7 Ekim 2009 Çarşamba

avrupa ve amerikan edebiyatları

1. Giriş
Bilinen en eski dönemlerden günümüze kadar Batılı ulusların nazım ve düzyazı
türlerinde ortaya koydukları edebî ürünlerin tümüne birden Batı edebiyatı adı verilir.
Batılı uluslar, temelde aynı uygarlığa, Batı uygarlığına bağlı oldukları için, düşünüş
ve duyuş tarzları da pek çok noktada ortak özellikler göstermektedir. Bu bakımdan
genel bir kavram olarak Batı edebiyatından söz edilebilir.
Bu ünitede Batılı ulusların edebiyatları , dönemlerine ve ayrı ayrı edebî anlayışlarına
ve akımlara göre incelenerek, sonuçta Batı edebiyatı adlı bütüne ulaşılacaktır.
2. Klâsik Batı Edebiyatı
En eski zamanlardan Rönesans dönemine kadar Batı edebiyatı , Yunan ve Lâtin edebiyatlarıyla
temsil edilmiştir. Batılı ulusların yazı dilleri ve millî edebiyatları ise aşağı
yukarı Rönesans döneminde ortaya çıkmıştır. Onun için batı edebiyatının ilk örnekleri
Yunan ve Lâtin edebî metinleridir.
2.1. Yunan Edebiyatı
Yunan edebiyatı birkaç dönemde incelenebilir:
2.1.1. I. Dönem (M.Ö. IX. - VII. yy.)
M.Ö. IX-VIII. yüzyıllarda Homeros ve Hesiodos gibi iki büyük şair yetiştirmiş olan
Yunan edebiyatının en önemli türü şiirdir. Şiirler vezinli, ancak kafiyesizdir. Şiir
türleri içinde de en çok görülen destan (epik şiir) dır.
Destan nedir ?
Bir milletin ortak tarihinde önemli izler bırakan savaş , doğal afet , türeyiş , ölüm ,
büyük başarı ya da yenilgileri ve bu olaylarda önemli rol oynamış büyük kahramanların
hayatlarını manzum hikâyeler hâlinde anlatan metinlere destan denir.
Ulusların ortak bilinçlerinde yaşayan destanlarda olay ve kişiler genellikle mitolojik
ve menkıbevî nitelikte olağanüstü bir karaktere sahiptir.
Homeros , M.Ö. IX. yüzyılda yaşamış , Hem Yunan edebiyatının hem de dünya edebiyatının
en büyük destan şairlerinden biridir. İzmir'de doğmuş ve İonia bölgesinde
B A T I E D E B İ Y A T I 229
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
yaşamıştır. İlyada ve Odysseia adlı iki destanı vardır. Bu destanlar , Yunanlıların
temel kültürel kaynakları arasında yer alır. İlyada destanında, Yunanlıların Troia'lılarla
10 yıl savaşıp, sonunda onları yenmeleri anlatılır. Odysseia destanında ise İthaka
adasının kralı olan Odysseus'un 10 yıl süren Troia Savaşı dönüşünde yolda
karşılaştığı olaylar ve ülkesine döndüğünde kendisinin yokluğunda olan bitenler
anlatılır. Bu destanlarda mitolojik tanrıların insanlarla olan değişik ilişki biçimlerine
, insanların ve tanrıların duygu , düşünce , hayal , özlem , tutku , öfke , kin ve sevinçlerine
, olağanüstü ve tarihsel birtakım olaylara yer verilir.
Hesiodos M.Ö.VIII. yüzyılda Askra kasabasında yaşamıştır. Didaktik (eğitici-öğretici)
şiir türünün kurucularındandır. Şiirleriyle halka adaletli davranma , iyilik
yapma , çok çalışma gibi olumlu değerleri aşılamaya , öğüt vermeye çalışmıştır. Hesiodos'un
İşler ve Günahlar , Theogonia adlı iki eseri vardır.
