21 Eylül 2018 Cuma

anlamın bağlam açısından incelenmesi

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
Anlamın Bağlam Açısından İncelenmesi: Kökanlambilim
ve Artanlambilim
Analysis of Meaning in terms of Context: Semantics and
Pragmatics
Cemal ÇAKIR
G,Ü, Gazi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Ana Bilim Dalı, Ankara-TÜRKİYE
ÖZET
Anlam konusu temel olarak semantics ve pragmatics başlıkları altında incelenir ve
bağlam genellikle ikinci alanda ele alınır. Türkçe’ye çevrilirken bazı kavramsal
sorunlar ortaya çıkabilir. Birincisi anlambilim, ikincisi ise edimbilim / kullanımbilim
şeklinde çevrilir. Bu çalışmada, her iki alan da bağlam ve kullanım açılarından ele
alınmakta ve örneklerle desteklenmektedir. Yeni bağlam ve anlam türleri önerilmekte ve
kökanlamdan artanlama geçişi sağlayan işleticiler üzerinde durulmaktadır.
Anahtar kelimeler: Anlam, bağlam, kökanlambilim, artanlambilim, dil öğretimi
ABSTRACT
The concept of meaning is studied basically under the fields of semantics and
pragmatics, and context is generally dealt with in the latter. Some conceptual problems
may arise while translating them into Turkish. The former is translated as ‘anlambilim
– meaning science’, and the latter as ‘edimbilim – act science / kullanımbilim – use
science’. This paper deals with both semantics and pragmatics in terms of context and
use and exemplifies them. New categorisations for both context and use are suggested
and the operators that enables the transition from semantic meaning to pragmatic
meaning are emphasized.
Key words: Meaning, context, semantics, pragmatics, language teaching
1. Semantics ve pragmatics alanlarına bakış
Anlam konusu dilbilimde semantics (anlambilim) ve pragmatics (edimbilim) alt
başlıkları ile ele alınır. Anlambilimin bazı tanımlarında bağlam dikkate alınmaz ve onun
GÜ, Gazi Eğitim Fa 246 kültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
bağlamdan bağımsız olarak salt cümlenin, kelime topluluklarının ve kelimelerin anlamı
ile ilgili olduğu belirtilir. Bu tanımlarda dil kullanıcıları, kullanım ortamları, ve amaçları
dikkate alınmaz. Anlamın soyut bir biçimde zihinde oluşumu ve nesne ile onun
simgesel tasarımı arasındaki ilişki üzerinde durulur. Edimbilime ise bağlamdaki ya da
kullanımdaki anlam şeklinde yaklaşılır, ve bir bağlamda kullanılmış dilin anlamıyla
uğraştığı vurgulanır (Hofmann, 1993; Palmer, 1981; Finegan and Besnier, 1989; Lyons,
1977; Leech, 1988; Morris, 1938, 1946; Carnap, 1942; ve Ullmann, 1962, Yule, 2000).
van Dijk (1981), anlambilimin bir ifadenin anlamına odaklandığını, edimbilimin ise
onun işlevini ele aldığını vurgular. Biraz farklı bir bakışla, Jackson (1988) edimbilimi
anlambilimin bir parçası olarak görür.
Morris, işaret sistemleri açısından syntax, semantics ve pragmatics üçlüsünü şöyle
ilişkilendirir: Syntax, işaretler arasındaki düzen ilişkisini; semantics, işaret ile onun
anlamı arasındaki ilişkiyi; ve pragmatics, işaret ile onu algılayan ve yorumlayan
arasındaki ilişkiyi inceler (Nöth, 1990: 50). Trafik lambaları örneğiyle açıklayalım. Üç
rengin sırasını ve düzenini syntax (kırmızı > sarı > yeşil); her bir rengin anlamını
semantics (kırmızı “dur”, sarı “hazır ol”, ve yeşil “geç”); ve kişinin her bir rengi
gördüğünde sergilediği davranışı pragmatics (kırmızıda durur ya da başka bir şey yapar,
sarıda hazır olur ya da başka bir şey yapar ve yeşilde geçer ya da başka bir şey yapar)
inceler. Bir işaret çeşidi olan simge yoluyla işleyen dile bu mantıkla bakılırsa, dil
simgelerinin diziliş, düzen ve sıralarını syntax’in, dil simgelerinin anlamlarını
semantics’in, ve dil simgelerinin kullanıcılarla ilişkisini pragmatics’in ele aldığı görülür.
