4 Ekim 2015 Pazar

tezkireler 3

16. YÜZYIL TEZK‹RE YAZARLARI VE ESERLER‹
ÂfiIK ÇELEB‹-MEfiA‹RÜ’fi-fiUARA
Âfl›k Çelebi (1520-1572), tan›nm›fl Türk flair ve yazarlar›ndand›r. As›l ad› Pir Mehmet
olup fliirlerinde Âfl›k mahlas›n› kulland›. Bugünkü Kosova topraklar›nda yer alan
Prizren flehrinde dünyaya geldi. Büyük dedesi Ba¤dat’tan Bursa’ya gelip yerleflmifltir.
Babas› Seyyid Ali çeflitli yerlerde kad›l›k yapm›fl özellikle muamma yazmada ve
tarih düflürmede usta bir kiflidir. Seyyit Ali Filibe kad›s› iken vefat etmifltir.
Âfl›k Çelebi anne taraf›ndan da meflhur ve nüfuzlu bir sülaleden gelmektedir.
Annesi, silsilesi Ebu ‹shak Kazurunî’ye ç›kan ve II. Bayezit devrinde büyük bir nüfuz
sahibi olan flair ve âlim II. Bayezit’in kazaskerlerinden Müeyyedzade’nin k›z›-
d›r. Âfl›k Çelebi tezkiresinde Müeyyedzade’yi kulland›¤› Hâtemî mahlas›yla biyografi
s›ras›na dâhil eder ve onun baflta ilminin yüceli¤i olmak üzere fliiri hakk›nda
anekdotlarla bilgi verir.
Âfl›k Çelebi’nin kendisinden baflka dört erkek kardefli daha vard›r. Çelebi’den
büyük olan Mehmet fiah (ö.1539), Hâkî mahlas›yla fliirler yazm›flt›r. Çelebi tezkiresinde
Hâkî’nin fliirlerinden örnek beyitler verir.
Önce annesini ard›ndan on dört yafllar›nda babas›n› kaybeden Âfl›k Çelebi, dedesinin
deste¤iyle küçük yaflta tahsiline bafllad›. 1535’te geldi¤i ‹stanbul’da devrin
ünlü hocalar›ndan ders alarak çok iyi bir e¤itim gördü.
Bu arada ‹stanbul’da devrin tan›nm›fl flairleri ve belli bafll› âlimleri ile de tan›flt›.
Hiç flüphesiz Müeyyedzade’nin torunu olmas›, babas›n›n çevresi ve Fenarî Muhyiddin
Efendi ile yak›nl›¤› bu münasebetlerde yard›mc› olmufltur. Ancak, onun giriflken
ve samimi kiflili¤i bu tan›flmalarda as›l etkendir.
Âfl›k Çelebi 1541’de Bursa’ya geldi ve flair Sayî ile mahkeme kâtipli¤i yapt›. Ard›
ndan Emir Sultan vak›flar›na mütevelli tayin edildi. Bursa’da iken Bursa güzelleri
hakk›nda bugün elimizde olmayan flehrengizini yazd›.
Daha sonra ‹stanbul mahkemesinde kâtip oldu. Âfl›k Çelebi bundan sonra bir
ara Ebussuud Efendi’nin fetva kâtipli¤ini de yapt›.
1550’de Silivri kad›s› olunca Çelebi’nin kad›l›k hayat› bafllad›. Silivri’de evlendi
ama evlili¤i uzun sürmedi ve ayn› yerde bofland›. Bir ara akrabas› Mustafa Paflazade
Dervifl Çelebi’nin ölümü üzerine ‹stanbul’a geldi. Silivri’den sonra dost ve hamilerinin
yard›m›yla Prifltine’ye kad› oldu. Burada birçok flairle tan›flt›. Bu flairlerin
baz›lar›n›n divanlar›n› gördü ve be¤endi¤i beyitleri kaydederek daha sonra tezki-
16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II
Muamma: Çözüldü¤ü zaman
herhangi bir varl›¤›n ismi
ortaya ç›kan manzum
bilmecedir.
resinde kulland›. 1556’da Serfice kad›s› oldu. Âfl›k Çelebi, Serfice’de iken divan›n›
tertip etti. Serfice’de daha önce üzerinde çal›flt›¤› tezkiresini de yazmay› istemiflse
de birden bire azledilmesi üzerine bu arzusu gerçekleflmedi.
Sonra s›ras›yla Narda, Alaiye, Ni¤bolu, Çernovi, K›ratova ve en son olarak da
Üsküp kad›l›klar›na getirildi. Bu arada K›ratova kad›l›¤›nda iken y›llard›r üzerinde
çal›flt›¤› ancak Latifî’ye k›z›p bir kenara b›rakt›¤› tezkiresini bitirip II. Selim’e takdim
etti. Ayr›ca Arapça Zeylü’fl-flakaik’ini de tamamlay›p Sokullu Mehmet Pafla’ya
sundu.
Hayat›n›n büyük bir k›sm› çeflitli kad›l›klarda geçen Âfl›k Çelebi, bu meslekte
çok s›k›nt› çekti ve hiç memnun olmad›.
Çelebi, Üsküp’te yakaland›¤› zatülcenb hastal›¤›ndan kurtulamayarak 1572 fiaban›
sonlar›nda vefat etti. Evliya Çelebi’ye göre Üsküp’te bulunan Lokman Hekim
Tekkesi’ndeki mezar tafl›nda flair Cinanî’nin söyledi¤i Âfl›k sefer eyledi cihandan
(979) tarihi yaz›l›yd›. Ancak, ne yaz›k ki bu mezar Üsküp’te 1963’te meydana gelen
bir depremde yerle bir oldu. Bugün mevcut olmayan bu türbe, halk aras›nda
Gazi Baba veya Kad› Baba Türbesi olarak an›lmaktad›r. Türbenin bulundu¤u semt
de Gazi Baba Belediyesi ad›n› alm›flt›r ve Üsküp’ün en büyük belediyesidir.
Âfl›k Çelebi’nin fizikî yap›s› hakk›nda tezkiresinde, divan›nda ve çeflitli kaynaklarda
fazla bilgi bulunmamaktad›r. Yaln›z sülaleden gelen lüknetli¤i yani kekemeli¤
i oldu¤u bilinmektedir.
Âfl›k Çelebi dünya nimetlerine düflkün, gezmeyi, e¤lenmeyi seven, güzellere ve
flaraba meyilli, nefleli, aç›k sözlü, rint tabiatl› ve cömert bir insand›. Âfl›k mahlas›n›
almas› da bu özelliklerinin bir delilidir.
Eserleri
Divan: Âfl›k Çelebi divan›n› 1556’dan önce Serfice’de kad› olarak bulundu¤u s›rada
tertip etmifltir. Divanda kaside, gazel ve musammat naz›m flekilleriyle yaz›lm›fl
fliirler bulunmaktad›r. Âfl›k Çelebi nesriyle tan›nm›fl olsa da flair olarak da incelenmeye
de¤erdir. 16. yy. fliirindeki yerli nitelikler onun fliirinde hemen göze çarpar.
Aflk, güzeller ve tabiat tasvirleri fliirlerinin ana konusunu teflkil eder.
Divan›n metnine http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83422/asik-celebi-divani.html
adresinden eriflebilirsiniz.
Et-T›bre’l-mesbuk: Gazalî’nin Sultan Sencer’in emri üzerine huzurunda geçen
konuflmalar› Farsça olarak yazd›¤› kitab›n Arapça tercümesinden Türkçe’ye aktar›lm›
fl biçimidir.
Mecmu’a-i Sukuk: Âfl›k Çelebi’nin mahkeme kâtipli¤i ve kad›l›klarda kaleme ald›¤›
edebî k›ymeti olan ilâmlard›r.
Mi’râcu’l-ayâle vü Minhâcül-adale: II.Selim ad›na Arapça’dan Türkçe’ye yap›-
lan bir tercümedir.
Ravzatü’fl-flühedâ: Konusu Hazret-i Hüseyin’in Kerbela’da flehit edilmesi olan
eser Farsça’dan tercümedir.
Ravzu’l-ahyar: II.Selim ad›na Arapça’dan Türkçe’ye yap›lan bir tercümedir.
Sigetvarname: Kanunî’nin Sigetvar seferine ait manzum bir mesnevidir.
fiakây›ku’n-numaniyye: Taflköprizade’nin ayn› adl› eserinin Arapça tercümesidir.
fiehrengiz-i Bursa: Bursa güzellerini anlatan manzum bir risaledir.1541’de yaz›-
lan mesnevi bugün için mevcut de¤ildir.
fierh-i Hadis-i Erbain: K›rk hadis tercümesidir.
44 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Zatülcenb: Kaburga iltihab›,
zatürre hastal›¤›.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
‹lâm: Bir davan›n
mahkemece nas›l bir hüküm
ve karara ba¤land›¤›n›
gösteren resmî belge.
Zeyl-i fiakây›k: Âfl›k Çelebi Arapça olarak fiakây›k’a yazd›¤› bu zeyli Sokollu
Mehmet Pafla’ya takdim etmifltir.
Meflairü’fl-fluara: (Âfl›k Çelebi Tezkiresi) : Âfl›k Çelebi’nin en önemli eseridir.
1568 y›l›nda tamamlanm›fl ve devrin padiflah› II. Selim’e takdim edilmifltir.
Tezkire, bir girifl ve flair biyografileri olmak üzere iki k›s›mdan meydana gelmektedir.
