7 Ekim 2009 Çarşamba

anlatım yolları - yazılı ve sözlü kompozisyon türleri

77
ANLATIM BİÇİMLE
Konuşmalar ve yazılar şu amaçlarla oluşturulmaktadır:
1- Bir şeyi açıklama, bir fikri aydınlatma, bir durum ya da karakteri inceleme, bir
tanımlama yapma istenebilir. Amaç açıktır: Okura, dinleyiciye bilgi verme.
2- Okurun ya da dinleyicinin bir konu ya da olgu üzerindeki duygu, düşünce ve
davranışlarını değiştirme amaç edinilebilr.
3- Duyduklarımızı, gördüklerimizi okuyucunun ve dinleyicinin de bizimle birlikte
duymasını, onların da içinde yer alması istenebilir.
4- Okuyucuya ve dinleyiciye bir olayı oluşuyla birlikte gelişme halinde vermeyi
isteriz. Bunda amaç onları bu olayın içine çekme, olayları oluş, gelişme ve zaman
sırasına göre anlatmadır.
Bu dört amaç dört anlatım biçimi yaratmıştır: açıklama, tartışma, betimleme,
öyküleme.
Anlatma işine başlamadan önce kendimize soracağımız sorularda biri de şu
olmalıdır:” Okuyucu ya da dinleyicinin üzerinde nasıl bir etki yaratmak istiyorum?” Bu
sorunun cevabı bu dört anlatım biçiminden hangisini seçeceğimizi bize gösterir. Bir
yazı aynı anlatım biçimiyle sonuna kadar yazılmaz. Yazının akışına göre değişik
anlatım biçimleri kullanılır. Anlatımla amaç arasında sıkı bir bağ vardır.
SANATSAL ANLATIM
Roman öykü, şiir gibi sanatsal yazılarda kullanılan bu anlatım biçiminde amaç, okuru
etkilemektir. Duyulan, görülen olay ve varlıklar okura aktarılır.Genellikle öznel
yorumlar ve düşüncelerden oluşur.
Öyküleyici Anlatım:
Anlatılanı eylem içinde verme biçimidir. Olay bir akış içerisinde verilir.Olay ve olgular
bir dizi halinde birbirine bağlantılı olarak verilir.Anlatımda “ne oldu?”, “nasıl oldu?”
soruları egemendir.Betimleme, içinde bulunulan ortamın, varlık ve durumların
sözcüklerle betimlendirilmesidir. Bu resimler duran hareket etmeyen
görüntülerdi.rÖyküleme bunun tam tersidir.Öykülemede her şey hareket halinde
verilir; varlıklar yaşamın akışı içinde gösterilir.Öykülemede eylem olguların birbirini
etkilemesinden doğar.
“Bir yılbaşı gecesi halkevinde toplantı var. Davetliler grup grup geliyorlar.Ortaokul
müdürleriyle beraber oturan öğretmen yardımcısı Nihal, kapının her açılışında
heyecanlanıyor.Birini beklediği her halinden belli. Kapı açılıyor, Nihal dönüp bakıyor,
jandarma komutanıyla annesi geliyorlar.Nihal üzülüyor.Kapı bir daha
açılıyor.Malmüdürü, eşi, henüz ilkokula yeni başlayan kızları görünüyor.Nihal
sabırsızlanıyor.Acaba nerede kaldılar? Fakat vakit daha erken.Saat sekiz buçuk bile
BÖLÜM 12
78
değil. Nihal saatine bakmıyor ki.Hep kötü ihtimaller düşünüyor. Ya gelmezlerse?
Sakın ani bir hastaları çıkmasın? Yahut beklenilmedik bir kaza?”N.Cumalı
“Serçelerin döngüsü hızlandı. Daralan bir eksenin çoğalan kaynaşması belirdi. Karın
üstünde sürekli bir çağrı gibi duran yem, kuşların akıllarını başlarından aldı.Bulut
boşandı.Serçeler birer dolu tanesi gibi yere düşmeye başladılar.İlk düşen olma hızı,
çarpışan kanat sesine dönüştü.Derenin suyu karardı. Havanın basıncıtaze karları
serpiştirdi. Kaşları, bıyıkları beyaza kesti o an.Parmağıyla kaşlarını, diliyle bıyıklarını
süpürdü.”
Öyküleme olaylar bir zaman içinde geçer; kendi içinde bütünlük gösteren zaman,
genel zamandan ayrılır.Çünkü öyküdeki zaman hem başlangıcı hem de sonu olan bir
zamandır.Öyküler serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur.Serim bölümünde
eylemin doğuş kaynağı vardır.Olaya giriş yapılır.Düğüm bölümünde eylemin
bütünlüğünü gösteren başlangıçta ortaya konan olguların geliştirildiği bölümdür.Etkitepki,
neden-sonuç ilişkilerine göre oluşan değişik sahneleri kapsar. Olay okuyucuyu
heyecanlandıracak, duyularını yoğunlaştıracak nitelik kazanır.Çözüm bölümünde
eylemin görevinin bittiği bölümdür.”Şimdi ne olacak? Bundan sonra ne gelecek ?”
sorularının yanıtlandığı bölümdür.
Öykülemede iki anlatıcı vardır: birinci ve üçüncü kişi.Bu anlatım türü roman, öykü,
gezi yazısı, anı, özyaşam öyküsü gibi türlerde kullanılır.
Betimleyici Anlatım:
Betimleme sözcüklerle resim çizme işidir. Varlıkların niteliklerini ve bunların
duyularımız üzerinde uyandırdığı izlenimleri belirtmedir.
Başarılı bir betimleme yapma beş duyunun tam olarak kullanılmasına ayrıca gözlem
gücünden yararlanılmasına bağlıdır.Yazar titiz bir gözlemle ayrıntıları seçer.Seçtiği
ayrıntıları düzenler.Böylece varlıklarla, dış dünya ile ilgili izlenimleri okura aktarır.
“Avlu, gene eskisi gibi kapalı mahzen rutubetiyle ıslaktı ve gönül bulandırıcı kokularla
doluydu. Selma Hanımın bütün vücudu şiddetli bir tiksintiyle sarsıldı. Bununla
beraber eski oturduğu evde gördüğü her şey gibi bu koku da yabancı değildi ona.
Avluyu ikiye bölen tahtaboşa yaklaşınca hava daha ziyade ağırlaştı.” ( Y.K.
Karaosmanoğlu)
Tahlil Yoluyla Anlatım:
Tahlil “unsurlarına ayırma, çözümleme, analiz” anlamlarına gelir.Bu yazılar,
kahramanların iç dünyalarını daha yakından tanımamız, davranışların sebebini sıkıntı
çekmeden anlayabilmemiz için, genellikle roman ve hikayelerin bazı bölümlerinde
rastlanan anlatım türüdür.
Özlü Anlatım:
En zor anlatım türüdür. Bir milletin atasözleri, bazı kişilerce söylenmiş özdeyişleri
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
79
birer özlü anlatımdır.Özlü anlatımda az sözle çok şey söylendiğinden herkesin
kullanabileceği bir anlatım türü değildir.Engin bir bilgi dağarcığına, zengin bir kültür
birikimine, iyi bir dil gücüne ve kıvrak bir zekaya sahip olunmalıdır.
Manzum Anlatım:
Bütün şiirlerde, bazan tiyatro, destan ve masal türlerinde de kullanılabilen; hayal,
duygu ve düşüncelerin, genellikle ölçülü ve kafiyeli bir biçimde anlatılmasıdır.
Konuşmalı Anlatım:
Bir konu üzerinde en az iki kişinin karşılıklı olarak konuşturulmasına denir.Bu anlatım
genellikle tiyatro eserleri ile roman, hikaye, röportaj,, sohbet, açık oturum, mülakat
gibi türlerde kullanılır.
DÜZ ANLATIM
Bu anlatım biçiminde temel amaç okuru bilgilendirmektir. Sözcükler gerçek
anlamlarında kullanılır.Anlatım nesneldir.Makale, denem, eleştiri, ders kitapları gibi
düşünce yazılarında kullanılır.Açıklayıcı ve tartışmacı anlatım olarak ikiye ayrılır.
Açıklayıcı Anlatım:
Bir konuyu aydınlatma, anlaşılır kılma için başvurulan anlatım biçimidir. Temel amaç
öğretmektir. Açıklayıcı anlatımda konuyu anlaşılır kılmak için somutlandırmaya
çalışılır. Düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır. Bu nedenle tanımlama, tanık
gösterme, örneklendirme ve karşılaştırmalarla düşünce geliştirilir.