Bu bakış, bağlam ve kullanımdaki anlamı hep pragmatics’le ilişkilendirirken,
semantics’i bağlamı kapsam dışına alarak tanımlar. Bu çalışmada, semantics ve
pragmatics kavramları bağlam merkezli olarak yeniden tanımlanacak.
2. Anlambilim: Kökanlambilim ve artanlambilim
Öncelikle bu iki kavramın Türkçe karşılıklarını ele alalım. Hem semantics hem de
pragmatics anlama dair olduklarına göre, semantics’in anlam alanının genel terimi
olabilecek anlambilim terimiyle, diğerinin ise edimbilimle (ya da kullanımbilim)
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255 247
karşılanması mantıksal bir sorun yaratabilir (Aksan, 1999: 19). Aynen fen genel
teriminin fizik, kimya, ve biyoloji alt dallarından birinin adı olması gibi. Gerçekte,
semantics ve pragmatics anlambilim alanının alt birimleridir. Dolayısıyla, semantics
ifadesinin Türkçe çevirisi olarak, onun analambilimin bir alt birimi olduğunu belirtecek
bir terimin kullanılması daha uygun olabilir. Bu çalışmada önerilen terimler şunlardır:
kökanlambilim (semantics) ve artanlambilim (pragmatics). Bu iki terimi geliştirmede
temel alınan mantık ileride irdelenecektir. Şekil-1, anlambilimin alt birimlerini
göstermektedir.
Piaget’ye göre insan önce düşünceyi oluşturur ve daha sonra dil yoluyla onu açıklar.
Kişi, çevresindeki nesnelerden, nesneler arasındaki ilişkilerden ve bu ilişkilerden doğan
düzenliliklerden bir düşünce altyapısı kurar. Dil, bu altyapının bir sonucu veya uzantısı
biçimindedir (Owens, 1988) . Öyleyse, anlam doğadaki olaylardan türer. Başka bir
deyişle, anlam kuramının merkezinde fiziki bağlam, ortam, doğa ve gerçeklik olmak
durumundadır. Bu sebeple, bağlam işin içine katılmadan oluşturulacak bir anlam
kuramı, sağlam zemine oturamaz. Doğadaki düzenliliklerin soyut bir izdüşüm olarak
kabaca beyne yansımasını/yansıtılmasını sözdiziminin (syntax); nesnelerin ve
eylemlerin dil simgelerine dönüşümünü/dönüştürülmesini de semantics’in konusu
yapmak, ve bunları yaparken o izdüşüme kaynaklık eden somut bağlamı göz ardı ederek
sadece izdüşümlerden anlam kuramı çıkarmaya çalışmak pek sorunlu bir bakış açısı
olarak kabul edilebilir. Nasıl ki bir haritaya bakıp gerçek coğrafyadan farklı yeryüzeysel
anlamlar çıkarmanın kişiyi yanlış noktalara götürebilme tehlikesi var ise, doğanın
düzenini cümle ve öbek yapı kuralları ile nesne ve eylem adlandırmaları olarak
soyutlayarak gerçeklikten bağımsız bir anlam dizgesi oluşturmak da sakıncalı olabilir.
Bu çalışma bağlamında bir gruba “Rusya Türkiye’nin neresinde?” diye bir soru
yöneltildiğinde şu karşılıklar verilmiştir: “Yukarısında”, “Üstünde”, “Kuzeyinde. O
kişiler haritaya göre düşünüp dogal gerçekliğe aykırı bir yorum yapmış olabilir. Harita
fizikî coğrafyanın kaba bir yansımasıdır; cümle ve öbek yapı kalıpları da doğadaki
düzenliliklerin kaba bir temsilidir.
