28 Eylül 2009 Pazartesi

türk edebiyatı 3

Tanzimat Edebiyatında Öykü ve Roman Yazdırılabilir sayfa

Divan edebiyatımızın Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ile Züheyla, v.b. mesnevilerini; halk edebiyatımızın Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, v.b. öyküleri; meddah öykülerini; Battal Gazi, Hayber Kalesi, v.b. gibi dinsel ve tarihsel öyküleri bir kenara bırakırsak, Avrupa’daki anlamıyla öykü ve roman türleri Türkiye’ye Tanzimat edebiyatı ile girmiştir. Çeviri ile başlayan bu süreç, taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir.

Edebiyatımızda görülen roman biçimindeki ilk eser, Yusuf Kamil Paşa’nın Fénelon’dan çevirdiği “Telemak”tır (1859). Bu eser özetlenerek çevrilmesine rağmen uzun yıllar (“ahlak kitabı” olarak görüldüğünden) okullarda okutulmuştur.

Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden bir çok eser daha çevrilmişti. Ancak, bu eserlerdeki en büyük sorun “dil”di. Dil oldukça ağırdı. Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi. İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasında ki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi.

Türk edebiyatında öykü ve roman alanındaki yerli ürünler, Ahmet Mithat’ın 1870’te basılan “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat” adlı öykü kitapları ile verilmeye başladı.

Tanzimat döneminde çeviri eserler için söz konusu olan dil ve ahlak sorunları yerli eserlerin de başlıca sorunları oldu.

Tanzimat Edebiyatı öykü ve roman özellikleri :

1 – Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.

2 – İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.

3 – Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.

4 – Bunun sonucu olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır.

5 – Eserler genel olarak, duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur.

6 – Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: “tutsaklık”; zorla yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik, aşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir.

7 – Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak :

a. Tesadüflere çok yer verilmiştir.

b. Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya “Ey Kaari!” (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür.

c. Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir.

d. Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır.

e. Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir.

f. Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.

g. Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar.

h. Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar.

i. Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.

j. Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır.

10 – Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen realizm (gerçekçilik) ile natüralizm (doğalcılık) akımlarının etkisi altında kalmaya başlayan yazarların eserlerinde ise, gözleme önem verilmiş, nedenlerle sonuçlar arasında bağlar aranmış, olağanüstü olaylar ve kişiler bırakılmış, anlatılan her şeyin olabilir izlenimini bırakmasına dikkat edilmiştir.


Tanzimat Edebiyatının öykü ve roman yazarlarının başlıcaları :

Romantizm etkisi altındakiler :

- Ahmet Mithat
- Emin Nihat
- Şemsettin Sami
- Namık Kemal

Realizm etkisi altındakiler :

- Sami Paşazade Sezai
- Mehmet Murat
- Recaizade Mehmet Ekrem

Natüralizm etkisi altındakiler :

- Nabizade Nazım



(Özet)

Cevdet Kudret

“Edebiyatımızda Hikaye ve Roman I”
Varlık Yayınları, 1977


MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

 Osmanlıcılık fikrinin iflasından sonra artık Türkçülük akımı yükselen değer olmaya başlamıştır.
 1911’da Selanik’te çıkarılmaya başlanan “Genç Kalem”Dergisi etrafında bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi aydınlar Milli Edebiyatın oluşumunu başlatmışlardır.
 Daha sonra İstanbul’da Türk Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı dergileri yayınlanmıştır.
 Milli Edebiyatının genel özellik olarak;
 Dil sade olmalıdır.
 Dildeki yabancı kelimeler atılmalı; ancak Türkçeye yerleşmiş kelimeler Türkçe gibi kullanılmaya devam edilmelidir.
 İstanbul Türkçesi esas kabul edilmelidir.
 Şiirde hece ölçüsü kullanılmalı.
 Edebiyat toplumun hizmetinde olmalı.
 Milletin dertleri, sevinçleri esas alınmalı.
 Roman ve hikâye teknik açıdan kuvvetlenmiştir.



MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI

ÖMER SEYFETTİN (1884–1920)

 Türk edebiyatının en önemli hikâyecisidir.
 Yeni Lisan adlı makalesi Milli Edebiyatın kanunlarının ilanı sayılır.
 Sade dil akımının öncüsüdür.
 Anadolu’nun insanın hayat şartlarını hikâyelerini yansıtmıştır.
 Dilde, fikirde, işte milliyetçilik fikrini yerleştirmiştir.
 Çocukluk anıları, efsaneleri hikâyelerinde işlemiştir.
 Eserleri: Bomba, Yalnız Efe ,Efruz Bey, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet,Bahar ve Kelebekler…

ZİYA GÖKALP (1876–1924)

 Türk milliyetçiliğini esaslara bağlamıştır.Sistematize etmiştir.
 Sosyal hayatı ve kurumlarımızı Batı’ya göre düzenlenmelidir.
 Eserlerinde halk dilini kullanmıştır.
 Halkın dertlerini isteklerini yansıtmaya çalışmıştır.
 “Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir” diyerek bu ifade doğrultusunda hareket etmiştir.
 Eserleri: Türkçülüğün Esasları, Kızıl Elma, Türkleşmek-İslamlaşmak -Muasırlaşmak, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.

MEHMET EMİN YURDAKUL (1869–1944)

 Anadolu insanın yabancılara başkaldırısını çok güzel yansıtmıştır.
 Toplumcu sanat anlayışıyla milliyetçi çizgide eserler vermiştir.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanları, Zafer Yolunda, Turana Doğru, İsyan ve Dua, Mustafa Kemal, Fazilet ve Adalet…

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)

 Edebiyatın her alanında eser vermiştir.Fecr-i Ati’nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
 Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini eserlerinde işlemiştir.
 Anadolucu, Atatürkçü bir çizgide kalmıştır.
 Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.
 Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.
 Realist bir çizgide yaşamıştır.
 Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.
 Eserleri: ROMANLARI: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Hüküm Gecesi,Sodom ve Gomore, Yaban, Bir Sürgün, Panorama
HİKÂYELERİ: Milli Savaş Hikâyeleri, Rahmet
DİĞER ESERLERİ: Erenlerin Bağından, Zoraki Diplomat, Vatan Yolundan, Anamım Kitabı

HALİDE ADİP ADIVAR (1884–1964)

 Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
 Romanlarında aşk, kadının psikolojisini, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını işlemiştir.
 Romanlarında kuvvetli bir gözlem vardır.
 Kurtuluş Savaşı eserlerinde çokça yer edinmiştir.
 Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir.
 Dili çok başarılı değildir.
 Eserleri: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Türkün Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Tatarcık, Zeyno’nun Oğlu…

REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889–1958)

 Anadolu’nun dertlerini, sıkıntılarını, inançlarını eserlerinde işlemiştir.
 Sade ve yapmacıksız bir dil kullanmıştır.
 “Çalıkuşu”romanı en ünlü eseridir.(aslında bir tiyatro eseri olarak yazılmıştır)
 Müfettişlik yaptığı için Anadolu’yu gezmiş ve onların sıkıntılarını, sevinçlerini edebi eserlerinde sıkça kullanmıştır.
 Eserleri: Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Miskinler Tekkesi




REFİK HALİT KARAY (1888-1965)

 Halk dilini eserlerinde oldukça başarılı olmuştur.
 Kuvvetli bir gözlemciliği vardır; ancak iç gözlemde başarılı değildir.
 Eserleri: Memleket Hikâyeleri, İstanbul’un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, BU Bizim Hayat, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş…

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958)

 Modern edebiyatımızın en büyük şairlerindendir.
 Batılı tarzda şiirimize düzen vermiştir.
 Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. “OK” şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır.
 Şiir musikiden başka bir musiki”dir derdi.
 Parnasizmden etkilenmiştir.
 İstanbul’u, Osmanlı’nın ihtişamlı zamanında gezmek, tabiat, ölüm, rintlik gibi konuları işlemiştir.
 Şiirlerinin mükemmel olması için uğraş vermiştir, bu konuda oldukça titizdir.
 Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir; ancak asıl ününü şiirde kazanmıştır.
 Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler,

 Rubailer ve Hayyam’ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş.



