2 Ekim 2009 Cuma

ders planları

Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Fuzuli ve Su Kasidesi.Naat türü.
Amaç: Fuzuli’nin sanatçı kişiliğini göstermek, kaside türünü açıklamak.
Araç: Ders kitabı, Su Kasidesi
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
SU KASİDESİ
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..)
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.)
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.)
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez. )
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.)
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.)
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.)
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.)
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.)
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.)
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.)
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.)
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
(Su Hz. Muhammed’in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)


Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.)
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
(Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
(Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.)
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.)
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.)
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.)
Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)



Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.)
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.)
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.)
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,)
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.)

Değerlendirmeler:







Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:






Bülent Demiryapan



Uygundur.


Okul Müdürü



Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Tasavvuf Kavramı, Tasavvufî Edebiyat
Amaç: Tasavvuk düşüncesinin genel özelliklerini ve hümanist yaklaşımını kavratmak
Araç: Ders kitabı, tasavvufla ilgili ansiklopedi maddeleri
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı
Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır.

İslâmiyet’in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla yayılmaya çalışılmıştır.
Tasavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan bir düşünce düzeni, bir din felsefesidir. Kalbi dünya alâkalarından ayırarak, Allah sevgisiyle doldurmayı amaçlayan tasavvuf, bir düşünüş ve inanç sistemidir. İçinde yaşadığımız âlemin esrarı nedir? Niçin yaşıyoruz? Niçin geldik bu dünyaya? Biz neyiz? Yaşamanın anlamı, var olmanın aslı, gerçek başlangıç ve son nelerdir? İşte tasavvuf bu sorulara cevap vermeye çalışır.
Tasavvufa göre her şeyin kaynağı Tanrı’dır. Evrenin varlığı Tanrı’nın güzelliğinin yansımasıdır. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır. İnsanlar da Tanrı’nın birer parçasıdır. İnsan yaratılmakla, dünyaya gönderilmekle aslında gurbete gönderilmiştir. Herkes ona kavuşmak için çalışmalıdır. O’na kavuşmak için çabalayanlara ve O’nun mutlak ve eşsiz güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Mutasavvıf ise âşık olmanın yanı sıra, tasavvuf felsefesini yazı ve şiirlerinde işleyen, insanlara tasavvufu, dolayısıyla insan ve Allah sevgisini aşılayan kişilerdir.
Bunlardan Hoca Ahmet Yesevî (Öl.1167), Anadolu Türklerinin geliştirdiği tasavvuf edebiyatının ilham kaynağıdır. Onun Divan-ı Hikmet adlı tasavvufî eseriyle ve Orta Asya’dan Anadolu’ya gönderdiği öğrencileriyle Türk Tasavvuf edebiyatının XIII. yy.da temelleri atılmıştır. Bu edebiyat, Bektaşîlik tarikatiyle gelişmiş, Yunus Emre ile en mükemmel anlatım yeteneğine ulaşmıştır.
Yunus Emre’yi bu kadar üne kavuşturan bir başka özellik de dinî-tasavvufî konuları ayrımsız bir insan sevgisiyle anlatmış olmasıdır. XIII asrın ikinci yarısıyla XIV. Asrın başlarında yaşamış olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre; Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur. Eserlerini sade bir dille söylemiş, hem heceyi hem aruzu kullanmış, lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir.
Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-yazavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, mensup olduğu tarikatin düşünce sistemini, felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak kullanmıştır. Bunda anonim halk edebiyatının büyük etkisi olmuştur.
Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Onlar dinî inançları yasaklama ve korkutma yöntemiyle değil, insanı, Allah’ı, tabiatı, cenneti vb. sevdirmekle yaymışlardır.
Tekke şiir, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır.

Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.

Dil sadedir, çünkü halka yöneliktir.



Önemli temsilcileri:

13. yy: Mevlânâ, Sultan Veled, Yunus Emre (Divan, Risaletün-nushiye)

14. yy: Âşık Paşa

15. yy: Süleyman Çelebi, Hacı Bayram Veli, Eşrefoğlu Rumî

16. yy: Pir Sultan Abdal


Değerlendirmeler:





Planın İşlenişine İlişkin Görüşeler:






Bülent Demiryapan





Uygundur.



























Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Klasik Edebiyatın genel özellikleri
Amaç: divan edebiyatının genel özelliklerini göstermek,
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:

Klâsik Türk Edebiyatı
Divan Edebiyatı başlangıçta iki yabancı gelenek olan Arap-Fars (özellikle Fars) edebiyatları geleneğine dayanarak kurulmuş, zaman içinde taklidi aşan Osmanlı terkibi ve üslûbuna ulaşarak millî edebiyat hüviyetini kazanmıştır.
Klâsik Türk edebiyatı gibi Batı tesirinde gelişen Türk edebiyatı da zamanla kendi benliğini kazanmıştır. Doğuş ve gelişme serüvenleri birbirine benzer.
İslâmîyet’in yerleşmesi sürecinde oluşmaya başlayan bir edebiyattır. Bundan dolayı konuları arasında din, Allah, peygamber, tasavvuf vb. önemli bir yer tutar.
13-19. yüzyıllar arasında ürün veren bu edebiyata şairlerinin şiirlerini “divan” adı verilen yazmalarda toplamaları dolayısıyla Divan edebiyatı denir.
Bu edebiyat, medrese kültürüyle yetişen aydın şairlerin Arap ve İran edebiyatını örnek alarak oluşturdukları klâsik bir edebiyattır. Zamanla bu taklit sona ererek özgünlük yakalanmıştır.
Klâsik Türk edebiyatı, eski Türk edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı diye de adlandırılır.
Aydın tabaka, yüksek zümre edebiyatı denmesinin sebebi bu edebiyatı yapanların ve ona ilgi gösterenlerin seçkin çevrelerden oluşu olarak gösterilir. Bu bir iddiadan öteye gitmiş değildir.
Klâsik edebiyatta nesirden çok nazım önemlidir. Nesirde de nazım unsurları (seci, ahenk vb) kullanılmıştır. Nesirdeki dil nazma göre daha anlaşılmazdır.
Bu edebiyatta şekil ve muhteva bakımından belirli kalıplar vardır: güzellik anlayışı, mecazlar...
Tezkireler, şairlerin hayatlarını anlatan ve şiirlerinden örnekler veren eserler olarak bu edebiyatın tarihinin ve başarısının vesikalarıdır.

Divan Şiirinin Başlıca Özellikleri

Divan şiirinin kökleri İslâm öncesi Arap şiirine dayanır.

Bu şiir tarzı İslâmiyet’ten sonra, bu dine giren çeşitli milletlerin katkısı ile önce Arapçada, daha sonra Farsça ile Doğu ve Batı Türkçelerinde, en sonra da Hint Müslümanlarının yazı dili olan Urducada gelişmiştir.

Nazım birimi genel olarak “beyit”tir. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.

Ölçü aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında az da olsa hece kullanılmıştır.

Tuyuğ ve şarkı hariç bütün nazım şekil ve türleri Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır.

Kelime ve kelime grupları yönünden Arapça ve Farsçadan oldukça çok etkilenmiştir. Süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.

Redif ve kafiyeye önem verilmiştir. Göz için kafiye esastır, tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer.

Nazım şekil ve türleri kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır.

Şiirlerde genellikle konu bütünlüğü olmadığı gibi bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verilir. Kısmen kasidede ama özellikle mesnevilerde konu bütünlüğü vardır.

Sanat için sanat ön plândadır.

Anlam da söyleyiş de son derece önemlidir. Bu yüzden söz sanatları bolca kullanılmıştır.

Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır. Soyut konular işlenir.

Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır. Fikirler ve duygular neredeyse ortaktır. Boyun servi; kaşı keman; çenenin elma; ağzın nokta oluşu her şairde aynıdır.

Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur. Hepsi aynı fikirleri değişik bir biçimde söylemişlerdir.

Divan şairleri Fars edebiyatının üstatlarına yetişmeyi hedefleyip zamanla onları geçtikleri gibi birbirlerine de benzemeye çalışmışlardır. Bundan dolayı nazirecilik geleneği oluşmuştur.

Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orijinalliği ve güzelliği sağlar.

Divan şairi daima aşıktır. Bu aşk onulmaz dert olmakla beraber şair bu dertten memnundur, onlara göre bu derdin dermanı gene bu derdin kendisidir. Hatta zamanla beşerî aşk yerini Allah aşkına bırakır. Bu sebeple âşık mecazî sevgilisine kavuşmak istemez.

En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir.


Değerlendirmeler:






Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.






Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Klasik Edebiyatın genel özellikleri
Amaç: Divan nesrinin genel özelliklerini göstermek; sade-orta-süslü nesir örneklemelerini kavratmak.
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:

Divan Nesri

Divan edebiyatında nesre inşa, nesir yazana münşi, nesirlerin toplandığı eserlere münşeat denir. Nesir türündeki eserler; tarihler, münşeat, tezkireler; ilmî, dinî ve ahlâkî eserlerdir.

Divan nesri üç bölümde incelenir:

Sade Nesir
Halk için yazılan sade anlatımlı nesirlerdir.

Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular anlatılır.

Aşıkpaşazade Tarihi, Mercimek Ahmet’in Kabusname’si, Kul Mesut’un Kelile ve Dimne çevirisi, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si bu nesrin önemli örnekleridir.

Orta Nesir

Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek amacı güdülmediği hâlde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima’nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre örnektir.

Süslü ve Sanatlı Nesir

Seciler (düz yazıda kafiye), söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir.

Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür.

Sanatçı bu nesirle ustalığı göstermeye çalışır.

Süslü nesir, ahlâk ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür.

Sinan Paşa’nın Tazarruname’siyle Veysî ve Nergisî’nin nesirleri bu türün örnekleridir.

Nesir Türleri:

Münşeat: Mektuplar ve düzyazı örnekleri.
Tarih: Tarihî olayları anlatan eserler. Örn: Naima, Neşrî...
Siyer: Peygamberimizin hayatı ve savaşları.

Tezkire: Çeşitli sınıftan meşhur insanların, özelikle şairlerin biyografileri. Örn: Ali Şir Nevai, Mecalisün-nefais; Lâtifî, Tezkire; Sehî, Tezkire; Kınalızade Hasan Çelebi, Tezkiretüş-şuara...

Surname: Büyük düğün törenleri.

Gazavatname: Çeşitli kahramanların savaşları.

Seyahatname: Gezi yazıları Örn: Evliya Çelebi, Seyahatname (17. yy.).

Hilye: Peygamberimizin iç ve dış özellikleri.


Değerlendirmeler:





Planın İşlenişine İlişkin görüşler:





Bülent Demiryapan





Uygundur.





























Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Tanzimat ve Tanzimat Edebiyatı
Amaç: Tanzimat’ın getirdiklerini göstermek, Tanzimat edebiyatının genel özelliklerini kavratmak
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı, yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir.

19. yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi.

Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti. Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi. Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti.

1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı

Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar.

Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir.

Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir.

Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir.

Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır.

Gazete
Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi.

Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı.

İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir.
Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar.

Bunların dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar.

Hikâye ve Roman
Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşılaşır. Yusuf Kâmil Paşa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder.

İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-ı Talât ve Fıtnat (1872)’ıdır.

İlk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir.

Tiyatro
İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı, iki perdelik, komedi türündeki eseridir. Eserde görücü usulü ile yapılan evliliklere gönderme yapılır.

Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür.

Şekil olarak divan şiirine bağlı kalınmış, fakat konu bakımından hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir.

Aruz ölçüsünün yanında az da olsa hece kullanılmıştır.

Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanılarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramları işlenmiştir.

Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır:
a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)

1860-1876 yılları arasında Tanzimat edebiyatının birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dır.

Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir.

Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikre önem verilmiştir.

Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamıştır.

Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmıştır.

Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir.

Fransız edebiyatı örnek alınarak romantizmden etkilenilmiştir.

Roman, tiyatro, makale gibi batıdan alınan türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.

Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.

Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir.

Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır. Yer yer olayların akışı kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir.

Edebiyatçılar edebiyatın yanında devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.



Dönemin edebiyatçıları
Şinasi (1826-1871)
Türk edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür.

1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı.

İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı.

Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı.

La Fontaine’den fabllar tercüme etti.

Lamartin’den de manzum çevirileri vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı.

Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır.

Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır.

O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.
Eserleri:
Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),

Müntehabat-ı Eşar (Şiir),

Divan-ı Şinasi (Şiir),

Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı),

Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)

Ziya Paşa (1829-1880)
Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir.

Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır.

En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.

Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve İnşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadığını, asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyleyen şair, eski şiir geleneğini sürdürmüş, Harabat’ta âşık şiirini eleştirmiştir. Bunun yanında sade dilden yanadır, ama kendisi ağır bir dil kullanır. Bu onun içinde bulunduğu bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de geleneği devam ettirmektedir.
Eserleri:
Harabat: Divan Şiiri antolojisi.

Külliyat-ı Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar)

Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır.

Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır.

Rüya: Mensur.

Defter-i Âmal: Hatıraları.

Namık Kemal (1840-1888)
Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir.

Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır.

Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir.

Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır.

Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur.

Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı.

Eserlerinde romantizmin etkisi görülür.

Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.

Eserleri:
İntibah: İlk edebî roman.
Cezmi: İlk tarihî roman.
Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır.
Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri.
Vatan Yahut Silistre: oyun
Celâlettin Harzemşah: oyun.
Gülnihal: oyun. Onun en başarılı tiyatro eseridir.
Âkif Bey: oyun
Zavallı Çocuk: oyun
Kara Belâ: oyun
Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih

Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)
Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir.

Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.

En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir.

Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir.

Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih...

Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.
Eserleri:
Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler...
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet



Şemsettin Sami (1850-1904)
Dil alanındaki eserleri ile tanınır.

Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir.

Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri

Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük

Sefiller: Hugo’dan çeviri.

Robenson Cruose: çeviri roman



Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)
Milliyetçilik ve Türkçülük akımının en önemli isimlerindendir.

Tiyatro uyarlamaları ve çevirileri vardır.

Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.

Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir.

Tarih ve dil alanında da eserleri vardır. Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir.

Lehçe-i Osmanî: sözlük

Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası

Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.



Değerlendirmeler:



Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:





Bülent Demiryapan




Uygundur.




Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Tanzimat ve Tanzimat Edebiyatı (II.Dönem)
Amaç: Tanzimat’ın getirdiklerini göstermek, Tanzimat edebiyatının genel özelliklerini kavratmak
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:

İkinci Dönem (1876-1896 arası)
1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır.
İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır.
Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur.
Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir.
Bu yüzden dilleri daha ağırdır.
Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır.

Dönemin Edebiyatçıları

Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir.

Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir. Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur.

Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur.

Eserleri
Nağme-i Seher: Şiir
Yadigâr-ı Şebab: Şiir
Pejmürde: Şiir
Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşılık vermiştir.)
Muhsin Bey: Hikâye
Şemsa: Hikâye
Araba Sevdası: Roman. Realizmin etkisiyle yazılmıştır ve batı hayranlığı yolunda düşülen garip durumları eleştirir.
Çok Bilen Çık Yanılır: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir.



Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batılı tarzda hikâyeleri ve bir romanı vardır.

Sergüzeşt adlı romanı realizme doğru atılmış bir adımdır.

Küçük Şeyler adlı hikâye kitabı Fransız realistlerinin sanat anlayışlarına uygundur.

Rumuzul-edeb, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini içerir.

Romantik özellikler taşıyan şiirler de yazmıştır.

Şiir isimli bir de piyesi vardır.

“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır.



Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937)
Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir.

Şair-i Azam olarak bilinir.

Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur.

Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir.

Sanatında romantik etkiler vardır.

Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir. Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir.

Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır.

Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam...

Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur.

İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir.

Nabizade Nazım (1862-1893)
Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir.

Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır.

Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar.

Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa



Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır.

Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır.

Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle

Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye

Sözlüğü: Lûgat-ı Naci



Değerlendirmeler:







Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.






















Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Servet-i Fünûn Edebiyatı
Amaç: Edebiyat-ı Cedîde ‘nin genel özelliklerini kavratmak
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir. Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir.
Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır.
Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur. Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır.
Dönem, 2. Abdülhamit’in istibdat dönemidir. Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir. Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir. Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır.
Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır. Fransız realizmi örnek alınmıştır.
Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır.
Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir.
Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir.
Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır. nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır. Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir.
Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır.
Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir.

Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir.
Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir.
Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir.
Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir.
Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete...

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları,
Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif;
Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur.





Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir.

Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır.


Değerlendirmeler:






Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.































Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Servet-i Fünûn Edebiyatında Şiir-Tevfik Fikret
Amaç: Edebiyat-ı Cedîde ‘nin genel özelliklerini kavratmak,T.Fikret’in sanatçı kişiliğini tanıtmak.
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
Tevfik Fikret (1867-1915)
Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir.

Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir.

İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı...) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir. Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir. Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler.

Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis).

Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır.

İlk dönemde dili oldukça ağırdır.

Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. Ahenge büyük önem verir. Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür.

“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir.

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

Değerlendirmeler:




Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:


Bülent Demiryapan

Uygundur.










Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Millî Edebiyat akımı
Amaç: Millî edebiyat akımının genel özelliklerini kavratmak.
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.

Derisin işlenişi:
Millî Edebiyat Akımı

Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslûpta Osmanlıcayı sürdüren, millî kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada millî kimlik arayışları başlamıştır.

Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur.

Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, olduğu gibi kalarak batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir. Bu dönemin bariz özelliği, Türk romantizminin edebî tezahürlerini göstermesidir.

Cumhuriyet’in kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyet’in ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi. Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu. Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti.

Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine inanan bu nesil yazarları, eserlerinde konuşma dilini kullandılar. Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar.

1911 yılında Selânik’te çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler dergisinde başladı bu çalışmalar.

Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edik Adıvar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.

Milli Edebiyat akımının özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yılının da bir özeti olmaktadır. Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir:

Dilde yalınlık (en mühim prensip), Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılması. Yalın (süssüz, sanatsız, özentisiz) bir dille yazma; İstanbul Türkçesini kullanma.

**Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma

**Hece ölçüsü,

**Konu seçiminde yerlilik.

**Konularını hayattan, ülke şartlarından seçme.

**Millî kaynaklara yönelme.

İslâmcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur. Çünkü artık söz konusu olan Millî Edebiyat akımı kavramı değil, Millî Edebiyat dönemidir. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır.

Başlangıçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Refik Halit Karay, gerçek kişiliklerini Millî Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir.

Fecr-i Âtî topluluğu dışında kalan, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Millî Edebiyat akımına katılan şairlerdir.

Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı, şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmayı sağlamışlar, Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp, yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır.

Değerlendirmeler:








Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:





Bülent Demiryapan



Uygundur.







Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
10.sınıflar
Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Yunus Emre
Amaç: Edebiyatçı Kişiliği
Araç: Ders kitabı, Edebiyat ansiklopedileri.
Yöntemler:Okuma, açıklama, soru-cevap.
Derisin işlenişi: Yunus Emre (1238-1320)
Türk, şair. Anadolu'da tasavvuf akımının ve Türkçe şiirin öncüsüdür. İnsan sevgisine dayanan bir görüşü geliştirmiştir.
Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz. Nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmiyor. Kimi kaynaklarda Anadolu'ya Doğu'dan gelen Türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir. 1320 dolaylarında Eskişehir'de öldüğü söylenir. Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde "Yunus Emre" adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden "makam" adı verilen yer vardır. Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı Divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu'da "Yunus Emre" adını taşıyan ve Yunus Emre'den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Gene Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan'daki şiirleri nedeniyledir.

Yunus Emre'nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. Şiirde işlenen konular ise insan, Tanrı, Varlık Birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. O, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir. İnsan bir "sevgi varlığı"dır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. Tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. Gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. İçinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. Bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da Tanrı'dır. Tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. İnsan sevgi yoluyla Tanrı'ya ulaşır, çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır. Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Tanrı'yı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. Gerçekte insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız Tanrı'dır, türlülük bir "görünüş"tür. Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. Evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. Tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir "yansıma" niteliğindedir, çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca "oluş" gerçekleşir. Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Sevginin ereği yüce Tanrı'ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven Tanrı'yı, Tanrı'yı seven kendini sever. Çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, Tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. Sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. Dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). Dost başka bir anlamda da Tanrı'dır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.

Yunus Emre'de yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. Çünkü, bütün varlık türlerinde Tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde Tanrı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. Yunus Emre'nin dilinde bilge kişinin adı "eren"dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. Evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. Erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. Eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur. Ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. Çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. Ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır. Yunus Emre'nin şiirinde Yeni-Platonculuk'tan kaynaklanan Tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. Bunlara yeni bir çözüm getirmez, Yeni-Platonculuk'un yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. Bu nedenle onun şiiri Yeni-Platonculuk'un Türkçe açıklanışıdır. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçe'nin ses yapısına uymayan "aruz" olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçe'nin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. Yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. Ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. Bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. İnsan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan Tanrı durumundadır. Yunus Emre'de Türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır.