GÜ, Gazi Eğitim Fa 248 kültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
Anlambilim
Kökanlambilim Artanlambilim
Şekil-1: Anlambilimin alt birimleri
Anlam ancak ve ancak bir bağlamda var olabilir. Anlamın ortaya çıktığı ya da
çıkarıldığı bağlama kökbağlam denilebilr. Kökanlamsal bağlam o kadar eski ve
kanıksanmış olabilir ki, bağlamsız (semantik) açıdan bakanların onu yokmuş gibi kabul
etmeleri muhtemeldir. Bir insanın yürümesini, nefes almasını, görmesini vs. fark
edememesi gibi. Bu bağlama ilkbağlam, kökbağlam, özbağlam, anabağlam, temel
bağlam, semantik bağlam vs. adları verilebilir. Bir ifadenin (kelimenin, öbeğin,
cümleciğin, cümlenin ya da bunların dışında kalan kelime topluluklarının) ilk olarak
kullanıldığı bağlama denir. Bu bağlamdaki anlam, kökanlamdır (özanlamdır).
Nesneler ve nesneler arasındaki ilişkiler anlamlara kaynaklık ederler. Temel
bağlamlarda algılayan ve yorumlayan kişilerce nesnelere dönüştürülmüş şeyler, o
nesnelerin zihinlerdeki kavram hâlleri, ve o kavramların sese veya imgeye
dönüştürülmesi süreci yaşanır. Temel bağlamlar şeylerin nesnelere dönüştürüldüğü
ilişkiler ve işlemler toplamıdır. Toplumsal iletişimi mümkün kılan boyutlar aslında
dilsel olmayıp, ortak dilsel biçimlere kaynaklık eden bağlamsal ortaklıklardır. Varlıklar
arasındaki ilişkilerin anlamlı bağlamlarda sürdüğü ve bağlamlarası geçişlerin olduğu
fark edilebilir. İnsanların dil yoluyla yansıttığı gerçeklikler, bu bağlamların ve bağlam
şebekelerinin ifadesidir. Yani, hâlihazırda doğada bulunan bağlamlar, ana hatlarıyla
dilin sözdizimine, anlam içeriklerine, ve söz eylemlerin izdüşürülür (Çakır, 2004).
Kökbağlamdan türe(til)miş, sap(tırıl)mış, evrilmiş, dönüş(türül)müş, geliş(tiril)miş,
başkalaş(tırıl)mış, uza(tıl)mış, kısal(tıl)mış ve tersel(til)miş bağlam ise artbağlamdır
(pragmatik bağlam). Tabii ki bu bağlamdaki anlam ise artanlamdır. Artanlamın
oluşabilmesi için mutlaka kökanlama dayanması lazımdır. Kökanlam kendi başına her
zaman mevcut olabilecekken, artanlam daima kökanlamla göreceli bir ilişki içindedir.
Kullanımdaki anlam olarak yorumlanan pragmatics, kullanımdaki artanlam biçiminde
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255 249
yeniden tarif edilebilir, çünkü kökanlam da kullanımda hayat bulur. Kullanımı olmayan
hiçbir ifadenin anlamından da söz edilemez zaten (Kecskes, 2004). Trafik lambalarına
bir daha bakalım. Üç rengin dizilişini, düzenini ve sırasını syntax (dizinbilim),
kökbağlamda üç rengin kişiler (kavşaktaki özel taşıt sürücüleri ve yayalar) için
anlamlarını ve onlara etkilerini semantics (kökanlambilim), ve artbağlamda üç rengin
kişiler (kavşaktaki ambulans veya itfaiye sürücüleri ve trafik kurallarından habersiz
kişiler) için anlamlarını ve onlara etkilerini pragmatics (artanlambilim) inceler. Burada
getirilen yeni boyut, kökanlambilimin içine de bağlamın katılmasıdır.
