4 Ekim 2015 Pazar

uygur edebiyatı 1

Uygurca
Uygur Türkçesi 20
ğunu Budist ve Maniheist Uygurların verdiği bu eserler Soğdça, Çince, Toharca, Sanskritçe
ve Tibetçeden çevrilmiştir.
Açıklama:
Budizm: Kimi kişilerin din, kimilerinin felsefî sistem olarak kabul ettikleri Budizm,
M.Ö. 563-483 yılları arasında yaşayan Gautama Buddha adlı bir Hintli tarafından kurulmuştur. Tanrıtanımaz (Athee) bir din olan Budizmin beş temel kuralı vardır: 1. Öldürmemek, 2. Yalan söylememek, 3. İçki içmemek, 4. Hırsızlık yapmamak, 5. Kimsenin
karısını almamak.
Bu kuralların tümünü yerine getiren bir Budist, Nirvana’ya (ülküsel amaç) ulaşır.
Maniheizm: 216-277 yılları arasında yaşamış olan Mani tarafından kurulmuştur.
Mani, Hıristiyanlık, Zerdüştlük ve Burkancılığın yararlı gördüğü noktalarını toplayarak kendi sistemini kurmuştur. Zerdüşt papazları Maniheizmin güçlenmesi karşısında
hükümdara baskı yaparak Mani’yi öldürtürler.
Maniheizm, karşıt güçlerin çarpışması (dualizm) üzerine kurulmuştur. Karanlıklar
göğü ile ışık göğü durmaksızın savaşır lar. Burada karanlık tüm kötülükleri, aydınlık ise iyiliği, güzelliği ve ruhu sembolleştirir. Dünyanın yaratılışı sırasında karanlık ile
aydınlık birbiri ile karışmıştır. Işığı karanlıktan kurtarmak gerek mektedir. Bu sonuca
ulaşıldığı zaman insanlar mutlu olacaklar ve dünyanın sonu gelecektir. Bunun için çalışmak, bu dinin kuralları nı yerine getirmek gerekmektedir. Dua, oruç, günah çıkarma,
can lıları öldürmemek, içki içmemek karanlığın içinde bulunan ışık parçalarını kurtararak, onların ışık ülkesine gitmesini sağlaya caktır.
Maniheizm, 3. yy’dan itibaren doğum yeri olan Babilonya’dan eski dünyanın bilinen
bütün ülke ve bölgelerine hızla yayılmıştır. 4. yy’da Roma İmparatorluğunun batı bölgelerine, Galya ve İspanya’ya, Kuzey Afrika’ya kadar yayılmışsa da Hıristiyanların baskısına maruz kaldığından 6. yy’da bu ülkelerde ortadan kalkmış, ancak Doğu Akdeniz
bölgesinde 9. yy’a kadar varlığını koruyabilmiştir.
Budist ve Maniheist Uygur metinlerini daha iyi anlayabilmek için Budizm ve Maniheizm
hakkında daha kapsamlı bilgi edininiz.
Uygurca denilince, Uygur yazısı ile yazılmış, yazılış yılı belirlenebilen en eski metnin yazıldığı dönem olan 9. yy’dan başlatılarak yüzyıllarca altın devresini yaşamış, en eski Türk kültür dilini anlıyoruz (S. Tezcan, “Türklerde Yazı kültürü nün başlangıcı ve gelişimi”, Harf
Devriminin 50. Yılı Sempozyumu, Ankara 1981, s. 41-42). Uygurlardan daha önce Köktürklerin yazıları, yani oyma (Türk-runik) alfabesi ile bize kadar gelmiş olan Köktürk yazısı vardır, ancak Köktürk yazısının devamlı surette gelişen bir edebiyatı bulunmamak tadır. Fakat
Uygur yazıları ve Uygur dili vesikaları, sayılı mezar taşından ibaret olmayıp parlak bir devri aydınlatan, geniş sahalara yayılmış bir kültürün dilidir (R. Rahmeti Arat, “Uygur Türkçesinin
Türk dili tarihindeki yeri”, İkinci Türk Dili Kurultayı, İstanbul 1934, s. 83-88).
Uygur yazılı ürünleri arasında Budist yapıtları büyük yer tutmaktadır. 762’de resmî din
olarak kabul edilen Maniheizmle ilgili elyazmaları ise Budizmle ilgili olanlara göre çok daha
azdır. Hıristiyanlığın Nesturî mezhebi ile ilgili Uygurca yazmaların sayısı ise çok çok azdır.
Uygurca Yazmaların Keşfi
19. yüzyılın sonlarında Orhun ve Yenisey vadisinde Orhun yazıtları bulunup 1893’te V.
Thomsen tarafından okunduktan sonra Batı bilim dünyasında Türkoloji araştırmalarına
ilgi birdenbire artmış, Türklerden kalan daha başka yazılı belgeleri ele geçirmek için bi-
1
2. Ünite - Uygurca 21
lim kuruluşları Doğu Türkistan’a seferler düzenlemeye başlamıştır. 1889’den Birinci Dünya
Savaşı’na kadar süren bu araştırma gezilerine Fin, Rus, İngiliz, Alman, Fransız, Japon,
İsveçli ve Çinli bilim adamları katılmışlardır. Doğu Türkistan’a yapılan araştırma gezilerinin
ilki Ruslar tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk Rus heyeti, G. E. Grumm-Grjimaylo ve
M. V. Pevtsov başkanlığında 1889-1890 yıllarında düzenlenmiştir.
1898 yılında Rus arkeologlarından Klementz Turfan yöresinde araştırmalar yapmıştır.
Daha sonraki (1909-1910 ve 1914-1915) Rus araştırma heyetlerinin başkanlığında S. S.
Oldenburg bulunmuştur. S. E. Malov da 1909-1910 ve 1913-1914 yılları arasında bu bölgede yaptığı araştırmalarda önemli yazmalar elde etmiştir.
1898-1899 yıllarında Fin bilginlerinden C. Munk ve O. Donner Doğu Türkistan ve
Çin’de araştırma gezileri yapmışlardır.
Aurel Stein’in 1900-1901, 1906-1908 ve 1913-1915 tarihlerinde yaptığı araştırma gezilerinde elde ettiği yazmalar, bugün İngiltere’de yer almaktadır. Stein, 1906-1908 yıllarında
yaptığı araştırmalarda ‘Bin Buda Mağaraları’nı bulmuştur. Bura dan elde ettiği 24 sandık
malzemeyi Londra’ya göndermiştir.
Alman Türkologlardan olan A. Grünwedel, A. Huth ve A. von Le Coq, Doğu Türkistan’a
farklı zamanlarda (1902-1903, 1904-1905, 1906-1907 ve 1913-1914 yıllarında) yapılan
dört araştırma gezisi sırasında binlerce yazma parçası toplamışlardır. Birinci kazı sonunda elde edilen 46 sandık, ikinci kazı sonunda elde edilen 233 sandık malzeme ile dördüncü kazı sonunda 152 sandık malzeme Berlin’e taşınmıştır. Üçüncü kazı sonunda bulunan
malzemenin, özellikle duvar resimlerinin Almanya’ya götürülme sine çalışılmıştır.