Yunus Emre'nin biri şiiri, öteki düşünceleriyle olmak üzere, iki yönlü bir etkisi vardır. Gerek dili, gerek görüşleri bakımından halk şiirinin de öncüsü sayılmaktadır. Özellikle tasavvuf inançlarını benimseyen Alevi-Bektaşi geleneğini sürdüren halk ozanları üzerindeki etkisi büyük olmuştur. YAPITLAR (başlıca): Divan, (ö.s), 1943; Risaletü'n-Nushiye, (ö.s), 1965, ("Öğüt Kitapçığı"). Severem ben seni candan içeri
Yolum utmaz bu erkândan içeri
Nireye bakar isem toptolusun
Seni kanda koyam benden içeri
O bir dilberdürür yokdur nişânı
Nişan olur mı nişandan içeri
Beni sorma bana bende degülven
Suretün boş yürir tondan içeri
Beni benden alana irmez elüm
Kadem kim basa sultandan içeri
Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksudı bundan içeri
Kime dîdar güninden şu'le değse
Anun şu'lesi var günden içeri
Senün ışkun beni benden alupdur
Ne şîrin derd bu dermandan içeri
Şerî'at tarikat yoldur varana
Hakîkat ma'rifet andan içeri
Süleyman kuş dili bilür didiler
Süleyman var Süleyman'dan içeri
Unutdum din diyânet kaldı benden
Bu ne mezhebdürür dinden içeri
Dinün terkidenün küfürdür işi
Bu ne küfürdür imandan içeri
Geçer iken Yunus şeş oldı dosta
Ki kaldı kapuda andan içeri Yunus Emre
Değerlendirmeler:
Bülent Demiryapan









GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı
Lise-3 Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu:Necati Cumalı
Amaç:Necati Cumalı’nın sanatçı kişiliğini tanıtmak ve tiyatro eserlerini gösterip tiyatro anlayışını kavratmak.
Araç:Edebiyat-3 ders kitabı, Nalınlar oyun metni,edebiyat ansiklopedileri vb.
Yöntemler:Okuma,anlatma,açıklama,tümevarım,soru-cevap.
Dersin İşlenişi:
Necati Cumalı’nın oyunu (1962)
Köyde kız kaçırma temasına dayanan iki perde ,dört tabloluk oyundur.Seher’i seven Osman Yavaş’ın Seher’lerin avlusundaki ağaca ayna tutmasıyla başlar. Bir davada lehine tanıklık etmediği için Osman’ın babasına kırgın olan muhtar,bunu görür; Seher’le Osman’ın birleşmelerini engellemek için harekete geçer.Muhtar’ın sözüne uyan genç dul Döndü Bacı da Seher’in anası Esma’ya giderek, kızını Osman’dan soğutmasını ister. Fakat Osman, Döndü’ye arkadaşı AliKınalı’nın kendisini sevdiğini söyleyince,Döndü bu sefer Osman’a yardımcı olmaya söz verir.
Ertesi gün Döndü ile Seher çeşmeye su doldurmaya geldiklerinde Osman’la Ali Döndü’yü sözde bağlayarak Seher’i kaçırırlar ve bir hafta sonra da yakalanırlar. Osman tutuklanır.Seher’in abisi Ömer,mallarda kardeşinin payı da kendisine kalsın diye, Seher’i zengin ama yaşlı biriyle evlendirmek istemektedir.
Döndü ,muhtardan Seher’in on sekizinde olduğunu ve istediğiyle evlenebileceğini öğrenince, Seher’in ikinci defa, bu sefer kendi istediğiyle Osman’a kaçmasını sağlar. Geride, Seher’in giderken kendi eliyle düzeltip kapılarının önüne bıraktığı nalınlar kalmıştır.
Edebiyat yaşantısına şairlikle başlamış olan Necati Cumalı,hikaye,roman,tiyatro vb. türlerde de eserler vermiştir.1921 Florina doğunludur.Şiir,roman,hikaye ve tiyatro türünde eserler verdi. Oyunlarından bazıları;Boş Beşik,Susuz Yaz,Nalınlar,Derya Gülü,Mine,Vur Emri vb.
Değerlendirmeler:
1-Bu oyunda köy hayatından ne gibi izler görüyorsunuz?
2-Osman Yavaş’ın kişiliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
3-Seher’in kaderi ve kişilikleri size ne düşündürdü??
4-Daha önce bir tiyatro oyunu izlediniz mi?Tiyatro ile ilgili düşünceleriniz nedir?
5-Tiyatro sizce bir eğitim aracı mıdır?
Planın işlenişine ilişkin görüşler:










Bülent DEMİRYAPAN







Uygundur
Okul Müdürü





GÜNLÜK PLAN


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı
Lise-3 Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu:Yaşar Kemal ve ince Memed romanı
Amaç:Yaşar Kemal’in edebiyatçı kişiliğini tanıtmak,ince Memed romanından yararlanarak roman anlayışını kavratmak.
Araç:Edebiyat-3 ders kitabı,’Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman-III’ Cevdet Kudret,Türk Edebiyatı Ansiklopedisi,ince Memed romanı vb.
Yöntemler:Okuma,anlatma,açıklama,soru-cevap vb.
Dersin İşlenişi:
Yazar,1955’te yayınlanan romanını şu cümlelerle tanıtır:’1925-1933 yılları arasında Toros dağlarında yüz elliden fazla eşkıya dolaşırdı. Hikayesini ettiğimiz İnce Memed bunlardan biridir.’
Roman kahramanları:
İnce Memed, Abdi Ağa,Hatçe,Döne,Iraz vd.
Yaşar Kemal,bu romanda Çukurova köylüsünün yaşantısını şiirli bir dille ve folklorik zenginliklerden yararlanarak anlatırken evrensel insan sorunu olan ezenler ve ezilenlerin mücadelesini işlemiştir;İnce Memed feodaliteye(derebeyliğe) karşı çıkar,zenginden alıp fakir köylülere dağıtır.
Yaşar Kemal,dünya çapında tanınan,eserleri birçok dile çevrilmiş bir yazarımızdır. Eserlerinden bazıları;Sarı Sıcak(öykü);romanları,Teneke,ince Memed,Orta direk,Ölmez Otu,yılanı Öldürseler,Deniz küstü,
Kimsecik,son romanı 1998’de yayınlanan Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’dır.
Değerlendirmeler:








Planın işlenişine ilişkin görüşler:







Bülent DEMİRYAPAN




Uygundur


Okul Müdürü











GÜNLÜK PLAN


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı
Lise-3 Edebiyat
Tarih:
Saat:
Konu: Günümüz halk edebiyatı ve Aşık Veysel
Amaç:Halk edebiyatının günümüzdeki durumu ve Aşık Veysel’in Türk edebiyatındaki yeri .
Araç: Edebiyat-3 ders kitabı,Aşık Veysel,Edebiyat Ansiklopedisi,Türk Dili Halk Edebiyatı özel sayısı vd.
Yöntemler: Okuma,anlatma, örneklendirme,soru-cevap.
Dersin İşlenişi:
Aşık Veysel, 1894’te Sivas’a bağlı Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuş, 21 Mart 1971’de aynı köyde vefat etmiştir. Soyadı Şatıroğlu’dur.Yedi yaşında gözlerini çiçek hastalığı ve kaza neticesinde kaybeder.
1933’te Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması,Köy Enstitülerinde saz hocalığı yapması,onun karanlık dünyasını aydınlatan güzel gelişmelerdir.
1965’te TBMM Veysel’e,’Anadilimize ve Milli Birliğimize’ yaptığı hizmetlerden dolayı özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden maaş bağlamıştır.
Aşık Veysel’in şiirlerinde köyüne ve insanına karşı duyduğu sevgi ve özlem dile getirilmiştir.
Günümüz halk edebiyatı içinde önemli bir yeri olan Aşık Veysel,aşk. doğa, tasavvufi inançlar,toplumsal gerçekler gibi değişik temleri halk şiiri geleneği içinde ustaca birleştirmiş,çağdaş kültürün verilerinden de yararlanarak halk şiirinin dil. deyiş ve öz açısından zenginleşmesine katkıda bulunmuştur.

Değerlendirmeler:
1) Aşık Veysel kimdir?
2) Aşık Veysel’in daha önceden duyduğunuz ya da bildiğiniz bir şiirinin adı nedir?
3) Aşık geleneği hakkında neler biliyorsunuz?
4) ‘Toprak’ şiirinin konusu ve teması nedir?
5) Aşık Veysel’in Türkçeyi kullanışındaki üstünlüğünü örneklendiriniz.

Planın İşlenişi Hakkında Görüşler:







Bülent DEMİRYAPAN



Uygundur
Okul Müdürü















GÜNLÜK PLAN


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi
Lise-3
Tarih:
Saat:
Konu:Gezi ve Anı türü; edebiyatımızda gezi ve anı türünde eser veren yazarlar.
Amaç: Son dömen Türk edebiyatında gezi yazısı ve deneme türünde eser vermiş yazarları tanıtmak.
Araç: edebiyat-3 kitabı,Türk Dili gezi ve anı özel sayıları.
Yöntemler:Okuma ,anlatma,açıklama ve örneklendirme,soru-cevap.
Dersin İşlenişi.
Cumhuriyet dönemi içinde yer alan edebiyatçılardan gezi yazısı türünde eser vermiş olanlardan bazıları şunlardır:Attila İlhan’Abbas Yolcu’, Falih Rıfkı Atay’Taymis Kıyıları, Denizaşırı’, Ahmet Haşim’Frankfurt Seyahatnamesi’, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’Gençlik ve Edebiyat Hatıraları,Anamın Kitabı’












































Günlük Plan



Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı,1940’a kadarki edebiyatımızın özellikleri,’Beş Hececiler’
Amaç:Cumhuriyetin ilk yıllarındaki edebiyat anlayışını kavratmak,hecenin beş şairini tanıtmak,Faruk Nafiz Çamlıbel’in Türk şiirindeki yerini göstermek.
Araç:Edebiyat ders kitabı,edebiyat ansiklopedileri,Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı,’Han Duvarları’ şiiri.
Yöntemler:Okuma,anlatma,örneklendirme,soru-cevap.
Dersin İşlenişi:
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki genel durum; Mustafa Kemal Atatürk’ün yeni ve ulusal bir devlet oluşturma çalışmaları doğrultusunda yapılan devrimlerle ilintili olarak ulusal bir edebiyat oluşturma çabaları, Anadolu’ya yöneliş,toplum sorunlarının dile getirilmesi,halka yöneliş.
Bu dönem edebiyatının genel özellikleri:
1) Hece ölçüsünün kullanılması.
2) Anadolu’nun güzelliklerini,Anadolu insanının yaşayışını ve sorunlarını dile getirmek.
3) Halk Edebiyatı geleneğinden yararlanmak.
4) ‘Memleketçi Edebiyat’ anlayışını benimsemek.
Bu dönem şiirinin en önemli topluğu ‘Beş Hececiler’dir:Faruk Nafiz Çamlıbel,Orhan Seyfi Orhon,Enis Behiç Koryürek,Halit Fahri Ozansoy,Yusuf Ziya Ortaç.

