4 Ekim 2015 Pazar

osmanlı türkçesi yazı ve yazımı

YAZI VE YAZIM
Yazı, bilgiyi, duygu ve düşünceyi aktarmakta kullanılan bir araç,
bir işaretler sistemidir. Bu işaretler konuşma dilinin zengin ses
çeşitlerini yansıtmadığı gibi, vurgu ve tonlama gibi özel yanlarını
da göstermez. Öte yandan yazı belli bir alfabenin işaretleri ile dilin
ortalama seslerini karşılarken, bu seslerin zaman içinde geçirdiği
değişikliklerle birlikte kendisi de değişebilen bir nitelik taşımaz.
Tek şekilliliğe eğilimli ve bu eğilimlerin gelenekleştiği ölçüde
onlara bağımlıdır. Bununla birlikte, Osmanlı Türkçesi döneminde
görüldüğü gibi, yeni eğilim ve arayışların ortaya çıkmasıyla bu
bağımlılığın gevşediği, ortaya çıkan gelişmelerin önceleri az, ama
giderek çoğalan sayıda yazıya yansıtıldığı görülür.
Süslü söz: Eskiler
sözün süslülük niteliğine
‘belîğ’ derlerdi.
Şekil 1.1
1927’de yayınlanmış
ilkokul 1. sınıf okuma
kitabı Yavrumun
Elifba’sının iç kapağı.
8
Yazım ise, yazı aracılığıyla gerçekleştirilen bir uygulamadır.
Bir dilin ses örgülerinden oluşan türlü birimlerini alfabe
işaretleriyle yazıya dökmektir. Bu uygulama kimi zaman önceden
belirlenmiş ve kabul edilmiş kurallara göre yapılır, kimi zaman
ise bir geleneğe bağlı bulunur ve kullanım süreci içinde meydana
gelen değişikliklerle birlikte şekillenir.
Batı Türkçesinin yazılışı ikinci durum için iyi bir örnek
oluşturur. Arap asıllı alfabenin Türkçeye uygulanmasında ilk
dönemde görülen yazılış biçimleri daha çok ünsüz seslerle ünlü
uzunluklarının gösterilmesine dayanan Arapçanın yazılış
düzenine uydurulmuştur. Ancak sonraki süreçte Türkçenin
ünlülerinin birtakım harf işaretleriyle gösterilmesi yaygınlaşmış;
tam olarak uygulanmamış olsa bile, büyük ölçüde belli kurallar
ortaya çıkmıştır.
Arap alfabesini kullanan, ama Uygur yazısı geleneğine bağlı
Doğu Türkçesi yazımıyla karşılaştırıldığında, Batı Türkçesi
yazımının Orta Asya geleneğine bağlı olmayan, kendi başına bir
gelişme yolu izlediği görülür. Eski Osmanlıcanın en eski
metinlerinde Uygur yazı geleneğine bağlı örneklerle karşılaşılırsa
da, bunlar yaygınlık kazanamamıştır. Doğu Türkçesi yazımının
Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı, kök sesleriyle
bütün yapım ve çekim eklerinde ünlülerin harf işaretleriyle
gösterilmesidir.
OSMANLI TÜRKÇESİ ALFABESİ
Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap alfabesine dayanır. 28 harften
oluşan Arap alfabesine Farslar kendi dillerindeki farklı üç ses
için küçük değişikliklerle 3 işaret eklemişler ve harf sayısını 31'e
çıkarmışlardır. Farsçanın bu sesleri Türkçede de bulunduğu için,
bu 31 harflik alfabe Türkler tarafından da aynen alınıp
benimsenmiştir. Bu alfabenin harfleri Türkçedeki adlarıyla
şunlardır:
ا elif, ب be, پ pe, ت te, ث se, ج cim, چ çim, ح ha, خ hı, د
dal, ذ zel, ر rı, ز ze, ژ je, س sin, ش şın, ص sad, ض dad, ط tı,
ظ zı, ع ayın, غ gayın, ف fe, ق kaf, ك kef, ل lam, م mim, ن
nun, و vav, ه he, ى ye.
Bu harflere ل lam ile ا elif in birleştirilmiş biçimi olan لا lamelif
i de katmak gerekir. ‘Lâ’ olarak okunan bu birleşik harf yazıda
yalın bir harfmiş gibi değerlendirilir.
Doğu Türkçesi: XIII.
yüzyıldan sonra ortaya
çıkan yazı dillerinden
biri. XV. yüzyıldan sonra
‘Çağatayca’ adıyla
anılmıştır.
Şekil 1.2
Yavrumun Elifbâ’sından
Osmanlı alfabesi harfleri.
9
Harflerin bu biçimleri yazıda büyük ölçüde değişikliğe uğrar.
Yukarıdaki biçimler yalnızca birtakım harflerden sonra kelimede
son ses olmaları durumunda korunur. Bu yazılış özelliklerine göre
de harfler iki öbekte toplanmıştır.
Bitişen ve Bitişmeyen Harfler
Arap yazısının en önemli özelliği sağdan sola doğru yazılmasıdır.
Harfler yazıda sağdan sola doğru dizilirken kimi harfler
kendisinden sonraki harfle bitişmez, yalın durumunu korur. Kimi
harfler ise önden ve sondan bitişir ve bunların yalın biçimi
değişir; başta, ortada ve sondaki yazılış biçimleri küçük farklarla
da olsa birbirinden ayrılır. Bu özellikleri yüzünden alfabe harfleri
bitişmeyen harfler ve bitişen harfler olmak üzere iki bölük
oluşturur. Yazı öğrenirken her şeyden önce hangi harflerin
bitişen, hangi harflerin bitişmeyen harfler olduklarını bilmek
gerekir:
a. Bitişmeyen harfler. Bunlar yazıda yalnızca kendilerinden
önce gelen diğer harflerle bitişir; içinde kendileri de yer
almak üzere, sonra gelen harflerle ise bitişmez:
ه و ژ ز ر ذ د ا
Sonuncu harf ancak bir ünlü yerine kullanıldığı yerlerde
bitişmez. Buna eski gramerlerde “hâ-i resmiye (=şekilce he)”
denir.
b. Bitişen harfler. Hem kendileriyle, hem kendilerinden önce
ve sonra gelen öteki bütün harflerle bitişir. Bu duruma
göre, biçimleri özellikle başta ve ortada değişikliğe
uğrayan harfler bunlardır. Bunlar, önceki harf bitişmeyen
harfse baştaki şekliyle, bitişen harfse ortadaki şekliyle
yazılır; sonda yer aldıklarında ise yalın biçimlerine
kavuşur:
ى ه ن م ل ك ق ف غ ع ظ ط ض ص ش س خ ح چ ج ث ت پ ب
Aşağıda bitişmeyen harflerden sonra bitişen harflerin değişmeyen
biçimlerinin alfabedeki sırasına göre ilk üçü yazılarak yazma
örneği olmak üzere verilmiştir. Sağdan sola doğru yazmak
gerektiğini unutmadan kalan bitişen harfleri ekleyerek siz de bu
harflerle ilgili yazı çalışması yapınız: . وت رپ اب
Bitişmeyen harfler:
Eski gramerlerde
bunlara ‘munfasıl harfler’
denmiştir.