“ İnsanın bir şeye inanması güzel bir şeydir; inanan insan bir şeye bağlanan insandır;
bağlanan insan ise bir şeyler yapma isteğinde olan olan kişidir. Ama salt inançla bir
şeye bağlanan insan duygusaldır; bu duygusallık güzeldir ama her zaman doğru
değildir. Kişiye güzel gelen bu duygusal boşalımda tek yanlı bir coşku, düş zenginliği
ve ölçüsü belli olmayan bir atılım vardır.”
Kimi yazı türlerinde belirli anlatım biçimleri daha ağır basar: Fıkra, deneme,makale,
eleştiri, gezi, röportaj gibi türlerde açıklayıcı anlatım ağır basar. Çünkü bu yazılar
düşünce ağırlıklıdır.
Tartışmacı Anlatım:
Bir yargıyı, bir düşünce ya da öneriyi, çürütme, değiştirme amacıyla başvurulan
anlatım biçimidir. Savunulan düşünce öncelikle açıklanır. Sonra doğru ve yanlışlar
kıyaslamalarla, eldeki kanıtlarla anlatılmalıdır. Sağlıklı nedenlerin varlığı inandırıcılığı
ve etkileyiciliği belirler. Tartışmada amaç gerçeğe ulaşmak olduğuna göre herkesin
kabul edebileceği kanıtlarla konu geliştirilmelidir.
“ Ilımlı olmak...Bence en büyüğü budur bugünkü dertlerimizin: Ne demektir, ılımlı
olmak? Düşüncenizin sonuna kadar gitmekten kaçınmak değil midir? “Şu iyidir, şu
şöyle olmalıdır, şu yol tutulmalıdır” diye düşüneceksiniz, gene de o yolun sonuna
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
80
kadar gitmeyeceksiniz, yarıda duracaksınız, eskiyi büsbütün yıkmayacak, yeniyi
büsbütün kurmayacaksınız.Bir iş görmek istiyorsunuz.Bay ılımlı çıkıyor karşınıza:
“Evet” diyor, “İyi bir şey senin yapmak istediğin, ama yavaş yavaş gitmeli, alıştırmalı
çevresindekileri, sonra ürkütürsün onları, karşı korlar, sinirlenirler” diyor.
Ne oluyor bunun sonu? Söyleyeyim size ne olduğunu: Söz istediğinizin, doğru
bulduğunuzun, iyi bulduğunuzun bir parçasını yapıyorsunuz, büsbütün bir şey
yapamıyor değilsiniz ama o yaptığınız bitmediği için, yarı kaldığı için değerini yitiriyor,
ortada olanı değiştiremiyor,ona karışıyor,yanlış anlaşılıyor öyle i siz yapmak
istediğinizin tam tersini yapmış oluyorsunuz.”
Eleştiri, münazara, makale, fıkra( köşe yazısı), deneme, röportaj, açık oturum, panel
bu anlatım türünün kullanıldığı örneklerdir.
YAZIMIZI DÜZELTME VE GELİŞTİRME YOLLARI
Yazılı anlatım işi bir alışkanlık, beceri işidir. Bu konudaki tüm bilgileri ne kadar iyi
bilsek de hemen başarılı bir yazı yazılamaz.Çünkü iyi, doğru, güzel ve etkili yazmaya
giden yol denemelerden, alıştırmalardan geçer.Çıraklıktan ustalığa geçiş yaza yaza
olur.Anton Çehov, yazmaya yeni başlayanlara şunları öğütler:
“Kötü yazdığınız için üzülmeyin.Çok iyi yazarak işe başlayan bir genç yazar, kısa
süre sonra bezer, yazmayı bırakabilir. Dünyada her şey yetenek de gelişmeyle elde
edilir. Olabildiğince çok yazın.Kötü de olsa yazın.Yaza yaza daha iyiye
varacaksınız.Önemli olan, alışkanlığınızı yitirmemektir.”
Yazma yazarak öğrenilen bir sanattır.Bu sanıldığı gibi olağanüstü yetenekler isteyen,
Tanrı vergisi bir güç değildir.Deneye deneye öğrenilebilecek bir beceridir yazma işi;
bir alışkanlık işidir.Alışkanlık da ister olumlu olsun, ister olumsuz olsun, bir şeyi
sürekli yapmayla elde edilir.
Her yazı başlangıçta bir taslaktır, ön çalışmadır. Bu taslağı geliştirme, onu yazılı
anlatımın temel basamaklarına ve bilgilerine göre değerlendirmeyle olur.Bir yazıyı
gözden geçirme, onu düzeltme ve geliştirme, eleştirel bir yaklaşımla ona bakma
demektir. Yazarken ayrımına varmadığımız boşlukları, düşünsel kopuklukları
giderme; gereksiz uzatmaları, fazlalıkları atma demektir.Yazarken ayrımına
varmadığımız boşlukları, düşünsel kopuklukları giderme, gereksiz uzatmaları,
fazlalıkları atma demektir.
Biçimsel Yönden:
Yazılı kompozisyon bir düzenleme işlemidir.Kağıtta sol boşluğun 4 cm, sağ boşluğun
1,5 cm, alt boşluk 2 cm ve üst boşluk 6 cm olması gerekir.
Sağ üst köşeye yazdığımız yazı biri tarafından değerlendirilecekse tarih , sol üst
köşeye de ad, soyad, bölüm ve numara yazılmalıdır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
81
Paragraf başlarını biraz içerden başlatmak gerekir.Bütün paragrafları aynı hizada
tutmak gerekmektedir.Düzgün bir el yazısıyla ya da bilgisayarda yazmak gerekir.
İçeriksel Yönden:
Yazının seslendiği okuyucu kitlesinin eğitim düzeyi ve psikolojik durumu göz önünde
bulundurulmalıdır. Konuya hakim olabilecek derecede bilgi birikimine sahip
olunmalıdır. ( Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamalıdır.) Bakış açısı
belirlenmelidir. Konu sınırlandırılmalı; kapsamına, içeriğine ve amacına uygun bir
temel görüş etrafında toplanmalıdır. Düşünceler; belli bir mantık çerçevesi içerisinde
ve birbirine uyum sağlayacak şekilde düzenlenmeli ve düşünce planı yapılmalıdır.
Düşünceleri doğru, etkili, açık bir biçimde anlatabilmek için örnekleyici, betimleyici,
açıklayıcı, karşılaştırıcı anlatımlardan yararlanmalıdır. İyi bir yazının gerektirdiği
önemli niteliklerden biri de bilimsel ve çağdaş bir dünya görüşüne sahip olmak,
araştırma, inceleme ve eleştiriye açık olmaktır. Yazının hangi türde yazılacağı
belirlenmeli, bu türün kurallarına uygun bir anlatım kullanılmalıdır.
Yazılı anlatımın ürünü olan her yazı, konu, ana düşünce yardımcı düşünceler gibi
ögeleri içerir.Yazı yazmaya başlamadan önce konunun iyi anlaşılması
gerekir.Konuyu oluşturan anahtar kavramlar üzerinde durulmalıdır.Konu genelse onu
bilgi ve birikime göre sınırlandırmak gerekir.
Başlıksız yazı olmaz. Konuya uygun ilgi çekici ve konu hakkında ipucu olan bir başlık
konulmalıdır.Düşünceleri geliştirmek, onları görünür kılmak için düşünceyi geliştirme
yollarından yararlanılmalıdır.Yerine göre tanımlama, yerine göre örneklendirme,
yerine göre karşılaştırma ya da tanık göstermeye yer verilmelidir.
Düşünsel Düzen Yönünden:
Yazılı anlatım düzenlemeye dayanır.Yazıdaki düşünceleri akla uygun bir sıraya
koymak gerekir.Düşünceler arası doğal bağlantılar sağlamak gerekir. Düşünceleri ilgi
ve önem sırasına göre sıralanmalıdır.
