13 Nisan 2016 Çarşamba

konuşma - sözlü anlatım

1. Konuşmayı Etkileyen Ögeler
Konuşma ögeleri beden dili, ses ve düşünsel etkinlik olmak üzere üç ögeden oluşur. Bu
ögeleri ve özelliklerini sırayla yakından tanımakta yarar vardır.
2. Beden Dili
Beden dili jestlerle ve mimiklerle gerçekleşir. Yüz kaslarının bir anlam yaratmak
için kullanımı mimikleri, diğer bir deyişle yüz ifadesini; baş, el, kol, ayak, bacak
hareketleri ya da bedenin tümünün kullanımı jestleri oluşturur.
Beden dilinin kullanımı insanlığın var oluşuyla eş zamanlıdır. İletişimde bir jestin,
bir mimiğin anlam kazanabilmesi için algılanması gerekir. Yapılan araştırmalarda
insan yüzünün 250 000 değişik ifadeyi anlatabildiği belirtilmektedir. Bazı jest ve mimikler
hemen hemen her ulus için aynı anlamı taşırken, bazıları da ulustan ulusa
farklı anlamlar içermektedir. Jest ve mimikler konuşmaya yardımcı olurken, konuşma
da jest ve mimiklerin algılanmasını sağlar.
Jest ve mimikler doğal bir biçimde yapılırsa, konuşmamız canlılık kazanır, sözcükler
ve cümleler renklenir. Özellikle vurgulanmak istenen önemli noktalara dinleyicilerin
dikkatleri çekilmiş olur. Düşünce ve duyguların vurgulanmasında yapılacak
abartılı hareketler ise yarardan çok zarar getirir. Dinleyici, söylenenlere değil de
söyleyene dikkat etmeye başlar.
Beden dilinin önemli bir işlevi de konuşmanın yapısını etkilemesidir. Bedensel her
eylem, sözcüklerin anlamını pekiştirdiği gibi anlam taşımaya da yarar. Yüz, konuşma
süresince düşünce ve duyguları yansıtacak bir anlatım içerisinde olmalıdır; ancak
o zaman dinleyicilerle etkili bir iletişim kurulur. Bunun için konuşmanın duygu
ve düşünce örüntüsüyle yüzün anlatımı arasında bir uyum olmalıdır.
Beden dilinde el-kol hareketleri ise mimiklerden sonra en çok kullanılan ve dikkati
çeken hareketlerdir. İnsanın en çok iş gören ve düşünsel yaratıcılığını somutlaştıran
ellerini "konuşturması" da kaçınılmazdır. El-kol hareketleri kontrollü yapıldığında
dinleyenin / dinleyenlerin dikkati canlı tutulur, konuşmanın daha etkili olması sağlanır;
fakat el-kol hareketleri abartılırsa dinleyenin / dinleyenlerin dikkati dağılır,
konuşmanın etkisi azalır. Onun için el-kol hareketlerini yeri geldiğinde abartmadan
kullanmak gerekmektedir.
1.1. Göz İletişimi
Yaşamımızda olduğu gibi sözsüz anlatımda da gözlerin ayrı bir önemi vardır. Savaşta
askerlerin karşı tarafın askerlerini öldürürken gözlerine bakmamaları, yalan
söylendiği zaman gözlerin bilinçsizce yere indirilmesi, etrafta dolaştırılması gözle-
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 59
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
rin sözsüz iletişimdeki önemini vurgulayan örneklerdir.Yapılan araştırmalarda insanların
karşılarındaki kişilerin en çok gözlerine dikkat ettikleri saptanmıştır. Konuşurken
karşısındakinin gözlerinin içine bakan, bakışlarını karşısındakine yönelten
kişiler iletişim kurmakta ve karşısındaki kişiyi etkilemekte daha başarılıdırlar;
bunların karşıtını yapanlar ise daha başarısız olurlar. Konuşurken dinleyenin gözlerinin
içine bakmak bir görgü kuralıdır aynı zamanda.
