8 Kasım 2015 Pazar

küçük prens - saint-exupery

Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupery

XXI

İşte tilki bu sırada ortaya çıktı.

- Günaydın, dedi tilki.

Küçük prens, nazikçe:

- Günaydın, diye karşılık verdi, arkasına baktı, ama hiç bir şey göremedi.

Bir ses:

- Buradayım, dedi, elma ağacının altında.
- Kimsin sen? dedi küçük prens. Çok güzel görünüyorsun.
- Ben bir tilkiyim, dedi tilki.
- Gel oynayalim, dedi küçük prens. Biraz düşündükten sonra sordu:
- "Evcilleştirmek" ne demek?

Tilki:

- Sen buralı değilsin, dedi, ne arıyorsun burada?
- İnsanları arıyorum, dedi küçük prens. "Evcilleştirmek" ne demek?

Tilki:

- İnsanların tüfekleri vardır, dedi. Hayvanları vururlar. Can sıkıcı bir
şeydir bu. Tavuk da yetiştirirler! İlgilendikleri tek şey budur. Sen tavuk mu
arıyorsun?
- Yoo.. dedi küçük prens. Ben dost arıyorum. "Evcilleştirmek" ne demek?
- Artık herkesin unuttuğu bir şey, dedi tilki. "Bağlantı kurmak" demektir.
- Bağlantı kurmak mı?
- Öyle ya, dedi tilki. Sen daha benim gözümde yüz binlerce başka çocuktan
ayırt edilmeyen küçük bir çocuksun. Sana ihtiyacım da yok. Senin de bana
ihtiyacın yok. Ben de senin gözünde yüzbinlerce başka tilkiden ayırt edilmeyen
bir tilkiyim. Ama, sen beni evcilleştirirsen, birbirimize gerekli oluruz. Sen
benim için dünya yüzünde biricik olursun. Ben de senin için dünya yüzünde
biricik.
- Biraz anlamaya başlıyorum, dedi küçük prens, bir çiçek var.. Galiba o beni
evcilleştirdi.
- Olabilir, dedi tilki. Dünya yüzünde her şey olur.
- Yok dünya yüzünde değil, dedi küçük prens.

Tilki birden meraklandı:

- Başka bir gezegende mi?
- Evet.
- O gezegende avcılar var mı?
- Yok.
- Bak bu ilginç bir şey! Ya tavuklar?
- Onlar da yok..

Tilki içini çekti:

- Hiç bir şey tam istediğim gibi olmuyor.

Ama sonra kafasını kurcalayan düşünceye döndü:

- Benim yaşantım çok tekdüze. Ben tavukları avlıyorum, insanlar da beni
avlıyorlar. Bütün tavuklar birbirine benzer, bütün insanlar da. Bu yüzden
biraz canım sıkılıyor. Ama sen beni evcilleştirirsen, yaşamıma ışık girmiş
gibi olacak. Bütün öteki ayak seslerinden farklı bir ayak sesini tanımayı
öğreneceğim. Öteki ayak sesleri beni toprağın altına kaçırıyor. Senin ayak
sesin beni yuvamdan dışarı çağıracak, bir türkü gibi. Sonra, bak şurada,
buğday tarlalarını görüyorsun ya. Ben ekmek yemem. Buğday benim bir işime
yaramaz. Buğday tarlaları bana hiç bir şey anımsatmaz. Üzücü bir şey bu! Ama
senin altın rengi saçların var. Onun için, sen beni evcilleştirdiğin zaman çok
güzel bir şey olacak! Altın renkli buğdaylar bana seni anımsatacak!
Buğdayların arasında esen rüzgarın sesini seveceğim.

Tilki sustu ve küçük prense uzun uzun baktı:

