7 Ekim 2009 Çarşamba

tanzimat ve batılılaşma hareketleri

Türkiye'de Batılılaşma
Hareketinin Başlaması
Yazar
Yard. Doç. Dr. Zeliha GÜNEŞ
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Çalışma Önerileri
• Bu üniteyi çok dikkatli okuyunuz.
• Ünite sonundaki kaynaklara ulaşarak bilgilerinizi destekleyiniz.
• Ünite sonundaki soruları yanıtlayınız. Bilemediklerinizi üniteden
öğreniniz.
• Siz de üniteden sorular çıkarınız.
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
1. Giriş
13. yüzyılın sonlarında 14. yüzyılın başlarında kurulan Osmanlı Devleti kısa sürede
hızla büyüyerek dünyanın en güçlü devletlerinden biri oldu. Ancak bu gücünü
uzun süre koruyamadı. Önce duraklama daha sonra gerileme ve nihayet parçalanma
sürecine girdi.
17. yüzyılın sonlarında toprak kaybetmeye başlayınca geri kaldığının ayırdına varan
kimi devlet yöneticileri yeniden eski güce özlem duymaya başladı. Bunun için
de bazı kurumlarda reform yapmak istediler. Böylece ülkede batılılaşma isteği filizlenmeye
başladı. Bu ünitede İmparatorluktan Cumhuriyete uzanan çizgideki batılılaşma
hareketlerini inceleyeceğiz.
2. Tanzimat Öncesi Batılılaşma Hareketleri
Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıla dek dünyanın büyük devletlerinden biriydi.
Ancak bu yüzyılın sonlarında ülke küçülmeye başladı. Karlofça antlaşmasıyla başlayan
toprak kaybı, devlet adamlarını derin derin düşünmeye yöneltti. Toprak kayıplarının,
nedeni ordunun savaş alanlarında yenilmesiydi. Bu tespit, olgunun bir
yüzünü, askerî yönünü dışa vuruyordu. Oysa sadece askeri örgütler değil devletin
çeşitli kurumları çağın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaşmıştı. Ancak bunu görmek
isteyenlerin sayısı son derece azdı. O nedenle Osmanlı İmparatorluğunda ki
çağdaşlaşma hareketi askerî alanda başlatıldı. Amaç imparatorluğu eski gücüne kavuşturmaktı.
Tanzimat devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik hareketlerine
girişildi. Ancak bunlar plânlı programlı çalışmalar olmadığı için, sadece yeniliği
başlatan devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi kişinin ölümü ile yenilikler
de ortada kaldı.
2.1. Askerî Alanda Yapılan Yenilikler
Gerilemeden kurtulmak için yapılan yenilikler önce askerî alanda görülür. Bu yolda
ilk çabalar Hendesehane (1731)yi açan I. Mahmut’a dek gider. Hendesehane'de
orduya fen öğrenimi yapmış elemanlar yetiştirilmeye başlanırsa da Bu kurum, yeniçerilerin
muhalefeti yüzünden çok geçmeden kapanır. Daha sonra Padişah III. Mustafa,
Osmanlı donanmasının Ruslarca yakılması üzerine denizcilikte yenilik yapmanın
gerekliliğini anlar. Bu amaçla 1773’te Fransızların yardımıyla Mühendishane-
i Bahr-i Hümayun’un kurulmasını sağlar.
Çağdaş bilgilerle donatılmış Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, kütüphanesiyle,
araç gereciyle, eğitim kadrosuyla Türkiye’de kurulmuş batı tarzındaki ilk
okul özelliğini kazanır.
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 3
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
III. Selim padişah olunca, devletin yaşaması için kalıcı yeniliklerin yapılmasını kararlaştırdı.
Bu amaçla görevde olanlardan, daha önce devletin çeşitli kademelerinde
bulunanlardan birer rapor istedi. Elde edilen raporları oluşturduğu bir danışma
meclisinde tartıştı. Sonunda Yeniçeri Ocağının yanında Nizam-ı Cedit adıyla yeni
bir askeri gücün oluşturulmasına karar verdi. Böylece modern bir ordunun temelleri
atıldı. Ardından bu orduya hizmet verecek elemanları yetiştirmek için Mühendishane-
i Berr-i Hümayun açıldı (1795). Daha sonra da hem donanma, hem bütün
ülke için hekim yetiştirmek üzere Tıphane kuruldu (1806). III. Selimi'n çalışmaları,
yeniliklere açık olmayan bozuk düzenden yarar sağlayan unsurların tepkisine
yol açtı.Bunlar isyan ederek III. Selimi öldürdüler; yenilikleri durdurmaya çalıştılar.