Fransa’daki Türkçe Budist yazmaların asıl bölümü P. Pelliot’ nun 1906-1909 yıllarında
bulmuş olduklarıdır.
Japonya’daki Uygurca yazmalar, Kont Otani tarafından finanse edilen üç araştırma gezisinde ele geçirilen parçalardır. Bu araştır ma gezileri 1902-1904, 1908-1909 ve 1910-1914
yılları arasında düzenlenmiştir.
Uygurca yazılı belgelerin toplanmasında en büyük gayreti ve başarıyı Alman heyetleri
göstermiştir. Prusya Bilimler Akademi sinin düzenlediği dört büyük Turfan seferi sonrasında pek çok Uygurca yazma ve basma elde edilmiştir. En sonunda Birinci Dünya Savaşından sonra Çin hükümeti bu talana son vererek bulunan eserlerin Pekin’e gönderilmesi
kararını almıştır. Ancak bu karara uymayanlar da yok değildir.
Turfan ve çevresinde yapılan kazılarda ele geçirilen yazılı belgeler bugün Berlin’de Alman Bilimler Akademisinde, Leningrad’ta Asya Müzesinde, Londra’da British Museum’da,
Paris’te Bibliothèque National ve Musèe Guimet’de, Stockholm’ de Etnografya Müzesinde, Pekin’de Çin Akademisinde, Kyoto’da Ryukoku Üniversitesinde bulunmaktadır.
İstanbul’daki kitaplık larda da azımsanmayacak sayıda Uygurca yazma vardır. (O. Fikri
Sertkaya, “Turfan’da bulunan Uygur metinleri Türkiye kütüphanelerine nasıl geldi?”, Türk Kültürü, XXI/247, Kasım 1983, s. 740-746).
Tarım bölgesindeki eski kültür merkezlerinde Uygurca dahil çeşitli dillerdeki yazmaların yanı sıra, tahta kalıplar üzerine oyularak kâğıda yapılmış basmalar, tahta kazıklar
üzerine oyulmuş manastır yazıtları, sanat değeri olan duvar resimleri de bulunmuştur. Yıkık durumda bulunan şehirlerde saray, manastır, ev yıkıntıları, ev eşyaları, dokuma parçaları, manastır bayrakları vb. bulunmuştur.
UYGUR EDEBİYATI
Budist Uygur Edebiyatı
Budist Uygur yazılı belgelerinin büyük bölümü Çinçe, Tibetçe, Toharca, Soğdça ve Sanskritçeden yapılmış çevirilerdir. Bu nedenle bugün Türkologlar arasında, Uygur yazılı
Uygur Türkçesi 22
ürünlerinin özgün nitelikli olmadığını düşünenler de vardır. Ancak çeviri olan bu eserlerde
çoğu kez genişletme ve eklemelere gidilmiş, böylelikle metnin daha iyi anlaşılır duruma getirilmesine çalışılmıştır. Çeviri eserlerin yanında az sayıda özgün (telif) eser de vardır. Eldeki çeviri eserlerin büyük kısmı Çince’den yapılmış olanlardır. Hangi dilden çevrildiği bilinmeyen metinler de vardır.
Budist Uygurlardan yazma ve basma eserler kalmıştır. Bu metinler, pustaka formatında, Çin kitap tomarı tarzında, katlama kitap gibi çeşitli kitap biçimlerinde hazırlanmışlardır. Yazmalar kâğıt üzerine fırça ya da kalemle ve siyah mürekkeple yazılmıştır. Buda ve
bodhisattva (= buda adayı) gibi dinî açıdan önemli sözler kırmızı mürekkeple yazılmıştır.
Kimi yazma ve basmalarda konuyla ilgili küçük resimler de bulunmaktadır. Baskı tekniği Çin’den alınmıştır.
Uygur Budist çevirilerinde zamanla Budizm kavramlarını karşılayabilen Türkçe terimler
yaratılmış, bu terimler sonradan Moğol Budistlerince de kullanılmıştır (R. Rahmeti Arat,
“Uygurlarda Istılahlara Dair”, Türkiyat Mecmuası, C. VII-VIII/1, İstanbul 1942, s. 56-81).
Budist Uygurlardan kalan Buda ve Boddhisavattların başından geçen olayları anlatan
avadana ve jataka öyküleri daha çok, rahip olmamakla birlikte Budizmi kabul eden
halk topluluklarına dinsel çoşku vermek için yazılmıştır. Cemaat toplantılarında rahiplerin halka okuduğu bu öyküler, çoğu zaman sutralar (Buda’nın vaazları) içine yerleştirilmiştir. Özellikle Budist Uygur edebiyatı, hem manzum hem de düzyazı şeklinde düzenlenmiş zengin sayılabilecek bir jataka külliyatına sahiptir. Öykülerde anlatım son derece
açık ve canlıdır.
Öykülerin cemaat toplantılarında yalnız okunmakla kalınmayıp aynı zamanda sahnelenmek üzere yazıldığı da sanılmaktadır. Olayların geçtiği yeri ve olayın bir anını gösteren büyük boy resimler dinleyicilerin karşısına konulmakta, olayın değişmesi ile resim de
değişmektedir.
Toharcadan genişletmelerle Uygurcaya çevrilen Maitrisimit, bu şekilde körünç “görülecek şey, sahne eseri” olarak yazılmıştır. Maitrisimit’in bir kısmı Buda’nın hayatını anlattığından, konu bakımından avadana’ların arasına girdiği gibi, bir kısmı da onun vaazlarını içine alır, yani sutra’lara aittir. Budanın dinî temsil kademelerini, dinini yükseltmek ve tanıtmak için yaptığı hareket leri anlatır. Sonunda günahkârlar, cehennem azabı çekerler, Maitreya (ileride gelecek olan Buda) vasıtası ile kurtulurlar. Karşılıklı konuşma hâlinde yazılan bu kitap yukarıda sözü edilen körünç başlıkları ile ilk temsilî eserlerden
biri olduğu kanaatini vermektedir. Eser, 27 bölümden (ülüş), bir giriş (yükünç) ve 28
fasıldan ibarettir. Berlin Akademisinde A. von Gabain tarafından 1959’da bulunmuş olan Maitrisimit parçaları toplanarak Wiesbaden’da R. Hartmann’ın kısa bir girişi ve A.
von Gabain’in açıklamalarıyla yayımlanmıştır. Sonraki yayını ise Ş. Tekin’e aittir (Uygurca Metinler II. Maitrisimit,
Ankara 1976).
