13 Nisan 2016 Çarşamba

halk edebiyatı - 1

Halkbilim (Folklor) ve Halk
Edebiyatı
Yazar
Metin TURAN
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Çalışma Önerileri
• Bu ünitede yer alan konu başlıklarıyla ilgili değişik kaynaklardan
bilgiler edinmeye çalışın.
• Çağdaş sanatçılarımızın halk edebiyatı ve halkbilim kaynaklarından
nasıl yararlandıklarını görmek için, Yaşar Kemal, Kemal
Bilbaşar, Ahmed Arif, Enver Gökçe gibi yazar ve şairlerimizin yapıtlarını
okuyunuz.
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
1. Giriş
Halkbilimle halk edebiyatının ilişkisi, özellikle ortak (anonim) halk edebiyatı ürünlerinin;
masal, ninni, efsane, fıkra, atalarsözü, deyimler vb. derlenmesi, toparlanması,
tasnifi ve bunların irdelenmesi bağlamında işlev kazanır. Bunun yanı sıra
Türk halk edebiyatının iki önemli kolu olan âşık edebiyatı ve dinsel halk edebiyatı
da bir yandan edebiyat tarihinin araştırma alanına girerken, diğer taraftan halkbilimin
çalışma alanları içerisinde ele alınmış, öylece değerlendirilegelmiştir. Bu çerçeve
daha çok halk edebiyatı ürünlerinin hangilerinin halkbilimin alanına girdiğine
ilişkin bir saptamadır. Daha geniş bir açıdan bakıldığında, günümüzde örnekleri
çokça görülen değerlendirme ve incelemelerde, halkbilim çağdaş edebiyat ürünlerine
de eğilme gereksinimi duymuş; çağdaş edebiyatın yaratılmasında yeğlenen
yaklaşımlarda halkbilimsel ögeler de bu disiplin içerisinde ele alınmaya başlanmıştır.
Bu bakımdan halkbilim, halk edebiyatı ürünlerine yaklaşırken, bütünüyle geçmişte
kalan, geçmişte yaratılan ve sadece ortak (anonim) ürünlere değil, bugünkü ürünlere
de eğilmektedir. Halk ozanlarının şiirlerinin ve hikayelerinin ele alınması gibi...
Çünkü ne halk kültürü, dolayısıyla edebiyatı, durağandır ne de halkbilim. Sürekli
bir yenilenme ve gelişme içerisinde olan bu bilim kolları dinamik bir yapı göstermektedirler.
Ulusal edebiyatların karakterini halk kültürü belirler. Çağdaş Türk edebiyatının
ulusal nitelikteki yapıtlarında da bu özellik görülür. Halk kültüründen beslenen ulusal
ve evrensel nitelikteki yapıtlarda, yerellik gibi kimi özellikler görülse de, yetkince
işlenmiş bu geleneksel form ve izleklerin o yapıta ayrı bir zenginlik kattığı kolaylıkla
söylenebilir.
2. Halkbilim (Folklor)
Folkor terimini ilk kez 1846'da bağımsız bir bilim dalına ad olarak İngiliz arkeolog
William J. Thoms (1803-1885) kullandı.
Halkbilim, diğer sosyal bilim dalları gibi sınırlı bir tanım aralığına sıkıştırılamayacak
kadar geniş bir içeriğe sahiptir. Yine de, tanımlanmaya çalışılırsa; bir ülke ya da
belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu
edinen, bunları kendisine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen,
yorumlayan ve son aşamada da bir bireşime vardırmayı amaçlayan bir bilimdir.
Halkbilim halkın geleneklerini, göreneklerini, inançlarını, törelerini, törenlerini, yazın
ürünlerini içine alır. Halkbilim, bugünün halk kültürü değerlerini de araştırıp
inceler. Toplumsal yaşamdaki değişiklikler kültüre de yansır. Halkbilim bu kültürler
arasında karşılaştırmalar yaparak aradaki bağları, kültürün geçirdiği evrimi ve
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 3
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
değişimi, günümüzde aldığı yeni biçimi ortaya koyar. Bu anlamda, geçmişle gelecek
arasındaki ilişkinin kavranmasında önemli bir işlev görür.
Bir ülkenin, bir yöre halkının, bir etnik grubun yaşamının bütününü kapsayan ve temelinde
o halkı oluşturan insanların ortak ve yaygın davranış kalıplarını, yaşama
biçimini, belirli olaylar ve durumlar karşısındaki tavrını, çevresini ve dünyayı algılayışını
açıklamada; geleneksel ve törensel yaşamı düzenleyen, zenginleştiren,
renklendiren bir dizi beceriyi, beğeniyi, yaratıyı, töreyi, kurumu, kurumlaşmayı
göz önüne sermede halkbilimin önemli bir rolü vardır. Bir ucuyla geçmişe, bir ucuyla
da zamanımıza uzanan gelenekler, görenekler, âdetler zincirini saptamada; bu
zincirin köstekleyici ya da destekleyici halkalarını tek tek belirlemede; halk kültürünün
atar damarlarını yakalayarak bunlardan özgün ve çağdaş yaratmalar çıkarmada
da halkbilim ilgilenenlere zengin kaynaklar sunar.
Halkbilim çalışmalarında ilk ciddi adım 17. yüzyılda atılmıştır. İlk kez Fransız Charles
Perrault (1628-1700) halk masallarını derleyip yayımlamıştır. Aradan geçen uzun
bir süreden sonra Walter Scott (1772-1832) derlediği masalları, edebi bir tarza dönüştürmekle
isim yapmıştır. 18. yüzyılın sonlarına doğru Alman Johnn Gottifield
Von Herder (1743-1803) halkbilime bilimsel olarak yaklaşan bilinçli ilk büyük isim olmuştur.