2.1.2. II. Dönem (M.Ö. VII. - VI. yy.)
M.Ö. VI. yy. da yaşamış olan Sappho, bu dönemin ünlü ozanlarındandır. Midilli
adasında doğmuş, genç kızların eğitimi için çalışmıştır; zengin bir ailenin kızıdır.
170 parçadan oluşan şiirlerinde en çok aşk temasını işlemiştir. Yunan edebiyatının
önde gelen lirik şairlerindendir.
M.Ö. VI. yy.da yaşamış olan Aisopos (Ezop) , Anadolu'da Phrigia'da doğmuş ,
Mısır , Asya , Yunanistan'a seyahatlar yapmış; tanrı Apollon'a karşı geldiği için
uçuruma yuvarlanarak öldürülmüştür. Gezdiği Doğu ülkelerinden öğrendiklerinden
, gözlemlerinden edindiği materyallerle düzyazı tarzında fabl (masal) ler
yazmıştır. Tek eserinin adı Fabller olup fabl türünün kurucusudur.
Fabl nedir?
Kişileri insan gibi konuşup davranan hayvan , bitki ve cansız varlıklardan oluşan,
kıssadan hisse çıkarıp ders vermeyi amaçlayan masaldan kısa öykülere denir.
Bu dönemin diğer önemli şairleri arasında Alkalos (M.Ö. VII. yy.) ve Anakreon
(M.Ö. VI. yy.) sayılabilir.
2.1.3. III. Dönem (M.Ö. VII. - VI. yy.)
Yunan edebiyatı en parlak ürünlerini M.Ö. V.-IV. yüzyıllarda vermiştir.
Aiskhylos (M.Ö. 525-456) , dönemin en büyük tragedya şairidir. İlk defa, tragedyanın
aktör sayısını ikiye çıkararak, koro yerine diyaloğu ön plâna geçirmiştir. Maske,
aktörün yüzünü saklayan bir alet olmaktan çıkıp, onun karakterini de yansıtır ol-
230 B A T I E D E B İ Y A T I
!
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
muştur. Eserlerinde tanrıların belirleyici gücüne önem vermiş; dünyayı ve insanları
tanrıların, olması gerektiği gibi, iyi bir şekilde yönettiği , tanrılara isyan edenlerin
cezalandırılması gerektiği tezini savunarak, yerleşik düzeni , gelenekleri ve toplum
ahlâkını benimsemiştir. Ona göre insanlar tanrılar tarafından belirlenen alınyazılarını
kabullenmek zorundadırlar. Ele geçen yedi tragedyası şunlardır : Yalvaran Kızlar
Persler, Thebai'ye Karşı Yediler , Zincire Vurulmuş Prometheus , Oresteia trilogia , Agamemnon
, Kheephoroi , Eeumenides.
Sophokles (M.Ö. 495-406) de tragedyayı geliştirerek oyuncu sayısını 3'e , korodaki
şarkıcıların sayısını da 12'den 15'e çıkarmış; trilogia denilen üçleme yazma biçimini
kaldırmıştır. Aiskhylos'un tragedyalarında insanlar tanrılara boyun eğmek
zorunda iken, Sophokles'in eserlerinde insanlar alınyazıları ve tanrılarla mücadele
ederler. Ancak sonunda yenilen insanlar olur. Elde Kral Oidipus , Oidipus Kolonos'ta ,
Antigone , Aias , Elektra , Trakhisli Kadınlar ve Philoktetes adlı yedi eseri bulunmaktadır.
Üçüncü büyük tragedya şairi olan Euripides (M.Ö. 480-406) , insan-tanrı mücadelesi
yerine insanın kendi kendisiyle olan mücadelesine yer vermiştir. İnsan kendi ihtiraslarıyla
mücadele hâlindedir , ancak yenik çıkar. Başlıca eserleri şunlardır : Medeia
, Hippolytos , İphigeneia Aulis'te , phigeneia Tauris'te , Orestes , Elektra , Hekabe , Andromakhe.
İlk büyük komedya şairi Aristophanes (M.Ö. 445-385) 'tir.