Ayrıca başka Uygur metinlerinde körünçlük ‘üzerinde
gösteri yapılan yüksek yer, sahne’, körünççi ‘seyirci’, körünçlemek
‘seyretmek’ gibi sözcüklerin geçmesi Uygurlarda tiyatro sanatının varlığını doğrular niteliktedir.
Maitrisimit gibi sahneye konulmak üzere yazılmış
önemli bir eser de Kalyanamkara et Papamkara (İyi Düşünceli Prensle Kötü Düşünceli Prens) öyküsüdür. Bu eser
üzerinde Fransa’da yapılan ilk iki çalışma 1914 yılına aittir. 1940’ta Hüseyin Namık Orkun, Prens Kalyanamkara et
Papamkara Hikâyesinin Uygurcası (TDK Yayınları, İstan-
Resim 2.1
Şinasi Tekin
1933-2004
2. Ünite - Uygurca 23
bul 1940) adı ile çalışmasını yayımladı. J. R. Hamilton’un 1971’deki yayınından sonra bu
yayının iki defa Türkiye Türkçesine çevirisi yapılmıştır. (James Russell Hamilton (Çeviren:
Ece Korkut, İsmet Birkan), Budacı İyi ve Kötü Kalpli Prens Masalının Uygurcası, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi, Simurg, Ankara 1998; James Russell Hamilton (Çeviren: Vedat
Köken) Buddhacılığa İlişkin Uygurca El Yazması. İyi ve Kötü Prens Öyküsü, TDK Yayınları, Ankara 1998).
Budist Uygur sahasında Buda vaazlarını konu alan sutralar (Uygurca sudur) da yazılmıştır. Sutraların büyük çoğunluğu Uygurcaya çevrilmiştir: Nirvanasutra, Maytrisudur, Saddharma-pundarika sutra, Suvarnaprabhasa sutra, Amitabhasutra gibi. Bu sutralar içinde en önemlisi S.
E. Malov’un 1910’da bir kısmını Sarı Uygurların ibadethanelerinde bulduğu bir kısmını da özel şahısların ellerinden aldığı Suvarnaprabhasa sutra, Uygurca adı ile Altun Yaruk’tur. Çinceden 11. yy başlarında yaşadığı sanılan,
-Hsüan Tsang biyografisini de çeviren- Beş balıklı Şıngko Seli Tutung adlı bir Uygur bilgini tarafından Uygurcaya
tercüme edilmiştir. Berlin koleksiyo nunda hiçbiri tam olmayan 6 yazma nın kalıntıları vardır. Leningrad’ta hiç eksiksiz bir yazması bulunmaktadır. Eser 10 kitap, 31 bölümden
ibarettir. Bu yazma 1687 yılında kopya edilmiş olmasına rağmen dili klâsik Uygurcadır. Bu nüsha üzerinde ilk çalışan W. Radloff olmuştur. Radloff, Malov ile birlikte, 675 sayfa tutan bu eseri, Uygur harfleri ile dizdirerek Almanca çevirisi ile yayımlamıştır (Suvarnaprabhāsa, Bibliotheca Buddhica 17 (metin), 27 (Alman ca çeviri), Petersburg 1913, 1930). Eser üzerinde çalışmış olanlar ve bugün halen çalışmalarına devam edenler sırasıyla S. E. Malov, S. Çağatay, Ş. Tekin, C.
Kaya, M. Ölmez, P. Zieme ve K. Röhrborn’dur.
Sutra’lar arasında geçen bir eserin adı Kuan-şi-im Pusar’dır. Aslında bu yazma büyük bir eserin Sanskrit adıyla Saddharmapundarika-Sutra’nın Uygurcası Vap hua ki atlıg nom çeçeki sudur’un 25. bölümüdür. Elimizde olan Uygurca metin Mahayana mezhebine ait bir eserin Bodhisattva Avalokitesvara başlıklı 25. bölümünün Çince’den tercümesidir
ve Uygurca Metinler I (Erzurum 1960) başlığıyla Ş. Tekin tarafından işlenip yayımlanmıştır. Berlin Akademisinde 4 nüshası vardır, dördü de Turfan çevresinde bulunmuştur. Çinceden ne zaman, nerede ve kimin tarafından çevrildiği bilinmemektedir. Bir nüshası Leningrad’ta bulunmaktadır, ilk yayımı W. Radloff tarafından Rus Akademisince Uygur
harfleri ile ve Almanca çevirisiyle 1911’de St. Petersburg’da yapılmıştır. Bundan başka
F. W. K. Müller, Uigurica II içinde 1912’de Akademide bulunan 60 satırlık bir nüshayı yayımlamıştır. Metnin konusu put namzedinin (Boddhisatva) zor ve sıkıntılı durumda olan
insanlara her yerde görünüp yardım etmesidir.
Budist Türk edebiyatında Çince’den çevrilmiş uydurma (=apocryphal) sutra’lar da vardır.
Sekiz Yükmek “Sekiz Yığın” adlı sutra, bu türe girmektedir. Berlin, Londra, Tokyo ve Leningrad’ta birçok yazma nüshası vardır. Bu eserin birkaç nüshası karşılaştırılarak 1934’te V. Bang, öğrencileri A. von Gabain ve G. R. Rachmati (Gabdu’r-Reşid Rahmeti)’nin hazırladıkları
Türkische Turfantexte VI’da yayımlanmıştır. S. Çağatay, Türk Lehçeleri Örnekleri
I (Ankara 1963)’de eserin bir kısmını ve içerdiği sözcüklerin günümüz Türkçesindeki karşılık larını vermiştir. Sekiz Yükmek üzerine 1971 yılında L. Ligeti’nin (Autour du Säkiz
Yükmäk yaruk, Studia Turcia, Budapest 1971, s. 291-319) ve 1979-2000 yılları arasında J.
Oda’nın (“New Fragments of the Buddhist Uighur Text Säkiz yükmäk yaruq”, Altorientalische Forschungen, 10, 1983, 125-142) çalışmaları olmuştur.
Resim 2.2
Budist Uygur minyatürcülüğünden
bir örnek
Uygur Türkçesi 24
Budist Uygurlardan kalan en önemli ve en kapsamlı sutralar, yukarıda verdiklerimizdir. Bunların dışında daha birçok sutra ve bunlar üzerinde yapılmış pek çok çalışma vardır.