Masalların yanı sıra diğer halkbilim ürünleri ile ilgili çalışmalar da yapan Wilhelm
Grimm (1788-1859) ve Jacob Grimm (1785-1865) kardeşlerin Alman halkbilimine
katkıları ise çok önemlidir.
Disiplinli halkbilim çalışmaları Almanya'da Grimm kardeşlerin Alman masalları,
efsaneleri konusundaki derlemeleriyle; İsviçre'de 1886'da İsviçre halk gelenekleri
derneğinin kuruluşuyla; Rusya'da 19. yüzyıldan sora dilciler, edebiyatçılar ve tarihçiler
tarafından gösterilen çabalarla başlar. Bu konuda geniş araştırmaları bulunan
W. Radloff, Türk halkbilimi için de çok değerli dokümanlar toplamıştır.
Türk halkbilimiyle ilgili çalışmaları da, biz daha kendi kültürümüzün araştırmasını
yapıp değerini ortaya koymamışken, bu konuya eğilen Rus, Macar ve Alman uzmanlar
yapmışlardır. Bu konuda özellikle Macar bilim insanı Ignoz Kunos'un büyük
katkıları olmuştur. Türk halk edebiyatını bir bilim konusu olarak ele alan; masalları,
türküleri, meddah hikayelerini, seyirlik oyunları, bir ulusun sanat yaratmalarını
besleyip güçlendirecek, onlara "ulusal" nitelik kazandıracak, aynı zamanda uluslararası
kültür alışverişini anlamayı sağlayacak belgeler olarak değerlendiren; Türk
halkbiliminin ilk temel taşını koyan Kunos'tur. Batılı bilim adamlarının, Kunos'un
açtığı yoldan yürüyerek, Türk halk edebiyatını oluşturan her türden metni derleme
ve inceleme çabaları 19. yüzyılın sonlarından bu yana süregelmiştir: Macar Gyula
Nemeth, Alman Georg Jacob, Fredrich Giese, Theodor Manzel, Helmut Ritter ve daha sonraki
kuşaktan Otto Spies, Walter Ruben, Wolfram Eberhard, Fransız Georges Dumézil, Jean
Deny, Edmond Saussey, Henry Glassie vb. bu arada anılmalıdır.
4 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
2.1. Türkiye'de Halkbilim Çalışmaları
Türkiye'de halkbilim çalışmalarının henüz bir yüzyılı yoktur. Ülkemizde halkbilim
ilk kez Ziya Gökalp tarafından Halka Doğru dergisinin 10 Temmuz 1329 (23 Temmuz
1913) tarihli sayısında yayımlanan "Halk Medeniyeti" başlıklı yazısıyla gündeme
geldi. Folklor terimi ise ilk kez Rıza Tevfik [Bölükbaşı]'in 20 Şubat 1913 tarihli Peyam
gazetesinin edebiyat ekinde yayımladığı "Folklor" başlıklı yazısında kullanıldı.
Özellikle ülkemiz için çok genç bir bilim dalı olan halkbilimle ilgilenen ilk örgüt,
1927 yılında Ankara'da kurulan ve daha sonra adı Türk Halk Bilgisi Derneği'ne çevrilen
Anadolu Halk Bilgisi Derneği olmuştur. Bu dernek ilk önce folklor derleyicilerini
yetiştirmek ve yönlendirmek amacıyla Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber adlı kılavuz
(1928) ardından da Halk Bilgisi Mecmuası (1928, 1 sayı) yayımladı. 1923 yılında
halkevlerine devredilene değin bu dernek iki derleme gezisi düzenlemiş ve
Halk Bilgisi Haberleri (19 sayı) adlı süreli yayınının yanı sıra 13 adet de kitap ve
broşür yayımlamıştır.
Ülkemizde genel folklor alanındaki çalışmalar, müzik folkloru sahasındaki disiplinli
çalışmalarla başlar. Halk türkülerini toplama, notaya alma, yayınlama yolundaki
hareketlerin ve bu konuyla ilgili yayınların önemini belirten yazıların ilki, 5
Mart 1915 tarihli Yeni Mecmua'nın Çanakkale Özel Sayısı'ndaki Musa Süreyya
Bey'in bir makalesidir. Halkbilimin bir iş halinde uygulanması Dr. Rıza Nur'un
Milli Eğitim Bakanı olduğu 1920 yılında başlar.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan türküleri toplama yolundaki çalışmalar,
1916 yılında kurulmuş olan "Darü-l Elhan" (İstanbul Konservatuarı) ın bu konuya
eğilmesi ile disiplinli ve yaygın bir şekil alır. 1926-1927-1928-1929 yıllarında zamanın
ünlü müzik bilginlerinin de katıldığı dört araştırma gezisi düzenlenir. Bu
araştırma gezisinde toplanan türküler 15 defter halinde yayımlanır.
1960'lardan sonra ise halkbilimiyle ilgili çalışmalar yapan dernekler çoğalmış, ülkemizin
değişik il ve ilçelerinin yanı sıra üniversitelerimizde de topluluk halinde çalışmalarını
sürdürür olmuşlardır. Üniversite öğrenci dernekleri arasında Boğaziçi
Üniversitesi Folklor Kulübü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Türk Halkbilimi Topluluğu
dergi ve kitap yayınlarıyla, alan araştırmaları ve halk oyunu toplulukları kurmalarıyla,
Türk folkloruyla ilgili toplantılar düzenlemeleriyle; Mimar Sinan Üniversitesi
Türk Halk Sanatları Araştırma Derneği araştırma gezileri ve sergileriyle dikkat çekmektedirler.