Aristophanes, gelenekçi bir anlayışa sahip olup sanat , siyaset ve felsefe alanlarında
yapılan yeniliklere ve yenilikçilere saldırmıştır. En önemli komedileri : Atlılar , Eşek
Arıları , Kuşlar , Kurbağalar , Bulutlar , Barış , Lysistrate.
2.1.4. IV. Dönem (M.Ö. III. - II. yy.)
Büyük kütüphanelerin , meşhur sanatçı ve bilginlerin bulunduğu İskenderiye, "İskenderiye
Çağı" da denen bu döneme damgasını vurmuştur. Pastoral nazım türünün
kurucusu olan Theokritos (M.Ö. III. yy.) yazdığı kısa şiirlerinde doğa sevgisini
işlemiştir. Şiirlerine Eidyllia (kısa şiirler) adı verilmiştir.
Pek çok ülke gezmiş olan Herodotos (M.Ö. 482-425) , tarih türünün kurucusu olup ,
Tarih adlı eserinde gezdiği ülkeler ve halkları hakkında bilgi vermiştir. Hitabet türünde
Demosthenes (M.Ö. 385-322); felsefede ise Sokrates (M.Ö. 470-399) , Eflatun
(M.Ö.429-347) ve Aristoteles (M.Ö. 384-322) dönemin önde gelen isimlerindendir.
B A T I E D E B İ Y A T I 231
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.1.5. V. Dönem (M.Ö. II.-M.S.II. yy.)
"Yunan-Lâtin Çağı" adı verilen Roma egemenliğinin sürdüğü bu dönemde en
önemli yazar , biyografi yazarı olan Plutarkhos (46-120)'tur. Paralel Hayatlar adlı eserinde
eski Yunan kültürünü canlandırmaya , ahlâk ve insanlık dersi vermeye çalışmıştır.
2.2. Lâtin Edebiyatı
Romalılar Yunanistan'ı M.Ö. 250'li yıllarda siyasî anlamda egemenlikleri altına aldıktan
sonra Lâtin edebiyatı , daha çok Roma'da Yunan kültür ve edebiyatının etkisiyle
ve taklidiyle oluşmuştur. Eski Atina'da Yunan sanatçıları daha özgür ortamlarda
ürün veriyorlardı. Onlar kendi dönemlerinde yaşayan kişileri , yöneticileri
serbestçe hicvedip eleştirebiliyorlardı. Ancak Roma'da Lâtin komedya şairleri bu
bakımdan özgür değillerdi.
Lâtin edebiyatının ilk önemli sanatçıları arasında tragedya şairi Ennius (M.Ö. 240-
170), komedya şairi Plautus (M. Ö.184) ve Terentius (M.Ö. 159) yer alır. Bunlar
Yunan sanatçılarını örnek almışlardır. Daha sonra Lucretius (M.Ö. 98-53) didaktik
nazım, Catullus (M.Ö. 78-54) lirik nazım türünde ; Vergilius (M.Ö. 70-19) pastoral
, epik ve didaktik nazım; Horatius (M.Ö. 64-8) lirik ve didaktik nazım; Ovidius
(M.Ö. 43-M.S. 18) lirik nazım türlerinde ve mitolojide ; Cicero (M.Ö.106-43) hitabet
türünde; Sallustius (M.Ö. 86-34) , Titus Livius (M.Ö. 59-M.S. 19) ve Tacitus
(54-129) tarih yazıcılığında; Seneca (M.Ö. 4-M.S. 65) da felsefe ve tragedyada önde
gelen isimlerdendir.
3. Alman Edebiyatı
3.1. Rönesans Dönemi Alman Edebiyatı
Bu dönemde Luther (1483-1546) İncil'i Latinceden Almancaya çevirerek edebî almanca
için önemli bir zemin hazırlamış oldu.