Bakışlarını dinleyicilere yöneltmeyen bir konuşmacı onları denetimine alamaz. Bu
nedenle bakışlar sürekli olarak dinleyenlere yöneltilerek denetim sağlanır. Oysa,
birçok konuşmacı, bakışlarını ya elindeki yazıdan ayırmaz, ya da bakışlarını tavana,
pencereye, bulunduğu yerin belli bir yerine takılı bırakır. Bu da konuşmasının etkisini
azaltır.
Bir sınıfta veya küçük bir topluluk karşısında konuşuluyorsa, konuşma süresince
her öğrenci ile birden çok göz iletişimi kurulmalıdır.
3. Ses
Konuşma, her şeyden önce bir ses ve seslendirmeler bütünüdür. Hava titreşimlerinin
kulakla duyulmasına ses denir. Her ses konuşma sesi değildir.
60 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
Şekil 4.1: Sesin Oluşumunu Sağlayan Örgenler
Aksan, 1995.
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Konuşma sesinin oluşması için akciğerlerdeki havanın dışarı çıkarken gırtlaklağın
sağ ve sol yanında bulunan ikisi gerçek ikisi yalancı olan dört ses teline çarpması gerekmektedir.
İnsan konuşurken, soluk şu örgenlere çarparak dışarı çıkar: Akciğer,
soluk borusu, gırtlak, ses telleri, küçük dil, ağız boşluğu, geniz, burun boşluğu, damak,
dişetleri, diş, dil, dudaklar (bkz. Şekil 4.1).
Sesin oluşmasında birinci derecede rol oynayan sestelleri, önde kalkan kıkırdağın
içiyle halka kıkırdağın iç kenarları arasına yerleşmişlerdir. Arkada, üçgen piramit
biçimindeki ibriksi kıkırdakların içi yüzeyine bağlıdırlar. Gırtlak aynasıyla bakılacak
olursa ses tellerinin aşağı yukarı gırtlağın ortasında, iki kiriş biçiminde yer aldığı
görülür (Aksan, 1995). Ses telleri akciğerlerden gelen havanın etkisiyle biçim değiştirirler.
Ses tellerinin çeşitli durumlarda aldığı biçimler Şekil 3.2'de gösterilmiştir.
3.1. Boğumlama
Boğumlama konuşma örgenlerinin akciğerden gelen soluğa biçim vermesidir. Bu,
sesi anlaşılır kılar. Boğumlama konuşmanın temel ögesidir. İnsanların başlangıçta,
boğumlamayı öğrenmeden önce, hayvanlar gibi sesler çıkardıkları varsayılır. Süreç
içinde boğumlamayı öğrendikleri zaman (bkz. Ünite 3, Konuşma Nedir?) konuşmaya
başlamışlardır.
Topluluk karşısında konuşan bir kişinin söylediği bütün sözcüklerin anlaşılması
gerekir. Bunun için bağırmak gerekmez, seslerin doğru boğumlandırılması gerekir.
Bazı insanlar konuşurken dudaklarını, dilerini, çenelerini iyice hareket ettirmezler.
Böyle tembellikleri olan kişilerin söylediklerini dinleyicilerin bir çoğu anlamaz. Bunun
için de sözlerini birkaç kez tekrarlamak zorunda kalırlar. Bu nedenle seslerin
nasıl doğru boğumlandırılacağı öğrenilmelidir; çünkü ses şiddeti yetersiz birçok kişi,
sesleri iyi boğumlandırabildiği için sözlerini rahatlıkla karşısındakilere iletebilmektedir.
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 61
Şekil 4.2: Sesyarığının Değişik Durumları
Aksan, 1995.
Kalkan Kıkırdak
Halka Kıkırdak
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Diyaframın, göğüs kaslarının, kaburgaların yardımıyla akciğerden gelen basınçlı
hava, sestellerindeki titreşimle sesyarığında, yani gırtlak içinde sesi oluşturur (ancak
kimi seslerin oluşumunda sestelleri hareketsizdir). Bu durumda titreşimin üretimi
gırtlakta gerçekleşir denilebilir. Tınlama ise sesyarığından yukarıda yutak, ağız
ve burun boşluklarında sağlanır (Aksan, 1995). Bu örgenlerle birlikte daha önce belirtilen
soluğun dışarı çıkarken çarptığı örgenler çeşitli kapanma, engelleme ve hareketlerle
sesin değişik biçimlerde oluşmasını sağlar. İşte bu süreç boğumlama olarak
adlandırılmaktadır.