Ancak, Alemdar Mustafa Paşa'nın ordusuyla İstanbul’a gelerek olayları yatıştırması
II. Mahmut’u tahta geçirerek kendisinin de sadrazamlık görevini üslenmesi yeniliklerin
devam ettirilmesine olanak sağladı.
II. Mahmut, yıllardan beri ülkede yapılacak yeniliklere ayakbağı olan Yeniçeri Ocağını
1826’da, yeniçerilerin ayaklanmasını bahane ederek kaldırdı. Onun yerine çağdaş
ölçülere uygun Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir ordu kurdu.
2.2. Yönetim Alanında Yapılan Yenilikler
İlk kez III. Selim döneminde Paris, Berlin, Viyana gibi Avrupa başkentlerinde
elçilikler açıldı (1793).
Osmanlı İmparatorluğunun Batı ülkelerinde elçilikleri yoktu. Bu nedenle batılı devletlerdeki
gelişmelerden, onların Osmanlı İmparatorluğuna yönelik amaçlarından
doğru bilgi almakta zorlanıyordu. Bu nedenle III. Selim belli başlı bazı Batılı devletlerin
başkentlerinde elçilikler açmayı kararlaştırdı. II. Mahmut bunu daha da geliştirdi.
Böylece Batılı devletlerden aracısız somut bilgiler alınmaya başlandı. Buralara
giden elçiler ve onların yanında bulunanlar yabancı dil öğrendiler.
Avrupa başkentlerine gönderilen elçiler, elçilik görevlerinin dışında yeniliklere de
katkıda bulundular.
Devlet bürokrasisini düzene sokmak isteyen II. Mahmut, Fransa'yı örnek alarak hükümet
sistemi oluşturdu. Hariciye, Dahiliye başta olmak üzere çeşitli nazırlıklar
kurdurdu. Şeyhülislamlık makamını Fetvahane adıyla devlet dairesi konumuna
getirdi. Ayrıca Dâr-ı Şûra-yı Askerî, Dâr-ı Şûra-yı Bab-ı Ali ve Meclis-i Vâlâ adlı
meclisler oluşturdu. Daha sonra kamu hizmeti görenlerle ilgili yasalar çıkarıldı: Tarik-
i İlmiyeye Dair Ceza Kanunname-i Hümayunu, Memurîne Mahsus Ceza Kanunu
(1838). Böylece hukuk devletine gidiş için adımlar atılmaya başlandı.
4 T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
2.3. Toplumsal Alanda Yapılan Yenilikler
Yenilikler toplumsal alanda da kendini gösterdi.
Bu dönemdeki yeni işlerden biri, 1831’de Türkiye’de ilk kez nüfus sayımının yapılmasıdır.
Ancak askerlik yükümlülüğü olmadığı için kadınlar sayılmamıştır. 1834’te
posta sistemi kurulmuştur. Toplumsal alandaki yenilikler yaşam tarzında ve kıyafette
de kendini gösterdi.
Yeni ordunun ceket ve pantalondan oluşan bir üniforma giymesi bu dönemde
kararlaştırıldı.
Sonra buna fes eklendi.
Daha sonra bir yönetmelik çıkarılarak, sivil kesim de yeni kıyafete yöneltildi. Ulema
dışındaki memurlar için fes zorunlu tutuldu. Yalnızca ulemanın cübbe ve sarık kullanmasına
izin verilirken, bunun dışındakiler için redingot, pelerin, pantalon, siyah
derili potin kullanılması uygun görüldü. Önce Sultan II. Mahmut ve saray çevresi
bu giysileri giydi. Sonra memurlar da böyle giyinmeye başladılar.
Öte yandan divan ve yastıkların yanında Avrupaî tarzda masalar, sandalyeler ve
koltuklar kullanılmaya başlandı. Artık sarayda yabancı diplomatlar Avrupa protokolüne
göre kabul ediliyordu. Padişah yeniliklere öncülük ediyor opera ve balelere
gidiyor, yabancı elçiliklerde verilen resepsiyonlara katılıyor sakalını keserek yurt
içinde gezilere çıkıyordu.