3.1. Romantik (Coşumcu) Dönem Alman Edebiyatı
Goethe (1749-1832), özellikle şiir ve romanlarıyla romantizm akımını başarılı bir şekilde
temsil etmiştir. Lirizme, aşk maceralarına, halk edebiyatı unsurlarına ve birtakım
felsefî yorumlara yer vermiştir. Başlıca şiirleri Roma Eyejileri ve Divan adlı eserlerinde
toplanmıştır. En önemli tiyatro eseri Faust, en önemli romanı da Genç Werther'in
Acıları adını taşır.
Alman edebiyatının diğer önemli romantik sanatçıları arasında Schiller (1759-
1805), Schlegel Kardeşler (Wilhelm 1767-1845, Friedrich 1772-1829), Heine (1798-
1856) gibi şairler; Hoffmann (1776-1822) gibi romancılar; Kleist (1777-1811), Hebbel
(1813-1883) gibi tiyatrocular sayılabilir.
232 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
3.3. Gerçekçi (Realist) Dönemde Alman Edebiyatı
Alman edebiyatında Fontane (1819-1898), Storm (1817-1888), Hauptmann (1862-
1946) gerçekçi yazarlar arasında gösterilir.
Gerçekleri olduğu gibi yansıtmanın üzerinde durmuşlardır. Günlük olayları ve ayrıcalığı
olmayan kişileri işlemişlerdir. Günlük konuşma dilini kullanmışlar ve abartılı
coşkulardan kaçınmışlardır. Bütünü görmeyi ve düşündürmeyi amaçlamışlardır.
3.4. 20. Yüzyıl Alman Edebiyatı
Şiir türünde bu yüzyılda Alman edebiyatının en önemli şairlerinden birisi Rainer
Maria Rilke (1875-1926)'dir. En çok aşk, ölüm, tabiat gibi temalara yer vermiş; lirik
bir uslûbu benimsemiş ve Alman halk şarkıları geleğine ait unsurlardan yararlanma
yoluna gitmiştir.
Roman türünde Thomas Mann (1875-1955), Hesse (1877), tiyatro türünde ise
Brecht (1898-1956) belli başlı yazarlar arasında yer alırlar.
SU ÇARKI
Bu toprağın büyüklerini
Anlatır bize koçaklamalar
Yıldızlar gibi çıkarlar
Düşerler yıldızlar gibi
Tek avuntu bu dalga geçme
Yükümlüyüz onları beslemekle
Gelene ağam deriz gidene paşam
Ya inilir ya çıkılır "ne gam"
Çark dediğin hep dönecek
Yukarda kalmaz yukardaki
Su aşağıdan yazık ki
Durmadan çarkı döndürecek
Efendiden geçilmezdi alanlar
Kaplanlar mı istersin sırtlanlar mı
Kartallar ya da domuzlar
Nemize gerek besledik hepsini
Hamam hep o bildiğimiz eski hamam
Tellâklar değişiyor yalnız
Ya bunalıyoruz sıcaktan ya soğuktan titriyoruz
Başka efendi istemiyoruz söydeşi hiç istemiyoruz
B A T I E D E B İ Y A T I 233
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Çark dediğin hep dönecek
Yukarda kalmaz yukardaki
Su aşağıdan yazık ki
Durmadan çarkı döndürecek
Büyükler kafa kafaya tokuşuyorlar
Kanlı dövüşler oluyor sandalye için
Aç kurt diyorlar başkalarına
Kendilerini iyi kişi sayıyorlar
Öfkelendiklerini görüyoruz tellim
Dövüştüklerini birbirleriyle
Beslemek istemezsek onları daha
Anlaşıveriyorlar birden birleşiyorlar
Çünkü artık çark dönmeyecek
Duracak bu eğlenceli oyun
Kurtulan gücüyle sonunda su
Kendi işini kendi görecek
BERTOL BRECHT
3.5. 20 Yüzyıl Avusturya Edebiyatı
Önde gelen bir yazar, Franz Kafka (1833-1924)'dır. O da varoluşçu yazarlar gibi insanın
saçma ve kötü bir dünyadaki trajedisine, bunalımlarına, kişinin çağına, ailesine,
işine yabancılaşması temalarına yer vermiştir. Onun en önemli teması "yabancılaşma"
dır. Başlıca Eserleri: Değişim (1915), Hüküm (1916), Ceza Sömürgesi (1919), Bir
Taşra Doktoru (1920), Dava, Şato, Amerika.
