4 Ekim 2015 Pazar

tezkireler 5

18. YÜZYIL fiA‹R TEZK‹RELER‹
18. yüzy›lda yaz›lan tezkirelerde 17. yüzy›la karfl› geliflen bir tepki vard›r.Yine ayn›
dönemde bu türün çok önemli ve güzel tezkirelerinin yaz›ld›¤› 16. yüzy›l eserlerine
özenen, onlar› taklit eden eserleri görüyoruz. 17. yüzy›lda k›salan biyografiler
ve ço¤alan fliir örnekleri yerine 16. yüzy›lda oldu¤u gibi uzun ve ayr›nt›l› biyografiler
ve k›sa fliir örnekleri tezkirelerde yer almaya bafllar. Yine 18. yüzy›lda daha
önceki tezkirelerde görülmeyen zümre tezkireleri yaz›lmaya bafllam›flt›r.
MUC‹B-TEZK‹RE-‹ fiUARA
Mucib (1672-1727), Diyarbak›r’da do¤du. As›l ad› Mustafa Mucib olup Mansurizade
san›yla tan›nd›. Babas› Diyarbak›rl› fetva emini Ahmet Efendi’dir. Babas›ndan
ve ilin tan›nm›fl bilginlerinden ders alan Mucib Efendi, hattat Haf›z Ahmet-i Semerkandî’den
hat ö¤rendi. ‹stanbul’da ö¤renimine devam eden Mucib Efendi, 1688 y›-
l›nda mülâz›m ve müderris oldu. 1725 y›l›nda Halep müderrisli¤ine, 1727’de fiam
mevleviyetine atanan Mucib Efendi, ayn› y›l içinde fiam’da öldü.
Devrinde ilminin yan› s›ra flairli¤iyle de tan›nan Mustafa Mucib Efendi, fliirlerinde
Racih, Kemalî ve Mucib mahlaslar›n› kulland›.
Eseri
Tezkire-i Mucib (1710): Mustafa Mucib Efendi, gençli¤inde görüflüp tan›flt›¤› flairlerden
toplad›¤› fliirlerle oluflturdu¤u mecmuay›, daha sonra geniflleterek 1710 y›-
l›nda Tezkire-i Mucib ad›ndaki eserini kaleme alm›flt›r.
Tezkiresine k›sa bir girifl ve devrin sultan› IV. Murat’›n biyografisiyle bafllayan
Mucib Efendi, kendisinden önceki tezkireciler gibi sultanlar›, belli meslek sahiplerini
bir s›n›fland›rmaya tabi tutmadan sadece ça¤dafl› olan flairleri alfabetik s›rayla
verir.
Mucib Efendi, girifl k›sm›nda R›za Tezkiresi’ni inceledi¤ini, R›za’n›n Hasan Çelebi
ve Riyazî Tezkireleri’nden baz› flairleri ald›¤›n›, buna karfl›l›k kendisinin sadece
R›za Tezkiresi’ndeki flairler aras›nda bir seçim yaparak eserini Riyazî’ye zeyil
olarak yazd›¤›n› belirtir. Tezkirede Riyazî’nin eserini yazd›¤› 1610 tarihinden sonra
yaz›lan R›za Tezkiresi’ndeki baz› flairler ve 1640’tan sonra Mucib’in kaleme ald›¤›
flairler bulunmaktad›r. Tezkire 16. yüzy›l sonlar›ndan bafllayarak yazar›n ça¤dafl›
olan flairlerden seçti¤i 107 biyografiyi ihtiva etmektedir.
18. Yüzy›l fiair Tezkireleri
Mülâz›m: E¤itimini
tamamlad›ktan sonra
memuriyete atanmadan
önce staj yapan kimse.
Eserine IV. Murat’›n biyografisiyle bafllayan Mucib Efendi, alfabetik s›rayla verdi¤
i flairlerin hayatlar›n› k›saca anlatmakla birlikte ço¤unun ölüm tarihini titizlikle
belirtmeye çal›flm›fl; fliirleri ve sanatlar› hakk›nda birkaç söz söyledikten sonra örnek
olarak en az bir, en çok iki gazel alm›flt›r. fiairlerin sanatlar› ve fliir özellikleri
hakk›nda Mucib Efendi’nin de¤erlendirmeleri ço¤unlukla yüzeyseldir.
Mucib Efendi’nin dili, süs ve özentiden uzak, sade ve aç›kt›r. Eserde di¤er tezkirelerde
oldu¤u gibi klifle ifadeler kullan›lmakla birlikte, onlardan farkl› olarak övgü
ve yergiye fazla yer verilmez.
Tezkire, Riyazî ve R›za Tezkireleri’nden seçilmifl baz› flairlerin özetlenerek verilmifl
olmas› bak›m›ndan fazla önemli olmamakla birlikte daha önce yaz›lan tezkirelerde
bulunmayan on bir flairi (Esat, Bahflî Efendi, H›brî, Devrî, Debî, Rezmî, Selamî,
fiuaî, Iydî, ‹lmî ve Alimî) ihtiva etmesi bak›m›ndan dikkate de¤erdir. Ancak
eserde, bu yeni isimler hakk›nda kayda de¤er bir bilgi bulunmamaktad›r.
Örnek 1 (Tezkire-i Mucib’den)
Neflâtî: Edirnevî Mustafâ Çelebî’dir. Mukaddemâ mahlas› Semendî idi. fiu’arây›
zevi’l-i’tibârdan olup pey-rev-i Nef’î olmagla efl’âr› selîs ve kulûb-i ehl-i irfâna
enîsdir.
fii’r: Çihre nâzük per ü pây-› semen-âsâ nâzük
Hâs›l› ol büt-i tannâz ser-â-pâ nâzük
‹lhak: Eger murâd Neflâtî Dede ise ismi Ahmed’dir. Bin seksen beflde fevt olup
Edirne Mevlevî-hânesi hazîresinde medfûndur.
Târîh: Ola Ahmed Neflâtî merkadün nûr
Mucib, Tezkire-i Mucib (Haz.: Kudret Altun) Ankara 1997, s. 59.
Sadelefltirilmifl Metin
Neflâtî: Edirneli Mustafa Çelebi’dir. Önce mahlas› Semendî idi. ‹tibar sahibi flairlerdendir.
Nef’î’nin ard›ndan giden flairlerden oldu¤u için fliirleri ak›c› ve irfan sahibi
kalplerin dostudur.
fiiir: Çehre, yasemin gibi olan el ve ayak nazik, k›sacas› o iflveli, herkesle e¤lenen
put gibi güzel olan bafltan aya¤a nazik.
‹lave: E¤er murat Neflâtî Dede ise ismi Ahmet’tir. 1085 y›l›nda ölüp Edirne Mevlevî-
hânesi hazîresinde gömülüdür.
Tarih: Ahmed Neflâtî kabrin nurla dolsun
SAFAYÎ-NUHBETÜ’L-ASAR M‹N-FEVA’‹D‹’L-EfiAR
Safayî, ‹stanbul’da do¤du. As›l ad› Mustafa’d›r. Ö¤renimini tamamlad›ktan sonra
Sultan IV. Mehmet’in sadrazamlar›ndan Elmas Mehmet Pafla taraf›ndan korundu ve
çavufl, kâtip, mektupçu ve defteremini oldu. Mustafa Safayî, Elmas Mehmet Pafla’ya
yak›nl›¤› yüzünden düflman kazand›. Pafla’n›n Nemçe seferinde ölmesi üzerine
Mustafa Safayî görevden al›nd›. Bir süre sonra maliye tezkirecisi olarak görev yapt›
ysa da burada da fazla kalamad›. Bu arada çok maddî s›k›nt› çekti. Safayî, yirmi
befl y›l önce yazmaya bafllad›¤› tezkiresini 1720 y›l›nda tamamlad› ve sadrazam Damat
‹brahim Pafla’ya sundu. Damat ‹brahim Pafla da onu fl›kk-› sânî defterdarl›-
¤› görevine atad›. Safayî, ölünceye kadar bu görevde kald› ve bundan sonra rahat
bir ömür sürdü. Mustafa Safayî, 1726 y›l›nda ‹stanbul’da vefat etti.
84 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
fi›kk-› sânî defterdar›:
Maliye teflkilat›n›n bafl›nda
bulunan defterdar›n
yard›mc›s›d›r.
Eserleri
Mürettep bir Divan sahibi bir flair olmas›na karfl›n Safayî, as›l ününü tezkiresiyle
sa¤lad›.
Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi’l-efl’ar (y.1720): Safayî’nin 1720 y›l›nda tamamlad›-
¤› Tezkire-i fiuara olarak da bilinen Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi’l-eflar, bir ön söz,
on sekiz takriz ve alfabe s›ras›yla 476 flairden meydana gelmifltir. Safayî, eserini tamamlad›
ktan sonra devrin sadrazam› Damat ‹brahim Pafla’ya sunmufltur.
Safayî, tezkiresinin özentili bir infla örne¤i olan ön sözünde, Latifî, Âfl›k Çelebi
ve Hasan Çelebi gibi büyük biyografi ustalar›na özenerek tezkire yazmak istedi¤ini,
Elmas Mehmet Pafla’n›n yan›nda iken bu ifle bafllad›¤›n›, ama bir türlü zaman
bulup toplad›¤› bilgileri biraraya getiremedi¤ini ve Damat ‹brahim Pafla devrinde
tamamlayabildi¤ini belirtir. Böylece hayat› boyunca flairlerle yak›n iliflkiler içinde
olan Safayî, yazmay› tasarlad›¤› tezkiresi için uzun bir süre bilgi toplam›fl ve yirmi
befl y›l içinde eserini meydana getirmifltir.
Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi’l-eflar, 1640 tarihinde kaleme al›nan R›za Tezkiresi’ne
zeyl olarak yaz›lm›flt›r. Tezkirede 1720 y›l›na kadar seksen y›l içinde yetiflen
493 flair bulunmaktad›r. Safayî, eserini tamamlad›ktan sonra ça¤›n›n tan›nm›fl on
sekiz flair ve bilim adam›na (Salim, fiehdî, Nahifî, Kamî, Razî, Neylî, Osmanzade
Tâib, fiehrî, Seyyit Vehbî, Hasib, Subhizade Mehmet, Rifatî, Kelim, Nedim, Ahmet,
Hamdî, Murtazazade, Eflref, Salih) gösterip onlardan birer takriz yazmalar›n› istemifl
ve bunlar› da eserinin bafl›na koymufltur. Eser, bu özelli¤iyle tezkirecilik gelene¤
inde flekle ait bir farkl›l›k arz eder. Ayr›ca, Safayî, tezkiredeki flairleri adlar›n›n
üçüncü harfine kadar alfabetik olarak s›ralam›fl ve ayn› ad› tafl›yanlar›n diziliflinde
ise ölüm tarihlerini göz önüne alm›flt›r.
Nuhbetü’l-asar min-Fevaidi’l-efl’ar’›n dili, oldukça süslü ve a¤›rd›r. Özellikle
eserin bafllang›ç bölümünde ve tan›nm›fl flairlerden bahsedilirken onlar›n flan, flöhret,
bilgi ve kültürlerini yans›tacak biçimde infla tarz›n›n bütün özelliklerini tafl›yan
bir dil ve üslup kullan›lm›flt›r. Mustafa Safayî, eserinde flairlerin hayatlar› hakk›nda
genifl bilgi vermifl, ço¤unun ölüm tarihini belirtmeye çal›flm›fl; edebî kifliliklerine
dair isabetli fikirler ileri sürmüfl ve örnek fliirleri titizlikle seçmifltir. Bazen tezkirede,
seçilen örnek fliirlerin üç dört gazele kadar ç›kt›¤› da görülür.
Tezkireci, zaman zaman ayn› mahlasl› flairleri birbirine kar›flt›rm›fl olmakla birlikte
17. yüzy›l›n ikinci yar›s›yla, 18. yüzy›l›n bafl›nda özellikle bir kültür ve edebiyat
devri olan Lale Devri’nde yaflayan flairler hakk›nda önemli bilgiler vermesi aç›-
s›ndan Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi’l-eflar Türk edebiyat›n›n de¤erli kaynaklar›ndan
biridir.