Bitişen harfler: Eski
gramerlerde bunlar da
‘muttasıl harfler’ diye
adlandırılmıştır.
Ünlü: Seslerin oluştuğu
ses yolunun tamamen
açık bulunduğu durumda
alt çenenin, dilin ve
dudakların hareketleriyle
ağız boşluğunda
şekillenen seslerdir.
10
Harflerde Şekilce Benzerlikler
Bu alfabenin harfleri şekilce benzerlikleri bakımından da
öbekleşirler. Bir öbek içinde yer alan harfleri diğerlerinden ayıran
üstlerine ve altlarına konulan bir, iki ya da üç noktadır. Aslında
harflerin alfabedeki sırası da benzerlerin art arda gelmesiyle
şekillenmiştir. Bu öbekler şunlardır:
ث ت پ ب
ن (nun) ve ى (ye) harfleri de aşağıdaki tabloda (bak. Tablo 1.1)
göreceğimiz gibi, başta ve ortadaki yazılış şekliyle bu öbekte yer
alan diğer harflere benzer, dolayısıyla bu benzerlik yönüyle bu
ikisini de bu öbek içine katmak doğru olur.
خ ح چ ج
ذ د
ژ ز ر
ش س
ض ص
ظ ط
غ ع
ق ف
Harflerin Bitişme Biçimleri
Alfabe konusundaki bu öncelikli tanıtıcı bilgilerden sonra,
yalnızca kendilerinden önce gelen öteki harflerle bitişen harflerin
ortak bitişme biçimleriyle hem kendileriyle, hem de kendilerinden
önce ve sonra gelen öteki bütün harflerle bitişenlerin ise biçimce
uğradıkları değişiklikleri bilmek, bu alfabeyle yazı yazabilmek ya
da yazılmış bir yazıda harfleri tanıyabilmek açısından çok
önemlidir.
Aşağıdaki tabloda yalnız bitişen harfler yer almaktadır. İlk
sırada harflerin alfabedeki yalın biçimleri, ikinci sırada önden ve
sondan bitişen harflerin başta, ortada ve sondaki biçimleri, üçüncü
sırada ise bunların birbirine ulanmış biçimleri verilmiştir.
11
Bitişmeyen harflere gelince, daha önce de belirttiğimiz gibi,
bunlar önceki harfe bitişir, ancak sonraki harfle bitişmez.
Bunların bitişme biçimleri ortaktır. Aşağıda görüldüğü gibi,
bitiştirme küçük bir ekleme çizgiyle sağlanır:
Yalın biçimler Sonda Ortada Başta Ulanmış biçimler
ببب ب ب ب ب
پپپ پ پ پ پ
تتت ت ت ت ت
ثثث ث ث ث ث
ججج ج ج ج ج
چچچ چ چ چ چ
ححح ح ح ح ح
خخخ خ خ خ خ
سسس س س س س
ششش ش ش ش ش
صصص ص ص ص ص
ضضض ض ض ض ض
ططط ط ط ط ط
ظظظ ظ ظ ظ ظ
ععع ع ع ع ع
غغغ غ غ غ غ
ففف ف ف ف ف
ققق ق ق ق ق
ككك ك ك ك ك
للل ل ل ل ل
ممم م م م م
ننن ن ن ن ن
ههه ه ه ه ه
ييى ي ي ى ى
Tablo 1.1
Bitişen Harflerin Yalın,
Başta, Ortada, Sonda ve
Birbirine Ulanmış
Biçimleri
12
Başta, ortada ve sondaki biçimler, kendileriyle birleşmelerinde
olduğu gibi, başka bitişen harflerle birleşmelerinde de olağan
olarak bu değişik şekilleri korurlar. Aşağıdaki örneklerde bulunan
noktasız harflere nokta koyarak, noktalı olanların noktalarını
değiştirerek on örnek yazınız:
فقط غيب جيص تبز بتر
El Yazısında Bitişmeyle İlgili Özel Durumlar
Birçok yazı türünden günlük hayatta kullanımı en yaygın olan
yazı rık’a denilen yazıydı. Bu yazının harfleri çabuk yazmaya
elverişli bir duruma getirilmiş; ‘diş’ denilen çıkıntıları kaldırılmış,
kimi harflerdeki iki nokta çizgiye, üç nokta da küçük bir ters v'ye
(ˆ)çevrilmiş, nun ve kafın noktaları ise sonlarına eklenen birer
çizgiciğe dönüştürülmüştür. Bu arada bitişmeyen harfler bile
bitişik yazılır biçimler kazanmıştır. Bunlar istenirse ‘hattat’
denilen bir yazı ustasından öğrenilebilir. Ancak el yazısıyla
yazılmış bir metni okuyabilmek için bilinmesi gereken, özel
biçimlerden çok, kimi harflerin bitişmelerindeki ortak biçimlerdir.
Bunlardan başlıcaları şunlardır:
a. ب (be) ve ona benzeyen harfler م (mim) ile yukarıdan bir
yuvarlak çizgicikle bitiştirilir ve mim harfinin baştaki
biçimi ( م) yuvarlaklığını kaybederek düzleşir:
يم نم ثم تم بم ; يم نم ثم تم بم gibi.
ا ا
د د
ذ ذ
ر ر
ز ز
ژ ژ
و و
ه ه
Tablo 1.2
Bitişmeyen Harflerin
Yalın, Ortada ve Sondaki
Biçimleri
Şekil 1.3
Yavrumun Elifbâsı’ndan
rık’a harfler.
13
b. ج (cim) ve gövdesi ona benzeyenler ب (be) ve benzerleriyle
bitişirken yukarıdan yapılan bitiştirmede bu harfler için ucu
aşağıya bakan bir çizgicik kullanılır:
يخ يح يج ; نخ نح نج ; تخ تح تج ; بخ بح بج gibi.
Bununla birlikte el yazısında harfi gösteren bu çizgiciği
birleştiren uzantı yuvarlak bir biçim kazandığı gibi, cim ve
benzeri harflerin biçimleri de yuvarlaklık kazanır.
c. ب (be) ve benzerleri ile ن (nun), ى (ye)'nin sondaki
biçimiyle, birleşme noktasında ucu içe doğru kıvrılan düz
bir çizgicikle birleştirilir: يى نى تي بى gibi.
