettin
yağmur kuşlarının gökkuşağına sürtünmesiydi
aramızda uzanan sessizliğin

anılarını unutmaya kararlı bir sarrafın
uğradığı haksızlıkları bağışlaması gibiydin sen
sevgili çocukluğum benim
sevgilim, çocukluğum
bu bulanık suyla birlikte yaşamak zorundasın kime ne
hangi hayatın kaçıncı sayfasında kaldığın