Giriflte, sözden hareketle fliirin manas›, iç ve d›fl unsurlar›, Araplarda ve
Osmanl›daki tarihî geliflimi baflka kaynaklardan al›nan bilgilerle, Arapça, Farsça fliirlerle,
ayet, hadis ve kelamlarla desteklenerek anlat›l›r. Tezkirenin yaz›l›fl tarihine
kadar tahta geçmifl Osmanl› sultanlar›n›n flairlik yönleri ve edebiyata gösterdikleri
ilgi üzerinde durulur. Mukaddime bu flekliyle özellikle fliir ve fliir tarihiyle u¤raflanlar
için büyük önem arz etmektedir. Mukaddimede, Âfl›k Çelebi, kendi hayat›ndan,
tezkiresini yazarken dikkat etti¤i noktalardan bahseder ve birkaç fliirini de zikreder.
Esas metin k›sm›nda 426 flaire yer verilmifltir ki eser bu hâliyle en hacimli tezkirelerdendir.
Bu konuda Hatice Aynur ve Asl› Niyazio¤lu taraf›ndan derlenen ve konuyla ilgili olarak
farkl› çal›flmalar› bir araya getiren Âfl›k Çelebi ve fiairler Tezkiresi Üzerine Yaz›lar (Koç
Üniversitesi Yay›nlar›, ‹stanbul 2011) adl› çal›flmaya bakabilirsiniz.
Âfl›k Çelebi edebiyat tarihimizde esas olarak tezkiresiyle yani nesir yazarl›-
¤›yla tan›n›r. Kendine has orijinal üslubuyla kaleme ald›¤› tezkiresi edebiyat,
kültür ve dil tarihimiz aç›s›ndan çok önemlidir. K›sa biyografilerde verilen bilgiler
di¤er tezkirelerden pek farkl› de¤ildir. Çelebi’nin kendine has canl›, samimi,
esprili üslubu, esas onun tan›d›¤› flairleri anlat›rken ortaya ç›kar. Tezkirenin
en önemli taraf› Âfl›k Çelebi’nin bizzat flairinden ö¤rendi¤i veya yak›nlar›ndan
duydu¤u en do¤ru ve genifl bilgiyi vermesi, bir psikolog gibi flairleri ve
olaylar› tahlil etmesidir. Bu yönüyle eser bir edebiyat tarihinden çok hikâye
hatta roman havas› tafl›makta ve türünün tek örne¤ini teflkil etmektedir. Bu
uzun biyografilerde sadece kifli tasvirleri ve ruhi tahliller yap›lmam›fl, çevre,
mekân anlat›m›na, devrin sosyal yap›s›na gelenek ve göreneklerine dair bilgiler
de verilmifltir.
Eserde Farsça, Arapça kelime ve tamlamalar yan›nda Türkçe deyim ve atasözleri
de çok kullan›lm›fl ve Türkçe kelimelerle de seciler yap›lm›flt›r.
Tezkirenin olumsuzluk olarak de¤erlendirilebilecek tek yan› ebced sistemine
göre tasnif edilmesidir. Bu tasnif tarz› eserin rahatça kullan›lmas›n› engellemektedir.
Çelebi, flairleri alfabetik s›rayla yazmak istedi¤ini ancak Latifî’nin kendisinden
önce davran›p bu tertibi kullan›nca bu düflüncesinden vazgeçti¤ini söyler.
Âfl›k Çelebi, tezkiresine ald›¤› flairleri, türün baflka hiçbir örne¤i görülmeyen bir yönteme
göre, ebced harflerini esas alarak s›ralam›flt›r.
Örnek 1 (Meflairü’fl-fluara’dan)
Usûlî: Vardar Yenicesi’ndendür. Tarîk-i tahsîlde iken cân›na tîr-i cezbeden sehmü’l-
gayb irmifldür. Cübbe vü destâr› terk idüp dervîfller libâs›na belki melâmetîler
pelâs›na girmifldür. Ol asrda fieyh ‹brâhîmün M›sr’da zuhûr› flâyi olup
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 45
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Gazel: Dilde haylîden hayâl-i zülf-i dil-ber var imifl
Cânum içinde yatur bin bafllu ejder var imifl
Ey d›rîgâ hîçe satdum k›ymetini bilmedüm
Âb u hâkümde benüm bir pâk gevher var imifl
Olmadan levh ü kalem dah› hat-› ma’flûk ile
Levh-i dilde yaz›lu dîvân u defter var imifl
Secdeler eylen gelün abdâllar kim bunda bir
Tekye-i hakda terâfl olm›fl kalender var imifl
Yakd› gönlüm âtefli flöyle cihân mülkin dilâ
N’eylesün dîvâne gönlinde ahker var imifl
Zâl-i dünyâya gönül virme Usûlî var irifl
Gülflenî dirler vilâyet içre bir er var imifl
diyüp varup niçe zemân fleyh-i mezkûrun huzûr›nda tekmîl-i nefs ü tehzîb-i ahlâk
içün mücâhede idüp yine Rûma gelüp gâh Yenice’de gâh Evrenos Beg o¤l› Abdî
Beg yan›nda sancaklarda bile olup âhir fevt olm›fldur. fieyh ‹brâhîmîlere isnâd ol›-
nan ilhâd tohm›n Rûmda ol ekmifldür ve Nesîmiyyât türrehât›ndan getürdügi nihâli
nihâd-› dalâli ol dikmifldür. Niçe onup bitmeyecekler gelüp ol tohm› ekmege bafllam›
fllar ve niçe ber-hurdâr olmayacaklar ol nihâle budaklar afllam›fllardur. Hak
Te’âlâ tohumlar›n çüride ve köklerin kur›da.
Matla: Kan› ol gün ki hayâl-i yâr idi eglencemüz
Devletinde her cihetle var idi eglencemüz
Gazel: Yir gönül tîr-i belâ peykân›n› hurmâ gibi
Tatlu tatlu nûfl ider gam nîflini halvâ gibi
Hîç açdurmaz gözüm tûfâna virdi âlemi
Göklere turmaz çekilür âhum ejderhâ gibi
Kanlu yaflum seyl olup akd› yenilmez n’eyleyem
Çak yürekden tafld› vü cûfl eyledi deryâ gibi
Eksügün yok zerrece bir bî-bedel mahbûbs›n
Âh kim hercâyisin mihr-i cihân-ârâ gibi
Ebrvefl çeflm-i Usûlî nice giryân olmasun
Agladug›nca güler ol gül gül-i ra’nâ gibi
Ve lehu: Subh-dem maflr›k diyâr›ndan çeküp leflker günefl
Gâret itdi vâr›n› flâmîlerün yek-ser günefl
Bir kadeh nûfl eylemifl câm-› sabûh› subh-dem
Kellesi k›zm›fl cihân halk›na zer saçar günefl
Ser-tâ-pâ mahbûb vasf›nda bu medh anundur. Birkaç beyti yaz›ld›.
fii’r: Yâ mücessem rûhdur yâ peyker-i cân ol beden
Yâ gül-i gülzâr-› cennet yâ semen yâ yâsemen
46 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Yâ elifdür dest-i kudretden yâ bâlâ yâ belâ
Yâ nihâl-i serv yâ nahl-i revân yâ nârven
Yâ ser-âmed bir Habefl mahbûb›dur yâ dâm-› dil
Rîflte-i cândur yahud mergûle yâ müflk-i Hoten
Sünbül-i bâg-› cinân yâ turre yâ tarrâr-› cân
Yâ t›râz-› anberîn yâ müflk yâ müflkîn resen
Nûr üzre nûn yâ ebrû yahud miskîn kemân
Yâ iki kec-râdur olm›fl râlar› mekr ü fiten
Kaflun alt›nda gözün bir türk-i tîr-endâzdur
Yâ meger Mirrîh k›lm›fl kavs burc›nda vatan
Safha-i hüsn içre konm›fl nokta-i mevhûmdur
Yâ ki s›rr-› gayb yâhud cevher-i cân yâ dehen
Hâs›l› bir nahl-i güldür kâmetün flimflâd› kim
Bafldan ayaga müzeyyen berg-i nâz u flîveden
Yok yok âb u gilden olmam›fldur anun t›yneti
Cân u dilden yarad›lm›fldur vücûd› cümleten
Ey Usûlî ayag› toprag› gözler nûr›dur
Saklasun an› yavuz gözden Hudâ-y› zü’l-minen
Ebr gibi kanlu yafl dökdükçe uflflâkun gözi
Gülflen-i hüsn içre gül gibi olasun flâd sen
Ben olay›n sâyevefl hâk-i siyehde pây-mâl
Bu cihân turdukça tur ey serv-i sîm-endâm sen
Pâdiflâhum kendüne ehl-i kemâli kul idin
Sen Süleymâns›n sana yâr olmasun her Ehremen
Meflairü’fl-fluara, ‹nceleme-Metin, (Haz.: Filiz K›l›ç) ‹stanbul Enstitüsü Yay›nlar›,
‹stanbul 2010, s. 344.
Sadelefltirilmifl Metin
Usûlî: Vardar Yenicesi’ndendir. Tahsil yolunda iken can›na cezbe okundan gayb
endiflesi erince cübbe ve sar›¤› terk edip dervifller elbisesini hatta melametîler
abas›n› giymifltir. O as›rda fieyh ‹brahim M›s›r’da ortaya ç›k›nca,
Gazel: Gönülde uzun zamand›r sevgilinin saç›n›n hayali var imifl. Can›m›n
içinde yatan bin bafll› bir ejderha var imifl.
Benim su ve topra¤›mda bir temiz cevher var imifl ama, ne yaz›k ki k›ymetini
bilmedim, bedavaya verdim.
Levh, kalem ve sevgilinin hatt› (yüzündeki ayva tüyleri) olmadan, gönül levhas›
nda yaz›l› olan divan ve defter var imifl.
Gelin abdallar secdeler edin. Çünkü burada, hak tekkesinde t›rafl olmufl bir kalender
var imifl.
Ey sevgili, gönlümün atefli cihan mülkünü öyle bir yakt› ki! Ne yaps›n âfl›k olan
gönlünde bir atefl koru varm›fl.