2.4. Kültürel Alanda Yapılan Yenilikler
Bu dönemde yapılan kültür alanındaki yeniliklerin başında matbaanın kurulmasını
saymak gerekir. Çünkü yazılı kültürün gelişmesi, paylaşılması ve üretilmesi buna
bağlıdır. İmparatorluk içinde Paris Elçiliğinde görevli Mehmet Sait Efendi ile İbrahim
Müteferrika’nın ortak çabasıyla 1727’de ilk kez Türkçe basım yapan bir matbaa
kurulmuştur.
Matbaanın çağdaşlaşmadaki yerini arkadaşlarınızla tartışınız.
Bu dönemde pek çok yeni okul açıldığını görüyoruz. Yukarıda andığımız askerî
okullardan başka da askerî ve sivil okullar açıldı. II. Mahmut döneminde orduya hekim
yetiştirmek üzere Askerî Mekteb-i Tıbbiye açıldı (1827). Sonra, bando için müzik
elemanı yetiştirmek üzere Mızıka-i Hümayun (1831), ordunun subay kadrosunu
hazırlamak için Mekteb-i Harbiye (1834) gibi yüksek okullar kuruldu.
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 5
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Bu okullarda yabancı dile büyük önem veriliyordu. Kimilerinde derslerin bir bölümü
Türkçe, bir bölümü Fransızca idi. Zaten 1821’de kurulan Tercüme Bürosu da
âdeta bir yabancı dil okuluydu. Öte yandan yurt dışına daha çok Fransa’ya öğrenci
gönderiliyordu. Böylece aydınlar arasında Fransızca hızla yayılıyordu. Elçilik heyetlerinden
birçok kişi de dil öğrenerek ülkeye dönüyordu. Böylece gerek yeni okullar,
gerekse elçiliklerde çalışanlardan dil öğrenenler sayesinde Batı kültürü de yavaş
yavaş Osmanlı İmparatorluğuna girmeye başladı.
1824’te eğitimle ilgili önemli bir yenilik yapıldı: İstanbul içinde ilköğretime zorunluluk
getirildi.
1838’de ilk ortaöğretim kurumu olan rüştiyelerin açılması kararlaştırıldı. Ancak uygulama
1847’de gerçekleştirilebildi. Yalnız, Mekteb-i Maarif-i Adliye, Mekteb-i
Ulûm-u Edebiye adlarıyla açılan iki orta dereceli okul ile bu eğitim için hazırlığa
başlandı (1838-1839).
Medrese dışındaki eğitim Nafia Nezaretine bağlandı. Devlet, gereken elemanları
medrese dışında kendi kurduğu okullarda yetiştirmeye başladı.
Türkiye’de gazetecilik 1831’de çıkarılan Takvim-i Vekayi ile başlamıştır.
II. Mahmut döneminde kültürel alanda yapılan yeniliklerden biri de Takvim-i Vekayi
adıyla resmî nitelikte bir gazetenin çıkarılmasıydı. İzmir’de ve İstanbul’da
Fransızca, hatta Mısır’da Arapça gazeteler çıkarılıyordu. Mahmut’un bunlardan örnek
alarak resmî nitelikte de olsa böyle bir adımı atması isabetli olmuştur. Her ne kadar
sözkonusu gazete devletin resmi işlerine ağırlık vermiş ise de zaman zaman Avrupa
devletlerindeki gelişmelerden, teknolojik yeniliklerden söz etmiş ve bazı çağdaş
kavramları Osmanlı aydınına tanıtmıştır.
3. Tanzimat Döneminde Batılılaşma Hareketleri
Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye Hazırı Mustafa Reşit Paşa,
Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimat Dönemi olarak tarihe geçecek bir olayı başlatmıştır.
3 Kasım 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir belgeyi devlet
ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın önünde okumuştur. Daha önce başladığını
gördüğümüz yenilik hareketlerinin bu fermanla genişletilerek sürdürüleceğini
açıklamıştır.
“Tanzimat “, düzenlemeler demektir. Her alanda düzenlemeler yapılacağının
duyurulduğu bu fermanı Tanzimat Fermanı; bu fermanın ilânıyla başlayan döneme
de Tanzimat Dönemi denir.