Anlatım Yönünden:
Yazılı anlatımda anlatısal özellikler paragrafın yapısından seçilen sözcüklerle
oluşturulan cümlelere değin değişik boyutları kuşatır.Bu yönden anlatısal açıdan
yazımızı değerlendirme büyük ölçüde cümlelerle oynamayı gerektirir.Aşağıda Fakirt
Baykurt’un yazmaya yeni başlayanlara verdiği öğütler sıralanmıştır:
“İnce uzun bir fidan düşünün, bir ağaç, bir servi düşünün. Sağlıklı ağacın kabuğunda
yara , bere, mantar yoktur.Sağlam yazının da buna benzer arızalardan kurtulması
gerekir.Bunu sağlamak için-özellikle amacı bilgi vermek olan yazılarda- göz önünde
tutacağımız ortak ilkeler şunlardır:
1- Cümlelerinizi kısa tutun. Arada bir anlaşılır orta uzunlukta cümleler yazınıza
ahreket katar. Başarılı yazarlar genellikle kısa cümleler kullanmışlardır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
82
2- Basit cümleler karışık bileşik cümlelerden daha iyidir. Basit cümle sadece bir yargı
bildiren cümlelerdir. Birçok bileşik cümleyi bölerek basit cümle yapın.
3- Okuyucunuzun tanışık olduğu sözcükleri kullanın. Onun yabancısı olduğu
sözcüklere fazla el atmayın.
4- Cümlelerinizi gereksiz sözcüklerden, yazıya katacağı bir şey olmayan
sözcüklerden kurtarın.
5- El verdiğinceetken çatılı eylemler kullanın.Bunlar öznesi belirsiz edilgen
eylemlerden daha iyidir.
6- Konuştuğunuz gib yazın. Ama konuşmanız genel düzen ve cümle yapıları
yönünden kolay anlaşılır bir konuşma değilse bu sizi kurtarmaz.
7- Okuyucunun kafasında resim yaratacak sözcükler kullanmaya çalışın.
8- Okuyucunuzun deneyimleriyle ilgi kurmaya bakın. Onun bildiğinden
deneyimlerinden hareket etmek işinizi kolaylaştırır. Bunlar ortak deneyimler olsun.
9- Yazınızı başkalarına okuyun.Okurken kendi sesine kulak verin. Takılan, aksayan,
bulanık bölümleri sezmeye çalışın. Sonra bunları düzeltin.Fazlalıkları atın. Bir
genel inanç şudur: İyi yazar taslağını çok makaslayan yazardır.
10- Yazınız biraz beklettikten sonra, yani biraz başkasının yazısı olduktan sonra bir
daha okuyun. Kara kalemle yazmışsanız kırmızı kalemi alın; çizin, atın,
(gerekiyorsa) katın, düzeltin...”
Noktalama İşaretleri Yönünden:
Yazılan metnin daha doğru anlaşılması için noktalama işaretlerine uymak gerekir.
Yanlış noktalama dolu bir metin hem konunun anlaşılmasına hem de okurun
zorlanmasına neden olacak, okuru yazıdan soğutacaktır.Bu nedenle yazım
kurallarına uygun bir biçimde metin kağıda geçirilmelidir.
İNSAN İLİŞKİLERİNİ ENGELLEYEN VE KOLAYLAŞTIRAN DAVRANIŞLAR
Ellerin kenetlenmesi, kolların kavuşturulması, bacak bacak üstüne atılması ve geriye
doğru yaslanarak oturulması ilişkiyi olumsuz yönde etkilerken kolları kavuşturmadan,
bacak bacak üstüne atmadan ve elleri açarak öne doğru eğilmek açık bir insan
izlenimi yaratarak ilişkiyi zorlaştırır.
Gözlerine, yüzüne bakmadan yapılan konuşma karşıdakine değer vermediği izlenimi
verir. Konuşulan kişinin adını öğrenmek, siz beyefendi veya hanımefendi gibi ifadeler
kullanmamak gerekir. Adını sürekli anmak o kişiyi yakınlaştırır. En başta ad
sorulmalıdır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
83
Karşı karşıya oturma bir rekabet ortamı yaratır. İletişimde bulunduğunuz kişiyle
doksan derecelik açıyla oturmak, rekabet duygusunu ortadan kaldırır. Eğer
mümkünse yanına oturulmalıdır.
İnsanların en önemli ihtiyacı “anlaşılmak”tır. Karşımızdaki kişi sessizce onu
dinlediğimizde fikrine katılıp katılmadığımızı bilememekten dolayı rahatsızlık duyar.
Kişi konuşurken “evet, anlıyorum, yaa demek öyle, gerçekten mi” gibi onu
dinlediğinizi belirten sözcükler duymak ister. Böylece birey anlaşıldığını hisseder.
İnsanlarla ilişkinizi bozmak istiyorsanız, aynı fikirde olmadığınız konuları konuşun.
Hatalı noktaları üzerinde durun. Birkaç kez tekrarladığınızda nefret edileceksinizdir.
Herhangi bir konuda karşınızdakiyle aynı fikirde olmamanız onunla bir gerginlik
yaşamaya neden olur.
Olumsuz izlenim yaratmak istiyorsanız farklılıkları, olumlu izlenmim yaratmak
istiyorsanız benzerlikleri vurgulayın.
Aynı fikirde olmadığınız durumlarda cümleye “hayır, yanılıyorsun, saçma” diye
başlarsanız uzlaşma şansınızı kaybedersiniz. Buna karşılık ilişkide olduğunuz kişiye
hak vermeseniz bile onu anladığınızı söylerseniz ilişkiyi olumlu yönde etkilersiniz.
Olumlu hava içinde ilişki devam eder.
Karşınızdaki kişinin görüşlerinde boşluklar arayıp ortaya koyarsanız uzaklaşmasına,
görüşlerini geliştirici yaklaşımlar yaparsanız yakınlık duymasına yol açarsınız.
İnsanlar arası ilişkileri bozmanın bir kuralıdır: İlişkinizi bozmak istiyorsanız “eleştirin
ve yargılayın”. Açık sözlülük adı altında hatalarını yüzüne söyleyin ve değişmelerini
isteyin.
İlişkinizi geliştirmek için ise yargılayıcı ve eleştirici olmayın ve onları olduğu gibi kabul
edin.
İnsanlar kendilerine sıkıntı verenden uzaklaşır, hoş duygular yaşatana
yaklaşır.İnsanlar anlaşılmak ve önem verilmek isterler. Bu nedenle olumlu insan
ilişkilerinin temelinde onları anladığınızı ve önem verdiğinizi hissettirmek yatar.
BEDEN DİLİ
İlişkilerde sözsüz mesajların etkisi yüzde doksan oranındadır. Sözsüz mesajlar,
jestler, göz ve baş hareketleri, beden duruşu, yüz ifadesi, mesafe, temas gibi beden
diliyle ifade edilir. Her insan beden dili konusunda bildiğini düşündüğünden daha
fazlasını bilmektedir.
İnsanın kendini dış dünyaya ortaya koyuş biçiminin temeli göğüs açıklığını, merkezini
kullanma biçimidir. Sadece göğüs açıklığına bakarak bir insanın kişilik yapısı ve
içindeki duygular hakkında bilgi sahibi olunabilir.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
84
Merkezin dengeli durması, omuzların geriye doğru dik tutulması, kendini kabul
ettiren, güvenli bir görünüştür.Merkezini ölçülü biçimde dünyaya açan insanlar
sağlıklıdır. Merkezin kapanması, omuzların düşmesi ve hafif öne eğik durması kişinin
kendine güven duymadığını ve bulunduğu durumdan rahatsız olduğunu düşündürür.
Merkezin fazla açılması, omuzların geriye doğru gitmesi ve kolların genişleyerek
yana doğru uzanmasıyla olur. Bu durum uyarana şiddetle karşılık verileceği mesajını
verir.
Türk kültüründe gülmek desteklenen bir şey değildir.Gülmenin insan hayatı için
gerekli bir şey olduğunu, olumlu etkisini ve bunun ilişkilerde doğuracağı olumlu
sonuçları görmezden gelirler.
İnsan davranışı beden kimyasını değiştirir. Kendinizi sıkıntılı ve güçsüz
hissediyorsanız beden duruşunuzu ve merkezi kullanış biçiminizi kontrol etmelisiniz.
Merkezi açmak omuzları dikleştirmek ve yüz kaslarınızı gevşetmek daha iyi bir his
verecektir.
İletişimin amacı “anlaşılmak”tır.Anlaşmaya zemin hazırlayacak ve anlaşmayı
kolaylaştıracak bazı özellikler vardır.
1- İletişimde ilk dakika önemlidir. Karşılaşılan kişiin kılık-kıyafeti, aksesuarları, ortam,
beden dili, kullandığı sözcükler gibi geniş açıdan bir değerlendirme aypılır.
Algılayıcı kendi kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile bir yargıda bulunur.