Bu kitapta adı, I. Köktürk Kağanlığı anlatılırken geçen Çinli Budist rahip Hsüan Tsang
(600-664)’ın biyografisini ölümünden sonra rahibin öğrencileri yazmış, 10. yy’da Altun
Yaruk’un mütercimi Şıngko Seli Tutung bu biyografiyi Uygurcaya çevirmiştir. Bu biyografide Hsüang Tsang’ın Doğu ve Batı Türkistan üzerinden Hindistan’a yaptığı seyahat ve
Çin’e döndükten sonraki çalışmaları büyük bir yer tutmaktadır. Tek nüshası olan bu çevirinin parçaları Pekin, Paris ve Leningrad’ta bulunmaktadır. Türk siyaset ve kültür tarihi
araştırmaları için de önemli olan bu çeviri üzerine 1935’te Gabain’den başlayarak pek çok
bilim adamı tarafından bugüne dek devam eden çalışmalar yapılmıştır. (N. Togan, “Peygamber Zamanında Şarki ve Garbi Türkistanı Ziyaret Eden Çinli Budist Rahibi Hüen-
Çang’ın Bu Ülkelerin Dini ve Siyasi Vaziyetlerine Ait …”, İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi,
C. IV, Cüz: 1-2, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1964. K. Röhrborn, M. Ölmez,
Xuanzangs Leben und Werk, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 2001).
Budist Uygur edebiyatı içinde tövbe duaları da vardır. Bunlar, Budizme inanan halkın işlediği günahlardan arınması için hazırlanmış metinlerdir. Budist Uygurlara ait yazılı
ürünler arasında dharani (Uyg. darnı) adı verilen büyü formüllerinin yazıldığı metinler
de vardır. Uigurica II’de Çince’den çevrilmiş böyle bir metin konu edilmiştir. darnı’lar ayrıca bir öykünün içine yerleştirilmiş de olabilir.
Yukarıda anılan çoğunluğu çeviri olan bu eserler, Budist Uygur edebiyatının düzyazı
(nesir) ürünlerine örnektir. Bir de şiir (manzum) türünde ve genelde özgün yaratı olan
ürünler vardır. Şiirlerin çoğu dinî konuları işledikleri hâlde, aralarında insanın dünya ile
ilgisini gösteren, tabiat sevgisini canlandıran ve hayatın hikmetini ortaya koyan çok güzel lirik parçalar da vardır. Bunların büyük kısmı öğretici amaçla, bir kısmı da dinsel çoş-
ku sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır. Ayrıca kimi zaman düzyazılı metinler içerisine
şiir parçaları yerleştirilerek konuyu daha iyi ve etkili anlatmak amaçlanmıştır. Bu şiirlerin
en önemli özelliği ön uyak (alliterasyon) bulunmasıdır. Bazılarında da ön uyaktan başka
son uyak ve hece ölçüsü görülmektedir. Bunlar R. R. Arat’ın Eski Türk Şiiri (TTK Yayınları, Ankara 1965) adlı eserinde büyük çapta bir araya getirilmiştir. Arat, bu kitapta “Mani
Muhitinde Yazılan Eserler”den sonra “Burkan Muhitinde Yazılan Eserler”, “Ayrı Parçalar
(Pratyaya-Şiiri)”, “İslam Muhi tinde Yazılan Eserler” ve “Nazım İle İlgili Parçalar” bölümlerine yer vermiştir.
Arat’ın yukarıda bahsettiğimiz çalışmasından sonra söz edilecek bir çalışma da P.
Zieme’ye aittir. Zieme, 1985 ve 1991 yılında yayımladığı eserlerinde Turfan ve Dunhuang Budist Türklerinden kalmış manzum metinler ile bu metinlerin şekil, tür ve içerik analizlerini yapmıştır. (Buddhistische Stabreimdichtung der Uiguren, BT XIII, Berlin 1985. Die
Stabreimtexte der Uiguren von Turfan und Dunhuang, Budapest 1991). Bu eserlerin dışında Budist Uygur şiiri ile ilgili olarak yazılmış pek çok makale bulunmaktadır.
Maitrisimit’i maddeler hâlinde tanıtınız.
Maniheist Uygur Edebiyatı
762’de Maniheizmin devlet dini olarak kabul edilişinden 840 yılında Uygurların Doğu
Türkistan’a göç etmesine kadarki 80 yıl boyunca Maniheist Uygur edebiyatının ilk ürünlerini vermeye başladığı söylenebilir. Bozkır Uygur Kağanlığı döneminde Maniheizmin kabul edilişini anlatan metin Türkische Turfantexte II’de yayımlanmıştır.
Maniheist Uygurlardan kalan metinler küçük boyutlu yazmalardır. Kimi kez de yazma parçası üzerine ancak birkaç sözcük yazılmıştır. Yazıların dikkatli ve titiz ellerden çıktığı gözlenir. Noktalama işaretlerinin kullanımı bakımından da Budist çevreye ait metinlerden kolaylıkla ayırt edilebilir.
2
2. Ünite - Uygurca 25
Maniheist Uygur edebiyatının ürünleri arasında öyküler, dinî metinler yani Maniheistlerin uyacakları kuralları anlatan metinler ve bir Mani manastırı yönetmeliği, tövbe duaları ve ilahiler kalmıştır. Özellikle hem ön uyakla hem de son uyakla yazılmış başarılı şiir
örnekleri vardır. İlk Türk şairi olarak bilinen Arpın Çor Tigin’in de aşk konusunda yazılmış bir şiiri, Maniheist yazmalar arasındadır. Bu şiirin, Türk lirik şiirinin ilk ve en eski örneği olduğunu R. R. Arat 1960’ta söylemiştir. (R. R. Arat, “Edebiyatımızda İlk Lirik Şiir”,
Türk Yurdu, 50. yıl, S. 284, Mayıs 1960, s. 37-38).
Uygurca adı İki Yıltız Nom (İki Kök Kitabı) olan metnin Mani’nin yazdığı yedi kitaptan birinin Uygurca çevirisi olduğu sanılmaktadır. Manichaica I ve III’te bu metnin parçaları yayımlanmıştır.
Günah çıkartarak tövbe etmek için hazırlanmış metinler arasın da en önemlisi
Huastvanift’tir. Koço ve Dunhuang çevresinde bulunan Huastvanift yazmaları, Mani ve
Uygur alfabesi ile yazılmış olup bunların Soğdcadan çevrilmiş olabileceği sanılmak tadır.
Eser üzerinde 1904 yılında F. W. K. Müller’in başlattığı pek çok çalışma vardır. Berlin
Brandenburg Akademisi Turfan Koleksiyonunda saklanan Eski Türkçe metinlerin dijital ortama aktarılması projesi kapsamında yürütülen “Vorislamische Altturkische Texte:
Elektronisches Corpus” (VATEC) projesinin 2001 yılında yapılan örnek CD’si içinde de
Huastvanift metninin Uygur ve Mani harfli nüshalarından parçalar (Londra nüshasının
tamamı, Berlin ve Leningrad nüshalarından parçalar ile tamam lanmış bir metin olarak)
ile 51 adet Mani ve Uygur harfli fragman dijital ortama aktarılmıştır.