Anadolu Üniversitesi Halkbilim Araştırmaları Merkezi, araştırmalar yapmakla,
oyun ve müzik toplulukları yetiştirmekle bu çalışmalara katılmaktadır.
1966 yılında Milli Folklor Enstitüsü adı ile kurulan ve bugün Kültür Bakanlığı bünyesinde
Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü olarak çalışmalarını
sürdüren önemli bir örgüte nihayet kavuşmuş durumdayız.
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 5
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.2. Akademik Çalışmalar
Üniversitelerimizde ilk halkbilim çalışmaları 12 Aralık 1924'te İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi'ne bağlı olarak kurulan Türkiyât Enstitüsü tarafından yapılmıştır.
Enstitü, M. Fuad Köprülü'nün başkanlığında Türk halk edebiyatıyla ilgili
önemli eserler yayımlamıştır. Ancak üniversitelerimizde halkbilimin akademik bir
disiplin olarak ilk kez ele alınmasını Pertev Naili Boratav başlatmıştır. Boratav,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, 1938 yılında başlattığı
halk edebiyatı derslerini 1948 yılında folklor kürsüsüne dönüştürmüş, ne var ki,
üniversiteye bilimdışı çevrelerin müdahalesi sonucu bu kürsü 1948 yılında kapatılmıştır.
Ülkemizde 32 yıl kapalı tutulan halkbilim bölümü ancak 1980 yılında yeniden açılmıştır.
Günümüzde Ankara Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitelerinde bağımsız
bilim dalı olarak eğitim verilmekte, akademik çalışmalar yürütülmektedir. Bu üniversiteler
dışında Atatürk, Fırat, Erciyes, Selçuk, Cumhuriyet ve Balıkesir üniversitelerinde
de halkbilim dersleri okutulmaktadır.
3. Halk Edebiyatı Kavramı
Halk edebiyatı kavramıyla nasıl bir edebiyatı anladığımızı açıklamak için öncelikle
halk kavramının ne anlama geldiğini algılamak gerekir. İlkçağlarda halk, hükümdarlarla
ona bağlı çevreler dışında kalan, henüz sınıflara ve tabakalara ayrılmamış
geniş yığınlardır. Halk ortak bir dili konuşan, gelenek ve görenekleriyle ortak etkinliklerde
buluşan; ortak şeylere gülüp ortak şeylere ağlayan; günlük yaşamındaki
ekonomik ve sosyal düzeyle biribirinden çok farklı olmayan insanlar topluluğu olarak
tanımlanabilir. Kuşkusuz böyle bir kavram ve böyle bir tanımlama, bu çerçevenin
dışında da bir insan topluluğunun varlığını akla getiriyor. Öyledir de.
İlkel toplumlar dediğimiz topluluğu oluşturan bütün bireylerin aynı yaşam biçimini
sürdürdüğü; birlikte avlanıp avladığını birlikte yediği, birlikte ektiğini birlikte tükettiği;
birlikte savaşıp elde ettiklerini birlikte paylaştıkları bir dönemden, üretim
araçları, işbölümünün yaygınlaşması ve değişim araçlarının gelişmesiyle, üretimi
kendi gereksinimi olduğu kadar başka birilerinin de isteği olduğu için, avladığını
ya da ekip biçtiğini kendisine yetenden başka, yöneten ya da hakim olan için de ürettiği
bir döneme geçerken, halkla halk olmayan ayrımı da belirmeye başlamıştır. Kaba
hatlarıyla çizdiğimiz bu görüntü, Türk toplumunda da özellikle göçebe yaşamdan
yerleşik yaşama geçmeyle belirginleşmeye başladı ve kentlerle birlikte soylu
bir tabaka da oluştu. Özellikle İslamiyetle birlikte Türklerin düşünüş biçimi de değişmeye
başladı, bu inancın gerekleri doğrultusunda yapılanmaya gidildi. Şehir ve
kasabalarda kurulan medreseler, başlangıçta çok büyük bir kitle oluşturmasa da siyasal
iktidar açısından etkin olan bir topluluk oluşturdu. Bu topluluk, İslam düşüncesiyle
ilgili bilgi ve birikimlerinden dolayı farklı bir düzeyde olunca, geniş toplumsal
kesimlerle bu kesim arasında ortak değerler azalmaya başladı. Üstünlük duygu-
6 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
suna kapılan medreseliler, halkı "havas" ve "avam" diye ikiye ayırarak düşünsel olduğu
kadar yaşama biçimi ve kültürüyle de farklılığın artık belirginleşmeye başladığını
işaretlediler.
Özellikle XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı saray çevresine egemen olmaya başlayan
Arap ve Fars aydınları beraberlerinde kendi kültürlerini de getirdiler. Türk toplumuna
yabancı olan bu kültür, Osmanlı saray çevresi ile yöneticileri tarafından yeğlenince
bu çevrede kabul gördü; ancak halk geleneksel duyarlığını, estetik ve sanatsal
yeteneğini yitirmeksizin bir gereksinim olarak duyumsadığı ürünlerini üretmeyi
sürdürdü. Bu, dil ve kültür ayrılığı, eğitim görmüş çelebiyi temsil eden Hacivat ile
sağduyu sahibi anlayışlı halkı temsil eden Karagöz'ün nükteli konuşmalarında kolaylıkla
görülür.
