28 Eylül 2009 Pazartesi

japonca türkçe benzerliği

Konu: En genel anlamda edebiyat eserlerinde ele alınan durum, duygu düşünce ve olaylardır. Söz ve yazıyla ifade edilebilecek her şey edebiyatın konusu olabilir. Sanat eserlerinin her türünde eyleme ve somut olaya dayanan olgular, bu sanat eserlerinin konusunu oluşturur. Bütün sanat eserlerinin bir konusu ve buna bağlı bir teması vardır. Çok sıradan bir konusu olan bir eserin, zengin çağrışımlara yol açan bir teması olabilir. Eserin içeriğini somutlaştırarak olabildiğince gözlenebilir bir duruma getirmek, konunun yardımıyla gerçekleşir.
Konu eserin dışında bir şeydir ve birçok sanatçı tarafından aynı konu işlenebilir.Sanatçıya özgü konulardan söz edilemez, ancak bazı konuların kimi sanatçılar tarafından daha çok tercih edildiği de bilinen bir gerçektir. Örnek olarak bir romancı Osmanlı Devletinin kuruluşunu konu edinirken, bir başka romancı köy ve köylü sorunlarını romanına konu seçebilir. Leylâ ve Mecnun konusu da birçok şair tarafından ele alınmıştır.
Edebî eseri değerli yapan konusu değildir. Aynı şekilde eserin konusunun nesneleri de eserin değerli sayılmasının nedeni olamaz. Konu ancak tema olarak ele alındıktan, yani özel bir yorum ve kavrama biçiminin ürünü olduktan sonra bir değer taşır.
Bundan önce eserin dışında ve ham bir malzeme konumundadır. Bununla birlikte çağrışım zenginliği olan bir kavram ya da nesnenin bir edebî eserde konu edilmesi, bu niteliklere sahip olmayan kavram ya da nesnelere göre daha kolaydır.
Edebiyat ve sanat eserlerinin konuları, kültürel ve sosyal yapıya bağlı olarak bazı değişiklikler gösterir. Kültür bunalımı ya da ikileminin yoğun yaşandığı bir dönemde, kültürel yabancılaşma olgusu edebiyat eserlerinin çokça üzerinde durdukları bir konu hâline gelebilir. Yine ekonomik şartların insanları olumsuz etkilediği bir ortamda, ekonomik sorunlar çevresinde odaklanan edebî konular önem kazanabilir.
Bu özel durumlar dışında, her türlü olgunun edebiyat eserlerine konu edilmesinin belirli bir zamanı yoktur. Yıllarca önce üzerinde durulmuş bir konu, daha sonra tekrar tekrar ele alınıp işlenebilir.
Konu açısından zengin olan eserlerin, tematik bir değere sahip oldukları her zaman söylenemez. Polisiye romanlar bu durumun tipik örnekleridir. Çünkü polisiye romanlarda düşünceye yüklenen özel anlam ve yorumlardan ziyade, insanların merakını kamçılayan olay ve harekete önem verilir.
Tema veya tem: Bir sanat eserinin merkezinde yer alan temel duygu ve düşünce demektir. Konu ve ana düşünce ile yakınlığı nedeniyle onlarla karıştırılmaması gereken bir terimdir. Konunun somut nitelikli olmasına karşılık, tema soyut özellikler gösterir.
Bir eserin teması, onun konusu değildir. Konunun çok özel bir biçimde işlenmiş ayrıntısıdır. Ölümün konu edildiği bir eserde “ölüm karşısında duyulan hüzün”, bu eserin teması olarak ifade edilebilir. Bir şeyin edebiyat eserine konu edilmesi için, bir yazar veya şairin o konuyu seçmiş olması yeterlidir. Oysa tema, edebî şahsiyetin sanatçı yönünün, yorumlama gücünün bir göstergesidir.
Tema bütün sanat dallarının ortak terimlerinden biridir.