Herhangi bir sözcüğün söylenmesi için genel olarak o sözcüğü oluşturan sesbirimlerin
her biri için belirli ve kimi zaman birbirinden çok değişik hareketlerin yapılması
gerekir (Aksan, 1995). Türkiye Türkçesinde bulunan seslerin nasıl oluştuğunu
hep birlikte inceleyelim.
3.1.1. Türkiye Türkçesi Seslerinin Boğumlanması
1928 yılında kabul edilen Yeni Türk Alfabesi, Latin Alfabesinden alınan 29 Latin
harfiyle düzenlenmiştir. Türk Abecesi her ses için ayrı bir harf ve her harf için yalnız
bir ses esası üzerine düzenlenmiştir. Oysa Türkçede 36 ses vardır. Ortak kullanılan,
söylenen sesler temel olarak alındığı için abece 29 harften oluşturulmuştur. Türkçe
sesçil bir dil olduğu için de yazıda gösterilmeyen sesler kültür dilinde söylenmemektedir.
Türkiye Türkçesinde kültür dili İstanbul ağzı olarak kabul edilmektedir.
1911 yılında Selanik'te Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp'in de içinde bulunduğu bir
grup Genç Kalemler adlı bir dergi çıkartır. Bu dergiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiği
düşüncesini yaymaya çalışırlar. Dilin nasıl sadeleştirileceği ile ilgili yazılar yayımlarlar.
Bu düşüncenin savunucularından olan Ziya Gökalp bunlara ek olarak
Türkçülüğün Esasları adlı kitabında İstanbul Türkçesinin en güzel Türkçe olduğunu
belirtir. İstanbul'un o dönemde başkent olması, aydınların, okur-yazar çoğunluğunun,
yazılı basının orada bulunması gibi nedenler de İstanbul ağzının kültür dili
olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Yazıda gösterilmeyen, kültür dilinde kullanılmayan
yedi ses, Türkiye Türkçesinin yerel ağızlarında görülmektedir. Türkçedeki
ünlü ve ünsüzler boğumlanma açısından zorlayıcı hiçbir nitelik taşımaz. Bunlar oldukça
kolay ve rahat çıkışlı seslerdir.
Abecede 8 ünlü vardır. Ünlüler ses yolunda engellenmeden çıkarlar. Ünlüler dilin,
çenenin ve dudağın aldığı biçimlere göre üç bölüme ayrılabilir. Bir ünlünün üç özelliği
vardır. Dile göre kalın - ince, dudağa göre düz - yuvarlak, çeneye göre geniş - dardır.
Dilin ön ve arkada bulunmasına göre ünlüler kalın - ince diye ikiye ayrılır. Buna ön -
arka ünlüler de denebilir. Dil önde iken oluşan seslere ince (ön), arkada iken oluşan
seslere kalın (arka) ünlü denir.
Kalın : a, ı, o, u
İnce : e, i, ö, ü
62 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Dudağın aldığı şekle göre ünlülere düz veya yuvarlak ünlü adı verilir. Dudak birbirine
paralel bir durumda iken oluşan seslere düz, yuvarlak veya öne doğru büzülerek
oluşan seslere yuvarlak ünlüler denir.
Düz : a, e, ı, i
Yuvarlak : o, ö, u, ü
Çenenin aldığı biçime göre ise ünlülere geniş veya dar ünlü adı verilir. Sesler oluşurken
alt çene ile üst çene arasındaki uzaklık fazla ise geniş, daha az ise dar ünlüler oluşur.
Geniş : a, e, o, ö
Dar : ı, i, u, ü
Ünsüzler ses yolunda çeşitli engellere uğrarlar. Ünsüzler bu engellere çarparak, onları
aşarak biçimlenir. Bazen ses yolu kapanır; bazen de az ya da çok darlaşarak sesi
sızdırır. Bu durumda ünsüzler şöyle bölümlenebilir: Çıkış yerlerine göre, sürekli söylenip
söylenmediğine göre, ötümlü - ötümsüz olmalarına göre.