4. Amerikan Edebiyatı
4.1. Romantik Dönem Amerikan Edebiyatı
Amerikan edebiyatında ilk büyük sanatçılar bu dönemde yetişmeye başlamıştır.
Moby Dick romanlarıyla Herman Melville (1819-1891), şiirleriyle Edgar A. Poe
(1809-1849) ve Walt Whitman (1816-1892); şiir ve denemeleriyle R. W. Emerson
(1803-1882) başlıca romantik sanatçılardandırlar.
4.2. Gerçekçi Dönem Amerikan Edebiyatı
Gerçekçilik, önce romantizmle iç içe görünür. Nathaniel Hawthorne (1804-1864) ve
Moby Dick romanıyla tanınan Melville romantizmi ve gerçekçiliği eserlerinde dengeli
biçimde kullanan yazarlardır. Gerçekçilik akımını daha sonra sürdüren öteki
yazarlar Hanry James (1843-1916), Louise May Alcott (1832-1898)'tur.
234 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
4.3. 20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatı
20. yüzyılda Amerika'da özellikle roman ve hikâye türlerinde daha çok ürün verilmiştir.
Mark Twain (1835-1910), Tom Sawyer'in Maceraları (1876), Missisippi'de Hayat
(1833) gibi eserlerinde daha çok mizahî bir uslûbu benimsemiştir. O'henry (1862-
1910) ise küçük hikâye türünde büyük bir üne sahiptir. Olaylarda sürpriz unsuruna
ve yalın bir anlatıma önem verir.
Jack London (1876-1916), Vahşetin Çağrısı (1903), Uçurum Halkı (1903) ve Martin
Eden (1909) gibi romanlarının konularını daha çok kendi yaşantılarından ya da
çevresinden almıştır.
John Steinbeck (1902-1968), toplumcu gerçekçi bir Amerikan yazarıdır. Yoksul ve
sömürülmüş kitlelerin, işçilerin sorunlarına, bireysel ve sosyal dünyalarına eğilmiştir.
Daha çok California çevresine yer vermiştir. Başlıca romanları şunlardır: Kenar
Mahalle (1935), Farelere ve İnsanlara Dair (1937), Gazap Üzümleri (1939), Sardalya
Sokağı (1945).
Ernest Hemingway (1898-1961) de ezilen yığınların sorunları, adalet, baskıyla boyun
eğmeme gibi konuların yanında uluslararası savaşların kötülüğü, tabiatın güzelliği
ve yaşama sevinci temalarına ağırlık vermiştir. Başlıca romanları: Bahar
Selleri (1926), Güneş Gene Doğar (1926), Silâhlara Veda (1929), Çanlar Kimin İçin Çalıyor
(1940), İhtiyar Adam ve Deniz (1953).
Şiir türünde ise en önemli Amerikan şairlerinden biri olan Ezra Pound (1885-1972)
tüm dünya milletlerinin kültürlerinden yararlanma yoluna gitmiş ve imgecilik
(imajizm) akımının öncüleri arasında yer almıştır. Ayrıca I. Dünya Savaşı yıllarında
faşizmi desteklemesiyle ünlüdür.
GÖZLER
Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun,
Duyalım biraz da rüzgârın parmaklarını
Üstümüzü örten şu durgun
Şu kurşun gibi ağır kapaklarda.
Dinlen artık kardeş, gün ağırıyor bak dışarda!
Soldukça soluyor sarı ışık
Eridikçe eriyor mum.
Salıver bizi, dışarda en tatlı renkler,
Yosun yeşili, çiçek renkleri,
Ağacın altı serinlik.
B A T I E D E B İ Y A T I 235
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Salıver bizi, tükeniriz yoksa
Akıp duran tekdüzeliğinde
Kara kuru baskıların
Ak kâğıt üzerinde.
