14 Ekim 2015 Çarşamba

nedim divanı - 1

GİRİŞ NEDÎM’İN HAYATI, ESERLERİ ve ŞAİRLİĞİ Asıl adı Ahmet’tir. İstanbulludur. Evinin Beşiktaş’ta olduğuna dair şiirilerinde kendisinin verdiği bilgiyi, belgeler de destekler (Erünsal 2009: 255-274). 1681 yılında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Annesi Saliha Hatun, İstanbul’un fethinden itibaren devlet hizmetinde bulunan Karaçelebizadeler ailesindendir. Babası Kadı Mehmet Efendi ise Sultan İbrahim devri (1640-1648) kazaskerlerinden Merzifonlu Mustafa Muslihittin Efendi’nin oğludur. Kazasker Muslihittin Efendi bazı kötü alışkanlıklarından ötürü ulema ve halk tarafından sevilmediği için kendisine çirkin lakaplar takılmış, Mülakkap Mustafa Efendi diye tanınmıştır. Dedesine takılan lakaplardan ötürü Osmanzade Taib gibi bazı şairler Nedîm’den mülakkabzade diye bahsetmişlerdir. Ahmet Nedîm iyi bir eğitim görmüş, döneminin klasik ilimlerini, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde şiir yazacak kadar öğrenmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi’nin de bulunduğu bir jüri tarafından yapılan sınavda başarılı olarak müderris olmuştur. Söz konusu edilen sınavın tarihi bilinmemekle beraber, Ebezade Abdullah Efendi’nin görevde bulunduğu 1707-1713 yılları arasında gerçekleştiği kesindir (Yöntem 1948: 173-184). Bu tarihler, aynı zamanda Sultan III. Ahmet döneminin (1703-1730) başlarına rastlamaktadır. Bu sırada Ali Paşa, III. Ahmet’in on birinci sadrazamı olarak göreve getirilmiştir(1713). Nedîm ise 1114/1702-1703 yılına tekabül eden tarih manzumesini dikkate alırsak artık çıraklık safhasını aşmış bir şairdir. Ali Paşa’nın Varadin’de şehit düşmesinden sonra yerine Halil Paşa getirilir. Bu sırada İbrahim Paşa’nın yıldızı parlamaktadır. İbrahim Paşa, 1716 yılında mirahurluğa, ardından rikab-ı hümayun kaimmakamlığına atanır. Bu ikinci atamayla ilgili olarak Nedîm, bir tarih manzumesi yazar. İbrahim Paşa, Ali Paşa’nın şehit edilmesinden sonra geride kalan nikâhlısı Fatma Sultan’la evlenerek padişaha damat olur. 1718 tarihinde de sadrazamlık makamına getirilir. Bu tarih, daha sonra Lale Devri (1718-1730) olarak adlandırılan dönemin başlangıcıdır. Artık, Damat İbrahim Paşa’nın hemen her faaliyeti Nedîm’in dikkatini çeker. Şair, kıta ve kasideleriyle her fırsatta hamisine bağlılığını ifade eder. İbrahim Paşa’yı takdir eden, öven tek 10 şair sadece Nedîm değildir. Fakat Nedîm, bu şairlerin içinde en başarılı olanıdır. Bir yandan İbrahim Paşa’nın faaliyetlerini şiirleriyle överken diğer yandan da Lale Devrinde teşekkül ettirilen tercüme heyetlerinde görev alarak hâmisinin her hamlesine destek verir. Meslek hayatında da çabuk ilerler. Müderrislikten Mahmut Paşa Mahkemesi naipliğine getirilir. Daha sonra 1726’da Molla Kırımî Medresesi’nde, 1728’de Nişancı Paşa-yı Atik Medresesi’nde görev yapan Nedîm, 1729’da Sahn Medreseleri müderrisliğine yükselir. Sekban Ali Paşa Medresesi’nde müderris iken Patrona Halil İsyanı patlak verir (1730). İsyan sırasında Nedîm’in akıbetinin ne olduğu konusunda değişik iddialar ileri sürülmüştür. Kaynaklarda şairin, söz konusu isyanı takip eden günlerde illet-i vehimeden veya içkiye düşkünlüğü nedeniyle titreme hastalığından öldüğüne dair bilgiler kayıtlıdır. Güvenilir biyografi müelliflerinden Süleyman Sadettin, Nedîm’in ihtilal esnasında korkudan evinin damına çıktığını ve oradan düşerek öldüğünü söylemektedir. Bu acı akıbet, şairin belki de son bir kurtuluş ümidiyle evinin damına çıktığını veya linç edilerek öldürülen dedesi Mülakkab Mustafa Efendi’nin yaşadığı tecrübenin tekrar edilmesine imkân vermemek için ölümü tercih ettiğini akla getirmektedir. Ancak kesin olan bir şey vardır; o da şairin ihtilal sırasında öldüğüdür. Nedîm’in muhallefatına dair kayıtlar 15 Rebiülahir 1143/28 Ekim 1730 tarihinde düzenlendiğine göre bu tarihten önce ölmüştür (Yöntem 1948: 109-121; Erünsal 2009: 255-274). Şairin kabri Üsküdar Karacaahmet Mezarlığının Miskinler kısmındadır. Mezar kitabesinde ölümüne düşürülmüş şu tarih beyti yazılıdır: Revâ ola düşerse fevtine işbu du’â târih Nedîm ola nedîm-i şâh-ı ceyş-i enbiyâ yâ Rab [1143] Eserleri Nedîm Divanı: Nedîm’e asıl şöhretini kazandıran eseri, divanıdır. Şairin hayattayken divan tertip edip etmediği bilinmemektedir. Bakü Elyazmalar Arşivi No.11627’de kayıtlı bulunan Nedîm Divanı nüshasının, müellif hattı olduğuna dair iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır (Hoca 1960: 143-148). Nedîm Divanı’nın bilinen en eski tarihli nüshası, 1149 yılında istinsah edildiği tahmin edilen ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y.13 numarada kayıtlı olan nüshadır. 11 Nedîm Divanı’nın yurtiçi ve yurtdışındaki kütüphanelerde kırk beş kadar yazma nüshası vardır. Eser, üç kez eski harflerle basılmıştır: Divan-ı Nedîm, Bulak Matbaası (tarihsiz), 107+59; Divan-ı Nedîm, İstanbul 1291, 140; Nedîm Divanı, haz. Halil Nihad, İstanbul 1338- 1340, 374. İlk iki baskı oldukça eksiktir ve yanlışlarla doludur. Halil Nihad, Nedîm Divanı’nı hazırlarken matbu iki nüshanın yanı sıra eserin yirmi yedi yazma nüshasını kullanmıştır. Bu baskının “Lügatçe” kısmında Nedîm-i Kadîm Divançesi de yer almaktadır (331-356). Halil Nihad’ın hazırladığı bu eser, uzun süre Nedîm’in şiirlerine ilgi duyanların ihtiyaçlarını karşılamıştır. Daha sonra Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana Müzesine bağışladığı bir nüsha ile Halil Nihad neşrini kullanarak Nedîm Divanı’nı yeni harflerle yayımlamıştır (İstanbul 1951). İkinci baskıda Süleymaniye Kütüphanesi Halet Efendi 763’te kayıtlı mecmuadaki farklı beyitleri de ilave etmiştir (İstanbul 1972). Son olarak Muhsin Macit, eserin bilinen bütün yazma nüshalarını değerlendirmek suretiyle Nedîm Divanı’nın tenkitli metnini doktora tezi olarak hazırlamış (1994), Akçağ Yayınevi bu metnin popüler neşrini yapmıştır (1997). Nedîm Divanı kullanılan nazım şekilleri bakımından klasik divan tertibine uymaktadır. Nedîm Divanı’nın bilinen bütün nüshaları değerlendirilerek hazırlanan son baskıda; 43 kaside, 89 kıta, 3 mesnevi, 1 terkib-bent, 1 terci-bent, 2 mütekerrir müseddes, 1 tardiyye, 5 tahmis, 1 muhammes, 33 murabba, 2 koşma, 166 gazel, 2 müstezad, 11 rubai ve 23 müfred ve matla vardır. Ayrıca Nedîm Divanı’nda 5 Arapça, 39 Farsça şiir yer almaktadır. Sahaifü’l-Ahbar: Lale Devri’nde (1718-1730) teşekkül ettirilen tercüme heyetlerinde görev alan Nedîm, Müneccimbaşı Ahmet Âşıkî (ö.1702)’nin Camiü’d-Düvel adlı Arapça eserini Türkçe’ye çevirerek Sahaifü’l-Ahbar adını vermiştir. Nedîm’in on yılda tamamlayarak (1720-1730) İbrahim Paşa’ya sunduğu bu çeviri, 1285 yılında İstanbul’da basılmıştır. Aynî Tarihi: Bedrettin Mahmut bin Ahmet (ö.1451) tarafından yazılan Ikdu’l-Cüman fi Tarihi Ehli’z-Zaman adlı yirmi dört ciltlik İslam tarihi, Nedîm’in de içinde bulunduğu tercüme heyetince çevrilmiştir. Fakat Nedîm’in mütercimler arasında yer aldığı bilindiği halde hangi bölüm veya kısımları tercüme ettiği henüz bilinmemektedir. 12 Nedîm’in bunlardan başka, Şehit Ali Paşa’ya yazdığı bir dilekçesi, İzzet Ali Paşa’nın şaka yollu mektubuna mensur cevabı, Safayî Tezkiresi’ne Takriz’i ve Münşeat-ı Aziziye’de yer alan ve kime yazıldığı belli olmayan bir mektubu vardır. Şairliği XVIII. yüzyılın başında gazelde hikemî tarzın büyük temsilcisi Nâbî’nin, kasidede Nef’î’nin etkisinin revaçta olduğu şiir ortamına ilk adımını atan Nedîm, çok geçmeden Nedîmane denilen yeni bir tarz geliştirmiştir. Bu tarzın esasını; söyleyiş mükemmelliği, yerlilik arzusu ve Nedîm’e özgü edâ oluşturur. Kendisi de bir gazelinde; Ma‘lûmdur benim sühanım mahlas istemez / Fark eyler onu şehrimizin nükte-dânları diyerek üslup sahibi bir şair olduğunu ifade etmiştir (Macit 1997: 355). Nedîm, şiir lügati zengin olmayan şairlerdendir. Bulduğu bir imajı veya hoşuna giden benzetme unsurlarını tekrar tekrar kullanır. Onun asıl kudreti dili kullanmadaki ustalığında saklıdır. Konuşma dilinden gelen söyleyişleri kullanmadaki dehası ve ahengi sağlamadaki titiz işçiliği onu çağdaşlarından ayırır. Kafiye, redif ve vezin kullanımındaki başarısı, şiirlerinde ritmik akışkanlığın sağlanmasında etkili olmuştur. Redif ve kafiye kullanımında geleneğe bağlı olan şairin ara sıra