Maniheist metinler üzerinde başlangıçta en fazla çalışma yapan, Manichaica süreli yayınını 1911’de başlatan A. von Le Coq olmuştur. Onun bir dizi hâlinde çıkan Manichaica (I-III) adlı süreli yayını bugün de Türkoloji tarihinde değerini korumaktadır. Daha sonra
Berlin Koleksiyonunda bulunan Maniheist çevreden kalmış bütün metin parçaları P. Zieme tarafından işlenmiştir. (Manichäisch-türkischä Texte (Texte, Übersetzung, Anmerkungen),
Berliner Turfantexte V, Berlin 1976).
Başka Metinler
Eski Türkler arasında az sayıda olmak koşuluyla Hıristiyanlığın Nesturî mezhebine inanırlar da çıkmıştır. Turfan ve çevresindeki buluntular arasında Hıristiyan Uygurlardan kalan
az sayıda metin vardır. Yakubos İncili’nden kalan iki yapraklık metin, Uigurica I’de Müller
tarafından yayımlanmıştır. Hıristiyanlığa ait başka parçalar da vardır. Aziz Georg’un çektiği ölüm acılarını anlatan metin, Manihaica II’de A. v. Le Coq tarafından işlenmiştir. Ayrıca söz konusu metin üzerinde, 1926 yılında yapmış olduğu çalışmada V. Bang da durmuştur. P. Zieme tarafından Turfansammlung’da Uygur ve Süryanî alfabeleriyle yazılmış daha
başka 12 metin parçası belirlenmiştir. (“Zu den nestorianichen-türkischen Turfan texten”,
Sprache, Geschichte und Kultur de Altaischen Völker, Berlin 1974, s. 661-664).
Uygurca yazılı metinler arasında hukuk belgeleri de vardı. Bu belgeler, borç alıp-
verme, alım-satım, kiralama, rehin, evlat edin me ve vakıf vesikaları ile vasiyetname konularındadır. Bu konuda oldukça fazla bilim adamı çalışmış olmakla birlikte Türkiye’de
R. Rahmeti Arat’ın çalışmaları aşılmış değildir (Eski Türk Hukuk Vesikaları, Türk Kültürü Araştırmaları I, Ankara 1964). Arat’tan önce A. Caferoğlu ve H. N. Orkun’un da konuyla ilgili çalışma ları olmuştur. (A. Caferoğlu, “Uygurlarda Hukuk ve Maliye Istılahla rı”,
Türkiyat Mecmuası, 4, İstanbul 1934; H. N. Orkun, Türk Hukuk Tarihi. Belgeler, T.C. Adliye Vekilliği, Ankara 1936, s. 549-628). Ayrıca bu belgeleri Ö. İzgi de tarihçi gözüyle değerlendirmiştir.
(Uygurların Siyasî ve Kültürel Tarihi. Hukuk Vesikalarına Göre, TKAE Yayınları, Ankara 1987).
Gökbilim, takvim, yıldız falı ve sihir ile sağlık bilgisi, fal ve muska kitapları konularında Uygurca yazılı metinler de vardır. Berlin Turfan yazmaları kolleksiyonundaki tıp meUygur
Türkçesi 26
tinleri, ilk olarak Reşid Rahmeti Arat tarafından işlenmiş ve yayımlanmıştır (Zur Heilkunde der Uiguren -Uygurları sağlığa kavuşturma bilgi leri üzerine-, Berlin 1930.). Fal kitaplarında ise Maniheist çevrede yazılmış olduğu sanılan, Türk-runik harfleriyle yazılı olan Irk Bitig “Fal Kitabı” son derece önemlidir.
ORHUN VE UYGUR TÜRKÇELERİ ARASINDAKİ FARKLAR
Orhun ve Uygur Türkçesi, Karahanlı Türkçesi ile birlikte Eski Türkçe dönemi içinde değerlendirilir. Başka bir deyişle, 13. yy’a kadar Türk dünyasının doğu kolunda iki ayrı bölgede
iki ayrı yazı dili oluşmuştur. Bunlardan biri Ötüken’de ve daha sonra Doğu Türkistan’daki
Tarım bölgesinde kullanılan Orhun Türkçesi ile Uygurca, diğeri de Kaşgar’da ortaya çıkan
Karahanlı Türkçesidir. Uygur Türkçesi, Orhun Türkçesinin devamı niteliğinde olmuştur.
Uygur ve Karahanlı Türkçeleri de birbirinin devamı olduğu gibi, yan yana fakat iki ayrı
medeniyeti temsil ederek ürünlerini vermişler, sonunda İslâmî olanı 1500’lerden itibaren
Tarım’dakini sindirmiştir.
Bu üç Türk yazı dilinin niteliğini, 10. yy İslâm coğrafyacılarından İstahrî (öl. 957)
Mesâlikü’l-memâlik adlı kitabında şöyle ifade etmiştir (R. Şeşen, İslâm Coğrafyacılarına
Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, TTK Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2001, s. 156.): “Çin ülkesinde çeşitli diller konuşulur. Türklere gelince bunların hepsi Tokuz Oğuzlara, Kırgızlara,
Kimaklara, Oğuzlara, Karluklara mensupturlar. Dilleri birdir. Birbirlerinin konuştukla rını
anlarlar.”
İstahrî’nin açıklamalarında dikkati çeken son cümle olmalıdır. Çünkü o, dillerinin
“bir” yani aynı olduğunu söylediği Türk boyları için “birbirlerinin konuştuklarını anlarlar” diyerek aslında birtakım dillik farklara dikkati çekmek istemiş fakat aynı zamanda bu
farklılıkların boyutunu da vurgulamıştır.
Orhun ve Uygur Türkçeleri arasındaki farklar, mensubu olduk ları kültür daireleri ile
değişik Türk boylarına ait ağız farklılıkla rının ortaya çıkardığı seslik, biçimlik ve söz dağarcığıyla ilgili farklılıklardan öte değildir. Tabiî ki bunda coğrafya ve zaman faktörleri de
etkili olmuştur.
Orhun yazıtları arasında bile farklı ağız özelliklerini fark etmek mümkündür. Kaşgarlı
Mahmud’un 11. yy’da Oğuz özelliği olarak tespit ettiği b ~ m değişimi üç büyük yazıt
arasında da vardır. (“Kelimenin başında bulunan م harflerini Suvarlarla Oğuzlar, Kıpçaklar ’ب ye çevirirler. Türkler -Karahanlı Türkleri- men bardum, Suvarlarla Kıpçaklar, Oğuzlar ben bardum der.” DLT I-31).
Bilge Kağan ve Köl Tigin yazıtlarında 1. tekil şahıs zamiri, men “ben” şeklinde geçer,
bunun ek almış şekilleri de m-’li geçer ken Tonyukuk yazıtında çoğunlukla ben olarak geçer
ve ek almış şekilleri de b-’lidir.
men KT G11, BK D33 ben T 47 ~ men T 10
meniŋ BK D29, KT G11 beniŋ T 21
maŋa KT D30, BK D24 bini T 10
Bu durum tek örnekle sınırlandırılamaz. ben zamirinde m’li yapıları tercih eden BK ve
K yazıtları -içinde /n/ ve /ŋ/ geçen- beŋgü “ebedî, ebedî olarak”, bin- “binmek”, biŋ “1000”
gibi başka sözcüklerde b’yi tercih etmiştir. Tonyukuk yazıtında geçen beŋlig “benli”, bıŋ
“1000”, bintür- “bindirmek”, buŋ “dert, sıkıntı”, buŋad- “sıkılmak, sıkıntı içinde olmak”,
buŋsız “eksiksiz, fazlasıyla” örnekleri konuyla ilgili sözcüklerdir.