İnançlar ve kültürel değerler, herhangi bir temanın farklı toplumlarda, hatta aynı toplumda bile değişik biçimlerde ele alınmasına neden olur. Söz gelişi aşk teması, edebiyatın bir döneminde ince duyarlıkları ifade ederken, başka bir dönemde maddî hazların ifade aracı olarak işlenebilir.
Tema bir eserde, insandaki beyin gibidir. Eserde anlatılan her şeyde ve anlatma biçiminde temanın etkisi vardır. Edebî şahsiyetin eserini yazma amacı, doğrudan doğruya tema ile ilgilidir. Eğer bir eserin teması doğru belirlenirse, eserin doğru anlaşılma şansı da artar.
Bir eserin değerini konusu değil teması belirler. Bunun gerçekleşmesi ise, temanın düşünce dokusu ve yorumlanışı ile ilgilidir. Bir eserin konusunun nasıl yorumlandığı sorusuna bulunan cevap, temanın belirlenmesinde ipucudur.
Eserin bütününe hakim olan bir tema, iyi işlenmek kaydıyla, eserin sağlam bir kompozisyon kazanmasında etkili olabilir.
Tema soyuttur ve soyutluğun derecesi edebî şahsiyetin özellikleriyle yakından ilgilidir.
Tema, somut verilerle desteklendiği zaman eserin başarısı artar.
Bir edebî eser veya metin, birden fazla temadan meydana gelebilir. Fakat bunlardan biri veya birkaçı edebî eser veya metinde daha bir önem kazanmış olarak karşımıza çıkar. İkinci, üçüncü derecedeki temalar, asıl temayı besler, eseri zenginleştirir. Eserin daha iyi anlaşılmasını kolaylaştırır.
Ana düşünce (tez): Edebî eserlerde temaya bağlı olarak geliştirilen tutum ve varılan sonuçtur. Bu kavramın mesaj, ileti sözcükleriyle adlandırılışına da rastlanabilir. Ölüm teması üzerinde durulan bir şiirde “yaşlılık ve ölüm, insanoğlu için kaçınılmaz bir sondur” biçiminde ifade edilebilecek bir görüş, bu şiirin tezidir.
Edebî bir eserin tezi, bu örnekte görüldüğü gibi hüküm bildirir. Her edebî eserde tez açıkça ortaya konmaz ve kavranması okurun özel çabasını gerektirir. Anlatım teknikleri ve içerikleri bakımından kolay kavranamayan edebî eserler bu grupta yer alırlar.
Tezli roman gibi edebî eserlerde ise yazar, bir düşüncenin okurlarca paylaşılmasını, daha da önemlisi benimsenmesini istediği için tezini açık ifade etmeye çalışır.
Öğretici (didaktik) eserlerde de teze büyük önem verilir. Çünkü bu tip eserler , okura bir şeyler öğretme ve onları eğitme amacı güden eserlerdir.
Üslûp (biçem): Tarz, yol, biçim, usul anlamına gelen sözcük, edebiyat terimi olarak, anlatımda tutulan yol demektir. Bir eseri ya da edebî şahsiyeti başkalarından ayıran yazma biçimi olarak da anlaşılabilir. Bilindiği üzere, edebiyat eserleri anlatmaya dayanan eserlerdir ve edebiyat eserlerinde anlatılanların anlatma aracı dildir. Öyleyse
üslûp, dilin özel biçimlerde kullanımı ile yakından ilgili bir terimdir.
Bir yazar veya şair, kendini başkalarından ayıran yazma biçimiyle, yani üslûbuyla değer ve özellik kazanır.
Bu gerçeği Fransız yazarı Buffon (1707-1788) yıllarca önce “üslûp insanın kendisidir” sözüyle ifade etmiştir. Bu durumda üslûp sözcük anlamı dille de sınırlı kalmaz; anlam çerçevesi genişleyerek, eseri farklı kılma amacına yönelik her türlü çaba üslûp kapsamına girer. Böyle olmakla birlikte, bütün bunların merkezinde edebî şahsiyetin dille olan ilişkileri yer alır.