Çıkışlarına göre
Dudak ünsüzleri:
İki dudağın birbirine değmesi sonucunda çıkar : b, m, p
Alt dudağın üst dişlere değmesi sonucunda çıkar : f, v
Diş ünsüzleri:
Dilin diş veya dişetlerine değmesi sonucu çıkar : d, l, n, r, s , t, z
Dilin damak ve dişetine değmesi sonucunda çıkar : c, ç, j, l, ş
Damak ünsüzleri:
Dilin kubbemsi bir biçim alarak damağa değmesi sonucunda çıkar : g, ğ, k, y
Gırtlak ünsüzü: h
Sürekli söylenip söylenmediğine göre
Sürekli ünsüzlerde ses yolu daralır; sesler ses yolundan sızarak çıkarlar. Süreksizlerde
ise ses yolu büsbütün kapanır; sesler patlayarak çıkar. Bir ünsüzün sürekli mi,
süreksiz mi olduğunu anlamak için ünsüzün başına bir ünlü getirilerek söylenmeye
çalışılır. Eğer ses uzuyorsa sürekli, uzamıyor, kesiliyorsa süreksizdir. Örneğin "f" sesinin
başına bir ünlü getirildiğinde "efffff" gibi, sesin uzayıp gittiği; "b" sesinde ise
"eb" gibi sesin uzamadığı görülür.
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 63
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Sürekli ünsüzler : f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
Süreksiz ünsüzler : b, c, ç, d, g, k, p, t
Ötümlü (yumuşak)- ötümsüz (sert) olmalarına göre
Kimi ünsüzler oluşurken ses kirişlerini titretirler. Burada titremeden dolayı bir ses
oluşur. Bu ses boğumlanma yerinde çıkan sesle birlikte işitilirse böyle oluşan ünsüzlere
ötümlü ünsüzler denir. Ses kirişlerini titretmeden yalnız boğumlanma yerinde çıkan
ses işitilirse böyle oluşan ünsüzlere de ötümsüz ünsüz denir.
Ötümsüz (sert) ünsüzler : ç, f, h, k, p, s, ş, t
Ötümlü (yumuşak) ünsüzler : b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
3.2. Sesin Alçaklık-Yüksekliği
Konuşmada duygu ve düşünceler sesin olanaklarıyla bir ileti haline dönüşürler. Sesin
değişkenliği, yükseklik ve alçaklığı konuşmanın akıcı olmasını sağlar. Konuşmada
seslerin duyulup anlaşılabilmesi ve tekdüzeliğe düşülmemesi için sesin alçaklık
- yükseklik olanakları kullanılır.
Konuşmacının sesinin işitilmeyecek alçaklıkta olması, dinleyenlerle iletişimi engeller.
Buna karşılık, çok yüksek şiddetle yapılan konuşma da dinleyenleri yorar. Bu
nedenle konuşmanın yapıldığı yere ve dinleyici sayısına göre sesin şiddetinin alçaltılması
ya da yükseltilmesi, konuşmanın anlam bütünlüğünü bozmayacak şekilde
ayarlanmalıdır.
Bu konuda sıkça yapılan yanlışlardan biri sesin basıncının denetime alınmamasıyla
oluşan hızlı konuşmadır. Alçak ses zamanla ağır konuşmaya, yüksek ses de hızlı konuşmaya
dönüşebilmektedir. Bu bir konuşma bozukluğudur. Oysa hızla, şiddet ayrı
kavramlardır. Her insanda, ergenlikten sonra farklı ses şiddeti ve ses genişliği bulunur.
Konuşma hızı ise konuşmacı tarafından kontrol edilebilir.
3.3. Vurgu
Vurgu, bir sözcük içinde bir hecenin veya bir cümle içinde bir sözcüğün diğer hece
ve söcüklere göre daha baskılı söylenmesidir. Kimi zaman aynı sözcük veya cümleye
farklı vurgularla yeni anlamlar kazandırılabilir.