Ayrıca Tonyukuk yazıtında bini’nin geçmesinden Türk dilinde e ~ i sorunun başlamış
olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu sorun her yazı dili döneminde (Uygur, Karahanlı,
Harezm Türkçeleri) artarak devam edecek ve sonunda Çağataycada şu kurala bağlanacaktır: “Türkçe ilk hecedeki /e/ ile yazılan sözler /i/ (veya /é/)’ye dönüşür.
2. Ünite - Uygurca 27
Orhun ve Uygur Türkçeleri arasındaki farklara gelince:
Uygurcada y ve n ağızlarının oluşmasına neden olan Orhun Türkçesindeki /ń/ (n͡y)
birleşik sesinin Uygurcada /y/ ve /n/’ye dönüşmesi.
ańıġ “kötü, fena” KT G5, BK K4 > ayıġ, ayaġ “kötü; pek çok” Kalyanam. II.1
ķoń “koyun” KT D12, BK D11 > ḳoy Kalyanam. III.1
azķıńa “azıcık” KT D34 > azḳıya Orhun Türkçesi b- ~ (söz içi /n/, /ŋ/ olması durumunda) m- > Uygurca m-.
ben “ben” T 47, men KT G11 > men Kalyanam. V.1
buŋ T 57 > muŋ Kalyanam. XXVI.1
Orhun Türkçesi –b-, -b > Uygurca –w-, -w
sebin- “sevinmek” BK D2 > sew- Kalyanam. VI.4 (krş. sewig, sewin-, sewinç)
sab “söz, haber” KT G7, BK K6 > saw Kalyanam. XV.7
sub “su; ırmak” KT D27, BK D22 > suw Kalyanam. XVII.4
Orhun Türkçesinde gelecek zaman çekimi -DAçI, -çI ve -sIK ekleri ile yapılırken
Uygurcada bu zamanın çekiminde diğer eklerin yanı sıra -GAy ekinin görülmeye başlaması iki yazı dili arasındaki morfolojik farklardan biridir. -GAy eki, Köktürk harfleriyle yazılmış olan Uygurca Irk Bitig adlı kitapta da geçmektedir.
Ad durum eklerinden, çıkma durumu eki Köktürkçede +DA iken, Uygurcada bulunma durumu ekinin yanı sıra bu ekin işlevini +DIn almıştır.
İlgi hâli eki Orhun Türkçesinde +Iŋ / +nIŋ iken Uygurcada ünlü veya ünsüzle sonlanan sözlerden sonra +nIŋ’dir.
Uygur Türkçesi 28
Özet
Uygurcada “y” ve “n” ağzını açıklamak
Orhun Türkçesinde /ń/ (n͡y, palatal n) birleşik sesi,
(koń “koyun” KT D12, BK D11; ańıg “kötü, fena” T 34
gibi) Uygurca n ağzında /n/, y ağzında /y/’ye gelişmiştir. Yani Uygurcada, Orhun Türkçesindeki koń ve ańıg
sözleri, n ağzında kon ve anıg, y ağzında ise koy ve ayıg
olmuştur.
Budist ve Mani metinlerinin büyük kısmı y ağzı ile yazılmıştır. Mani metinlerinin çoğunluğu ise n ağzı konuşurları tarafından yazılmıştır.
İki ağız arasındaki farklılık bu seslerden ibaret değildir.
n ağzında yazılmış bir Mani metninde karşımıza
çıkacak en önemli farklılık, bağlama ünlüsü olarak ve
bazı sözlerin tabanlarında birinci hecenin dışında /ı/
ve /i/ seslerinin yerine /a/ ve /e/’nin gelmesidir.
Uygurca yazılı metinleri özetlemek
Uygurlar, inandıkları Budizme, Maniheizme, Hıristiyanlığa ait eserleri kendi dillerine çevirmişlerdir. Çoğunluğunu Budist ve Maniheist Uygurların verdiği bu
eserler, Soğdça, Çince, Toharca, Sanskritçe ve Tibetçeden çevrilmiştir. Uygur yazılı ürünleri arasında Budist yapıtları büyük yer tutmaktadır. Maniheizmle ilgili elyazmaları ise Budizmle ilgili olanlara göre çok
daha azdır. Hıristiyanlığın Nesturî mezhebi ile ilgili
Uygurca yazmaların sayısı ise çok çok azdır.
Aurel Stein’in 1900-1901, 1906-1908 ve 1913-1915
tarihlerinde yaptığı araştırma gezilerinde elde ettiği yazmalar, bugün İngiltere’de yer almaktadır. Stein,
1906-1908 yıllarında yaptığı araştırmalarda Bin Buda
Mağaraları’nı bulmuştur.
Alman Türkologlardan olan A. Grünwedel, A. Huth
ve A. Von Le Coq, Doğu Türkistan’a farklı zamanlarda
(1902-1903, 1904-1905, 1906-1907 ve 1913-1914 yıllarında) yapılan dört araştırma gezisi sırasında binlerce
yazma parçası toplamışlardır.
Fransa’daki Türkçe Budist yazmaların asıl bölümü P.
Pelliot’nun 1906-1909 yıllarında bulmuş olduklarıdır.
Japonya’daki Uygurca yazmalar, Kont Otani tarafından finanse edilen üç araştırma gezisinde ele geçirilen
parçalardır. Bu araştırma gezileri 1902-1904, 1908-
1909 ve 1910-1914 yılları arasında düzenlenmiştir.
Uygurca yazılı belgelerin toplanmasında en büyük
gayreti ve başarıyı Alman heyetleri göstermiştir.
Turfan ve çevresinde yapılan kazılarda ele geçirilen
yazılı belgeler bugün Berlin’de Alman Bilimler Akademisinde, Leningrad’ta Asya Müzesinde, Londra’da
British Museum’da, Paris’te Bibliothèque National ve
Musèe Guimet’de, Stockholm’de Etnografya Müzesinde, Pekin’de Çin Akademisin de, Kyoto’da Ryukoku Üniversitesinde bulunmaktadır. İstanbul’ daki kitaplıklarda da azımsanmayacak sayıda Uygurca yazma vardır.
Uygur edebiyatını betimlemek
Budist Uygur Edebiyatı
Budist Uygur yazılı belgelerinin büyük bölümü Çinçe, Tibetçe, Toharca, Soğdça ve Sanskritçeden yapılmış çevirilerdir. Çeviri eserlerin yanında az sayıda özgün
(telif) eser de vardır. Budist Uygurlardan yazma
ve basma eserler kalmıştır.