JAPONCA


Japon Dili'nin tarihsel kökeni hakkında geçmişten bugüne gelmiş bir belge ya da kayıt bulunmamaktadır. Bununla beraber yazı sisteminin 5. yüzyılın sonlarında Çin'den alındığı bilinmektedir. Japon Dili'nin gelişimi genellikle dış ülkelere kapalı dönemlerde kendi içinde gerçekleştiği için diğer dillerle pek bağlantı kurulamasa da, dilbilgisi açısından görülen benzerlikler nedeniyle, Ural-Altay dil ailesinin üyesi olarak kabul edilir.

Japonca, gramer özellikleri açısından Türkçe ile benzerlikler gösterir. Cümledeki kelime dizilişi aynıdır. Özne başta, fiil sonda yer alır. Örneğin Türkçe'de “Ahmet yarın buraya gelecek” cümlesinin Japonca karşılığı “Ahmet san wa aşita koko ni kimasu” tır. Cümleyi ayıracak olursak:

san: Hitap sözcüğü. Her insan isminin sonuna mutlaka eklenir. Türkçe'deki Ali Bey ya da Ayşe Hanım gibi
wa: Türkçe'de karşılığı olmayan bir yardımcı fiil. Cümleye göre görevleri değişir. Burada özneden sonra gelip özneyi belirliyor
aşita: Yarın.
koko: Bura
ni: Türkçe'deki ~e hali eki
kimasu: Gelmek

Kelimelerin diziliş sıralarının aynı olduğu görülür.

Gramer olarak Türkçe kadar ayrıntılı ve zor olmamasına karşın, diğer dillerden farklı bir yapısı ve mantığı olduğu için kendine has bir karmaşıklık ve zorluğa sahiptir. Örneğin “Buraya gelir misin?” sorusuna Türkçe'deki olası olumlu cevaplardan biri “Tamam şimdi geliyorum” iken, aynı cevap Japonca'da “Tamam şimdi gidiyorum'' dur.

Japonca'nın en dikkat çekici özelliklerinden biri, resmi ve kibar konuşma dilinin, normal konuşma dilinden çok farklı oluşudur. Kelimeler kibar kullanımda tamamen değişir. İnsan ilişkilerinde sosyal sınıf ve mesleki rütbe çok önemli yer tutar. Konuşmalarda kullanılan kelimeler sınıf, rütbe ve iki kişi arasındaki ilişkinin türüne göre değişir. “iku” Japonca'da “gitmek” anlamına gelir. Eğer konuştuğunuz kişi arkadaş ya da akraba ise değişiklige gerek olmadan “iku” olarak kullanabilirsiniz. Eğer tanımadığınız ya da sizden yaşlı biri ise fiilin, daha kibar olan, ~masu hali kullanılır: “ikimasu”. Saygı duymanız gereken biri ise, örneğin müdürünüz ya da öğretmeniniz, fiil tamamen değişir: “iraşşaru”. Daha da saygı gerektiren durumlarda ise “iraşşaru” fiilinin ~masu hali kullanılır: “iraşşaimasu”. Kibar formun iki ana kuralı vardır: Karşındakını yüceltmek (sonkeigo) ve kendini küçültmek (kencogo). Bazen her iki durumda da kullanılan fiiller, fiilin asıl halinden tamamen farklıdır. Örneğin “miru” kelimesi görmek/bakmak anlamına gelir. Ancak kibar konuşmada eğer karşınızdaki insan için kullanıyorsanız (bakınız, gördünüz mü? vb.) fiil “goran ni naru” olarak değişir (sonkeigo). Eğer kendiniz için kullanıyorsanız (gördüm, bakacağım vb.) fiil “haiken suru” olur (kencogo). Japonca'nın Kibar Form'u, dilin içinde yasayan ayrı bir dil gibidir.