Fermanın en dikkat çekici yanı , Osmanlı Devleti’nin, batılı devletlerin anayasalarında
yer alan insanın temel hak ve özgürlüklerinin korunması ilkesini kabul etmesi
6 T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
ve bunu resmî bir törenle duyurmasıdır. Böylece İmparatorlukta Hukuk devletine
doğru bir yöneliş de başlamıştır.
Tanzimatla gelen yenilik ve düzenlemeler, hemen hemen yaşamın her alanını kapsamıştır.
Tanzimat döneminde yapılan yenilikler nelerdir?
3.1. Yönetim Alanında Yapılan Yenilikler
Tanzimat Fermanında, batılı anlamda bir düzene duyulan gereksinim açıkça belirtilmişti.
Önce yönetim merkezi olarak Babıâli güçlendirildi. II. Mahmut zamanında
kurulmuş olan Meclis-i Ahkâm-ı Adliye yeniden düzenlendi. Yeni meclislerin kurulması
kararlaştırıldı. Ceza ve ticaretle ilgili yasalar çıktı (1840’ta Ceza Kanunnamesi,
1850’de Ticaret Kanunnamesi).
Osmanlı yurttaşı olan herkesin yasa önünde eşit olduğu vurgulanıyordu. Ayrıca
üyeleri arasına yabancıların da katıldığı karma ticaret mahkemeleri kuruldu.
1864’te Vilayet Nizamnamesi çıkarıldı. Ülke vilayetlere, vilayetler sancaklara, sancaklar
kazalara, kazalar da karyelere (köylere) ayrıldı. Vilayetlerin başına valiler,
sancakların başına mutasarrıflar, kazaların başına da kaymakamlar getirildi. Ayrıca
kazalarda, sancaklarda ve vilayetlerde birer idare meclisi kuruldu.
3.2. Ekonomik Alanda Yapılan Yenilikler
Osmanlı yöneticileri devletin düzlüğe çıkabilmesi için ekonomik kaynakların verimli
hâle getirilmesini istiyorlardı. Bu nedenle de vergi düzenini çağdaşlaştırmaya
karar verdiler. Çünkü hem yeterince vergi toplanamıyor, hem de vergi toplayıcıların
baskısı yüzenden devletle halk karşı karşıya geliyordu. Bunu önleyebilmek için
merkezden sancaklara "muhasıl" adıyla birer memur atandı. Bu memurun başkanlığında
Muhasıllık Meclisi adı verilen bir meclis kuruldu. Fakat beklenen vergi toplanamadı.
Vergi sistemi büyük ölçüde değiştirildi.
1841’de ilk kağıt para çıkarıldı. Hazine bonosu biçimindeki bu paranın adı "kaime"
idi.
Fakat beklenen sonuç alınamayınca, 1844’te kaldırıldı.
Bankalar kurulmaya başlandı. İlk kurulan banka olan İstanbul Bankası çok geçmeden
kapandı. Menafi Sandığı adıyla kurulan kurum ise Ziraat Bankasına dönüştürüldü.
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 7
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Ülke ekonomisinin kötüye gitmesi üzerine İngiliz ve Fransız firmalarından borç para
alındı.
Böylece ilk borç para Tanzimat döneminde alındı.
Fakat faizleriyle birlikte büyük bir sorun olan bu borç, sonunda devleti iflâsa sürükledi
ve 1881’de Düyun-ı Umumiye’nin kurulmasına yol açtı.
3.3. Askeri Alanda Yapılan Yenilikler
Ordu, başlarında müşirlerin bulunduğu beş ordu biçiminde düzenlendi. Adı Asakir-
i Nizamiye-i Şahane çevrildi. Askerlik süresi beş yıl olarak belirlendi. Askere alma
işi kuraya bağlandı.
3.4. Toplumsal Alanda Yapılan Yenilikler
Toplumsal alanda ilk dikkati çeken, yenilikler haberleşme ve ulaşımdaki gelişmelerdir.
Bu dönemde yeni posta istasyonları kurulmuş, postanın sağlıklı yürümesi
için yeni yollar yapılmış, telgraf idaresi kurulmuş. Deniz ulaşımında gelişmeler olmuştur.
Demiryolları da ilk kez bu dönemde yapılmaya başlamıştır.
Kentlerde belediyeler kurulmuştur.
3.5. Kültürel Alanda Yapılan Yenilikler
Kültürel yenilikler edebiyat, eğitim ve gazetecilik olmak üzere üç alana yayılmıştır.
Edebiyattaki yenilikleri sonraki ünitede göreceğimiz için, burada onlara yer vermeyeceğiz.