ى (ye) sonda bulunduğunda diğer harflerle bitişme noktası
da yukarıdandır, dolayısıyla bu harflerin baştaki biçimleri
üstte kalır:
لى فى gibi.
ç. ج (cim) ve benzerleriyle ه (he) harfi, م (mim) ile, gövdeleri
yukarıda kalmak üzere bir çizgicikle bitiştirilir:
هم خم حم جم gibi.
Bununla birlikte, el yazısında çoklukla cim ve benzerlerinin
açık olan ağız kısımları kapanır, mim ise düz bir çizgiciğe
dönüşür.
d. س (sin), ش (şın), ص (sad), ض (dad), ط (tı), ظ (zı), ع (ayın),
غ(gayın), ف (fe), ق (kaf) harfleri mim ile baştaki biçimleri
yukarda kalmak üzere, yuvarlak bir çizgicikle bitişir:
سم gibi.
e. م (mim) harfi, ج (cim) ve benzerleriyle, düz bir çizgicikle
bitiştirilir; ancak baştaki içi boş biçim değişikliğe uğrayarak
kapalı bir görünüm kazanır:
مخ مح مج gibi.
14
Kendisiyle bitiştiğinde ise bu çizgicik yuvarlaklaşır:
مم gibi.
f. ل (lam) harfi bitişmede yukarıdan aşağı çekilen düz bir çizgi
biçimindedir; ancak ج (cim) ve benzerleri ile م (mim), ه (he),
ى (ye) ile birleşirken birleşme noktası bu harflerin
üstündedir:
له لم ; لخ لح لج ; لخ لح لج gibi.
Kendisinden sonra yine yukarıdan birleşen bir harf
geldiğinde, onunla da üstten birleştiği için, harfler arasında
üst üste bir yığılma meydana gelir:
لمح gibi.
g. ب (be) ve benzerlerinden ikisi ر (rı), ز (ze), ژ (je) ile sonda
bulunan ن (nun) harfinden önce birlikte geldiğinde, bitişme
özel bir biçim kazanır:
تن بن تر بر gibi.
h. ب (be) ve benzerlerinin sonda yer alan ى (ye)'den önce
ortadaki yazılışını, yuvarlakça bitiştirme çizgisi ile ى (ye)
harfinin başlangıç noktasında oluşan diş biçimlendirir:
يى نى تى بى gibi.
Osmanlı Alfabesi İşaretlerinin Latin Alfabesindeki
Karşılıkları
Harfler seslerin işaretleri olduğu için her harf bir ses değerini
karşılar. Bu değer bir sesin ses yolunda kazandığı niteliktir.
Demek ki bir alfabedeki her işaret ayrı nitelikteki bir ses içindir.
Osmanlı alfabesi de böyledir. Aşağıda yalnızca Türkçenin sesleri
bakımından değerlendirilmiş olarak her harfin bugünkü Latin
asıllı alfabemizin hangi harfine karşılık düştüğü gösterilecektir.
Arapçanın sesleri için kullanılan harflerin ses değerleri ile
bunların Türkçedeki söyleniş değerleri ise sonraki ünitede
işlenecektir.
Ses yolu: Gırtlağın
ortasında bulunan ses
dudaklarından başlayıp
dudaklara ve burun
deliklerine uzanan
yoldur.
15
ا . 1 elif:
a. Kelime başında e harfini karşılar. Hareke denilen yardımcı
işaretler kullanıldığında başta ı, i, o, ö, u, ü ünlüleri için de
kullanılmıştır. Ancak bu durumda kendisi harekelerin
konuldukları yeri göstermek için kullanılmış bir dik
çizgiden başka bir şey değildir, demek ki bir ses değeri
taşımaz.
b. Bir ünsüz ses işaretinden sonra hecenin kurucu ünlüsü
yerindeki a sesinin karşılığıdır. و (vav) ve ى (ye)
önündeki özel durumu ünlüler incelenirken ele alınacaktır.
ب . 2 be = b
پ . 3 pe = p : Bu harf Türkçe ve Farsçadaki ortak sesin
işaretidir. Arap alfabesine sonradan eklenmiştir.
ت . 4 te = t
ث . 5 se : ‘Peltek se’ diye anılan bu ses yalnız Arapça
kelimelerde bulunur.
ج . 6 cim = c
چ . 7 çim = ç :
ح . 8 ha : Yalnız Arapça kelimelerde bulunur.
خ . 9 hı : Türkçe kelimelerde, bugünkü konuşma dilimizde
bulunmayan, ancak Anadolu ağızlarında duyulan bir sesin
işareti olarak kullanılmıştır. Bu harf kalın sıradaki
kelimelerimizdeki tonsuz art damak ünsüzünün
(bakmak'taki k'lar gibi) süreklileşmesinden doğmuş bir
sestir. Özel değer gösteren bir sesin işareti olarak Arapçada
ve az sayıdaki Farsça kelimede de yer alır.
د . 10 dal = d
ذ . 11 zel : ‘Peltek ze’ diye adlandırılmıştır. Arapçaya özgü bir
sesin işaretidir. Bununla birlikte XIV.-XV. yüzyıl
metinlerinde kimi Farsça kelimelerde de geçer.
ر . 12 rı = r
ز . 13 ze = z
ژ . 14 je = j : Bugünkü Türk alfabesinde yer alan bu harf,
Türkçenin kökten gelen bir sesine karşılık değildir. Batı
dillerinden alınma kelimelerdeki belli bir sesin işaretidir.
Bu ses Farsçada da bulunduğundan Fars alfabesi yoluyla
Osmanlı alfabesine de girmiştir.
Hareke: Arapça'da kısa
ünlüleri göstermek üzere
kullanılan yardımcı
işaretlere verilen addır.
Tonsuz: Bir ünsüz sesin
yalnızca gürültü olarak
duyulma özelliğine denir.
16
س . 15 sin = s
ش . 16 şın = ş
ص . 17 sad = s : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Türkçenin
kalın sıradan kelimelerinde س (sin) yerine kullanılmıştır.
ض . 18 dad: Arapçaya özgü bir sestir; dolayısıyla yalnızca
Arapçadan alınma kelimelerde geçer.
ط . 19 tı = t : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Birkaç Farsça
kelimede de karşılaşılır. Türkçenin kalın sıradan
kelimelerinde ت te ve د dal yerine de kulanılmıştır. Daha
çok kelime başında görülen bu kullanım sesin tonlu ve
tonsuz okunması konusunda farklı değerlendirmelere yol
açmıştır.