2- İletişimde sözcüklerin bedendeki karşılıklarına dikkat etmek gerekir. İletişimde
bilgilenmek “anlamak” değildir. İletişim anlayarak kavramakla mümkündür. Söz ve
eylemsel biçimlerle birlikte değerlendirmek doğrudur. Örneğin bir alıcının sırtı
satıcıya dönük olarak soru soruyorsa almakniyetinde olmadığı kolaylıkla anlaşılır.
3- İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır. Dinler görünerek, zihindeki yargılarla mesajı
kaçırmak söz konusudur. İletişim için ortak paylaşım gereklidir.İletişim süreci
mesajı alan ve verenlerin aktif katılımıyla sürer.
4- İletişim bir bütündür. Beden dilini kesin olarak anlamak mümkün değildir.
Bacakları ayaktayken birbirine dolayan kişi güvensizlik ya da gerginlik içinde
olabileceği gibi soğukta üşümek veya sıkışıp tuvalete gitme ihtiyacı anlamına da
gelebilir.
Kültür beden dilini etkiler.İnsanların içinde bulunduğu toplumun değerleri, yaşama
bakış açısı ve davranış biçimlerine yüklediği anlam farklı olabilir. Temel yaşamsal
değerlere ilişkin ifadelerde ortak yönler bulunmuştur. Örneğin şaşkınlık, öfke gibi
duygular aynı yüz kaslarını benzer biçimde kullanarak ifade edilmektedir.
İnsanın bireysel ihtiyaçlarını ifade biçimi, içinde yaşadığı toplumun ve ailenin
değerleri ile etkileşim içindedir. Türk ve Japon taksi şoförü arasında fark vardır.
İletişim araçları her toplumu birbirine yaklaştırdı. Ancak yine de her kültür kendi
değerlerini ayrı ayrı taşır. Araba kullanma biçimi her ülkede değişiktir.Bedensel
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
85
iletişimde evrensel bir sitem vardır. Her ülkede var olan ama farklı anlamlar ifade
edebilen yüz ve vücüt hareketleri vardır.
İnsanlar birbirine uygun mesafeler içindedir. Ülkemizde mahrem alan, kişisel alan,
sosyal alan, genel alan).
Mahrem alan (0-25cm), sadece duygusal ilişkilerimizin olduğu insanların girebildiği
bölgedir. Bu korunma alanımızdır. İstemediğimiz kişilerin bu alana girmesi, sıkıntı,
gerginlik, huzursuzluk ve saldırganlık eğiliminde artışa neden olur.
Kişisel alan (25-100cm),, İki arkadaşın konuşurken korudukları alandır. İş yerleri,
davetler, arkadaşlar arasında kişi kendi özel alanını korur. Bu mesafenin aşılması
rahatsızlık verir.
Sosyal alan (100-250cm),, tanıdıklarımızla, dostlar , tamirci, kapıcı gibi olan kişilerle
olanbir metreden sonraki mesafelerdir.
Genel alan (250cm sonrası), toplum içinde bireyin korumaya özen gösterdiği
mesafedir.Sinema, otobüs gibi yerlerde kişi kendini iki-üç metre kadar soyutlamaya
çalışır.
YÖN:
Otururken veya ayakta mesafe, insanların birbirlerine duydukları yakınlığın işaretidir.
Bir grupta kendini diğerlerinden uzak tutan kişi kendini grubun içinde hissetmiyor
demektir. Grupta saygı uyandıran biri varsa diğerleri ona dönük ya da ondan uzak
oturmaya neden olur. Birbirine yakın oturanlar dayanışma ve güven duygusu
yaşarlar.Daire biçiminde bir oturuşsa iç dayanışmanın varlığı daha nettir.
İnsan ilişkilerinde göğsün ve ayak uçlarının yönü, kişi ne anlatırsa anlatsın gerçekte
zihinsel ve duygusal enerjisinin dönük olduğu yöndür. Göğüs ve ayak uçlarının işaret
ettiği yön, insanın bulunmak istediği yerle ilgili gerçek niyetini ortaya koyar.
İNSAN KARŞISINDAKİNDEN NE BEKLER?
İnsanın karşısındakilerden neler beklediğinin farkında olması ve buna uygun
davranması saygı ve sevgiyi aşınmış bir kavram olmaktan çıkarır. İlişkileri daha sıcak
ve anlamlı kılar.
1- Karşınızdakinin kişiliğini kabul edin. İnsan ilişkilerini bozan kesin bir formül vardır:
“Karşınızdakini değiştirmeye çalışın.” Bir başkasının davranışını reddetmek onun
kişiliğini reddetmektir. Bu nedenle insanlar eleştirilmekten hoşlanmazlar.İyi ilişki
kurmanın anahtarı, bireyin yansıttığı kişiliği kabul etmektir. Bu kişinin hatalı yönleri
olabilir. Ancak insanlar kendilerini kabul eden kişilerin eleştirilerini dinlerler ve
onlara önem verirler. Eğer karşınızdaki insana yönelik eleştiriniz varsa bunları
kabul ettirmenin ve hataları düzeltmenin tek yolu, o kişinin olumlu özelliklerini fark
etmeniz ve bunları vurgulayarak ona yaklaşmanızdır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
86
2- Seçim hakkı tanıyın. İnsanlar kendilerine gösterilen doğruları uygulamaktan
rahatsız olurlar. Yaşam deneyimimiz ve birikimimiz, ancakkarşımızdaki ona ihtiyaç
duyar ve bize sorarsa bir anlam taşır. İnsanlar yanlış yaparak öğrenir. İnsanlara
kendi seçimlerini yapma konusunda şans vermek çatışmaları azaltır.
3- Karşınızdakini asla utandırmayın. İnsanlar utanmaktan nefret ederler. Bu sebeple
de olaya yol açan kendi kusurlarını düşünmek yerine buna neden olan kişiden
nefret ederler.Bütün köprüler yıkılır.
4- .Karşınızdaki kişiler övgü ve onay beklerler. İnsanlarla başarılı bir ilişkinin yolu
onların olumlu özelliklerini fark etmek ve bu konuda olumlu geri bildirimde
bulunmaktır. Çağdaş anlayış “yanlışları değil, doğruları yakalamak”tır. İnsanlara
olumsuz ilgi göstermek yerine, gösterdikleri gayreti fark ederek, olumlu ilgi
göstermek, onların kendilerine güvenlerini artırır.
5- Size yardım edilmesine izin verin. Kendisine ihtiyaç duyulduğunu bilmek herkesi
mutlu eder.Böylece birey kendini mutlu hisseder, güven kazanır.
6- Doğru bilgiler verin. Samimiyetsizlik, aldatmak kadar kişiyi olumsuz etkileyen
başka bir şey yoktur. Verilen bilgi hoş olmasa da her zaman güvenilir olduğunuzun
bilinmesi daha iyidir.
7- Karşınızı iyi dinleyin. Konuyu bilseniz bile dinlemelisiniz.Kısa özet
yapmanız,konuyu uzatmadan anlatmanız iyi olur.
ÇEVREDE OLUMLU İZLENİM YARATACAK BEDEN DİLİ ÖZELLİKLERİ
1- Göz ilişkisi: İnsanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok hoşa gider.
İnsanları rahatsız etmeyecek ölçüde ancak mümkün olduğu kadar çok göz ilişkisi
kurun.
2- Yüz ifadesi: canlı olun. Mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça gülümseyin.
Yüzünüz çevrenize ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz olmaktan kaçının.
Yumuşak bir ifadeye sahip olun.
3- Baş hareketleri: Konuşurken başınızı hafifçe aşağı yukarı hareket ettirerek onu
dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Baş dik tutulmalı. “Anlaşıldım” duygusunu
vermeniz önemlidir.
4- Jestler: Elleriniz cebinizde tutmaktan, kollarınızı kavuşturmaktan, elinizle ağzınızı
örtmekten kaçının. Konuşurken çeneniz serbest kalmalıdır. Açık ve anlaşılır
jestleri tercih edin.
5- BedenAyaktaysanız dik durun. Otururken sandalye veya koltuğu tam olarak
doldurun, arkanıza yaslanın.Biriyle konuşurken ona doğru eğilin ve ilginizi
gösterin.
6- Yakınlık: İnsanlara daima mümkün olan en yakın mesafede bulunun.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
87
7- Yöneliş: Daima konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük durun.
Merkezinizi mümkün olduğunca çok kişiye açık tutun.
8- Temas: İnsanları tedirgin etmeden, mümkün olduğunca bedensel temas kullanın.