Örnek 2 (Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi1-eflar’dan)
Nedîm: Nâm› Ahmed’dür. Gevher-i girân-mâye-i vücûd› kân-› Sitanbul’dan zuhûr
itmifldür. Evâhir-i saltanat-› Sultân ‹brâhîm Han’da Rûmili kâzî-askeri olan Mustafâ
Efendi’nün nebîresidür. Vâlidesi taraf›ndan nesebleri târîh sâhibi Kara Çelebizâde
Abdü’l-azîz Efendi’ye müntehîdür. Evâ’il-i hâlinde tahsîl-i dest-mâye-i irfân
idüp tarîk-i ilme âzim olmagla hâlâ müderrisîn-i kirâm zümresine dâhil olm›fldur.
Asrun flu’arâs›ndan ve ahdun fusahâs›ndan lây›k-› izz ü ikbâl bir mahdûm-› melekhisâldür.
Efl’âr› gâyet muhayyel ve güftâr› kat› bî-bedeldür. Bu birkaç beyt-i latîf ol
vücûd-› flerîfün âsâr›ndandur.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 85
Takriz: Bir eserin olumlu
taraflar›n› belirtmek üzere
baflkas› taraf›ndan yaz›lan
ve ilgili eserin bafl taraf›na
konulan yaz›.
Nazm: Dirîg âyîne-âsâ bulmad›m yüz ser-t›râflumdan
Hurûfl-› âb-› flemflîr-i tegâfül afld› baflumdan
Süvâr ol ey perî gerdifller it gülgûn-› çeflmümle
Ki ben ebrû-y› zîn âmâde itdüm sana kaflumdan
Girîbân-çâk olup hayretle sundum destine nâ-geh
Dil-i sad pâremi ben flâne zann itdüm telâflumdan
Dah› gelmez kelâl ol neflter-i ser-tîz-i müjgâna
Felekler flîfle-i haccâma döndi kanlu yaflumdan
Nedîmâ dah› cünbifl gelmedi ol tâk-› ebrûya
Nigûnsâr old› bin kûh-› tahammül irti’âflumdan
Ve lehu: O flâh›n iki kolum bend idüp miyânesine
Piyâde-i emelüm ç›kd› ferz-hânesine
Nesîc-i fitneye nakfl atmak ister ol tannâz
fiikenc-i zülfini peyveste itse flânesine
Fezâ-y› sînede bir yavr› besledüm flimdi
Konufld› eller ile gelmez âflyânesine
Ve lehu: Serümde yine dâg-› ârzû bagrumda baflum var
Cebîn-i mâha dest-i red urur bir ser-t›râflum var
Bi-hamdi’llâh s›tl-› dil-keflinde nem kalur cânâ
O zülfün bend-i zencîrindeyem çeflmümde yaflum var
Nedîmâ nâm›n› mümkin mi nakfl ey nevk-i tîg-› âh
Dil-i yâr adlu bir elmâsdan k›ymetlü taflum var
Ve lehu: Nerm-ten dil-berlerün âzâr› da flîrîn olur
Lezzetin telh eylemez çîn-i cebîn pâlûdenün
Ve lehu: Hastal›klardan âmân görmeye çeflm-i siyehün
Mûmiyâ bulm›ya âlemde flikest-i külehün
Ve lehu: Gamze pür zehr ç›kar çeflm-i teng-hûs›ndan
Kiflver-i hüsninün ejder dogar âhûs›ndan
Ve lehu: Göstermez old› la’lini ol hatt-› nev sak›n
Tahrîm-i hamra nâzil olan âyet olmasun
Nesr: Pâdiflâh-› cihân sultân Ahmed Han Gâzî Hazretleri teferrücgâh-› hâs u âm
olan Kâg›dhâne’de Sa’d-âbâd nâm mahall-i dil-güflâda bir kasr-› bî-kusûr bünyâd
eyleyüp iki yüzden ziyâde Devlet-i âliyye ricâline baglar ihsân idüp herkes ziyâde
tekellüfler ile kasrlar binâ itmekle asrun flu’arâs› musanna târîhler ve kasîdeler nazm
idüp flâ’ir-i mezbûr dah› bu flarkîyi nazm itmifldür. fiarkî der-medh-i Sa’d-âbâd
Bir safâ bahfl idelim gel flu dil-i nâ-flâda
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
‹flte üç çifte kay›k iskelede âmâde
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
86 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
‹zn alup cum’a namâz›na diyü mâderden
Bir gün ugr›layal›m çerh-i sitem-perverden
Dolafl›p iskeleye togru nihân yerlerden
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
Gülelim oynayal›m kâm alal›m dünyâdan
Mâ’-› tesnîm içelim Çeflme-i Nev-peydâdan
Görelim âb-› hayât akd›g›n Ejderhâdan
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
Geh gelip kasr-› cinân seyrine hayrân olal›m
Geh var›p havz kenâr›nda h›râmân olal›m
Geh flark› okuyup gâh gazel-hân olal›m
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-sadâ
‹znin olursa eger bir de Nedîm-i fleydâ
Gayr› yârân› bu günlük idip ey flûh fedâ
Gidelim serv-i revân›m yürü Sa’dâbâd’e
Safayî ve Tezkiresi, (Haz.: Nuran Üzer Altuner) ‹stanbul Üniversitesi, Doktora Tezi,
‹stanbul 1989, s. 980-984.
Sadelefltirilmifl Metin
Nedîm: Ad› Ahmet’tir. K›ymetli vücudu ‹stanbul flehrinde dünyaya gelmifltir.
Sultan ‹brâhim Han’›n saltanat›n›n ilk y›llar›nda Rumeli Kazaskeri olan Mustafa
Efendi’nin torunudur. Anne taraf›ndan soylar› tarih sahibi Kara Çelebizade Abdülazîz
Efendi’ye dayan›r. ‹lk döneminde ilim sermayesini elde edip bu yola yönelip
mezun olmakla flimdi büyük müderrislerin s›n›f›na girmifltir. Asr›n flairlerinden ve
zaman›n fasihlerinden izzet ve ikbâle lay›k melek huylu bir kiflidir. fiiirleri oldukça
ince hayallerle yüklü ve sözleri kesinlikle benzersizdir. Bu birkaç güzel beyit o flerefli
vücudun eserlerindendir.
Naz›m: Yaz›k! Ayna gibi berberimden (berber güzelinden) yüz bulmad›m. Ald›
rmazl›k k›l›c›n›n suyunun coflkunlu¤u bafl›mdan aflt›.
Ey peri! Gül rengi, k›pk›rm›z› gözümle bin, dolafl; ki ben sana kafl›mdan kavisli
(kafl fleklinde) bir eyer sundum.
Hayretle yakam› y›rt›p ans›z›n eline sundum. Yüz parçaya bölünmüfl gönlümü
telafl›mdan tarak zannettim.
Felekler, kanl› yafl›mdan hacamatç› fliflesine döndü, art›k kirpiklerinin sivri uçlu
neflterine yorgunluk gelmez.
Ey Nedim, kafllar›n kemerine bir hareket gelmedi. Hâlbuki benim titrememden
bin tahammül da¤› bafl afla¤› döndü.
Yine ondan: O flah›n (1. Sevgili 2. Satrançtaki flah tafl›) (sevgilinin) beline iki
kolumu ba¤lad›m ve emel piyonum (onun) satrançta rakibin bafllang›ç çizgisine
kadar ilerledi yani vezir oldu (Amac›na ulaflt›).
Herkesle alay eden o sevgili, saç›n›n büklümünü tara¤›na dolasa, fitnenin dokumas›
na nak›fl atmak (1. Nak›flla ifllemek. 2. Hile yapmak, aldatmak) ister.
Gö¤üs bofllu¤unda, ben bir yavru besledim, flimdi yabanc›larla konufltu yuvas›
na gelmez oldu.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 87
Yine ondan: Bafl›mda yine arzu yaras›, ba¤r›mda derdim var; ay gibi parlak
aln› bile kabul etmeyecek bir berberim var.
Ey sevgili, Allah’a hamd olsun gönül çeken kab›nda neyim (1. neyim: hiçbir fleyim
2. nem: ›slakl›k) kal›r; (senin) iki yana¤›ndan sarkan uzun zincire benzeyen
saç›n›n ba¤›nday›m, gözümde yafl›m var.
Ey âh k›l›c›n›n sivri ucu, Nedimâ ismini nakfletmek ne mümkün,”sevgilinin
gönlü” adl› elmastan k›ymetli bir tafl›m var.
Yine ondan: Yumuflak tenli sevgililerin incitmesi (azarlamas›) de tatl› olur,
çekilen s›k›nt›lar (aln›n k›r›fl›kl›¤›) helvan›n lezzetini ac›tmaz. (T›pk› sütlaç›n üstündeki
k›vr›mlar, lezzetini ac›tmad›¤› gibi.)
Yine ondan: Siyah gözlerin hastal›klardan kurtulmas›n. Külah›n›n e¤rili¤i
âlemde mumya (1. Her derde deva efsanevî ilaç 2. Yap›flt›r›c›) bulmaya.
Yine ondan: K›s›lm›fl bak›fllar› zehir dolu ç›kar.Güzellik memleketinin ceylan›
ndan ejder do¤ar.
Yine ondan: O yeni ç›kan ayva tüyleri (sevgilinin) dudaklar›n› göstermez oldu,
sak›n içkinin haraml›¤›na nazil olan ayet olmas›n.
Nesir: Cihan padiflah› Sultan Ahmet Han Gazi Hazretleri herkesin gezinti yeri
olan K⤛thane’de Sa’dabad adl› gönül açan yerde kusursuz bir saray bina edip yüce
devletin iki yüzden fazla adamlar›na ba¤lar ba¤›fllay›p herkes büyük harcamalar
ile saraylar bina etmekle, asr›n flairleri sanatl› tarihler ve kasideler yazd›lar. Ad›
geçen flair de bu flark›y› nazmetmifltir. Sadabad’›n Övgüsünde fiark›:
Gel flu mutsuz gönle bir e¤lence bahfledelim. Servi boylum, gidelim, yürü Sadabad’a.
‹flte üç çifte kay›k emrimizde bekliyor. Servi boylum gidelim, yürü Sadabad’a.
“Cuma namaz›na” diye annenden izin al›p zalim felekten bir gün çalal›m. ‹skeleye
do¤ru gizli yollardan dolafl›p, servi boylum, gidelim, yürü Sadabad’a.
Gülelim, oynayal›m, dünyadan murad›m›z› alal›m. Yeni yap›lan çeflmeden
Cennet suyu içelim. Ejderha görünümlü f›sk›yenin a¤z›ndan hayat suyunun akt›-
¤›n› görelim. Gidelim servi boylum, yürü, Sadabad’a.
Kâh var›p havuz bafl›nda sal›na sal›na dolaflal›m, Kâh Cihan Kasr›’n› seyredelim.
Bazen flark›, bazen gazel okuyal›m, Servi boylum gidelim, yürü, Sadabad’a.
Bir sen, bir ben, bir de hofl sesli çalg›c›, e¤er iznin olursa bir de ç›lg›n Nedim,
Baflka dostlar› bugünlük feda edip, Servi boylum gidelim, yürü Sadabad’a.
SAL‹M - TEZK‹RE-‹ fiUARA
Salim (1688-1743), ‹stanbul’da do¤du. As›l ad›, Mehmet Emin olup Mirzazade san›
yla tan›nd›. Babas›, fieyhülislam Mirza Mustafa Efendi’dir. Babas›n›n ilmiye s›n›-
f›na mensup olmas›ndan dolay› Salim, henüz befl yafl›nda iken mülaz›m say›ld›
(1693). Babas›ndan ve devrin tan›nm›fl bilginlerinden ders alan Salim, 1704 y›l›nda
onalt› yafl›nda Eyüp Siyavufl Pafla Medresesi’ne müderris oldu. ‹stanbul’un çeflitli
medreselerinde görev yapt›ktan sonra Süleymaniye müderrisli¤ine kadar yükseldi.