Eğitim ve gazetecilikte görülen başlıca yenilikleri şöyle özetleyebiliriz:
3.5.1. Eğitim
1846’da Meclis-i Maarif-i Umumiye kuruldu. Bu kurum daha sonra nazırlığa dönüştürüldü
(1846). Bu, Türkiye’de ilk eğitim bakanlığı demektir.
Rüştiyelerin sayısı artırıldı.
Daha önemlisi ilk kız rüştiyesi İstanbul’da kuruldu (1858).
Rüştiyenin üzerinde öğretim yapan idadîlerin ilki ise 1873’te kuruldu.
8 T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Öte yandan Robert Koleji, Galatasaray Sultanîsi ve Darüşşafaka adlarında üç özel
okul açıldı.
Tanzimat döneminde eğitim konusunda görülen önemli atılımlardan biri de öğretmen
yetiştirmek için okullar açılmasıdır.
Darülmuallimîn-i Sıbyan, sıbyan adı verilen okullara, Darülmuallimîn-i İdadî de
idadîlere öğretmen yetiştirmek için kurulan okullardır (1868). Darülmuallimat ise
kız çocuklara bayan öğretmen yetiştirmek için açıldı (1870).
Mesleğe yönelik eğitimde de ilerleme kaydedildi. 1859’da, sonradan Siyasal Bilgiler
Fakültesine dönüşecek olan Mekteb-i Mülkiye kuruldu. 1875’te askerî rüştiyeler
öğretime başladı. Daha sonra başka meslek okullarının açılması sürdü.
Yükseköğretimin ne durumda olduğunu biliyor musunuz?
1846’daki ilk denemeden sonra 1870’te Darülfünun (üniversite) kurulmuştur. Ancak
kimi medresecilerin iftiraları üzerine ertesi yıl kapatılır. 1876’da yeniden aynı
adla açılır. 1851’de üniversitede okunacak kitapların hazırlanması için kurulan
Encümen-i Daniş ise bilim akademisi niteliğinde önemli bir kurumdur.
Ayrıca bu dönemde azınlık ve yabancı okulları da eğitim dünyasında yerini almıştır.
3.5.2. Gazetecilik
Türkiye’de yayımlanan ilk Türkçe gazetenin 1831’de çıkan resmî gazete Takvimi
Vekayi olduğunu yukarıda görmüştük. Tanzimat döneminde çıkan ilk gazete ise
alım-satım, kira ilânları, yangınlar, hırsızlık olayları gibi haberlerin yer aldığı yarı
resmî Ceride-i Havadis’tir (1840). Bu resmî, yarı resmî gazetelerde zaman zaman
yabancı dilde yayımlanan gazetelerden yapılan çeviriler yayımlanır; böylece batıdan
haberler, bilgiler verilirdi.
Ceride-i Havadis’i bir meslek gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.
Türkçe özel gazeteler ne zaman çıkmaya başlamıştır?
Türkçe özel gazeteler 1860’tan sonra çıkmaya başlamıştır. İlki, Agâh Efendi ile Şinasi’nin
çıkardıkları Tercüman-ı Ahvâl’dir (1860). İlk edebî tefrika da burada yayımlanır.
Bu, Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı oyunudur. Gerçekte, o dönemde hemen
bütün yazarlar, ilk edebî yazılarını gazetelerde yayımlamışlardır. Bu nedenle
Tanzimat döneminde gazetecilik, edebî açıdan çok büyük önem taşır.
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 9
?
?
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Tanzimat edebiyatının yazarları, edebî eserlerinin çoğunu gazetelerde yayımlamakla
kalmamış; kendileri de gazete çıkarmışlardır. Örneğin ikinci özel gazete olan
Tasvir-i Efkârı Şinasi kurar (1862). Sonra Şinasi’nin Paris’e kaçması üzerine, gazete
Namık Kemal’e kalır.
Abdülaziz’in baskıcı yönetiminde birçoğu yurtdışına kaçan yazarlar, gittikleri yerlerde
de gazete çıkarırlar. Ziya Paşa ile Namık Kemal 1868’de Londra’da Hürriyet
adında bir gazete kurarlar. Bu gazeteyi Ziya Paşa Cenevre’de de çıkarır.
Namık Kemal Avrupa’dan dönünce İbret adlı gazeteyi çıkarmaya başlar. En önemli
siyasal ve düşünsel yazılarını da burada yayımlar.