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 47
Melametî: Melâmîye
tarikatinden olan.
Ey Usulî, dünya ihtiyar›na gönül vermede, Gülflenî adl› veliler içinde önemli bir
er varm›fl, var ona ulafl.
diye var›p uzun zaman ad› geçen fleyhin huzurunda nefsini köreltme ve ahlak›n›
düzeltmekiçin mücadele etmifltir. Daha sonra tekrar Rumeli’ye dönüp bazen Evranos
bey o¤lu Abdî Bey yan›nda sancaklarda bulunup daha sonra ölmüfltür. fieyh
‹brahimîlere isnat edilen tanr› tan›mazl›k tohumunu Balkanlarda o ekmifl ve Nesimîli¤
e ait saçma sapan sözlerden getirdi¤i sapk›nl›k huyunun fidan›n› o dikmifltir.
Birçok onup bitmeyecekler gelip o tohumu ekmeye bafllam›fllar ve yine birçok onmayacaklar
o fidana budaklar afl›lam›fllard›r.
Matla’: Sevgilinin hayali e¤lencemiz olan o gün nerede? Senin devletinde, sayende
her cihetle e¤lencemiz var idi.
Gazel: Gönül bela okunun ucunu hurma gibi, gam dikenini helva gibi tatl› tatl›
yer.
Hiç göz açt›rmaz gözüm, alemi tufana bo¤du. (A¤lamaktan bütün alem su
içinde kald›) Ah›m ejderha gibi durmadan göklere çekilir.
Kanl› yafl›m sel olup akt›, ne yapsam yenilmez. Kanl› yafl›m derya gibi tam yürekten
taflt› ve cofltu.
Zerrece eksi¤in yok, baha biçilemeyen bir güzelsin. Ah ki cihan› süsleyen günefl
gibi hercayisin (yerinde duramazs›n)
Usulî’nin gözü bulut gibi nas›l a¤lamas›n? O gül, iki renkli gül (güzel sevgili)
(Usulî’nin gözü) a¤lad›¤› kadar güler.
Yine Ondan: Günefl sabah vakti do¤udan asker çekip akflama ait her fleyi ya¤-
malad›.
Günefl sabah vakti içilen flaraptan bir kadeh içti¤i için kellesi k›zm›fl, cihan halk›
na alt›n saçar.
Bafltan sona sevgiliyi anlatan bu övgü de onundur. Birkaç beyit yaz›ld›.
fii’r: O beden ya cisme dönüflmüfl bir ruh veya can›n yüzüdür. Ya cennet bahçesinin
gülü veya yasemindir.
Ya kudret elinden ç›km›fl elif, ya yüce veya belad›r. Ya servi fidan› veya yürüyen
süs a¤ac› ya da karaa¤açt›r.
Ya ileri gelen bir Habefl güzeli ya gönül tuza¤›d›r. Ya can ipi ya k›vr›k saç veya
Hoten kokusudur.
Ya cennet bahçesinin sümbülü ya al›n saç› veya can›n yankesicisidir. Ya anber
kokulu elbise veya güzel koku ya da misk kokulu ipliktir.
Ya nur kelimesindeki (Arap alfabesindeki) nun harfi, veya kafl ya da misk kokulu
yay (kafl), ya re harfleri fitne fücür olmufl iki e¤ik redir.
Kafl›n alt›nda gözün bir ok atan türktür. Sanki Merih y›ld›z› yay burcunda vatan
k›lm›flt›r.
Güzellik safhas› içine konmufl mevhum noktas›d›r, ya gayp s›rr› veya can cevheri
ya da a¤›zd›r.
K›sacas› boyun k›l›c› bafltan aya¤a naz ve iflveyle süslenmifl bir gül fidan›d›r.
Yok yok, onun yarat›l›fl› su ve topraktan olmam›flt›r. Vücudu cümleten can ve
gönülden yarat›lm›flt›r.
Ey Usulî, onun aya¤›n›n topra¤› gözlerin ›fl›¤›d›r. Onu minnetleri gören Allah
kötü gözden saklas›n.
Âfl›klar›n gözü bulut gibi kanl› yafl dökdükçe sen güzellik gül bahçesinde mutlu
olas›n.
Ben kara toprakta gölge gibi ayak alt›nda olay›m. Ey gümüfl endaml› servi sen
bu cihan durdukça dur.
48 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Padiflah›m kendine olgun kiflileri kul edin. Sen Süleyman’s›n sana Ehremen
yar olmas›n.
Tezkire yazarlar›n›n eserlerine alacaklar› flairleri belirlemek için kulland›klar› ölçütleri
var m›d›r?
HASAN ÇELEB‹-TEZK‹RETÜ’fi fiUARA
Hasan Çelebi (1546-1604), önemli memuriyetlerde bulunan âlim ve bilginlerle
dolu K›nal›zadeler diye an›lan bir aileye mensuptur. Bu ad, Hasan Çelebi’nin babas›
Alî Çelebi’nin dedesi olan Abdülkadir Hamidî Çelebi’den kaynaklan›r. Abdülkadir
Hamîdî Çelebi sakal›na k›na yakt›¤› için aile K›nal›zade ad›yla an›lm›flt›r.
Hasan Çelebi, babas›n›n Hamza Bey medresesindeki müderrisli¤i s›ras›nda
1546 tarihinde Bursa’da do¤du. Ö¤renimini tamamlad›ktan sonra çeflitli yerlerde
müderrislik ve kad›l›k yapt› (Bursa, Edirne, Ayd›nc›k, Gelibolu, Eski Zagra, Halep,
M›s›r). Hasan Çelebi, 1603 tarihinde Zagra kad›s› iken hastaland› ve arpal›k suretiyle
Reflit kazas›n› talep edip oraya atand›. Burada 1604 y›l›nda öldü.
Ça¤›n›n ünlü âlimleri aras›nda say›lan, f›k›h ve kelam ilmine dair baz› eserler,
risaleler, fliirler yazan Hasan Çelebi’nin arkadafl çevresi de bilgin ve flairlerden
oluflmaktad›r.
Eserleri
Dürer ü Gurer: Hasan Çelebi’nin hukuk alan›nda yazd›¤› hafliyelerdir.
Envârü’t-tenzil: Kur’an’›n flerhine dair Arapça bir eserdir.
Mutavvel: Belagat ilmine dair yaz›lan Arapça bir eserin flerhidir.
Tezkiretü’fl-fluara (y.1585-86): Hasan Çelebi, 1586 y›l›nda K›nal›zade Hasan
Çelebi Tezkiresi veya Tezkiretü’fl-fluara olarak bilinen eserini, 16. yüzy›l›n beflinci
tezkiresi olarak Sehî, Latîfi, Ahdî ve Âfl›k Çelebi Tezkireleri’nden sonra kaleme
alm›flt›r.
Hasan Çelebi Tezkiresi’nin metnine flu adresten ulaflabilirsiniz: http://ekitap.kulturturizm.
gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi—-tezkiretus-suara.html
Tezkire, bir mukaddime, sultan flairler, flehzade flairler ve as›l flairler olmak üzere
üç fas›l hâlinde düzenlenmifl olup birinci ve ikinci bölümde yer alan padiflah ve
flehzadeler kronolojik, üçüncü bölümde bulunan flairler ise alfabetik olarak s›ralanm›
flt›r.
Hasan Çelebi, mukaddime k›sm›nda Allah’›n birli¤i ve kudretinden, Hz. Peygamber’in
faziletlerinden söz ettikten ve günahlar›n›n ba¤›fllanmas›n› diledikten
sonra devrin padiflah› III. Murat’›n övgüsüne geçmifl, fliirlerinden örnekler vermifltir.
Hasan Çelebi, eserini kaleme alma sebebini de aç›klad›ktan sonra Vasf-› fierîf-i
Hazret-i Hâce Efendi bafll›¤› alt›nda Hoca Sadüddin Efendi’yi bilgi, kültür, ahlak ve
erdem bak›m›ndan övmüfl; yeryüzünde ne kadar de¤erli fleyler varsa bunlar›n hepsinin
onun flahs›nda topland›¤›n› belirtmifltir. Tezkirenin kaleme al›nd›¤› durum ve
flartlardan uzun uzun bahseden Hasan Çelebi, eserini kime sundu¤unu aç›kça belirtmemifltir.
Fakat bu övgü dolu sözlerden tezkirenin Hoca Sadüddin Efendi’ye sunuldu¤
u anlafl›lmaktad›r.
Tezkirenin birinci bölümünde alt› padiflah (Sultan II. Murat, Fatih Sultan Mehmet-
Avnî, Sultan II. Bayezit-Adlî, Yavuz Sultan Selim-Selimî, Kanunî Sultan Süleyman-
Muhibbî, Sultan II. Selim-Selimî), ikinci bölümünde befl flehzade (Sultan Kor-
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 49
Arpal›k: Osmanl› döneminde
emekli olan ya da
görevinden al›nan
memurlara maafl karfl›l›¤›
olarak verilen fley.
Hafliye: Bir metnin alt›na ya
da kenar›na konuyla ilgili
yaz›lan aç›klay›c› bilgi.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
1
kut, Sultan Cem, Sultan Mustafa, Sultan Mehmet, Sultan Bayezit-fiahî) ele al›nm›flt›
r. Tezkire’nin üçüncü bölümünde, 15. ve 16. yüzy›lda yaflam›fl olan 627 flairin biyografisi
verilmifltir.