Her dilin vurgusu farklıdır. Her dil kendi vurgusuyla konuşulmalıdır. Türkçede
vurgular çeşitlilik göstermektedir. Vurgu, temelde ikiye ayırılır: sözcük ve cümle
vurgusu. Burada bu iki vurguya değinilecektir.
64 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3.3.1. Cümle Vurgusu
Cümle vurgusunda, özellikle, belirtilmek istenen kavram daha baskılı söylenir. Bu,
yazıda vurgulanmak istenen sözcüğün, genelde, yüklemin önüne alınmasıyla gösterilir.
Yükleme en yakın olan sözcük en vurgulu olan sözcüktür, denilebilir. Konuşmada
ise vurgulanmak istenen sözcüğün yükleme yakın olması gerekmez. Konuşmanın
olanaklarından yararlanarak cümlenin içindeki herhangi bir sözcük vurguyu
üzerine alabilir.
Örneğin: Ali haftasonu sinemaya gidecek, cümlesini ele alalım.
"Ali haftasonu sinemaya gidecek." derken sinemaya "Ali"nin gitmesi önemlidir.
"Ali haftasonu sinemaya gidecek" derken sinemaya "haftasonu" gidileceği
önemlidir.
"Ali haftasonu sinemaya gidecek" derken "sinemaya" gidileceği önemlidir.
"Ali haftasonu sinemaya gidecek" derken ise "gitme" eylemi önem kazanır.
3.3.2. Sözcük Vurgusu
Türkçe sözcüklerde vurgunun yapıldığı yer genellikle son hecedir. Türkçenin bağlantılı
bir dil olması eklerin vurgu konusunda önemini artırmaktadır. Bunun için
Türkçedeki sözcük vurgusunu maddeler halinde belirtmekte yarar vardır.
• Türkçe yalın eylemlerde vurgu hep son hecededir. Gitti, yaparım
• Yer adlarında vurgu:
– Yer adı iki hecen oluşmuşsa vurgu başta bulunur. Muğla, İzmit
– Yer adı birkaç heceden oluşmuşsa vurgu birinci heceye doğru kayar; güçlü
olan hecede kalır. Ankara, Çankırı, Malatya, İstanbul
• Cins adlar yer adı olarak kullanılınca vurgu birinci heceye doğru kayar.
Aydın bir insan.... Tokat acısı.. Kartal yırtıcı....
Aydın ili.... Tokat ili.... Kartal semti....
• Sesteş sözcüklerde vurgu farklı hecelerdedir.
Güldü: Bir çiçek türü
Güldü: Gülmek eylemi
• Pekiştirme önekleri vurguyu üzerine çeker.
Bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı, masmavi
• Derece belirteçleri vurguyu üzerine çeker.
En güzel.... Pek sıcak..... Çok kıskanç.
• Tek heceli sözcüklerde sözcük vurgusu bulunmaz ( en, pek, çok gibi derecelendirme
belirteçleri kural dışıdır).
• Olumsuzluk eki -me, -ma vurguyu çekmez. Vurgu bir önceki hecede kalır.
Araştırma yapın Dolma yemeği.... Burası danışma
Bunu araştırma Su dolmadı Buraya danışma
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 65
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
• Mi soru eki vurguyu çekmez.
Geldi mi?
• De bağlacı vurguyu çekmez. - de eki ise vurguyu üzerine alır.
Benim de bu toplantıya katılmam gerekir mi?
Bendeki kalem daha güzel.
• Ki bağlacı vurguyu çekmez.
Söyledim ki....
• Zaman belirteci türeten -leyin eki vurguyu çekmez.
Geceleyin, gündüzleyin
• Zaman belirteci türeten -in eki vurguyu çekmez.
Öğleyin, kışın
• - ce eki küçültme anlamında kullanılırsa vurguyu üzerine çeker. Bunun dışında
kullanılırsa vurgu bir önceki hecede kalır.
Güzelce birkız Kardeşçe yaşayalım
Bolca yiyin İnsanca oturalım
• İse, idi, imiş, ekeylem kipleri bitişik yazıldıkları zaman vurguyu çekmezler.