Değerlendirmeler:
1-) Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devrimlerden hangilerini biliyorsunuz?
2-) M.K. Atatürk’ün kurmaya çalıştığı yeni devletin yöneldiği hedef neydi?
3-) Hece ölçüsü nasıl bir ölçü türüdür?
4-) Halk edebiyatı ile ilgili bildiklerinizi söyleyiniz?
5-) Dil devriminin yapılış amaca sizce nedir?
6-) ‘memleketçi edebiyat’ kavramından ne anlıyorsunuz?
7-) Hecenin Beş Şairi kimlerdir?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:










Bülent Demiryapan
Uygundur
Okul Müdürü










Günlük Plan




Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Faruk Nafiz Çamlıbel’in edebiyatımızdaki yeri,Beş Hececiler,’memleketçi edebiyat’ anlayışı.
Amaç: Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki şiir anlayışını göstermek,F.N.Çamlıbel’in bu dönemdeki önemli rolünü kavratmak,Han Duvarları şiirindeki dönemin anlayışını yansıtan özellikleri göstermek.
Araç: Edebiyat-4 ders kitabı,Türk Edebiyatı Ansiklopedisi,Han Duvarları şiir kaseti.
Yöntemler: Okuma , anlatma, dinleme,örnekleme ,açıklama, soru-cevap.
Dersin İşlenişi:

Metin okunacak ,dinlettirilecek ve okutturulacak.
Konu: Anadolu bozkırında kış mevsiminde yapılan bir yolculuk ve konaklanan hanlar.
Tema: Hasret, ayrılık ve gurbet acısı.
Şiirde temayı yansıtan noktalar üzerinde durulacak; Beş Hececiler’den günümüze kalmış tek şair denebilecek Çamlıbel,bu şiiriyle kalıcı bir ürün vermiştir. Şiiri oluşturan’coğrafya,Maraşlı Şeyhoğlu ve şair’in bir noktada birleştiklerini,köklü bir gurbet duygusunu dile getirdiklerini görürüz.
‘gurbeti gönlümde duya duya’,’ilk ayrılık,ilk acı’,’gurbet muttasıl çekiyordu kendine’muttasıl=aralıksız’gurbet çekem gönüller kuşatmıştı ocağı’,’köyleri hududa bağlayan yaslı yolar,dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yolar’
Şiirin şekil özellikleri:
Nazım birimi:bend
Ölçü:14’lü hece ölçüsü( 7+7 duraklı)
Uyak düzeni ve türleri:

_şak ladı a _Kınadağı’ndan a
_durak ladı a _yarkucağından a
_bağından a
_yay lar b _atılmışım ben b
_kervansaray lar b

_duya duya c
_Anadolu’ya c







Değerlendirmeler:
1) Okuduğunuz şiirin konusu nedir?
2) Han duvarlarında şiir hangi duygular içindedir?
3) Şiirde gurbet acısını belirten yerler nereleridir?
4) Şiirde Anadolu insanın hangi özellikleri dikkat çekmektedir?
5) Yolculuğun bir kış gününde yapılıyor olması sizce neden kaynaklanıyor olabilir?
6) Şiirde Anadolu coğrafyası ile ilgili ne gibi özellikler vardır?
7) Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ın dörtlükleri size hangi edebiyatı hatırlatıyor?
8) Bu dörtlüklerin şekil özellikleri nelerdir?
9) F.N Çamlıbel’in başka hangi şiirlerini duydunuz yada biliyorsunuz?
10) Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’daki geri kalmışlığın izlerini bu şiirde görebiliyor musunuz?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:









Bülent DEMİRYAPAN




Uygundur
Okul Müdürü













































GÜNLÜK PLAN


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi
11. sınıflar
Tarih :
Saat :
Konu : Türkçe’nin Söz Dizimi(Sentaksı),sözcük grupları(öbekleri) ve kullanımı, çeşitleri ve kullanım alanları.
Amaç : Türkçe'nin söz dizimindeki işleyişi kavratmak kurallarını göstermek,sözcük gruplarının türlerini göstermek.
Araç : Türk Dili-3 ders kitabı,Türkçe’nin Grameri,Türk Dilbilgisi
Yöntemler : Açıklama,örneklendirme,soru-cevap vb..

Dersin İşlenişi :

Dil bilgisinin bir bölümü olarak sentaks(sözdizimi)tan söz etmek;geniş anlamda bir düşünceyi,kavramı,olguyu birden çok sözcükle anlatma işidir. Sözcük birliklerini ele alan dil bilgisi bölümünü de sentaks adı verilir.
Türkçe’de sözcükler iki şekilde öbekleşir:Bir grup sözcük bir araya gelerek bir şeyi belirtmeye yararlar.Bunlara’belirtme öbekleri! Adı verilir;bir grup sözcük ise kesin bir yargı anlatırlar. Bunlara da ‘yargı öbekleri2 adı verilir.
Belirme Öbekleri:Bazı durumlarda tek bir sözcükle anlatamadığımız varlıkları, kavramları, olguları,vb.ni anlatmak için bir araya gelmiş ve tek bir sözcükmüş gibi kullanılan ;en az iki sözcükten oluşmuş dil yapısıdır.
Türklerin ve Türkçe’nin mantığını yansıtan genel kural sözcük grupları için de geçerlidir. Bu kuralı formüle edecek olursak:








Buna göre bizler dili kullanırken yada bir şeyi anlatırken önemsiz,ikinci plandaki öğeyi önce;asıl olan,temel öğeyi sonra söylemekteyiz. Bu mantık işleyişi Türkçe’nin her alanında görülebilir. Sözcük gruplarında da bu kural işlemektebir.Her grup kendi içinde bir yardımcı bir de ana öğeye ayrılabilir.
Sözcük gruplarının bir önemli özelliği de birden çok sözcükten oluşsa da tek bir sözcük gibi kullanılması ve parçalamamasıdır. Bu durumda her yan yana gelen sözcükler bir grup oluşturmaz;grup olmanın bir özelliği de tek bir sözcükmüş gibi kullanılmasıdır.(nasılki bir sözcük ekler alarak işlev kazanırsa,sözcük grupları da ekler alır ve bu ek sonuna geldiği tek sözcüğün değil,sözcük grubunun eki olur.)

Örnek : elma ağaç bu iki sözcük bu halleriyle bir grup değildir.
Elma + ağaç-ı artık ne elma ne ağacı anlatır başka bir kavramı elma veren ağacı anlatan
bir yapıdır ve tek bir sözcük gibi kullanılır,birleşen sözcükleri
elma ağacı + n +dan birinden ayıramayız. Bu grup artık bir sözcük gibi ek de alabilir.

Türkçe’deki başlıca sözcük grupları:
1) İsim Tamlaması
2) Sıfat Tamlaması
3) İkilemeler(tekrarlar)
4) Aitlik Grubu
5) Edat Grubu
6) Fiilimsi Grupları
a) isim-fiil grubu
b) sıfat-fiil grubu
c) zarf-fiil grubu
7) Bağlama Grubu
8) Unvan Grupları
9) Ünlem Grupları
10) Sayı Grubu
11) Kısaltma Grupları
12) Birleşik fiil Grupları

Değerlendirmeler:

1-) Sözcük ne demektir?
2-) Grup ne demektir?
3-) Sözcük gruplarına neden ihtiyaç duyulmuştur?
4-)Sözcük gruplarının en belirgin özelliği nedir?
5-) Türkçe’nin başlıca kuralı nedir?Bu kural sözcük gruplarına nasıl yansımaktadır?
6-) Türkçe’deki sözcük gruplarından başlıcaları hangileridir?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:











Bülent DEMİRYAPAN





Uygundur
Okul Müdürü





























GÜNLÜK PLAN


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Edebiyat 1
9. Sınıflar
Tarih:
Saat :
Konu: Nazım,manzume kavramları ile bu kavramın içinde yer alan şekil ve içerik özellikleri; İstiklal Marşı’nın içerik ve şekil özellikleri.
Amaç: Nazım ve manzume kavramlarını açıklamak ve kavratmak,İstiklal Marşından yararlanarak şiir konusunu öğrencilere kavratmak;İstiklal Marşı’nın doğru okunup anlaşılmasını sağlamak.
Araç : Edebiyat 1 ders kitabı,İstiklal Marşı’nın tam metni,edebiyat ansiklopedileri,M.Kaplan’ın Şiir Tahlilleri adlı eseri
Sözlük v.d.
Yöntemler : Okuma ,anlatma,açıklama soru ve cevap...

Dersin İşlenişi:












































GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Türk Dili
11. sınıflar
Tarih:
Saat :
Konu: Sıfat Tamlaması
Amaç: Sıfat tamlamalarının yapısını göstermek,doğru kullanımını sağlamak, cümle içindeki işlevini kavratmak.
Araç : Türk Dili-3 kitabı,Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu,Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü-A.Topaloğlu
Yöntemler: Örnekleme,açıklama,soru-cevap vd.

Dersin İşlenişi :
Bir sıfat ile bir isim öğesinin eksiz birleşmesiyle oluşan yapıdır.


Yardımcı öğe + Ana öğe
Sıfat + İsim
Niteleyen + Nitelenen

Sıfat tamlaması eksiz bir birleşimdir;iki öğede ek almaz.
Niteleyen öğe birden çok sıfattan oluşabilir:Niteleyen öğedeki sıfatlar aynı türden olmalıdır.

Küçük kırmızı bir + çiçek
Sağır yaşlı + adam

Niteleyen kendisi de bir sıfat tamlaması olabilir:

Büyük boy + çorap
Üç metre + kumaş

Sıfat-fiiler sıfat tamlamasında niteleyen olarak kullanılabilir:

Tanı-dık + adam
Bil-miş + çocuk
Uç-an + balon

Öğelerden biri bir sözcük grubu olabilir:

Mini mini + kediler
Eski + maliye bakanı

İsim cinsinden bir sözcük tek başına ‘sıfat’ olarak kullanılamaz;ancak sıfat tamlamasını içinde sıfat görevi alır.Sıfat tamlaması yoksa ortada sıfat diye nitelenecek bir sözcük de yoktur.

Kırmızı (renk ismi) Kırmızı Elma (elmanın niteleyici sıfatı)

Sıfat tamlamalarında nitelenen(isim) öğesi düştüğünde niteleyen(sıfat) öğesi isimleşir,kimi sıfatlar da zamirleşir.

Genç insanların başaracağı bir iş bu. Gençlerin başaracağı bir iş bu.
Bazı öğrenciler çok başarılıydı. Bazıları çok başarılıydı.

