7 Ekim 2009 Çarşamba

halk edebiyatıda şiir 2

1. Mani
Tanım: Mani, ortak (anonim) halk edebiyatında, çoğunlukla hece ölçüsünün yedili
kalıbıyla söylenen ve yine genellikle dört dizeden oluşan koşuk (şiir) biçimidir.
Uyak Düzeni: Çoğunlukla üçüncü dize serbest, birinci, ikinci ve üçüncü dizeler birbiriyle
uyaklıdır. Bu uyak düzenini şöyle şematize edebiliriz:
________ a - Kar yağıyor inceden - a
________ a - Gül açılır goncadan - a
________ b - Ben yari kıskanırım - b
________ a - Yerdeki karıncadan - a
Manilerde birinci ve ikinci dizeler "dolgu" dizeleri olup verilmek istenen asıl ileti
(mesaj), amaçlanan duygu ve düşünce son iki dizede söylenir.
Örnek: Şu dağlar olmasaydı
Çiçeği solmasaydı
Ölüm Allah'ın emri
Ayrılık olmasaydı
Görüldüğü gibi, bu maniyi söylemedeki asıl amaç, ayrılık acısının ölüm acısından
bile daha ağır olduğu düşüncesi ve bu düşüncenin insan ruhunda yarattığı, bir bakıma
edilgen (pasif) karşı koyuş duygusunun dışavurumudur. İşte bu asıl amaç, son
iki dizede toplanmıştır. İlk iki dize ise iç ahenk yaratmada kullanılmış "hazırlık" dizeleri,
öteki adıyla "dolgu" dizeleridir. Asıl amacın son iki dizede yoğunlaştırılması,
ayrıca söyleyişin vurucu gücünü arttırır ve etkisini güçlendirir.
Konu: Maniler çoğunlukla sevi (aşk), doğa, ayrılık, özlem gibi konuları içerirler.
Türleri: A. Konularına ve kullanım alanlarına göre
1. Niyet, fal (yorum) manileri
2. Sevi (aşk) manileri
3. İş manileri
4. Bekçi ve davulcu manileri
5. Mektup manileri
6. Atışma manileri
7. Oyun manileri
B. Uyak ve dizelerine göre
1. Düz mani
2. Yedekli mani
3. Ayaklı (kesik) mani
T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ 65
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Düz mani; maninin genel tanımında verdiğimiz dört dizeden ve "a/a/b/a" uyak
düzeninden oluşan manilerdir.
Yedekli manide maninin sonuna, anlamı pekiştiren iki dize daha eklenir.
Örnek: İlkbahara yaz derler
Güzel söze naz derler
Kime derdim söylesem
Bu dert sana az derler
Kendin ettin kendine
Yana yana gez derler
Görüldüğü gibi, son iki dizenin eklenmesiyle, uyak düzeni de
________ a
________ a
________ b
________ a
________ c
________ a
olarak değişmiştir.
Ayaklı (kesik) manide ise, maninin bütününde kullanılacak olan belirleyici "ayak"
sözcüğü, birinci dizede söylenir ve asıl maniye ondan sonra geçilir. Bu manilerde
uyaklar genellikle cinaslı (yazılışı aynı, anlamı ayrı sözleri birarada kullanma sanatı)
olduğundan, bu türe "cinaslı mani" de denir.
Örnek: Yaradan
Tabip anlar yaradan
Cümlenin ver muradın
Benim de ver yaradan.
Sonuç olarak; görüldüğü gibi maniler, bağımsız bir bütünlük içinde olup kısa ve yoğun
bir anlatıma, zengin bir içerik yüklerler. Yani bir başka deyişle, "yükte hafif pahada
ağır"dırlar.
2. Türkü
Tanım: Bir ezgi eşliğinde söylenen halk şiirlerine "türkü" denir. Türküler, adına
"bent" denen 2-4 dizelik bölümlerden oluşur. Çoğu zaman bu bentler, ezgisi ve sözleri
değişmeden tekrarlanan ve adına "kavuştak" denen dizelerle birbirlerine bağlanırlar.