Kültürel gelişimin önemli ögelerinden biri olan dergicilik de bu dönemde ortaya
çıkmıştır. İlk dergi Münif Paşa tarafından çıkarılan Mecmua-i Fünun'dur. Onu resimli
olarak çıkarılan Mirat izlemiştir.
Bu dönemde vilayetlerde birer matbaanın kurulması ve gazete çıkarılması, vilayet
yıllıklarının hazırlanması kültürün gelişimine önemli katkılar sağlamıştır.
4. Birinci ve İkinci Meşrutiyet Döneminde
Batılılaşma Hareketleri
Mutlak monarşi kimlerin çabasıyla yıkıldı?
Mutlak monarşik temeller üzerine kurulmuş olan Osmanlı İmparatorluğunda 19.
yüz yılın ikinci yarısında bir grup genç yeni bir arayışa girdi. Öncülüğünü Namık
Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Mithat Paşa gibi aydınlar ülkenin düzlüğe çıkıp eski
gücüne ulaşabilmesi için mutlak yönetimden vazgeçip meşruti sisteme geçilmesini
düşünüyorlardı. Bunu düşüncede bırakmayıp, Genç Osmanlılar adıyla gizli bir örgüt
kurarak gerçekleştirme yollarını arıyorlardı. Ülke meşrutî sisteme geçecek olursa
anayasalı ve halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolu bir sistem egemen olacaktı.
Adı geçen kişilerin özverili çalışmaları ve bazı asker ve sivil bürokratların desteklemesiyle
meşrutî sisteme karşı olan Abdülaziz tahtan indirilerek, yerine V. Murat
geçirildi. Ancak sağlığının giderek bozulması üzerine II. Abdülhamit tahta çıkarıldı.
Başlangıçtaki iyi ilişkiler zamanla bozuldu. Abdulhamit tahta otururken Anayasayı
ilân edeceğine dair söz vermesine karşılık, bu sözünü yerine getirmekten kaçınıyordu.
Bu da gençlerle ilişkisini bozuyordu. Nitekim asker ve sivil güçlerin baskısıyla
1876’da Anayasayı ilan etti. 1877 Martında da Parlamentoyu açarak meşrutî
sistemin çarklarını işletmeye başladı. Ne yazık ki parlamentonun ömrü kısa sürdü.
Osmanlı - Rus savaşını bahane eden Abdülhamit Parlamentoyu tatil etti, Anayasayı
uygulamaktan vazgeçti. Bu durum ülkede yeni bir özgürlük mücadelesinin doğmasına
yol açtı.
İkinci kez meşrutiyetin ilanını sağlayan güçler kimlerdi?
10 T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I
?
?
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
1889’da İttihat ve Terakki Cemiyeti kurularak, Abdülhamit istibdatını yıkıp, yerine
meşrutî sistemi geçirme amaçlandı. Nitekim 23 Temmuz 1908’de Anayasa’nın
yürürlüğe girmesi sağlanarak ülke yeniden meşrutî sisteme kavuşturulacaktır.
1876’dan başyarak 1908’e kadar ülkede siyasal haklar askıya alınırken, çeşitli alanlarda
yeniliklere hız verilmiştir. Özellikle eğitim alanında önemli gelişmeler olmuş
ve her düzeyde çok sayıda okul açılmıştır. Ancak bu okullardan yetişenler mevcut
siyasal sistemle uyuşamamışlar ve anayasanın yeniden yürürlüğe konması için gizliden
gizliye büyük bir mücadele içine girmişlerdir. İttihat ve Terekki Cemiyeti adı
altında birleşen yurt içinde ve yurt dışında özgürlük mücadelesi veren muhalif güçler
ordudan aldıkları yardımla istibdat yönetimini yıkarak, 23 Temmuz 1908’de
anayasanın yeniden yürürlüğe girmesini sağlamışlardır. İstibdat yönetimi yıkılınca
onun dayanağı olan hafiye örgütü ve sansür de kaldırılmıştır. Ülkenin kurtuluşu
için insanlar görüşlerini daha rahatça ortaya koyma imkânı bulmuşlardır. Böylece
Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük ve batıcılık gibi çeşitli fikir akımları doğmuştur.