Hasta ise... Öğrenci idi Güzel imiş
Hastaysa... Öğrenciydi Güzelmiş
• İken ekeylemi bitişik yazıldığı zaman vurguyu çekmez.
• Ekeylem geniş zaman kipinin kişi ekleri (-im, -sin, -dir, -iz, -siniz, dirler) vurguyu
çekmezler.
Çalışkanım, sessizsin
• "İle" sözcüğü ek olarak yazıldığında vurguyu çekmez.
• Tamlama vurgusu:
Ad ve sıfat tamlamalarında tamlayanların sözcük vurguları tamlanana göre
daha güçlüdür.
Tamlayan + tamlanan
Kolyenin taşı Karanlık oda
• Ünlem vurgusu:
Özel ad gibi kullanılan sözcüklerde çağrı vurgusu ilk hecededir.
Amca, arkadaşlar, anne
• İkileme vurgusu:
– Yansımalı ikilemelerde vurgu birinci sözcükteki vurgulu hecedir.
Gizli gizli...
– "m" sesi ile türetilen ikilemelerde vurgu birinci sözcükteki vurgulu hecededir.
Gizli mizli , para mara
– Yakın anlamlı ya da karşıt anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemelerde
vurgu birinci hecenin vurgulu hecesindedir.
İte kaka içli dışlı
– Birbirine yakın iki sözcük ikileme olarak kullanıldığındı vurgu genellikle
ikinci sözcüğe kaymaktadır.
Ana baba ara sor
66 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Bileşik sözcük vurgusu:
Bileşik sözcüklerde vurguyu belirlemek için sözcüğün anlamına bakmakta
yarar vardır. Genelde birinci söcüğün vurgulu hecesi bileşik sözcüğün de vurgusudur;
fakat buna uymayan birçok kuraldışı sözcük vardır. Bunun için bileşik
sözcüğün anlamının gözönünde bulundurularak bileşik sözcük içinde hangi
sözcüğün önemli olduğu saptanmalıdır. Ancak o zaman bileşik sözcüklerdeki
vurgu doğru olarak saptanabilir.
binbaşı, bilgisayar, karagöz, karaciğer
• Türkçeye girmiş yabancı sözcüklerde genellikle vurgu alındığı dildeki vurgu
yerini korumaktadır. Bu tür sözcüklerde vurgunun yeri orta hecedir.
akasya bezelye araka apartman
3.4. Ton
Ton da vurgu gibi bir söyleyiş özelliğidir. Ton, sesin tiz ya da pes çıkartılmasıdır,
diye tanımlanabilir. Bir sesin şiddeti yükseldiğinde tizliği artar; sesin şiddeti azaldığında
ses pesleşir. Bazı dilciler tonu vurgu ile birlikte ele alıp incelerler. İkisi de sözcükler
arasında anlam ayırımı sağlamalarına rağmen aralarında farklılıklar vardır.
Ton yani tonlama kişinin ruhsal durumu ile de ilgilidir. Anlatıma yumuşaklık, sertlik,
coşkunluk, kızgınlık, kesinlik, belirsizlik vb. ayrıntılar katar. Anlatılmak istenen
iletinin içeriği tonlamayı etkiler. Bir ölüm haberi ile doğum haberi aynı ton ile söylenmez.
Kimi dillerde ton sözcüklerin anlam ayrımını belirtmek için kullanılır. Türkçede ise
ton ezgiye bağlıdır, anlam ayırıcı özelliği daha çok tek heceli sözcüklerde belli olur.
Tonlamayı iyice anlamak için "evet" ve "hayır" sözcüklerini ele alıp değişik tonlamalarla
anlamlarının değiştiğini örneklemekte yarar var. Bu örnekler ve sözcükler
çoğaltılabilir.
Evet : Şimdi sizi dinliyorum.
Evet : Kabul ediyorum.
Evet : Meraklandırma insanı söyle.
Evet : Allah cezanı versin, söyle.
Evet : Tamam.
Hayır : Kesinlikle ben yapmadım.
Hayır : Kaç defa söyledim, olmaz.
Hayır : Bu sorunu çözmem gerekli.
Hayır : İşim yok.