Türkçe kelime ve eklerle yaptığı kafiyelerdeki doğallık, daha önceki şairlerde az rastlanan bir özelliktir. Nedîm aruzun musikisini yakalayan ve şiirinde âdeta bir ahenk unsuru olarak kullanan divan şairlerinden biridir. Şiirlerinin bestelenmeye elverişli bir yapısı vardır. Onun için şairin yaşadığı dönemden başlayarak musammatları ve gazelleri bestelenmiştir. Nedîmane denilen tarzın önemli özelliklerinden bir diğeri, yerlilik merakıdır. Nedîm, divan şiirinde Necatî’yle belirginleşen, Bakî ve Şeyhülislam Yahya gibi şairlerin eserlerinde mükemmelleşen mahallîleşme deneyiminin XVIII. yüzyıldaki en büyük temsilcisidir Onun, şiirlerinde halk edebiyatına yakınlaşması, İstanbul hayatından sahneler sunması, gerçek hayattan alınan unsurları kullanması, günlük dilden gelen konuşma kalıplarına ve deyimlere yer vermesi yerlilik arzusunu gösteren unsurlar olarak görülmektedir. Bilindiği gibi XVIII. yüzyılda halk ve divan şiiri arasında nisbî bir yakınlık söz konusudur. Divanlarda heceyle yazılmış şiirler yer 13 aldığı gibi, halk şairlerinin de divan şiirinin estetik ve hayal dünyasına yakın şiirler söyledikleri bilinmektedir. Nedîm’in Sevdiğim cemâlin çünkim göremem Çıkmasın hayâlin dil-i şeydâdan Hâk-i pâye çünki yüzler süremem Alayım peyâmın bâd-ı sabâdan ve Tutasın cihânı Sikender gibi Şevket ile dünyâ dola hünkârım Kapına Ferîdûn bir çâker gibi Her ne emredersen n’ola hünkârım dörtlükleriyle başlayan koşmaları, yerlilik arzusunun en somut gösteregelerindendir. Nedîm’in yerlilik merakının en dikkate değer tarafı ise şiirlerinde İstanbul hayatından sahneler sunmuş olmasıdır. XVIII. yüzyılın başında özellikle İbrahim Paşa’nın gayretleriyle oluşturulan barış ve istikrar döneminde, imar faaliyetleriyle birlikte eğlence hayatıyla ilgili mekânların ve mesire yerlerinin de yeniden düzenlendiği bilinmektedir. Düzenlenen helva gecelerine, Sadabad eğlencelerine devlet ricalinin yanı sıra şairlerin de katıldığı eserlerinden anlaşılmaktadır. İstanbul’un eğlence ve mesire yerlerinin şiirlere konu olması XVIII. yüzyılda başlamaz. Fakat Nedîm devraldığı bir geleneği daha canlı, değişik sahneler ve tipleri öne çıkararak devam ettirir. Ayrıca Nedîm, devrin diğer şairleri gibi İbrahim Paşa’nın İstanbul ve Nevşehir’de yaptırdığı çeşme ve sebillere, han ve kervansaraylara, hamamlara, köşklere manzum tarihler düşürmüştür (Kut 1993: 393-422). Nedîm, Osmanlı şairleri arasında devriyle birlikte anılan, hatta özdeşleşen müstesna şairlerdendir. Lale Devrinde Nedîm’le aynı muhitte yaşayan ve devrin havasını onunla birlikte teneffüs eden pek çok şair olmasına rağmen devrinin ruhunu onun kadar eserine yansıtan olmamıştır. Damat İbrahim Paşa’nın Osmanlı kültür ve sanat hayatında gerçekleştirmeye çalıştığı hamleye Nedîm şiirleriyle, Itrî besteleriyle, Levnî mücessem nakışlarıyla katkıda bulunmuştur (İrepoğlu 1999: 235-243). Nedîm, her yönüyle devrinin adamıdır. Ne yazık ki Patrona İsyanı ile sadece Lale Devri değil, Nedîm’in hayatı da trajik bir biçimde son bulmuştur. Şairin mütebessim çehresini bu trajik olayın ruhumuza gerdiği sisli perdenin arkasından, ama sadece şiirlerine 14 yansıdığı kadarıyla görürüz. Onun şiirlerinde Türkçe’nin nabız atışlarını duyar, Osmanlı zevk ve yaşama üslubunun nahif çizgilerini buluruz. Nedîm’in şiirlerinde önceki asırların şairlerinde görülen tasavvufi derinlik ve zihnî tasarruflara dayalı ustalık merakı yoktur. Sanki her şey kendiliğinden olmuş izlenimi verir. Bu durum, onun nazirelerinde, tahmis ve taştirlerinde daha açık biçimde görülür. Nedîm, başta Fuzulî olmak üzere pek çok usta şaire nazire söylemiştir. Nevâyî’nin bir gazelini tanzir etmiş ve ayrıca Çağatayca üç beyitli bir manzume söylemiştir. Razî, Neşatî Dede ve Tıflî’nin gazellerine tahmis; Nedîm-i Kadîm ile İzzet Ali Paşa’nın şiirlerine taştir yazmış; Enverî, İbrahim Paşa ve Sultan Ahmet’in mısra ve beyitlerini tazmin etmiştir. Ayrıca, “gibi” redifli kasidesinde İran şairlerine âdeta meydan okuyan Nedîm, Türk şairlerinden kasidede Nef’î’yi; gazelde Bakî ve Yahya’yı; mesnevi tarzında Atayî’yi ve rubaide ise Haletî’yi beğendiğini söylemiştir (Macit 1997: 2). Özellikle ilk kasidelerinde Nefî etkisine sonuna kadar açık olan Nedîm, gazelde de kendisini Bakî’nin mirasçısı sayar. Döneminin şairlerinden Arif Efendi, İzzet Ali Paşa ve Razî gibi şairlere birer beytinde yer verir. Devrin diğer şairleri ile birlikte Nedîm de Namî mahlasıyla şiirler söyleyen Safevi elçisi Murtazakulu Han’a nazireler söyler (Horata 2003: 253-259). Divan edebiyatı geleneği içerisinde belirginleşen bütün arayışlar, tecrübeler ve hatta kimi zaman tali bir duyarlık olarak kalıp genelleşmeyen denemeler, Nedîm’in dikkatini çeker. O, bütün bu tecrübelere ve divan şiirinin kaynaklarına kayıtsız kalmaz. Onun divan şiirine getirdiği yenilik, asırlarca süren dağınık tecrübelerin zaferidir (Tanpınar 1982: 83). Nedîm, yaşadığı dönemden itibaren etrafında takipçiler toplayabilen, etkisi birkaç nesle intikal eden müstesna ustalardandır. Bunda divan şiirini yerli bir havaya sokmasının etkisi vardır. O, tekketasavvuf muhitleri gibi nispeten kapalı bir yapı içinde eserini vererek özellikle sözlü gelenekte etkisini sürdüren Nesimî, Yunus ve Niyazî-i Mısrî gibi kabul görmüş şairler istisna edilirse, soluğu her dem taze şairlerin başında gelir. Sadece yaşadığı zaman itibariyle değil, eseriyle de bize diğer divan şairlerinden daha yakındır. Nedîm’in yeni sesi, edası daha hayattayken devrinin şair ve tezkirecileri tarafından fark edilmiştir. Eserini 1134/1722’de tamamlayan Salim’in, Nedîm’i “tâze-zebân” sıfatıyla nitelendirmesi dikkate değer bir husustur. Safayî’den başlayarak Nedîm’in biyografisine yer veren bütün kaynaklarda onun önde gelen şairlerden 15 biri olduğu vurgulanır. Raşid ve Asım gibi XVIII. yüzyılın iki vakanüvis şairi Nedîm’i takdir etmekle kalmayıp şiirlerini tanzir etmişlerdir. XVIII. yüzyıl şairlerinden Kâmî, Neylî, Asım, Atıf, Raşid, İzzet Ali Paşa, Seyyid Vehbî, Samî, Kelîm ve Pertev gibi şahsiyetlerin de Nedîm’e nazireleri vardır. Hatta eserini farklı bir mecrada veren, tasavvuf iklimine şiirinin kapılarını sonuna kadar açan Şeyh Galip bile Nedîm’in şiirlerini tanzir etmiştir. Edebiyatımızın yüzünü batıya çevirmesiyle birlikte tevarüs ettiği geleneği sürdüren şairlerden, modern şiir tarzını oluşturmaya çalışanlara kadar geniş bir yelpazede Nedîm’in etkisi devam etmiştir. XIX. yüzyılın ilk yarısında Nedîm’in en büyük takipçisi Enderunlu Vasıf’tır. Tanzimat dönemi şairlerini de etkileyen Leskofçalı Galip, Nedîm’in etkisinde kalan bir başka şairdir. Tanzimat edebiyatının önde gelen simalarından Namık Kemal, Nedîm’i Türk dilinin en büyük şairi sayar (Yetiş 1989: 19, 269, 276). Edebiyat-ı Cedide şairlerinin benimsedikleri dil anlayışı, Nedîm’in söyleyişine dikkat etmelerine engeldir. Bununla birlikte “Aveng-i Tesavir”de eski şairlerin daha çok mizaçlarıyla ilgili özelliklerini vurgulayan Tevfik Fikret, Nedîm’in mizacını, tavrını, döneminin içindeki yerini ayrıntıya inen çizgilerle tespit eder (1984: 406). Geçen asrın başında Nedîm, adeta yeniden keşfedilir. Birinci Cihan Harbinin, özellikle aydınlar arasında yarattığı ruhsal çöküntü, bir bakıma Nedîm’in şiirleriyle telafi edilmeye çalışılır. Böyle bir ortamda Şair Nedîm mecmuası yayın dünyasına girer (Altun 2000: 49- 52). İlk sayısının çıktığı 16 Ocak 1919’dan 29 Mayıs 1919 tarihine kadar 18 sayı çıkarılan bu haftalık edebî dergide Nedîm’le ilgili yazılar, İstanbul üzerine denemeler, şairin meşhur şiirlerine nazireler yayınlanır. Şiirleri tahmis edilir. Millî Mecmua, “Nedîm” nüshasını yayımlar. Yahya Kemal ve Mehmet Halit’in Dergâh’ta Nedîm’e dair yazıları çıkar. Bu dergilerdeki yazıların ve şiirlerin büyük çoğunluğunda Nedîm; çapkın, biraz pervasız, neşeli ve yaşama hazzıyla dolu bir şair olarak tanıtılır. Böyle bir ortamda Yahya Kemal’in “eski şiirin rüzgârıyla” söylediği şiirlerindeki tarzı, nesirleri ve sohbetlerinde ortaya koyduğu görüşleri, Lale Devri ve Nedîm’in şair kimliğinin öne çıkmasında nispeten etkili olur. Nedîm’in şiirlerine yazdığı nazirelerle edebiyat dünyasına adım atan Halil Nihat (Macit 2002: 36-37), Nedîm Divanı’nı neşreder (1338-1340). Bu çabası takdirle karşılanır