Özellikle sizden gençlerleaynı cinsten olanlarla, sizden alt statüdekilerle bedensel
teams kullanabilirsiniz.
9- Dış görünüş: Grup normlarına, toplumsal rol ve statünüze uygun giyinin.
Giyiminize mümkün olduğunca renk katın.Kendinize gösterdiğiniz özen, kendinize
verdiğiniz değerdir. Saç ve el bakımı önemlidir. Günlük traşını olmamış birey
olumsuz bir izlenim bırakır.
10- Konuşma: Çok fazl ave hızlı konuşmaktan kaçının. Dinlediğinize eşit miktarda
konuşun.Sesinizin yüksekliği, tonu çevreye göre ayarlanmalıdır.
11- .İlişkide bulunduğunuz kişinin adını sıkça kullanın.
12- .Söze asla hayır diye başlamayın.Size söyleneni bilseniz bile dinleyin.
Konuşmadan etkili biçimde yararlanmanın koşulları şunlardır:
1- Konu olarak seçilen düşüncenin değer taşıması
2- Bu düşünceyi iletmek için candan bir istek duyması
3- Dinleyicinin tutum ve davranışına duyarlı olması
4- Konuşmanın zamanının,yerinin ve dinleyicisinin iyi saptanması
5- Uygun anlatımı bulmak
Etkin dilin özellikleri şunlardır:
1- Konuşmanın dinleyiciye, duruma, konuya,ve konuşmacıya uygun düşmesi
2- Doğruluk
3- Açık seçiklik
4- Etkinlik ve ilgi çekicilik
Konuşmada sık rastlanan kusurlar:
1- Sertlik: Öfke ve sinirlilik yaratır.
2- Cılızlık: Sıkıcılık yaratır.
3- Çekingenlik: Yavaşlığı doğurur.
4- Bağırmak: İlgiyi yok eder.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
88
5- Tümce kurmada beceriksizlik
6- Ses perdesinin yüksekliği
Yorumlayıcı Konuşma:
1- Metnin daha iyi anlaşılmasını sağlar.Görsel ve işitsel eylemlerle anlam daha
belirginleşir. Kağıttaki sözcüklere kişilik kazandırmaktır.
2- Anlamı dinleyicinin de geliştirmesini sağlar.Okuyucunun ve dinleyicinin metni
anlamasını sağlar.
3- Okuyucu metin yazarı ile dinleyiciler arasına bir çevirmen olarak girer.Yorumcu
ses ve vücüt dilini kullanarak kendi ve dinleyicilerin zihninde yeni anlamların
doğmasını sağlayacak öznel gücünü kullanır.
4- Yüksek sesle okuma sözcüklerin boğumlanışında olduğu kadar yerli yerinde
kullanımında da yarar sağlar.
5- okuyanın konuşma aygıtını çalıştırmada rahatlık kazanmasını,dinleyicinin de
dinleme becerilerinin gelişmesini sağlamak,
6- Okuyanın etkili konuşma alışkanlığı kazanmasına yardım etmek,
7- Bir öykünün dramatik yapısını ve kişilerin kişiliklerini daha belirgin hale getirmek,
8- sıkılgan, çekingen kimselerin bu hallerinden kurtulmalarına yardımcı olmak.
Gerçek inandırıcı konuşma, dinleyicilerin iyi niyetini kazanıp dikkatleriyle ilgilerini
kendi düşünceleri üzerinde toplayan, böylece onları etkin bir davranış doğrultusunda
uyarabilen kişinin yapacağı iştir.
Dinleyici, konuşma eyleminde söylenenlerin anlamlarını gözleri ve kulaklarıyla alani
dinleme de görsel ve işitsel simgelere tepki biçminde tanımlanabilir.
Konuşma sırasında dinleyici hem dinleyici hem de gözlemci durumundadır.
Konuşmadaki başarı konuşmacıda değildir. Konuşan ve dinleyen arasında ortaklaşa
bir çaba ve sorumluluk vardır. İki tarafta etkileşim olmalıdır.
“İnsan başkalarıyla daha az, kendisiyle daha çok konuşur.”
İyi dinlemeyi engeleyen nedenler:
1- Konuyu ilginç bulmamak: İlginç olmayan konular değil, ilgi yoksulu dinleyiciler
vardır.
2- Konuşanda ille de kusur bulmaya çalışmak: Konuşanın ne dediğine değil, nasıl
söylediğine önem vermek,
3- Konuşmadaki bazı noktalara aşırı duyralılık göstermek,
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
89
4- Dinler gibi görünmek,
5- Dikkatin dağılmasına neden olmak,
6- Açıklayıcı, yorumlayıcı konulardan kaçınmak,
7- Düşünce hızından gereğince yararlanamamak,
8- Düşünce tembelliği.
“Kulağımızla işitir, zihnimizle dinleriz.”
Dinleme sanatını bilen birey konuşanın söylediğinden daha fazlasını,
söylemediklerini bile işitir ve görür. Sözler arasındaki boşlukları doldurmakta güçlük
çekmez. Dinleme kusurları giderilebilir.
Dinleme: Konuşmada öne sürülen düşünceleri anlamak, değerlendirmek organize
etmek, aralarındaki ilişkileri saptamak, bunlar içinde belleğimizde saklanmaya değer
bulunanları seçip ayırmak demektir.
Kötü dinleyici, söylenenler karşısında eleştirel ölçütlerden gerekli dikkat
yoğunluğundan yoksundur.Kötü dinleyici iyi dinleyiciden daha az güdüleme
yeteneğine sahiptir. Kötü dinleyici zihinsel tembellik ve uyuşukluk içindedir. Soyuttan
çok somuta yöneliktir.
ETKİLİ KONUŞMA
1- Davranışlardan duruşa birey kendine güvenmelidir.
2- Amacınız sizden önce gelsin.
3- Gittikçe daha iyi olacaksınız ve daha önce hiç duyumsamadığınız bir ruh
kayıtsızlığı, tam bir varlık bütün bir kişilik olma duygusu hissedeceksiniz.
4- İlk olarak dinleyicilerin konuşmak için sizi çağırması olasılığından önceki resminizi
çizmeye başlayın.Kendinizi güvenle öne çıkarken görün, siz başlarken oda
üzerine çöken sessizliği dinleyin.Kürsüyü terk ederkenki övgüleri duyun, onların
kutlamalarını dinleyin.
5- İkincisi kendinizi yapmaya korktuklarınızı yaparken gösteren bir resim çizmeniz ve
gruplar önünde kabul gören konuşma yeteneğiniz dolayısıyla elde edeceğiniz
yararlara yoğunlaşmanızdır.
6- Görüşlerinizi, güveninizi arttırma ve etkili iletişim amaçları üzerine kurun.
7- Başarı isteği, etkili konuşmaya başlama sürecinin yaşamsal bir bölümü olmalıdır.
8- Her fırsatta pratik yapın.Shaw’a konuşma becerisini nasıl kazandığını sormuşlar.”
Tıpkı paten öğrendiğim gibi, onu yapıncaya kadar kendimi, inatla budala
durumuna sokarak.”
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
90
9- Topluluk içinde korkunuzun başlıca nedeni yalnızca topluluk önünde konuşmaya
alışık olmadığınızdır.
10- Konuşmaya hazırlıklı çıkılmalıdır. Bir konuşma hiçbir zaman sözcük sözcük
ezberlenemez. Ezbere konuşma mekaniktir. Düşüncelerinizi önceden derleyip
toparlayın.
11- Konuşmalarınızı arkadaşlarınızla yineleyin. “Biliyor musun bugün alışılmadık bir
deneyim edindim.onu anlatmak isterim.” Tepkileri izleyin ve yanıtları dinleyin.
12- Aklınızı başarıya verin.
13- Kendinizi konunuza kaptırın.
14- Dikkatinizi sizi alt üst edebilecek olumsuz uyarılardan uzak tutun.
15- Kendinize güvenin.Knuşmaya kendinden emin, canlı adımlarla konuşma
yapacağınız yere ilerleyin.Dinleyiciyle karşılaştığınızda otuz saniye kadar
soluklanın.
16- Dosdoğru dinleyicilerin gözlerinin içine bakın.
17- İyi bildiğiniz bir konu hakkında konuşun.
Yaşamın size öğrettiklerini anlatın.
İlk ve yetişme yılları, ilerlemek için ilk savaşımlar, hobiler, eğlence, özel ilgi alanları,
alışılmamış yaşantılar
18- Konunuz hakkında coşkulu olun.
19- konuşmanızı dinleyicilerinizle paylaşmaya istekli olun.