Değerlendirmeler:

1-) sıfat tamlaması hangi öğelerden oluşur?
2-) sıfat yada isim öğeleri birden çok olabilir mi?
3-) Sıfat-fiiller niteleyen olarak nasıl kullanılır?
4-) sıfatlar birden çok olduğunda sıralama nasıl olur?
5-) el örgüsü kazak, soğuk kış geceleri, güzelim memleket tamlamalarını niteleyen ve nitelenenlerine ayırınız?
6-) ‘Bizi oyalamak için. yalandan bir kavga çıkardılar.’ Sıfat tamlamasını bulunuz.(ÖYS 1981)
7-) ‘Eski bir kırmızı çocuk hırkası suda sallanıp duruyor.’Sıfat tamlamasını bulunuz(ÖYS1985)
8-) ‘onun ne kadar terbiyeli,titiz ve çalışkan bir insan olduğunu herkes bilir.’sıfat tamlamasını bulunuz.(ÖYS 1991)
9-) ‘savaşı asıl kazananlar adsız kahramanlardır.’sıfat tamlamasını bulunuz.
10-) ‘Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız.’ Sıfat tamlamasını bulunuz.
Planın işlenişine ilişkin görüşler:








Bülent Demiryapan



Uygundur.
Okul Müdürü










































Günlük Plan


Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Edebiyat
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Faruk Nafiz Çamlıbel’in edebiyatımızdaki yeri, Beş Hececiler, ‘memleketçi edebiyat’ anlayışı.
Amaç: Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki edebiyat anlayışını kavratmak, hecenin beş şiirini tanıtmak ve F.N.Çamlıbel’in Türk şiirindeki etkisini ve yerini göstermek.
Araç: Edebiyat-3 kitabı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Türkçe sözlük
Yöntem: okuma ,anlatma,açıklama ,tümevarım, soru-cevap v.d.

Dersin işlenişi:
Parça örnek olarak okunacak daha sonra öğrencilere okutturulacaktır.
Şiirdeki dörtlükler üzerinde tek tek durularak her birinde verilmek istenen düşünce kavratılmaya çalışılacak.
Birinci dörtlükte şair sen diye seslenmektedir .Bu seslendiği kişi, sanat için sanat anlayışını benimsemiş ve bunun da ancak Batı’dan alınabileceğini savunan biridir.Çamlıbel, biz dediği kişilerinse buna uyum sağlayamayacaklarını söyler.
İkinci dörtlükte;Şair batı sanatının ürünü olan eserlerle doğu kültürünün ürünü olan eserler arasında karşılaştırma yapar antik yapılardaki mozaikleri ve resimleri, hat sanatıyla ve çinilerle karşılaştırır.
Üçüncü beyitte;Batı kültürünün ürünü olan bale ile geleneksel halk oyunlarının karşılaştırması yapılır şair balerini beyaz bir kelebekle simgelemiş ve onun hareketlerinden çok bir zeybek oyununun daha etkileyici olduğunu söylemiştir.
Dördüncü beyit;klasik batı müziğine karşılık ,yanık bir sesle söylenmiş türkünün onu daha çok etkilediğini söylemektedir.
Beşinci beyit;batı kültürünün ürünü olan heykel sanatının da kendileri için etkileyiciliğinin çok fazla olmadığını onlar için bir köylünün çektiği güçlükler altında kıvrılmış vücudunu görmenin daha etkileyici olduğunu söylemektedir.
Son dörtlük;Çamlıbel memleketçi anlayışı benimsediği ve ‘biz’ dediği kişilerle daha önce hiç ele alınmamış olan Anadolu’yu ve Anadolu insanını eserlerinde işleyeceklerini ,dolayısıyla batıyı örnek alan sanatçılarla yollarının ayrıldığını söylemektedir.’türkü tutturmak’ sözü de yine memleketçi edebiyatın bir izini yansıtmaktadır.
Konu: Sanat,memleketçi sanat anlayışı ile batı sanatının karşılaştırması.
Tema: Kendi kültürümüzün ve halkın yarattığı sanat ürünlerinin daha üstün olduğu düşüncesi ve bize daha çok şey kazandıracağı.
Şekil Özellikleri:
Nazım birimi: dörtlük
Ölçü: hece ölçüsü; 7+7 duraklı 14’lü hece ölçüsü.
Uyak düzeni:
-çiçek a
-sak_lar b
-çek a
-ayak_lar b çapraz uyak düzeni.
Bütün bu şekil özellikleri de geleneksel halk edebiyatımızın özelliklerini yansıtmaktadır.Çamlıbel böylece halk edebiyatından da yararlanmıştır.
1926 yılında yayınlanan Sanat şiiri Çamlıbel ve onunla beraber heceye yönelen diğer şairlerin görüşlerini ortaya koymaktadır.bu yeni oluşan şiir topluluğuna ‘ Beş Hececiler’ adı verilmiştir.
F.N.Çamlıbel’in Sanatı: İlk şiirlerini Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında yazar ve bir karamsarlık vardır.Onun aşk şiirlerinde romantizmin yanında bir şehvet de bulunduğu görülür.Çamlıbel aşka hep olumlu bir öğe olarak bakmış,yaşamın temel değeri olarak görmüştür.!Aşk için yaşadım ben’ der.
Daha sonraları içinde yer alacağı memleketçi edebiyat anlayışıyla ve önderi olacağı ‘Beş Hececiler’yazı
dilini konuşma diline yaklaştırmıştır. Anadolu gerçeğini kavramış ve daha ulusalcı şiirler yazmıştır. Yerel öğelerle
öyküsel şiirler yazmıştır.

Eserleri: Şiir; Şarkın Sultanları,Dinle Neyden,Gönülden Gönüle,Çoban Çeşmesi,Suda Halkalar;Bir Ömür Böyle Geçti
Oyunları;Canavar,Akın,Özyurt,Kahraman v.d.

Değerlendirmeler:

1- Şair siz diye kime sesleniyor?
2- Şiirin konusu nedir?
3- ‘söylenmemiş bir masal ‘sözünden ne anlıyorsunuz?
4- Şiirde karşılaştırması yapılan sana dalları nelerdir?
5- Şiirinşekil özellikleri nelerdir* buözellikler hangi edebiyatın ürürünüdür?
6- ‘memleketçi edebiyat 2 kavramından ne anlıyorsunuz?
7- ‘ Beş Hececiler’ kimlerdir?
Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:






Bülent Demiryapan




Uygundur.
Okul Müdürü











































GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11. sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:İsim Tamlaması
Amaç:İsim tamlamasının oluşumunu ve kullanımı göstermek,isim tamlamasının türlerini göstermek,bir takım yanlış uygulamaları göstererek yapılmasını engellemek.
Araç:Türk Dili-3 ders kitabı, Tahsin Banguoğlu ‘Türkçe’nin Grameri’,yazım kılavuzu,Türkçe sözlük
Yöntemler: Örnekleme, soru-cevap,tümevarım.
Dersin İşlenişi:
İsim tamlaması kavramı içinde yardımcı öğe ile ana öğe kavramlarını göstermek:


TAMLAYAN
TAMLANAN

İSİM+İLGİ HALİ EKİ
İSİM + İYELİK EKİ

Örnekler: kapı+nın kol+u
Ahmet’+in silgi+si
Türkçe’de değişik yapılarda isim tamlamaları ile karşılaşılmaktadır.İsim tamlamalarını kendi içinde sınıflandırmak gerekirse:

A) Belirtili İsim Tamlaması: Tamlayan ve tamlanan öğeleri ek almış olan isim tamlamasıdır.

Ağac+ın dal+ı
Masa+nın örtü+sü
Not:belirtili isim tamlamasında öğelerin arasına başka öğelerde girebilir.

Ağac+ın kırk dal+ı
Masa+nın yeni örtü+sü

B) Belirtisiz İsim Tamlaması: Tamlayan öğesi ilgi hali eki almamış olan isim tamlamasıdır. Belirli bir nesneyi yada kavramı değil ,genel bir kavramı ya da bir nesnenin genel adını oluşturur.

Ağaç dal+ı
Masa örtü+sü
Not:Belirtisiz isim tamlamasında tamlayanla tamlanan arasına başka bir öğe giremez.

Ağaç kırık dalı değil kırık ağaç dalı
Masa yeni örtüsü değil yeni masa örtüsü gibi
Buna benzer olarak günlük hayatta özellikle tv ve basında görülen : belediye eski başkanı,Milli Eğitim eski Bakanı gibi kullanımlar yanlıştır.

C) Zincirleme İsim Tamlaması: Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamadır Tamlama birden çok kelimeden oluşur.

Masa+nın örtü+sü+nün reng+i
Ağac+ın dal+ı+nın uc+u
Sınıf kapı+sı+nın kol+u+nun gıcırtı+sı

D) Takısız İsim Tamlaması: İki öğesi de ek almamış olan isim tamlamasıdır. Tamlayan öğe tamlananın hangi maddeden yada neden yapıldığını gösterir.

Yufka ekmek is . tam. Yufka yürek sf. Tam.
Çelik kasa is. tam. Çelik bilek sf. Tam.
Altın yüzük is. tam altın kalp sf. Tam.
Değerlendirmeler:

1) Serüven romanlarının okuyucusu her yıl biraz daha artıyor.(ÖYS1991) isim tam. türü nedir?
2) Bu cüzdanı kardeşi yolda bulmuş.(ÖYS1992) tamlayanı düşmüş isim tamlaması hangisidir?
3) Dante gibi ortasındayız ömrün. isim tamlaması cümlede hangi görevde kullanılmıştır?
4) Gökyüzünün başka rengi de varmış. isim tamlaması cümlede hangi görevde kullanılmıştır?
5) Yanar, bir çok fıkara evlerinin lambaları. cümledeki is tamlamasının türü nedir?