ve özellikle Ahmet Haşim, Akşam’da yayımlanan “Nedîm Divanı’nın Yeni Tab’ı” başlıklı yazısıyla edebiyat ortamında oluşan popüler Nedîm imajını öteleyerek şairin gerçek kimliğine dair 16 tespitlerde bulunur (Enginün 1991: 155). Modern Türk şiirinin başında duran iki ustanın; Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in yaklaşım biçimleri Nedîm’in şair kimliğinin, döneminin havası içinde boğulmasını erteler. Cumhuriyet döneminde Nedîm’in sanatı kadar hayatı da dikkati çeker. Hayatı, Halit Fahri Ozansoy’un Nedîm, Faik Ali Ozansoy’un da Nedîm ve Lale Devri oyunlarına konu olur. Şair Nedîm mecmuasının “müdîr-i edebîsi” olan Halit Fahri, “Bugünkü Sadabad” şiirinde Lale Devrini derin bir özleyişle yâd eder. Diğer şiirlerinde de Nedîm’i anmadan geçemez. Musahipzade Celal, Lale Devri adlı şarkılı tarihî operetinde Nedîm'in şiirlerine yer verir ve oyun sahnelenirken bu güfteler Suphi Ezgi tarafından bestelenir. Dolayısıyla Yahya Kemal ve Haşim’in vurguladığı şair kimliği göz ardı edilerek Nedîm, büyük ölçüde ‘kurmaca’ bir yaşama biçiminin temsilcisi sıfatıyla sanat ve edebiyat dünyasında tanınır. Yahya Kemal’in, Lale Devri ve İstanbul üzerine yazdığı şiirlerinde benimsediği söyleyiş tarzından ve sohbetlerinde ortaya koyduğu görüşlerden etkilenen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Nedîm’e dair makalesi tekrar dikkatlerin şairin hayatından çok eserine yönelmesinde etkili olur (Tanpınar 1977: 169-173). Modern Türk edebiyatında eserinden çok fantastik öğelerle süslenmiş yaşama biçimiyle hatırlanan ve eleştirilen divan şairlerinin başında Nedîm gelir. Popüler tarihçiliğin ve ideolojik bakış açısıyla geçmişi yeniden kurma çabalarının bir sonucu olarak Lale Devri ve Nedîm genellikle bir yönüyle öne çıkarılır. Oysa ne Lale Devri siyahbeyaz fotoğraflardan ibarettir ne de Nedîm’in şiirleri. Nedîm’in eserlerinde Lale Devrinin bütün özelliklerini bulmak mümkündür. Her ne kadar Nedîm, modern Türk şairlerince şiirlerinden yapılan alıntılar, göndermeler ve çağrışımlarla en çok hatırlanan divan şairlerinden biri olsa da bu algılama biçimi onun şiiriyle tam olarak örtüşmez. Bu algılama biçiminde Nedîm, Lale Devrinin müstesna şairidir. İstanbullu ve hatta Beşiktaşlı oluşu, bir elinde gül bir elinde câm (=kadeh) olmak üzere dünyadan kâm almak için Sadabad seyrine çıkışı, güzellerle senli benli konuşması ve hayatın bin bir güzelliğini tatmasına rağmen bu dünyanın ona da kalmayışı söz konusu edilir. Lale Devri ve Nedîm’e dair oluşan bu imaj, sanat ve edebiyat çevrelerince de paylaşılır. Bu algılamanın farklı yansımalarını Cahit Sıtkı Tarancı, Faruk Nafiz, Ümit Yaşar Oğuzcan, Ercüment Behzad 17 Lav, Metin Altıok, Sezai Karakoç, Melih Cevdet Anday ve Attila İlhan’ın Nedîm’e ayırdıkları dizelerinde görürüz. 18 NEDÎM DİVÂNI [METİN] 19 KASÎDELER 20 1 Kasîde-i Nedîm Çelebi Der-Na‘t-ı Resûl-i Ekrem ve Habîb-i Muhterem1 1. Şâh-bâz-ı evc-i kurb-ârâ habîb-i kibriyâ Bülbül-i gülzâr-ı ev ednâ habîb-i kibriyâ 2. Câm-ı mevvâc-ı hidâyet neşvenin mestânesi Feyz-yâb-ı sâgar-ı ma‘nâ habîb-i kibriyâ 3. Âlem-i feyz-i Hudânın sâkin-i mey-hânesi Pâdişâh-ı hüsnde vâlâ habîb-i kibriyâ 4. Zerredir aşkında şekl-i müstedîr-i nüh-kıbâb Âftâb-ı nûr-ı şer‘-efzâ habîb-i kibriyâ 5. Cebra'il ol şem‘-i bezm-i vahdetin pervânesi Nûr-bahş-ı meclis-i ulyâ habîb-i kibriyâ 6. Hâkdır râh-ı gam-ı hicrinde mâh u âftâb Neyyir-i eflâk-i istiğnâ habîb-i kibriyâ 7. Akl-ı küll sevdâ-yı bend-i zülfünün dîvânesi Âb-ı rûyı cevher-i eşyâ habîb-i kibriyâ 8. Kahrın etdi hânumân-ı Lât u Uzzâyı harâb Sâhibü's-seyf-i cihân-ârâ habîb-i kibriyâ 9. Oldu lebrîz-i ecel a‘dâ-yı din peymânesi Tîğin etdi hükmünü icrâ habîb-i kibriyâ 10. Enbiyânın ferd-i mümtâzı resûl-i kâm-yâb Cem‘-i a‘yân içre müstesnâ habîb-i kibriyâ 11. Şâh-bâz-ı zâtının arş-ı Hudâdır lânesi Cilve-sâz-ı âlem-i bâlâ habîb-i kibriyâ 1 Dr. Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, özel kütüphanesindeki bir mecmuada bulunan bu şiiri yayımlamıştır: “Kasîde-i Nedîm Çelebi Der-Na‘t-ı Resûl-i Ekrem”, Diriliş, 5 (Ocak 1975), 50-52. 21 12. Sûsen-i şemşîr-i sıdkın innehu şeyün acîb Perçem-i tûğı zafer-fehvâ habîb-i kibriyâ 13. Düşmen-i derd-âşinâ vü sıhhatin bîgânesi Saff-ı a‘dâda gazâ-pîrâ habîb-i kibriyâ 14. Zülf-i adl-i şer‘i rûy-ı fitneye müşgin-nikâb Taht-ı hilm ü şefkate Dârâ habîb-i kibriyâ 15. Lutf ile kıl merhâmet çün kalb-i pür-vîrânesi Pes harâb-ender-harâb-âsâ habîb-i kibriyâ 16. Murg-ı aklı kaldı dâm-ı fikrde nâdir-i savâb Çeşm-i hak-bîn oldu nâ-bînâ habîb-i kibriyâ 17. Oldu hayfâ pîrezen-dehrin gönül dîvânesi Zülf-i mekrinden verüp sevdâ habîb-i kibriyâ 18. Etdi da‘vâ-yı ubûdiyyet dil-i kemter-cenâb Hüccetin lutfunla kıl imzâ habîb-i kibriyâ 19. Yâ nesi var hazretinden gayri onun yâ nesi Eyle şâyân-ı şefâ‘at yâ habîb-i kibriyâ 20. Verd-i haddi ziynet-i gülşen-serâ-yı mürselîn Serv-kaddi cümleden a‘lâ habîb-i kibriyâ 21. Kâkülü cennât-i hüsnün sünbül-i sad-dânesi Bûy-ı ahlâkı abîr-âsâ habîb-i kibriyâ 22. Nâ-sezâdır vasfına şi‘r olsa da sihr-i mübîn K 'oldu meddâhın senin Mevlâ habîb-i kibriyâ 23. Bâ-husûs olsa Nedîm-i mücrimin efsânesi Eyledi mağbûn onu dünyâ habîb-i kibriyâ 24. Ey nübüvvet mülkünün sultân-ı levlâk-efseri Vey şefî‘ü’l-hulk-ı mevlânâ habîb-i kibriyâ 25. Deşt-i rahmetde şefâ‘at bahrinin dür-dânesi Tâc-ı arşa lü’lü-i lâlâ habîb-i kibriyâ 26. Hazretindir ceyş-i İslâmın delîl ü rehberi Râh-ı hakda hâdî-i dânâ habîb-i kibriyâ 22 27. Nat‘-ı garrâ-yı hicâzın server-i ferzânesi Ehl-i dîne şâh-ı bî-hemtâ habîb-i kibriyâ 28. Bâğ-ı rezme rumhi serv-i cûybâr-ı ahmeri Şehper-i derd-i ser-i a'dâ habîb-i kibriyâ 29. Şâhid-i şemşîrinin çeşm-i adû kâşânesi Yekke-tâz-ı sahn-ı mâ-evhâ habîb-i kibriyâ 30. Tab‘-ı âciz kande kande midhat-i peygamberi Na‘tini etdi velî imlâ habîb-i kibriyâ 31. Serverâ ma‘zûr ola bu kâr-ı küstâhânesi Eyleme redd eyleyüp rüsvâ habîb-i kibriyâ 2 Kasîde Der-Sitâyiş-i Ali Pâşâ 1. Başlayup cûşişe tab‘ımda mezâyâ-yı sühan Mevc-hîz oldu yine lücce-i deryâ-yı Aden 2. Hüsn-i matla‘da edüp çeşme-i mihri rîzân Eyledi hükmünü icrâ yine tab‘-ı rûşen 3. Safha bir lahzada hârûtsitân oldu yine Turfa efsûn okudu bu kalem-i câdû-fen 4. Oldu mi‘mâr-ı hüner şâhid-i endîşem içün Böyle bir hâne-i âyîneye bünyâd-efken 5. Nice şâhid ki hırâm eylese râhında durup İşve vü nâz u niyâz ile çekerler gerden 6. Pâyine rîhte yüz şerm ile sad âb-ı hayât Her ser-i mûyuna âvîhte bin Çîn ü Hoten 7. Bârekallah yine hem-hâlet-i meh-tâb etdi Hüsn-i Leylî-i mezâmîni bu yek-reng peren 8. Reng reng etdi çerâğındaki pertev bezmi Mağz-ı tâvûsdan almış gibi tab‘ım revgan 9. Tûtî-i nâtıkama nisbet ile Bebgânın Nağme-i nazmı hem-âvâze-i feryâd-ı zagan 23 10. Şeh-i nev-sikke-i nazmım ki benim mülkümde Zer-i hurşîd ise de nâ-seredir nakd-i kühen 11. Benim ol hâce-i bahşende ki harc etsem olur Encüm-i çarhı güher yerine mahzen mahzen 12. Etmem endûhte-i gayre heves çün pervîz Açdı Ferhâd-ı hayâlim bana bir nev-ma‘den 13. Nice ma‘den ki cihân oldu dem-i kâvişte Bu şerer-pâre ser-i tîşe-i endîşemden 14. Açılup tâb-ı temûz ile o gül pîrâhen Gelmiş âgûş-ı girîbâne şikâf-ı dâmen 15. Yakdı yandırdı bizi muhrıka-ı sîm-âsâ Mihr-i ruhsârı olup sînesine pertev-zen 16. Çehler-i tâb-ı temûz eyledi bî-âb ammâ Oldu lebrîz gül-âb-ı der ile çâh-ı zekan 17. Dökülüp rûy-ı arak-nâkine şâdâb oldu Tâze sünbül gibi ol kâkül-i pür-çîn ü şiken 18. Sâkiyâ pertevi câmından alırken hurşîd Çeşmimiz târ ede lâyık mı şeb-i derd ü mihen 19. Yok mu bir handeye kurbânın olam cây meger O kadar teng midir gonca-i nev-hîz-i dehen 20. Ohşayup gabgabın el sevdiğim insâf mıdır Âşıkın dâğına der-kâr ola nevk-i nâhen 21. Gâh ol şûhu gehî tab‘ını vasf eyleyerek Bilirim kasdını billah Nedîmânın ben 22. Olmak ister yine bir tavr-ı nev-âyîn üzre Vasf-ı Pâşâ-yı Ferîdun-hâşeme tarh-efken 23. Kâr-bend-i dihîş ü dâd Ali Pâşâ kim Harc-ı yek-rûzesi mahsûl-ı Bedahşân u Aden 24. Seyf-i meslûl-ı celâlet ki düm-i şemşîri Zafere âb-ı bekâ fitneye berk-ı hırmen 24 25. Saf-şikâf ü sipeh-ârâ k'olmaz tâs-ı sipihr Bir sipâhî kulunun farkına hûd-ı âhen 26. Sadr-ı Cem-kevkebe kim na‘lçe eyler bulsa Mûze-i pâyine ebrûlarını Rûyinten 27. Tâk-ı gerdûnuna vâlâ-yı şafak pûşîde Zevrak-ı haşmetine atlas-ı gerdun yelken 28. İbn-i