Hasan Çelebi, eserine ço¤unlukla ilmiye s›n›f›na mensup flairleri dâhil etmifl;
meflhur flairlerin ve bizzat tan›fl›p görüfltü¤ü flairlerin biyografilerini uzun tutmufl; yeni
yetiflmekte olan veya çok meflhur olmayanlar›n biyografilerini ise k›saca ele alm›flt›
r. Hasan Çelebi, flairlerin genel yarat›l›fl hâl, sanatkâr mizaç ve kabiliyetleri, sanat faaliyetleri
ve özellikleri üzerinde durarak çeflitli de¤erlendirmeler yapm›flt›r. Tezkireci,
flairde ola¤anüstü bir güç görmüflse ve onu daha fazla övmek istiyorsa ola¤anüstü
veya bilinmeyene dayand›r›lan tan›tma ve de¤erlendirmelere de yer vermifltir.
Hasan Çelebi, tezkiresini a¤›r bir dil ve sanatkârâne üslupla kaleme alm›flt›r.
Özellikle tezkirenin mukaddime k›sm›nda, padiflahlardan ve üçüncü fas›lda yer
alan ilmiye s›n›f›na mensup flairlerden bahsedilirken onlar›n flan, flöhret, bilgi ve
kültürlerine yaraflacak flekilde infla tarz›n›n bütün özelliklerini tafl›yan bir dil ve üslûbun
kullan›ld›¤› görülür. K›sacas›, kullan›lan dilin biçimini, flairin sosyal statüsü
belirlemifltir.
Hasan Çelebi, söylediklerini ayet, hadis ve kelam-› kibarlarla desteklerken benzetme
ve tasvirleri de anlatt›¤› konu, olay, flairin ad, meslek, mevki ve durumuyla
bir bütünlük arz edecek flekilde yapm›fl; ça¤›n›n sosyal, kültürel ve ekonomik durumunu,
flair biyografilerinde verdi¤i bilgilerle yans›tmaya çal›flm›fl; kendisinden
önce yaz›lan tezkirelerde yer almayan yüz yirmi iki flairi eserine ilave etmifl ve bu
yeni isimler hakk›nda önemli bilgiler vermifltir. Bu bak›mdan eser, dil ve üslup
özelli¤inin yan› s›ra ihtiva etti¤i bu yeni isimler için ilk kaynak durumunda olmas›
bak›m›ndan önemlidir. Hasan Çelebi’nin de belirtti¤i gibi üçüncü fas›lda yer alan
flairlerin ço¤u ilmiye s›n›f›na mensuptur ve bunlar›n biyografileri bu alandaki baflar›
ve flöhretlerine göre uzun veya k›sa tutulmufltur.
Tezkireci, flairlerin do¤um ve yerleflim yerlerini takdim ederken flehir ve kasabalar›
n sahip olduklar› sosyo-kültürel zenginli¤i ve canl›l›¤›, co¤rafi güzelli¤i ve
imkânlar› hakk›nda do¤rudan veya dolayl› tan›tma ve tasvirlere di¤er tezkirelere
göre daha fazla yer vermifltir. Böylece Hasan Çelebi, flairlerin do¤um ve yerleflim
yerleriyle ilgili yapt›¤› tarif ve tavsiflerle 16. yüzy›l Osmanl› devletinin kültür ve sanat
co¤rafyas›n› gözler önüne serer. Tezkireyi di¤er tezkirelerden ay›ran en önemli
özelliklerden biri budur.
640 flair biyografisi ile tezkire gelene¤inin en hacimli örneklerinden ve edebiyat
tarihimizde en çok istinsah edilen eserlerden biri olan Hasan Çelebi Tezkiresi,
daha sonra Beyanî taraf›ndan telhis (k›salt›lm›fl) edilmifltir.
Örnek 2 (Hasan Çelebi Tezkiresi’nden)
Usûlî: Mecma-› zurefâ ve menba-› flu’arâ olan Vardar Yenicesi’ndendür. Sebebi
kemâl-i nev-i insân olan esnâf-› kemâl ü irfân› fürû u usûli ile tahsîl ve ma’ârif-i
külliyye vü cüz’iyyeyi ebvâb ü fuzûli ile tekmîl itdükden sonra cezebât-› Rahmâniyye
ve galebât-› Subhâniyye dil ü cân›nda galeyân ve nesâ’im-i letâ’if-i Rabbânî
mehebb-i hât›rdan heyecân idüp ve sevâr›k-› avât›f-› Subhânî maflr›k-› zamîrinden
leme’ân itdükde M›sr’da fieyh ‹brâhîm-i Gülflenî’nün gülistân-› âstân›ndan ictinâ-y›
envâr-› ma’rifet ü irfân ve iktibâs-› envâr-› tevhîd ü îmân içün hidmet-i flerîfinde dâmen
der-miyân olm›fl idi. Ba’dehû fieyh Gülflenî gülflen-i cinâna intikâl ve bu dâr-
› anâdan sebzezâr-› bekâya irtihâl eyledükde yine Rûm’a avdet eyleyüp gâh Yenice’de
ve gâh Evrenos Beg’ün ogl› Abdi Beg’ün yan›nda iken vefât idüp gûyende-i
bezm-i fenânun usûline uymagla terk-i sohbet-i bekâ ve meclis-i hayât eyledi. Sûfiyâne
efl’âr› ve fakr u fenâya müte’allik güftâr› vardur. Bu efl’âr anundur.
50 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
fii’r: Vücûd-› mutlakun bahri ne mevci kim ider peydâ
Ene’l-hakk s›rr›n› söyler eger mahfî eger peydâ
Nice zahmet çeker kesb-i kemâl idince bir ârif
Belî çok kan yudar kân eyleyince bir güher peydâ
(Di¤er): Tasvîr-i gayra k›lma mahall kalb-i akdesi
Esnâma mesken eyleme beytü’l-mukaddesi
Ve lehu: Yir gönül tîr-i belâ peykân›n› hurmâ gibi
Tatl› tatl› nûfl ider gam nîflini helvâ gibi
Eksügün yok zerrece bir bî-bedel mahbûbs›n
Âh kim hercâîsin mihr-i cihân-ârâ gibi
K›nal›zade Hasan Çelebi, Tezkiretü’fl-fluara, (Haz.: Aysun Eyduran), Gazi
Üniversitesi, Doktora Tezi, Ankara 1999, s. 163.
Usûlî: Zariflerin topland›¤› yer ve flairlerin kayna¤› olan Vardar Yenicesi’ndendir.
‹nsan cinsinin olgunlu¤unun sebebi olan kemal ve irfan s›n›flar›n› usulünce
tahsil edip, bütün ilimleri gere¤ince idrak ettikten sonra Allah’›n cezbe kudreti ile
gönlü coflup içinden gelen heyecan rüzgar›yla M›s›r’da bulunan fieyh ‹brahim Gülflenî’nin
dergah›n›n gül bahçesinde marifet ve irfan elde etmek için fleyhe hizmete
gitti. fieyh Gülflenî bu eziyet diyar›ndan sonsuzluk bahçesine, cennet gülbahçesine
göçünce tekrar Anadolu’ya döndü. Bazen Yenice’de bazen Evrenos Bey’in o¤lu
Abdi Bey’in yan›nda iken vefat edip sonsuzluk meclisine dâhil oldu. Tasavvufî fliirleri
ve fakirlik ve yoklu¤a dair sözleri vard›r. Bu fliirler onundur:
fiiir: Mutlak varl›¤›n denizi hangi dalgay› ortaya ç›karm›flsa, gizli ya da aç›k
bu Ene’l-Hak sözünü söyler.
Ârif kifli olgunlafl›ncaya kadar çok s›k›nt› çeker; maden bir cevher orataya ç›-
kar›ncaya kadar çok kan yutar.
Di¤er: Kutsal kalbi yabanc›, düflman putlara yer eyleme, kutsal evi put yeri
yapma.
Yine Ondan: Gönül bela okunun ucunu hurma gibi yer. Gönül gam dikenini
helva gibi tatl› tatl› yer.
Zerrece eksi¤in yok, baha biçilemeyen bir güzelsin. Ah ki cihan› süsleyen günefl
gibi hercayisin (yerinde duramazs›n).
BEYANÎ-TEZK‹RE-‹ fiUARA
Hayat› hakk›nda fazla bir bilgiye sahip olmad›¤›m›z Beyanî’nin as›l ad› Mustafa
olup, Carullahzade lakab›yla tan›nd›. Kaynaklar›n ço¤una göre bugün Bulgaristan
s›n›rlar› içinde kalan Rusçuk’ta, bir k›sm›na göre Ni¤bolu’da do¤du.
Beyanî, ilkö¤renimine memleketinde bafllad› ve ‹stanbul’da devam etti. fiükrullah
Hâlîfe’den talik icazeti alarak hattat olan Beyanî, hocas›n›n tamamlanan tefsirini
temize çekti, karfl›l›k olarak da yirmi akçe ile Kestel medresesine müderris olarak
atand›. Daha sonra Havran kad›s› oldu. Oradan hac görevini yerine getirmek
için Hicaz’a gitti ve Hicaz dönüflünden sonra Okmeydan› Sofular Halveti tekkesi
fleyhi Ekmeleddin Efendi’ye ba¤lan›p resmî görevlerinden ayr›larak tarikata girdi.
Bir süre Gelibolu zaviyelerinden birinde kalan Beyanî, fieyh Ekmeleddin Efendi
vefat ettikten sonra onun vasiyeti üzerine Sofular tekkesi fleyhi oldu. Yirmi y›l
kadar bu tekkede fleyhlik yapt›ktan sonra 1597 y›l›nda öldü ve bu tekkenin sahas›
na gömüldü.
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 51
Talik: Güzel yaz› yazma
sanat› olarak
tan›mlanabilecek olan hat
sanat›ndan kullan›lan yaz›
çeflitlerinden biri. Talik
icazeti ise bu yaz› çeflidinde
uzmanlaflt›¤›n› gösteren
diploma anlam›na
gelmektedir.