20- Konunuzu sınırlayın. Beş dakikadan az sürecek kısa bir konuşmada, bütün
bekleyebileceğiniz bir ya da iki konuya değinmektir. Otuz dakika üstünde, uzun bir
konuşmada dört beş ana düşünceden daha çoğunu kapsamayı deneyen
konuşmacı başarılı olur.
21- Konunuz dışındaki şeylere hazırlıklı olun.
22- Konuşmanızı örneklerle donatın.
23- Konuşmanızı insalcıllaştırın.
24- Konuşmanızı adlar kullanarak kişiselleştirin.
25- Kendinize özgü olun, konuşmanızı ayrıntılarla doldurun.
26- Karşılıklı konuşmalar kullanarak oyunlaştırın.
27- Konuyu gözlerde canlandırın.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
91
28- konuşmayı canlandırmak için hevesli olduğunuz sevdiğiniz konuları seçin.
29- Konuşmaya çıkarken bir bekleyiş havasına sahip olun. Başınız dik, çenenizi
yüksek tutun.
30- Dinleyicinizi konuşmaya ortak edin.
31- Dürüst, içten değerlendirmeler yapın.
32- Örneğinizi yaşamınızdan bir olayla verin.Örneğin ayrıntılarıyla konuşmaya
başlayın.
33- Dinleyicinize sevgi saygı gösterin.
34- Dinleyicinize amacınızı bildirin. Amacı özlü ve kesin kılın.
35- Yalnız bir neden vurgulanmalı. Görsel yardımcılar kullanın.
36- Doğaçlama konuşma alıştırmaları yapın.
37- Konuya dikkati hemen çekin.
38- Konuşmaya hemen bir örnekle başlayın.
39- Merak uyandırın.
40- El kaldırmalarını isteyin.
41- Dinleyicileri konuşturun.
42- Özür dileyerek konuya başlamayın.
43- Uzmanların tanıklığını, istatistik sonuçları kullanın.
KOMPOZİSYON
Sözlü ve yazılı anlatımdır diyerek kısaca tanımlanabilir.Daha geniş bir ifade ile
kompozisyon; bir fikrin, duygunun, düşüncenin, olayın hayal ürünlerinin en göze batar
yanlarını zihnimizde canlandırmak suretiyle dil, imla ve noktalama kurallarına göre
düzenli ve tertipli bir tarzda kendimize özgü bir kavrayışla yazma ve anlatma
sanatıdır.
Sözcük dilimize Fransızcadan girmiştir.Kelime anlam olarak birleştirmek,düzene
sokmak gibi anlamlara gelmektedir.Kompozisyon, sözlü ve yazılı kompozisyon olmak
üzere ikiye ayrılır.
Sözlü kompozisyon, duygu, düşünce ve hayallerin belli bir düzen içinde ve bireysel
tarzda sözlü olarak anlatılmasıdır.Sözlü kompozisyon içerisine hitabetin bütün türleri
girer.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
92
SÖZLÜ KOMPOZİSYON TÜRLERİ
HİTABET:
Bir kimsenin inandığı, bağlandığı bir gerçeğe topluluğu da inandırmak için kişiliğini
kullanarak yaptığı inandırıcı konuşmaya denir.
KONFERANS:
Bilim adamlarının, sanatçıların veya bir meslek dalında derin bilgisi ve görüşleri olan
kimselerin veya bir konuya özel ilgi duyanların; radyo, televizyon veya herhangi bir
salonda dinleyiciler karşısında belli bir konuda bilgi ve düşüncelerini açıklamak,
öğretmek gayesiyle yaptıkları konuşmalara denir.Konferanslar genellikle bilimsel bir
hava taşır.
AÇIK OTURUM:
Toplumun ya bir kesimini veya geniş halk kitlelerini ilgilendiren konuların ve bu
konular hakkında derin bilgisi ve tecrübesi olan kişilerin bir masa etrafında toplanarak
tartışmalarına açık oturum denir. Açık oturum ya bir salonda toplanan dinleyiciler
önünde yapılır ya da radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla yapılır.Bu
kişi, sonuçta açık oturum üyelerinin ortaya koyduğu görüşlerin ayrılan ve birleşen
yanlarını belirleyerek genel bir özet yapar.
PANEL:
Toplumu ilgilendiren belli bir konuyu,( dinleyiciler karşısında) birden fazla kişinin bir
sohbet havası içinde tartışmasına denir.Panel tartışmalarında amaç, bir karara
varmaktan çok bir meseleyi çeşitli yönleriyle aydınlatmak, konu ile ilgili farklı görüş ve
eğilimleri ortaya koymaktır.
FORUM.:
Panelin sonunda dinleyiciler, üyelere konu ile ilgili sorular sorabilirler.Dinleyicilerin
ileri sürdüğü görüşler üzerine kısaca fikirler açıklanır.Ancak,konu ile ilgili tartışmalara
dinleyiciler de katılırsa bu tür tartışmalara forum denir. Forumda dinleyiciler ile
konuşmacıların tartışması forumu panelden
ayırır.
SEMPOZYUM:
Ortaya konan bir konunun, çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda birden fazla
kişinin yaptığı konuşma türüdür. Sempozyumlar da belli bir dinleyici kitlesi önünde
yapılır.Sempozyum, genellikle akademik bir konuşma türüdür.Sempozyuma bir bildiri
ile katılan üyelerin mutlaka yeni bir görüş, değişik bir bakış getirmeleri
gerekir.Sempozyumlar oturumlar halinde yapılır.Konuşmacılar konuşmalarını yazılı
bir metne dayalı olarak yaparlar.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
93
MÜNAZARA:
Herhangi bir konuda ortaya konan iki zıt düşüncenin savunulmasına denir.Münazara
yapılış itibariyle bir tartışma türüdür.Ancak tartışmadan ayrılan en önemli yanı mutlak
bir gerçeğin savunulmasından çok,ileri sürülen görüşün savunulma biçiminin dikkate
alınmasıdır.Münazara ekipler halinde yapılır.
YAZILI KOMPOZİSYON
Duygu ,düşünce ve hayallerin belli bir düzen içinde ve bireysel bir tarzda yazılı olarak
anlatılmasıdır
YAZILI KOMPOZİSYON TÜRLERİ
DENEME:
Yazarın,serbestçe seçtiği herhangi bir konu üzerinde,kesin hükümlere
varmadan,kendi görüş ve düşüncelerini anlattığı,orta uzunluktaki düz yazı
türüdür.Hayat,ölüm,aşk,gurbet,sanat,felsefe,din,ahlak,gelenek,siyaset vb. kişiyi ve
toplumu ilgilendiren her konu üzerinde deneme yazılabilir.Çeşitli sanat olayları
üzerine yazılan yorum mahiyetindeki yazılar da deneme türüne girer.
Denemelerde konular şahsi bir anlayışla işlenir.Deneme yazarı,aynı metin içinde,zıt
düşünceleri,çelişik gibi görülen meseleleri bir araya getirebilir,onları birbiri ile
karşılaştırabilir ve bu yolla bir sonuca varmaya çalışabilir.
Denemelerde sıkı kayıtlara bağlı olmayan,serbest bir kompozisyon örgüsü
vardır.Çoğunlukla yazar,denemeyi kendi kendine konuşuyormuş gibi kaleme alır.Bir
okuyucu kitlesine hitap ettiğini hesaba katmaz görünür.
Batı edebiyatında en büyük deneme yazarı,bu türün kurucusu olarak kabul edilen
Fransız Montaıqne’dir.Türk edebiyatında deneme Tanzimat sonrası edebiyatında ve
özellikle Servet-i Fünun döneminde görülür.Sanat ve fikir hayatımızda deneme türü
Cumhuriyet’ten sonra önemli gelişme kaydetti.Günümüz fikir ve edebiyat hayatında
da önemli yeri vardır.
Cenap Şahabettin,Ahmet Rasim,Ahmet Haşim,Yakup Kadri,Ruşen Eşref,Falih Rıfkı
gibi deneme yazarlarımız yanında,1940’tan sonra Nurullah Ataç,Hasan Ali
Yücel,Ahmet Hamdi Tanpınar,Necip Fazıl, Sabahattin Eyüpoğlu,Suut Kemal
Yetkin,Mehmet Kaplan,Salah Birsel ve Cemil Meriç bu alanda isim yapmışlardır.