Budist Uygurlardan kalan Buda ve Boddhisavattların başından geçen olayları anlatan avadana ve jataka
öyküleri daha çok, rahip olmamakla birlikte Budizmi
kabul eden halk topluluklarına dinsel çoşku vermek için yazılmıştır. Cemaat toplantılarında rahiplerin halka okuduğu bu öyküler, çoğu zaman sutralar (Buda’nın vaazları) içine yerleştirilmiştir.
Toharcadan genişletmelerle Uygurcaya çevrilen Maitrisimit,
bu şekilde körünç “görülecek şey, sahne eseri” olarak yazılmıştır. Karşılıklı konuşma hâlinde yazılan bu kitap, körünç başlıkları ile ilk temsilî eserlerden
biri olduğu kanaatini vermektedir.
Maitrisimit gibi sahneye konulmak üzere yazılmış önemli bir eser de Kalyanamkara et Papamkara
(İyi Düşünceli Kardeşle Kötü Düşünceli Kardeş)
öyküsüdür.
Budist Uygur sahasında Buda vaazlarını konu alan
sutralar (Uygurca sudur) da yazılmıştır. Bu sutralar
içinde en önemlisi Suvarnaprabhasa sutra, Uygurca
adı ile Altun Yaruk’tur.
Sutra’lar arasında bir eserin adı Kuan-şi-im Pusar’dır.
Aslında bu yazma büyük bir eserin Sanskrit adıyla
Saddharmapundarika-Sutra’nın Uygurcası Vap hua ki
atlıg nom çeçeki sudur’un 25. bölümüdür.
Budist Türk edebiyatında Çince’den çevrilmiş uydurma (=apocryphal) sutra’lar da vardır. Sekiz Yükmek
“Sekiz Yığın” adlı sutra, bu türe girmektedir.
Budist Uygur edebiyatı içinde tövbe duaları da vardır. Bunlar, Budizme inanan halkın işlediği günahlardan arınması için hazırlanmış metinlerdir. Budist Uygurlara ait yazılı ürünler arasında dharani (Uyg. darnı)
adı verilen büyü formüllerinin yazıldığı metinler
de vardır.
1
2
3
2. Ünite - Uygurca 29
Budist Uygur edebiyatının çoğunluğu çeviri olan
eserleri, düzyazı (nesir) ürünlerine örnektir. Bir de
şiir (manzum) türünde ve genelde özgün yaratı olan
ürünler vardır. Bu şiirlerin en önemli özelliği ön uyak
(alliterasyon) bulunmasıdır. Bazılarında da ön uyaktan başka son uyak ve hece ölçüsü görülmektedir.
Maniheist Uygur Edebiyatı
762’de Maniheizmin devlet dini olarak kabul edilişinden
840 yılında Uygurların Doğu Türkistan’a göç etmesine kadarki 80 yıl boyunca Maniheist Uygur edebiyatının ilk ürünlerini vermeye başladığı söylenebilir. Maniheist Uygurlardan kalan metinler küçük boyutlu yazmalardır. Noktalama işaretlerinin kullanımı
bakımından Budist çevreye ait metinlerden kolaylıkla
ayırt edile bilir. Maniheist Uygur edebiyatının ürünleri arasında öyküler, dinî metinler yani Maniheistlerin
uyacakları kuralları anlatan metinler ve bir Mani manastırı yönetmeliği, tövbe duaları ve ilahiler kalmıştır.
Özellikle hem ön uyakla hem de son uyakla yazılmış
başarılı şiir örnekleri vardır.
Uygurca adı İki Yıltız Nom (İki Kök Kitabı) olan metnin
Mani’nin yazdığı yedi kitaptan birinin Uygurca
çevirisi olduğu sanılmaktadır.
Günah çıkartarak tövbe etmek için hazırlanmış metinler arasında en önemlisi Huastvanift’tir.
Koço ve Dunhuang çevresinde bulunan Huastvanift
yazmaları, Mani ve Uygur alfabesi ile yazılmış olup bunların Soğdçadan çevrilmiş olabileceği sanılmaktadır.
Başka Metinler
Eski Türkler arasında az sayıda olmak koşuluyla Hıristiyanlığın Nesturî mezhebine inanırlar da çıkmıştır. Turfan ve çevresindeki buluntular arasında Hıristiyan Uygurlardan kalan az sayıda metin vardır. Uygurca yazılı metinler arasında hukuk belgeleri de vardı. Gökbilim, takvim, yıldız falı ve sihir ile sağlık bilgisi, fal ve muska kitapları konularında Uygurca yazılı
metinler de vardır. Fal kitaplarında ise Maniheist çevrede yazılmış olduğu sanılan, Türk-runik harfleriyle
yazılı olan Irk Bitig “Fal Kitabı” son derece önemlidir.
Orhun ve Uygur Türkçeleri arasındaki farkları
açıklamak
1. Uygurcada y ve n ağızlarının oluşmasına neden
olan Orhun Türkçesindeki /ń/ (n͡y) birleşik sesinin
Uygurcada /y/ ve /n/’ye dönüşmesi.
2. Orhun Türkçesi b- ~ (söz içi /n/, /ŋ/ olması durumunda)
m- > Uygurcada m-.
3. Orhun Türkçesi -b-, -b > Uygurca -w-, -w.
4. Orhun Türkçesinde gelecek zaman çekimi -DAçI,
-çI ve -sIK ekleri ile yapılırken Uygurcada bu zamanın
çekiminde diğer eklerin yanı sıra -GAy ekinin görülmeye başlaması. 5. Ad durum eklerinden, çıkma durumu eki Orhun
Türkçesinde +DA iken, Uygurcada bulunma durumu
ekinin yanı sıra bu ekin işlevini +DIn ekinin alması.
6. İlgi hâli eki Orhun Türkçesinde +Iŋ / +nIŋ iken Uygurcada ünlü veya ünsüzle sonlanan sözlerden sonra
+nIŋ olarak gelmesi.
4
Uygur Türkçesi 30
Kendimizi Sınayalım
1. Uygurca yazmaların bulunduğu Bin Buda Mağaraları’nı
aşağıdakilerden hangisi bulmuştur?
a. A. Stein
b. S. E. Malov
c. A. Grünwedel
d. A. von Le Coq
e. P. Pelliot
2. Uygurca metinlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a. Uygurca yazılı metinlerin çoğu Çince, Tibetçe, Toharca, Soğdca ve Sanskritçeden yapılmış çevirilerdir.
b. Uygurca metinler, çeşitli dillerden çevrilirken metnin
daha anlaşılır kılınması için çoğu kez genişletme ve
eklemelere gidilmiştir.
c. Uygurca metinler arasında taşa oyularak yazılmış
olanlar çoğunluktadır.
d. Çeviri eserlerin yanında az sayıda da olsa özgün eser
de vardır.
e. Eldeki Uygurca metinlerin büyük kısmı Çinceden
çevrilmiştir.