Oluşan bu yeni "seçkinci" kesim, dili Arapça ve Farsça sözcüklerce kuşatılmış, içeriği
yaratıcısının düşünde yorumladığı bir dünya olan ve hayat bulduğu sosyal-siyasal
çevrenin yaşama biçimine denk düşen bir edebiyat, sanat yarattı. Divan ya da saray
edebiyatı adıyla andığımız bu edebiyat, kuşkusuz bütün Osmanlı coğrafyasının
öyle ya da böyle edebiyatı, sanatıdır. Ne var ki, bu edebiyat ve sanatta geniş bir
toplum kesiminin yaşadıklarından uzak bir yaşama biçimi, estetik ve ideolojik anlayış
vardır. İşte halk edebiyatı, bu geniş toplum kesimine uzak 'seçkinci' anlayışın
karşısında, tarihsel ve toplumsal ortaklıklardan beslenen diliyle, içeriğiyle, zorlama
etkenlerin olmadığı, en önemlisi de, yarattığı halkın ulusal özünü taşıyan edebiyattır.
Avrupa'da 16. yüzyılda Rönesansın, 1789 yılında da Fransız Devriminin yaşanması
yeni bir düşünce oluşturmuş, aydınlarda halk yaşamına karşı ilgi uyandırmıştır.
Aynı zamanda bu süreçte Avrupa'da 'halk' ve 'ulus' kavramları günümüzdeki anlamıyla
kullanılmaya başlanmıştır. Oysa, ekonomik ve siyasal sıkıntı içerisindeki Osmanlı
böyle bir süreci yaşayamadı.
'Halk Edebiyatı' kavramının dilimizde kullanılışı ise, yüzyılımızın başlarından daha
eskiye gitmez. Elçin'in (1997) "halk edebiyatı kavramı" üzerinde dururken altını
çizdiği gibi, Avrupa'nın akılcı ve teknik üstünlüğüne dayanan yeni uygarlığı
karşısında bütün Türk dünyası ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu gerilemek, parçalanmak
durumuna gelince, zaman içinde "siyasi Tanzimat" adını verdiğimiz bilinç
doğdu. Bu bilincin ardından gelen "edebi Tanzimat" kuşağı 3 Kasım 1839'da
ilan edilen Tanziman Fermanının yarattığı ortamda 1789 ilkelerini ve bu ilkelerle
doyurulan fikirlerini gazeteyle, çeviri ve sanat yapıtları ile Türk halkına yaymaya
başladılar. Şinasi'nin "Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye"si, Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşâ"sı,
Namık Kemal'in tiyatroları ve "Vatan" gibi makaleleri, mutlak rejimden meşrutiyete
doğru giden yolda, aslında var olan "halk"ı ve "ulus"u Avrupalı bir görüşle arayan
yapıtlardır.
Folklor, Türkiye Türklerinde 1908'den sonra Türkçülük ve milliyetçilik hareketi
içinde kendini gösterdi. Doğal olarak Türkiye'de halk edebiyatı kavramının dilimiz
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 7
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
ve düşüncemizdeki tarihsel derinliği bu tarihten daha öteye gitmez.
Bugün bu kavramla biz, divan edebiyatı dışında kalan ortak ürünlerle: mani, türkü,
ağıt, atalar sözü, destanlar, masallar, hikayeler, fıkralar, bilmeceler, ninniler, beddualar,
vb gibi; söyleyeni belli saz ve tekke şiiri kapsamındaki ürünleri; köy orta oyunu
dediğimiz temsilleri: Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu'nu anlıyor, değerlendiriyoruz.
4. Halk Edebiyatının Kaynakları
Türk halk edebiyatı ürünlerini değişik kaynaklardan elde ediyoruz. Her ulus gibi
Türk ulusununun da yazısı ve yazılı edebiyatı yokken, bugün edebiyat adı altında
değerlendirdiğimiz ürünlerin görevlerini üzerine alan yaratmaları vardı. Bunlar
çok uzunca bir süre sözlü kaynaklarla taşınageldiler. Bu ürünlerin yazıya geçirilmeleri
aşağı-yukarı 7. yüzyıldır. Ağıtlar, kısaltılıp yoğunlaştırılarak mezar taşlarına;
hakanların, ünlü kişilerin büyük işlerinin anlatıları ise anıtlara kazılarak halk yaşamının
izleri halk edebiyatı ürünleriyle birlikte yazılı hale getirilmeye başlanmıştır.
Bu bakımdan, halk edebiyatının kaynaklarına eğildiğimizde yazılı ve sözlü olmak
üzere iki kaynak karşımıza çıkar.
4.1. Sözlü Kaynaklar
Halk edebiyatının masal, tekerleme, ninni, mani, fıkra, bilmece, atasözü, beddua,
vb. gibi sözlü ürünlerinin çok büyük bir bölümü özellikle ileri yaşlardaki insanlarımızdan
elde edilen ürünlerdir. Bu yaşlı insanlar, dedelerinden, ninelerinden ya da
anne-baba ve o çevredeki yaşlı kimselerden duydukları bu ürünleri yeni bir kuşağa
aktarmada önemli bir kaynaktır. Halkbilim ve halk edebiyatı araştırmacıları bu yaşlı
kaynaklardan derledikleri metinleri yazılı hale getirerek halk edebiyatı kaynağını
zenginleştirirler. Ayrıca çeşitli yörelerimizde, radyo, gazete ve televizyon gibi görsel-
işitsel iletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemlerde, halkın başlıca eğlence
ve bir anlamda da eğitim kaynağı olan bu ürünler anlatıcı ve sorucularının, bugün
sayıları giderek azalsa da, belleğinde yer etmiştir. Bu usta anlatıcıların yanı sıra halk
ozanları, özellikle de saz şairleri sözlü halk edebiyatı ürünlerinin günümüze taşınmasında
başlıca kaynaklardır.
4.2. Yazılı Kaynaklar
Halk edebiyatımızla ilgili yazılı kaynaklar oldukça çeşitlidir. Şöyle bir sıralayacak
olursak bunların başlıcaları şunlardır:
• Orhun Abideleri : Türk kültürü ve edebiyatıyla ilgili yazılı kaynakların en
eskisini Türk gelenek ve adları konusunda bilgiler taşıyan ve 8. yüzyılda dikilen
Orhun Abideleri oluşturmaktadır.