İyi bir konuşma için tonlamadan yararlanmak, tekdüzelikten uzaklaşmak gerekir.
Tekdüze bir konuşma kötü konuşmadır. Bu durum hem dinleyicileri usandırır hem
de konuşmayı anlatım niteliğinden uzaklaştırır.
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 67
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
3.5. Ezgi
Ezgi cümleye aittir. Her dilin ezgisi farklıdır. Fransızca, Almanca bilmeyen bir insan
bile o dilin ezgisini daha önceden biliyorsa, karşısındaki kişinin Fransızca mı, Almanca
mı konuştuğunu bilir. Tonlama ve vurguda yapılan yanlışlık dilin ezgisini
bozar.
Ergenç (1995) ezgiyi üçe ayırmaktadır:
• Cümlenin bittiğini, iletilmek istenenin sona erdiğini belirtmek için ses tonunun
cümlenin sonunda düşmesiyle ortaya çıkan biten ezgi.
Bunu beğenmedim. Çocuklar sinemaya gittiler.
• Cümlenin bitmediğini, iletilmek istenilen bildirimin süreceğini belirtmek
için ses tonunun ezgi doruğuyla aynı düzeyde kaldığı ya da iki perde yükselerek
süren ezgi.
Geldim, gördüm, yendim.
• Dinleyiciden yanıt vermesi istendiğinde, ses tonunun tümce sonunda yükselmesiyle
ortaya çıkan soru ezgisi.
Geliyor mu? Yazacak mısınız?
4. Düşünsel Etkinlik
Konuşma beyinde başlar. Konuşmayı oluşturan beden dili ve ses öğelerinin gerisinde
düşünsel süreç yatmaktadır. Descartes "Düşünüyorum öyleyse varım" diyerek
insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğin düşünsel etkinlikler olduğunu
belirtmiştir.
Konuşmayı oluşturan örgenlere komut veren beyin düşünsel etkinlikler sonucu
oluşan konuşmanın akciğerlerden gelen soluk yardımıyla sese dönüşmesini sağlar.
Ünite 3'te konuşma sürecini gösteren şemaya bakıldığında (Şekil 3.1) konuşmanın
beyinde başladığı ve beyinde bittiği görülebilir. Konuşma bir verici (konuşan kişi)
ve alıcı (dinleyen kişi) arasında gerçekleşir. Vericinin beynindeki iletinin sesten
yararlanarak alıcının algılamasını sağlamak konuşma sürecidir.
İyi bir konuşmanın özelliği olan plan, amaç, öğrenilenler arasında bağlantı kurup
iyi bir hazırlık yapılması, konunun saptanması hepsi zihinsel etkinliklerin bir sonucudur.
Zihni bulanık, yorgun olan insanların konuşurken duraladıkları söylediklerini
unuttukları, soruları anlayamadıkları için yanıt verirken zorlandıkları, yavaş konuştukları,
bilgiler arasında bağlantı kuramadıkları görülmektedir. Bunun için beden
sağlığı kadar zihin sağlığının da korunması, iyi bir konuşma için zihinsel etkinliklerin
öneminin unutulmaması gerekmektedir.
68 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Özet
Beden dili, ses ve düşünsel etkinlikler konuşmayı oluşturan ögelerdir.
İnsan konuşurken bedeninden de yararlanmaktadır. İnsanın konuşurken yaptığı eylemlere
jest ve mimik denir. Mimikler yüz ifadelerini, jest ise vücudun diğer bölgeleriyle yapılan eylemleri
anlatır. Jest ve mimikler doğal bir biçimde yapılırsa konuşma canlılık kazanır. Dinleyenin
dikkati konuşana odaklanır. Beden dilinden yararlanırken göz iletişiminin önemini de
unutmamak gerekir. Konuşurken karşısındakinin gözlerinin içine bakan, bakışlarını karşısındakine
yönelten kişiler iletişim kurmakta ve karşısındaki kişiye etkilemekte daha başarılıdırlar;
bunların karşıtını yapanlar ise daha başarısız olurlar.
