28 Eylül 2009 Pazartesi

atatürk şiirleri

ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA

Kattı Kemal Paşa'nın ordusu düşmanı uğruna
Pişman eti anasından doğduğuna.
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,
Veryansın etti topçu,
Veryansın etti piyadeler.

Kattı Kemal Paşa'nın ordusu, sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir'i dar buldu,
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu.

Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmet'ler, Bekir'ler, Ali'ler,
Mahmut'lar, Kâzım'lar, İsmail'ler
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp Kordonboyu'na
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.

Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.
Sana borçluyuz ta derinden
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın
Hasta, yorgun düşmüştük
Yaralarımızı iyice sardın ..

Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
Sanatkardın, denizler kadar engin
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin ..

Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyu geri kalmış
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış ..
Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
"Öğün, çalış, güven" ..

Sana borçluyuz ta derinden
Işığısın bu yurdun
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun ..

Hürriyeti sen yaydın içimize
Halkçıyız dedin halk içinden
İnançta hür yetiştirdin bizi
Borçluyuz sana ta derinden ..

Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti
Bu milleti temiz ellerin
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemal'lerin...


~ Cahit KÜLEBİ ~




ŞU SONSUZ KOŞU


Samsun’a ayak basmış kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.



Atanın rüyasına gelincikler sun,
Emek bahçelerinin güzel gülünü.
Biz sonsuz bir sabahtayız.. O, uyusun,
Sevincimiz coşturur onun gönlünü.



Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola,
Dağlardan dağlara o zafer türküsü,
Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,
Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.



Al bayrağım Ankara Kalesi’nde hür,
Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,
Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür,
Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.



On Dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk,
Kiraz mevsimi, gençlik ayı, gül ayı,
Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,
Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı...


~ Ceyhun Atuf KANSU ~



ON KASIM'LARDA YÜRÜMEK


Atatürk'üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar
Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım ..



Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım ..



Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım ...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~





































ATATÜRK BİR ÇIKIŞTIR, VARIŞ DEĞİL


Atatürk bir çıkıştır, varış değil.
Varmak tükenmek demek, Atatürk tükenmez,
varmak ölüm demek, Atatürk ölmez.
Ben ölürüm, benimle bir eksilir Atatürk,
sen doğarsın, o doğar, başkaları doğar;
sizinle bin doğar, bin çoğalır, bin yücelir,
dünya sürer, yaşam sürer, sürer Atatürk.



Atatürk bir yönün adı, özgürlüğe, uygarlığa, ileriye
bir parlamış, bir sönmüş, işte yolun demiş,
Atatürk bir ufkun adı, dağın değil,
Himalaya kadar bile olsa, dağın değil.
Dağ durur, oysa ufuk yürür.
Her ufukta Atatürk büyür.
Her ufukta yenilenir bir kez.



Atatürk bir ilk hızdır doğadaki,
tohumu çatlatan bir güç,
kozayı delen ilk vuruş,
kuşun kanadındaki ilk günü,
koş demiş, atıl demiş sana, durulur mu?
Atatürk durmuş mu ki sen durasın?
Atatürk susmuş mu ki sen susasın?
Atatürk ölmüş mü ki sen ölesin?



Atatürk bir kavganın adı, her gün yenilenen,
her gün değişen düşmana karşı.
Bilgisizliktir bu düşmanın adı çok kez,
geriliktir, aptallıktır, dönekliktir.
Çıkarcılık, neme gerekçilik, vurdumduymazlık,
korkaklık, eyyamcılık, yalancılık,
bir bakarsın topla tüfekle yürür üstüne,
bir bakarsın gülücüklerle, okşamalarla gelmiş,
bir bakarsın, seni ta içinden kemirir bir kurtçuk.



Atatürk bir ak törenin, bir buluncun adı,
her gün bizi bir kez daha uyaran,
her gün bizi bir kez daha yürüten doruğa.
Yiğitliğe, namusluluğa, doğruluğa,
her gün bir kez daha yarışalım diye kendisiyle,
o en güzele, en yüceye, en doğruya...


~ Orhan ASENA ~