Hâcib harem-i fazlına derbân-ı kemîn Mîr Sadrın serine mevkıf-ı na‘li me'men 29. Âsman bister-i ikbâline gûy-ı micmer Meh şebistânına bir şema‘-ı pirûze-legen 30. Ümm-i ikbâle püser silmî-i câha şevher Zâde-i mecde peder pâdşeh-i dîne haten 31. Alıcak hükm-i kifâ'etle arûs-ı sadrı Tâk-ı gerdûna yazıldı mesel-i vâfaka-şenn 32. Vâye-bahş olsa eger tâb-ı süheyl-i cûdı Keştî-i Nûha döner âb-ı akîk üzre Yemen 33. Düşse feyz-i nazarı âyîne-i fûlâda Jeng-i sad-sâlesi bir demde olur tâze çemen 34. Hilmi sûret-dih-i ârâm-ı cihân olsa olur Katre-i zîbaka mir'ât-ı kürî üzre vatan 35. Satvet-i kahrı eger eylese fermân-ı mesîr Mısrın ehrâmın eder kâğıd-ı bâd-ı melten 36. Mîve-i bâğa sudûr etse eger zinhârı Tâ ebed kalır idi nakş-ı nebâtî ergen 37. Beççe-i fahte-veş zâdesi tavk ile doğar Görse fermânını hâb içre zen-i âbisten 38. Nehy-i esbâb-ı melâhîye k'ola tefrika-sâz Bulmaya haşre degin berbât-ı nâhid düzen 39. Düşse bir lem‘ası ger barîka-ı satvetinin Âb olup yüz tuta sahrâlara kûh-ı âhen 25 40. San‘at-ı rezmini gûş edene suhriyye gelir Harf-i Dârâ vü Sikender sühan-ı Gîv ü Peşen 41. Cebhesi gülşen-i İslâma meh-i ferverdin Bâğ-ı bed-hâhına şemşîr-i hilâl-i Behmen 42. Lutfunun bir şekerin handesi âb-ı hayvân Kahrının bir nefes-i serdi lehîb-i külhan 43. Pâydârî eser-i şastına pek müşkildir Nüh felek cirmi kadar olsa siperlerde sıhan 44. Darbe-i nîze vü küpâline tâkat güçdür Hod başı kaydını görsün gözün açsın cevşen 45. Meh-i nev sanma görüp satvetini Behrâmın Düşdü destindeki zer-tûz kemân-ı Behmen 46. Zihni çarh-ı nühüme râh-nümâ-yı sür‘at Merkez-i hâke vekârı nesak-âmûz-ı seken 47. Gûşe-i çeşmi ki der-kâr ola meknûnâta Def‘aten kisve-i tahkîka girüp sûret-i zan 48. Geçmeden sâye-i müjgânını nûr-ı nigehi Teng olur cilve-i esrâr-ı mezâyâ-yı alen 49. Oldu bî-şâibe bürhân-ı lüzûm-ı aklı O yarâ‘ayla berâ‘at o lisân ile lesen 50. O eder harfini ecsâm-ı me‘âlîye sûver Bu kılar lafzını ervâh-ı ma‘âniye beden 51. O verir âb-ı hayât içre perî-zâda makâm Bu eder sath-ı hevâ üstüne tarh-ı gülşen 52. Gâvı inletdi belin bükdü basît-ı arzın Zîr-i rânındaki pûlâd bilekli tevsen 53. Habbezâ kûh-ı hırâmân-ı felek-peyker Bu kadar cism-i cesîminde salâbet var iken 54. Başka bir âleme reh-bürde olup gûy-ı zemîn Gûşe-i sümmüne hasbîde kalır çün erzen 26 55. Durup ammâ ki yine raksa ser-âgâz edicek Dest-i hâmun görünür çeşmine nevk-i sûzen 56. O kadar şûh u sebük-pây ki görmez âzâr Na‘l ü mîh olsa eger şeb-nem ile berk-ı semen 57. Vasfı tahmîn iledir gerdîşinin cümle hemân Var mı yohsa tek ü tâz eyler iken onu gören 58. Ser-firâzâ âlem-efrâz u sipâh-endâzâ Ey ki ka‘b-ı himemin peyker-i keyvâna zekân 59. Serde bir dâğ yakup nâmını hurşîd kodı İ‘tirâf etdi sana rıkkını gerdûn-ı kühen 60. Mihr kim cism-i münevverdir deyü ta‘rîf olunur Sana yok nisbeti kim nûr-ı mücessemsin sen 61. Şems ü işrâka şebîh tab‘-ı münîrinle zekâ Güher ü âba mesel tarf-ı zebânınla sühan 62. Şîr ü şekker nesak-i hükm-i sitârenle sü‘ûd Âb u âteş hadak-ı dîde-i bahtınla vesen 63. Satvetin şöyle zebûn eyledi ser-keşleri kim Kalmadı kimsede endîşe-i mekr-i düşmen 64. Çıkup âgûşuna nahvetle ederler şimdi Mâde-i şîrden âhû-bereler mass-ı leben 65. Âsâfâ girmedi hakkâ ki kef-i eyyâma Zât-ı pâkin gibi mecmû‘a-ı ahlâk-ı hasen 66. Şu‘ârâ-yı selef evsâfına hasret gideli Etdi pür meclis-i ervâhı neşîd-i şîven 67. Ne bilir perveriş-i ebr-i bahâr-ı feyzin Gül-i vasfın çemen-ârâ-yı bahâr eylemeyen 68. Neyle zîb-efken olur gül çemen-i medhinle Etmeyen kilkini yek-pâre zebân-ı sûsen 69. Yûsufistân-ı hayâl olmayıcak vasfında Neyle ma‘mûr ola hâtır denilen beyt-i hazen 27 70. Lâfı koy sen var iken arada billah Nedîm Baht-ı bî-çâreyi bî-hûdedir etmek mat‘an 71. Dîde-i ibretin aç bağla zebân-ı gîleyi Kabz u bast-ı dü-cihan çünki bilirsin kimden 72. Kalem incâ çü resed bih ki heman ser şikend Sühan incâ çü resed nâtıka bâyed elken 73. Be-heme hâl dü dest-i men ü dâmân-ı rızâ Der-heme hâl men ü gerden-i teslîm ü kefen 74. Gayri vakt oldu ki der-beste olup kâh-ı devât Kasr-ı dilden sû-yı bâlâya açılsın revzen 75. Ahteran tâ ki edüp ceyş-i zalâm üzre hücûm Geçire kehkeşan gerden-i gerdûna resen 76. Ola mâh-ı nev-i şemşîrine dâ'im matla‘ Kal‘a-i düşmen-i dîn üzre olan burc-ı beden 77. Câme-i fethe verüp kâmet-i azmin revnak Gerden-i hasmdan ayrılmaya hem-vâre kefen 78. Ola iklîm-i ademden dahı sad merhale dûr Havl-i âvâze-i ikbâlin ile ceyş-i fiten 79. Levm-i hussâddan âsîb-i nazardan dâ'im Eyleye zâtını mahfûz Hudâ-yı zü'l-men 80. Tâk olup Kisrî-i ikbâline kavs-ı Rüstem Ola tecvîf-i felek düşmene çâh-ı Bîjen 81. Fark-ı hurşîd ile gül-perçem-i tûğun yektûy Evc-i ayyûk ile mencuk-ı otağın yek-ten 3 Tazmîn-i Beyt-i Râsih Der-Medh-i Sadr-ı a‘zam Dâmâd Ali Pâşâ 1. Âlemin gördüm ki ebr-i feyz-i bârân üstüne Şevk müstevlî tamâm eczâ-yı ekvân üstüne 2. Mihr-i devlet baht-ı erbâb-ı dile âyînedir Perde-keş subh-ı vatan şâm-ı garîbân üstüne 28 3. Zîr-i ran fersân-ı nazma tevsen-i tünd-i felek Sâyeban perr-i hümâ erbâb-ı irfân üstüne 4. Şimdi sahbâ-hâne-i irfandadır rûh-ı neşât Can verir muğ-beççeler telkîn-ı îmân üstüne 5. Nazm-ı rengindir gül-i rûy-ı sebed bu meclise Şimdi dîvanlar müreccahdır gülistân üstüne 6. Can-fezâ geldi çü bûy-ı pîrehen hâtırlara Uğramış var ise râh-ı şevk Ken‘ân üstüne 7. Germ edüp yek-rengî-i ülfet gül ü pervâneyi Âşiyân-sâz oldu bülbüller şema‘dân üstüne 8. Sîr-i meh-tâbiz fürûğ-ı bahtdan bî-hûde mihr Etmesin tahmîl-i minnet mâh-ı tâbân üstüne 9. Âsman nüh tûy bir çarhî siper der-pîş eder Şeyh seng-endâz-ı ta‘n oldukça rindân üstüne 10. Sûk-ı isti‘dâda şehr-âyîn edüp yârân-ı nazm Etdiler gül-rîzler âvîze dükkân üstüne 11. Her biri bir şeb-çerâğ-ı ârzûdan muktebes Her biri pervâne bir şem‘-i fürûzân üstüne 12. Hâsılı seyr ederek bu hırmen-i feyzi yine Sabr bâr oldu dil-i âşüfte-sâmân üstüne 13. Ben dahı bir bezm-i nûş-â-nûş tertîb eyleyüp Harf atardım sâkî-i meh-rû-yı fettân üstüne 14. Şevk ile tarf-ı külâh eşkeste vü hâtır-dürüst Dîdeler hayran hat-ı câm-ı dırahşân üstüne 15. Elde mey divân-ı Câmî vü Neşâtî der-miyân Beyt okurken şîve-i nâhid-i şahşân üstüne 16. Râsihin bu matla‘ın tazmîn edüp sâkî-i kilk Nukl sundu çekdiğim sahbâ-yı irfân üstüne 17. Süzme çeşmin gelmesin müjgan müjgân üstüne Urma zahm-ı sîneme peykan peykân üstüne 29 18. Nergis-i gül-gûn beyâzın sanma surh etmiş remed Gamze-i zâlim yine kan eylemiş kan üstüne 19. Tîğ-i âteş-renge arz etmiş dil-i mecrûhunu Müjdeler ey can-be-kef nâr indi kurbân üstüne 20. Sünbülistân-ı hatın fikriyle her şeb tâ seher Göz döner bin kerre bir hâb-ı perîşân üstüne 21. Kişver-i hüsne aceb âşûblar düşmüş yine Çekmiş ebrû hançer ol ber-geşte müjgân üstüne 22. Halvet-i sâfî-zamîran hâne-i âyînedir Sıklet olmaz gelse de mihman mihmân üstüne 23. Tarf-ı hatda turresi bir ukde peydâ eylemiş Gûyiyâ sah çekmiş âsaf pençe-fermân üstüne 24. Âsaf-ı İskender-âyîn ü hakîm-i hurde-bîn Fâ'ik olmuş zâtı Hâkânî vü hâkan üstüne 25. Sadr-ı mülk-ârâ Ali Pâşâ-yı rûşen-re'y kim Şem‘inin pervâne-veş hurşîd lerzân üstüne 26. Şekl-i pervin sanma tevkî‘in yazar bircis-i çarh Lâcüverd-endûde bir levh-i zer-efşân üstüne 27. Çehresinden rengi pervâz eylemiş sanman şafak Heybet ü iclâli düşmüş mihr-i rahşân üstüne 28. Kevkeb-i âlisin idrâk edemez erbâb-ı fen Etseler vaz‘-ı rasad tâ çarh-ı hâmân üstüne 29. Ol sipeh-sâlâr-ı Kisrî-şan ki istiksâr eder Bir sipâhî bendesin taht-ı Sipâhân üstüne 30. Lerze düşmüş savlet-i kûh-ı vekârından tamâm Arz-ı Nişâbûr-veş iklîm-i İrân üstüne 31. Hâk-i pâyinden varup bâd-ı sabâ tarh eylemiş Sürmesinden gerd-i kesâd-âsâ Sıfâhân üstüne 32. Kûr eder der-ceng-i evvel dîdesin gerd-i haşem At salsa hışm ile Sâm u Nerîmân üstüne 30 33. Hiç selâmet yakasın görsün mü düşmen kim kodı Kahrı bin ser-pençe her târ-ı girîbân üstüne 34. Nîzesin tîr-i sebük-pervâza eyler pîş-rev Rezmde gelse o rahş-ı berk-cevlân üstüne 35. Düşmeni hayretle hem-çün rubeh-i tasvîr eder Şîr-veş geldikçe ol kûh-ı hırâmân üstüne 36. Rû-nümâ çîn-i cebîninden bile sîmâ-yı lutf Hüsn-i diger bahş eder mevc âb-ı hayvân üstüne 37. Gül-nihâl-âsâ mutarrâ berkler peydâ eder Assalar ta‘vîz-i lutfun nahl-i mercân üstüne 38. Âsafâ deryâ-kefâ sammah-ı Hâtem-masrafâ Mübtenîdir tıynetin ifzâl u ihsân üstüne 39. Pây-müzd olmaz