Kavuştaklar çoğunlukla 1-4 dizeden oluşurlar.
Halk arasında yakılan (yaratılan) türkülerin, yakıcısı (yaratıcısı) bilinmez.
66 T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Ölçü ve Uyak Düzeni: Türküler daha çok 7'li, 8'li ve 11'li hece ölçüleriyle söylenir.
Kavuştak uyakları genelde kendi aralarında uyaklı olurken, bent uyakları değişiklik
gösterebilirler.
Örnek: Başı bölük bölük dumanlı dağlar __ a
Duman eylenir mi kar olmayınca __ b
Bent Bana derler güzel gönlünü eyle __ c
Gönül eylenir mi yar olmayınca __ b
Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b
Kavuştak Eller yakışığı yar olmayınca __ b
Çeşmenin başına inmez mi sandın __ d
Beni ağlattın da gülmez mi sandın __ d
Bent Seni sevdiğime güvenmeyesin __ e
Senden başkasını sevmez mi sandın __ d
Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b
Kavuştak Eller yakışığı yar olmayınca __ b
Her sabah her sabah esen ruzigar __ f
Kısmetim sıradan kesen ruzigar __ f
Bent Yarin yanağından bir gül koparıp __ g
Getirip bağrıma basan ruzigar __ f
Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b
Kavuştak Eller yakışığı yar olmayınca __ b
6+5=11 'li hece ölçüsüyle yazılan bu örnekte de görüldüğü gibi, bent aralarında tekrarlanan
bu iki dizeli kavuştaklar, kendi aralarında uyaklıdırlar.
Konu: Türkülerin konularını çoğunlukla sevi, doğa, özlem, acı, güzellik, yiğitlik,
ayrılık ve çeşitli yaşanmış olaylar, bir başka deyişle yaşamın kendisi oluşturur. Çünkü
halk kendisini yani insanı, insanla-insanı, insanla-doğayı, insanın yaşam karşısındaki
duruşunu çoğunlukla türküler aracılığıyla anlatmıştır. Bu da türkülere, öteki
halk yaratılarında olduğu gibi etik, sosyolojik, psikolojik ve giderek de ekonomik
bir boyut katar.
Örnek: "YOLCU İLE GELİN" türküsünün yalnızca şu dört bendinde bile bu boyutları
açıkça görmek mümkündür.
Yolcu - Pınar başında duran gelin
Ellerin suya vuran gelin
Her yiğide su veren gelin
Gelin bir su ver içeyim.
T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ 67
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Gelin - Pınar başında duramam
Ellerim suya vuramam
Her yiğide su veremem
İn pınara iç efendim.
Yolcu - Çıksam dağın yücesine
Çadır kursam pecesine
Beşyüz altın gecesine
Kondur beni allı gelin.
Gelin - Çıksan dağın yücesine
Seyran etsen pecesine
Beşbin versen gecesine
Konduramam yiğit seni.
Yolcu ile gelin arasında geçen bu karşılıklı konuşmada görüldüğü gibi etik değerler
sınanmakta ve ekonomik güç karşısında bu değerlerin dayanıp dayanamayacağı
denenmektedir. Psikolojik bir olgu olan paranın gücüyle kendine güven duygusu,
sosyolojik ve etik değerleri sınamakta ve satın almayı denemekte; ama sonuçta başarılı
olamamaktadır. Burada "gelin" namuslu, direşken, örnek bireyi temsil etmekte
ve onun kişiliğinde, bu türkü aracılığıyla halka olumlu bir ileti (mesaj) verilmektedir.
Bu ileti özetle şöyledir: Paranın satın alamayacağı şeylerin başında "insanlık onuru"
gelir-gelmelidir. Türkünün devamında görüyoruz ki, bu gelinin gurbette, yıllardır
beklediği bir "hasret"i (eşi) vardır. Beklediği hasreti, yıllar sonra döndüğü için tanıyamadığı,
işte bu yolcudur ve bu eş, kendisini tanıtmadan önce, genç karısını "namus
sınavı"ndan geçirmektedir. Gelin bu sınavdan yüzakıyla çıktıktan sonra, kocası
kendisini tanıtır ve mutlu sona ulaşılır (Bu namus sınavları ve kendisini sonradan
tanıtma, efsanelerde ve masallarda da çok görülen bir motiftir).