Dersin İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan



Uygundur.
Okul Müdürü

































GÜNLÜK PLAN
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Edebiyat
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Refik Halit Karay(1888-1965)
ve Eskici hikayesi
Amaç:R.H.Karay’ın edebiyatımızdaki yerini göstermek ,hikayeciliğini tanıtmak.
Araç:edebiyat-3 kitabı,Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman C.Kudret, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı A.Oktay,Eskici hikayesi.
Metod:Okuma , anlatma, soru-cevap.
Dersin İşlenişi:
Eskici metni okunacak, gerekeli açıklamalar yapılacak,R.H Karay’ın sürgün yıllarında oluşturduğu ve ‘Gurbet Hikayeleri’ adı altında topladığı öykülerinden söz edilecek.
R.Halit, İstanbul’un dışına çıkmamış hikayeciliğimizi Anadolu2ya yöneltmiştir.’Memleket Hikayeleri’.Realist bir yazardır.
R.Halit’in bütün yazılarının en önemli yanlarından biri, dildir.konuşma dilinin bütün inceliklerini eserlerinde göstermiştir.
R.Halit Karay, milli mücadele aleyhine olan yazılarından dolayı 1922 de yüzellilikler listesine alınmış Suriye'ye sürgün edilmiştir. Memleket Hikayeleri(1918),Gurbet Hikayeleri(1938) Bugünün Saraylısı, Dişi örümcek, Sürgün,Nilgün romanları.
Değerlendirmeler:
1) Hikayenin konusu nedir?
2) Hikayenin ana düşüncesi nedir?
3) R.Halit Karay memleket özlemini nasıl dile getiriyor?
4) Anadil insan hayatında nasıl bir rol oynamaktadır?
5) Bugün Türkçe’nin yeteri kadar korunduğunu ve önemsendiğini düşünüyor musunuz?
Planın İşlenişine İlişkin görüşler:











Bülent Demiryapan




Uygundur.
Okul Müdürü












GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi Edebiyat
11.Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Reşat Nuri Güntekin’in edebiyatımızdaki yeri, romancılığı ve Yeşil Gece romanı.
Amaçlar:R.N.Güntekin’i edebi kişiliğini tanıtmak ,romanlarıyla edebiyatımızda edindiği önemli yeri göstermek. Yeşil Gece romanından yola çıkarak Cumhuriyet’in o yıllardaki durumunu irdelemek.
Araçlar:Edebiyat-3 ders kitabı,Yeşil Gece romanı,Türk edebiyatında hikaye ve Roman Cevdet Kudret,Cumhuriyet dönemi Edebiyatı Ahmet Oktay, Türkçe sözlük
Yöntemler:Okuma, anlatma ,örneklendirme,soru-cevap.
Dersin İşlenişi:
Yeşil Gece(1928),olaylar II. Meşrutiyet sonrasıyla cumhuriyet döneminin ilk yıllarını kapsar. Şahin bir köylü çocuğudur,babası,dinin ve İslam birliğinin sembolü yeşil bayrağın bir gönüllüsü olarak yetişmesini istediği oğlunu memleketinin medresesine gönderir. hocalar ilmini ilerletmesi için onu İstanbul’a gönderirler. Şahin ,İstanbul’da somuncuoğlu medresesinde dört yıl okur.’Bir gün cihanı kaplayacak yeşil sancak ‘düşleriyle girdiği medreseden,inançlarını yitirmiş olarak ayrılır.
Darülmuallimin’e girer,öğretmen olur,İstanbul’u çektiği halde,softalarla savaşmak için,İzmir’e yakın’oniki haneye bir cami,mescit veya medrese düşen’ Sarıova ilçesine gider. Emir Dede İlkokuluna Başöğretmen olur. Kasabanın egemen güçleri softalar,Şahin Efendi’nin yeni bir okul yapma çabasını engellemek isterlerse de,belediye mühendisi Necip,ona destek olur;yardım edenlerden biri de komiser Kazımdır.
O sırada yunanlılar İzmir’e girmişlerdir. Kasabanın işgalinde Şahin Efendi , halka ve milli mücadeleye çeşitli şekillerde yardımcı olur;kasabadan çıkamamış subayları cepheye kaçırdığı anlaşılınca düşmanlar tarafından bir yunan adasına sürülür.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Sarıova’ya dönen Şahin Efendi,inanılmaz bir durumla karşılaşır;Kasabanın düşman dalkavuğu eski softaları,gericileri sakallarını kestirmiş,şapka giymiş,herkesten çok ilerici Cumhuriyetçi kesilmişlerdir. Öyle ki öğretmen Şahin düşmanın işbirlikçisi ve gerici olmakla suçlanır,istenmeyen adam durumuna düşer. Padişahlık döneminde bir cumhuriyet öğretmeni gibi çalışan Şahin Efendi ,şimdi Cumhuriyet döneminde derdini anlatmak umuduyla Ankara’nın yolunu tutar.
R.N:Güntekin(1889-1956):romanları;Çalıkuşu-1922, bu romanla ilk kez aydın ve ülkücü Türk kızıyla Anadolu tanışmış oldu. Anadolu kırsalı onun romanlarında ana fondur. Dudaktan Kalbe-1925,Yeşil Gece-1928,Acımak-1928, Yaprak Dökümü-1930,Miskinler Tekkesi-1946.Onun romanlarını toplumsal ve duygusal romanlar olarak ayırabiliriz. Çalıkuşu,Dudaktan Kalbe,Akşam güneşi-Yeşil Gece, Yaprak Dökümü,Miskinler Tekkesi.
Eserlerini günlük konuşma diliyle yazmış, realizm akımının etkisinde kalmakla beraber roman kahramanları tek yönlü kalmıştır.
Değerlendirmeler:
1) Şahin efendi sizce nasıl birkişilik?
2) Çalıkuşu romanının Feride'si ile Şahin Efendi arasındaki benzerlik nedir?
3) Romanda gerici olarak gösterilen kişilerin özellikleri nelerdir?Bugün de bu tip insanlara rastlamak mümkün mü?
4) R.N.Güntekin bu romanda hangi tezi savunuyor?
5) Romanın yazılışındaki dil sizce sade mi?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.
Okul Müdürü




GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Türk Dili
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Tekrarlar (İkilemeler)
Amaç: İkilemelerin kullanımı ve çeşitleri.
Araçlar: Ders Kitabı,Sözcük Türleri-Doğan Aksan,Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu,Türkçe sözlük.
Yöntemler: Soru-cevap,açıklama,örnekten kurala v.d.

Dersin İşlenişi: Tekrarlar anlatıma kuvvet ,belirginlik ve zenginlik katan yapılardır. Türkçe’de ikilemeler değişik şekillerde yapılabilmektedir bunların türleri:
A) Aynen tekrarlar: baka baka,koşa koşa,güzel güzel konuşmak,yavaş yavaş yürümek,şırıl şırıl akan su,pırıl pırıl güneş,kütür kütür elma,mışıl mışıl uyumak.
B) Eşanlamlı veya Yakın Anlamlı tekrarlar: eğri büğrü çizgi,eş dost ziyareti,kılık kıyafet yönetmeliği,ev bark sahibi,akıl fikir vermek, ses seda çıkmamak, sıkıntıdan üzülüp büzülmek, sessiz sakin bir yer.
C) Zıt Anlamlı tekrarlar:sağa sola bakınmak,bata çıka ilerlemek,varını yoğunu harcamak,iyi kötü idare etmek,ileri geri konuşmak,içli dışlı olmak,
D) Eklemeli tekrarlar: ‘m’ harfi eklenerek yapılırlar; ev mev ,okul mokul,para mara...

Tekrarların arasına noktalama işareti konmaz,
İkilemeler genellikle kalıplaşmıştır,
Tekrarlar daima ayrı yazılır.
Tekrarlar ek alabilir;’gün be gün, an be an’ grupları da tekrar kabul edilir.

Değerlendirmeler:
1) Tekrarları neden kullanırız?
2) İkilemeler anlatıma ne kazandırır?
3) Tekrarlar cümle de hangi görevlerde kullanılır?
4) İkileme çeşitlerine birer örmek vererek cümle içinde kullanınız.

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent DEMİRYAPAN

Uygundur.
Okul Müdürü















GÜNLÜK PLAN
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11.Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Aitlik Grubu ve Edat (İlgeç) Grubu
Amaç: Aitlik ve ilgeç gruplarının kullanımını göstermek, yapılarını incelemek, yazımlarını göstermek.
Araçlar: Ders kitabı, Türkçe Dilbilgisi-M. Ergin,Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu,Türkçe sözlük ve yazım kavuzu.
Yöntemler: Açıklama,örnekten kurala, soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
Türkçe’de aitlik –ki eki ile gösterilir ve bir yere,kişiye veya zamana aitlikten söz edilebilir.
Aitlik grubunun kuruluşu şu şekilde formüllendirilir:
Yardımcı öğe Ana öğe
İsim cinsinden bir sözcük grubu -ki aitlik eki

Masanın üstü-n-de-ki dün akşam-ki eski dostumun-ki
Her zaman-ki yolun biraz ileri-si-n-de-ki sınıf arkadaşımın-ki

Edat(İlgeç) grupları Türkçe’de son çekim edatları ile oluşturulur. İlgeç grubunun kuruluşu şu şekilde formüllendirilebilir:
Yardımcı öğe Ana öğe
İsim cinsinden bir sözcük Son çekim edatı

Son çekim edatları tek başına bir anlam etmediğinden son çekim edatı bulunan bir yerde bir edat grubu vardır.

Bir dilim ekmek +için altın+gibi akşama+doğru
Sevdiğim+için yorgunluğuma +rağmen en iyi arkadaşı+ ile
Güvercinler,serçeler+gibi ulusun geleceği+için dağ +kadar (ödev)
Dünden+beri bundan+böyle sona erene+ dek
Bir sözden+ dolayı saat dokuzu beş+geçe zerre+ kadar

Değerlendirmeler:
1) Aitlik hangi ekle gösterilir?
2) Aitlik grubunun formülü nedir?
3) Nelere aitlikten söz edilebilir?
4) Son Çekim ilgeçleri tek başına kullanılabilir mi?
5) İlgeç grupları cümlede sıfat olarak ve zarf olarak kullanılır,bunlara birer örnek veriniz?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.
Okul Müdürü





GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Birleşik fiil sözcük grubu
Amaç: Birleşik fiillerin yapılışını ve kullanımını göstermek ve birleşik fiillerin cümlede hangi görevlerde kullanıldığını kavratmak.
Araçlar: Türk Dili kitabı,Sözcük Türleri-Doğan Aksan, Türkçe sözlük ve yazım kılavuzu.
Yöntemler: Okuma , açıklama ,soru-cevap, örnekleme.

Dersin İşlenişi:
Türkçe’de birleşik fiillerin üç şekilde yapıldığı üzerinde durulacak.
A)

İsim Cinsinden Bir sözcük Yardımcı Fiil
yardım etmek

Bu şekildeki birleşik fiiller ayrı yazılır.
Devam+et- şikayet+et- hasta+ol- var+ol- spor yapmak arz etmek görmeğe başlamak
Mecbur kılmak vermiş bulunmak yazacak olmak görmez olmak rica etmek
Not:isim öğesinde ses düşmesi olduğunda bitişik yazım söz konusudur.

Affet- zannet- mahvol- şükret- bahset- hisset- kahrol- zikret-

B)
Zarf-fiil cinsinden bir sözcük Yardımcı fiil
Oku-y-a bilmek

Yeterlilik fiili: yaz-a+bil- gör-e+bil- söyleyebil- sorabil- anlayabil-
Süreklilik fiilleri: sür-e+gel- bak-a+kal- sürüp git- yazadur- şaşakal-
Tezlik fiili: bak-ı+ver- geliver- yazıver- okuyuver- düşüver- okuyuver-
Yaklaşma fiili: öleyaz- düşeyaz-

C) Deyimleşmiş Birleşik Filler: Kulak kabartmak, tası tarağı toplamak, dut yemiş bülbüle dönmek
Saçını süpürge etmek, küplere binmek, diş bilemek, göz gezdirmek.