PEYAMİ SAFA (1899-1961)

 Geçim derdiyle yazarlığa başlamıştır.
 Bir ayağından sakat olduğu için bu psikolojiyi eserlerine yansıtmıştır.
 “Server Bedii” lakabıyla eser yazmıştır.
 Edebiyat, felsefe, tıp, psikoloji alanında yeterli bir bilgin sayılır.
 Psikolojik çözümlemeleri çok başarılıdır.
 Eserleri; Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer Bir Akşamdı, Canan, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Atilla, Harbiye, Şimşek… gibi eserleri vardır.





TANZİMAT EDEBİYATI 'NIN GENEL ÖZELLİKLERİ
Tanzimat edebiyatı, Batı kültürüyle yetişen kimselerin Tanzimat devrinde Batı edebiyatını örnek tutarak meydana getirdikleri edebiyattır. Bu edebiyat siyasî Tanzimat’ın ilânından yirmi yıl kadar sonra 1860’ta, Şinasi’nin Agâh Efendi ile birlikte Tercümân-ı Ahvâl gazetesini çıkarmalarıyla başlamış, 1895’e kadar sürmüştür.
Tanzimat edebiyatının başlıca özellikleri şu noktalar üzerinde toplanabilir: a. Tanzimat edebiyatı sanatçıları, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup, v.b gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yenileştirmişler; ayrıca, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştirme, v.b. gibi yeni edebiyat türleri getirmişlerdir. b. Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu (Ziya Paşa, Namık Kemal, v.b...) Montesquieu, Rousseau, Voltaire, v.b. gibi Fransız devrimci yazarlarının etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, hırsızlığa. geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler; vatan, millet, hürriyet. hak, adalet, kanun, meşrutiyet. v.b. gibi kavramları memlekete yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını benimsemişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit, Sami Paşa-zâde Sezai v.b.) toplum işlerine daha az karışmışlar, “sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir. c. Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı Klasisizm (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey, v.b.).bir kısmı da Realizm (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşazâde Sezai, Nabi-zâde Nâzım, v.b.) akımlarının etkisi altında eserler vermişlerdir.
ç. Tanzimat edebiyatı, Divan edebiyatının tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat olmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen sanatçılar (Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ali Bey, v.b.) özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de roman türlerinde bu yolda eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen bazı sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, v.b.) bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler. d. Bu görüşün bir sonucu olarak, dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur. Tanzimat edebiyatının başlıca sanatçıları (Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ahmet Cevdet Paşa, Şemseddin Sami, v.b.) dil konusunda böyle düşünmekle birlikte, hiçbiri eski alışkanlıklarından kurtulup da büsbütün konuşma diliyle yazmış değildir. Sade dil, daha çok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçıların bir kısmı ise ( Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşa-zâde Sezai, özellikle Abdülhak Hamit) konuşma dilinden epey uzaklaşmışlardır. e. Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatımın kuruluşunda görülmüştür. Bu edebiyatta söz hüneri göstermek değil, birtakım düşünceleri halka yaymak amacı güdüldüğünden, “seci” ler atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır. f. Tanzimat edebiyatı nazmında şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü olay, duygu ve düşünce şiir konusu olarak seçilmiştir;
İlk zamanlarda Divan edebiyatı nazım biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler içinde söylenmiş (Ziya Paşa, Namık Kemal v.b.) ise de sonraları eski biçimler büsbütün bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır (Recai-zâde Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit, v,b.) ; yeni nazım biçimleri ilkin Fransızca’dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde çok sonra kullanılmıştır; beyitlerin başlı başına birer bütün olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiirindeki “parça güzelliği” anlayışı yer yine şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine; yani “konu birliği” ne ve “bütün güzelliği” ne önem verilmiştir: genel olarak aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk’lerin tabiî ve ulusal vezninin hece vezni olduğu anlaşılmış, bu vezinle yazmaya tarafçılık edilmiş (Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa v.b), fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış, sadece birkaç sanatçı (Ethem Pertev Paşa, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa, Abdülhak Hâmit, Recai-zâde Mahmut Ekrem v.b.) tarafından girişilen birkaç deneme ile yetinilmiştir.