Yazı sistemi, Latince yazı sistemlerinden tamamen farklıdır. Temel olarak iki sistem üzerine kuruludur. Bunlardan biri olan Kanci, 5-6. yüzyıllarda Çin'den alınan sembollerden olusur. Batı alfabesinden farklı olarak her sembol bir anlam içerir. Yani her sembol bir kelimedir. Her sembolün en az iki değişik okunuşu vardır. Bunlardan biri Japonlar tarafından geliştirilen Japonca okunuşu (Kunyomi); diğeri ise orijinal Çince okunuşudur (Onyomi). Ancak kelimelerin Çin'den alınış tarihi ve geldiği bölgenin dialektiğine göre birçok sembolün birden fazla çince okunuşu vardır. Toplam 40 bin'in üzerinde Kanci sembol vardır. Ancak hükümet 1946 yılında 1850 tane sembolü günlük en çok kullanılan Kanci olarak ilan etmiş, 1981 yılında da bu sayıyı 1945'e çıkarmıştır. Bu 1945 adet Kanci, ilk ve orta okulda zorunlu olarak öğretilir. Basılan genel gazete dergi ve kitaplarda çoğunlukla bunlar kullanılır. İkinci sistem ise Kana sembolleridir. Hiragana ve Katakana olarak ikiye ayrılan bu semboller, Japonya'ya özgüdür. Bu semboller kancilerin basite indirgenmesiyle yaratılmıştır. Kanci'nin tersine bir anlam ifade etmezler. Kana semboller, kancilerin Japonca ve Çince okunuşları, diğer dillerden giren yabancı kelimelerin yazımı, ses ve hecelerin ifadesinde kullanılırlar. Japon Dili'ndeki sesler Kana listesindeki seslerle sınırlı olduğundan ses açısından oldukça fakir bir dildir. Bu yüzden Japonlar için yabancı dil eğitiminde özellikle telaffuz büyük bir problemdir.

HİRAGANA SEMBOLLER TABLOSU
Hiragana semboller genelde bağlaçlarda ve kancilerin okunuşlarındaki seslerin ifadesinde kullanılır. Yani kelimenin kanci sembolü yerine, o kelimenin okunuşunu Hiragana olarak yazmak da mümkündür. Ancak aynı okunuşlu ve farklı anlamlı birçok kanci olduğu düşünülürse sadece Hiragana yazmak anlam kargaşasına yol açacaktır. Örneğin aşağıdaki örnekte “ki-kai” ifadesi hem “makine” hem de “fırsat” anlamına gelir. İki kelime, değişik kanci sembollerle yazılmasına rağmen Hiragana olarak aynı şekilde yazılır ve okunur:


Yeşil kutuların içindeki semboller bir adet kanciyi göstermektedir. Üstteki kırmızı yazılar ise kelimenin okunuşunun Hiragana olarak ifadesidir. Buradaki her iki kelime de ikişer kanci sembolden oluşmaktadır (yeşil kutu içinde). Yukarıdaki kancilerin okunuşları (kırmızı olarak yazılmış) Onyomi, yani Çince okunuşlarıdır. Bu örnekteki gibi iki ya da daha çok kancinin birleşmesinden oluşan kelimeler genelde Onyomi olarak okunur. Kunyomi, yani Japonca okunuşta ise kanci tek olarak kullanılır. Aşağıda bunun bir örneği görülmektedir:


Kırmızı kutuların içindekiler kelimenin kanci köküdür. Yeşil kutuların içindeki ifadeler ise kanci'nin okunuşunu gösteren Hiragana sembollerdir. Kunyomi okunuşlarda kanci, Hiragana ile devam eder (yanda mavi kutu içinde). Tüm kelimenin okunuş şekli ise:

kancinin okunuşu (yeşil) + devam eden Hiragana'nın okunuşu (mavi) olarak formüle edilebilir.
Yani üstteki kelime: ha-ta-ra (yeşil) + ku (mavi)=hataraku olarak okunur.
Alttaki kelime ise: a-ta-ra (yeşil) + şi-i (mavi)=ataraşii olarak okunur.
Hataraku “çalışmak”, ataraşii ise “yeni” anlamına gelir.