- Ne olursun.. Evcilleştir beni, dedi.
- Bunu sevinerek yaparım, diye karşılık verdi küçük prens. Ama zamanım
sınırlı. Keşfetmem gereken dostlar, tanımam gereken bir sürü şey var.
- İnsan yalnız evcilleştirdiği şeyleri tanıyabilir, dedi tilki. İnsanların hiç
bir şeyi tanımaya vakitleri olmuyor. Satıcılardan olmuş bitmiş şeyleri satın
alıyorlar. Ama dost satan bir satıcı olmadığı için, insanların dostları da yok
artık. Sen bir dost edinmek istiyorsan, evcilleştir beni!
- Ne yapmam gerek bunun için, dedi küçük prens.
- Çok sabırlı olman gerek, diye karşılık verdi tilki. Önce benden biraz uzağa
oturursun, şöyle, otların üstüne. Ben sana göz ucuyla bakarım, sen bir şey
söylemezsin. Konuşmak, anlaşmazlıkların kaynağıdır. Ama, her geçen gün, biraz
daha yakın oturabilirsin..
- Küçük prens, ertesi gün yine geldi.
- Yine aynı saatte gelsen daha iyi olurdu, dedi tilki. Örneğin, ikindiyin saat
dörtte geleceksen ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Saat ilerledikçe de,
içimdeki mutluluk çoğalır. Dört oldu mu, telaşlanır, meraklanırım; mutluluğun
değerini keşfederim! Ama, herhangi bir saatte gelecek olursan, yüreğimi hangi
saatte giydirmem gerektiğini hiçbir zaman bilemem.. Her şeyin bir yolu,
yordamı olmalı.
- Yol, yordam nedir? dedi küçük prens.
- Bu da çoktan unutulan bir şey, dedi tilki. Bir günün öbür günlerden başka
olduğunu, bir saatin öbür saatlerden değişik olduğunu belirleyen şeydir. Benim
avcılarım, yol yordam nedir bilirler. Örneğin perşembe günleri, köyün
kızlarıyla dansa giderler. Onun için perşembe çok güzel bir gündür. Bağa kadar
dolaşmaya çıkarım. Eğer avcılar rasgele bir gün dansa gitselerdi, günler hep
birbirine benzer, benim de hiç tatil günüm kalmazdı.

Küçük prens, bunu üzerine tilkiyi evcilleştirdi. Ayrılma zamanı yaklaştığında
da, tilki:

- Ah, dedi.. ağlayacağım nerdeyse..
- Suç senin, dedi küçük prens, ben sana kötülük etmek istemiyordum. Ama, seni
evcilleştirmemi kendin istedin..
- Elbet, biliyorum, dedi tilki.
- Ama ağlayacaksın! dedi küçük prens.
- Elbet, biliyorum, dedi tilki.
- Öyleyse bir şey kazanmış olmadın.
- Kazandım, dedi tilki, buğdayların rengi yüzünden.

Sonra, şunu ekledi:

- Git güllere bir daha bak. Göreceksin ki, senin gülün dünyada bir tanedir.
Bana "Allaha ısmarladık" demeye gel; ben de sana bir sır armağan edeceğim.

Küçük prens gidip güllere bir kez daha baktı.

- Siz hiç de benim gülüme benziyor değilsiniz, daha hiç bir şey değilsiniz,
dedi onlara. Kimse sizi evcilleştirmiş değil, siz de kimseyi
evcilleştirmemişsiniz. Benim tilkiden eskiden nasılsa öylesiniz siz. O da yüz
bin başka tilkiden değişik yanı olmayan bir tilkiydi. Ama ben onu kendime dost
edindim ve şimdi o, dünyada bir eşi daha olmayan bir tilkidir.

Güller oldukça utanmışlardı.

- Sizler güzelsiniz, ama içiniz boş, diye sürdürdü sözünü küçük prens. İnsan
ölemez sizin için. Evet, rasgele gelip geçen birisi, benim gülümü sizlerden
ayırt etmeyebilir. Ama benim gülüm tek başına silzerin tümünden önemlidir,
çünkü o benim suladığım çiçektir. Çünkü o benim kavanozun altına koyduğum
çiçektir. Çünkü o benim paravanla örttüğüm çiçektir. Çünkü onun tırtıllarını
ayıklayan benim (sonradan kelebek olacak bir ikisi dışında.) Çünkü o, benim
yakınmalarını ya da böbürlenmelerini, hatta arada susuşlarını dinlediğim
çiçektir. Çünkü o benim gülümdür.

Sonra yine tilkiye döndü:

- Hoşça kal, dedi
- Sen de, dedi tilki. İşte sana vereceğim sır. Hem de çok basit: kişi ancak
kalbiyle görür. Göz hiç bir şeyin özünü göremez.

Küçük prens, unutmamak için tekrarladı:

- Göz, hiç bir şeyin özünü göremez.
- Sen gülüne bu kadar çok zaman harcadığın içindir ki gülün önemi böylesine
çoğaldı.
- Ben gülüme bu kadar çok zaman harcadığım için.. dedi küçük prens, unutmamak
için.
- İnsanlar bu gerçeği unuttular, dedi tilki. Ama sen unutmamalısın.
Evcilleştirdiğin kim olursa olsun, sen ondan sorumlusundur artık. Sen şimdi
gülünden sorumlusun.
- Ben, şimdi gülümden sorumluyum, diye tekrarladı küçük prens, unutmamak için.