ظ . 20 zı = z : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Kalın sıradaki
birkaç Türkçe kelimede ز ze yerine kullanılmıştır.
ع . 21 ayın: Arapçaya özgü ünsüz bir sesin işaretidir, demek ki
yalnız Arapça asıllı kelimelerde karşılaşılır.
غ . 22 gayın = g, ğ : Türkçenin kalın sıradan kelimelerindeki
tonlu art damak ünsüzünü karşılar. Bugünkü alfabemizde,
biri yumuşayan (süreklileşen) değerini karşılayan iki ayrı
işareti bulunmaktadır.
ف . 23 fe = f
ق . 24 kaf = k : Üç dilde ortak bir sesin işaretidir. Türkçenin
kalın sıradan kelimelerindeki tonsuz art damak sesine
karşılıktır.
ك . 25 kef = k, g, ğ, n : Türkçenin tonlu ve tonsuz iki ön damak
sesi ve tonlu olanının süreklileşmiş değeriyle yine bir
damak sesi olan ve genizsi özelliğiyle ayrılan bir sesi
karşılamaktadır. Farslar g'yi k'den ayırmak için bu harfi
‘keşide’ denilen çizgisini ikileyerek yazmışlardır: . گ گ
Bu iki çizgili biçime kimi ilk dönem Türkçe metinlerinde
de yer verilmiştir. Öte yandan Türkçenin genizsi n sesini
ayırt etmek için de, kimi metinlerde üstüne üç nokta ڭ ڭ
konulmuş bir ayrı biçim kullanılmıştır.
ل . 26 lam = l
م . 27 mim = m
ن . 28 nun = n
Tonlu: Bir ünsüz sesin
rengini belirleyen
gürültünün gırtlaktan
gelen havayla birlikte
oluşan niteliğine denir.
Genizsi n: Bugün
olağan n sesine dönmüş
olan bir geniz sesi.
Ağızlarda yaşamaktadır.
17
و . 29 vav = v : Bu harf Türkçe kelimelerde aynı zamanda dört
ayrı ünlü sesimiz için kullanılmıştır. Aşağıda ünlüler
konusu işlenirken ele alınacaktır.
ه . 30 he = h
ى . 31 ye = y : Bu harf de Türkçe kelimelerde aynı zamanda iki
ünlü ses için kullanılmıştır. Biraz sonra görülecektir.
Bugünkü alfabemizdeki karşılıklarına göre Türkçenin ünsüz
seslerini karşılayan asıl harfler hangileridir?
Yardımcı İşaretler
Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız
harfler dışında, yardımcı işaretleri de vardı. Arapçada özellikle
Kur’an'da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri kısa ünlü
işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde
özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir:
ـَ . 1 üstün,
ـِ . 2 esre,
ـُ . 3 ötrü.
Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri
için, ötrü ise o, ö, u, ü ünlüleri için kulanılmıştır.
Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: ـً . Türkçe
kelimelerde bu işaretin özellikle kimi ilk dönem metinlerinde
ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür: داً
(-dan/-den) gibi.
Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:
1. ◌ۤ med,
ـّ . 2 şedde,
ـْ . 3 cezm.
18
Med Arapçada ünlü uzunluklarını göstermek için kullanılmış
bir işarettir. Türkçede kelimede ön ses olan a için ا elif üzerine
konulmuştur. Alfabeye katılan bu yeni işaret ‘medli elif’ diye
anılır: . آ
Şedde Arapçada kelime içinde yan yana gelen ve tek harf
olarak yazılan bir ünsüz sesi iki kez okutmak için kullanılmış bir
işarettir. Türkçe, kelimelerin yazımında bu işaret kullanılmamış,
harf iki kez yazılmıştır: بللی belli gibi.
Cezm Arapçada bir ünsüz sesin harekesiz okunduğunu
gösteren işarettir. Türkçe metinlerde de aynı amaçla, yani kapalı
hecelerde heceyi kapayan ünsüz ses işareti üzerine konmuştur.
Türkçenin Ünlü ve Ünsüz Seslerinin Yazılışları
Yukarıda alfabe işaretlerini tanıtırken koyduğumuz küçük
açıklamalardan anlaşılmış olacağı gibi, Türkçenin sesleri için bu
alfabenin ancak belli işaretleri kullanılmıştır. Burada bu konu ele
alınacak, dilimizin seslerini göstermek için kullanılmış işaretlerle
ilgili tamamlayıcı açıklamalar verilecek ve bu alfabenin
Türkçenin seslerini karşılamakta ne derece elverişli olduğu
konusuna ışık tutulmaya çalışılacaktır.
Ünlülerin Yazılışı
Türkçenin ünlü seslerini yazıya geçirmekte bu alfabe çok yetersiz
kalmıştır. Bu yetersizlik aynı işaretin birden çok ses için
kullanılmış olmasından kaynaklanır.
Dilimizin sekiz ünlüsü için şu dört işaret kullanılmıştır: ه و ا
. ی
Bunlardan ا ve ه a, e ünlülerini, ی ı, i ünlülerini, و ise o, ö, u,
ü ünlülerini göstermek içindir.
Türkçe kelimelerde bir ünlünün yazılışı kelimenin başında (ön
ses), içinde (iç ses) ve sonunda (son ses) oluşuna göre değişebilir.
Bunun yanında, ilk hecede ya da sonraki hecelerde bulunup
bulunmamasına göre de harfle belirtilip belirtilmemek gibi ikili
durumlar söz konusu olabilir. Bu durum başlangıçta Türkçe
ünlülerin yazılışı için açık ve kesin kurallar konmamasından ya da
zaman içinde bu türlü kurallar oluşmamasından kaynaklanmakta,
Harekesiz: Buna eski
gramerlerde ‘sakin’ adı
verilmiş, söz konusu
işaret de ‘sükûn işareti’
diye adlandırılmıştır.
19
bu da bu yazıyı yeni öğrenmeye başlayanlar için zorluklara yol
açmaktadır.
Aşağıda her ünlü için kullanılmış olan birden çok yazılış
biçimi örneklerle gösterilecektir. Ancak bunlar yine de son dönem
yazımı ile ilgili yaygınlık kazanmış biçimlerdir. Eski dönem
metinlerinde değişik yazılış biçimleri bulunur. İleride bunlara da
değinilecektir.
1. a ünlüsünün yazılışı. Kelime başında, içinde ve sonundaki
yazılışları bakımından kurallı değildir, çeşitlenmiştir:
Kelime başında ön ses olarak bu ünlü çoklukla آ (medli elif)
ile yazılır:
آت at, آی ay gibi.