8 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Divânü Lûgati't -Türk: Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072 tarihinde yazımı
tamamlanan bu sözlük, Türk halk edebiyatının değişik türlerinden örnekler taşıması
bakımından önemli bir kaynaktır.
• Sûrnameler: Düğünlerden, şenliklerden, eğlencelerden, halk sporlarından
sözeden çoğunlukla minyatürlü yazma yapıtlardır. Halk tiyatrosu, halk eğlenceleri
yönünden zengin bilgi kaynaklarıdır.
• Menâkıpnâmeler, vilâyetnâmeler: Halk kültüründe eren ve evliya gibi üstün
bir değeri olan Sarı Saltuk, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Mevlana
gibi kişilerin yaşamlarını anlatan yapıtlardır.
• Falnâmeler: Gelecekten haber verme konusunda inanışları ve uygulamaları
içine alan yazma yapıtlardır.
• Mesnevîler: Halk hikayeleri, fıkraları yönünden çok zengin kaynaklardır. Divan
şairlerinin halk hikayelerini mesnevi şeklinde işlemeleriyle oluşmuşlardır.
Örneğin Mevlana'nın ünlü Mesnevisi, halk hikayeleri ve fıkralar bakımından
çok zengin bir kaynaktır.
• Cönkler : Halk edebiyatımızın en önemli yazılı kaynaklarını cönkler oluşturmaktadır.
Birer defter olan cönkler alttan yukarıya doğru, uzunlamasına açılan
ve okuma-yazma bilen bir halk edebiyatı gönüllüsü tarafından düzenlenmiş
kaynaklardır. Cönkler tek bir halk edebiyatı türü üzerine düzenlenmemişlerdir;
tam tersine destanlar, koşmalar, ağıtlar, türküler, atalar sözü, maniler, fıkralar,
masallar gibi halk edebiyatı ürünleri bakımından oldukça zengin ürünleri
birarada bulundurmaktadır. Bu bakımdan, bu kaynaklarda halk edebiyatının
bütün ürünlerini bulmamız olasıdır.
5. Halk Edebiyatının Özellikleri
Türk halk edebiyatı ürünlerinin ortak özelliklerinin başında, anlaşılır bir Türkçeyle
söylenmiş ya da yazılmış olmaları gelir. Halk edebiyatı ürünlerinin büyük bir bölümünü
nazımla söylenmiş türkü, ağıt, ninni, mani, koşma, koçaklama vb. türler oluşturduğu
için, bu türlerde başlıca ölçü hece ölçüsüdür.
Özellikle 16. yüzyıldan sonra, kimi halk şairlerinin gerek ilişkide oldukları medrese
kültürü ve çevresinin etkisi, gerekse divan şairlerine özenmelerinden kaynaklanan
hece dışında ve ağdalı bir dille söyleme özellikleri görülmüştür. Fakat bu, halk edebiyatı
ürünlerinin özellikleri sıralanırken temiz bir Türkçeyle söylenmiş olduklarının
belirtilmesine engel değildir.
Halk edebiyatı ürünlerinin dil ve biçim dışında bir diğer özelliği ise büyük bir bölümünün
bireysel değil imece usulüyle yaratılmalarıdır. Bu imece usulüyle yaratım,
kimi adlara ait gösterilen şiirlerde de böyledir. Bir şiirin, bir masalın, bir türkünün,
bir fıkranın birden çok söyleniş şeklinin olması da bu ortak yaratma niteliğinden ileri
gelmektedir. Bugün Karacaoğlan, Pir Sultan, Yunus Emre gibi adı belli halk ozanlarımıza
ait şiirlerin bile birden çok söyleniş şekilleri vardır. Bu ozanlarımız etrafında
bir Karacaoğlan şiirinden çok Karacaoğlan şiir geleneği ya da Pir Sultan şiir geleneği
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 9
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
vurgulamasının yapılması da bu gerçeklikten ileri gelmektedir. Yani, halk benimsediği,
kendi duygu ve düşüncesiyle bütünleştirdiği ürünlere yenilerini eklerken, ona
gönlünde yer etmiş bu adlardan birini yakıştırmaktan kaçınmamıştır.
6. Edebiyatın İçinde Halk Edebiyatının Yeri
Bütün ulusların edebiyatlarında olduğu gibi, Türk edebiyatında da halk edebiyatı
geleneğinden sürekli yararlanılmaktadır. Bunun tersini düşünmek doğru olmaz.
Çünkü bugün bile, insanın çocukluğunda tanıştığı ilk edebiyat ürünleri ninni, tekerleme,
masal gibi halk geleneğine dayalı ürünlerdir. Böyle bir gelenek içerisinde
yetişen sanatçı, çok aykırı bir yapıt sunsa da, düşünsel dünyasının derinliklerindeki
bu birikimlerin izleriyle tanışıklığını hiç bir zaman yok sayamayacaktır.
Bu kaçınılmaz gerçeğe daha bilinçli bir biçimde yaklaşarak iletmek istediği düşünsel
ve estetik iletileri halkbilim ve halk edebiyatı ürünlerinden özellikle yararlanarak
okuyucusuna ulaştıran sanatçılar da vardır. İngiltere'de Macperson'un ve
Percy'nin İngiliz halk türkülerini örnek alarak geliştirdikleri edebiyat dili, Almanya'da
Klopstock ve Herder'in epik şiirden ve halk türkülerinden yararlanarak geliştirdikleri
edebiyat geleneği, klasik edebiyatın sıkı kaidelerinin kırılmasına ve ulusal
bir edebiyatın yaratılmasına yol açmıştır. Puşkin'in Rus edebiyat dilini yaratmada
halk edebiyatından ne büyük yardımlar gördüğü bilinen bir gerçektir. Puşkin,
dadısı Rodionovna'dan, ta çocukluğunda dinlediği masallar için "bunların her biri
bir şiirdi", atasözleri için ise "dilimizin altın madeni" demektedir. Puşkin'den sonra
gelen büyük Rus yazalarının hepsi, Lermontof, Gogol, Turgenyev, Tolstoy ve Dostoyevski
"halkın ruhu ile kaynaşmanın" yolunu Puşkin'in açtığı gelenekten öğrenmiştir.