Eseri
Tezkire-i fiuara: Beyanî, kendi ad›yla veya Tezkire-i fluara olarak bilinen eserini,
16. yüzy›l›n en son tezkiresi olarak 1597-1598 y›l›nda kaleme alm›flt›r. Beyanî Tezkiresi,
toplam 640 biyografi içeren K›nal›zade Hasan Çelebi Tezkiresi’nin özeti mahiyetindedir.
Tezkire, bir mukaddime ve üç bölüm hâlinde düzenlenmifltir. Eserin mukaddime
k›sm›nda Beyanî, fliir ve flair hakk›nda bilgi vermifl ve tezkire kelimesinin anlam›
üzerinde durmufltur.
Beyanî, mukaddime k›sm›nda Farsça ve Arapça birçok tezkirenin yaz›ld›¤›n›,
Anadolu sahas›nda Latifî, Âfl›k Çelebi ve K›nal›zade Hasan Çelebi Tezkireleri’nin
halk aras›nda be¤enildi¤ini belirtir. Ayr›ca müellif, kendi eserini yazarken bu eserlerden
sadece biri olan Hasan Çelebi Tezkiresi’ni bir dostundan ödünç ald›¤›n› ve
fazla vakti olmad›¤› için özetleyerek sadece meflhur olan flairleri seçti¤ini söyler.
Böylece okuyucu, eserde yer alan flairlerin neye göre seçildi¤i konusunu da ö¤renmifl
olmaktad›r.
Tezkire’nin birinci bölümünde befl padiflah (Fatih Sultan Mehmet-Avnî, Sultan
Bayezit-Adlî, Yavuz Sultan Selim-Selimî, Kanunî Sultan Süleyman-Muhibbî, Sultan
II. Selim-Selimî) ve dört flehzade (fiehzade Cem, fiehzade Mustafa-Muhlisî, fiehzade
Bayezit, fiehzade Murat) ele al›nm›flt›r.
Eserin ikinci bölümünde 15. ve 16. yüzy›lda yaflam›fl olan 368 flairin biyografisi
verilmifltir. Tezkirede padiflah ve flehzadelerle birlikte toplam 377 flair bulunmaktad›
r.
Beyanî’nin dili, süs ve özentiden uzak, sade ve aç›kt›r. Beyanî, Hasan Çelebi’nin
Arapça, Farsça tamlamalarla dolu uzun cümlelerini k›saltarak sözü uzatmaktan
kaç›nm›flt›r. Beyanî, eserindeki biyografileri k›sa tutarken bir biyografide olmas›
gereken bilgileri (do¤um yeri, isim, unvan veya lakaplar›, akraba ve soylar›, e¤itim-
ö¤retim durumlar›, hocalar›, meslekleri, hastal›klar›, ölümü, ölüm tarihi ve yeri,
eserleri, eserlerinden örnekler) özenle vermeye çal›flm›flt›r.
Beyanî, Hasan Çelebi Tezkiresi’nde olmayan dört flairi (Hakanî, H›zrî, Muidî ve
Meylî) eserine ilave etmifl; ancak bu yeni isimler hakk›nda kayda de¤er bilgiler
vermemifltir. Buna ra¤men, ilave etmifl oldu¤u flairlerden söz eden ilk eser olmas›
bak›m›ndan önemlidir.
Tezkireciler flairlerin tan›t›m›nda nas›l bir tutum sergilerler?
Örnek 3 (Beyanî Tezkiresi’nden)
Usulî: Vardarîdür. fieyh Gülflenî halkas›ndandur. Bu gazel-i meflhûr anundur.
Vücûd-› mutlakun bahri ne mevci kim ider peydâ
Ene’l-hak s›rr›n› söyler eger mahfî eger peydâ
Beyanî, Beyanî Tezkiresi, (Haz.: Aysun Sungurhan), Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans
Tezi, Ankara 1994, s. 15.
Sadelefltirilmifl Metin
Usûlî: Vardarl›’d›r. fieyh Gülflenî’ye ba¤l› kiflilerdendir. Bu meflhur gazel
onundur.
Mutlak varl›¤›n denizi hangi dalgay› ortaya ç›karm›flsa, gizli ya da aç›k bu
ene’l-Hak sözünü söyler.
52 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
2
ÂLÎ-KÜNHÜ’L-AHBAR
fiair, tarihçi ve devlet adam› Âlî, Gelibolu’da do¤du. As›l ad› Mustafa’d›r. Fakat daha
çok do¤um yeri ve mahlas›yla birlikte an›larak Gelibolulu Mustafa Âlî ad›yla tan›
nd›. Babas›n›n ad› Ahmet’tir. Gelibolu ve ‹stanbul’da tamamlanan e¤itiminden
sonra bürokrat olarak görev ald› ve Kütahya’da flehzade olan II. Selim’in maiyetine
kat›ld›. Ard›ndan fiam ve Bosna divan kâtipli¤i, Halep T›mar defterdarl›¤›, Erzurum
Hazine Defterdarl›¤›, Ba¤dat mal defterdarl›¤›, Sivas defterdarl›¤›, Yeniçeri kâtipli¤
i, Amasya Kayseri ve Cidde sancakbeyli¤i görevlerinde bulundu. Cidde son
görev yeri oldu ve orada öldü. Mezar› Cidde’de ise de, yeri bilinmemektedir. Âlî,
tarihçili¤i yan›nda ça¤›n›n iyi flairlerinden ve nesir ustalar›ndan biridir. Özellikle
mensur eserlerinde üslup sahibi bir yazar olarak karfl›m›za ç›kar. Eserlerinde kendine
ve kiflisel düflüncelerine çokça yer veren Âlî, eserlerinin ço¤unu, halk›n ve ayd›
nlar›n hep birlikte anlayaca¤› orta bir yol anlay›fl›na ba¤l› kalarak yazd›.
Gelibolulu Âlî’nin flairli¤i hakk›nda XVI. Yüzy›l Türk Edebiyat› adl› kitab›n›zda ayr›nt›l›
bilgi verilmiflti.
Eserleri
Gelibolulu Âlî’nin eserlerini edebî, tarihî ve di¤erleri olmak üzere alfabetik olarak
flöyle ay›rabiliriz.
1. Edebî Eserleri
Câmi’ü’l-buhûr der Mecalis-i Sûr: III. Murat’›n o¤lu fiehzade Mehmet’in dü¤ününü
tasvir eden bir mesnevidir.
Divanlar: Âlî’nin dördü Türkçe biri Farsça olmak üzere befl divan› vard›r.
Gelibolu fiehrengizi: fiairin Gelibolu’nun güzellerini övdü¤ü manzumesinin ad›d›r.
Gül-i Sad-Berg: Divanlar›ndan seçilmifl yüz matlay› ihtiva eder.
Mihr ü Mâh: 1174 beyitlik bir mesnevidir.
Mihr ü Vefâ: Henüz tamam› ele geçmeyen bu eser, 7000 beyitlik mesnevidir.
Riyazü’s-salikîn: Dinî, tasavvufi ve ahlaki bir mesnevidir.
Sadef-i Sad-Güher: Divanlar›ndan seçilmifl 100 gazeli ihtiva eder.
Subhatü’l-abdâl: Kerbelâ mersiyelerinden oluflur.
Tuhfetü’l-uflflak: Husrev-i Dehlevî’nin Matla’ü’l-Envar adl› eserine nazire olarak
kaleme al›nan bir mesnevidir.
2. Tarihî Eserleri
Fursatname: Nusretname’de anlat›lan olaylar›n devam› anlat›l›r.
Fusulü’l-hallü Ve’l-akd: ‹slam devletlerinin yükselifl ve bat›fl sebepleri anlat›l›r.
Hakay›ku’l-ekâlim: III. Murad’›n, görev verece¤i memurlar›n›n hangi vas›flarda
olmas› gerekti¤ini anlat›r.
Heft-Meclis: Kanunî Sultan Süleyman’›n Zigetvar savafl›n›n tarihidir.
Menfleü’l-infla: Baz› devlet ileri gelenleri ile yazar›n kendisi için yazd›¤› mektuplard›
r.
Mirkatü’l-cihad: Melik Daniflmend Ahmed’in savafllar›ndan bahseder.
Münfleat: Âlî, bu eserde mektuplar›n› toplam›flt›r.
Nâdirü’l-meharib: fiehzade Selimle Bayezit aras›nda cereyan eden Konya Savafl›
n› ve Selim’in cülusuna kadarki olaylar› anlat›r.
Nusretname: Lala Mustafa Pafla’n›n Gürcistan, Azerbaycan ve fiirvan fetihlerini
anlat›r.
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 53
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Zübdetü’t-tevarih: Adudüddin el-‹cî’nin ‹flrâkü’t-tevarih adl› kitab›n›n tercümesidir.
3. Di¤erleri
Feraidü’l-vilade: III. Murat’›n o¤ullar›ndan fiehzade Osman’›n do¤umuyla ilgili
eseridir.
Hâlâtü’l-kâhire: Âlî’nin M›s›r’a ait hat›ralar›na ve gözlemlerine dayanmaktad›r.
Hilyetü’r-ricâl: Hoca Muhammed Parsa’n›n, Faslü’l-Hitab’›ndan al›nan bir eserdir.
Hülasatü’l-ahval: On iki bendlik bir terci-benttir.
Mecmau’l-bahreyn: Hâf›z’a nazirelerini toplad›¤› bir eseridir.
Mehasinü’l-adab: Bir nevi siyaset ve görgü kitab›d›r.
Menak›b-› Hünerveran: Hat tarihinden, ünlü hattatlar, nakkafllar ve mücellitlerden
bahseder.
Mevaidü’n-nefayis Kavaidi’l-Mecalis: Görgüye dair Kava-idü’l-mecalis’in geniflletilmifl
fleklidir.