Türleri: A. Konularına göre
a. Lirik türküler
1. Ninniler
2. Aşk türküleri
3. Gurbet, askerlik, hapishane türküleri
4. Ağıtlar
5. Öteki lirik (duygulu) türküler
b. Taşlama, yergi, güldürü türküleri
c. Halk anlatılarını konu alan türküler
1. Efsaneleri konu alan türküler
2. Kişileri konu alan türküler
3. Yerleri konu alan türküler
4. Tarihi olayları konu alan türküler
68 T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
B. İşlevlerine ve kullanıldıkları yerlere göre
a. İş türküleri
b. Tören türküleri
1. Bayram türküleri
2. Düğün türküleri
3. Dini tören türküleri
4. Yas töreni türküleri
c. Oyun ve dans türküleri
1. Çocuk oyunlarında söylenenler
2. Yetişkin oyunlarında söylenenler
Sonuç olarak görüldüğü gibi, türküler yaşamın bütününü yansıtan halk edebiyatı
ürünleridir.
3. Ağıt
Tanım: Ağıtları, ölüm ve yas törenlerinde söylenen "lirik türküler" olarak tanımlayabiliriz.
Divan şiirindeki karşılığı ise ""mersiye"dir. Ölçü ve uyak düzeni genellikle
türkülerde olduğu gibidir.
Konu: Ölüm acısını ve yası anlatır. Dünya halk kültürlerinde ölüm törenleri, daima
önemli bir yer tutmuştur. Orta Asya Türkleri arasında da bu törenlerin önemsendiğini,
Göktürkler'de ve Uygurlar'da özel 'ağıtçı-yasçı"ların olduğunu biliyoruz.
Günümüzde de hala Anadolu'nun bazı köylerinde ağıt yakan "ağıtçı"lar vardır.
Bunlar, ölen insanın sosyal konumuna ve kişisel özelliklerine göre ağıtlar yakarak
bunu hüzünlü bir ezgi eşliğinde, yüksek ve acılı bir sesle söylerler. Ağıtçının çevresine
toplanan ölünün yakınları da yine yüksek sesle ağlayarak, zaman zaman hep bir
ağızdan bu ağıtçıya katılırlar. Konya-Ereğli-Ayrancı'da, varsıl bir bey için, kadın bir
ağıtçı tarafından yakılan aşağıdaki ağıt, ağıda konu olan bu beyin psikolojik ve sosyal
yapısını, ekonomik gücünü oldukça iyi yansıtmakta, ayrıca seçilen sözcükler,
kullanılan ölçü ve kurulan uyak düzeni ağıtçının ustalığını göstermektedir.
Örnek: - AĞIT -
Atlıyı attan indiren
Mazlumu tahta bindiren
Ahı acıyı dindiren
Helimoğlu'm yatar şimdi
Köylüsünün danışığı
Köyünün bir yakışığı
Bacımın gönül ışığı
Helimoğlu'm yatar şimdi
T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ 69
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Ala şahini uçuran
Koç yiğitleri şaşıran
Yolunu dağdan aşıran
Helimoğlu'm yatar şimdi
Tarlaları ıssız kaldı
Ekinleri susuz kaldı
Azrail onu da aldı
Helimoğlu'm yatar şimdi
Bazen de ağıtçılar yaktıkları ağıtları, ölenin ağzından söylenmiş gibi düzenlerler.
Örnek: Bileydim de Hacılara varmazdım
Tütüncü beyinin kızın almazdım
Gelen belalara karşı durmazdım
Aman doktor söyle ölecek miyim
Ölmeden sılamı görecek miyim
Hacılara vardım ateşim yanar
Üç yüz elli kurşun başımda döner
İllerin dalına bülbüller konar
Söyle doktor söyle ölecek miyim
Ölmeden sılamı görecek miyim
Ankara'dan bindirdiler tirene
Selam söylen eşe dosta yarene
Sağ olup da sılasını görene
Söyle doktor söyle ölecek miyim
Ölmeden sılamı görecek miyim.