Ülkemiz edebiyatında, halk edebiyatı ürünlerinin konu, biçim ve biçeminden yararlanarak
özleri sağlam, dili ve anlatımı güçlü yapıtlar veren sanatçılarımızın içerisinde
Ömer Seyfettin, Ahmet Rasim, Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Rahmi Gürpınar
adları akla ilk gelenlerdir.
Günümüz edebiyatçıları içerisinde sadece ülkemizde değil, dünyanın bütün ülkelerinde
işlediği temalar kadar işleyiş biçimi bakımından da örnek gösterilen Yaşar
Kemal, özgünlüğünü destan ve halk hikayeciliği geleneğinden yararlanarak var
etmiştir. Yaşar Kemal'in Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf , Yılanı Öldürseler,
İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, vb. romanları halk edebiyatının
zengin dil birikimini yansıtmaktadır. Ayrıca sözlü kültürde var olan Karacaoğlan,
Köroğlu, Ala Geyik efsanelerini derleyerek yazdığı Üç Anadolu Efsanesi halk
edebiyatının çağdaş edebiyat içerisindeki yerini göstermesi bakımından önemli yapıtlardır.
Bu listeye yine Yaşar Kemal'in yapıtlarından Ağrı Dağı Efsanesi'ni, Filler
Sultanı ile Küçük Karınca'yı da eklemek gerekir.
Halk edebiyatı geleneği ve halkbiliminden edebiyatımızda sadece Yaşar Kemal bu
denli yararlanmamıştır. Çağdaş Türk edebiyatı içerisinde önemli yerleri olan Nazım
10 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Hikmet'in Sevdalı Bulut, Şeyh Bedrettin Destanı, Ferhat İle Şirin, Yusuf ile Menofis
adlı yapıtları, Sabahattin Ali'nin Hasan Boğuldu adlı öyküsü, Samim Kocagöz'ün
kimi öykü ve romanları, Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü'nün birçok gülmece öyküsünde
halk edebiyatının zengin örneklerinden yararlanılmıştır. Ahmed Arif, Enver Gökçe,
Necip Fazıl Kısakürek, Bekir Yıldız, Ümit Kaftancıoğlu, Niyazi Akıncıoğlu, Kemal Tahir,
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Ali Kemal Gözükara, Osman Şahin, Kemal Bilbaşar, Abbas Sayar,
Onat Kutlar, Necati Cumalı, Abdülkadir Bulut, Hasan Hüseyin, Gülten Akın ve daha
genç kuşaktan Murathan Mungan, Ömer Civano, Müslüm Çelik gibi şair ve yazarlarımızın
yapıtlarında da bu geleneğin belirgin izleri vardır.
Aşağıda Akın'ın (1982) yazısında da halk yazınının çağdaş yazına kaynaklık ettiğine
ve önemine değinilmiştir.
Okuma Parçası
Yoz Bir Kültürü Egemen Kılmak İçin
Gülten Akın
Günümüz sanatını besleyecek bir kaynak olarak halk edebiyatı konusu, ürkütücü genişlikte
bir konu. Ben salt, kendi alanım olan edebiyatı, özellikle şiiri kapsayacak biçimde konuyu sınırlandırmak
istiyorum.
"Her kültür, belli bir toplumun ekonomisiyle siyasasının ideolojik planda yansımasıdır."
Kültürün bir görünümü olan sanat da öyle.
Halk edebiyatının en güçlü olduğu, ürünlerinin en bol olduğu dönem, kuşkusuz halkların
uluslaşma sürecine girmeden az önceki , aşiret, boy, kabile biçiminde yaşadıkları dönemdir.
Dünyamızdan gelip geçen insanlar, halklar bu çok sancılı evreyi ürünleriyle sonsuza aktarmışlardır.
İlkel insanın büyü, dua, dans, ezgi biçimlerinde, işine yardımcı kıldığı, hayatını
değiştirmede başvurduğu sanat, daha ileri bir evrede de aynı toplumsal amaçla yapılıyordu.
Yaşadığı olayları anlatıyordu insan. O olayların benzerini belki bir daha yaşamamak istiyordu.
Tarihini, birlikte yaşadıklarına ya da kendinden sonraya kalacak olanlara, çocuklarına aktarmak
istiyordu. Bunu en etkin biçimde yapması gerekiyordu. Bir de artık, yaylak, güzlek,
kışlak saydığı yurt saydığı yerlerin dışına taşmışlığı vardı. Savaşların, sürgünlerin, iskanların,
salgınların onulmaz acılarını taşıyordu. Yakarıyor, isyan ediyor, öfkeleniyordu, yiğitliğini
yüceltiyordu, alay ediyor, yergiler diziyordu. İkinci boyutta, bireysel yaşamı sürüyordu.
İlk boyuttan etkilenerek ve onu etkileyerek. Sevda vardı. Hastalık, ölüm vardı. Zulüm vardı.
Ayrılıklar, özlemler, kavuşmalar vardı. Her biri için, sayılamayacak kadar çok deyiş dedi.