Selanik, Serez ve ‹stanbul’da kad›l›k yapt›. fieyhülislam olan babas› görevden al›-
n›nca birlikte Trabzon’a sürüldüler. Trabzon’da bir buçuk y›l kald›ktan sonra ‹stanbul’a
döndüler. Ancak yedi y›l gibi bir süre hiçbir görevde çal›flamad›.
Salim, 1722 y›l›nda tezkiresini tamamlayarak devrin sadrazam› Damat ‹brahim
Pafla’ya takdim etti. Pafla, bunun karfl›l›¤›nda onu tekrar ‹stanbul kad›l›¤›na atad›.
Bir süre bu görevde çal›flt›ktan sonra yine görevden al›nd›. Bu s›rada Aynî Tarihi’ni
Türkçeye çevirmek üzere kurulan komisyona seçildi. Anadolu ve Rumeli ka-
88 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
zaskerli¤ine getirildi. Kazaskerlikten emekliye ayr›lan Salim, ‹stanbul’da vefat etti.
Mezar›, ‹stanbul’da fiehzadebafl› semtinde babas›n›n mezar› yan›ndad›r.
Devrinde babas›n›n makam, mevki sahibi olmas›n›n yan› s›ra yarad›l›fl›n›n da
etkisiyle hiç kimseyi be¤enmeyen gururlu, kibirli bir kifli olarak tan›nan Salim,
özellikle ilmiye s›n›f›ndan olmayanlar› daima küçümsemifltir. Sâlim’in atand›¤› görevlerde
uzun süre çal›flamamas›n›n sebeplerinden biri bu olsa gerektir.
Salim, fliirle u¤raflm›fl, devrinin tan›nm›fl flairlerinden biri say›lm›fl ve flairli¤inin
yan› s›ra hatt›yla da dikkat çekmifltir. Sultan III. Ahmet ve Sadrazam ‹brahim Pafla’ya
kasideler sunmufl; devrin önemli, önemsiz olaylar›na k›ta ve tarihler söylemifltir.
Eserleri
Mürettep divan›ndan baflka dinî konularda yaz›lm›fl eserleri vard›r. Lale Devrinde
oluflturulan tercüme kurulunda yer alm›fl ve Aynî’nin Ikdü’l-cuman fi Tarihi Ehli’zzaman
adl› eserinin on bir cüzünü Türkçe’ye çevirmifltir.
Tezkire-i fiuara: Sâlim’in 1722 y›l›nda tamamlad›¤› Tezkire-i fiuara olarak da bilinen
Tezkire-i Salim, uzun bir giriflle biri padiflahlara, di¤eri as›l flairlere ait olmak
üzere iki bölüm hâlinde düzenlenmifltir. Salim, eserini tamamlad›ktan sonra devrin
sadrazam› Damat ‹brahim Pafla’ya sunmufltur.
Tezkirenin metnine http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83606/salim-efendi—-tezkiretus-
suara.html adresinden ulaflabilirsiniz.
Salim, eserine hamdele ve salveleyle bafllad›ktan sonra devrin sultan›, sadrazam›
ve fleyhülislam› için söylenmifl övgü dolu kasidelere yer vermifl; daha sonra Latifî,
Âfl›k Çelebi, Hasan Çelebi ve Riyazî gibi tezkirecilerin yolundan yürüyerek
kendi do¤um tarihi olan 1688 y›l›n› esas alarak tezkire yazmaya bafllad›¤›n›, ‹stanbul’dan
uzakta bulundu¤u zamanlarda ise çal›flamad›¤›n› belirtmifl ve ‹stanbul’a
döndü¤ünde Safayî’nin tezkire yazd›¤›n› ö¤renince çok üzüldü¤ünü, bunun üzerine
tezkiresini tamamlad›¤›n›, ama Safayî gibi basit bir dille de¤il, eserini sanatl› bir
infla örne¤i göstererek yazd›¤›n› ifade etmifltir.
Tezkiresinde toplam 428 flair biyografisine yer veren Salim, padiflahlara ay›rd›-
¤› birinci bölümde devrin padiflah› Sultan Ahmet ve Sultan Mustafa’dan söz etmifl,
fliirlerinden örnekler vermifltir.
‹kinci bölümde alfabe s›ras›yla 426 flairi ele alan Salim, ayn› addaki flairleri Safayî’nin
yapt›¤› gibi ölüm tarihlerine göre s›ralam›fl; hayatlar› hakk›nda hayli genifl
bilgi vermifltir. Baz› flairlerin sosyal hayatlar›na, çeflitli latifelerine ve maceralar›na
da de¤inen Salim, onlar›n sanatlar› ve eserleri üzerine isabetli ve do¤ru de¤erlendirmeler
yapm›flt›r. ‹lmiyye mesle¤inden ve hattat oldu¤u için kendi mesle¤inden
olan flairlere daha çok yer ay›rm›fl, daha ayr›nt›l› bilgiler vermifl ve onlar› afl›r› derecede
övmüfltür.
Salim, eserini yazarken Safayî’nin son 32 y›l›ndaki flairlere ait verdi¤i bilgilerden
ve fieyhî’nin ayn› devri içine alan Vekâyî-i Fudalâ adl› fiakay›k zeylinden de genifl
ölçüde yararlanm›flt›r. Ancak sadece fieyhi’nin eserinden yararland›¤›n› söylemifltir.
Tezkirenin dili oldukça süslü ve a¤›rd›r. Salim sade bir dil kullanmakla suçlad›-
¤› Safayî’yi aflabilmek için yabanc› kelimeler, zincirleme tamlamalar ve secili, uzun
cümlelerle sanatl› bir infla örne¤i vermifl bu da verdi¤i de¤erli bilgilerin söz kalabal›¤›
aras›nda kaybolup gitmesine yol açm›flt›r.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 89
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Örnek 3 (Tezkire-i fiuara’dan)
S›dkî Kad›n: Bunlar dah› hânedân-› ma’ârifin yadigârlar›ndan beyne’n-nisvân
Emetu’llah Kad›n demekle meflhûr-› cihân olan zen-i merdâne-revifldir ki bir defa
bin seksen üç târîhinde ve bir def’a dah› yetmifl tokuz târîhinde kerreten ba’de
merre kâdiyyü’l-beled olan Kâmetî-zâde merhûmun duhter-i pâkîze-ahteridir. Müretteb
Dîvân sahibi ve bir zen-i ma’rifet-iktidâr ve Bayrâmî tarîk›ndan fieyh Himmet
Efendi merhûmdan isâbet-kefl olmufl bir merre-i merdâne-reftârd›r. Bin yüz
befl târîhinde intikâl ve dâr-› visâlde g›lmân-› cinân ile âsûde-hâl olmufllard›r. Bu
güftâr ol kebk-i bâg-› efl’âr›n âsâr-› negamât-› tab’-› sihr-âsârlar›ndand›r.
Beyt: Hafta geçmez kûyuna mihmân eden sensin beni
Belki her fleb subha dek nâlân eden sensin beni
Dest-i tedbîr ile çâk olsun m› dâmân-› firâk
Âftâb-› hüsnüne hayrân eden sensin beni
Mütercem-i mezkûrenin gazel semtinde belâgatinden ma’ada vâdî-i târîhde bir
haylî mahâreti var idi. Kat› çok kimesne hakk›nda bî-bedel târîhler demifldir. Ezcümle
kendi Azîzî Himmet Efendi merhûmun intikâline bu târîhi demifllerdir.
Târîh: Dedim târîh-i fevtin S›dkî Mevlâ’dan olup mülhem
Bu gün Himmet Efendi adni k›ld› kendüye me’vâ
ve pederleri Kâmetî-zâde merhûmun intikâline bu târîhi demifllerdir.
Diger: Dedi târîh-i vefât›n› k›z› S›dk› an›n
Kâmetî-zâde’ye a’lâ-y› ‹rem ola mekân
Büyük Türk Klâsikleri, Ötüken Neflriyat, ‹stanbul 1988, C.7, s. 215.
Sadelefltirilmifl Metin
Emetullah Kad›n demekle tan›nm›fl olan marifet hanedan›n›n yadigarlar›ndan
mertçe söyleyiflli bir kad›nd›r.1083 ve 1079 tarihlerinde flehrin kad›s› olan merhum
Kametizade’nin y›ld›z› parlak k›z›d›r. Mürettep divan sahibi marifetli bir kad›nd›
r.Bayramî tarikatinden merhum fieyh Himmet Efendi’ye intisab etmifl mert biridir.
1105 tarihinde vefat etmifl ve kavuflma yerinde cennetteki g›lmanlarla arzusuna
ulaflm›flt›r (cennete kavuflmufltur). Bu sözler fliir ba¤çesinin kekli¤inin sihirli yarat›
l›fl›n›n eserlerindendir.
Beyit: Beni hafta geçmeden bulundu¤un yere misafir eden sensin. Neredeyse
her gece sabaha dek beni a¤latan sensin.
Ayr›l›k ete¤i tedbir eli ile parçalans›n m›? Güzelli¤inin günefline beni hayran
eden sensin.
S›dkî Kad›n’›n gazel sahas›ndaki güzel örnekler vermesinin yan›nda tarih söyleme
vadisinde de bir hayli marifeti vard›r. Pek çok kifli hakk›nda emsalsiz tarihler
söylemifltir. Sözün k›sas›, merhum Azizî Himmet Efendi’nin vefat›na bu tarihi demifltir:
Tarih: S›dkî Mevlâ’dan ilham gelip vefat tarihini dedim. Bugün Himmet Efendi
Cennet’i kendisine yer edindi.
Babas› merhum Kametizade’nin vefat›na bu tarihi demifltir.
Di¤er: K›z› S›dkî onun vefat tarihine dedi: Kâmetî-zâde’ye ‹rem cennetinin en
güzel yeri mekân olsun.
18. yüzy›l tezkirelerinde dikkatinizi çeken en önemli de¤iflim nedir?
90 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1
BEL‹⁄-NUHBETÜ’L-ASAR L‹-ZEYL‹ ZÜBDET‹’L-EfiAR
Belî¤ (1668-1729), Bursa’da do¤du. As›l ad› ‹smail olup Bursal› ‹smail Belî¤ olarak
tan›nd›. Dedesi, Seyyid Mehmet fiahin Efendi, babas› fiahin Emirzade san›yla bilinen
Mant›c› Mescidi imam› ‹brahim Efendi’dir. Bursa’da yetiflen ‹smail Beli¤, ilk olarak
babas›ndan ve daha sonra da Bursa’n›n tan›nm›fl bilginlerinden ders ald›. Arapça ve
Farsçay›, dinî ve edebî bilimleri iyi ö¤renen ‹smail Beli¤, babas›n›n ölümünden sonra
ayn› mescide imam oldu. ‹smail Beli¤’in k›sa süreli yapt›¤› Tokat mahkemesi
naibli¤i görevi hariç tutulursa bütün ömrü Bursa’da geçti. Ayr›ca ‹smail Beli¤, Bursa’da
Evkaf-› Haremeyn mahkemesinde müfettifl kâtipli¤i, Hazret-i Emir imareti ile
Yeflil imarette önce kâtiplik, bir ara Hazret-i Emir imareti Gaile naibli¤i ve her iki
imarette de imaret müdürlü¤ü yapt›. Devrinde flair, tarihçi ve bilim adam› olarak
tan›nan ‹smail Beli¤, 10 Nisan 1729-22 Ramazan 1142 y›l›nda Bursa’da öldü.
Eserleri
Bursa fiehrengizi (Âyine-i Huban): Bursa flehrinin güzellerinden ve güzelliklerinden
bahseden 269 beyitlik bir eserdir.
Divan: Bu eser bugün için elimizde de¤ildir.
Genc-i fiaygan: Edebiyat, hâl tercümesi ve f›k›h meselelerinden bahseden bu
eser, henüz ele geçmemifltir.