Nevadirü’l-hikem: Eser, her ça¤da yetiflmifl olan baz› ünlü bilgin ve mutasavv›flardan,
halifeler ve hilafet meselesinden söz eder.
Nushatü’s-selatin: Padiflahlara yol göstermek üzere yaz›lm›flt›r.
Risale-i Z›rgamiyye: III. Murat’n Harem Kethüdas› Canfeda Hatun’un kardefli
Deli ‹brahim Pafla hakk›nda yaz›lm›flt›r.
Tuhfetü’s-suleha: Gazalî’nin Eyyühe’l-veled adl› risalesinin tercümesidir.
Künhü’l-ahbar (y.1600): Gelibolulu Mustafa Âlî, çeflitli alanlarda pek çok eser
vermifl olmakla birlikte onun eserleri de¤erlendirildi¤inde tarihçili¤inin, tarihçilik
içinde de biyografi taraf›n›n ön plana ç›kt›¤› görülür. Âlî bu anlamda üç müstakil
eser kaleme alm›flt›r: Menak›b-› Hünerveran, Hilyetü’r-rical ve Künhü’l-ahbar.
Âlî’nin hem genelde hem de bu alanda en önemli eseri Künhü’l-ahbar’d›r.
Künhü’l-ahbar, uzun bir mukaddime ve yazar›n Rükn ad›n› verdi¤i dört bölümden
meydana gelir:
1. Rükn’de: Dünyan›n yarad›l›fl›ndan, Hz. Âdem’in ortaya ç›k›fl›na kadar geçen
zaman; bütün yarat›klar›n ortaya ç›kmas›, hayvanlar, da¤lar, denizler, nehirler, göller,
adalar ve iklimler ele al›nm›flt›r.
2. Rükn’de: Hz. Âdem’den bafllayarak peygamberler, Arap ›rk›, Hz. Peygamber,
mucizeleri, Emevîler, Abbasîler, Arap emirleri, bilginleri, fleyhleri anlat›l›r.
3. Rükn: Türk ve Tatar kavimleri ile hakanlar›ndan söz edebilir.
4. Rükn: Osmanl›lar›n ortaya ç›k›fl›ndan 1007 (1598-99) y›l›na kadar olup biten
olaylardan, devrin devlet adamlar›ndan, bilginlerden, fleyhlerden ve flairlerden
bahsedilir.
Künhü’l-ahbâr’da olaylar, padiflahlar›n saltanat süreleri esas al›narak s›ralanm›
flt›r. Her padiflah›n tahta ç›k›fl› ile yeni bölüm bafllar; önce padiflah›n do¤um tarihi
yaz›l›r, ard›ndan padiflah›n saltanat süresi içinde bafl›ndan sonuna kadar meydana
gelen olaylar birinci, ikinci, üçüncü hâdise diye k›s›mlara ayr›larak verilir.
Bu siyasi bilgilerden sonra devrin kültürel olaylar›n›n anlat›m› gelir. Burada yazar,
padiflah›n yapt›¤› hay›r ve hasenattan bafllayarak her padiflah döneminde yetiflen
devlet adamlar› ile (sadrazamlar, vezirler, beyler, üst derecedeki memurlar) bilginler,
fleyhler, flairler gibi kültür erlerinin biyografilerini verir.
Künhü’l-ahbar’›n Osmanl› tarihini anlatan dördüncü. Rükn’ü, iki ciltten meydana
gelmifltir: ‹lk cilt bafllang›çtan I. Selim devri sonuna kadar gelir (1520). ‹kinci
cilt, Kanunî Sultan Süleyman’›n tahta ç›k›fl› ile bafllar (1520) ve kitab›n sonu, farkl›
nüshalarda de¤ifliklik gösterir. Künhü’l-ahbar bu hâliyle on befl padiflah›n devrini
54 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Mücellit: Kitaplar› dikip
kenarlar›n› düzelterek kap
geçiren iflçi.
anlat›r: Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, Y›ld›r›m Bayezît, Süleyman fiah, Musa,
I. Mehmet, II. Murat, II. Mehmet, II. Bâyezit, I. Selim, Kanunî Sultan Süleyman, II.
Selim, III. Murat ve III. Mehmet.
Daha önce ifade edildi¤i gibi Âlî’ye gelinceye kadar hem ‹slamî gelenekte, hem
de bu gelene¤in bir bölümünü teflkil eden Türk tarih ve edebiyat›nda biyografi
ciddi bir geliflme göstermiflti. Özellikle fluara tezkireleri ve fiakay›k telif, tercüme ve
zeyilleri Osmanl› ülkesinde de biyografiyi hem muhtevas›, hem de biçimi aç›s›ndan
standart bir flekle kavuflturmufltu. Sehî’nin ard›ndan Latifî ve Âfl›k Çelebi’nin,
tezkire türünün en baflar›l› örneklerini ortaya koymalar› ve Taflköprîzade’nin fiakay›
k telifi ile bunun tercüme ve zeyilleri, art›k Osmanl› ülkesinde klasik biyografinin
nas›l olaca¤›n› afla¤› yukar› belirlemiflti. Âlî, Anadolu biyografi gelene¤inde
kendinden önce ortaya konmufl örneklerin baflar›l› taraflar›n› ikmal ederek adeta
Latifî, Âfl›k Çelebi ve Taflköprîzade’nin müsbet taraflar›ndan yararlanarak bir sentez
eser meydana getirmifltir.
Künhü’l-ahbar’›n biyografik malumat aç›s›ndan as›l zengin ve farkl› taraf›n›
eserde yer alan flairler meydana getirir. Bunlar›n say›s› müstakil biyografi olarak
290’d›r. Ayr›ca 15 flair hakk›nda da baflka vesilelerle tam bir biyografi örne¤ine yak›
n bilgiler verilmifltir. Bu tarz bilgiler ya müflterek mahlas tafl›yan daha önemsiz
flairler, ya da yak›n akrabalar hakk›nda verilir. Sözü edilen bu 15 kifli ile birlikte
Künhü’l-ahbâr’daki biyografilerin say›s›, 305’e ulaflmaktad›r. Bu hâliyle eser, kendisinden
önce ve sonra yaz›lan çok say›daki biyografik eserden flair say›s› bak›m›ndan
büyük, baz›lar›yla eflit, pek az›ndan da küçüktür. Örne¤in içinde 229 flair bulunan
Sehî Tezkiresi’nden büyük, 334 flair kapsayan Latifî ile ayn› seviyede sadece
Âfl›k Çelebi (426 flair), Ahdî (382 flair), Salim (435 flair) ve Fatîn (672 flair) in tezkireleri
say› bak›m›ndan küçüktür.
K›sacas› Âlî, di¤er önemli tezkirelerden hem hacim, hem de flekil bak›m›ndan
pek farkl› olmayan bir eseri tarihinin içine yerlefltirmifltir. Bu biyografilerin, bir
umumi tarihin içinde yer ald›klar› için karfl› karfl›ya bulundu¤u ufak tefek farklar
bir yana b›rak›l›rsa, fluara tezkirelerinde yer alan örneklerden de¤iflik yanlar› yoktur.
Sadece de¤iflik padiflahlar›n döneminde yaflayanlar, eserin tertip tarz› dolay›-
s›yla farkl› padiflah dönemlerinin sonlar›nda yer alm›fllard›r. Sözü edilen bu flairler
bir araya getirildi¤inde 16. yüzy›l yeni bir fluara tezkiresi kazanmaktad›r. Böylece
esere rahatl›kla Künhü’l-ahbar Tezkiresi denebilir.
Daha önce belirtildi¤i gibi eserin Osmanl›larla ilgili dördüncü. rüknü, on befl padiflah
devrini kapsamakla birlikte bunlardan sadece yedi tanesinin sonunda flairlere
yer verilmifltir. ‹lk dönemden üç, son dönemden de iki padiflah döneminde flairler
yer almaz. Çünkü kaynaklar, Osmanl› Devleti’nin ilk dönemlerinde herhangi bir flairden
söz etmezler. ‹lk tezkireciler genellikle Osmanl› edebiyat›n›n menfleini II. Murat
devri olarak kabul ederler. Âlî, bafllang›c› bir ad›m daha yukar› ç›karmaktad›r.
Künhü’l-ahbar’da flairler genelde alfabetik dizilmekle birlikte özellikle bafllang›
ç döneminde buna tam uyulmad›¤› anlafl›l›yor.
Âlî, flairlerle ilgili bölümleri tarihinin içine serpifltirdi¤i için bu biyografilerin
klasik tezkire örneklerinden baz› farklar›n›n olaca¤› tabiîdir. Bir kere o, flairlerle
ilgili bölümlerin aras›na fliir d›fl› konular›n girmesine izin vermemifltir. Eserin tamam›
bir genel tarih oldu¤undan, baflka özellikleriyle dikkat çeken kifliler, kendileriyle
ilgili bölümlerde ayr›ca ele al›nm›fllard›r. Yazar, bu k›s›mlar› birde flairlerle
ilgili bölümde vererek tekrara düflmek istememifltir. Böyle bir zorunlulukla
karfl›laflt›¤›nda da tafsili mahallinde mesturdur diyerek baflka bölümlere göndermeler
yapm›flt›r.
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 55
Âlî’nin tarihçili¤inden biyografilerine yans›yan bir di¤er özelli¤i de, hem eserin
bafl›nda, hem de çeflitli vesilelerle yararland›¤› kaynaklardan bahsetmesidir.