Konuşmanın bir diğer ögesi olan ses: boğumlama, vurgu, ton ve ezgi olarak ele alınabilir. Boğumlama
akciğerlerden gelen soluğun sese dönüştürülmesidir. Soluk, soluk borusundan çeşitli
örgenlere çarparak değişik seseler biçiminde dışarı çıkar. Boğumlama yanlışlığı yapan
insanların konuşmalarının zor anlaşıldığı unutulmamalıdır.
Vurgu, bir hecenin veya sözcüğün diğerlerine göre daha baskın söylenmesidir. Her dilin
vurgusu farklıdır. Türkiye Türkçesinde vurgu, sözcük ve cümle vurgusu diye ikiye ayrılabilir.
Sözcük vurgusu genelde sözcüklerin son hecesinde olur; fakat bunun kuraldışı durumları
da vardır. Cümle vurgusu ise cümle içinde vurgulanmak istenen sözcüğün daha baskın
olarak söylenmesidir.
Ton, vurgu gibi bir söyleyiş özelliğidir. İnsanın ruhsal durumu tonlamayı etkiler. Bir sözcüğün
değişik biçimlerde tonlanması değişik anlamların oluşmasını sağlar.
Ton ve vurguda yapılan yanlışlıklar dilin ezgisini bozar. Her dilin kendine özgü bir ezgisi
vardır. Fransızca ya da Almanca bilmeyen bir insan bile o dilin ezgisini daha önceden biliyorsa,
karşısındaki kişinin Fransızca mı, Almanca mı konuştuğunu bilir.
Konuşma beyinde başlar, zihinsel bir süreçten geçtikten sonra oluşur. Zihni yorgun olan bir
kişinin konuşmasının da dağınık olduğu bilinmektedir.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını seçenekler arasından bulunuz.
1. Aşağıdakilerden hangisinde konuşmayı etkileyen ögeler birarada verilmiştir?
A. Beden dili, ses, düşünsel etkinlik,
B. Beden dili, ses, ünlem,
C. Beden dili, konu, zihinsel etkinlik,
D. Beden dili, amaç, plan,
E. Beden dili, bilgi zenginliği, ton.
K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R 69
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2. Aşağıdakilerden hangisi mimik sözcüğünün en kapsamlı tanımıdır?
A. El ve kol eylemlerine denir.
B. Vücudun bütün organlarının eylemine denir.
C. Yüz kaslarının bir anlam yaratmasına denir.
D. Baş, el, kol, ayak, bacak, eylemlerine denir.
E. Bir olayı sözsüz anlatmaya denir.
3. Aşağıdakilerden hangisi jest sözcüğünün en kapsamlı tanımıdır?
A. El ve kol eylemlerine denir.
B. Vücudun bütün organlarının eylemine denir.
C. Yüz kaslarının bir anlam yaratmasına denir.
D. Baş, el, kol, ayak, bacak, eylemlerine denir.
E. Bir olayı sözsüz anlatmaya denir.
4. Aşağıdakilerden hangisi abartılmadan kullanılan beden dilinin konuşmaya
katkısıdır?
A. Konuyu belirlemek.
B. Dinleyiciyi güldürmek.
C. Amacı belirlemek.
D. Dinleyicinin dikkatini el-kol eylemlerine çekmek.
E. Konuşmayı canlandırıp etkisini artırmak.
5. Aşağıdakilerden hangisinde ünlülerin özelliklerini belirleyen örgenler bir
arada verilmiştir?
A. Diş, diş etleri, küçük dil,
B. Soluk, soluk borusu, gırtlak,
C. Hançere, geniz, damak,
D. Dil, dudak, çene,
E. Burun, burun boşluğu, geniz.
Aşağıdaki cümlelerin DOĞRU ya da YANLIŞ olduklarını belirleyiniz.
6. Konuşmanın temel ögeleri beden, ses ve düşünsel etkinliklerdir.
7. Dünyadaki bütün diller aynı biçimde vurgulanır.
8. Türkçede cümle vurgusu özne üzerindedir.
9. Olumsuzluk eki -ma, -me vurguyu üzerine çekmez.
10. Ton bir ağırlık birimidir.
70 K O N U Ş M A Y I E T K İ L E Y E N Ö G E L E R
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