Destan, masal, efsane söyledi. Güç kazanmak, kazandırmak için, yeniden o olayı yaşıyor olmak
için, yaşamı kalıcı kılmak için...
Sonra bu söylenenler, yazıya da döküldüler. Hem yazılı, hem sözlü ürünler günümüze dek
geldi.
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 11
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
O toplumsal koşullar, bir daha geri gelebilir mi, gelmiş midir? Uluslaşma süreçlerinin geçildiği,
sınıfsal çelişkilerin yaşandığı, bu çelişkilerin özel yaşamda da bir yığın değişiklik oluşturduğu
çağımızda, at, avrat, silah yiğitliği; mecnunluk, leylâlık kalmış mıdır? Ya değer ölçüleri,
sağtöre, insan ilişkileri?
Diyor ki birileri, o koşullar bir daha gelmeyeceğine göre, o sanat da yapılamaz. Doğru bu. Ancak,
kapsamı bir iyice genişletiliyor bu savın, o günün halk yazını, çağdaş yazına kaynaklık
edemez 'e kadar.
Pir Sultan'ın, Karacaoğlan'ın şiirleri, Köroğlu, Dadaloğlu'nunkiler, Kazak Abdal yergileri,
onca aşık deyişleri, efsaneler, destanlar, masallar hâlâ bunca geçerliyken (halk içinde değil
yalnız, seçkinci çevrelerde de) nasıl düşünülebilir böyle?
Bana yeryüzünden haksızlığın zulmün kalktığını söyle, Pir Sultan'dan vazgeçeyim. Bana
insanların artık usla, mantıkla davrandıklarını söyle, Leylek koduk doğurmuş/Ovada zurna
çalar/Balık kavağa çıkmış/Söğüt dalın biçmeye... diyen Kaygusuz'dan vazgeçeyim.
Bana, İsrail oğullarının kendi çektiklerini silip; kara elleriyle, yeni bir soykırımı Filistin'de
tarihe yazdıklarını unuttur, halk şiirinin çoğundan vazgeçeyim.
Yüzyılların geçmesi insanlığın tarihinde, masaldaki bir arpa boy yol kadar kısa demek ki. Demek
ki insan henüz niceliklerde dolaşıyor. Yeterli bir birikimi oluşturamadı, nitelik değişimini
gerçekleştiremedi. Doğrusu bu.
Şu var ki, halk edebiyatının bu güne kaynaklık etmesi demek halk şiirinin benzeri şiiri yazmak
demek değildir. Dünyada ve ülkemizde usta sayılan yazarlara ozanlara bakın, halk edebiyatı
kaynağından nasıl yararlanmışlar. Endülüs ("Cante flamenco"ları) olmasa, Lorca
olur muydu? Anadolu efsaneleri olmasa Yaşar Kemal olur muydu? Mitoloji olmasaydı, Yunan
sanatı?...
............
Konumuzun bir de öteyüzü var, değinmeden geçemeyiz. Halk sanatının, halk edebiyatının
ürünleri, dünyanın çok yerinde ve ülkemizde, belli çevrelerce hızla yozlaştırılıyor. Egemen
kültürü oluşturma görevini de üstlenen bu çevrelerin, öyle, halkın değerlerinin nitelikçe değiştirilip
yükseltilmesi, halkın yaşamının da yükselmesine yardımcı olunması gibi bir sorunları
yok. Herşeyi, paraya çevrilir mal olarak gördüklerinden, ellerini değdirdikleri güzellik
çirkinliğe dönüşüyor. Bastıkları çimen kuruyor. Halkın müziğine, şiirine, efsanesine, masalına
musallat oluyor onlar. Yoz bir kültürü egemen kılmak için.
12 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Özet
Avurapa'da 18. yüzyılda başlayan halkbilim ve etnografya çalışmaları, ülkemizde ancak 20.
yüzyılın başlarında görülür. Kırık dökük çalışmalarla geçmişi 300 yılı aşan, fakat bilim olarak
100 yılı bulmayan folklor konusundaki uğraşılar, bizde de ilk zamanlar kişisel ve disiplinsiz
çalışmalarla yürüyordu. İlki 1926 yılında başlatılan ve 1927, 1928, 1929 yıllarında yinelenen
müzik bilginlerinin katıldığı araştırma gezileriyle halkbilime disiplinli ve yaygın bir
şekilde yaklaşıldığı görülür.
Halkbilimle uğraşacak özel bir organizasyon 1 Kasım 1927 yılında , Ankara'da "Halk Bilgisi
Derneği" adı altında kuruldu ve bir süre sonra da bu derneğin İstanbul, İzmir gibi büyük
kentlerde şubeleri; Sinop, Samsun, Sivas ve Erzurum'daki temsilcilikleri izledi. 1928'de ise
"Halk Bilgisi Mecmuası" yayınlandı.
10 Nisan 1931'de "Türk Ocakları"nın kapatılmasından sonra, 19 Şubat 1932'de halkevlerinin
açılması üzerine, yurtta geniş bir halkbilim çalışmaları başlatıldı. Kısa zamanda yurdun
her yanına yayılan bu çalışmalar, özellikle Türk halk kültürü ürünlerinin derlenmesi bakımından
önemli bir işlev görmüştür.
Halk edebiyatının kaynaklarına eğildiğimizde, halkbilimle ortak kaynaklardan beslendiklerini
kolaylıkla görürüz. Halk edebiyatı ürünlerinin hemen tamamı halkbiliminin de ilgi alanına
giren ürünler olmaktadır. Bu bakımdan halkbilim ile halk edebiyatının yakın bir ilişkisi
vardır. Özellikle sözlü yollardan elde edilen ve yaratıcısı bilinmeyen halk edebiyatı ürünlerinin
halkbilim disiplini içerisinde ele alınması bu bakımdan önemlidir.