İletişimin olabilmesinin temel şartı, bağlamdır. En basit bağlam en az kişiyi kapsar. Her
iki taraf bu bağlamın temel değişkenlerinin bilgisine belirli oranda sahiptirler. Bazı
bakımlardan kişiye özel durumlar olabilir. En az iki kişi arasında geçen ve kökanlama
dayalı iletişime kökanlamsal (özanlamsal) iletişim denilebilir. Artanlamlar yoluyla
geliştirilene ise artanlamsal iletişim adı verilebilir. Doğal iletişimde, tarafların
durumlarına bağlı olarak her iki iletişim türü değişik sıra ve miktarda gerçekleşebilir.
İkisinin kesin bir dağılımı ve önceden kestirilebilecek bir sırası yoktur. İletişimin
sanatsallığı da burada yatmaktadır. Aslında, bir kişinin dil ve iletişim becerilerine sahip
olması demek, onun, kökbağlam ve artbağlam bilgilerine, bunlara uygun dilsel ve
iletişimsel simgelere, simge dizgelerine ve değişkenlerine hakim olması demektir. Dil
bilmek, bağlam bilmektir şeklinde bir önerme üretilebilir.
Kökanlambilim, bir dilin tarihinde ilk ortaya çıkmış veya üretilmiş bağlamdaki anlam
ile, yani tarihi anlam ile ilgilenir. Artanlam(lar)ın mutlaka bir kökanlamla ilişkili ve ona
dayalı bir şekilde gelişmiş olması gerekir. Aşağıdaki ifadeyi ele alalım:
(1) “Sök (de) göreyim”
Bu ifadenin belirli bağlamlarda şu anlamları ortaya çıkar:
(1a) Kökanlam (KA) -“Sen önce sök ve ben sonra göreceğim.” (talimat)
(1b) Artanlam (AA) -“Sökersen seni cezalandırırım.” (meydan okuma, tehdit, uyarı)
GÜ, Gazi Eğitim Fa 250 kültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
Bu ikisinden hangisi kökbağlamdır, hangisi artbağlam? Bir grup insana bu soru
sorulduğunda, istisnasız hepsi talimat işlevinin önce geldiğini belirtmiştir. Tabii ki,
talimat işlevini yerine getiren (1a) kökbağlamsal anlamdır. Diğeri ise, bir artbağlamda
ortaya çıkmıştır. İddia edilebilir ki, “Sök de göreyim” ifadesi dil tarihinde ilk kez
kullanıldığında talimat işlevini gerçekleştirmek üzere üretilmiştir. Daha sonra insanlar
ona meydan okuma işlevini de yüklemiş olmalılar. İfade öncelikle kökbağlamda
kullanılıyor ve daha sonra bir şekilde meydana gelen artbağlamda yeni bir işlev için
anlam değişimine uğruyor.