Salıver bizi, biri var ki
Bir gülüşünün verdiğini vermez sana
Yıllanmış bilgisi tüm okuduklarının
Ona bakalım ona.
EZRA POUND
(Çeviren: Bülent ECEVİT)
5. Fransız Edebiyatı
5.1. Rönesans Dönemi Fransız Edebiyatı
Villon (1431 ?), Ortaçağın sonlarında ve Rönesansa geçiş süreci içinde yaşamış
önemli Fransız şairlerinden birisidir. Şiirleri Küçük Vasiyetname ve Büyük Vasiyetname
adlı kitaplarda toplanmıştır.
Asıl yeni Fransız şiiri, XVI. yüzyılda Lâtinceyi bırakıp Fransızca ile şiir yazma davasını
güden ve La Pleiade adındaki edebiyat okulunu kuran yedi şairin şiirleriyle başlar.
Bu grubun en önemli şairlerinden birisi Ronsard (1524-1585)'dır. Başlıca eserleri
Aşklar, Odlar, Egloglar adlarını taşır. Bu dönemin önde gelen Fransız romancısı
Rabelais (1490-1553)'dir. Gargantua ve Pantagruel adlı romanları ünlüdür.
Rönesans dönemi Fransız edebiyatının en önemli ismi hiç şüphesiz deneme türünün
öncüsü Montaigne (1533-1592)'dir. Denemeler adlı eserinde yer alan metinlerinde
Hristiyanlıktan ve geleneksel düşünce biçimlerinden farklı olarak bağımsız
insan düşüncesini ortaya koyan örneklere yer vermiştir. İnsan ve toplumla ilgili hemen
her konuda alışılmışın dışında yeni yaklaşımlar getirmiştir.
5.2. Klâsik Dönem Fransız Edebiyatı
Pierre Corneille (1606-1684), Klâsisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya
şairidir. Onun oyunlarındaki kişilerin, tutkularıyla görevleri çatışır. Ancak sonunda
güçlü iradeleriyle tutkularını bastırırlar. En önemli eserleri Le Cid, Horace, Cinna
ve Polyeucte'tür.
İkinci önemli tragedya şairi Jean Racine (1639-699)'dir. Racine'in oyun kişileri tutkularının,
yazgılarının ve tanrıların esir olurlar. Başlıca eserleri And Romaque, İphigenie,
Phedre'dir.
236 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Moliere (1622-1673) ise komedya alanında başarılı ürünler vermiştir. Toplum ve
insandaki gülünç âdetleri, çirkin ve kötü huyları, kusurları sergileyerek, güldürerek
düşündürmeyi, eğlendirerek öğretmeyi amaç edinmiştir. Başlıca eserleri şunlardır:
Gülünç Kibarlar. Kadınlar Mektebi. Zorla Evlenme, Tartuffe, Don Juan, Zoraki Hekim,
Cimri, Hastalık Hastası.
La Fontaine (1621-1695) özellikle Aisopos'tan yararlanarak yazdığı fablleriyle
ünlüdür. En önemli eseri Fabller'dir.
La Rochefoucauld (1613-1680) özdeyiş (vecize), Boileau (1636-1711) eleştiri türünün,
Descartes (1596-1650) ve Pascal (1623-1662) felsefe alanının önde gelen isimlerindendir.
5.3. Romantik Dönem Fransız Edebiyatı
En önemli romantik sanatçı Victor Hugo (1802-1885)'dur. O, Cromwell adlı dramınının
önsözünde romantizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. Şiir, roman ve
oyunlarında tabiat, özgürlük, vatan, milliyetçilik gibi temalara yer vermiştir. Sefiller
adlı romanında seçkin sınıftan olmayan halktan ve toplum dışında kalmış
insanların da dünyalarına, duygu ve düşüncelerine yer vermiştir.
Hugo'nun yanında Lamartine (1790-1869) ve Musset (1810-1857) de şiir türünde
etkili olmuş şairlerdendirler.