3. Uygurlarda sahneye konulmak üzere yazıldığı sanılan iki
büyük eser, aşağıdakilerin hangisinde birlikte ve doğru olarak verilmiştir?
a. Maitrisimit, Suvarnaprabhasa (Altun Yaruk)
b. Suvarnaprabhasa, Kalyanamkara et Papamkara
c. Kalyanamkara et Papamkara, Maitrisimit
d. Maitrisimit, Kuanşi-im Pusar
e. Kuanşi-im Pusar, Suvarnaprabhasa
4. Kalyanamkara et Papamkara hakkında 1940 yılında
Türkiye’de yapılan çalışma kime aittir?
a. R. Rahmeti Arat’a
b. Şinasi Tekin’e
c. Talat Tekin’e
d. Saadet Çağatay’a
e. Hüseyin Namık Orkun’a
5. Suvarnaprabhasa (Altun Yaruk) ve Hsüan Tsang’ın biyografilerini Uygurcaya kim çevirmiştir?
a. Beşbalıklı Şıngko Seli Tutung
b. Arpın Çor
c. Kaşgarlı Mahmud
d. Gabdu’r-Reşid Rahmeti
e. Bögü Kağan
6. Uygurca yazılmış şiirler üzerinde yapılan en kapsamlı çalışma olan Eski Türk Şiiri adlı eser, kime aittir?
a. Şinasi Tekin’e
b. Reşid Rahmeti Arat’a
c. Saadet Çağatay’a
d. Ahmet Caferoğlu’na
e. Hüseyin Namık Orkun’a
7. Orhun Türkçesi ve Uygurca arasındaki farklarla ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a. Orhun Türkçesi b- ~ (söz içinde /n/ ve /ŋ/ olması durumunda)
m-, Uygurcada m-’ye gelişir.
b. Orhun Türkçesi -b-, -b, Uygurcada -w-, -w’ye gelişir.
c. Orhun Türkçesinde gelecek zaman çekimi -DAçI,
-çI ve -sIK ekleri ile yapılırken Uygurcada bu eklerin
yanı sıra -GAy eki kullanılmaya başlanmıştır.
d. Ad durum eklerinden olan çıkma durumu eki, Orhun Türkçesinde +DA iken Uygurcada bulunma durumu ekinin yanı sıra bu ekin işlevini –DIn almıştır.
e. Uygurcada, Orhun Türkçesindeki söz içi ve sonu /d/
sesi, /y/’ye gelişmiştir.
8. Orhun Türkçesi ń birleşik sesi, Uygurcada hangi seslere
gelişir?
a. n, l
b. n, r
c. n, y
d. n, ç
e. n, t
9. Orhun ve Uygur Türkçelerinin ilk gramer çalışmasını
kim yapmıştır?
a. V. Bang
b. A. von Gabain
c. Talat Tekin
d. Marcel Erdal
e. F. W. K. Müller
10. Uygurca metinlerde körünç, körünçlük, körünççi, körünçlemek
gibi sözlerin geçmesi Uygurlar arasında hangi sanatın
olduğunu doğrular?
a. Tiyatro
b. Sinema
c. Heykel
d. Şiir
e. Resim
2. Ünite - Uygurca 31
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. a Yanıtınız yanlış ise, “Uygurca Yazılı Metinler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. c Yanıtınız yanlış ise, “Uygurca Yazılı Metinler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. c Yanıtınız yanlış ise, “Budist Uygur Edebiyatı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. e Yanıtınız yanlış ise, “Budist Uygur Edebiyatı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. a Yanıtınız yanlış ise, “Budist Uygur Edebiyatı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. b Yanıtınız yanlış ise, “Budist Uygur Edebiyat” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. e Yanıtınız yanlış ise, “Orhun Türkçesi ve Uygur Türkçesi
Arasındaki Farklar” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
8. c Yanıtınız yanlış ise, “Orhun Türkçesi ve Uygur Türkçesi
Arasındaki Farklar” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
9. b Yanıtınız yanlış ise, “Uygurcada y ve n Ağzı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. a Yanıtınız yanlış ise, “Budist Uygur Edebiyat” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
Budist ve Maniheist Uygur metinlerini daha iyi anlayabilmek için interneti kullanarak Budizm ve Maniheizm hakkında bilgi veren sitelere ve yazılı kaynaklara ulaşınız. Örneğin:
http://www. dunyadinleri. com
Sıra Sizde 2
a. Maitrisimit, Toharcadan genişletmelerle Uygurcaya çevrilmiştir.
b. körünç (= sahne eseri) olarak yazılmıştır.
c. Bir kısmı Buda’nın hayatını anlattığından, konu bakımından
avadana’ların arasına girer.
d. Bir kısmı da Buda vaazlarını içine alır, yani sutra’lara
aittir.
e. Karşılıklı konuşma hâlinde yazılmıştır.
Eser, 27 bölümden (ülüş), bir giriş (yükünç) ve 28 fasıldan
ibarettir.
Arat, R. Rahmeti, Eski Türk Şiiri, TTK Yayınları, Ankara
1965.
Barutcu-Özönder, F. Sema, “Eski Türklerde Dil ve Edebiyat”,
Türkler, C. 3, s. 481-499.
Çağatay, Saadet, “Uygur Yazı Dili”, AÜ Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. I, S. 5, Ankara 1943, s. 77-88.
_______, “İslâmiyetten Önce Türk Edebiyatı”, Türk Dünyası
El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları:
45, Ankara 1976, s. 390-404.
Erdal, Marcel, A Grammar of Old Turkic, Brill, Leden-Boston
2004.
Erimer, Kayahan, Eski Türkçe Göktürkçe ve Uygur Yazı Dili, TDK Yayınları, Ankara 1969.
İzgi, Özkan, Uygurların Siyasî ve Kültürel Tarihi (Hukuk Vesikalarına Göre), TKAE Yayınları, Ankara 1987.
Tekin, Şinasi, “Eski Türk Yazı Dillerinin Özellikleri Üzerine
Düşünceler ve Bunların Teşekkülü İle Türk Siyasî Birlikleri Arasındaki İlişkiler”, Tarih ve Toplum 101, 1992,
s. 9-19.
Tekin, Talat, Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı, Türk Dilleri
Araştırmaları Dizisi, Simurg, Ankara 1997.
Tezcan, Semih, “Türklerde Yazı kültürünün başlangıcı ve gelişimi”, Harf Devriminin 50. Yılı Sempozyumu,
Ankara 1981, s. 41-42.
_______, “En Eski Türk Dili ve Yazını”, Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, TTK Yayınları, Ankara 1994, s.
271-325.
Yararlanılan Kaynaklar