Bununla birlikte metinlerde elifin yalın biçimiyle yazıldığı
örneklerle de karşılaşılır:
الاى alay, ات at gibi.
Kelime içinde iç ses olarak yazılması farklılıklar gösterir:
a. Kelime tek heceliyse ا ile gösterilir:
بال bal, دار dar gibi.
b. Kelime iki heceliyse ve her iki hecenin ünlüsü a ise:
1. Her iki hecede de ا ile yazılır:
باتاق batak, يابان yaban gibi,
2. Yalnızca ikinci hecedeki a sesi için bu işarete yer
verilir:
بتاق batak, sakal صقال gibi.
c. İki heceli kelimenin yalnızca ilk hecesinde a varsa yazılır:
طانق tanık gibi.
d. İkiden çok heceli kelimelerde ikinci hecedeki yazılışı üç
türlüdür:
20
ا . 1 kullanılır: يازمادم yazmadım,
ه ه . 2 ile yazılır: , يازمهدم
3. İşaret kullanılmaz: يازمدم gibi.
Kelime sonunda ise iki ayrı işaretle yazılır:
a. ا ile: يارا yara, قولا kula,
b. ه ile: ياره yara, باجه baca, اوطه oda gibi.
2. e ünlüsünün yazılışı. Belli bir kurala bağlı değildir.
Kelime başında ا ile yazılır. Bu yaygın kullanım yanında, daha
az olmak üzere, ‘hemzeli elif’ denilen işaretle de ( ( أ
yazılmıştır: ات ve أت et gibi. Harekeyle gösterildiğinde üzerine
konulan üstün için dikine bir çizgi değerindedir: . اَ
Kelime içindeki yazılışı da kurallı değildir:
a. İlk hecede harfle gösterilmez:
ير yer, كل gel, كس kes gibi.
b. İkinci ve sonraki hecelerde kök ve gövde sesi olarak:
1. Gösterilmez:
كلبك kelebek, استدی istedi, الدی eledi gibi,
ه ه . 2 ile yazılır:
بزهك bezek, ديلهدی diledi gibi.
Kelime sonunda her zaman ه ه ile yazılır:
تپه tepe كچه keçe gibi.
Bu ünlünün yapım ve çekim eklerindeki yazılışı daha
düzenlidir. Bunlar 2. Ünite’de tek tek ele alınacak, her ekin
yazılışı orada gösterilecektir.
21
Bir öbek Türkçe kelimede bugünkü söyleyişe göre e olan
ses, i sesinin işareti ile, yani ي ي ile yazılmıştır:
ديمك demek
ايرمك ermek
ايل el
ايلچی elçi
ايتمك etmek
ايرته erte
كيجه gece
ويرمك vermek
Bu durum sesin değerindeki değişmelerle ilgilidir ve
Türkçenin tarihî ses bilgisi üzerindeki çalışmaların belli başlı
konularından biridir.
3. ı ve i ünlülerinin yazılışı. Türkçenin, ses değerleri farklı bu
iki ünlüsünü göstermekte de bu alfabe yetersiz kalmıştır.
Kelime başında iki ses arasında ayırım olmaksızın iki türlü
yazılmıştır:
a. ا ile:
ال il , اسسز ıssız, اصرمق ısırmak, اصلاق ıslak.
b. اي ile:
ايل il, ايسی ısı gibi.
Kelime içindeki yazılışı da düzensizdir.
İlk hecede:
a. Çoklukla ünsüz sesin harfi önünde ي ile gösterilir:
قير kır, كير kir gibi,
b. Harf işareti kullanılmaz:
بر bir, يل yıl, شمدی şimdi, صچرامق sıçramak gibi.
22
İkinci ve sonraki hecelerde de aynı düzensizlik görülür:
a. ي ile gösterilir:
سيليك silik, ايليق ılık gibi.
b. Harf işareti kullanılmaz:
كلر gelir, آلم alım gibi.
Kelime sonunda ی ile yazılır: كشی kişi, يكى yeni, باشی başı
gibi.
Bu iki ünlüyü karşılayan ye ( ی)'nin Türkçe ve alıntı
kelimelerde aynı zamanda ünsüz bir sesi karşılamasıyla ilgili
durum ve aruz vezninin uygulanması ile ilişkisi ileride
değerlendirilecektir.
4. Yuvarlak ünlülerin yazılışı. Türkçenin dört yuvarlak
ünlüsü (o, ö, u, ü) için Arap harfli eski Türk yazımında
başlangıçtan beri biri harf, diğeri hareke olmak üzere iki
işaret kullanılmıştır. Bunlardan harf olanı و vav, hareke
olanı ise ـُ ötrüdür.
و , aynen ı, i için kullanılan ی gibi, aynı zamanda hem alıntı
kelimelerde uzun ünlüler için, hem de üç dilde birden ünsüz v
sesi için kullanılmıştır. Bu durum bu seslerin tarihî gelişimini
ve geçirdikleri değişiklikleri izlemeyi imkânsız kılmıştır. Bu
yüzden denilebilir ki, Arap asıllı alfabenin Türkçe sesleri
karşılamak açısından en yetersiz kaldığı nokta budur.
Kelimelerdeki dört yuvarlak ünlü yerine kullanıldığında و’ın
yazılışı belli bir düzene ve kurala bağlı değildir.
Kelime başındaki yuvarlak ünlüler çoklukla او gibi yazılır:
اوق ok, اوك ön, اون un, اوزوم üzüm gibi.
Kelime içinde iç ses olarak yazılışı kararsızdır:
a. İlk hecede çoklukla و ile yazılır:
قول kol, كوز göz, بوز buz, قوجاق kucak, قولاق kulak,
دوز düz gibi.
23
Tek heceli kelimeler için bu yazılış hemen hemen
kurallıdır. Birden çok heceli kelimelerde ikinci ve
sonraki hecelerin de yuvarlak ünlü taşıması hâlinde, ilk
hecede yazılmayabilir:
بيوك büyük, بچوق buçuk gibi.
b. Türkçe kelimelerin ikinci ve sonraki hecelerinde yalnız u,
ü bulunabilir, bunlar çoklukla و ile yazılır:
قابوق kabuk, بويون boyun, بوينوز boynuz, اوستون üstün gibi.
Kimi zaman yazılmadığı da olur:
ياوز yavuz, بولش buluş gibi.
Kelime sonunda bu seslerin yazılışı oldukça düzensizdir.
Osmanlı Türkçesi döneminde yüzyıllara göre farklılık
gösterdiği gibi, aynı yüzyılda yazılmış bir metnin içinde
de farklı yazılışlarla karşılaşılır. Çoklukla و ile gösterilir:
قويو koyu, قويو kuyu, قوطو kutu gibi.