Güldeste-i Riyaz-› ‹rfan ve Vefeyat-› Daniflveran-› Nadiredan: Eserde, Bursa’n›n
Osmanl› devletine kat›lmas›ndan bafllayarak zaman›na kadar burada do¤an, yetiflen
ya da görev yapan, orada ölen Osmanl› sultan ve flehzadeleri, devlet adamlar›,
fleyh, bilgin, flair, doktor, hattat ve meddah gibi tan›nm›fl kiflileri (495 kifli) hakk›
nda bilgi verilmektedir
Gül-i Sad-berg: ‹smail Beli¤’in Hanifzade Tahir Ahmed’in Asar-› Nev’indeki 100
hadisini birer beyitle tercüme etti¤i eseridir
Seb’a-i Seyyare: ‹smail Beli¤’in yedi na’t›ndan ibaret bir eserdir.
Sergüzeflt-name-i Fak›r Be-azimeti Tokat: ‹smail Beli¤’in Tokat’a giderken yolda
bafl›ndan geçen olaylarla, Tokat’taki hayat›n› ve devlet memurlar›n›n yolsuzluklar›
n› anlatan 151 beyitten oluflan bir mesnevidir.
Nuhbetül-asar li-Zeyli Zübdeti’l-eflar (y.1727): Eser, Kafzade Fa’izî’nin (y.1622)
Zübdetü’l-eflar’›na zeyl olarak yaz›lm›flt›r. Beli¤’in bu eseri, Faizî’nin tezkiresi gibi
fliir antolojisi niteli¤i tafl›maktad›r.
Eserine k›sa bir giriflle bafllayan ‹smail Beli¤, burada Sultan III. Ahmed ile Sadrazam
Damat ‹brahim Pafla’y› övdükten sonra tezkiresini kaleme alma sebebini
aç›klam›fl ve eserini Kafzade Faizî’nin Zübdetü’l-efl’ar’›na zeyl olarak yazd›¤›n› belirtmifltir.
Tezkire’de, Necib mahlas›yla fliirler yazan Sultan III. Ahmet’den sonra 413 flair,
alfabetik olarak s›ralanm›flt›r. Sultan III. Ahmet’in biyografisiyle bafllay›p Yümnî’nin
biyografisiyle biten eserde toplam 414 flair bulunmaktad›r.
‹smail Beli¤, flairlerin hayatlar› hakk›nda bilgi verirken en fazla üç dört sat›r›
geçmeyecek flekilde çok k›sa aç›klamalarda bulunmufl; ölüm tarihlerini büyük bir
titizlikle belirtmeye çal›flm›fl ve fliirlerinden örnekler vermifltir. Tezkirede fliir örnekleri
biyografik bilgiye oranla daha çok yer tutar. ‹smail Beli¤, eserinde her flaire
de¤eri ölçüsünde yer vermifltir.
‹smail Beli¤, flairler hakk›nda mübala¤al› ve flahsî hükümler vermemifl, k›sa ve
öz bilgilerle flairleri tan›t›p hakk›nda hüküm vermek üzere örnekler ile okuyucuyu
baflbafla b›rakm›flt›r. Ayr›ca, ‹smail Beli¤’in k›sa sürede tamamlad›¤› bu eserinde
yanl›fl ya da eksik yaz›lan k›s›mlar›n oldu¤u dikkat çekmektedir.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 91
‹maret: Yoksullara yard›m
etmek için oluflturulmufl
hay›r kurumu.
Örnek 4 (Nuhbetül-asar li Zeyli Zübdeti’l-eflar’dan)
Tâib: Mevâlî zümresinden Osmân-zâde dinmekle zebân-zed. Bin yüz otuz alt›
senesinde M›sr-› Kâhire kâdîsi iken mans›b-› hayâtdan ma’zûl old›.
Beyt: Bize mi’mâr isen agyâr y›k›ls›n gitsün
Dil-i vîrânumuz› mât ise kasd›n yab yab
K›t’a: Küttâba müflâbih itmen etvâr›
Maksûd-› dilüm degül kitâbet kâr›
Gördüm ki gamunla murg-i aklum uçuyor
‹tdüm kafes ana kafesî destâr›
Beli¤, Nuhbetü’l-asar (Haz.: Abdülkerim Abdulkadiro¤lu), Ankara 1999, s. 37-38.
Sadelefltirilmifl Metin
Tâib: Osmanzade diye bilinen kad›lardand›r. 1136 senesinde Kahire kad›s›
iken hayat memuriyetinden emekli oldu (öldü).
Beyit: Ey sevgilim, bizim gönlümüzü imar edersen, seni seven di¤er insanlar
y›k›ls›n gitsin (mahvolsun). E¤er amac›n bizim harap olmufl gönlümüzü yap yap
(1. yavafl yavafl 2. tamir etmek) mat etmek ise (1. mat etmek 2. öldürmek). Beyitte
yap› terimleri mimar, y›k›lmak viran bir arada kullan›lm›fl.)Yap yap tabiri de dolayl›
olarak mimari terimini hat›rlat›yor.
K›ta: Gönlümün istedi¤i fley katipli¤in kâr› de¤il. Kâtiblere bu durumu örnek
olarak göstermeyin.
Gam›nla ak›l kuflumun uçtu¤unu görünce kafesî sar›¤› ona kafes ettim.
RAM‹Z-ADAB-I ZUREFA
Ramiz (1736-1784), ‹stanbul’da do¤du. As›l ad› Hüseyin Ramiz olup Azizzade san›
yla tan›nd›. Babas› Lale devrinin önemli bilgin ve flairlerinden Mustafa Naim
Efendi, annesi Ebezade Hüseyin Efendi’ye damat olan Rumeli kad›lar›ndan Balc›-
kî Lutfizade Ahmet Efendi’nin k›z›d›r. Babas›n› bir yafl›nda kaybeden Hüseyin Ramiz,
kardeflinin yard›m›yla ö¤renimini tamamlad›. Vassaf ‹brahim Efendi’den mülaz›
m ve müderris oldu. Hüseyin Ramiz, uzun y›llar çeflitli medreselerde müderrislik
ve de¤iflik illerde kad›l›k yapt›.
Devrinde bilim adam›, tarihçi ve flair olarak tan›nan Hüseyin Ramiz’in ölüm
tarihi kesin bilinmemekle birlikte tezkiresini kaleme ald›¤› 1786 y›l›nda ölmüfl
olabilece¤i düflünülmektedir. Atâ Tarihi’nde ise ölüm tarihi 1794 olarak gösterilmektedir.
Eserleri
Devhatül-meflayih Zeyli: Müstakimzade Süleyman Sadeddin Efendi’nin Devhatü’lmeflâyîh’ine
yazd›¤› zeylidir.
Hadikatü’l-vüzera Zeyli: Osmanzade Ahmet Taib Efendi’nin Hadikatü’l-vüzera
adl› eserine yazd›¤› zeyldir.
Hamiletü’l-kübra Zeyli: Resmî Ahmet Efendi’nin darüssaade a¤alar›na dair yazd›¤›
Hamiletü’l-kübra adl› eserine zeylidir.
Keflfü’z-zünun Zeyli: Mustafa Kâtib Çelebi’nin Keflfü’z-zünun’una yazd›¤› zeylidir.
Zahirü’l-hukkam: Rumeli kad›l›klar›nda bulundu¤u yirmi y›l içinde haz›rlad›¤›
bu eseri, 1184/1770 y›l›nda tamamlanm›fl olup flakk ilmine dair bilgileri ihtiva eder.
Zübdetü’l-vak›’at: Hüseyin Ramiz’in bir tarih kitab› olan bu eseri, 1182/1763 ile
1188/1774 y›llar› aras›nda geçen Sultan III. Mustafa devri olaylar›n› kapsar.
92 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Âdab-› Zurefâ (y.1784): Ramiz Tezkiresi olarak da bilinen Âdab-› Zurefa, Mirzazade
Mehmet Salim Efendi’nin Tezkiretü’fl-fluara’s›na bir zeyildir. Hüseyin Ramiz,
tezkiresinde 1720 ile 1784 tarihi aras›ndaki 64 sene içinde yetiflmifl 375 flairin
biyografisine yer vermifltir.
Hüseyin Ramiz, eserinde flairler hakk›nda ayr›nt›l› bilgi verirken onlar›n ölüm
tarihlerini de büyük bir titizlikle belirtilmeye çal›flm›fl, fliirleri ve sanatlar› üzerine
isabetli ve do¤ru de¤erlendirmeler yaparak bir ile on bir aras›nda de¤iflen say›da
fliirlerinden örnekler alm›flt›r.
Eserde, baz› hâl tercümelerinin daha sonra tamamlanmak üzere bofl b›rak›ld›¤›,
baz› flairlerin yaln›zca adlar›n›n yaz›ld›¤› ya da eksik bilgi verildi¤i, baz› cümlelerin
birbirine ba¤lanmad›¤›, yar›m b›rak›ld›¤›, görülmekte yer yer de anlat›m bozukluklar›
na rastlanmaktad›r. Bunlara bak›nca Râmiz’in tezkiresini tamamlay›p son biçimini
veremedi¤i ve temize çekemedi¤i anlafl›lmaktad›r. Bu yüzden herhalde ölümünden
sonra Râmiz’in el yaz›s› ile ve karalama hâlinde olan nüshay› iyi dostu
olan Müstakimzade Süleyman Sadeddin Efendi gözden geçirerek, kenarlara yapt›-
¤› ç›kmalarla, bilgi yanl›fllar›, anlat›m›, hatta imlâs›na kadar düzeltmifl, baz› eklemelerde
bulunmufltur.
Tezkire’nin dili oldukça a¤›rd›r. Uzun tamlamalarla cümleler uzat›lm›flt›r. Yine
de 18. yüzy›l›n belli bafll› tezkireleri olan Safayî ve Salim’den daha sade say›labilecek
bir dili vard›r.
Tamamlanmam›fl olmakla birlikte Âdab-› Zurafa, Safayî ve Salim Tezkirelerinden
sonra 18. yüzy›l tezkirelerinin en önemlisi say›l›r. Lâle Devri diye an›lan, kültür
ve edebiyat›n çok geliflti¤i ve yüzlerce flairin yetiflti¤i bir devirde Safayî ve Salim
Tezkireleri’ne giremeyen flairleri ve bu devirden sonra üne kavuflan flairleri yaln›
zca Ramiz Tezkiresi’nde bulmak mümkündür. Bu bak›mdan devri için s›k s›k
baflvurulan tek kaynak say›l›r. Ayr›ca eser, verdi¤i etrafl›, tenkitli ve isabetli bilgiler
bak›m›ndan da önemlidir.