berîd-i müjde-i eltâfına Katsalar mahsûl-i bahri hâsıl-ı kân üstüne 40. Şeyh u şâbı eylemiş fermânına zîr-i nigîn Zâtını ta‘yîn eden kürsî-i dîvân üstüne 41. Devr-i ikbâlinde yokdur hiç harâb olmuş meger Mey-güsârânın süre gâhî kadeh-rân üstüne 42. Pür eser nîsân-ı lutfun şöyle kim dür-pûş olur Çeşm-i âşık nem-çekân oldukça dâmân üstüne 43. Şu‘le-i idrâk kim tab‘ın güher-bâr etmede Gûyiyâ berk-i cehandır ebr-i nîsân üstüne 44. Tab‘-ı gevher-bâra vermiş rağbetin feyz-i sühan Mihrdir kim pertevin salmış Bedahşân üstüne 45. Devletinde böyle bir şemşîr-peyker nazm ile Şerha çekdim sîne-i gül-berk-i handân üstüne 46. Ma‘nî-i rengîne her bir beyti gûyâ selsebil Cesr her mısra‘ı âb-ı la'l-i rümmân üstüne 47. Gerçi teng oldu zemînin sen de ammâ kim Nedîm Çarhı teng etdin ser-i hussâd-ı yârân üstüne 31 48. La‘l ü mürvârîd-i da‘vâtı nisâr et ba‘d-ezîn Nev-arûs-ı tâli‘-i düstûr-ı zî-şân üstüne 49. Tâ ki cedveller çeke hatt-ı şuâ‘-ı mihrden Münşi-i kudret bu nüh tûmâr-ı imkân üstüne 50. Mısrâ‘-ı ber-ceste-i ikbâl ola ser-levhası Ma‘delet bâbında dâ'im tâk-ı eyvân üstüne 4 Der-Sitâyiş-i Ali Pâşâ 1. Gâhî sehâb-ı seyf ki hükmün revan verir Ezhâr-ı bâğ-ı mülke su yerine kan verir 2. Vermez şihâb sîne-i şeytân-ı mârda Ol bîmi kim adûya dırahş-ı sinan verir 3. Baht-ı cüvâna kadd-i dütâ-yı kemân-ı saht Ebrû-yı çîn-girifte kadar hüsn ü n verir 4. Gâhî ki böyle cûş u hurûş-ı sipâh-ı kîn Pây-ı zemîne zelzele-i nâ-gehan verir 5. Güft ü şünûd-i düşmen içün böyle kahr-ı Hak Gâhî kemân u hançere gûş u zeban verir 6. Ammâ ki sonra böyle ser-â-pâ zebân olup Kat‘î cevâbı tîğ çü âb-ı revan verir 7. Ecrâm-ı çarhı serlerine teng ü târ edüp Gürz-i geran nüzûl-i kazâdan nişan verir 8. Mığferlerin leb-â-leb edüp hûn-ı germ ile Deryâ-keşân-ı nusrete rıtl-ı giran verir 9. Hakkâ garîb rezm-i Tehemten-pesend kim Her rûzı yâd-ı ma'reke-i Heft-han verir 10. Ammâ ne gûne rezm ki yâdı zaman zaman Cân-ı adûya lerziş-i berk-i hazan verir 11. Hakkâ garîb vak‘a-ı garrâ ki yazsalar 32 Her harfi dest-i âleme bin dâstan verir 12. Ammâ ne vak‘a kim dile vasf-ı bülendinin Her lafzı neş'e-i tarab-ı câvidan verir 13. Ammâ ne neş'e kim eseri fikr ü zikrinin Kalb ü lisâna hâlet-i tîğ ü sinan verir 14. Ammâ ne fikr ü zikr kim âgâh olanlara Yâdı atâ-yı hâlık-ı kevn ü mekan verir 15. Hakkâ ki hamdi vâcib o feyyâz-ı mutlakın Kim ni‘meti ibâdına bî-imtinan verir 16. Ta‘mîm edüp atiyye-i eltâfın âleme Bir böyle pâdşâh-ı Sikender-tüvan verir 17. Te'yîdin eyledikde irâdet o şâha da Bir böyle şîr-i nerre-i gitî-sitan verir 18. Düstûr-ı Cem-şükûh ki mencuk-ı râyeti Rûy-ı zemîne kevkebe-i âsman verir 19. Sadr-ı güzin ki gâşiyedârânı mevkibi Dehre gınâ-yı şevket-i Sâsâniyan verir 20. Hem-nâm-ı Murtazâ Ali Pâşâ ki rûz-ı rezm Şemşîri Zü'l-fikâr-ı Aliden nişan verir 21. Şîr-i cihan- güşây ki çengal-ı satveti Sîmurg-ı Kafa tefrîka-ı âşiyan verir 22. Simurg-ı ejder-efken ü şîr-i sipeh-şiken Kim kûh-ı Kâf hamlesini görse yan verir 23. Tertîb-i mevkib etse ağâyân-ı hâsına Şemşiri mâh-ı nev kemeri kehkeşan verir 24. Ecrâm-ı çarha nîzesi isbât-ı hark eder Tîği delil-i cevher-i ferde zebân verir 25. Nahcîre çıksa satveti her nîm hatvede Dest-i kemende bir iki şîr-i jiyan verir 26. İmdâd-ı âcizânı murâd etse kudreti 33 Tasvîr-i mûra heybet-i pil-i deman verir 27. Kim reşha-i inâyeti ummâna haşre dek Tab‘-ı hurûş u cûş-ı miyân u keran verir 28. Bir gûşe-i nigeh ile mi‘mâr-ı himmeti Sûrâh-ı mûra vüs‘at-ı kevn ü mekan verir 29. Bir bî-nevâya bir nigeh-i iltifât ile Cemşîd ü Keykubâd kadar hânuman verir 30. İsterse feyz-i ebr-i bahâr-ı mürüvveti Bir çûb-ı huşke cünbiş-i serv-i çeman verir 31. Efkârının bedîhesini akl-ı âşire Kilk-i kazâ yazup sebak-ı imtihan verir 32. Mülk-i yakîne azm eden efkâr-ı sâibe Re'y-i münîri meş‘ale-i kârban verir 33. Gül nahl-i çâr-bâğ-ı mekârim ki bir gülün Gâfil sekiz behişte veren râyegan verir 34. Bahşende-i yegâne ki bir mûrun istese Dest ü diline havsala-ı bahr u kân verir 35. Ey saf-der-i cihan ki felek rahş-ı azmine Mehden rikâb ü berk-ı cehandan inan verir 36. Ammâ ne rahş rahş-ı tırâzende-tarz kim Na‘lin hilâl mîhın ise ahteran verir 37. Kopsa yerinden irmek içün gerd-i râhına Vehm ü hayâle bahs ile bin yıl zaman verir 38. İklîm-i Rûma istese bir demde râkibi Ahbâr-ı Çîn ü Tübbet ü Hindûstan verir 39. Şâhîn-i saht-ı pençe-i bâzû-yı kahrının Her rûz ta‘masın ciger-i Kahraman verir 40. Bir kerre tîğin üzre konan peşşe-i nahîf Dehre peyâm-ı satvet-i Cengiz Han verir 41. Bir kez zih-ı kemânın öpen tîr-i mürde 34 Tâ haşr vahşe râtibe-i kût-ı can verir 42. Vermek kef-i felekde meh-i nev ne ihtimâl Destinde ol fürûğı ki tûz-ı keman verir 43. Devrin bu feyz-i neş'e-i câm-ı neşât ile Zâl-ı sipihre revnak-ı ömr-i cüvan verir 44. Âhir bu iktidâr ile pâs-ı mehâbetin Çengâl-ı kürke kisvet-i çûb-ı şeban verir 45. Hâk-i der-i refî‘in ile etse iktihâl Çeşmân-ı mûra şa‘şa‘a-ı ferkadan verir 46. Gâhî ki cûş-ı ma‘ni-i rengîn-i midhatin Dest-i hayâle zîb-i gül ü gülsitan verir 47. Fi'l-hâl berk u şâh salup gülbün-i kalem Bir böyle dil-güşâ gazel-i gül-feşan verir 48. Bûs-ı lebin piyâleye rûh-ı revan verir Feyz-i tebessümün gül-i tasvîre can verir 49. Bir tâb verdi kaşlarına senin vesme kim Ancak o tâbı deşneye seng-i fesan verir 50. Aks etdi sanma sînesi sâki nişân içün Rez duhterine bir gümüş âyînedan verir 51. Sen eyledikçe kasd-ı tegâfül o çeşm-i mest Her bir nigâh-ı şûhuna yüz bin zeban verir 52. Bâzû-yı dâğdârını seyr et o âfetin Şâh-ı semen aceb ki gül-i erguvan verir 53. Âb-ı hayâta nâz ile çîn-i cebin satan Can nakdini visâlin içün şâdman verir 54. Ey sadr-ı muhterem ki mezâyâsı vasfının Her beyte zîb-i mesned-i Nûşîrevan verir 55. Sana bu izz ü câhı veren mülk-i nazmda Devrinde bir benim gibi sâhib-kıran verir 56. Tab‘ım o bâğ-bân-ı giran-dest-mâyedir 35 Kim bir gül istesem bana bir gülsitan verir 57. Her harf-i şûhu bülbül-i şeydâya nazmımın Bir gülsitan tebessüm-i gül armağan verir 58. Her kâle-i müzerkeşi nessâc-ı tab‘ımın Şehbender-i belâğata zîb-i dükan verir 59. Tertîb-bend-i zîc-i hayâlim çeh-i devât Bana kifâyet-i rasad-ı İlhan verir 60. Encüm değil felekde kazâ bikr-i fikrime Her şeb hediyye bir tutuk-ı zer-nişan verir 61. Nazmım görünce rûh-ı Zâhir ü Senâyîye Peyk-i neşât müjde-i râhat-resan verir 62. Nef‘î dahı ademde işitdikçe sözlerim Şâbâş u âferîni cihan-der-cihan verir 63. Ammâ hemîşe baht-ı dağal-bâz neyleyim Tab‘-ı bülendime halecân-ı nihan verir 64. Ağyâra câm sunsa sipihr-i sitîzekâr Ben zâra âb-ı tîğ-ı gam-ı hun-çekan verir 65. Yahşı sayan yamana bu devr-i zamâneyi Yahşı bilir ki yahşıya dâ'im yaman verir 66. Billah koyma bildiğin elden felek hemân Bir gün senin de lâyıkın âh u figan verir 67. Sen şöyle bil ki cûşiş-i deryâ-yı ıztırâb Cân-ı hamûle lenger-i kûh-ı giran verir 68. Geldikçe ceyş-i derd-i şehenşâh-ı himmetim Sabra esâs-ı kal‘a-i Mâzenderan verir 69. Şekvâyı koy Nedîm ki elbet bu rûzgâr Eşkeste fülk-i kâmına bir bâdban verir 70. Bir dem gelür ki lutf-ı revan-bahş-ı âsafî Dilde hezâr mürde-i ümmîde can verir 71. Va‘d-i kerîmin eyleyüp incâz âkıbet 36 Me'mûl odur ki matlabını râyegan verir 72. Sen gayri destin aç yürü bir âstâna kim Şâh u gedâya matlabı ol âstan verir 73. Tâ hükm-i ism-i pâk-i Mu‘izz ü Müzil müdâm İmân ü küfre hâlet-i mâh u ketan verir 74. Tâ kim hemîşe şu‘le-i şemşîr-i âbdâr Hâşâk-ı bağye sûziş-i berk-ı cehan verir 75. Hem-vâre pâydâr ola ey sadr-ı kâmkâr Zâtın ki sadr-ı ma‘delete izz ü şan verir 76. Dûr olmasın elinden o tîğ-i cihan-güşây Kim ferr ü tâbı âleme emn ü aman verir 77. Olsun ser-i benânına münkâd o hâme kim Her harfi mülke dâd-ı Unûşîrevan verir 5 Kasîde Berâ-yı Sultân Ahmed Hân 1. Habbezâ ey taht u tâcın mâye-i zîb ü feri Âlemin ârâyişi mülkün tırâz u zîveri 2. Habbezâ ey tâc-bahşâ-yı Ferîdûn u Kubâd Habbezâ ey müttekâ-pîrâ-yı mülk-i Kayserî 3. Habbezâ ey şu‘le-i şemşîr-i dest-i saltanat Ey fürûğ-ı rûy-ı hurşîd-i sipihr-i serveri 4. Rahşın olmasa felek olmazdı böyle pür-şitâb Peykin olmasa kamer giymezdi bu tâc-ı zeri 5. Avfa muhtâcım bu ta‘bîrimde taksîr eyledim Belki ey yektâ-neverd-i ser-zemîn-i dâveri 6. Na‘l-i zerdir mûze-i peykinde mâhın gurresi Gûydur çevgân-ı pây-i rahşına çarhın seri 7. Secde-ber mihrâb-ı na‘l-i esbine mâh-ı felek Müftehir