Bununla birlikte aynı kelimelerde bu sesler ی ile
yazılmış olarak da görülür:
. قوطی قويی
Her ünlü ses için harf kullanmak suretiyle şu kelimeleri yazınız:
al, kal, kalın, kardeş, arslan, alık, el, gel, dile, ince, yıldız, ışık,
ılıca, sırık, bil, sil, it, dit, titre, koy, göz, bul, tut, süs, güneş,
gümüş.
Ünsüzlerin yazılışı: Türkçenin ünsüz seslerinin bu alfabenin
hangi harfleriyle karşılandığını yukarıda görmüştük. Burada, Arap
dilinin farklı ünsüz seslerinin değerlerini yansıtan kimi işaretlerin
Türkçe kelimelerin yazımında kullanılmış olanlarına ve
kullanılma sebeplerine kısaca değinilecektir.
Önce şu önemli noktanın altını çizelim: Bu harflerin Türkçe
kelimelerde kullanılmış olmasının bunların gerçek ses
değerlerinin Türkçeye geçmiş olmasıyla ilgisi yoktur.
24
Örneklerden de anlaşılacağı gibi, bu harfler aslında Türkçe
kelimelerde ünlülerin kalınlık-incelik değerlerini gösteren
işaretler olarak kullanılmıştır; başka bir deyişle sıra belirleyici
harflerdir. Aslında bunlar söyleniş özellikleri bakımından
Arapçada bir öbek oluştururlar ve söylenişleri sırasında dil
damağa doğru yükseldiğinden müsta’liye harfleri (=yükseltilmiş
harfler) adını alırlar: . ق غ ظ ط ض ص خ
İki damak sesini karşılayan ق ve ك Türkçe kelimelerde,
özellikle de birçok ekin yazılışında yer aldığı için ünlü değerlerini
belirlemek açısından çok önemli harflerdir. İşte aralarında bu iki
işaretin de bulunduğu yukarıdaki öbekte yer alan ص ve ط da aynı
amaçla, kalın sıradan kelimelerde Türkçenin s ve t sesleri için
kullanılmışlardır. Böylece س ince sırayı, ص kalın sırayı; ت ince
sırayı, ط kalın sırayı belirler. Türkçe kelimelerin doğru okunması
için yarar sağlayan bu kullanım ne yazık ki ق ve ك gibi kurallaşıp
yaygınlık kazanamamış, belli örneklerle sınırlı kalmıştır:
صاچ saç, صو su, صيجاق sıcak, صووق soğuk, اصلاق ıslak, صاغ sağ,
باصمق basmak, طات tat, طاوق tavuk, طش taş, طويناق toynak قناط
kanat gibi.
د harfinin de yanındaki ünlünün niteliğini tanıtmaya elverişli
olmaması yüzünden, ط kimi zaman kalın ünlüye işaret olmak
üzere د yerine de kullanılmıştır:
ديش ve طيش dış, دوداق ve طوداق dudak, دوغرو ve طوغرو doğru
gibi.
İşte ط 'nın hem ت hem de د yerine kullanılması yüzünden
birçok kelimede bu harfin gerçekte hangi sesi gösterdiği
konusunda ortaya bir değerlendirme sorunu çıkmıştır. Türkçede
ses değişmeleri arasında önemli bir yeri olan t'den d'ye geçiş,
metinlerdeki bu tür örneklere dayandırıldığından, henüz
çözülmemiş bir problem olarak dilcilerin önünde durmaktadır. Bu
konu 2. Ünite'de yeniden ele alınacak, ayrıntılı bir değerlendirme
yapılacaktır.
Aynı öbekte yer alan ظ da aynı amaçla, yani kelimede kalın
ünlüyü tanıtmak için kullanılmış bir harftir, ancak örnekleri çok
sınırlıdır: قاظ kaz gibi.
Sıra: Türkçede yalın ve
eklerle genişlemiş
kelimelerde bütün hece
ünlülerinin kalın ya da
ince olmasıyla ortaya
çıkan ayırımdır.
25
Ünsüz sesler ve onları tanıtan harflerle ilgili bu bilgiler, ünlü
ses işaretleri ile birlikte, Türkçe kelimeleri okuyabilmek ve doğru
yazabilmek için bilinmesi gerekli ön bilgiler sayılır.
Aşağıda Türkçenin bütün ünlü ve ünsüzlerinin içinde yer aldığı
bir öbek kelime verilmiştir. Bunları işlenen konuların
uygulaması olmak üzere yazmaya çalışınız.
abla, ayva, batak, bağ, patlak, pırpır, tarla, taş, ileri, taşı, cırlak,
cırtlak, çocuk, çalış, çık, dışarı, dağ, zıpır, sis, süs, sağlam, saç,
sığır, katık, fısıl fısıl, efe, of, öğren, eksilt, kişi, keşkek, emek,
emmek, um, un, in, bin, ne, var, ver, vur, ev, davar, izle, iste,
işle, ye, yaş, arı, kuru, deri, begüm.
Osmanlı Alfabesi Üzerine Kısa Değerlendirme
Osmanlı alfabesinin kaynağı Arap alfabesidir. Farslar tarafından
tek noktalı üç harfinin ikişer nokta eklenerek üç noktalı harfler
biçimine sokulmasıyla genişletilmiş olan bu alfabe bize o yoldan
gelmiştir. Başlangıçta Türkçe için gerekli olanların seçilip
alınması ve yapılacak eklemelerle geliştirilmesi o günün
şartlarında mümkün olmamıştır. Bu alfabe, yukarıda gördüğümüz
gibi, Türkçenin ünsüzlerini karşılayacak işaretler bakımından
yeterli olmuş, ancak ünlü sistemini yansıtabilme imkânları
açısından son derecede yetersiz kalmıştır. Özellikle kalın-ince,
düz-yuvarlak denklikleriyle Türkçenin ahenkli ses düzenini kuran,
başka dillere göre çok sayıdaki ünlülerini aktarabilmek bu
alfabeyle hiçbir dönemde söz konusu olamamıştır. Yukarıda
değindiğimiz gibi, zaman içinde Arapçanın farklı sesleriyle ilgili
işaretlerini de kullanarak yapılmak istenen düzenlemeler de
verimsiz kalmış, Türkçenin ses düzeninin tarihî gelişim
sürecindeki durumunu yansıtmaya yarayacak sistemli bir yapıya
dönüşememiştir. Öte yandan Arapça ve Farsçadan alınma
kelimelerin Türkçeleşme süreçleri, değişimler zamanında büyük
ölçüde yazılışa aktarılamadığı için, izlenemez durumda kalmış,
daha sonra ele alacağımız bu mesele Osmanlı Türkçesinin bir
karma dil görüntüsü kazanmasına yol açmıştır. Bununla birlikte
bu durum arınma döneminde oldukça yararlı olmuş ve günlük dile
inip de halklılaşamamış, üst seviyedeki edebiyat dilinde yabansı
kalmış kelimeler ile gramer biçimleri kendiliğinden ve kolayca
tasfiye edilmiştir. Yabancı asıllı kelimelerin yabansı yönleri ile
bunların Türkçeleşme sürecinde geçirdikleri başlıca değişmeler 2.