Değerlendirmeler:
1) Yolda bir kaza oldu. Hayatı alt üst oldu., hangi cümlede ‘ol-‘ yardımcı fiil olarak kullanılmıştır?
2) Birleşik fiiller kaç şekilde yapılabilir?
3) Birleşik fiillerin yazımında uyulması gereken kurallar nelerdir?
5) Söylediklerime kulak asmadı. Cümledeki birleşik fiilin yapısı nedir?
6) Bacayı temizlerken düşeyazdı.
Arkasından bakakaldı.
Birden okuyuverdim.
Bunu hissetmiştim.
Uzaktan da olsa görebiliyordum. Hangi cümlede farklı yapılmış bir birleşik fiil vardır?

Planın İşlenişine İlişkin görüşler:


Bülent Demiryapan
Uygundur.


GÜNLÜK PLAN
Lüleburgaz Lisesi Türk Dili
11. sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Fiilimsi Grupları; isim-fiil(mastar) grubu, sıfat-fiil grubu, zarf-fiil grubu
Amaç: Fiilimsilerle yapılan sözcük gruplarının oluşumunu göstermek ve hangi amaçlarla kullanıldığını kavratmak.
Araçlar: Türk Dili kitabı, Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu, Sözcük Türleri –Doğan Aksan, yazım kılavuzu.
Yöntemler: Örnekleme , soru-cevap, açıklama v.d.

Dersin İşlenişi:
İsim-fiil Grubu:
İsim cinsinden bir sözcük İsim-fiil(mastar)
Yağmurlu günlerde yürümek
Evinden + ayrılmak zor geldi.
Okuldan eve + dönüş vakit alıyor.
Ödev+yapmak hoşuma gidiyor.
Yola+çıkış tarihi belli değil.
Kitap+okuma hobilerim arasındadır.
Birinci vazifen,Türk istiklalini,Türk cumhuriyetini,ilelebet, muhafaza ve müdafaa +etmek-tir.

Sıfat-fiil Grubu:
İsim cinsinden bir sözcük yada sözcük grubu Sıfat-fiil
Yağmurun yağışını seyreden
Dalgın dalgın + yürü_y_en
Çocuğa + baka-cak (kadın)
Özlemle + hatırla-dık-ı (günler)
Uykuya varmış gibi + görün-en ( yollar)
Çiçek + aç-mış (ağaçlar)
İnsanı +ağlat-an (şarkılar)

Zarf-fiil Grubu:
İsim cinsinden bir sözcük yada sözcük grubu Zarf-fiil
Olaylara bu gözle Bak-tıkça

Uzun antremanlar + yap-ıp
Ne dediğini + bil-meden
Hızla+ çek-ince
Yolda +git-erken
Yeşili +görür görmez
Okuldan + çık-ınca
Oturduğum yerden+ kalk-ıp
Buralardan+ gitti gideli

Değerlendirmeler:
1) Kardeşini görünce ne yapacağını şaşırdı. Cümledeki zarf-fiil grubu nedir?
2) Atı alan Üsküdar’ı geçti.Camı kıran çocuklara sinirlendi.Cümledeki fiilimsi gruplarının türü nedir?
3) Su içene yılan bile dokunmaz.
Dereyi görmeden paçayı sıvama.
Yarın bize gelmek ister misiniz?
O, sözünde durmayacak adam değildir.
Günü gününe ders çalışan çalışan öğrenci başarılıdır.
Çok bilmiş çocuk yine konuşuyordu. Bu cümlelerdeki fiilimsi grupları nelerdir?Türleri nelerdir?
4) Sanatkar, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır. Cümledeki fiilimsi gruplarının türü nedir?


5) İçeri girdiğimde , o ağlıyordu.
Bana anlatacağına ,git ona söyle.
Askere gidende mutlu olduk.
Bağırışlar duyduğumda, olan olmuştu. Cümlelerindeki fiilimsiler neden zarf –fiildir?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:







Bülent Demiryapan




Uygundur.
Okul Müdürü








































GÜNLÜK PLAN
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11.Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu: Unvan Grubu ve Sayı Grubu
Amaç: Unvan ve sayı gruplarının doğru kullanımını ve yazımını göstermek,farklı kullanımları kavratmak.
Araç: Türk Dili kitabı, Türkçe’nin Grameri –T.Banguoğlu, Sözcük Türleri-Doğan Aksan, Türkçe sözlük ve yazım kılavuzu.
Yöntemler: Açıklama ,örnekten kurala, soru-cevap.

Dersin işlenişi:
Bir kişi ismi ile bir meslek adı ya da akrabalık isminden oluşan gruptur.
Kişi adı ünvan
Bülent Demiryapan
Oğuz Kağan Barbaros Hayrettin Paşa Kanuni Sultan Süleyman Fatih Sultan Mehmet
Türkan Hanım Ahmet Bey Mehmet Efendi Dursun Ağa Hasan Çavuş Yusuf Hoca
Ayşe Abla Ali Abi Hayriye Yenge Veli Amca Sacit Enişte Fatma Teyze
Ayşe Öğretmen Doktor Ahmet Emine Hemşire Avukat Sema Manav Ali

Not: Bazı durumlarda ünvanlar kişi adının önüne geçebilir.

Sayı Grubu: on bir ve daha yukarıdaki sayılar birer gruptur.
On bir, on beş, beş yüz, bir milyon altı yüz iki v.b.
‘yüz, bin ,milyon, milyar...’ sayıları grup oluşturmaz.
Sayı grubundaki bütün sözcükler ayrı yazılır.Bunun tek istinası çeklerde ve senetlerde görülür.

Değerlendirmeler:
1) unvan grubuna birer örnek veriniz.
2) Sayı gruları nasıl oluşturulur?
3) Sayı gruplarını yazımında nelere dikkat edilir?
4) Lakaplar neden unvan grubu oluşturmaz?

Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:









Bülent Demiryapan



Uygundur.
Okul Müdürü











GÜNLÜK PLAN

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11. Sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Ünlem grubu, Bağlama grubu ve Kısaltma grubu.
Amaç:Sözcük gruplarının kullanımı ve yazımını göstermek farklı kullanımları kavratmak ,bu sözcük gruplarının cümle içindeki işlevlerini göstermek.
Araç: Türk Dili-3 ders kitabı,Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu, Türk Dilbilgisi-M.Ergin, Türkçe sözlük, yazım kılavuzu.
Yöntemler: Örnekleme ,soru-cevap,açıklama.

Dersin İşlenişi:

Ünlem Grubu: Bir ünlemle bir isim cinsinden sözcükten oluşan gruptur.Ünlemler heyecan ifadesi olduğu için türkçenin genel kuralına da uymazlar.
Ünlem İsim cinsinden bir sözcük
Ey Türk Gençliği!

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
Be birader ! Hey arkadaş! Bre adam! A kızım!

Bağlama Grubu: iki ögenin bir bağlaçla birleştiği gruptur.Bağlaçlar iki şekilde kullanılır;
A) Tekli bağlaçlar: sen ve ben, olmak veya olmamak, üç ila beş, Ahmet, Mehmet ve Ali....
B) İkili bağlaçlar: ne altın ne gümüş, hem biz hem siz hem onlar, kalem de defter de (kaybolmuş), ya bunda ya şunda

Kısaltma Grupları: Fiilimsi gruplarının yada bazı cümlelerin yıpranarak kısalması kalıplaşmasıyla oluşan gruplardır.

Camı kırık (sınıf)- camı kırık olan Saçı kesik (çocuk)- saçı kesik olan
Duvarlara dayalı (sıralar) duvarlara dayalı olarak Ağzı açık (bakmak) – ağzı açık olarak
Karnı tok sırtı pek (dolaşıyor) Alnı açık başı dik (yürüdü)

Değerlendirmeler:
1) ünlem grupları neden kurala uymaz?
2) Bağlama grupları kaç şekilde yapılabilir?
3) Kısaltma gruplarını oluşum sebebi nedir?
4) Kısaltma grupları nasıl oluşur?

Planın İşlenişine İlişkin görüşler:







Bülent Demiryapan


Uygundur.
Okul Müdürü





GÜNLÜK PLAN
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11. sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Yapısına göre cümle çeşitleri; basit cümle ,sıralı cümle, bağlı cümle
Amaç: Söz diziminde cümlelerin ne şekilde yapıldığını göstermek, cümle yapılarındaki oluşumları kavratmak,değişik yapıdaki cümleleri kullanma beceresi kazandırmak.
Araç: Türk Dili-3 kitabı, Türkçe’nin Grameri-T.Banguoğlu, Her yönüyle Dil-D.Aksan, Türkçe sözlük, yazım klavuzu
Yöntemler: Örnekten kurala, soru-cevap,açıklama.

Dersin İşlenişi:
Basit cümle: Tek yargı bildiren, yan, tek yüklemi olan cümle basit yapılıdır.
a) Basit cümle çok uzun olabilir ,önemli olan tek yüklemli olmasıdır.
b) İçinde fiilimsi bulunan cümleler birden çok yargı bildirdiği için basit yapılı sayılmazlar;bunlar girişik cümledir.

Ali okula geldi.
“Duvarda tablolar içinde yüzler
Gecenin rengini alır karşımda.”H.F.Ozansoy
“Garbın afakanı sarmışsa çelik zırhlı duvar.”
Ali koşarak okula geldi. Girişik cümle
Kitap okumak sevdiğim bir şeydir. Girişik cümle
Ne dediğini bilmeden konuşuyor. Girişik cümle

Sıralı Cümle: Aralarında anlamca ilişki bulunan en az iki cümlenin arka arkaya sıralanmasıyla oluşan cümle yapısıdır.
a) Sıralı cümleler ilişki bağının derecesine göre , yada ; işaretiyle ayrılır.
b) Sıralı cümlelerin özne ,nesne,tümleç öğeleri ortak olabilir.
c) Sıralı cümle içinde basit ,bileşik cümleler yer alabilir.

“O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
At ölür , meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil.
Ali okuldan geldi , ödevlerini yaptı.
O filmi bir kez gördüm, hiç unutamadım.
“Gök yeşil,kır geniş, ufuklar derin
ağaçlar hülyalı, pınarlar serindir.”A.K.Tecer

Bağlı Cümle: İki cümlenin bir bağlaçla bir araya gelmesiyle oluşmuş cümle yapısıdır.
a) Bağlı cümlenin yapısındaki bağlaç çıkarılırsa, cümle sıralı cümle olur.