bûs-ı süm-i rahşınla mihr-i hâveri 37 8. Mükteseb yalmân-ı tîğından dırahş-ı âftâb Müntehab fass-ı nigîninden fürûğ-ı müşteri 9. Şehriyârâ sensin ol ferman-revâ-yı dehr kim Âsman dergâhının bir bende-i ferman-beri 10. Sâye-i bezmin celâl ü câhın âsâyişgehi Râ'yet-i azmin hümâ-yı devletin bâl ü peri 11. Böyle tahrîr etdi levh-i mihre vasf-ı pâkini Kâtib-i çarhın ser-i kilk-i ma‘ânî-perveri 12. Hırz-ı cân-ı saltanat nîrû-yı bâzû-yı zafer Rükn-i savlet unsur-ı haşmet esâs-ı saf-deri 13. Hânuman-zîb-i celâl ârâyiş-i mecd ü şeref Seyf-i sârım bîşezâr-ı satvetin şîr-i neri 14. Sûret-i akl-ı müşahhas peyker-i zihn-i selîm Akl-ı kül burc-ı kemâlin âftâb-ı enveri 15. Ya‘ni Sultân Ahmed-i Gâzi ki dûş-ı kadrine Atlas-ı gerdun müzerkeş tügmeli bir anteri 16. Şehriyârâ âsman-kadrâ hidîvâ dâverâ Ey eden kem-kadr hâk-i pâyi müşk-i ezferi 17. Cüst ü cûy-ı ma‘nî-i vasfınla akl ü fikr ü fehm Geşt ederken zîr ü bâlâ-yı sipihri serseri 18. Rast geldi peyk-i endîşem bu garrâ matla‘a Çarh-ı çârümden öte arş-ı mu‘allâdan beri 19. Dest-i kahrından ruh-ı çerh-i kühen nîlüferî Bâğ-ı lutfundan behişt-i heşt bir verd-i tarî 20. Âb eder te'sîr-i kahrın kûhsâr-ı âheni Ebr eder lutfun duhân-ı kûre-i âhengeri 21. Şöyledir merdânegî zâtında kim hâb içre ger Bir gece görse hayâlin Zâl-i çarhın gözleri 22. Erte meydân-ı recûliyetde bayrak-bend olur Nîze-i Behrâma nâhid-i sipihrin mî‘ceri 38 23. Kabza-i teshîrine mevhûb kavs-ı Rüstemî Bâzû-yı ikbâline mevrûs zûr-ı Hayderî 24. Mükteseb âdet değil hûy-ı cibillîdir sana Kâm-bahşî mekremet-kârî merâhim-güsterî 25. Sensin ol sultân-ı âlişan k'olur bezminde cem‘ Zührenin çengi mehin ibrıki mihrin micmeri 26. Sensin ol dâver k'olur rezminde dâim kârger Kahramânın tîğı Sâmın gürzi Zâlın hançeri 27. Olmasa eyyâm nâm-ı âlem-ârâna karîn Zahm ururdu sîne-i eyyâma mîm-i hançerî 28. Saltanat baş urmayaydı dergeh-i ikbâline Tîğ-veş âzâr ederdi re'si lafz-ı efseri 29. Cebhe-i pâkindeki berk-ı necâbetden eger Meş‘al-efrûz-ı cemâl olsaydı mihr-i hâveri 30. Eyleyüp dünyâyı cûş-ı lücce-i envâra gark Arz olurdu mevce-i deryâ-yı nûrun anberi 31. Verse bir sahrâya fer meşşâta-ı adlin olur Çengel-i şeh-bâz mîl-i sürme-i kebk-i deri 32. Etse bir kûha güzer bâd-ı semûm-ı satvetin Ma‘den-i gûgird eder te'siri kân-ı gevherî 33. Re'fetinden perveriş-yâb olsa bir gülşen biter Lâle-veş hâkinde feyz-i reng-i tâb-ı dil-berî 34. Etse zîr-i sâye-i kûh-ı vakârın mültecâ Bend eder bâl-ı piristû-beççe râh-ı sarsarı 35. Gülşeninden geçse bir takrîb ile tâ haşr olur Çârşû-yı gül-fürûşânın meges şehbenderi 36. Olsa eltâfınla ger nefs-i nebâtî şehd-kâm İktisâb eylerdi hanzal lezzet-i gül-şekkeri 37. Olsa bir şâ‘ir eger makrûn-ı lutf u re'fetin Böyle eyler kilki îcâd-ı perend-i şeşterî 39 38. Pâdişâhım iki şâ‘irdir veren nazma revâc Merzbûm-ı Hindde Örfî Acemde Enverî 39. Âlemi leb-rîz-i âvâz eylemişler vasf edüp Birisi Şâh Ekberi birisi Sultan Senceri 40. Ben kulun da işte mülk-i Rûmda vasf eyleyüp Bir senin gibi şehenşâh-ı Ferîdûn-efseri 41. Yâ nice vasf etmeyem kim dergeh-i cûdunda ben Olmuşumdur böyle bir lutf-ı amîmin mazharı 42. Ya‘ni kıldın medreseyle abd-ı nâ-kâmın çerâğ Oldu câ nâm-ı Nedîme bendegânın defteri 43. Husrevâne lutf edüp şâhâne in‘âm eyledin Dest-i lutfun sildi ağlarken bu çeşmân-ı teri 44. Fahr iken ecdâdıma ol âstânın hidmeti Hazret-i Sultân Ebü'l-fethin zamânından beri 45. Pâdişâhân-ı selefden bunca ihsanlar görüp Her biri olmuşken ol bâb-ı refî‘in çâkeri 46. Ben kulun bî-kes muhakkar şöyle kalmışken yetîm Mihnet ü endûh ile ağlar gezerdim serseri 47. Ne rikâb-ı devlete arz-ı merâma bir mesâğ Ne bu bâr-ı mihnete sabr etmeğe tâb-âverî 48. Hak mü'eyyed eylesin dâmâd-ı âlî-şânını Âsman durdukça olsun zîb-i sadr-ı dâverî 49. Kim bu bî-kes bendeni hünkârıma ta‘rîf edüp Eyledi bu derd-mendi mihnet ü gamdan beri 50. Hak budur kim pâdişâhım böyle bir dânâ vezîr Etmedi bu ana dek zîbende hiç bir kişveri 51. Hak Te‘âlâ devlet ü ikbâlin efzûn eylesin Tâbi‘-i fermânın olsun devr-i çarh-ı çenberi 52. Mülkden dûr olmasın zıll-ı hümâ-yı re'fetin Dâ'imâ kılsın himâyet şefkatın bî-kesleri 40 53. Arş ile hem-dûş ola tâk-ı revâk-ı haşmetin Tâ ki ber-câdır bu âlî-kubbe-i nîlüferî 54. Sana temlîk eylesin Hak bir yere cem‘ eyleyüp Mülk-i dehri ömr-i Hızrı devlet-i İskenderi 6 Der-Sitâyiş-i İbrâhîm Pâşâ 1. Bi-hamdillah yine feyz-i safâ şâmil cihân üzre Cihan âsâr-ı hükm-i sulh ile emn ü amân üzre 2. Zamân-ı rezm geçdi şimdi vakt-i bezmdir söylen Çemen nakş eylesin nakkâşlar püşt-i kemân üzre 3. Dem-i nev-bâve-çînî-i tarabdır geçdi vakt-i rezm Murabba‘ şakk urulsun ba‘d-ezin nevk-i sinân üzre 4. Bu ol demdir ki bâlîn-i siperden penbeyi sâkî Çıkarup vaz‘ ede ser-şîşe-i sahbâ-keşân üzre 5. Bu ol demdir ki esbân-ı neberdin perçemin mutrıb Koparup bend ede destindeki çûb-ı kemân üzre 6. Olup necm-i emânî munsarıf nahs-ı mukâbilden Yine pertev-feşân oldu zemîn ü âsmân üzre 7. Bi-hamdillah yine nûr-ı safâdan muzmahil oldu Zalâm-efşân olan ebr-i kesâfet ins ü cân üzre 8. Edüp bayrak ferâz-ı nîzede pîçîde şehbâlin Güşâd etdi perin kumrî ser-i serv-i çemân üzre 9. Seher gördüm hezâr-ı zârı lebrîz-i neşât olmuş Gülün yâd eyleyüp feryâd ederdi âşiyan üzre 10. Bu şevke ben de bir tâze gazel tarh edeyim bâri Bu gün seyr etdiğim ol nâz-perver nev-cüvân üzre 11. Gören pîç ü ham-ı gîsû-yı zerdin ebruvân üzre Sanır zer-hal ile zencîredir püşt-i kemân üzre 12. O la‘l-i leb o gabgab sende kim vardır âdil olmaz Felek Rûmun kirâsın koysa sîb-i Isfahân üzre 41 13. Hudâ güyâ ki cism-i nâzükün etmiş senin îcâd Katıp bûy-ı gülü reng-i şarâb-ı erguvân üzre 14. Bakıp bir bâğa bir de ol ruh-ı zîbâya reşkinden Gülün her berki bir hâl oldu çeşm-i bâğbân üzre 15. Neden tâ böyle dilkeşdir o gîsû bilmezem yohsa Meges-ranlık mı eyler bezm-i sadr-ı kâm-rân üzre 16. Cihan-sadr-ı mu‘allâ-kadr kim bezm-i celâlinde Döner gûy-ı felek fevvâre-veş şâd-ı revân üzre 17. Tırâz-ı mesned-i izz ü şeref kim bezm-i hâsında Gezer hayl-i melek zenbûr-veş üşkûfedân üzre 18. Nigâh-bân-ı cihan kim istese mi‘mâr-ı tedbîri Yapar bârûta mahzen şu‘leden âb-ı revân üzre 19. Vezîr-i muhterem Dâmâd İbrahîm Pâşâ kim Felek derbânına yer verdi fark-ı farkadan üzre 20. Görelden ferr-i mencuk-ı otağın bî-karâr oldu Dırahş-ı nûr hurşîd üzre hurşîd âsmân üzre 21. Süvâr olsa eger âlâya ta‘n eyler süreyyâya Gümüşden pelleler şehperr-i fark-ı çavuşân üzre 22. Otursa kürsî-i divâna yer vermez Nerîmâna Nigeh-dârân-ı dîvan-hâne seng-i nerdübân üzre 23. Ne mümkin pâyine sâyîde etmek cebhesin Rüstem Bir iki mâh-ı nev nakş etmedikçe âstân üzre 24. Ne kâdir bakmağa fermân-ı âlî-şânına Bircis Öpüp bir iki def‘a koymadıkça çeşm-i cân üzre 25. Zuhûr-ı mihrinin bir zerresin gösterdi âfâka Hücûm etdikde feyz-i pertev-i hurşîd kân üzre 26. Hurûş-ı kîninin bir zerresin bildirdi dünyâya Hücûm etdikde pûr-ı Zâl-i zer Mâzenderân üzre 27. Dilinde feyz-i cûd ol denlüdür kim olsa müstevlî Eger bi'l-farz mühr-i keffi bir cüz'-i kırân üzre 42 28. Olunca ol kırânın devri âhir her gece tâ subh Yağar şeb-nem yerine necm-i rahşan gülsitân üzre 29. Kemâl-i sür‘at-ı zihn öyledür kim kilki kasd etse Edince zam felek bir ân-ı mevhûmı zamân üzre 30. Mi'âta darb edüp edvâr-ı çarhı hâsıl-ı darbın Bilâ-kesrin kılar kısmet ru'ûs-ı ahterân üzre 31. Hudâvendâ hidîvâ âsafâ lutf-ı amîminden Zemîn ahdında fahr eyler behişt-i câvidân üzre 32. Olur feyz-i cedîd-i rûha kâbil zîbak-ı maktûl Nigâh-ı iltifâtın düşse bir âyînedân üzre 33. Eger bang-ı nefîr-ı satvetin inletse kûhsârı Ve ger dâmân-ı lutfun sâye salsa gülsitân üzre 34. Künâmından eder ram-hûrde şîr-i şerzeyi rûbâh Per-i şâhini eyler çetr bülbül âşiyân üzre 35. Hidîvâ sen ki etdin böyle hıdmet devlet ü dîne Du‘â-yı devletin farz oldu el-hak ins ü cân üzre 36. Ki edüp hummâ-yı harb u fitne kable'n-nazc buhrânın Karîb olmuşdu kim kasd eyleye cân-ı cihân üzre 37. Kılıp ahlâtı fasd-ı bî-mahal tahrîk olmuşdu Halel târî mizâc-ı devlet-i İslâmiyân üzre 38. Bi-hamdillah hele sebbâbe-i Bokrat-tedbîrin Aceb vaktinde dûş oldu o nabz-ı nâ-tüvân üzre 39. Aceb kânûn-ı makbûl üzre tertîb-i ilâc etdin Aceb merhem kodun dillerdeki zahm-ı nihân üzre 40. Yine kıldı Hudâ zıll-ı zalîl-i re'fetin memdûd Ser-i ikbâl-i yâr-ı husrev-i Cemşîd-şân üzre 41. Ki