MAKALE:
Herhangi bir konuda bilgi vermek,bir fikir ve konuya açıklık getirmek,yeni bir görüş ve
düşünceyi ileri sürmek,ele alınan konu üzerinde yapılan inceleme ve araştırma
sonuçlarına göre kanıtlar göstererek,bu yeni görüş ve düşünceleri desteklemek ve
doğruluğunu kanıtlamak amacıyla yazılan ilmi gazete ve dergi yazılarıdır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
94
Gazetelerin genellikle ilk sayfalarında yayımlanan makalelere”baş makale” veya”baş
yazı”, yazarlarına da “baş yazar”denir.
Makaleler,her türlü araştırma dalında yazılabilir.Makale yazarı,ele almış olduğu
konuyu,okuyucuya her yönü ile açıklamak;ona, düşüncelerini benimsetmek ve
inandırmak durumundadır.Bunun için araştırma ve görüşlerini belli bir plan dahilinde
ortaya koymak zorundadır.Konunun,hiçbir ayrıntıya girmeden ortaya konulduğu
bölüm”giriş”,konu ile ilgili bilgi ve belgelerin ele alınıp işlendiği, konunun genişletildiği
ve ortaya konmak istenen fikrin doğruluğuna deliller gösterildiği bölüm “gelişme”, belli
bir hükme varılan kısım ise “sonuç” bölümünü oluşturur.
Kültür hayatımızda Tanzimat’tan bu yana görülen,gazete ve dergilerde gelişme
imkanı bulan makale türünün edebiyatımızdaki ilk temsilcisi, 1860’da çıkan
Tercüman-Ahval gazetesi ve 1862’de çıkan Tasvir-i Efkar gazetesindeki yazıları ile
Şinasi’dir.Namık Kemal,Ziya Paşa,Şemsettin Sami,Muallim Naci,Beşir Fuat bu türün
gelişmesini sağladılar.Servet-i Fünun topluluğu ile makale daha çok gelişti, olgunlaştı
ve başarılı örnekler kazandı.
Edebiyatımızda isim yapmış makale yazarlarından bazıları şunlardır: Hüseyin Cahit
Yalçın, Cenap Şahabettin, Fuat Köprülü, Yakup Kadri, Falih Rıfkı Atay, Nurullah
Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Necip Fazıl, Sabahattin Eyüpoğlu, Suut
Kemal Yetkin, Mehmet Kaplan...
FIKRA:
Fıkranın dilimizde iki anlamı vardır.(1) Güldürücü küçük hikaye.(2) Siyasal ve güncel
konular üzerinde yazılmış genellikle gazete ve dergilerde yayımlanan kısa yazı.İster
kısa yazı, ister küçük hikaye olsun”fıkra” bir yazı türüdür.
güldürücü fıkralar:
Bu tür fıkraların belirgin özelliklerinden biri,kısa ve özlü bir biçimde bir görüşü
belirtme,bir ders veya öğüt verme amacı taşımalarıdır.Ancak bu amaç genellikle
nükteli,eğlendirici ve çok kez güldürücü bir anlatımla gerçekleştirilir. Hatta bu gibi
fıkraların önemli bir bölümünde tek amaç okuyanları güldürmektir. Bunun içindir ki bu
çeşit fıkralar,güldürücü küçük hikaye olarak tanımlanır.
Küçük hikaye biçiminde fıkralar çoğunlukla sözlü edebiyat ürünleri olup yazarları belli
değildir. Bu tür fıkraların, kahramanların davranış ve düşünceleri, taşıdıkları mizah
ögeleri ve dil bakımından ulusal kültürü yansıtan bir yanları vardır. Bu nedenle halk
bilim için değerli malzeme sayılırlar.
gazete ve dergi fıkraları:
Gazete ve dergilerin belirli sütunlarında yayımlanan daha çok güncel konuları ele
alan kısa yazılardır. Gazetelerde çıkan bu tür yazılara “gazete fıkrası” veya “köşe
yazısı” da denilir. Edebiyat ve sanat dergilerinde yayımlanan bu tür yazılar bazen bir
deneme özelliği taşır.Gazete ve dergilerde fıkra yazarlığı yapanlar, olayların akışı
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
95
karşısında çok değişik konulara değinirler.Bu nedenle fıkra yazarı siyasal, toplumsal
ve kültürel gelişmeleri ve etkinlikleri günü gününe izlemek zorundadır.
Fıkra yazarları ele aldıkları konu veya sorunları inceleyerek kişisel görüş, düşünce ve
önerilerini kısaca, fakat etkili bir biçimde ortaya koyarlar.Gazete ve dergilerde
yayımlanan fıkralar yapısal özellik bakımından makalelere benzer.Giriş,gelişme ve
sonuç bölümlerinden oluşur.
Fıkra makaleye göre daha kısa bir yazı türü olduğu ve fıkra yazarının bilimsel
gerçekleri ortaya koyma gibi bir iddiası bulunmadığı için gazete ve hatta dergi
fıkralarında temel amaç, okurun önemli noktalara dikkatini çekmek, onu uyarmak ve
düşünceye yöneltmektir.
Basın hayatının gelişmesiyle birlikte gazete ve dergi fıkraları da çeşitlilik
kazanmıştır.Bugün fıkra türündeki yazıları genel olarak “siyasal fıkra”, “toplumsal
fıkra” ve “edebi fıkra” diye üçe ayırabiliriz.Ancak gazete ve dergilerin spor, sinema,
tiyatro,ekonomi vb. gibi konulara ayırdığı sayfalarda çıkan fıkraları göz önüne alırsak
günümüzde fıkra çeşidinin oldukça artmış olduğunu görürüz.
Gazete fıkracılığının bizde ilk örnekleri, Tanzimat’tan sonra Şinasi ve Namık Kemal’in
kısa makaleleriyle ortaya çıkmıştır.Çağdaş anlamda fıkra niteliği taşıyan yazıların
yayımı ise yirminci yüzyılın başında görülür.Servet-i Fünun, Genç Kalemler,Dergah
ve Türk Yurdu gibi edebiyat dergileri gerçekten bir çok yazarımıza fıkra türünde yazı
yazma fırsatı sağlamıştır.Edebiyatımızdaki fıkra yazarları şunlardır:
Ahmet Rasim, Refik Halit Karay, Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Halide Edip, Peyami
Safa, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Yusuf Ziya Ortaç, Hasan Ali Yücel, Yaşar Nabi
Nayır, Haldun Taner, Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Çetin Altan...
MEKTUP:
Bir haberi, dileği veya duyguyu yanımızda olmayan birine iletmek amacıyla yazılan
yazıya denir. Mektup, en eski haberleşme araçlarından biridir. Sosyal yaşantımızda
her zaman baş vurmak zorunda kaldığımız yazılı bir anlatım türüdür. Gerçek bir
yaşamdan hareketle yazılan mektup, insanın duygularını, düşüncelerini,
sorunlarını,çevresinde olup bitenleri yakınlarına bildirme ihtiyacından doğmuştur.
Mektupların kurallarını değişmez biçimde belirtmek, onların her zaman geçerli
özelliklerinin bir çeşit reçetesini vermek çok güçtür.Şiir, roman, tiyatro, eleştiri,
deneme için geçerli sayılacak değerler, ölçüler üç aşağı beş yukarı mektup için de
sayılabilir.Buna karşılık, mektup türünün özelliklerini belirlemek, kesin ilkeler
koymaya çalışmak pek kolay bir iş değildir.
mektup türünün gelişmesi :
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar uzanan en eski edebi türlerden biridir.Eldeki
en eski örnekler, Mısır firavunlarının diplomatik mektupları( M.Ö 15- 16. yy) ile Hitit
krallarının Hattuşaş ( Boğazköy ) arşivinde bulunan mektuplarıdır.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
96
Mektup, edebi bir tür olarak özellikle Romalılarda gelişip yaygınlaşmıştır. ( Çiçero,
Horatius ) Rönesans’ tan bu yana, Avrupa’da çeşitli ülkelerde ( İtalya, Fransa,
İngiltere, Almanya vb. ) bu türün yaygınlaştığı görülür. Batıda mektup türünü en
yüksek seviyeye ulaştıran üç yazar gösterilir.Latin yazarı Çiçero, Fransız yazarları
Madam de Sevigne ve Voltaire. Bu türün en büyük ustalarının başında gelen
Voltaire’nin on sekiz bin mektubu vardır.