Her ifadenin mutlaka kökanlamdan başka artanlamının veya anlamlarının olması
gerekmiyor. Bunu ancak dili kullanan halk belirliyor. Örneğin, çok bireysel kullanımlar
dışında, (2)“Adınız nedir?” ifadesinin kökanlamının dışında yaygın bir artanlamını
bulmak zordur. Tersine, (3) “Gelse ne olur?” ifadesi, şu anlamları verebilir:
(3a) KA- “Eğer gelirse ne olma ihtimali var?” (ihtimal sorgulama)
(3b) AA1a- “Gelmesini diliyorum.” (serzeniş yüklü istek, dilek)
[serzeniş muhataba yönelik olmayıp, gelmesi istenilen üçüncü şahsa dönük]
AA1b- “Gelmesini diliyorum.” (serzeniş yüklü istek, dilek)
[serzeniş gelmesi istenilen üçüncü şahsa yönelik olmayıp, bir şekilde üçüncü şahsın
gelmesine mani olan muhataba dönük]
(3c) AA2 - “Geleceği varsa göreceği de var.” (meydan okuma)
Kökanlamın artanlama dönüşebilmesini dilsel yapılar sağlayabilir; ayrıca, ses tonu, ve
vücut dili de kullanılabilir. İfade (3)’te dilek kipi ve geniş zaman yapısı uygun vücut
hareketleri ve ses tonu ile birleşince üç değişik anlamı aktarmayı mümkün kılıyor. Tabii
ki olayın gelişimi artanlamın oluşmasındaki en temel kaynaktır. Aslında, bir kişinin dili
edinim sürecinde, dilsel simgelerin ve belki de onlardan daha önemli olarak, o
simgelerin etkinlik kazanmasını sağlayan olay gelişim hikâyelerinin, ve kurgularının
belleğe yerleştirmesinin gerçekleştiği söylenebilir. Kişi bir dizi film yazarı gibi çok
sayıda olayı genel hatlarıyla kafasına kazır ve bir olayın genel hatları belirdiğinde,
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255 251
iradesiyle her an biricik ifadeler ve tutumlar geliştirme imkânını saklı tutsa da, olaya
uygun ve genelleşmiş dilsel ve iletişimsel unsurları devreye sokar. Bu devreye sokuş,
doğaldır ki, bütün kişilerde ve değişik zamanlarda aynı kişide tamamen aynı
olmayabilir. Ancak ana hatlar kökanlama ve eğer var ise artanlama çıkar. Dilin
toplumsallığı da böyle doğar. Aksi takdirde dilsel iletişimden söz edilemez.
Bir kelimenin ilk akla gelen anlamı, onun kökanlamıdır. Birden fazla anlama sahip ise,
bunlardan yalnızca birisi kökbağlamdan türemedir, ya da en eski bağlamın veya
ilkbağlam olmadığı hâlde değişik sebeplerle kök konumuna gelmiş bir bağlamın
anlamıdır. Onun dışında kalan bütün anlamlar artanlamlardır. Aynı mantık; öbek,
cümlecik, cümle ve bunların sınıfına girmeyen kelime toplulukları için de geçerlidir. Bu
arada, her bir kişinin yalnızca kendine özgü üretimleri konumuzun kapsamı dışındadır.
Onlara kişiye özel anlamlar ve kullanımlar denilebilir.
3. Kökanlam-artanlam işleticileri
Kökbağlamdaki anlamın artbağlamdaki anlama dönüşmesini sağlayan dil yapıları
kökanlam-artanlam işleticileri (KAİ) olarak adlandırılabilir (Çakır, 1997). Bunlar bir
kelimeden ibaret olabileceği gibi, birkaç kelime veya ifadenin tamamı bu işlevi yerine
getirebilir. Örneğin:
(4) Aman uyandırma!
[KA: Bırak uyusun; AA: Sen onun uyandırılmamasını istiyorsun ama senin bu isteğine
katılmıyorum, hatta protesto ediyorum ]
(5) Gel de şimdi kitap oku.
[KA: Şimdi gelmeni ve kitap okumanı istiyorum; AA: (Konuşmacıyı rahatsız eden bir
durum ertesinde)Bu durumda kitap okuyabileceğimi sanmıyorum YA DA Bu durumdan
sonra kitap okuma hevesim kalmadı]
(6) Nereye gidiyorsun?
[KA: Bana gitmekte olduğun yeri söyle; AA: Dur!]
GÜ, Gazi Eğitim Fa 252 kültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
(7) Aferin!
[KA: Yaptığın hareketi iyi buluyorum; AA: Yaptığın hareketi iyi bulmuyorum ]
(8) Bir piyano eksikti.
[KA: Piyano dışında bütün sazlar vardı; AA: Piyanonun da olmasını onaylamıyorum ]
(9) Hepsini içseydin.
[KA: İçeceğin tamamını tüketseydin bir mahsuru olmazdı; AA: İçecekten bizim için
yeterli miktarı bırakmamışsın ve bu durumu eleştiriyorum]
(10) Evi yönetmek sana mı kaldı?