5.4. Gerçekçi Dönem Fransız Edebiyatı
Honore de Balzac (1799-1850) her ne kadar romantik edebiyat döneminde yaşamış
olsa da gerçekçiliğin (realizmin) müjdecisi olmuştur. Balzac kişileri ve toplumu en
ince ayrıntılılarıyla incelemiş, olayları ve olguları eleştirel bir tutumla sergilemiş, insanlararası
ilişkileri dikkatli bir gözle gözlemleyerek romanlarını yazmıştır. En
önemli romanları: Goriot Baba ve Vadideki Zambak'tır.
Gerçekçiliğin müjdecilerinden bir başka yazar da Henri Beyle Stendhal (1783-
1842)'dir. O da gördüklerini olduğu gibi, süslemeden yalın bir dil ve üslûpla aktarmıştır.
İnsanı içinde yaşadığı sosyal çevreden koparmadan vermiştir. Stendhal'e göre
"roman, yol boyunca gezdirilen bir ayna olup, gördüklerini aynen yansıtır". Başlıca
romanları: Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı.
Gustave Flaubert (1821-1880), romanlarında gözlemlediklerini kendi duygu ve düşüncelerine
yer vermeden sergilemeye, hayatı olduğu gibi aktarmaya çalışmıştır.
En önemli romanı Madam Bovary'dir.
B A T I E D E B İ Y A T I 237
!
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Guy de Maupassant (1850-1893) da özellikle küçük hikâye türünde gerçekçi ürünler
vermiştir. Hikâye türünde klâsik kurguya dayalı "Maupassant tarzı hikâye" denilen
bir çığır açmıştır. Yani hikâye, sürükleyici bir merak unsuru barındırır. Giriş,
gelişme, sonuç bağlamında devam edip etkili, çarpıcı ve vurucu bir sonla biter. Bu
tarz hikâyede "olay" unsuruna önem verilir.
Emile Zola (1840-1902), müspet bilimlerin deneysel olguculuğunu edebiyata uyarlayarak,
doğalcılık (natüralizm) adı verilen gerçekçiliğin farklı bir anlayışını başlatmıştır.
Doğalcılığın (natüralizm) temel ilkesi şudur: Gerekirciliğe (determinizm) göre
nasıl müspet bilimlerde aynı koşullar aynı sonuçları doğurursa, kişiler ve toplumlar
da içinde bulundukları doğal ve sosyal çevrelerinin ürünüdürler.
Yani bir kişinin karakterinde, kimlik ve kişiliğinde doğuştan getirdiği biyolojik ve
fizyolojik özelliklerinin yanında sosyal çevresinden aldığı eğitim ve kültür de belirleyici
rol oynar. Zola bu yöntemi uygulayarak Meyhane, Germinal gibi deneysel roman
denilen örnekler vermiştir.
19. yüzyıl Fransa'sının en büyük ozanlarından Charles Baudehire ise sembolizmin
ve gerçeküstücülüğün öncüsü olmuştur.
5.5. 20. Yüzyıl Fransız Edebiyatı
Alman filozofu Heidegger'in ortaya attığı varoluşçu felsefeyi bu yüzyılda bazı Fransız
yazarları edebiyata uyarlamışlardır. Varoluşçu düşünce kısaca şöyle ifade edilebilir:
İnsan dünyaya geldikten sonra kendi varlığını gerçekleştirir, kendi özgün kişiliğini,
özünü, bilincini kendisi oluşturur. İnsana kendisinden başka yol gösterebilecek
kimse yoktur. Onun için özgürdür.
Jean Paul Sartre (1905-1980), insan doğasının en önemli unsurlarından biri olan özgürlük
kavramını işlemiş, insan özgürlüğünün yasak ve yasalarla sınırlandırılamayacağını
öne sürmüştür. Başlıca eserleri romanda Bulantı (1938), Özgürlük Yolları
(1945); hikâyede Duvar (1930); Oyun: Sinekler (1942), Saygılı Yosma (1945), Kirli Eller
(1948) dir.