4. Ninni
Tanım: Ninniler, çocukları uyutmak için çok eski zamanlardan beri söylene gelen,
çoğunlukla türkü formundaki sözlü halk ürünleridir.
Ninniler çoğunlukla ortak (anonim) olmakla birlikte, söyleyici o anda kendi duygularını
yansıtan ninniler de yaratıp söyleyebilir. Bu nedenle ninniye "anne şarkısı" da
denir.
Anadolu Türkçesindeki ninniye, Azeri Türkleri "laylay", Kerküklüler "leyley", Kazan
Türkleri "bişik cırı", Türkmenler "hudi-havdu", Özbekler "alla", Kazak Türkleri
"eldiy-beşik cırı", Kırgız Türkleri "aldey beşik ırkları" derler.
70 T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Ölçü ve uyak düzeni: Yapı bakımından çoğunlukla dörtlükler halinde olup lirik
türküler sınıfına girseler de, ölçü ve uyak bakımından belli bir düzen izlemeyenleri
de görülür.
Konu: Ninniler, bebekleri uyutmak için öyle "laf olsun" diye söylenmiş "Dandini
dandini dasdana, danalar girmiş bostana" gibi boş içerikli ezgiler değildir. Çoğu zaman
ninni, anne ile bebek arasında çok özel bir "iletişim aracı" görevi yapar. Yer yer
de çocuktan çok anneye yöneliktir. Çünkü anne, o her ne kadar anlamasa da, ninniler
aracılığıyla bebeğiyle dertleşir; sevinçlerini acılarını onunla paylaşır. Bir başka
deyişle, ninni ezgisiyle bebeğe, sözleriyle de söyleyene bir ruh dinginliği verir ve
önemli bir "psikoterapi" uygulaması yerine geçer. Örneğin, yeni doğan torununu
hayırlamak, bir süre "oğul ekmeği yiyip gelin ağusu içmek" için oğlunun evine giden
kaynana, beğenmediği gelininin yüzüne bir şey diyemeyince, çıkar yolu, bebek
torununa ninni aracılığıyla şöyle seslenmekte bulur:
"Dandini dandini danadan
Bağışlasın yaradan
Bir kötüce anadan
Doğmuş bu şah balaban"
Yürek ağusunu bununla da atamayan babaannenin, gelininin tüm yakınlarını kötüleyip
kendi aile bireylerini yücelten şu ninisi de önemli bir "öfkeyi dışavurum aracı"
dır.
"Hayhayısı var bunun
Mısır'a kılıç sultanı
Bir emmisi var bunun
Fidan boylar keleşi
Bir babası var bunun
Küllü ağı bardağı
Bir anası var bunun
İnci mercan kol bağı
Bir halası var bunun
Yurtta kalmış kör kedi
Bir teyzesi var bunun
Değirmende dev kocası
Bir dedesi var bunun
Hasıraltı akrebi
Anneannesi var bunun
Beyti şerif bekçisi
Bir dedesi var bunun
Döşek minder kadını
Babaannesi var bunun".
T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ 71
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Yoksulluk nedeniyle kocası gurbete çalışmaya giden kadınlar, karşılaştıkları zorlukları,
eşlerine duydukları özlemi, onlardan haber alamamanın sıkıntısını ninnilere
döküp çocuklarıyla şöyle paylaşırlar:
Beşiğine koydum seni
Baban hep üzüyor beni
Baban çabuk gelse de bir
O zaman ben görsem seni
Neen neen neen nen
Kuzuma da benim neen nen.
Beşiğini ben belerdim
Höllüğünü hep elerdim
Baban eve geleydi bir
Ona derdimi söylerdim
Neen neen neen nen
Yavruma da benim neen nen.
Beşiğine beşiğine
Beyler kona eşiğine
Baban zengin olsa da bir
Altın taksam beşiğine
Neen neen neen nen
Yavruma da benim neen nen.