Bu fikir akımları siyasal kültürün gelişimi yanında Türk edebiyatının gelişimine de
önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Örgütlenme hareketi hızlanmış çeşitli dernek ve cemiyetler kurularak, ülke aydınları
buralarda bir araya gelerek ülke sorunlarını tartışmışlardır. Sansür kaldırıldığı
için siyasî, edebî, sanatsal yayın organların sayısı giderek artmış; ülkede âdeta bir fikir
seli boşanmıştır. Kültürel değerlerin ortaya çıkarılması için ciddi girişimler başlatılmış;
Milî Kütüphane , Millî hazinei Evrak, Millî Musikî, Millî Filmcilik, Millî
Coğrafya cemiyetlerini kurmuştur. İttihatçılar eğitim üzerinde durmuşlar, onu
millîleştirmeye ve kısıtlı da olsa laikleştirmeye çabalamışlardır. Kızların eğitimine
önem vermişler, darülfünunda kızlar için bölüm açmışlardır. Kızların doktorluk
yapmalarına izin verilmiştir. Kadın hakları konusunda gelişmeler olmuştur. Böylece
ilerde Atatürk döneminde yapılacak devrimlere bir zemin oluşturulmuştur.
İkinci Meşrutiyet boyunca devleti çağdaşlaştırma çalışmalarına devam edilmiştir.
Parlamento kavramı yerleştirilmiş, siyasal partiler kurulmaya başlanmış; Anayasada
bazı değişiklikler yapılarak siyasal sistem parlamenter sistem, hâline getirilmiştir.
İttihatçılar millî iktisat politikası adıyla bir ekonomi politikası belirlemişler; fakat
uygulamaya koyamamışlardır. Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları İttihatçıların
çeşitli alanlarda yapmayı düşündükleri reformları engellemiştir.
İttihatçılar askerî alanda da birçok yenilik yapmayı plânlamışlar ve bu amaçla İngiltere,
Fransa ve Almanya’dan çeşitli uzmanlar getirmişlerdir.
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 11
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
5. Cumhuriyet Döneminde Batılaşma Hareketi
Cumhuriyet’e gelinceye dek, batılılaşma, gerilemeye başlamış olan Osmanlı Devletindeki
bu geriliğin nedeni olarak görülen kurumların yanına batı tarzı kurumları
koymak olarak görülüyordu. Ancak belli alanlarda yeni kurumlar açmak, çağdaşlaşmak
için yeterli olmuyordu. Eski ile yeninin bir arada oluşu, yenilik hareketlerini
baltalıyordu.
Batılılaşma, Kurtuluş Savaşının ardından Osmanlı İmparatorluğunun sona erdirilip,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile yeni bir döneme girdi. Büyük Önder
Atatürk’ün başlattığı devrimlerle batılılaşmanın anlamı "çağdaş uygarlık düzeyine
ulaşma" başka bir deyişle “çağdaşlaşma” olarak belirginleşti.
Saltanat kaldırıldı, Dünyanın en ileri yönetim sistemi olan Cumhuriyet benimsendi,
çağdışı kalmış olan medreseler, şerî mahkemeler, tekke ve zaviyeler kapatıldı; dinsel
hukuk kaldırıldı. Lâik temellere dayalı bir hukuk sistemi getirildi. Öğretim
Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat) çıkarılarak, lâik bir eğitim sistemi kuruldu. Okur
yazar sayısının artmasında en önemli unsurların başında alfabe değişikliği gelir.
Arap alfabesi bırakılarak, öğrenilmesi daha kolay olan Latin harfleri benimsendi.
Millet Mektepleri ve Halk Odaları açılarak okur yazar sayısı arttırıldı.
Daha önce her alanda görülen ikilik ortadan kalktı. Böylece bir yandan ulusal kültür
geliştirilirken, bir yandan da çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak, sonra da bilimin ışığında
bu düzeyi aşmak için yoğun çabalara girişildi.
Ulusal kültürün araştırılması ve yaygınlaştırılması için özerk birer kurum kimliğinde
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Halkevleri
açıldı. Üniversite reformuyla bilimsel temellere dayanan araştırmalar yapacak,
ülkenin ihtiyaç duyduğu teknokratları yetiştirecek, ülkeyi çağdaş uygarlığa taşıyacak
aydınları yetiştirmek üzere darülfünundan üniversiteye geçildi.
Çağdaş dünyada Türk kadınının gerçek yerini alması için yasal düzenlemeler yapıldı.