Ünite'de ele alınacaktır.
Şekil 1.4
1927’de yayınlanmış
Bizim Kırâ’at adlı ilkokul
2. sınıf okuma kitabının
kapak sayfası.
26
YAZI TÜRLERİ
Bugünkü Latin asıllı alfabenin kabulüne kadar yüzyıllarca
kullanılmış olan yazı, Arap alfabesine dayanır. Araplar, İranlılar
ve Türkler tarafından kullanılmış olan bu alfabeyle yazılan yazı,
tarih içinde işlenmiş, geliştirilmiş ve çeşitlenerek çok sayıda yazı
türü ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında en eskisi özellikle Kur’an
yazmakta en çok kullanılmış bir yazı türü olan nesihtir. Bu yazı
ayrıca, dinî kitaplar başta olmak üzere, her türlü kitabın
yazılmasında ve çoğaltılmasında XVII. yüzyıla kadar Türkler
tarafından tercih edilen bir yazı türü olmuştur. Çoklukla yardımcı
yazı işaretlerinin kullanıldığı bu yazının harfleri düzgün, açık
seçik, dolayısıyla okunaklıdır. Türklerde bu yazının ilk büyük
ustası Şeyh Hamdullah, ikincisi ise Hafız Osman'dır. Matbaanın
kullanılmaya başlamasından sonra dizgi için hazırlanan harf
kalıpları bu yazının ustaları tarafından yazılmış harflere dayanır.
Çok kullanılmış bir yazı türü de sülüstür. Nesihe çok benzer;
ancak harfleri daha büyük ve çizgileri kalındır. Harflerin başları,
gözleri, ağızları ve dişleri daha belirgin ve gelişmiş bir biçim
kazanmış, daha derli toplu bir görünüşe bürünmüştür. Nesih gibi
harekeli olan bu yazıda harekeler daha açıktır ve özgürce
çizilmiştir. Düz bir hat oluşturacak biçimde yazıldığı gibi, daha
çok yazanın zevkine ve estetik ilhamına göre yazıya türlü biçimler
verilir. İstiflenen yazıda kalan boşluklar birtakım şekillerle
doldurulur. Bu yazının da en ünlü ustaları Şeyh Hamdullah ve
Hafız Osman'dır. Levhalarda ve bilhassa kitap ve son dönem
dergi kapaklarında çok kullanılmıştır. Aşağıda bu yazının bir
örneği verilmiştir.
Şekil 1.5
XV. Yüzyıl şairlerinden
Ahmed-i Dâ’î
Divanı’ndan nesih yazı
örneği.
Şekil 1,6
Cumhuriyetin ilk
yıllarında yayımlanmış
Yeni Kitâb adlı derginin
kapağından sülüs yazı
örneği.
27
Eskilik bakımından üçüncü yazı taliktir. Bu yazının başlıca
özelliği harflerin eğik yazılması, kuyruk kısımlarının
uzatılmasıdır. Aslında sülüsten geliştirilmiştir. Bu yazı türü de
Osmanlılar döneminde Türkler tarafından işlenip yeni bir
güzelliğe büründürülmüş, özellikle Yesarî-zâde elinde estetik
yönden en olgun seviyeye çıkarılmıştır. Osmanlı taliki İran
talikinden çarpıcı biçimde farklıdır, bu yüzden İranlılar Türk
talikine nestalik adını vermişlerdir. Kitap yazmakta da
kullanılmış olan bu yazıda hareke kullanılmazdı.
Bu üç yazı yanında söz etmemiz gereken bir yazı türü de
oldukça geç bir tarihte ortaya çıkmış, rık’a adı verilen türdür.
Zamandan tasarruf ihtiyacından doğmuş, günlük işlerde
kullanılan, çabuk yazmaya elverişli bir yazı idi. Bu yazıda, daha
önce kısaca değindiğimiz gibi, şekillerin ayrıntıları yok edilmiş;
sülüs yazıdaki eliflerin ucunda bulunan saçaklar (zülfeler)
düşmüş, gözlü harflerin gözleri kapatılmış, dişli harflerin dişleri
düzlenmiş, iki noktalar çizgiye, üç noktalan ters v'ye
dönüştürülmüş, eğri çizgiler düzleşmiş, ya da şın ve nun'da oldu
gibi, kırılarak köşeli duruma getirilmiştir. Bu yazıyı kullanan,
sanat kaygısı gütmezdi, amacı hızla ve bir an önce yazacağını
kâğıda dökmekti. Bununla birlikte bu yazının da güzeli ve güzel
yazanları vardı. Tanzimat dönemi paşalarından Âlî Paşa ve Fuat
Paşa'nın yazdıkları rık’anın çok güzel olduğu ve bu yazıya yeni
bir üslup kazandıran hattat İzzet Efendi'nin onların yazılarını
inceledikten sonra gerekli gördüğü ekleme ve düzeltmelerle bu
yeni üslubu geliştirdiği söylenir. Osmanlıların resmî yazısıydı.
Günlük yazışmalarda ve haberleşmelerde kullanılmış, her okur
yazarın öğrendiği ve kullandığı bir yazı türü olmuştur. Özensiz,
çabuk yazılmış olanını okumak oldukça güçtür. Rık’a yazısının iri
Şekil 1.7
Târîh-i Edebiyât-ı
Osmâniyye adlı kitabın
kapağından sülüs yazı
örneği
Şekil 1.8
XVIII. yüzyıl şairi Osman
Sürurî’nin Divan’ından
talik yazı örneği.
28
ve büyük yazılan türleri yoktur. Bununla birlikte, aşağıda güzel
bir örneğini göreceğiniz gibi, kitap başlıklarında ve ilanlarda,
biçimce herhangi bir değişiklik göstermeyen, yalnızca boyutça
büyütülmüş olarak kullanılmıştır.
Şekil 1.9
Bizim Kırâ’at'ten rık’a
örneği.
29
Özet
Osmanlı Türkçesinin Türkçenin hangi tarihî dönemi olduğunu
açıklayabilmek.