Evliliklerinde pek çok özveride bulundukları halde, yine de kocaları tarafından değerleri
bilinmeyen ve mutsuz olan kadınlar da bu kırılmışlıklarını ninnilere yükleyip
şöyle yansıtırlar:
Beşiğim beştir benim
Yaram on beştir benim
Ev ettim emek ettim
Emeğim hiçtir benim
Neen neen neen nen
Kuzum da uyusun neen nen
Dağa doğdu güneşler
Yarama fitil işler
Gelmeye yavrum başına
Başıma gelen işler
72 T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Neen neen neen nen
Yavrum da uyusun neen nen
Yavrum uyusun benim
Çabuk büyüsün benim
Yiğit olup gezende
Gönlüm yürüsün benim
Neen neen neen nen
Oğlum da uyusun neen nen.
Anadolu'da bazı aileler, genel yargının ve dıştan görünenin tersine "anaerkil"dir.
Böyle ailelerde, kocası da dahil, evi çekip çeviren, evin yükünü omuzlayan, önemli
kararları veren çoğu zaman kadındır. Böyle olunca da, çoğunlukla, eşinden saygı
görür ve yükü paylaşılır. Bu nedenle adına "babalar ninnisi" denilen ve eşine yardımcı
olmak isteyen erkeklerin, çocuklarını uyutmak için söyledikleri ninniler de
vardır.
Örnek: Ninni çaldım yatasın
Uykulara batasın
Bu uyku senin değil
Gidip satın alasın
Neen neen neen nen
Hadi kuzum uyusun neen nen
Uzak yoldan gelirim
Kuzu gibi melerim
Eğer sen yoruldunsa
Bırak ben de belerim
Neen neen neen nen
Benim kuzum uyusun neen nen
Ninni derim uyusun
Uyusun da büyüsün
Anan çok yorgun oğul
Uyu ki o uyusun
Neen neen neen nen
Hadi oğlum uyusun neen nen.
Sonuç olarak görülüyor ki, ninniler de öteki sözlü halk edebiyatı ürünleri gibi halkın
ve yaşamın gerçeklerini estetik ölçüler içinde ses ve söz olarak yansıtan önemli halk
yaratılarıdır.
T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ 73
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Özet
Mani, türkü, ağıt, ninni söyleyeni belli olmayan Türk halk şiiri ürünleridir. Estetik-sanatsal
boyutları dışında, içerdikleri sosyolojik göstergelerle ve psikolojik olarak da dışavurum aracı
özellikleriyle önemli bir işleve sahiptirler.
Ölçü ve uyak düzenleri bakımından birbirlerine yakın olan bu türler, halkın yaşamına tutulmuş
bir ayna görevi de görürler.
Dil anlatımları ise örneklerde de görüldüğü gibi süsten, özentiden uzak, anlaşılır ve yalındır.
Çünkü, halk kendi yaşam gerçeğini, en iyi yine kendi diliyle anlatabilir.
Bu türler, şekilleri ve içerdikleri konular bakımından, kendi içlerinde ayrıca alt gruplara ayrılmışlardır.
Bu sınıflama, bu alanda yapılacak araştırma ve incelemeler için konuyu sistematize
etme bakımından, halkbilimciler açısından önemli ve gerekli bir ayrıştırmadır.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını, verilen seçenekler arasından bulunuz.
1. Manilerde çoğunlukla kullanılan hece ölçüsü aşağıdakilerden hangisidir?
A. Dörtlü
B. On birli
C. Yedili
D. On dörtlü
2. Ayaklı manide "ayak" aşağıda belirtilen dizelerden hangisinde verilir?
A. Son dizede
B. Birinci dizede
C. Üçüncü dizede
D. Beşinci dizede
3. Türkülerdeki "kavuştak" bentlerin neresinde bulunur?
A. Başında
B. Arasında
C. Sonunda
D. Hiçbiri
4. Ağıtlar, türkülerin hangi sınıfına girerler?
A. Taşlama, yergi
B. Lirik
C. Oyun, dans
D. İş
74 T Ü R K H A L K Ş İ İ R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
5. Özbekler ninniye ne derler?
A. Bişik cırı
B. Alla
C. Havdu
D. Aldey
Yararlanılan ve Başvu