Halk edebiyatı deyimi, özellikle 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı saray ve çevresine egemen
olmaya başlayan Arap ve Fars kültürünün oluşturduğu "Divan Edebiyatı" geleneğine karşıt
kullanılan bir kavramdır. Kentleşme ve buna bağlı olarak gelişen işbölümü toplumdaki
egemenlik ilişkilerini de şekillendirmiş; düşünce dünyaları ve yaşama biçimleri bakımından
birbirlerinden ayrılan özelliklerde sınıflar oluşturmuştur. Halk edebiyatı, bu toplumsal yapılanmada
siyasal ve askeri bakımdan egemenliği elinde bulunduramayan üretici, geniş toplum
kesimlerinin yaratmış olduğu bir edebiyattır.
Halk edebiyatı ürünlerinde anlaşılır bir dil her zaman en belirleyici etmen olmuştur.
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 13
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını verilen seçenekler arasından bulunuz.
1. Halkbilimin (folklorun) içeriğini anlamak bakımından, aşağıda belirtilenlerden
hangileri doğrudur?
I. Bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki
kültürel ürünlerini konu edinir.
II. Halkbilim bugünün halk kültürü ürünlerini de inceler.
III. Halkın yaşama biçimini, belirli olaylar karşısındaki tavrını, çevresini ve
dünyayı angılayışını açıklamada bize yardımcı olur.
A. Sadece I doğrudur.
B. Sadece II doğrudur.
C. Sadece I ve II doğrudur.
D. Hepsi doğrudur.
E. Sadece II ve III doğrudur.
2. Halkbilim konusunda yapılan çalışmaların Türkiye'deki düzeyiyle ilgili aşağıda
belirtilenlerden hangileri doğrudur?
I. Türkiye'de folklor terimi ilk kez Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın 20 Şubat 1913
tarihli Peyam gazetesinin edebiyat ekinde yayımladığı 'Folklor' başlıklı yazıda
kullanıldı.
II. Üniversitelerimizde ilk kez 1938 yılında Pertev Naili Boratav tarafından
bağımsız ders olarak okutulmaya başlandı.
III. Halkbilimiyle ilgili çalışmalar yapmak üzere kurulan ilk dernek 1927 yılında
kurulan Anadolu Halk Bilgisi Derneği olmuştur.
A. Sadece I doğrudur.
B. Sadece II doğrudur.
C. Sadece I ve II doğrudur.
D. Sadece II ve III doğrudur.
E. Hepsi doğrudur.
3. Halk edebiyatı kavramını anlamak bakımından aşağıda verilen bilgilerden
hangileri doğrudur?
I. Halk edebiyatı kavramı, üretim araçlarının gelişmesi ve işbölümünün
yaygınlaşmasıyla oluşan farklı düşünce ve yaşama biçimlerinin sonucu
doğmuştur.
II. Halk edebiyatı kavramı, dilimizde divan edebiyatına karşı kullanılan bir
kavramdır.
III. Halk edebiyatı kavramının içerisine ağıt, ninni, bilmece, türkü, destan,
masal vb. sözlü yolla üretilen ürünlerle, halk ve tekke ozanlarının ürünleri
girer.
A. Sadece I doğrudur.
B. Sadece II doğrudur.
C. Hepsi doğrudur.
D. Sadece III doğrudur.
E. Sadece II ve III doğrudur.
14 H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
4. Halk edebiyatının kaynakları konusunda aşağıda belirtilenlerden hangileri
doğrudur?
I. Masal, ninni, fıkra, bilmece anlatan yaşlı kimseler.
II. Cönkler.
III. Falname, mesnevi ve Surname gibi halk kültürüne ilişkin ürünlerin kaydedildiği
yapıtlar.
A. Sadece I doğrudur.
B. Sadece II doğrudur.
C. Sadece I ve II doğrudur.
D. Hepsi doğrudur.
E. Sadece II ve III doğrudur.
5. Halk edebiyatının edebiyat içindeki yerini anlamak bakımından aşağıda belirtilenlerden
hangileri doğrudur?
I. Türk edebiyatında halk edebiyatına yönelme özellikle Tanzimat Fermanı'yla
birlikte gündeme gelmiştir.
II. Halbilim ve halk edebiyatı ürünlerinden yararlanan sanatçılar, geleneğin
yolaçıcı niteliklerinden hareket etmişlerdir.
III. Türk edebiyatında halk kültürü geleneğinden yararlanan yazarlar arasında
Yaşar Kemal, AhmedArif, Enver Gökçe, Kemal Bilbaşar anılabilir.
A. Hepsi doğrudur.
B. Sadece II doğrudur.
C. Sadece I ve II doğrudur.
D. Sadece III doğrudur.
E. Sadece II ve III doğrudur.
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Acıpayamlı, Orhan. Halkbilim Terimleri Sözlüğü. Ankara Üniversitesi Basımevi,
1978.
Akın, Gülten. "Yoz Bir Kültürü Egemen Kılmak", Hürriyet Gösteri, Sayı 23, 1982.
Alangu, Tahir. Türkiye Folkloru Elkitabı. İstanbul: Adam Yayınları, 1983.
Arık, Remzi Oğuz. Müze, Tarih ve Folklor Çalışmaları Kılavuzu. Ankara: CHP
Halkevleri Yayınları, 1947.
And, Metin. Geleneksel Türk Tiyatrosu. Ankara: Bilgi Yayınları, 1969.
Avcı, A. Haydar. Halkbilimi Konuları ve Araştırma Yöntemleri. Ankara: Berhem
Yayınları, 1992.
H A L K B İ L İ M ( F O L K L O R ) V E H A L K E D E B İ Y A T I 15
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