Künhü’l-ahbar yazar›n›n di¤er biyografi yazarlar›ndan farkl› taraflar›ndan biri
de, verdi¤i örnek fliirlere zaman zaman müdahale etmesidir. Âlî, kendi ça¤›n›n
geçerli olan elefltiri kurallar› çerçevesinde flairlerin verdi¤i örnek beyitlerini imale,
rekaket, tam teflbih olmama, aruz kusuru tafl›ma, manaca uygunsuzluk ve
yanl›fl edâ gibi kusurlardan dolay› elefltirir. Bu hâliyle baflka tezkirecilerde de
karfl›m›za ç›kan uygulamay› Âlî, bir ad›m daha ileriye götürerek flu kelimenin yerinde
bu olmal›yd› tarz›nda fliiri düzeltmeye, hatta bazen de yeniden yazmaya
kadar götürür.
Âlî’nin flairlerle ilgili biyografilerde dikkat etti¤i bir baflka özellik, onlara flairlikleri
ölçüsünde yer vermesidir. Nitekim onun de¤erlendirdi¤i biyografilerin hemen
hemen tamam› kendinden önce yaz›lan tezkirelerde bulunan flairlerdir. Âlî, onlardan
eserine girecek flairleri seçerken bir ölçü fikrine sahip oldu¤unu göstermifl ve
onlara daima fliir seviyeleri kadar yer vermeye gayret etmifltir.
Âlî’nin Künhü’l-ahbâr adl› eserini yöntem bak›m›ndan di¤er tezkirelerden ay›ran yönü
nedir?
Örnek 4 (Künhü’l-ahbar’dan)
Usûlî: Vardar Yenicesindendür. Ulûm-› menkûl u ma’kûl› fürü u usûli ile görüp
tarîk-› ilme sülûk üzre iken cân›na cezbe nâvekinden sehmü’l-gayb irüp örf ü izâfeti
palâs-› fakr u kanâ’ata tebdîl eyledükde fieyh ‹brâhîm Gülflenî’nün ifltihâr-› tâmm›
n› iflitmegin bî-ihtiyâr olup mürflid-i muhtârum anlar olacakdur diyü diyâr-›
M›sr’a gitmifl. Hattâ esna-y› râhda bu gazeli dimifl.
Nazmuhu: Dilde haylîden hayâl-i zülf-i dilber var imifl
Cânum içinde yatur bin bafllu ejder var imifl
Ey dirîgâ hîçe satdum k›ymetini bilmedüm
Âb u hâkümde benüm bir pâk gevher var imifl
Zâl-i dünyâya gönül virme Usûlî var irifl
Gülflenî dirler velâyet içre bir er var imifl
Vaktâ ki hâk-i pây-› pîre vâs›l olm›fl nice rûzgâr hüsn-i terbiyet ü irflâd›na sezâvâr
olup merâm u maksûd›n› hâs›l k›lm›fl. Eyyâm-› riyâzet ü i’tikâfda peydâ redif
olan gazeli nazm itmifl. Hakkâ bi-nazîr ü i’câz-fli’âr ve bî-karîne gazeliyyât u efl’ârdur.
Hattâ bu hakîr ol fli’r-i güher-nazîri tahmîs itmifldür. fiöhret-i kâmilesine binâen
matla’›n› îrâdla iktifâ ol›nm›fldur.
Ve lehu: Vücûd-› mutlakun bahri ne mevci kim ider peydâ
Ene’l-Hak s›rr›n› söyler eger mahfî eger peydâ
Ve heykel-i latîf-i insânî vasf›nda bir kasîde dah› dimifldür. Hak budur ki an› dah›
ser-â-pâ latîf u mergûb nazm eylemifldür ki matla’› budur.
Ve lehu: Yâ mücessem rûhdur yâ peyker-i cân ol beden
Yâ gül-i gülzâr-› cennet ya semen yâ yâsemen
Gelibolulu Mustafa Âlî, Künhü’l-ahbar’›n Tezkire K›sm›, (Haz.: Mustafa ‹sen), Ankara
1994, s. 193.
56 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
3
Sadelefltirilmifl Metin
Usûlî: Vardar Yenicesi’ndendir. Aklî ve naklî bilimleri usulüne göre gördükten
sonra bilim yoluna yönelmek üzere iken can›na cezbe okundan bir gayb oku isabet
edince bilim yolundaki k›yafetini kanaat ve fakirlik (tasavvuf) elbisesi ile de-
¤ifltirmifl. fieyh ‹brahim Gülflenî’nin büyük flöhretini duyunca elinde olmaks›z›n benim
seçkin mürflidim onlar olacakt›r diye M›s›r’a gitmifl. Hatta yolda bu gazeli söylemifl.
Onun fliiri: Gönülde epeydir sevgilinin saç› hayali var imifl; can›m içinde yatan
bin bafll› bir ejderha bulunmaktaym›fl.
Benim su ve topra¤›mda temiz bir cevher varm›fl ama ne yaz›k ki k›ymetini biemedim,
onu bedavaya verdim.
Ey Usulî, dünya ihtiyar›na gönül verme, Gülfleni adl› veliler içinde önemli biri
varm›fl, var ona ulafl.
Ulu Pir’in ayak topra¤›na eriflince uzun bir süre onun e¤itim ve irflad›na lay›k
olup amac›na ulaflm›fl. Riyazet ve itikaf günlerinde peydâ redifli gazelini yazm›fl.
Do¤rusu efli benzeri olmayan bir gazeldir. Hatta bu de¤ersiz yazar o eflsiz fliiri tahmis
etmifltir. Çok tan›nm›fl oldu¤u için sadece matla›n›n verilmesiyle yetinilmifltir.
Yine ondan: Mutlak varl›¤›n denizi hangi dalgay› ortaya ç›karm›flsa, gizli veya
aç›k enelhak sözünü söyler.
Güzel insan heykeli övgüsünde de bir kaside söylemifltir. Do¤rusu onu da bafltan
sona güzel nazm etmifltir. Matla› budur.
Yine ondan: O beden ya cisme dönüflmüfl bir ruh veya can›n yüzüdür; ya cennet
bahçesinin gülü veya yasemindir.
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 57
58 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
16. yüzy›l tezkire yazarlar›n› ve eserlerini tan›-
yabilmek
16. yüzy›l›n ikinci döneminde Âfl›k Çelebi, Hasan
Çelebi, Beyanî ve Âlî tezkire türünde eserler
vermifl yazarlard›r. Âfl›k Çelebi Meflairü’flfluara,
Hasan Çelebi Tezkire-i fiuara, Beyanî
Tezkire-i fiuara ve Âlî Künhü’l-ahbar adl› tezkireleri
ile Türk kültürüne önemli katk›larda
bulunmufllard›r.
Bu dönemde oluflturulan tezkire metinlerinden
örnek çözümleyerek tezkire türünün geliflimini
izleyebilmek
Anadolu co¤rafyas›na tezkire türünün ilk örnekleri
16. yüzy›l›n bafl›nda verilmifl olmakla birlikte
kendi kimli¤ini büyük oranda yüzy›l›n ikinci yar›
s›nda verilen örneklerle bulabilmifltir. Âfl›k Çelebi
her ne kadar eserini ebced harflerine göre
s›ralad›ysa da Latifî’nin yüzy›l›n ilk yar›s›nda kaleme
ald›¤› tezkiresinde kulland›¤› tasnif sistemi
kabul görmüfl ve di¤er tezkireciler a¤›rl›kl› olarak
bu yöntemi kullanm›flt›r. fiair biyografilerinin
kapsam› ve bu çerçevede verilen bilgilerin sunulufl
biçimi de büyük oranda bu dönemde belirginleflmifltir.
16. yüzy›l tezkireleri ço¤unlukla flairler
hakk›nda ilk elden bilgiler vermifller ve bu
yönleriyle orijinal bir niteli¤e kavuflmufllard›r.
Ancak Hasan Çelebi’nin tezkiresini özetleyen Beyanî’nin
eseri, bu yönüyle dönemin di¤er tezkirelerinden
ayr›l›r.
Dönem tezkireleri hakk›nda de¤erlendirmeler
yapabilmek,
Bu dönemde meydana getirilmifl olan tezkireler,
ilk elden verdikleri bilgilerle önemli biyografik
kaynaklard›r. Sonraki yüzy›llarda yaz›lan tezkireler
dönem flairleri hakk›nda verdikleri bilgileri
genellikle bu tezkirelerden alm›fllard›r. Âfl›k Çelebi
ve Hasan Çelebi tezkireleri verdikleri ayr›nt›
l› bilgilerin yan› s›ra bu bilgilerin verilifl biçimiyle
türün orijinal örneklerindendir. Yine flairler
hakk›nda yap›lan de¤erlendirmeler bak›m›ndan
Hasan Çelebi Tezkiresi iyi bir örnek olmufltur.
Özet
1
NAM A
Ç
3
NA
M A Ç
2
NA M A Ç
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 59
1. Ebced sistemindeki harf s›ras›na göre düzenlenen
flair tezkiresinin yazar› afla¤›dakilerden hangisidir?
a. K›nal›zade Hasan Çelebi
b. Âfl›k Çelebi
c. Gelibolulu Âlî
d. Beyanî
e. Latifî
2. Âfl›k Çelebi taraf›ndan yaz›lan tezkire afla¤›dakilerden
hangisidir?
a. Heflt Behiflt
b. Tezkiretüfl-fluara
c. Künhü’l-ahbar
d. Meflairü’fl-fluara
e. Tezkire-i fiuara
3. Meflairü’fl-fluara adl› tezkirenin edebiyat tarihi aç›s›ndan
en önemli özelli¤i afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Anadolu’da yaz›lm›fl ilk tezkire olmas›
b. Ebced sistemine göre flairlerin s›ralanmas›
c. Baz› biyografilerde yazar›n bir hikâyeci gibi kiflilerin
karakter ayr›nt›lar›na girmesi
d. Üslubunun etkileyici olmas›
e. Biyografilerde Osmanl› sultanlar›na yer vermesi
Yazar›n kendine has orijinal üslubuyla kaleme ald›¤›
tezkiresi edebiyat, kültür ve dil tarihimiz aç›s›ndan çok
önemlidir. Yazar›n as›l üslubu tan›d›¤› kiflilerin biyografilerini
anlat›rken ortaya ç›kar. Tezkirenin en önemli
yan› yazar›n bizzat flairinden ö¤rendi¤i en do¤ru bilgiyi
vermesi bir psikolog gibi flairleri ve olaylar› tahlil etmesidir.