Misafiri içeri alın ve kendisine kahve ikram edin.
Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin.
“Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur.”C.S.Tarancı
Hem ağlarım hem giderim.
Sinek küçüktür ama mide bulandırır.
Çok işim olmasına rağmen reddetmedim.
Anlar ki yolcu yol görünür serviliklere.
Başarmış çünkü çok çalışmıştı.

Değerlendirmeler:
Daha önceki yıllara ait öss soruları üzerinde durulacak.


Planın İşlenişine ilişkin görüşler:
Bülent Demiryapan

Okul Müdürü

Günlük Plan
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
11. sınıflar
Tarih:
Saat:
Konu:Yapısına göre birleşik cümleler.
Amaç:Birleşik cümlelerin oluşumunu göstermek ,birleşik cümlelerin anlatıma kattığı kıvraklığı kavratmak.
Araç: Türk Dili-3 kitabı,Türk Dili-M.Ergin
Yöntemler:Örnekleme,soru-cevap,tümevarım.

Dersin İşlenişi:
Birleşik cümlelerin dört şekilde oluştuğu gösterilecek.

1) Ki’li Birleşik Cümle:Türkçe’nin yapısına aykırı olarak Farsça’dan dilimize girmiş bir yapıdır. Bu nedenle kurala uymayarak yardımcı cümle sonda ana cümle başta yer alır.

Bir boya yapmış ki on para etmez.
“Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde ebedi inlemeli.”
Kapıyı açmış ki ne görsün.

2) Şartlı Birleşik Cümle:yardımcı cümlenin yükleminin şart kipinde olduğu ve farazilik ifade eden cümle yapısıdır.

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.
Yarın okula gidecekseniz erken yatmalısınız
Vakit varsa bir kahve içelim.
Derslerine çalışsaydı sonuç böyle olmazdı.
Çalışıyorsalar rahatsız etmeyelim
Yorgunsanız biraz dinlenin.
Dokunsam ağlayacak.
“Azade kalaydılar seferden,
Bir ordu çıkardı bir neferden.”
Akmasa da damlar.
Artık mektup yazsa da cevap vermeyeceğim.

3) İç içe Birleşik Cümle: Yardımcı cümlenin temel cümlenin içine girdiği cümle yapısıdır. Yardımcı cümlecik temel cümleciğim bir öğesi durumundadır.

Sana, oraya gitmemelisin, demiştim.
Kaldırımlar,duyulur, ses kesilince sesi.
Ben yapmadım, eski kiracı yapmış, dedi.

3) Girişik Cümle: temel cümleyi tamamlayan yardımcı cümleciklerin birer fiilimsi olduğu cümle yapısıdır.

a- İsimfiil cümlesi:
Böyle bir soruyla karşılaşmak beni şaşırttı.
Hasmın sitemin anlamak hasma sitemdir.
Bu sırada ayrılmam işi aksatmış.
Tartışmayı kesişimiz vaktinde olmuştur.
Senin söze karışman onu duraklattı.
Evet demesi kolay değil.
Şimdi onun arzusu tatili Antalya’da geçirmek.

b- Sıfatfiil cümlesi:
Geleceğimi işitmiş.
Ürüyen köpek ısırmaz.
Ali’nin bize yardım edecek arkadaşları ortada görünmediler.
Senin kırdığın koz bini geçti.
Ahmet’in dediği ev satılmış.
Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Korktuğum başıma geldi.
Allah’ın dediği olur.
Onun söyleyeceklerine pek inanma.

b- Zarffiil cümlesi:
Sözümü bitirmeden hemen itiraz etme.
Ben anlattıkça o heyecanlanıyordu.
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olduk.
Eğri oturup, doğru konuşalım.
Bana yardım edeceğin yerde akıl öğretiyorsun.
Taşlara basarak karşıya geçtik.
Haber alır almaz yola çıktık.

Değerlendirmeler:
Önceki yıllara ait öss soruları üzerinde durulacak.

Planın İşlenişine ilişkin görüşler:






Bülent Demiryapan



Uygundur.

Okul Müdürü





























Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Edebiyat-3
Tarih:
Saat:
Konu: Orhan Kemal ve Hikaye türü eserleri
Amaç: Orhan Kemal’in edebiyatımızdaki yerini göstermek, öykü anlayışını kavratmak, son dönem hikayeciliğimizin özelliklerini anlatmak.
Araç: edebiyat-3 ders kitabı, Türk edebiyatında hikaye ve roman-C.Kudret, edebiyatımızda İsimler Sözlüğü-B.Necatigil
Yöntemler: okuma, anlatma ,açıklama,soru-cevap.

Dersin İşlenişi:
Hikaye okunacak,konu ve tema belirlemeleri yapılacak; öykünün dili yazarın öykü anlayışı ve hayata bakışı kavratılmaya çalışılacak.

Orhan Kemal, ilk öykü kitabı Ekmek Kavgası ve ilk romanı Baba Evi 1949 yayınlandı. gözleme dayalı bir gerçekçilikle toplumsal sorunları dile getiren eserler yazdı. işçileri,yoksul insanları,köyden kente göç edenleri işledi.
Eserlerindeki yaşanmışlık duygusu ve konuşmalardaki doğallık onun başarısını göstermektedir.


Hikaye kitapları: Sarhoşlar,Çamaşırcının Kızı, 72.Koğuş, Grev, Kardeş Payı, Önce Ekmek,
Romanları: Avare Yıllar, Bereketli Topraklar Üzerinde, El kızı, Hanımın Çiftliği, Sokakların Çocuğu, Kötü Yol, Arkadaş Islıkları.
Orhan Kemal roman ödülü verilmektedir adına günümüzde.

Değerlendirmeler:
1) yazarın öykü anlayışı nedir?
2) Hikayenin kahramanı hakkında ne düşünüyorsunuz* Kişiliği nedir?
3) ‘olay hikayesi’ özellikleri olarak eserde neler görülmektedir?
4) Orhan Kemal’in hayata bakışı üzerine ne söylenebilir?

Planın İşlenişine ilişkin görüşler:



Bülent Demiryapan




Uygundur.

Okul Müdürü
















Günlük Plan
Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Türk Dili
Tarih:
Saat:
Konu:Yükleminin türüne göre cümle çeşitleri
Amaç:Yüklem olabilecek sözcüklerin türüne göre cümlelerin adlandırılması gösterilecek ve değişik türde cümleler kullanmanın yararları kavratılacak.
Araç: Türk Dili-3 kitabı,Türkçe’nin Grameri-Muharrem Ergin, sözlük ve yazım klavuzu.
Yöntemler: örnekleme, soru-cevap, tümevarım,örnekten kurala.

Dersin İşlenişi.
Yüklem görevinde olabilecek sözcükler hatırlatılacak.
1) İsim Cümlesi:Yüklem öğesi ekfiil almış isim cinsinden bir sözcük ya da sözcük grubu olan cümledir.

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Bugün dışarıda hava karlıymış.
Dünden beri nezleyim.

2) Fiil Cümlesi:Yüklem öğesi çekimli bir fiil olan cümledir.

Ders zili çaldı.
Bugün okula gelmemiş.
Bu günün işini yarına bırakma.
Yağmurun altında saatlerdir bekliyor.
Yıl sonunda okul birincisi olacak böyle giderse.

Değerlendirmeler:
Daha önceki yıllara ait öss sorularına bakılacak , İstiklal Marşı’ndan örnek cümleler bulunacak.



Planın İşlenişine İlişkin Görüşler:





Bülent Demiryapan




Uygundur.

Okul Müdürü












Günlük Plan

Lüleburgaz Lisesi
Türk Dili ve Edebiyatı Kompozisyon
11. sınıf
Tarih:
Saat:
Konu:Plan nedir? Plan yapmanın önemi
Amaç: Planlamanın nasıl yapılacağı ve plan çeşitleri gösterilecek.
Araç: Kompozisyon kitapları ve örnek metinler.
Yöntemler: Açıklama,örnekleme.

Dersin İşlenişi:

Bütün planlarda giriş , gelişme ve sonuç bölümleri bulunduğu hatırlatılacak.
Kısa bir yazıda paragraflar oluşturulurken buna göre bir planlama yapılabilir. Planlamada tam cümleler değil kısa tanımlamalar kullanılır.

Planlı Bir Kompozisyon

1) Atatürk’ün akılcılık anlayışı
a) Akılcılık nedir sorusu
b) Akılcı düşüncenin topluma kazandırdıkları
c) Atatürk’ün akılcılıkla ilgili sözleri
2) Osmanlının son dönemlerinde geri kalmışlığın sebebi olarak akılcılığın benimsenmemiş olması
a) Geri kalmışlık örnekleri
b) Cumhuriyet sonrasında akılcılık yönündeki gelişmeler
3) Çağdaş yaşamda akılcılığın gereği
a) günümüz dünyasında akılcılıktan uzak kalınamayacağı
b) Akılcılık yönünde yapılabilecek çalışmalar


1) Atatürk’ün bilimsellik anlayışı 100 sözcük
a) bilimsel düşünce
b) ülkenin geri kalmışlığında bilime önem verilmeyişi

2) Atatürk’ün bilimle ilgili görüşleri 50 sözcük
a) “ Hayatta en doğru yol gösterici bilimdir.” Sözü
b) Atatürk’ün yaşamında bilimsel çalışmalar
c) Eğitimde bilimsellik

3) Bilimsel düşüncenin yaşamımızdaki önemi 30 sözcük
a) ilerlemede bilimsel düşünmek
b) çağdaş dünyada bilimin yeri

Plan Çeşitleri:

1) olay ağırlıklı plan: Serim- düğüm- çözüm bölümlerinden oluşur.Hikaye, roman , masal, tiyatro, senaryo, gezi yazısı vb türler bu planla oluşturulur.
2) Duygu ağırlıklı plan: Daha çok şiir türünde yazılmış eserlerde görülür.Şiirin biçim özellikleri, biçem özellikleri planlanabilir.
3) Düşünce ağırlıklı plan: Yazıyı yazma amacımız girişi oluşturur.düşüncenin savunulması, açıklanması, örneklendirilmesi gelişme ve ana düşüncenin ortaya konması da sonuç bölümüdür. Makale, eleştiri, fıkra,deneme, söyleşi gibi türler bu palanla yazılır.


Değerlendirme:
Türk aydınının bilimsellik anlayışını tam bir kompozisyon yazacakmış gibi planlayınız ve bu plana uygun olarak yazınızın herhangi bir paragrafını yazınız.
Planlama yaparken her paragrafta kaç sözcük kullanılacağını da belirtiniz.

Planın İşlenişine ilişkin Görüşler:










Bülent Demiryapan

Uygundur.
Okul Müdürü
Hüseyin Varol