[KA: Evi yönetme işi senin üzerine mi kaldı?; AA: Evi yönetme işini yerine getirecek
başkaları var, sen karışma!]
KAİ koyu harflerle verilmiştir ve sabittirler. Bağlamın hikâyesine koşut olarak, KAİ
dışındaki unsurlar değişebilir. Altı çizili ifadelerin yerine değişen durumlara bağlı
olarak başka ifadeler gelebilir. Örneğin, (8)’de ‘piyano’ ifadesinin yerine, ‘Ahmet,
Mehmet, Ali vb.’ özel isimler gelebileceği gibi, başka cins isimler de kullanılabilir.
(9)’da “içseydin” yerine “yeseydin”, “alsaydın”, “götürseydin” vs., (10)’da “Evi
yönetmek” yerine “Akıl vermek”, “Karar vermek”, “Ders vermek” vs. gelebilir. (9)’da
ikinci tekil şahıs yerine, üçüncü tekil şahıs, ikinci çoğul şahıs ve üçüncü çoğul şahıs
gelebilir. Birinci tekil ve çoğul şahıslar kullanılamaz. Aynı durum (10) için de
geçerlidir.
4. Anlambilim açısından yabancı dil eğitimi
Her dil kendine özgü dizinbilim, kökanlambilim ve artanlambilim özelliklerine sahiptir.
Değişik dil ailelerine üye diller arasında bu özellikler bakımından farklılıklar daha da
derindir. Tarihsel, kültürel, toplumsal ve coğrafî özgünlükler dilleri birbirinden fazlaca
uzaklaştırabilir. Çok genel kökbağlamlar dışında ortaklıklar az sayıda olabilir. Dahası,
artanlamların oluşumu tamamen göreceli şartlarda gerçekleşebilir. Eğer yabancı dil
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255 253
öğrenen kişinin o dili konuşan toplumun içinde belirli bir süre yaşaması imkânı yok ise,
yabancı dilin anlambilimini, özellikle artanlamları, yeterince öğrenmesi güç olabilir.
Dolayısıyla, yabancı dil öğretiminde anlambilim açısından gerçekçi hedefler ortaya
konulmalıdır. Yabancı dilin bütün anlamları öğrenilemeyeceğine göre, kökanlamsal
iletişim ve artanlamsal iletişim için anlama ait bilgi ve beceri eşikleri belirlenebilir.
Günlük hayatta sık kullanılan kökanlamlar ve artanlamlar ile bunlara ait kökbağlam ve
artbağlam hikâyeleri ders içi etkinliklerin genel çerçevesini oluşturabilir. Müfredat
dizinbilimden daha çok, anlambilimi merkeze koyabilir. Bağlamların olabildiğince
gerçeğine uygun bir şekilde sunulabilmesi için, etkinlikler iyi seçilmiş görsel-işitseldevinimsel
malzemelerle desteklenebilir. KAİ örnek konuşma parçaları seçilirken ana
ölçütlerden biri olabilir. Yabancı dil öğretim yöntemleri arasında bağlam konusuna
vurgu yapanlar İletişimsel Dil Öğretim Yöntemi (Communicative Language Teaching
Method), Anlambirimsel Yaklaşım (Lexical Approach), ve Doğrudan Öğretim
Yöntemidir (Direct Method) (Larsen-Freeman, 1986; Lewis 1993). Bu yöntemler
anlamı ve bağlamı vurgulasalar da kapsamlı ve ayrıntılı bir bağlam bakışına sahip
bulunmamaktadırlar.