Tezkirenin olumsuz say›labilecek tek yan› ebced
hesab› ile düzenlenmifl olmas›d›r.
4. Yukar›da bahsedilen tezkireci ve eseri afla¤›dakilerden
hangisinde do¤ru olarak verilmifltir?
a. Âfl›k Çelebi-Meflairü’fl-fluara
b. Beyânî-Tezkire-i fiuara
c. Hasan Çelebi-Tezkiretü’fl-fluara
d. Ahdî-Gülflen-i fiuara
e. Sehî Bey-Heflt Behiflt
Âfl›k Çelebi’nin tezkiresinden sonra yaz›lm›flt›r. Yazar›,
ço¤unlukla ilmiye s›n›f›ndaki flairleri eserine alm›flt›r.
Tan›d›¤› ve meflhur olan flairlerin biyografilerini uzun
tutmufl, yeni yetiflen flairlerin biyografilerini ise k›saca
anlatm›flt›r. Tezkire, a¤›r ve sanatl› bir üslupla kaleme
al›nm›flt›r.
5. Yukar›daki özellikleri verilen tezkirenin ad› ve yazar›
hangi seçenekte do¤ru verilmifltir?
a. Künhü’l-ahbar-Gelibolulu Âlî
b. Tezkiretü’fl-fluara-Hasan Çelebi
c. Teflrifet’üfl-fluara-Güftî
d. Gülflen-i fiuara-Ahdî
e. Mecalisü’n-nefais-Ali fiîr Nevayî
6. Hasan Çelebi tezkiresini özetleyerek yaz›lan tezkire
afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Meflairu’fl-fluara
b. Gülflen-i fiuara
c. Latifî Tezkiresi
d. Heflt Behiflt
e. Beyanî Tezkiresi
7. Gelibolulu Âlî ve yazd›¤› tezkireyle ilgili afla¤›daki
ifadelerden hangisi yanl›flt›r?
a. Âlî’nin di¤er tezkire yazarlar›ndan ayr›lan yönü
verdi¤i örnek fliirlerdeki kusurlara müdahale etmesidir.
b. Örnek verdi¤i baz› fliirleri yazar aruz kusuru tafl›
ma, yanl›fl eda gibi kusurlardan dolay› elefltirir.
c. Tezkiretü’fl-fluara adl› eserini uzun bir mukaddime
ve rükn ad› verilen dört bölümden oluflturmufltur.
d. Yazar yararland›¤› kaynaklardan tezkiresinde
bahsetmifltir.
e. Ele ald›¤› kiflileri flairlikleri ölçüsünde de¤erlendirmifltir.
8. Afla¤›daki tezkirelerden hangisi asl›nda dünya tarihinin
bir bölümüdür?
a. Künhü’l-ahbar
b. Gülflen-i fiuara
c. Heflt-Behiflt
d. Meflairü’fl-fluara
e. Tezkire-i Latifî
Kendimizi S›nayal›m
60 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
9. Yaz›l›fl dönemlerine göre bir s›ralama yap›ld›¤›nda
zaman müelliflerine göre afla¤›dakilerden hangisi do¤-
ru bir s›ralamad›r?
a. Âfl›k Çelebi, Sehî, Latifî, Ahdî, Latifî, Hasan Çelebi
b. Latifî, Sehî, Âfl›k Çelebi, Ahdî, Hasan Çelebi
c. Ahdî, Latifî, Sehî, Hasan Çelebi, Âfl›k Çelebi
d. Sehî, Latifî, Ahdî, Âfl›k Çelebi, Hasan Çelebi
e. Hasan Çelebi, Âfl›k Çelebi, Ahdî, Latifî, Sehî
10. Afla¤›daki tezkire yazar› ile eseri efllefltirmelerinden
hangisi yanl›flt›r?
a. Tezkire-i fiuara-Beyanî
b. Meflairü’fl-fluara-Hasan Çelebi
c. Künhü’l-ahbar-Gelibolulu Âlî
d. Gülflen-i fiuara-Ahdî
e. Sehî Bey-Heflt Behiflt
1. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âfl›k Çelebi-Meflairü’flfluara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
2. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âfl›k Çelebi-Meflairü’flfluara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
3. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âfl›k Çelebi-Meflairü’flfluara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
4. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âfl›k Çelebi-Meflairü’flfluara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
5. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Hasan Çelebi-Tezkire-i
fiuara” bölümünü yeniden okuyunuz.
6. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Beyanî-Tezkire-i fiuara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
7. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âlî-Künhü’l-ahbar” bölümünü
yeniden okuyunuz.
8. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âlî-Künhü’l-ahbar” bölümünü
yeniden okuyunuz.
9. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “16. Yüzy›l Tezkire Yazarlar›
ve Eserleri” bölümünü yeniden okuyunuz.
10. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “16. Yüzy›l Tezkire Yazarlar›
ve Eserleri” bölümünü yeniden okuyunuz.
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
3. Ünite - 16. Yüzy›l fiair Tezkireleri-II 61
S›ra Sizde 1
Tezkire yazarlar› eserlerine kimleri alacaklar›n› belirlemek
için temelde kiflilerin flairlik kudretlerine bakarlar.
Ancak padiflahlar ve flehzadeler gibi yöneticilerin biyografilerine
tezkirelerin bafl›nda, di¤er flairlerden önce
yer verilmifltir. Bunun d›fl›nda kimi zaman akrabal›k,
hemflehrilik, arkadafll›k, has›ml›k gibi kiflisel iliflkilerin
de flair seçiminde etkili oldu¤u görülür.
S›ra Sizde 2
Tezkirelerde biyografik bilginin sunulufl yöntemi olarak
flairin mahlas›na, ad›na, babas›na, memleketine,
mesle¤ine, ölüm tarihi ve yerine, alm›fl oldu¤u e¤itimle
e¤itim ald›¤› hocalar›na, eserlerine ve eserlerinden örneklere
iliflkin bilgiler mutlaka verilmeye çal›fl›l›r. Ancak
bilgilerin hacmi ve sunulufl biçimi flairin kimli¤ine
ve edebî kudretine ba¤l› olarak de¤iflir. Tezkirecinin
bizzat tan›d›¤› ya da bir flekilde hakk›nda ayr›nt›l› bilgiye
ulaflabildi¤i flairler daha ayr›nt›l› bir flekilde tan›t›l›r.
Döneminde baflar›l› bulunan flairler için daha fazla say›-
da fliir örne¤i verilir.
S›ra Sizde 3
Gelibolulu Mustafa Âlî’nin söz konusu eseri esasen bir
dünya tarihidir. Baflka tezkireler temelde biyografik bir
eser meydana getirme amac›yla yaz›l›rken Âlî’nin eserinde
biyografi bu dünya tarihinin içerisinde bir bölüm
olarak yer alm›flt›r. Bu yöntem farkl›l›¤›na ra¤men biyografik
bilgilerin niteli¤i ve sunuluflu bak›m›ndan bir
farkl›l›k bulunmamaktad›r.
Eyduran, A. (1999). K›nal›zade Hasan Çelebi, Tezkiretü’fl-
fluara ‹nceleme-Tenkitli Metin. Ankara:
Gazi Üniversitesi, Doktora Tezi,
‹pekten, H. (1988). Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan
Türkçe fiuara Tezkireleri. Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›.
‹sen, M. (1988). Gelibolulu Mustafa Âlî. Ankara: fiule
Yay›nlar›.
‹sen, M. (1994). Künhül-ahbâr’›n Tezkire K›sm›. Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Yay›nlar›.
‹sen, M. (2010). Tezkireden Biyografiye. ‹stanbul: Kap›
Yay›nlar›.
‹sen, M.-K›l›ç, F.-Aksoyak, ‹. H.-Eyduran, A.-Durmufl,
M.(2011). fiair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay›
nlar›.
K›l›ç, F. (2010). Klâsik Türk Edebiyat›n›n Peflinden.
Ankara: Grafiker Yay›nlar›.
K›l›ç, F. (2010). Meflâîrü’fl-fluara-‹nceleme-Tenkitli
Metin. ‹stanbul. ‹stanbul Araflt›rmalar› Enstitüsü.
Kutluk, ‹. (1989). K›nal›zade Hasan Çelebi,Tezkiretü’fl-
fluara. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
Kutluk, ‹. (1997). Beyanî Mustafa bin Carullah, Tezkiretü’fl-
fluara. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
Sungurhan, A. (1994). Beyânî Tezkiresi, ‹nceleme-
Tenkitli Metin, Ankara: Gazi Üniversitesi, Yüksek
Lisans Tezi,
Sungurhan, A. Beyanî - Tezkiretü’fl-fluara, ekitap.kulturturizm.
gov.tr.
Baflvurulabilecek Kaynaklar
Cornell, H. F. (1996). Tarihçi Mustafa Âlî Bir Osmanl›
Ayd›n ve Bürokrat› (çev.: Ayla Ortaç): Tarih Vakf›
Yay›nlar›.
Levend, A. S. (1984). Türk Edebiyat› Tarihi-I. Girifl.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
Tolasa, H. (1983). Sehî, Latifî, Afl›k Çelebi Tezkirelerine
Göre 16. Yüzy›lda Edebiyat Araflt›rma ve
Elefltirisi. ‹zmir: Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Yay›nlar›.
U¤ur, A. vd. (1997). Kitâbü’t-târîh-i Künhül-ahbâr
Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi. Kayseri: Erciyes
Üniversitesi Yay›nlar›.