Örnek 5 (Âdab-› Zurefa’dan)
Nedim Efendi: Nâm-› ser-âmedleri Ahmed’dir. Asr-› Sultân ‹brâhîm Hanîde
sadr-› Rûm iken hücûm-› eflkiyâ ile vak’a-i câmi-i Ahmed Hanîde nûfl-› flerbet-i flehâdet
iden merhûm Muslihu’d-dîn Efendi’nin hafîdi olup Anatol› kuzât› eflrâf›ndan
Mehmed Efendi-nâm zât-› ma’ârifmendin mahdûm-› ma’ârif-rüsûm›d›r. Evvelîn-i
ikrâm-› mehâdîm-i kirâm olan mülâzemet ile hâl-i s›gârlar›nda karîn-i fleref ü ikrâm
ve nisâb-› sinn-i temyîze bulûglar›nda mukaddemât-› ulûm-› nâfi’ay› efâz›l-› asr›ndan
istifâde ile vâs›l-› ser-menzil-i kemâl ve husûsâ edebiyye vü Fârisiyyede beyne’
1-emsâl mahâret ile ser-firâz old›g›ndan gayr› meflâyih-i ‹slâm›n mekâdirmendi
Ebe-zâde Abdu’llâh Efendi’nin mehekk-i tecribe-i ulemâ olan imtihânlar›nda zer-i
hâlisü’l-ayâr-› zât-› âlî-mikdârlar› tamgâ-zen-i vücûh-› efâz›l olmag›n medrese-i hâricle
dâhil-i müderrisîn-i kirâm ve kat-› merâtib iderek bin yüz otuz tokuz senesi
zi’l-ka’desinün yigirmi sekizinci güni Molla K›rîmî medresesine h›râm ve bin yüz
k›rk ramazân›nun yigirmi dördinci güni Sa’dî Efendi medresesiyle ikrâm ve 1141
senesi saferinün on dördünci güni fierbetçizâde Mehmed Efendi mahlûlünden Niflanc›
Pafla-y› Atîk medresesiyle dah› tahsîl-i neflât-› tâmm›n ve bin yüz k›rk iki recebinde
Çarhî-zâde Mehmed Âlim Efendi yerine medâris-i sahn-› semânun biriyle
karîn-i fleref ü ihtirâm olmufl idi. Bin yüz k›rk üç senesi rebî’ü’l-âhiri gurresinde
Begpâzârî ‹brâhîm Efendi yerine Sekbân Alî medresesi bâdî-i tevkîr ü i’tibâr› olup
ol medrese-i refî’ada ferfl-i seccâde-i ders ü ifâde iken bu esnâda vukû› ve Sadr-›
a’zam ‹brâhîm Pafla ve Mehmed Kedhüdâ’n›n dâ’irelerine fliddet-i intisâblar› olan
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 93
fiakk: fier’î mahkemeden
verilen ilâm, berat ve kad›
hücceti gibi yaz›lardaki
deyim ve tabirler.
zevât-› âlî-kadrün mübtelâ olduklar› renc ü küdûret mümâ ileyhün mesmû’› oldukça
havf sirâyet ile giriftâr oldug› illet-i vâhimeden tahlîs-i cân idemeyüp sene-i
mezbûre cumâde’l-âhiresinde beyt:
Rahm itmedi kimesne anun âh ü zâr›na
Âhir getürdi an› da miskîn mezâr›na
Ramiz ve Âdab-› Zurefas›, (Haz.: Sad›k Erdem), Ankara 1994, s. 276-277.
Sadelefltirilmifl Metin
Nedim Efendi: As›l ad› Ahmet’tir. Sultan ‹brahim Han döneminde Rumeli Kazaskeri
iken Ahmed Han camii olay›nda eflk›yalar›n sald›r›s›yla flehadet flerbetini
içen Rahmetli Muslihittin Efendi’nin torunudur. Babas› da Anadolu kad›lar›n›n önde
gelenlerinden Mehmet Efendi adl› ilmiye s›n›f›na mensup kiflidir. ‹lk ilmiye payesi
olan mülazemeteçocukluklar›nda flerefle nail olmufl, bülu¤ ça¤›na vard›¤›nda
yararl› bilgileri ça¤›n›n bilginlerinden istifade ile mükemmelli¤in zirvesine kavuflmufl,
özellikle edebiyatta ve Farsça’da arkadafllar› aras›nda kabiliyeti ile öne ç›km›
fl, ayr›ca büyük fieyhülislamlar›’n›n de¤erlilerinden Ebezade Abdullah Efendi’nin,
âlimlerin tecrübelerinin mihengi olan imtihanlar›nda sayg›de¤er zat›n›n saf
alt›n› fazilet sahibi kiflilerin teveccühüne damga vurmakla Haric medresesiyle büyük
müderrislerin aras›na girmifltir. Sonra mertebeler atlayarak 1139 Zilkade (17
Temmuz 1727)’de Molla K›r›mî medresesine atanm›fl, 24 Ramazan 1140 (4 May›s
17289’de Sadî Efendi medresesi kendisine verilmifl ve 14 Safer 1141’de (19 Eylül
1728)’de fierbetçizade Mehmet Efendi’den boflalan Niflanc› Pafla-y› Atîk medresesiyle
dahi son derece mutluluk duydu¤u görevlere atanm›flt›r. Receb 1142 (Ocakfiubat
1730)’da Çarhîzade Mehmet Âlim Efendi yerine Sahn-› Seman medreselerinin
biriyle fleref ve hürmet sahibi olmufltu. 1143 Rebiülahir’inin ilk günlerinde Beypazarl›
‹brâhîm Efendi yerine Sekban Ali medresesi tayini itibar ve sayg›nl›¤›na sebep
olup o yüksek medresede ders verirken bu esnada Sadrazam ‹brahim Pafla ve
Mehmet Kethüda’n›n dairelerine ba¤l› olan yüksek zevât›n mübtela olduklar› s›k›nt›
ve zahmet ad› geçenin (Nedim) kula¤›na geldikçe korkudan, vehim hastal›¤›ndan
kendini kurtaramay›p an›lan senenin cumadelahiresinde (Aral›k/Ocak)
Beyit: Kimse onun a¤lay›p inlemesine ac›mad› sonunda onu da kimsesizler
mezar›na getirdi.
S‹LAHDARZADE MEHMET EM‹N-TEZK‹RE-‹ fiUARA
18. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda yaflayan Silahdarzade Mehmet Emin’in hayat› hakk›nda
kaynaklarda bilgi bulunmamaktad›r. Yümnî Tezkiresi’nin Ali Emirî Tarih 781
numaral› yazma nüshas›n›n sonundaki temellük kayd›nda Mehmet Emin’in saray
gediklerinden oldu¤u anlafl›lmaktad›r.
Eseri
Tezkire-i fiuara (y.1790): Tezkire-i fiuara olarak da bilinen Silahdarzade Tezkiresi,
bir tertip fikrine ba¤l› olmadan 1751-1790 y›llar› aras›nda yaflayan 60 flair biyografisini
ihtiva eder. Antoloji niteli¤inde olan bu eser, Beli¤ Tezkiresi’nin zeyli durumundad›
r.
Tezkireci, eserine ald›¤› flairler hakk›nda çok k›sa bilgi verirken bazen sadece
onlar›n isimlerini belirtmekle yetinmifltir. Silahdarzade Mehmet Emin, eserinde baz›
flairlerin ölüm tarihlerini kaydederken fliirlerinden çok say›da örnek vermeyi ter-
94 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
Temellük kayd›: Yazma
eserin kime ait oldu¤unu
gösteren kay›t.
cih etmifltir. Fakat Silahdarzade, örnek fliirleri seçerken fazla ölçülü davranmam›flt›
r. Ayn› de¤erdeki flairlerden birinde sadece bir örnekle yetinirken di¤erinde on
gazelden fazla örnek vermifltir. Eser, bu yönleriyle edebiyat›m›zda fazla önemli bir
yere sahip de¤ildir.
Örnek 6 (Silahdarzade Tezkiresi’nden)
Elif Ahmed Dede: Kâdî-zâde Mustafâ Aga’nun ogl›dur. Rumili kuzât› zümresinden
idi. Fevt flod sene 1186.
Gazel: Nigehüm âl-i ruh-› dîde-i bâdâma düfler
Hevesüm la’l-i leb-i yâr-i gül-endâma düfler
Mübtela-s›ndan ider ni’met-i vasl›n› dirî¤
Hân-› vasl› o mehün düflmen-i bed-kâma düfler
fiöyle bir mâhvefle olmayalum dil-dâde
Ki anun meyl-i ruh› rind-i mey-âflâma düfler
Bezm-i agyâra varursa o meh-i ‘iflve-nümâ
Rakibâ cümle hemân dâm-› dil-ârâma düfler
Gazel-i Âkif’i tanzîr ideyüm dirse Elif
Za’f-› efyûn ile desti ditirer hâme düfler
....
Sadelefltirilmifl Metin
Elif Ahmed Dede: Kad›-zade Mustafa A¤a’nun o¤ludur. Rumeli kad›lar›ndand›
r. 1186 y›l›nda öldü.
Gazel: Bak›fl›m badem gibi olan gözün (üzerinde olan) yana¤›n k›rm›z›l›¤›na
tak›l›r kal›r. Gül endaml›, nazik sevgilinin duda¤›n›n lal tafl› gibi olan k›rm›z›
rengine heveslenirim.
Ne yaz›k, ona kavuflma nimetini ben mübtelas›na o ay gibi güzel sevgili çok görür.
Kavuflma sofras› kötü niyetli, a¤z›n›n tad›n› bilmeyen düflmana düfler.
Gönlü mey içene düflen o ay gibi güzel olana gönül vermeyelim.
O iflveli ay gibi güzel yabanc›lar›n (rakiplerin) meclisine var›rsa, rakiplerin
hepsi gönül çalan sevgilinin tuza¤›na düfler.
Elif, Âkif’in gazelini tanzir edeyim derse, afyonun verdi¤i zay›fl›kla eli titrer,
kalemi düfler.
SAFVET-NUHBETÜ’L-ASAR F‹ FEVA’‹D‹’L-EfiAR
As›l ad› Mustafa Safvet olup Kemiksizzade san›yla tan›nd›. 18. yüzy›l›n ikinci yar›-
s›nda yaflayan Kemiksizzade Mustafa Safvet Efendi’nin hayat› hakk›nda kaynaklarda
fazla bir bilgi bulunmamaktad›r. Sadece, iyi bir medrese e¤itimi görüp mülaz›m
ve kad› oldu¤u bilinmektedir. Devrinde fliirle de ilgilenen Mustafa Safvet Efendi,
as›l flöhretini yazd›¤› tezkiresi ile sa¤lam›flt›r.
Eseri
Nuhbetü’l-asar fi Fevaidi’l-eflar (y.1783): Mustafa Safvet Efendi, 1720 y›l›nda yaz›
lan Safayî Tezkiresi’ni özetleyerek 1783 tarihinde eserini kaleme alm›flt›r. Eser,
Safayî Tezkiresi’nin bafl›ndaki takrizlerin k›salt›lm›fl flekillerinden, seçilmifl 326 flairden
ve sona koyulmufl Tezyilü’l-kitab k›sm›ndan meydana gelmifltir.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 95
Mustafa Safvet Efendi, eserinin sonuna koydu¤u Tezyilü’l-kitab k›sm›nda, Safayî
tezkiresini bir arkadafl›ndan birkaç günlü¤üne ödünç ald›¤›n› ve fazla zaman› olmad›¤›
için ancak tan›nm›fl flairleri seçerek ve k›saltarak yazabildi¤ini belirtir. Bu
arada Mustafa Safvet Efendi, Safayî’deki baz› yanl›fll›klar› düzeltme yoluna gitmifl;
kimi zaman hat›ra bafll›¤› alt›nda f›kralar eklemifltir. Safayî Tezkiresi’nin sadece bir
özeti durumunda olan bu eser, edebiyat›m›zda fazla önemli bir yere sahip de¤ildir.
Örnek 7 (Nuhbetü’l-asar min-Fevaidi’l-efl’ar’dan)
Ânî: Tâ’ife-i zenândan Âl-i Sübhândan Fât›ma kad›n dinilmekle meflhûr-› hass
u âm olup bir flâire-i sâhire-i sâhib-ismetdir. Tertîb-i dîvân etmifldir. Emir Aga nâm
kimesnenin bânû-y› flebistân› ana vâcib olmagla bir püser-i necâbet-eseri zuhûr
idüp ba’de zamânin püser-i mezkûr Yeniflehîr kâdîsi iken Ânî anda vefât etmifldir.
Nazm: Hayâl-i âr›z›nla dilde sahn-› gülsitân›md›r
Aç›lm›fl flerhalar sînemde nahl-i ergavân›md›r
Ümîd-i vuslat›n ey kafllar› yâ sîneden ç›kmaz
Hayâl-i tîr-i gamzen Ânîyâ hât›r-niflân›md›r
Nuhbetü’l-asar min-Fevaidi’l-efl’ar, ‹stanbul Üniversitesi Kütüphanesi., TY, nr. 92.
Sadelefltirilmifl Metin
Ânî: Han›m flairlerden olup Hz. Peygamber soyundand›r. Halk aras›nda Fatma
Han›m denilmekle meflhur namus sahibi etkileyici bir flairedir. Divan tertip etmifltir.
Emir A¤a isimli kimsenin efli olup ondan de¤erli bir çocuk dünyaya getirdi. Daha
sonra bahsi geçen çocuk Yeniflehir kad›s› iken Ânî orada vefat etmifltir.