Devletçilik adıyla yeni bir iktisat politikası izlenerek, ekonomik kalkınmaya büyük
bir önem verildi. Kısacası, Batılıların Türk Mucizesi adını verdikleri bir değişim
Atatürk’ün sayesinde gerçekleştirildi.
Özet
Türkiye’de batılılaşma hareketinin başlangıcı, Osmanlı Devletinin gerileme dönemi olan
18. yüzyıla uzanır. Çünkü padişahlar ve devlet adamları ülkenin batıdan geride kaldığını; çözümünse,
her alanda gerek duyulan yenilikleri yapmak olduğunu görmeye başlamışlardır.
Yeniliklerin başlaması I. Mahmut’a dek gider. Bu dönemde batı tarzındaki ilk okul sayılabilecek
Hendesehane açılır (1731). Bunu III. Mustafa, III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde
yapılan yenilikler izler.
12 T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3 Kasım 1839’da ilân edilen Tanzimat Fermanı ile batılılaşmanın, batı tarzdaki düzenlemelerin
devletçe kabulü ve bunun duyurulduğu görülür. Artık batılı devletlerde uyulan temel
hak ve özgürlükler de güvence altına alınmıştır. Yaşamın her alanında yenilik ve düzenlemeler
yapılmıştır.
Yeni Osmanlılar adı verilen, mutlak monarji karşıtı gençlerin mücadelesi sonunda 23
Aralık 1876’da anayasalı bir döneme girildi.Ancak kısa sürdü.Fakat Anayasa âdeta ülke sorunlarının
çözümünde sihirli bir değnek olarak algılandı. Ülkedeki istibdat yönetiminden
bunalan gençler, yeni bir özgürlük mücadelesini başlattılar ve 23 Temmuz 1908’de askerlerin
de yardımıyla II. Meşrutiyeti bu amacı gerçekleştirdiler. İttihat ve Terakkiciler ülkeyi
çağdaşlaştırmak için çeşitli alanlarda reformlar yapmaya devam ettiler.
Tüm bu yenilikler çağdaşlaşmak için yeterli olmadı. Devletin ve toplumun çağdaş bir yapıya
kavuşturulması ancak Cumhuriyetle birlikte, Atatürk devrimlerinin sonucunda gerçekleştirilebildi.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını verilen seçenekler arasından bulunuz.
1. İlk batılılaşma hareketleri hangi yüzyılda başlamıştır?
A. 11. yüzyıl
B. 15. yüzyıl
C. 16. yüzyıl
D. 18. yüzyıl
E. 19. yüzyıl
2. Batı tarzında açılmış ilk okul aşağıdakilerden hangisidir?
A. Mühendishane-i Bahr-i Hümayun
B. Mühendishane-i Berr-i Hümayun
C. Askerî Mekteb-i Tıbbiye
D. Mızıka-i Hümayun
E. Mekteb-i Maarif-i Adliye
3. Avrupa başkentlerinde ilk kez elçilik açan padişah kimdir?
A. III. Mustafa
B. III. Selim
C. II. Mahmut
D. Abdülmecit
E. I. Mahmut
4. Tanzimat Fermanı ne zaman ilân edildi?
A. 1640
B. 1789
C. 1839
D. 1856
E. 1860
T Ü R K İ Y E ' D E B A T I L I L A Ş M A H A R E K E T İ N İ N B A Ş L A M A S I 13
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
5. Türkiye’de çıkan ilk Türkçe gazete aşağıdakilerden hangisidir?
A. Ceride-i Havadis
B. Vekayi-i Tıbbiye
C. Tercüman-ı Ahvâl
D. Tasvir-i Efkâr
E. Takvim-i Vekayî
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Berkes, Niyazi. Türkiye’de Çağdaşlaşma, Ankara: 1973.
Bilim, Cahit. "Osmanlı Devletinin Çağdaşlaşma Hareketleri", Sosyal Bilgiler 1, Eskişehir,
1986.
Karal, Enver Ziya. Osmanlı Tarihi, c. 5-8, Ankara: 1977.
Karpat, Kemal. Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul: 1967.
Lewis, Bernard. Modern Türkiye'nin Doğuşu (Çeviren: Metin Kıratlı), Ankara:
1970.
Tanör, Bülent. Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri, İstanbul: 1992.
Tunaya, Tarık Zafer. Hürriyetin İlânı, İstanbul: 1959.