bir sen gibi düstûr-ı güzîne eyleyüp tevfîk İnâyet eyledi Hak ol şeh-i vâlâ-mekân üzre 42. Tırâz-ı efser-i şâhiyle şermende eder mâhı Nişân-ı hâk-i dergâhın cebîn-i husrevân üzre 43 43. Cenâb-ı Hak hemîşe hıfz ede zât-ı hümâyûnun Cihan durdukça dursun mesned-i Osmâniyân üzre 44. Hidîvâ bir sözüm var onu dahı söyleyim bârî Çü Hârût eylemişken ser-nigun kilki benân üzre 45. Ki oldu bir vesîku't-tarh gûyâ bu kasîdem kim Eder isbât-ı fazlım Enverî-i nüktedân üzre 46. Ya sen de ey hidîv-i muhterem etmez misin isbât Kemâl-i fazlını Şeh Sencer-i huld-âşiyân üzre 47. O etmiş Enverîye sâyesin memdûd düşmez mi Senin de sâye-i lutfun Nedîm-i nükte-dân üzre 48. Zamân-ı devletinde ben hele bilmem sen insâf et Sipihr olmak sezâ mı ehl-i tab‘a imtinân üzre 49. Sözüm gevher dizerken sîne-i havrâya lâyık mı Ekem elmâs ben sînemde zahm-ı hun-çekân üzre 50. Senin gibi harîdâr-ı metâ‘-ı ma‘rifet varken Kala kâlâ-yı nazmım dûş-ı dellâl-ı zebân üzre 51. Kalam bir böyle vakt-i sûdda ümmîd-i hâricle Zer-i hâric gibi dâ'im tasavvurdan ziyân üzre 52. Nesîm-i re'fetin olsun meded-res kalmasın lutf et Gül-i kâmım perîşan pençe-i bâd-ı hazân üzre 53. Yeter ey hâme verdin tâb u fer nazmınla âfâka Du‘â gevherlerin diz gayri var silk-i beyân üzre 54. Hemîşe tâ ki seyf ü hâmenin ibrâm u nakzından Ola ahvâl-i âlem muntazam emn ü amân üzre 55. Bakup destindeki şemşîre bîm-i cân ile Behrâm Dolaşsın ayağı dâmana râh-ı kehkeşân üzre 56. Görüp iki benânın arasında hâmeni olsun Utârid şerm ile dem-beste burc-ı tev'emân üzre 7 44 Hammâmiyye Der-Sitâyiş-i Vezîr-i a‘zam Dâmâd İbrâhîm Pâşâ 1. Sepîde-dem ki olup dîde hâbdan bîdâr Hurûşa başladı nâ-gâh serde derd-i humâr 2. Hezâr za‘f ile hammâma doğru azm etdim Kemer güsiste perâkende gûşe-i destâr 3. Varup o hâl ile hammâma üft ü hîz ederek Edince gûşe-i halvetde câygâh-ı karâr 4. Ne gördüm âh amân el-aman bir âfet-i cân Gelüp yanımda güneş gibi oldu şu‘le-nisâr 5. Saçı fütâdesinin hâbı gibi pejmürde Nigâhı âşıkının hâtırı gibi efgâr 6. Vücûdu ham gümüşden beyâz gülden nerm Boyu henüz yetişmiş nihâlden hem-vâr 7. Kamer hamîresi yâhud güneş mürebbâsı Bilûr şâhı yâhud nahl-i lü'lü-i şehvâr 8. O kadd ü had o tenâsüb o gabgab ol pistân O yâl ü bâl o temâyül o şîve-i reftâr 9. Tamâm reng ü bahâ mû-be-mû kirişme vü nâz Tamâm hüsn ü ser-â-pây şu‘le-i dîdâr 10. Velîk hissolunur ki o nâz-perverdin Derûnu içre bir endîşe vü bir âteş var 11. Ben ise derd ile kıldım figan ki âh aceb Nedir eden dilin ol nâz-perverin bîzâr 12. Dedi o dem dil-i dîvâne her çi bâd-âbâd Bu hâletin ederim andan aslın istifsâr 13. Cevâb-ı lutf verirse eger zihî devlet Zihî sa'âdet eger kim ederse de âzâr 14. Heman hitâb edüp ey âftâb-ı nâz dedim Ki ey fedâ o siyeh zülfe nâfe-i Tâtâr 15. Gümüşden âyîneler gibi saf iken sînen 45 Sezâ mıdır ki ola böyle pây-mâl-ı gubâr 16. Cihânı etmiş iken hayretin zebun ya seni Kim etdi böyle ser-endâz-ı hayret ü efkâr 17. Nedir aceb sebeb-i hayretin nedir derdin Kemâl-i lutfun ile kıl kemînene ihbâr 18. İşitdi çünki sözüm ol gül-i hadîka-i nâz Derûn-ı sîneden âh eyleyüp çü bülbül-i zâr 19. Dedi ki âh su'âl etme derd-i pinhânım Dil-i figârıma zahm urma sen de diger-bâr 20. Dilimle uğradığım kayda ben bu âlemde Ne bülbül uğradı ne tûti-i şeker-güftâr 21. Karârın aldı dilin bir garîb dağdağa kim İlâcı güç gamı müşkil tegâfüli düşvâr 22. Bu şeb bir âfetin ibrâmı ile meclisde Çekilmiş idi bir iki piyâle-i ser-şâr 23. Tamâm neş'eler etdikde mihr gibi tulû‘ Miyân-ı meclise nakl oldu sohbet-i eş‘âr 24. Nedîm nâmına bir şa‘ir-i cihan var imiş Kemend-i zülfüme düşsün ilahi ol ayyâr 25. Bir iki beytin onun keyfe ma't-tafak nâ-gâh Bir ehl-i dil okuyup etdi bir dahı tekrâr 26. Şu rütbe etdi eser bana ol edâ-yı selîs Ki tab‘-ı şûhum olup çâk-sâz-ı ceyb-i karâr 27. Yemin edüp kılıcım kabzasına nezr etdim Bulup Nedîmi iki bûse eyleyim îsâr 28. Bu kerre şimdi belâ bunda hânesin bilmem Ki azm edüp olam îfâ-yı nezre hâhişkâr 29. Tutalım arayarak bulmuşum onu ammâ Kabûl kılmayup eylerse nezrim istihkâr 30. Hicâb mâni‘ olursa ya nâz ederse yahud 46 Ederse zühd satup sûret-i riyâ ızhâr 31. Nice çıkam acabâ uhdesinden ol nezrin Kalır mı âh benim gerdenimde yohsa bu bâr 32. Kaçan ki bu sözü gûş etdi dil kalup bî-hûş Kemâl-i hayret ile hem-çü sûret-i dîvâr 33. Dedim ki ey gül-i nev-hîz-i nâz ü işve sana Fedâ Nedîm gibi bendeler hezâr hezâr 34. Ne gûne sihr idi âyâ o beyt-i pür-te'sîr Ki bir senin gibi ser-keş perîyi etdi şikâr 35. Dedi ki bir iki beytü'l-kasîde kim olmuş Onunla hazret-i sadr-ı güzîne midhatkâr 36. Cenâb-ı hazret-i düstûr-ı âsman-mesned Ki mihr-i zâtına bir gerd bâliş-i zer-târ 37. Semiyy-i cedd-i resûl-ı Hudâ ki lutfundan Cihanda âteş-i endûh u gam olur gülzâr 38. Yegâne sıhr-ı güzîn-i halîfetü'l-islâm Vezîr-i a‘zam u ekrem müşîr-i pâk-tebâr 39. Alîl-i mihnete cûd u sehâsı habb-ı zeheb Marîz-i ye'se atâyâsı şerbet-i dînâr 40. Dokunsa çeşmi eger jeng-beste mir'âta Yeşil çemen gibi neşv ü nemâ bulur jengâr 41. Harîta resmi gibi huşg u teng-sûretdir Kef-i kerîmine nisbetle kulzüm-i zehhâr 42. Serâb lem‘ası veş nef‘den mu‘arrâdır Nihâd-i pâkine nisbetle feyz-i ebr-i bahâr 43. Edeydi âteş-i kahrı bıhârı isti‘lâ Fetîl ü revgan olurdu cezîrelerle bıhâr 44. Harem-serâyına Kâfûr-ı zer-kemer hâdim Derinde Cengiz ü Kaplan nâme-ber tâtâr 45. Zihî o kuvvet-i bâzû ki Hind-i garbîden 47 Zemîne etse eger nîzesin halîde çü mâr 46. Çıkup o demde ser-i nîze Hind-i şarkîden Ederdi sadme-i yelmânı pây-ı râyı figâr 47. Cihan-penâh hidîvâ keremverâ sadrâ Eyâ vezîr-i felek-bârgâh-ı mihr-âsâr 48. Sen ol hidîv-i cihansın kim ahd-i lutfunda Nigehbanlık eder âşiyân-ı bülbüle mâr 49. Sen ol yegâne-i devr-i zamânesin ki senin Nazîrin olmadı meşhûd-ı dîde-i devvâr 50. Cihânı lutf u mürüvvetle kâm-rân etdin Cihânda kim alasın ber-sebîl-i istimrâr 51. Bu hüsn-i hulkı ki etmiş Hudâ sana ihsân Bu baht-ı tâli‘i k'etmiş felek sana îsâr 52. Mübeşşer ol ki senin izz ü devlet ü câhın Olur ziyâde bülend ü medîd leyl ü nehâr 53. Budur delîl bu da‘vâya kim senin ancak Budur murâd-ı şerîfin ki cümle ehl-i diyâr 54. Olup zamân-ı şerîfinde emn ü râhatda Cihanda olmaya bir ferde zulm ile âzâr 55. Fe-lâ-cerem bu cihan içre çün mücerrebdir Ki böyle şefkat ü rahmi olan sudûr-ı kibâr 56. Olup o mesned-i vâlâda çok zaman mümted Eder makâm-ı refî‘inde devlet ile karâr 57. Bu bahs-i pâki debistân-ı fazl u dânişde Bu sûret ile ki takrîr eder ulü'l-ebsâr 58. K'olur zamân-ı kalîl içre muzmahil elbet Delâlet etdiği çün şerre necm-i gîsû-dâr 59. Delîli olduğı'çün hayr-ı âleme sâ‘î Cihanda dâ'im olur âftâb-ı feyz-âsâr 60. Ale'l-husûs ki bu bende-i kerem-dîden 48 Bu çâkerin bu kemînen bu abd-ı zâr u nizâr 61. O denlü lutf u kerem gördü hezretinden kim O lutfu görmedi ebr-i bahârdan gülzâr 62. Nedîm kendi kulun kendi müstmendindir Unutma zerreni ey âftâb-ı feyz-âsâr 63. Himâyet et ki senin bir yanar çerâğındır Ta‘arruz eylemesin rûzgâr-ı bed-kirdâr 64. Ol âftâb-ı mekârimsin âsafâ sen kim Umûm-ı feyzin ile sîrdir kibâr u sıgâr 65. Cihanda sen gibi müşfik efendisi var iken Yazık değil mi kala böyle bî-kes ü bî-kâr 66. Mukayyed olmaya bir kâr ile bu âlemde Ede derûnunu sevdâ-yı hâm ile âzâr 67. Bu sözde lîk efendim kalem yalan söyler Ben eyleyeyim onun bâri kizbini izhâr 68. Derin güşâde iken cümle ehl-i irfâna Kalır mı bî-kes o pâkize-tab‘-ı sihr-âsâr 69. Egerçi hidmeti yok lîk ona yeter bu şeref Ki ede hidmet-i rıkkıyetinde ömrü güzâr 70. Hemân efendisini eylesin Hudâ dâ'im Kerem eder komaz elbette bendesin bî-kâr 71. Hemîşe tâ ki ola kârgâh-ı âlemde Bu heft âmire münkâd bu tabâyi‘-i çâr 72. Mutî‘-i emrin olup çâr gûşe heft iklîm Ola müsahhar-ı kilkin bu kubbe-i devvâr 73. İnâyet-i ezelî feyz-bahş u feyz-resân Sipihr bende-i ferman sitâre hidmetkâr 8 Tazmîn-i Beyt-i Enverî Der-Zımn-ı Vezîr-şoden-i İbrâhîm Pâşâ 49 1. Ale's-sabâh ki bânû-yı mihr-i ferruh-fâl Kenâr-ı târem-i mînâdan etdi arz-ı cemâl 2. Çeküp visâdemi kıldım külâh-gûşemi ham Garîm-i gamdan edüp nîm lahza istimhâl 3. Bir iki cüz'-i perâkende var idi der-pîş Alup birin ele verdim kümeyt-i tab‘a mecâl 4. Bir iki mebhase ta‘lîk edince enzârım Uzandı zeyl-i mebâhis çoğaldı kîl ü kâl 5. Biraz zamân dahı idmân-ı hatda meyl etdi Hayâl-i hatt-ı cüvân ile hâtır-ı