Osmanlı Türkçesi XIII. yüzyıldan sonra Anadolu'da gelişmeye
başlayan bir yazı dilinin ikinci dönemine verilen addır. Bu dönem
tarih olarak XVI-XX. yüzyılları içine alır. “Eski Osmanlıca”,
“Eski Türkye Türkçesi”, “Eski Anadolu Türkçesi” gibi adlar
verilmiş olan önceki dönem bu yazı dilinin emekleme ve gelişme
dönemidir. Bir yandan devlet dili, öte yandan ise edebiyat dili
olarak bu yüzyıllarda büyük bir gelişme göstermiş, çok zengin
anlatım imkânları kazanmış olan bu dil iki Doğu dilinden, Arapça
ve Farsçadan çok miktarda kelime, ayrıca gramer şekilleri almış,
karma bir dil görüntüsüne bürünmüştür. Ancak bu görüntü dilin
üst seviyede kullanımıyla ilgilidir. Okumuş, kültürlü, sanatsever
bir sınıfın edebiyat dili olarak geliştirdiği bu üst seviyeli dil,
aslında hiçbir zaman konuşma dili yerine geçmemiştir. Bu
yüzyıllarda da önceki dönemde olduğu gibi, Oğuz boylarının
konuşma diline dayanan bir halk dili ve edebiyatı var olmuş,
ancak bu dil de kendi yatağında gelişip değişerek sokak diline
göre farklılaşan bir şehirli diline dönüşmüştür. İşte Osmanlı
Türkçesi denildiği zaman anlaşılması gereken bu iki seviyede var
olmuş ve gelişmiş olan dildir.
Yazı ve yazım arasındaki ilişki ve farkı ayırt ederek, Osmanlı
Türkçesi yazımıyla ilgili ön bilgileri sıralayabilmek.
Yazı bir dilin alfabesini oluşturan harflerle yardımcı kimi
işaretleri de kullanarak bilgi, düşünce ve duyguları anlatmanın
aracıdır, bir işaretler sistemidir. Bu işaretler dilin konuşma
seslerini ortalama değerlerle aktarır. Zengin ses çeşitlerini
göstermekte hiçbir zaman yeterli olamaz. Bunun yanında dilde
zaman içinde meydana gelen ses değişmelerini aktarmak
bakımından da yetersiz kalır; çünkü alfabeler gerektikçe
değişikliğe uğratılamaz, tek şekilliliğe eğilimlidir. Yazım ise,
alfabenin uygulamasıdır. Bir dilin değişik ses örgülerinden oluşan
birimlerinin sabitleşmiş biçimlerini aktarmaya yarar. Bu aktarma
işlemi yapılırken ortak ve gelenekleşmiş biçimler kullanılır.
Birtakım yardımcı şekillerle de desteklenen bu uygulama
anlatılmak istenenin doğru olarak algılanmasını sağlamak amacını
güder.
30
Osmanlı Türkçesi alfabesini, bu alfabenin harflerinin yazıdaki
biçimlerini tanıyabilmek.
Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap asıllı bir alfabe olup İranlıların
yaptığı birkaç katkıyla şekillenmiş ve Türkler tarafından bu
şekliyle kabul edilmiş bir alfabedir. Bu alfabenin harfleri yazıda
biçim değiştirir. Türkçeye uygulanmasında özellikle ünlü seslerin
karşılanması açısından yetersiz kalmış, Türkçe kelimelerin
yazılışında uyulan belli kurallar bulunmadığından farklı yazılış
biçimleri söz konusu olmuştur. Bu ünitede verilen bilgiler daha
çok Türkçenin seslerini karşılama açısından alfabenin
değerlendirilmesine dayanmaktadır.
Başlıca yazı türlerini görerek, Türkçe yalın kelimeleri yazabilmek
ve okuyabilmek.
Arap harfleri ile yazılan yazı zaman içinde geliştirilmiş, işlenmiş
ve birçok yazı türü ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı süsleme
amaçlı olarak geliştirilmiştir. Başta Kur’an metni olmak üzere
daha çok dinî kitapların yazılmasında kullanılan yazı nesih adıyla
anılan yazı türüdür. Hareke denilen yardımcı işaretlerin de
kullanıldığı bu yazı doğru ve kolay okumayı amaç edinmiştir.
Türkler tarafından da yazma kitaplarda en çok bu yazı
kullanılmıştır. Bu yazının boyutça büyüğüne sülüs denir. Daha
çok camilerde, türbelerde, kitabelerde ve levhalarda, basma kitap
kapaklarında, gazete başlıklarında vb. yerlerde kullanılmış süslü
bir yazıdır. Çok kullanılan bir yazı türü de taliktir. Bu da kitap
yazmakta nesih kadar kullanılmış, ayrıca sanat amaçlı olarak en
çok taş üzerine yazılan kitabelerde uygulanmıştır. Oldukça geç bir
dönemde geliştirilmiş olan bir yazı türü de rık’adır. Günlük
yazışmalarda çabuk yazmaya elverişli bir yazı olarak
geliştirilmiştir.
31
Kendimizi Sınayalım
1. Bir dilin başka bir dilden aldığı kelimeyi kendi ses düzenine
benzetmesine ne ad verilir?
a. Türkçeleştirme
b. Benzeştirme
c. Farklılaştırma
d. Sadeleştirme
e. Halklılaştırma
2. Aşağıdaki harflerden hangisi aynı zamanda ünlü yerine de
kullanılır?
a. ن
b. و
c. ز
d. ت
e. ر
3. Aşağıdakilerin hangisinde ünlü yerine kullanılan harf yoktur?
a. و ج
b. ا ل
c. ه م
d. ك ق
e. ی ر
4. Anlamlı birer kelime olarak da okunabilecek olan aşağıdaki
Türkçe tek heceli kelimelerin hangisinde ünlü için harf
kul lanılmamıştır?
a. كچ
b. بيل
c. قول
d. ياش
e. ده
32
5. Aşağıdaki harflerden hangisi Türkçe kelimelerin yazılışında
kul lanılmaz?
a. س
b. ط
c. ذ
d. ص
e. ز
6. Aşağıdaki harflerden hangisi şekilce benzerlik yönünden bir
öbek içinde yer almaz?
a. چ
b. ض
c. ث
d. ش
e. ك
7. Aşağıdaki harf birleşmelerinden hangisinin yazımı birleşme
bak ımından yanlıştır?
a. با
b. ات
c. جو
d. يی
e. تن
8. Aşağıdakilerden hangisi, Arapçaya özgü bir sesi karşılayan
har f olduğu hâlde kimi Türkçe kelimelerde de kullanılır?
a. د
b. س
c. ط
d. ت
e. ل