Naz›m: Ey sevgili, yana¤›n›n hayali ile gönül gül bahçesi meydan›d›r. Sinemdeki
aç›lm›fl yaralar daerguvan fidan›d›r.
Ey kafllar› yay gibi olan sevgili, sana kavuflman›n ümidi sineden ç›kmaz. Ey
Ânî sevgilinin yan bak›fl oklar›n›n hayali akl›mdan ç›kmaz.
ESRAR DEDE -TEZK‹RE-‹ fiUARA-YI MEVLEV‹YYE
Esrar Dede (1748-1797), flair ve tezkire yazarl›¤›n›n yan› s›ra fieyh Gâlib’in yak›n
dostu olmas›ndan ötürü tan›n›r.
Esrar Dede’nin hayat› ve edebî kiflili¤i konusunda XVIII. Yüzy›l Türk Edebiyat› adl› kitab›-
n›zda tan›t›c› bilgiler ve fliirlerinden örnekler verilmiflti.
Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye (y.1797): Esrar Dede’nin kaleme ald›¤› Esrar Dede
Tezkiresi diye de bilinen Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye, 1797 y›l›na kadar yaflayan
Mevlevî flairleri ihtiva eder.
Esrar Dede, eserinin bafl›nda fieyh Galib’in Mevlana’dan (d. 1207-ö. 1273) bafllayarak
tan›nm›fl mevlevi flairlerin be¤endi¤i fliirlerini seçerek bir defterde toplad›-
¤›n›, sonra bunu seçti¤i fliirlerin flairleri hakk›nda bilgi toplamas› ve bir tezkire yapmas›
için kendisine verdi¤ini belirtir. Böylece eserini yazma sebebini aç›klayan Esrar
Dede, fleyhin iste¤i üzerine fliirleri düzenleyerek flairler hakk›nda bilgi toplam›fl
ve alfabe s›ras›na dizerek bir Mevlevî flairleri tezkiresi meydana getirmifltir. Bu bak›
mdan Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye’deki flairler hakk›nda bilgiler Esrar Dede’ye,
fliirlerin seçimi de fieyh Galib’e aittir.
Esrar Dede, fieyh Galib’in kendisine verdi¤i 209 flairden oluflan mecmuada
onun da fikrini alarak baz› de¤ifliklikler yapm›fl, 30 kadar flairi ç›kart›rken 33 flair
eklemifltir. Esrar Dede, böylece 212 flair hakk›nda bilgi vermifltir.
96 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
Yazar, eserinde izledi¤i yolu ve ölçüsünü anlat›rken tezkiresine bütün Mevlevî
flairleri almad›¤›n›, bir seçim yaparak yaln›zca divan sahibi ve üstat olanlar› yazd›-
¤›n› aç›klam›flt›r.
Esrar Dede, tezkiresini yazarken baflta Sak›b Dede’nin Sefine-i Nefise-i Mevleviye’si,
fiahidî Dede’nin Gülflen-i Esrar’›, Nayî Osman Dede’nin Mecmua’s› olmak
üzere yaz›l› Mevlevî kaynaklar›ndan ve flairler hakk›nda Mevlevî çevrelerinde dolaflan
sözlü gelenekten, Âfl›k Çelebi ve Hasan Çelebi Tezkiresi ile di¤er fluara tezkirelerinden
faydalanm›flt›r.
Yazar, eserine ald›¤› flairler hakk›nda oldukça genifl ve ayr›nt›l› bilgi vermifl;
bu arada büyük dedelerin menk›be ve kerametlerini anlatm›fl; fliirlerini ve sanatlar›
n› bir de¤erlendirmeye tabi tutmufltur. Esrar Dede, hemen bütün flairler hakk›
nda olumlu ve övücü ifadeler kullanm›flt›r. Tezkirede oldukça fazla örnek fliir
vard›r. Bunlar›n fieyh Galib taraf›ndan seçilmifl olmas› esere ayr› bir de¤er ve
önem katmaktad›r.
Eserini iki ay gibi k›sa bir sürede tamamlayan Esrar Dede, flairlerin hayatlar›n›
iyi inceleyememifl, sözlü kaynaklara da fazlaca yer verdi¤i için eksiklik ve yanl›fll›
klara düflmüfltür. Esrar Dede’nin flairlere bak›fl› yaln›zca Mevlevîlik bak›m›ndan
olmufl, bunun sonucu olarak da sanatlar›n› de¤erlendirmede tarafs›z kalamam›fl,
tan›nm›fl baz› Mevlevî fleyhlerini afl›r› sözlerle överek hepsini büyük flair olarak
göstermifltir. Ayr›ca eser, Ba¤datl› Ruhî gibi flairlerin olmad›klar› hâlde Mevlevî gösterilmesinden
dolay› elefltirilere maruz kalm›flt›r.
Eserin dili, oldukça a¤›rd›r. Arapça ve Farsça kelimelerle Mevlevî sözlü¤ünden
ç›kar›lm›fl kelimeler ço¤unluktad›r. Esrar Dede, tan›nm›fl ve say›lan Mevlevî dedelerinin
hayatlar›n› anlat›p övgüler yaparken daha süslü ve zor anlafl›l›r bir dil kullanma
yoluna gitmifltir.
Bu eksiklikleri ve olumsuz yanlar›na karfl› Esrar Dede Tezkiresi, bütün Mevlevî
flairleri bir araya toplamas› bak›m›ndan önemlidir. Belli bir meslek ya da gruptan
meydana gelen flair tezkirelerinin de ilkidir. Ayr›ca, bilgi verdi¤i flairlerin bir k›sm›
için tek kaynak durumundad›r.
Esrar Dede’nin Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye’si sadece Mevlevî flairleri içeren bir zümre
tezkiresidir.
Örnek 8 (Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye’den)
Dervîfl Dede: Hasan Çelebi Tezkiresi’nde bu gûne takrîr-i merâm ve tatvîl-i kelâm
idüp azîz-i müflârun ileyhün terceme-i ahvâlini bu siyâk üzre keflîde-i silk-i intizâm
itmifldür ki kubbe-i evliyâ-y› kirâm ve m›zreb-i h›yâm-› asfiyâ-y› izâm ve hâc›
yân-› bâdiye-i irfâna k›ble-i murâd ve Ka’be-i merâm olan Konya’dandur. fii’r ü
inflâda haylî kudreti Hazret-i Mesnevî ile nihâyetde münâsebeti var idi. Nice zamân
âstân-› sa’âdet-âfliyân-› Hazret-i Monlâ’ya rûy-mâl ve nakl-i ders-i kitâb-› Mesnevî
ile tahsîl-i hâl u kemâl itdükden sonra Güzelce Kâs›m Pafla’nun kâtibi ve ol sâhibkemâlün
musâhibi olm›fld›. Vezîr-i mezbûr cenâb-› pâdiflâh-› lâ-yezâle vâs›l oldukda
fâtih-i cezîre-i K›br›s olan Lâlâ Mustafâ Pafla’nun devlet-misâl hizmet-i pür-iclâline
bel baglayup sa’âdet-dâr-› mülâzim-i rikâb-› celâlet-iktisâb› olmagla e’azz-i
ze’âmete nâ’il olm›fld›. Lâkin yine kisveti dervîflâne ve etvâr u efâli derdmendâne
bûy-› fakr ve revâyih-i fenâ evzâ u etvâr›ndan meflâm-› câna zâhir ü peydâ olup sûreten
ü ma’nen dervîfl-i dil-rîfl idigi rûflen ü hüveydâ idi.
Vakfe: Ol asrda flâ’irlere virilen ze’âmet u tîmâr s›le vü cevâ’iz-i efl’âr olarak ihsân-›
pâdiflâhî olmagla ne kisvetde bul›nur ise mâni degüldi. Hayretî Baba ve Ha-
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 97
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
yâlî Beg dah› böyledür. Hattâ zu’emâ ve sâhib-t›mârun ceng-âverlerinden olan Arnavud
Yahyâ bu husûsda Hayâlî Beg’e reflk idüp pâdiflâha virdigi kasîdesinde
anun hakk›nda dimifldür.
Beyt: Ben erenler nacag›yam o ›fl›klar teberi
Ben savafl güni çeriyem o hemân cerde çeri
Tetimme-i Kelâm: Vâlid-i firdevs-mekân kâzî-i medîne-i fiâm iken Mustafâ Pafla
Hazretleri fiam’a beglerbegi oldukda mezbûr bile gelmifldi. Ol takrîble mezbûr
ile ülfet üzre olup diyâr-› gurbet ü vahflet de istihkâm-› mebânî-i müvâneset ü sohbet
k›l›nm›fld›. Ve peyveste-i kandîl-i cân› revgan-› sadâkatle inâre ve mâ-beynümüzde
müdâm rahîk-i atîk-i hullet peymâne-i yegânegî vü vahdet ile idâre ol›nm›fld›.
Anda pîr-i fânî iken bir dil-ber-i nev-cüvân› sevüp aflk›yla âleme destân ve hüsni
gibi meflhûr-› cümle-i cihân oldukda vâlid-i mâcid münâsib-i hâl bu matla’› diyüp
mezbûra irsâl eylemifldür.
Beyt: Bâde-i aflk u cünûna eyleyüp peymâne-ser
Bir cüvân aflk›na oldum mübtelâ pîrâne-ser
Esrar Dede, Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye, (Haz.: ‹lhan Genç), Ankara 2000, s. 193-196.
Sadelefltirilmifl Metin
Dervifl Dede: Hasan Çelebi, Tezkiresi’nde uzun uzun ad› geçen muhteremin
özgeçmiflini flu flekilde düzenlemifltir:Büyük velilerin kubbesi, büyük sufilerin çad›
rlar›n›n obas›, irfan çölünün hac›lar›na arzu k›blesi ve istek Kabe’si olan Konya’dand›
r. fiiir ve nesirde çok kuvveti ve Hazret-i Mesnevi’yle çok irtibat› vard›.
Çok zaman Hazret-i Mevlana’n›n mutlu yuvas›n›n efli¤ine yüz sürüp Mesnevi’den
anlat›lan dersler ile hâl ve kemal ilmini ö¤rendikten sonra Güzelce Kas›m Pafla’n›n
katibi ve sohbet arkadafl› olmufltu. Ad› geçen vezir, ebedîlik padiflah›na ulaflt›¤›nda
K›br›s Adas› fatihi olan Lala Mustafa Pafla’n›n devlet gibi büyük ve de¤erli hizmetine
bel ba¤lay›p onun yan›nda büyüklük kesb ederek t›marlar›n en büyü¤üne
nail olmufltu. Fakat yine de giyim kuflam› dervifller gibi, hâl ve hareketleri dertliler
gibi fakirlik ve yokluk kokular› can burnuna gelip hem d›fl görünüfl olarak hem de
manen gönlü yaral› bir dervifl oldu¤u apaç›k ortadayd›.
Vakfe: O as›rda flairlere verilen zeamet ve t›mar, bir flaire yazd›¤› mehdiye karfl›
l›¤› veya fliir bahflifli olarak verilip padiflah›n ihsan› oldu¤undan giyim kuflam buna
engel de¤ildi. Hayreti Baba ve Hayali Bey de böyledir. Hatta büyük zeamet ve t›mar
sahiplerinden olan Arnavut Yahya bu konuda Hayali Bey’i k›skanarak padiflaha
Beyit: Ben erenler naca¤›y›m o ›fl›klar baltas›. Ben savafl günü askerim o ise cer
(para) toplay›c›,
demifltir.
Sözün tamamlanmas›: Hasan Çelebi’nin Cennet-mekân babas› fiam kad›s›
iken Mustafa Pafla Hazretleri fiam’a Beylerbeyi oldu¤unda ad› geçen de gelmiflti.
Bu vesileyle onunla dost olarak gurbet ve yaban ellerde birbirlerine al›flarak sohbet
etmifllerdi. Can kandilinin sonu sadakat ya¤›yla ayd›nlanm›fl ve aram›zda daima
eski kardefllik flarab› teklik ve birlik kadehiyle idare olunmufltu. Orada yafll›yken
bir genç dilberi sevip onun aflk›yla âlemin diline düflüp ve güzelli¤i gibi herkes
taraf›ndan tan›n›nca flan ve flerefli babas› onun durumuna uygun düflen bu
matla› yaz›p ad› geçene göndermiflti.