KATAKANA SEMBOLLER TABLOSU

Katakana semboller sayı ve ses olarak Hiragana ile aynıdır. Ancak şekiller ve kullanım alanı farklıdır. Katakana semboller genel olarak Japonca'ya -başta İngilizce olmak üzere- yabancı dillerden girmiş kelimelerin yazımında kullanılır.
Katakana'ya özgü olan yatay çizgiler (yeşil kutularla işaretlenmiş) kendinden önce gelen ünlünün uzun okunmasını sağlar. Yani yukarıdaki örnekte birinci kelime "hanbaagaa”, ikinci kelime “konpyuuta”, üçüncüsü ise "doa" olarak okunur.


Türkiye'de Japon Dili'ne olan ilgi son yıllarda oldukça büyük bir artış göstermiştir. Üniversite düzeyinde Japon Dili eğitimi veren bölümlerin sayısı 1993 yılına kadar sadece bir iken bugün 3 ayrı üniversitede Japonca eğitimi verilmektedir (Ankara Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı Bölümü, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Japonca Öğretmenliği Bölümü, Kayseri Erciyes Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı Bölümü). Bundan başka İstanbul ve Ankara'da birçok üniversitede seçmeli ders ya da kurs olarak Japon Dili eğitimi verilmektedir. Gelişen bu ilgiye paralel olarak birkaç lisede de seçmeli olarak Japonca dersi verilmesi düşünülmektedir.

Aşağıda günlük kullanılan bazı Japonca kelimeler ve anlamları bulunmaktadır.

Konniçiwa: Merhaba
Ohayo-gozaimasu: Günaydın
Konbanwa: İyi Akşamlar
Oyasuminasai: İyi geceler (İyi uykular)
Sayonara: Hoşçakal.
Ogenki-desuka: Nasılsınız? (İyi misiniz?)
Genki-desu: İyiyim.
Arigato-gozaimasu: Teşekkür ederim.
Wataşino namae wa Burak desu: Adım Burak.
Hacimemaşite: Memnun oldum.
Hay: Evet.
iiye: Hayır.
Sumimasen: Afedersiniz.
Gomennasai: Özür dilerim.
Basu: Otobüs.
Reşşa ya da Denşa: Tren.
Fune: Gemi.
Kippu: Bilet.
Kuruma: Araba, otomobil.
Mise: Dükkan, mağaza.
Tabemono: Yiyecek.
Nomimono: İçecek.
Denwa: Telefon; denwa-bango: Telefon numarası.
Ginko: Banka.
Tegami: Mektup
Cuşo: Adres

Japonca'da hem söyleniş hem de anlam bakımından Türkçe ile benzer kelimeler de vardır. Bunlar arasında tesadüfi benzerlikler çoğunlukta olmakla birlikte, bugün Türkiye'de artık kullanılmayan Orta Asya Türkçesi ile etimolojik olarak aynı kökten gelen kelimeler de bulunur.

Bu benzerliklerden birkaçı:
Japonca okunuşu Anlamı Türkçe'deki benzeri
Teppen Tepe, zirve Tepe
Kama Orak benzeri bir çeşit kesici alet Kama
İ i İyi İyi
Tsuru Turna Turna
Haku Beyaz Ak
Sui Su Su
Ça Çay Çay
Yamaci ya da yamaçi Dağ yolu, patika, dağlık yer Yamaç
Yaku Yakmak, kızartmak Yakmak
Yaban Vahşi, barbar Yabani
Aware Şaşkın, avare, zavallı Avare



Coğrafi Bilgiler Japonya Tarihi Japon Kültürü Siyasi Bilgiler Japon Sanatı
Haftanın Konusu Şimonoseki İzlenimler Resimlerlerle Japonya
Linkler @ E-Mail Ana Sayfaya Dönüş Kaynakça