meyyâl 6. Bir iki safhayı hem-reng-i rûy-ı baht edicek Elimdeki kalem-i Vâsıtîye geldi kelâl 7. Dedim biraz dahı âsâyiş eyleyim çünkim Tamâm mertebe künd oldu akl u vehm ü hayâl 8. Bu ârzû olıcak nakş levh-i hâtırda Heman o lâhzada fursat bulup bilâ-imhâl 9. Kümeyt sürdü hücûm etdi kişver-i tab‘a O gam dedikleri dîrîne düşmen-i muhtâl 10. Hurûşa başladı nâ-gâh künc-i hâtırdan Hezâr vesvese sad gûne ârzû-yı muhâl 11. Gehî talâtum-ı efkâr-ı derd-i zîk-ı ma‘âş Gehî tezâhum-ı ekdâr-ı gayret-i emsâl 12. Münâvebeyle edüp cümle merzbûm-ı dile Tamâm eylediler akl u fikrim istîsâl 13. Ben ise derd ile kaldım arada zâr u zebûn Ne sabr u tâkata kudret ne hod girîze mecâl 14. Bu halde onu gördüm şikâf-ı revzenden Şitâb ile yetişüp geldi peyk-i bâd-ı şimâl 15. Gam ile cünbişe hod tâb yoğ idi bende Hele hamiyyet edüp bu dil-i perişan-hâl 50 16. Gel ey nesîm-i sabâ hatt-ı yârdan ne haber Terânesiyle kudûmunu kıldı istikbâl 17. Esenleşüp dil ile güft ü gûya başladılar Kulak tutunca işitdim k'eder fakîri su'âl 18. Alup o dem haberim geldi yanıma gülerek Görünce çehre-i zerdim dedi ne hâl bu hâl 19. Dedim ki n'olsa gerek hod değil mi ma‘lûmun Sipihr-i zâlim ile mâcerâ-yı ehl-i kemâl 20. Hele bu gûne sitem çarhın eski âdetidir Velî düşer mi sana ey enîs-i hûb-hısâl 21. Ki tâ bu mertebe bî-mihr ü bî-vefâlık edüp Ziyâretim edesin tâ bu vakte dek ihmâl 22. Sühan bu gâyete erdikde bir tebessüm edüp Dedi ki ey sühanından nümûne sihr-i helâl 23. Biraz inânını çek böyle germ-tâz olma Semend-i cevre meded kılma bendeni pâ-mâl 24. Ki sana bir haberim var ki gûş edersen eger Ola o mertebe gûşun güherle mâl-â-mâl 25. Ki tâ-be-haşr huliyy-bestegân-ı huld-ı berin Ede kılâdelerin hazretinden istikmâl 26. Kucâst kûy-ı Nedîmâ terânesiyle bu dem Gelir cihâna gül-efşân olup o tâze nihâl 27. Henüz bu sühanın olmamışdı lafzı tamâm Henüz cevher-i ma‘nâsı bulmamışdı kemâl 28. Erişdi gûş-ı dil ü câna dûrdan nâ-gâh Terâne-i ceres-i kârbân-ı gunc u delâl 29. Pür etdi kûçeyi sıyt-ı feşâfeş-i dâmân Erişdi zîrve-i nâhîde çın çın-ı halhâl 30. Aceb nedir deyicek kıldı peyk-i sâmi‘ayı Sadâ-yı zemzeme-i halka-ı der-istikbâl 51 31. Heman şitâb ile câyımdan eyleyüp pertâb Güşâde eyledim âgûşunu derin fi'l-hâl 32. Ne gördüm ol büt-i nâzende nîm mest olmuş Kolunda dâmen-i kerrâke elde bir gül-i âl 33. Küleh şikeste vü ser-tâ-be-pây nahvet ü nâz Kemer güsiste zenah tâ-be-nâf hüsn ü cemâl 34. Görüp o hâleti akl u şu‘ûrum oldu tebâh Düşüp ayağına çün sâye eyledim rû-mâl 35. Dedim ki ey ham-ı zülfünde fitne der-fitrâk Kenâr-ı nevk-i müjende kirişme der-çengâl 36. Fedâ bu ni‘met ü ihsânına çi cân u çi dil Fedâ bu lutf-ı firâvânına çi câh u çi mâl 37. Pes ez-merâsim-i nâz u niyâz el-kıssa Firâz-ı mesnede saldıkda sâye-i ikbâl 38. Biraz bu tarz ile güft ü şinîdden sonra Birâz da sohbet-i eş‘âra gösterüp ikbâl 39. Alup o şevk ile Dîvân-ı Enverîyi ele Güşâde eyledi niyyet tutup ol dem bir fâl 40. Garîb fâtiha ki oldu nâ-gehan lâyih Firâz-ı safhada bu matla‘-ı huceste-meâl 41. Be-sa'd ahter-i meymun zamân u hurrem-fâl Be-nîk tâlî‘-i ferhunde rûz-ı ferruh-fâl 42. Be-bârgâh-ı vezâret be-ferruhî bînişest Hudâyegân-ı vezîrân u kıble-i ikbâl 9 Kasîde Der-Sitâyiş-i Vezîr-i a‘zam İbrahîm Pâşâ Berâ-yı Teşekkür-i Medrese 1. Hoşâ ey feyz-i cûdun eyleyüp zîbende dünyâyı Kemâl-i lutfun etdi hissemend a‘lâ vü ednâyı 2. Hoşâ ey mesned-ârâ-yı himem ki hüsn-i tedbîrin 52 Edüp mülk-i cihandan ber-taraf âşûb u gavgâyı 3. O gavgânın yerine kıldı dest-i bezl-i ihsânın Cihanda her kese bir gûne lutf-ı râhat-efzâyî 4. Budur hakk-ı kelâm ey sadr-ı zî-şan kim kıyâs olmaz Senin eltâfına bezl ü atâ-yı Hâtem-i Tâyî 5. Niçün derlerse cümle müddet-i ömründe ol etmiş Verüp mâlın biraz eşhâs-ı nâsa bezl ü i‘tâyı 6. Sen ammâ ey hidîv-i muhterem evvel zuhûrunda Bütün bir memleket halkına kıldın kâm-bahşâyî 7. Edüp halkı yeniden mülk ü mâl ü câhına mâlik Cihâna eylemişken böyle lutf-ı âlem-ârâyi 8. Bu lutf-ı şâmil ile eylemişken gamdan âzâde Kemâl-i re'fetin bây u gedâyı pîr ü bernâyı 9. Yine her birine mahsûs edüp in‘âm haddince Nevâzişlerle memnûn eyledin a‘lâ vü ednâyı 10. Aceb tevfîka makrûn oldun ey sadr-ı kerem-güster Ki sana Hak müyesser kıldı böyle nâm-ı vâlâyı 11. Cihan nâmınla doldu halk ihsânınla sîr oldu Tarâvet buldu eltâfınla bu mülkün ser-â-pâyı 12. Zamân-ı devletinde Hazret-i Allaha şükr olsun Belâsın buldu baht-ı bî-vefâ gerdûn-ı hercâyî 13. Hele el-hamdülillah baht-ı ser-keş bildi yâ haddin Hele kâfir felek de çekdi yâ dâmânına pâyi 14. Demişdim ben kulun tenhâca bir kaç def‘a gerdûna Behey zâlim nedir bu hâtır-âzârî vü hod-râyi 15. Neden tâ böyle düşmüşsün sen erbâb-ı ma‘ârifle Biraz da etsene der-pîş-i âyîn-i müdârâyı 16. Tutalım sende şefkat yoğ imiş kâdir misin men‘e Gürûh-ı ehl-i dânişden zuhûr-ı lutf-ı Mevlâyı 17. Ya havf etmez misin kim eyleye Hak âleme düstûr 53 Kemâl ü ma‘rifet kadrin bilir bir sadr-ı dânâyı 18. Hudâvendâ bana şimdi peyâmı geldi gerdûnun Demiş kim ey çerâğ-ı dûdmân-ı nükte-pîrâyî 19. O sözler kim demişdin bana oldu cümlesi zâhir Vezîr etdikde Sultân Ahmed İbrahîm Pâşâyı 20. Cenâb-ı Âsaf-ı zî-şan ki anlar rütbe-i kadrin Gören dâmân-ı lutf u re'fetinde dest-i Dârâyı 21. Cenâb-ı Âsaf-ı âlî-himem kim âşiyân etmiş Hümâ-yı baht dergâhındaki tâk-ı felek-sâyı 22. Bilir kim bir keşîde rahşdır ıstabl-ı hâsında Meh-i nev gören çarhın kefelgâhında tamgayı 23. Bilir kim bir çekîde katredir deryâ-yı cûdundan Gören enfâs-ı bâd-ı subh ile cûşende deryâyı 24. Mükerrem sıhr-ı sultân-ı cihan kim vakt-i sûrunda Sipihr-i atlas ihdâ eyledi bir tûp dârâyı 25. Edüp ammâ ki sonra şerm-i vâfir i‘tizâr etdi Görüp çâvûşunun dûşundaki zîbende kemhâyı 26. Gelüp bir gûne rû-mâl eylemiş kim seyreden âdem Süm-i esbinde mîh-i zer kıyâs eyler süreyyâyı 27. Varup bir tarz ile vaz‘-ı cebîn etmiş ki râhında Nişân-ı na‘l zann etdim hilâl-i mâh-ı garrâyı 28. Ne bulmuş Rüstem-i Kâvûsdan Firdevsî-i Tûsî Ne görmüşdür bir iki Türkden Vassâf-ı sevdâyî 29. Der-i vâlâsına varsın da görsün haşmet ü câhı Gelüp âlâyını görsün de seyr etsin temâşâyı 30. Hudâvendâ mekârim-perverâ sadr-ı cihân-ârâ Hudâ sensiz bize göstermesin ol sadr-ı a‘lâyı 31. Cenâb-ı hazretin devletle ol sadrı edüp teşrîf Edelden emn ile âsûde tedbîrin berâyâyı 32. Du‘â-yı izz ü câhın zimmetimde farz bilmişdim 54 Ederdim rûz u şeb medhinle meclislerde gûyâyî 33. Bu def‘a bir kerem de eyledin kim âcizim el-hak Ne denlü eylesem ihsânının vasfında ıtrâyı 34. Beni ihyâ kılup feyz-i dem-i can-bahş-ı lutfunla Nümâyân eyledin âsâr-ı enfâs-ı Mesîhâyı 35. Çerâğ etdin beni dâ'im senin de ey kerîmü'ş-şân Çerâğın rûşen etsin dîde-i mihr-i mücellâyı 36. Hele ol dergeh-i iclâline bir hidmetim geçse Bu lutfun böyle hayrân eylemezdi cân-ı şeydâyı 37. Diyâr-ı âhara gitdikde hattâ ben kulun her dem Ederdim dilde pinhan kendi zu'mumca bu da‘vâyı 38. Ki gerçi matlabım va‘d etdi ol sadr-ı kerem-güster Husûl-ı kâma kıldı gûşe-i ebrûsu îmâyı 39. Velîkin bunca eşgâl-ı umûr-ı saltanat varken Nice der-hâtır eyler ben gibi bir bî-ser ü pâyı 40. Pes etdim azm kim ol dergeh-i cûda edüp rû-mâl Kılam peyvend-i dâmân-ı kerem dest-i temennâyı 41. Kaçan geldim der-i ikbâle ol dem dest-i ihsânın Kef-i nâ-kâmıma sundu ru'ûs-ı sîm-sîmâyı 42. Alup bûs eyleyüp baş üzre koydum şükr edüp bin kez Tamâm oldu işim bahtımdan etmem gayri şekvâyı 43. Budur dergâha şimdi arz-ı hâl-i bende-i nâ-çîz Ki ey sadr-ı güzîn ey müttekâ-pîrâ-yı Dârâyî 44. Çerâğ oldukda yine gitmek üzre eylemişdim ahd Der-i ikbâline etdikde kasd-ı çehre-fersâyî 45. Bi-hamdillah ki oldum devletinde matlaba nâ’il Çerâğ etdin inâyetle Nedîm-i zâr-ı şeydâyı 46. Ne vech sudûr eyler efendim şimdi fermânın Derinden dûr olup kılsın mı benden râh-peymâyî 47. Veliyy-i ni‘metim ümmîdgâhımsın efendimsin 55 Nedir emrin buyur ey zîb-i sadr-ı kâr-fermâyî 48. Hemîşe tâ kumâş-ı zer-keş-i vasf-ı keremkârın Ede lebrîz-i revnak destgâh-ı şi‘r ü inşâyı 49. Yazup vasf-ı şerîfin zer-kalemle mihr-i ferruh-fer Kıla pür-zîb ü zîver safha-i çarh-ı mu‘allâyı 50. Kılup zât-ı şerîfin mesned-i devletde Hak dâ'im Müsahhar eyleye fermânına etrâf u enhâyı 51. Süreyyâ menzilinde mihr-i âlem-tâb zann etsin Gören mektûb-ı ikbâlindeki mühr ile imzâyı 10 Ramazâniyye Der-Sitâyiş-i Sadr-ı a‘zam İbrâhîm Pâşâ