Beyit: Aflk kadehi ve delili¤e kadeh kald›r›p bir güzel genç aflk›na tutuldum.
98 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
ÂK‹F-M‹R’AT-‹ fi‹’R
‹stanbul’da do¤du. As›l ad› Mehmet olup Enderunlu Âkif diye tan›nd›. Enderunlu
Âkif, Sultan III. Mustafa’n›n damad› vezir Koca Bekir Pafla’n›n torunu ve hassa emiri
Elhac Mehmet Bey’in o¤ludur. ‹lkö¤renimini babas›ndan alan Enderunlu Âkif,
1779 tarihinde kiler-i hassa ko¤ufluna girdi ve uzun y›llar sarayda çal›flt›. Bu görevdeyken
tezkiresini yazd›.
Hayat› hakk›nda kaynaklar›nda bir bilgi bulunmayan Enderunlu Âkif, devrinde
fliirle de u¤raflm›flt›r.
Eseri
Mir’at-› fii’r (y. 1797): Enderunlu Âkif Bey’in 1797 tarihinde yazd›¤› Enderunlu Âkif
Bey Tezkiresi diye de bilinen Mir’at-i fii’r, bir ön söz, dört bölüm ve bir hatimeden
meydana gelmifltir. Âkif, kitab›n hacmine göre oldukça uzun ön sözünde, fliir yazmak
istedi¤ini fakat yetene¤inin olmad›¤›n› anlay›nca ça¤dafl› olan Enderunlu flairleri
bir tezkire hâlinde yazmay› tasarlad›¤›n› belirtmifl; devrin padiflah› Sultan Selim
için bir övgü k›tas› ile küçük bir mesnevi yazm›fl ve eserini ona sunmufltur.
Tezkiresini dört bölüme ay›ran Enderunlu Âkif Bey, birinci bölümde Hane-i
Hassa’da alt›; ikinci bölümde, Hazine-i Hümayun’da sekiz; üçüncü bölümde, Kiler-i
Hassa’da yedi ve dördüncü bölümde, Seferli Ko¤uflu’nda iki flair olmak üzere 23,
kendisi ile birlikte 24 flair hakk›nda bilgi vermifltir.
Âkif, flairleri anlat›rken onlar›n do¤du¤u yeri, ailelerini, Enderun’da hangi odalarda
görev yapt›klar›n›, hangi tür fliirde baflar›l› olduklar›n› k›saca belirtmifl, daha
sonra da her flairin birkaç parça fliirini örnek vermifltir.
Eserin hatime k›sm›nda Enderunlu Âkif, ‹cmâl-i Terceme-i Fakîr bafll›¤› alt›nda
kendi hayat›na ait k›saca bilgi vermifltir. Tezkire’nin sonunda yazar›n yak›n arkadafllar›
ndan Enderunlu Vâs›f’›n eseri öven, ad›n›n Mir’at-i fii’r ve bu ad›n kitab›n
yaz›l›fl tarihi oldu¤unu belirten 10 beyitlik bir k›tas› vard›r.
Âkif Tezkiresi, çok özentili bir dille yaz›lm›flt›r. Yazar uzun cümleler, az kullan›
lm›fl kelimelerle yap›lan zincirleme tamlamalar ve art arda secilerle, infladaki ustal›¤›
n› göstermifl; bazan cümlelerini içinden ç›k›lmaz hâle getirmifltir.
Eser, yaln›zca Enderun flairlerini kapsad›¤› için çok aranan ve yararlan›lan bir
tezkire de¤ildir. Tan›nm›fl ve büyük flair olmad›klar› hâlde Enderunlu Âkif, arkadafllar›
n›n sanatlar›n› ve fliirlerini afl›r› sözlerle övmüfl; objektif bir de¤erlendirme
yapamam›flt›r.
Enderunlu Âkif Bey’in Mir’at-i fii’r’i sadece Enderunlu flairleri içeren bir zümre tezkiresidir.
Örnek 9 (Mir’at-› fii’r’den)
Enderunlu Fâz›l: Matla-› envâr-› dekây›k-› fesâhat evvelîn satr-› terâkib-i belâgat
yektâ-nihâl-i gülflen-i efâz›l h›dîv-i evreng-i ma’ânî a’nî Mîr Fâz›l sülâle-i nesebi
vâlâ-hasebi seksen yedi târîhlerinde râyet-efrâz-› bagy u inâd ve kiflver-i Hicâz u
Arz-› mukaddesi nice ezmine ifsâd ve âhirü’l-emr sadme-i kûh-endâz ve savlet-i
düflmen-fliken-i tâkat-güdâz-› devlet-i aliyye-i ebediyyü’l-istimrâr lagzîde-pây-› hufre-
i bevâr ve zîr-i tîre-gabra-i matmûre-i hâkde karâr eyleyen Tâhir Ömerin nebîresi
olup neheng-i kulzum-i magâzî merhûm Kapudan Hasan Pafla-y› gâzî ma’iy-
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 99
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
yetiyle sûy-› âstân-› refiu’l-bünyân-› devlet-i aliyye-i bedi’u’n-nizâm vusûl ve serây-
› dil-ârâ-y› flehriyârîye duhûl ve hazîne-i hümâyûn gulâmân silkine insilâk ile kâmbîn
olup cibillet-i mâder-zâd ve t›ynet-i pür-isti’dâd›nda merkûz olan gevher-i girân-
bahâ-y› rfân lâz›mesince zât›nda bir flâ’ir-i engüflt-nümâ-y› bî-hemtâ olduklar›ndan
serây-› hümâyunda müddet-i meks ü ikâmetin dah› beyhûde tazyî ve telef etmeyüp
kütüb-i fünûn u ulûma masrûf etmegin ve rûz-be-rûz efl’âr-› belâgat-fli’âr ve
rütbe-i tab-› bülend-iktidâr›
Beyt: Bu irtifâ-› nazma bir endâze yok mudur
Eflâke dek gider misin ey ser-bülend-i nâz
muktezâs›nca derece-i terakkîye irtikâ ve medâric-i mirkat-› bülend-pâye-i kemâle
i’tilâ ederek bir flâ’ir-i nâdire-fermâ-y› belâgat-pîrâ nefehât-› abîr-efflân ve nükhet-i
nesâ’im-i müflk-bâr-âsâr› tarâvet-bahflâ-y› gül-çemen-i bedî’u’r-reyâhîn-i sihr âferînân
ve letâfet-nümâ-y› hadâ’ik-› nükte-perdâzân hâme-i anberîn-flemâme ve kilk-i
gevher-rîz-i müflgîn-câmesi tugrâ-nüvîs-i menâflir-i fesâhat dü-zebân-› kalem-i
mu’ciz-rakam-› bedâyi-fliyemleri ukde-güflâ-y› andelîb-i çemen-ârâ-y› belâgat ibtidâ-
y› zuhûr› sâ’irlerin intihâs›na sad hezâr fâ’ik ve kelimât-› belâgat-simât ve nazm-
› fesâhat-âyât› nigâflte-i evvelîni kitâbe-i kemâle lây›k bak›yye-i suhanverân-› selef
ve peder-i kühen-sâl-i mezâmine veled-i hayrü’l-halef olup evâs›t-› saltanat-› huldâflyân
Sultân Abdü’l-hamîd Han -aleyhi gufrânu’s-sübhân- ber-muktezâ-y› flîve-i
flütür-gürbe-i gerdûn-› nâ-be-hencâr u etvâr âtefl-güdâz-› çerh-i gaddâr...
Enderunlu Âkif, Mir’at-› fii’r, Millet Kütüphanesi Ali Emiri 789, s. 62.
Sadelefltirilmifl Metin
Enderunlu Faz›l: Fesahatin incelik nurlar›n›n do¤ufl yeri, belagat terkiplerinin
ilk sat›r›, fazilet gülfleninin biricik fidan›, anlamlar taht›n›n veziri olan Mir Faz›l’›n
temiz ve yüce soylu sülalesi seksen yedi tarihlerinde, isyan ve inat bayra¤›n› kald›
rarak Hicaz ülkesi ve onun kutsal topraklar›nda pek çok zaman ifsat ve ebediyen
devam edecek olan devletin takat eritici düflman k›ran hücumu ve sonunda
da¤ çarp›flmalar› ile ile çürüme çukuruna aya¤› kaym›fl ve kara toprak alt›nda medfun
Tahir Ömer’in torunu olup gazalar denizinin balinas› merhum Kaptan Gazi Hasan
Pafla’n›n maiyetiyle yeni düzen devletin yüce binalar›n›n efli¤ine do¤ru ulafl›p
ve padiflah›n gönül süsleyen saray›na girip devlet hazinesinin gulamlar yoluna girmekle
mutlu olup do¤ufltan (gelen) huylar› ve yetenek dolu yarat›l›fl›nda bulunan
irfan›n k›ymetli mücevheri gere¤ince kendisi parmakla gösterilen benzersiz bir flair
oldu¤undan padiflah›n saray›nda bekleme ve ikamet zaman›n› dahi bofl yere harcamay›
p (bu süreyi) ilim ve sanat kitaplar› ile u¤raflarak geçirip günden güne belagatli
fliirler ve flairlik yarat›l›fl›n›n yüce gücünün derecesi
Beyit: Bu nazm›n yüksekli¤ine bir ölçü yok mudur? Ey bafl› yüksekte olan naz,
feleklere kadar gider misin?
beyti gere¤ince ilerleme derecesine ulaflma ve kemalin yüce rütbeli basamaklar›
n›n merdivenlerine yükselerek belagatin süsledi¤i nadir bulunan bir flair; güzel
kokular saçan esintiler ve misk ya¤d›ran rüzgarlar›n kokusu, tazelik ba¤›fllayan
gül, büyücülerin görülmemifl fesle¤enlerinin çimeni ve nükteler dizen bahçelerin
letafet gösteren amber kokulu kalemi ve misk kokulu elbisenin mücevher saçan
kalemi, fesahat fermanlar›n›n tu¤ra yaz›c›s› güzel huylar›n mucize yazan kaleminin
100 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
iki dili, belagat çemenini süsleyen bülbülün dü¤ümünü açan, zuhurunun bafllang›
c› (ilk flairlik dönemi ) benzerlerinin son dönemlerine (olgunluk-ustal›k dönemlerine)
yüz bin kere üstüne belagat sofras›n›n kelimeleri ve fesahatli nazm›n›n yaz›
lm›fl olan ilk örnekleri olgun bir kitabeye lay›k, kendinden önce gelen söz ustalar›
ndan kalanlar ve mazmunlar›n›n yafll› babas›na hay›rl› bir evlat olup, cennet yuval›
saltanat›n ortalar›nda Sultan Abdülhamit Han zalim fele¤in atefl saçan tav›rlar›
ve usulsüz fele¤in deve ile kedi üslubu gere¤ince ......
18. yüzy›l Türk edebiyat›n›n ilk döneminde eser veren tezkire yazarlar› ve eserleri hakk›nda
k›saca bilgi veriniz.
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 101
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZN NAMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T
2
102 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
18. yüzy›l Türk edebiyat›nda oluflturulan tezkireleri
ve bunlar›n yazarlar›n› tan›yabilmek
18. yüzy›lda Mucib, Safayî, Salim, Beli¤, Ramiz,
Silahdarzade, Safvet, Esrar Dede ve Âkif tezkire
türünde eser veren yazarlard›r. Mucib Tezkire-i
fiuara, Safayî Nuhbeti’l-asar min-Fevaidil-eflar,
Salim Tezkire-i fluara, Beli¤ Nuhbetü’l asar-li-
Zeyli Zübdeti’l-eflar, Ramiz Adab-› Zurefa, Silahdarzade
Tezkire-i fiuara, Safvet Nuhbetü’lasar
min-Feva’idi’l-eflar, Esrar Dede Tezkire-i
fiuara-y› Mevleviyye, Âkif Mir’at-i fii’r adl› tezkireleri
ile Türk kültürüne önemli katk›larda bulunmufllard›
r.