5. Sonuç
Anlam semantics ve pragmatics olarak iki temel alanda ele alınırken, bağlam ve
kullanıcı genellikle ikinci alanın kapsamına alınmaktadır. Birinci alanda kullanıcıdan
soyutlanmış bir bakış söz konusudur. Kecskes (2004)’in vurguladığı gibi, bağlam
olmadan anlam gerçekleşemeyeceği için bu bakışın yeniden ele alınıp bağlamın işin
içine katılması gerekmektedir. Ayrıca, iki terimin Türkçe karşılıklarında da mantıksal
sorunlar bulunmaktadır. Anlambilim ve edimbilim terimlerinin yerine, anlambilim
genel teriminin alt birimleri olarak kökanlambilim ve artanlambilim ifadelerinin daha
kabul edilebilir olabilecekleri gözükmektedir.
Kullanım boyutunu sadece pragmatics’le ilişkilendirmek yerine, hem semantics hem de
pragmatics’in bağlam içinde değerlendirilmesi daha doğru olabilir. Buna koşut olarak,
bağlama kök bağlam ve art bağlam olarak iki açıdan yaklaşılabilir. İletişimin
GÜ, Gazi Eğitim Fa 254 kültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255
kökanlamsal ve artanlamsal yönleri üzerinde durulabilir. Kökanlamların artanlamlara
dönüşmesini sağlayan KAİ incelenebilir ve dillerin KAİ dökümleri yapılabilir.
Yabancı dil öğretiminde bağlam bilgisi öne çıkarılabilir ve böylelikle iletişim daha
özgün ve doğal bir biçime kavuşturulabilir. Yabancı dilin günlük iletişimindeki temel
bağlamlar tespit edilebilir, derecelendirilebilir, ve müfredata yayılabilir. KAİ fazlaca
tekrarlanarak otomatik olarak kullanılır hâle getirilebilir. Anlam ve bağlam boyutlarına
diğerlerinden daha fazla yer veren yöntemlerin eksikliklerini gidermek amacıyla bir
Bağlamcı Dil Öğretim Yöntemi (ProContext Language Teaching Method)
uygulanabilir.
Kaynaklar
Aksan, D. (1999). Anlambilim. Ankara: Engin Yayınevi
Carnap, R. (1942). Introduction to Semantics. Cambridge, Massachusetts: the MIT
Press.
Çakır, C. (1997). Factors That Lead Intermediate and Advanced English Learners in
Turkey into Semantic Interlanguage. Doctoral Thesis. Gazi University,
Ankara.
Çakır, C. (2004). Bağlam. Felsefe Ansiklopedisi 2. Etik Yayınları.
Finegan, E. & Besnier, N. (1989). Language: Its Structure and Use. San Diego:
Harcourt Brace Jovanovich, Publishers.
Hofmann, T. R. (1993). Realms of Meaning. London: Longman.
Jackson, H. (1988). Words and Their Meaning. New York: Longman.
Kecskes, I. Editorial: Lexical Merging, Conceptual Blending, and Cultural Crossing,
Intercultural Pragmatics, 2004, Volume 1-1, 1–26.
Larsen-Freeman, D. (1986). Techniques and Principles in Language Teaching. OUP.
Lewis, M. (1993). The Lexical Approach. Hove: Language Teaching Publications.
Leech, G. (1988). The Principles of Pragmatics. London: Longman.
Lyons, J. (1977). Semantics. Cambridge: Cambridge University Press.
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 245-255 255
Morris, C.W. (1938). Foundations of the Theory of Signs. Chicago: Chicago University
Press.
Morris, C.W. (1942). Signs, Language, and Behavior. Englewood Cliffs, New Jersey:
Prentice Hall.
Nöth, W. (1990). Handbook of Semiotics. Bloomington: Indianapolis University Press.
Owens, R. E. (1988). Language Development: An Introduction. Columbus: Merrill
Publishing Company.
Palmer, F. R. (1981). Semantics. Cambridge: Cambridge University Press.
Ullmann, S. (1962). Semantics: An Introduction to the Study of Meaning. Oxford:Basil
Blackwell.
van Dijk, T. A. (1981). Studies in the Pragmatics of Discourse. The Hague: Mouton
Publishers.
Yule, G. (2000). Pragmatics. Oxford: Oxford University Press.