MEKTUP ÇEŞİTLERİ
1) özel mektuplar
Sadece yazanı ve kendisine yazılanı ilgilendiren mektuplardır. Mektup yazan, yazdığı
kişinin zevklerini, kültür seviyesini, ilgi duyduğu olay ve alanları çoğunlukla
bilir.Anlatılanların ağırlık noktası çoğu zaman hitap edilenin ilgili olduğu konular ve
bilgiler üzerine olur. Bu tip mektuplarda, mektubu yazan, duygu ve düşüncelerini
muhatabında ilgi uyandıracak şekilde anlatmalıdır.Anlatılanlar açık, sade ve samimi
bir ifade içinde dile getirilmeli, süslü anlatımdan, sanatlı sözler kullanmaktan
kaçınılmalıdır.Özel mektupların gizliliği vardır. Bu gizlilik kanunlarla korunur. Hakim
kararı olmadıkça özel mektuplar açılıp okunamaz. Yakınlar ve tanıdıklarla
haberleşme mektupları, teşekkür, baş sağlığı, özür dileme, davet, tebrik mektupları,
tebrikler, bayram ve yıl başı tebrikleri özel mektup çeşitleridir.
2) edebi mektuplar
Yazarları, içerikleri ve ifade şekilleri ile özel mektuplar içinde ayrı yer tutar ve ayrı
şekilde ele alınırlar. Herhangi bir düşüncenin, bir görüşün açıklanması, bir rtezin
savunulması için yazılan mektuptur. Bu yoldaki mektuplar, sanat amacı güdülerek, bir
görüşün açıklanması ve savunulması amacıyla yazılır.
Türk edebiyatında bazı yazar ve şairlerin sadece mektuplarının toplandığı müstakil
eserler vardır.Ali Şir Nevai, Lamii, Kınalızade Ali, Okçuzade Mehmet Şadi, Veysi,
Nergisi, Nabi, Ragıp Paşa, Akif Paşa, Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Muallim Naci,
Ziya Gökalp,Cahit Sıtkı, Ahmet Hamdi, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Ahmed Arif bu
konuda sadece birkaç örnektir.
Mektup türü, edebiyatımızda başka türler içinde de kullanılmıştır.Mektup tarzında
yazılmış eleştiriler şunlardır:
Namık Kemal, Tahrib-i Harabat- Takib-i Harabat- İrfan Paşa’ya Mektup
Muallim Naci- Beşir Fuat, İntikat
Cenap Şahabettin, Evrak-ı Eyyam
Mektup türünün kullanılmasıyla oluşturulan hikaye ve romanlar şunlardır.
Balzac,Vadideki Zambak
Goethe, Genç Werther’in Istırapları.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
97
J. J. Raussea, Nouvelle Heloise
Türk edebiyatında;
1- Hüseyin Rahmi, Mutallaka, Sevda Peşinde
2- Ömer Seyfettin’in bazı hikayeleri.
3- Halide Edip, Handan.
4- Yakup Kadri, Bir Serencam.
Mektup tarzında yazılmış seyahat yazıları:
Cenap Şahabettin, Hac Yolunda, Avrupa Mektupları.
Ahmet Rasim, Romanya Mektupları.
Mektup tarzında yazılmış şiirler:
Kemalettin Kamu, İzmir Yollarında Son Mektup.
Orhan Veli, Oktay’a Mektuplar.
3) iş mektupları :
Özel kişilerle iş kurumları veya iş kurumları ile özel kişiler arasında, işle ilgili olarak
yazılan mektuplara denir.Bu mektuplarda, konusu ne olursa olsun bir iş veya hizmet
söz konusudur.Bu bir sipariş, satış,borç alıp verme isteği, bilgi isteme veya bir
konuda şikayet olabilir.
İş mektupları, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde açık ve
anlaşılır bir dille yazılmalı, gereksiz uzatmalara yer verilmemeli, kesin ifadelerle
kaleme alınmalıdır.Kurumlar arasındaki iş mektupları, kurumların ad ve adreslerini
belirten özel başlıklı(antetli) kağıtlara yazılır.
İş mektuplarına, kendisine mektup yazılan kişi veya kurumun ad ve adresi ile
başlanır.Kağıdın sağ tarafına tarih yazılır.Adres ve tarihten sonra uygun bir aralık
bırakılır, paragraf yapılarak doğrudan istek yazılır.Sona saygı ifade eden bir söz
eklenerek mektup bitirilir. Mektup metninin sağ altında mektubu yazanın adı, soyadı
ve imzası yer alır.
4) resmi mektuplar :
Resmi dairelerin ve tüzel kişilik taşıyan kuruluşların birbirlerine yazdıkları resmi
yazılarla, bunların vatandaşların başvurularına verdikleri yazılı cevaplara denir.İş
mektuplarına benzerler.Bu mektupların hitap başlığı, yazılan dairenin ya da tüzel
kişilik taşıyan kuruluşun kanun ve tüzüklerdeki tam adıdır.Bu mektuplarda tarihle
birlikte mektubun sıra numarası ve konusu belirtilir.Mektup cevap mahiyetinde ise ilgi
hanesine cevabı olduğu mektubun sayı ve tarihi, konu hanesine de kısaca maksat
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
98
yazılır.Bu yapıldıktan sonra iki veya üç satır aralığı bırakılarak mektup yazılır. Mektup
metninin sağ altında ise mektubu yazanın görevinin ne olduğu, ismi ve imzası
bulunur.
açık mektup :
Herhangi bir düşüncenin, görüşün açıklanması veya bir tezin savunulması ve halka
duyurulması için gazete ve dergi aracılığıyla yayımlanan mektuplardır. Ülkemizde
Milli Edebiyat Akımı’nın önde gelen yazarlarından Ali Canip Yöntem’in “ Milli Edebiyat
Meselesi ve Cenap Bey’le Münakaşalarım” adlı bir eseri vardır. Cenap Şahabettin’le
yapılan tartışmalara yer veren bu eser, açık mektuplardan oluşmaktadır.
DİLEKÇE (ARZUHAL- [ARZ- HAL] İSTİDA)
Bir dileği, istediği, ihbar veya şikayeti bildirmek üzere veya herhangi bir konuda bilgi
sormak için resmi veya özel kurum ve kuruluşlara, gerçek ve tüzel kişilere yazılan
imzalı ve adresli yazılardır.
Her Türk vatandaşının resmi dairelere dilekçe verme hakkı vardır.Bu hak anayasa
güvencesi altındadır.Dilekçeler, çizgisiz dosya kağıdına yazılırlar ve kalıplaşmış bir
tertip tarzları vardır.Buna göre;
1- Kağıdın sağ üst köşesine günün tarihi atılır.
2- Kağıdın üst kısmından uygun bir boşluk bırakılarak dilekçenin verileceği makam
yeri ile birlikte yazılır.
3- Dilekçe hiçbir yanlış anlamaya yer vermeyecek, açık ve anlaşılır bir ifade ile
yazılmalıdır.Bu kısım dilekçenin en önemli bölümüdür.Anlatılmak istenen her şey,
kısa ve öz bir şekilde yazılmalıdır.
4- Arz ifadesinden sonra uygun bir aralık bırakılır ve sağ tarafta dilekçe sahibinin
ismi ve imzası yer alır.İmza ismin üst tarafına atılır.
5- Dilekçe “arz ederim” ifadesi ile bitirilmelidir.
6- Sol alt tarafa da dilekçe sahibinin açık adresi yazılır.
7- Dilekçeye ekli herhangi bir evrak varsa, bunlar da alt alta gelmek ve ne oldukları
karşılarına yazılmak suretiyle “Ek 1;............” olmak üzere belirtilir.
TUTANAK :
Meclis, kurul, toplantı, mahkeme konuşmaları sırasında söylenen sözlerin aynen
yazıya geçirilmesi ile meydana gelen yazılı belge, zabıt.Tutanaklar zabıt katiplerince
tutulur.Ayrıca bir durum veya bir olayın nasıl meydana geldiğini tespit edip anlatan ve
ilgililerce de imzalanan yazılı belgeler de bu isim verilir.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri
99
ANI :
Bir kimsenin kendi başından geçenleri veya tanık olduğu olayları anlattığı esere anı
(hatıra) denir. Anı, bir kimsenin kendi başından geçen ya da kendi döneminde ortaya
çıkan olay ve durumları gözlemlerine, bilgilerine dayanarak anlattığı yazı
türüdür.Anılar, yaşanılan olayların, durumların insan belleğinde bıraktığı izlerdir.Anı
yazarı, gücünü belleğinden, gözlemlerinden alır. Zaman zaman değerlendirmelere,
yorumlara da girişir.
TÜRK DİLİ - II Sever ve diğerleri