Bu dönemde oluflturulan tezkire metinlerinden
örnek çözümleyerek tezkire türünün geliflimini
izleyebilecek ve de¤erlendirmeler yapabilmek
18. yüzy›lda yaz›lan tezkirelerde 17. yüzy›la karfl›
geliflen bir tepki vard›r. Yine ayn› dönemde bu
türün çok önemli ve güzel tezkirelerinin yaz›ld›-
¤› 16. yüzy›l eserlerine özenen, onlar› taklit eden
eserleri görüyoruz. 17. yüzy›lda k›salan biyografiler
ve ço¤alan fliir örnekleri yerine 16. yüzy›lda
oldu¤u gibi uzun ve ayr›nt›l› biyografiler ve k›sa
fliir örnekleri tezkirelerde yer almaya bafllar. Yine
18 yüzy›lda daha önceki tezkirelerde görülmeyen
zümre tezkireleri yaz›lmaya bafllam›flt›r.
Özet
1
NA M A Ç
2
NA M A Ç
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 103
1. Mucib Tezkiresi ile ilgili afla¤›daki ifadelerden hangisi
yanl›flt›r?
a. Tezkirenin bafl›nda IV. Murat biyografisi vard›r.
b. Eser Riyazî tezkiresine zeyil olarak yaz›lm›flt›r.
c. Kendisinden önceki tezkirelerde oldu¤u gibi
eserde padiflahlar› belli meslek gruplar› için ayr›
bölüm vard›r.
d. fiairlerin do¤um ve ölüm tarihleri titizlikle do¤ru
verilmeye çal›fl›lm›flt›r.
e. Daha önceki tezkirelerde bulunmayan 11 flaire
ilk defa yer verilmifltir.
2. Eserini tamamlad›ktan sonra ça¤›n›n tan›nm›fl on sekiz
flair ve bilim adam›na gösterip onlardan birer takriz yazmalar›
n› isteyen tezkire yazar› afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Mucib
b. Salim
c. Beli¤
d. Safayî
e. Ramiz
3. Afla¤›daki tezkirelerden hangisi R›za Tezkiresi’ne
zeyl olarak yaz›lm›flt›r?
a. Tezkire-i Mucib
b. Nuhbetü’l-asar min-Fevâ’idi’l-efl’ar
c. Mecalisü’n-nefais
d. Meflairü’fl-fluara
e. Salim Tezkiresi
4. Salim Tezkiresi ile ilgili afla¤›daki ifadelerden hangisi
yanl›flt›r?
a. Eser hamdele ve salveleyle bafllar.
b. Devrin büyükleri için kasideler yaz›lm›flt›r.
c. Sanatl›, a¤›r bir dil kullan›lm›flt›r.
d. Devrin padiflah› Sultan Ahmet ve Sultan Mustafa
da dâhil 428 flaire yer verilmifltir.
e. Eserde bütün flairlerden ayn› oranda bahsedilmifl
ve tarafs›z kal›nm›flt›r.
5. Afla¤›dakilerden hangisi Beli¤’in tezkiresinin özelliklerinden
biri de¤ildir?
a. Eserin bir fliir antolojisi özelli¤i tafl›mas›
b. fiairlerin hayat› hakk›nda üç dört sat›rl›k k›sa bilgiler
vermesi
c. fiairlerin önemine göre fliirlerinden örnekler
vermesi
d. fiairler hakk›nda mübala¤al› tasvirler ve a¤›r ifadeler
vermesi
e. Eserde acele yaz›lmadan dolay› yanl›fl ve eksik
k›s›mlar›n olmas›
6. Ramiz’in tamamlayamadan ölmesi üzerine Ramiz Tezkiresi’ni
afla¤›daki yazarlardan hangisi tamamlam›flt›r?
a. Ahmet Hamdi Efendi
b. Ali Suavi
c. Mustakimzade Süleyman Sadettin Efendi
d. Ulvî Çelebi
e. Daniflî Çelebi
7. Afla¤›daki tezkirelerden hangisi Safayî Tezkiresi’nin
özeti niteli¤indedir?
a. Silahdarzâde Tezkiresi
b. Nuhbetü’l-asar Feva’idi’l-efl’ar
c. Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye
d. Mir’at-› fii’r
e. Ramiz Tezkiresi
8. Afla¤›daki tezkirelerden hangisi ilk zümre tezkiresi
olarak kabul edilir?
a. Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye
b. Meflairü’fl-fluara
c. Tezkire-i fiuara
d. Adab-› Zurefa
e. Nuhbetü’l-asar Feva’idi’l-eflar
9. Esrar Dede, afla¤›daki flairlerden hangisinin iste¤i
üzerine Mevlevî flairlerle ilgili tezkiresini yazm›flt›r?
a. Enis Dede
b. Sak›b Dede
c. fieyh Galib
d. Hoca Neflet
e. Nahifî
10. Afla¤›daki tezkirelerin hangisinde sadece Enderunda
yetiflen flairlerin biyografilerine yer verilmifltir?
a. Sihadarzade Tezkiresi
b. Âdab-› Zurefa
c. Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye
d. Mir’at-› fii’r
e. Ramiz Tezkiresi
Kendimizi S›nayal›m
104 Eski Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan fiair Tezkireleri
1. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Mucib-Tezkire-i fiuara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
2. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Safayî-Nuhbetü’l-Asar
Min-Fevaidi’l-eflar” bölümünü yeniden okuyunuz.
3. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Safayî-Nuhbetü’l-asar
Min-Fevaidi’l-Eflâr” bölümünü yeniden okuyunuz.
4. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Salim-Tezkire-i fiuara”
bölümünü yeniden okuyunuz.
5. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Beli¤-Nuhbetü’l-asar
Li-Zeyli Zübdeti’l-eflar” bölümünü yeniden okuyunuz.
6. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Ramiz-Âdab-› Zurefâ”
bölümünü yeniden okuyunuz.
7. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Safvet-Nuhbetü’l-asar
Fi Feva’idi’l-eflar” bölümünü yeniden okuyunuz.
8. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Esrar Dede-Tezkire-i
fiuara-y› Mevleviyye” bölümünü yeniden okuyunuz.
9. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Esrar Dede-Tezkire-i
fiuara-y› Mevleviyye” bölümünü yeniden okuyunuz.
10. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Âkif-Mir’at-i fii’r” bölümünü
yeniden okuyunuz.
S›ra Sizde 1
Bu yüzy›l tezkirelerinin ele ald›¤› flairlerin büyük ço-
¤unlu¤u kendilerinden önceki dönemlerde yaflam›flt›r.
Biyografiler flairlerle ilgili sadece edebî bilgileri de¤il
özel hayatlar› ile ilgili bilgileri de ihtiva etti¤i için uzundur.
Konular› edebî kifliler, eserleri ve bunlar›n çevredeki
etkileri olan flair tezkireleri bu yönleriyle sosyal ve
kültürel tarihimizle ilgili önemli bilgileri de ihtiva eder.
Bu yönüyle 18. yüzy›lda yaz›lm›fl tezkirelerde de Osmanl›
gündelik yaflant›s›, örf adetler, inançlar ve sosyal
de¤erlerle ilgili önemli bilgiler bulunmaktad›r.
S›ra Sizde 2
18. yüzy›l ilk döneminde Mucib, Safayî, Salim ve Beli¤
tezkire türünde en önemli tezkire yazarlar›d›r. Mucib
Tezkire-i fiuara, Safayî Nuhbeti’l-asar min-Fevaidi’leflar,
Salim Tezkire-i fiuara ve Beli¤ Nuhbeti’l-asar li
Zeyli Zübdeti’l-eflar adl› eserleriyle bu dönemin en tan›
nm›fl tezkirelerini yazm›fllard›r.
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
5. Ünite - 18. Yüzy›l fiair Tezkireleri 105
Abdulkadiro¤lu, A. (1999). ‹smail Belî¤, Nuhbetülasar
li Zeyli Zübdeti’l-eflar. Ankara: Gazi Üniversitesi
Yay›nlar›.
Afyoncu, E. (2000). “Mustafa Safâyî’nin Hayat› Hakk›nda
Yeni Bilgiler”, Journal of Turkish Studies/
Türklük Bilgisi Araflt›rmalar› (TUBA). Harvard
Üniversity, (24), s.1-7.
Altun, K. (1997). Tezkire i Mucib. Ankara. AKM Yay›nlar›.
Altuner (Üzer), N. (1989). Safayî Tezkiresi. ‹stanbul:
‹stanbul Üniversitesi, Doktora Tezi.
Çapan, P. (2005). Mustafa Safayî Efendi, Tezkire-i
Safayî (Nuhbetül-asar min Fevâ’idi’l-efl’ar) ‹nceleme-
Metin-‹ndeks. Ankara: AKM Yay›nlar›.
Erdem, S. (1994). Ramiz ve Adab-› Zurefâs›-‹nceleme-
Tenkitli Metin-‹ndeks-Sözlük. Ankara: AKM
Yay›nlar›.
Genç, ‹. (2000). Esrar Dede, Tezkire-i fiuara-y› Mevleviyye.
Ankara: AKM Yay›nlar›.
Horata, O. (1998). Esrar Dede-Hayat›, Eserleri fiiir
Dünyas› ve Divan›. Ankara: Kültür Bakanl›¤› Yay›
nlar›.
‹nal, ‹. M. K. (1988). Son As›r Türk fiairleri. ‹stanbul:
Dergâh Yay›nlar›.
‹nce, A. (1992). Salim Tezkiresi. Elaz›¤: F›rat Üniversitesi,
Doktora Tezi.
‹pekten, H. (1991). Türk Edebiyat›n›n Kaynaklar›ndan
Türkçe fiuara Tezkireleri, Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›.
‹sen, M. (2010). Tezkireden Biyografiye. ‹stanbul: Kap›
Yay›nlar›.
‹sen, M.-K›l›ç, F.-Aksoyak, ‹. H.-Eyduran, A.-Durmufl,
M.(2011). fiair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay›
nlar›.
Babinger, F. (1982). Osmanl› Tarih Yazarlar› ve Eserleri.
(Çev. Coflkun Üçok), Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanl›¤› Yay›nlar›.
Çapan, P. (1991). “Tezkire-i Salim Dibacesi”, F›rat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. (5/l),
111-114.
Çapan, P. (1993). 18. Yüzy›l Tezkirelerinde Edebiyat
Araflt›rma ve Tenkidi. Elaz›¤: F›rat Üniversitesi,
Doktora Tezi.
Çapan, P. (2011). “18. Yüzy›l Tezkirelerinde Aile, Soy
ve Akrabal›k ‹liflkilerine Dair”, Mustafa ‹sen Ad›na
Uluslararas› Sempozyum Klasik Türk Edebiyat›
nda Biyografi Bildiriler Kitab›, Ankara: AKM
Yay›nlar›, s.195-222.
Durmufl, M. (2006). “fiair Tezkirelerindeki Ölüm ‹fadelerinin
Üslup Aç›s›ndan De¤erlendirilmesi”, Dil ve
Edebiyat Yaz›lar›-Mustafa ‹sen’e Arma¤an. Ankara:
Grafiker Yay›nlar›.
Durmufl, M. (2007). Osmanl› Sahas› Türkçe fiair Tezkirelerinin
Üslup Özellikleri. Ankara: Hacettepe
Üniversitesi, Doktora Tezi.
K›l›ç, F. (2010). Klasik Türk Edebiyat›n›n Peflinden.
Ankara: Grafiker Yay›nlar›.
Levend, A. S. (1984). Türk Edebiyat› Tarihi-I. Girifl.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›.
Yöntem, A. C. (1996). “12. As›r Tezkirecilerimizden Râmiz
Efendi ve Eserleri”, Ali Canip Yöntemin Eski
Türk Edebiyat› Üzerine Makaleleri. (Haz.:Ahmet
Sevgi-Mustafa Özcan), ‹stanbul: Sözler