Yine varoluşçu bir romancı olan Albert Camus (1913-1960) ise daha çok saçma kavramını
irdelemiştir. Ona göre insanın içinde yaşadığı evren saçma, mantıksız, akıldışı
ve anlamsız bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla insan hayatı da saçmadır. İnsan hayatının
anlamı, ancak saçmalık ve haksızlıklara başkaldırarak ortaya çıkar. İnsan
salt doğruluk, iyilik, dostluk, barış, adalet için yaşamalıdır. Başlıca eserleri romanda
Yabancı (1942), Veba (1947), Düşüş (1956); tiyatroda Yanlışlık (1944), Caligula' (1945)
dır.
238 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Simone de Beauvoir (1908-1986), varoluşçu açıdan kadının sosyal, siyasî ve cinsel
sorunları üzerinde durmuştur. Aynı zamanda feminist hareketin de öncülerindendir.
Başlıca eserleri şunlardır: Konuk Kız (1943), Mandarenler (1954).
Andre Malraux (1901-1976), İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut, Melekle Savaş gibi
eserlerinde olumsuz koşulların hâkim olduğu güleryüzlü cehennemin de insanın
yalnızlığını, kaderiyle başbaşa kaldığı dramatik macerasını anlatır.
İNSAN VE DENİZ
Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.
Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan;
Gözlerinden, kollarından öpersin ve kalbin
Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman,
O azgın, o vahşî haykırışında denizin.
Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de.
Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin;
Sırlarınız daima, daima içinizde;
Ey deniz, nerde senin iç hazinelerin?
Ama işte gene binlerce yıldan beri
Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder;
Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi,
Ey hırslarına gem vurulmayan kardeşler!
CHARLES BAUDELAIRE
(Çeviren: O. V. Kanık)
6. İspanyol Edebiyatı
6.1. Rönesans Dönemi İspanyol Edebiyatı
İspanyol yazarlar Rönesans devrinde daha çok roman ve tiyatro türlerinde eser vermişlerdir.
Rojas, Celestina (1499 ve 1526) adlı romanında pek çok engeller sebebiyle
kavuşamayan iki sevgilinin başından geçenleri konu edinir. Hem İspanya'da hem
de Avrupa'da gerçek dışı kişilerin kahramanlıklarını ve aşklarını konu edinen abartılı
pek çok şövalye romanı yazılmıştır. Ayrıca çobanların gerçek dışı aşk ilişkilerini
konu edinen çoban romanları da yazılmıştır.
İspanya'nın bu dönemdeki en önemli roman yazarı Cervantes (1547-1616)'tir.
B A T I E D E B İ Y A T I 239
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Cervantes'in Don Kişot (1605) adlı romanı modern romanın başlangıcı sayılmaktadır.
Cervantes, gerçekle hayalin çatışması temeline kurulu olan romanda sövalyeliğin
eleştirisi ve yergisinin yanında insan gerçeğinin pek çok boyutlarına yer verir.
Tiyatroda ise Lope de Vega (1562-1635) en önemli isimdir.
6.2. Gerçekçi Dönem İspanyol Edebiyatı
En önemli realist yazar Miguel de Unamuno (1864-1936)'dur. Yaşamanın amacı, insanın
sonsuzluk ve ölümsüzlük arzusu gibi temalara ağırlık vermiştir. Sis adlı romanı
önemlidir.
6.3. 20. Yüzyıl İspanyol Edebiyatı
Bu yüzyılın en önemli iki şairi Juan Ramon Jimenez (1881) ve Federico Garcia
Lorca (1899-1936)'dır. Jimenez'in şiirlerinde eski Endülüs İslâm uygarlığının kalıntılarının
izlerine rastlamak mümkündür. Şiirde mısranın önemsizliğine inanır. Manzum
hikâyelere ve mensur şiire önem vermiştir. Lorca, halk kültür ve edebiyatından,
folklordan yararlanmıştır.
AYAĞI KARINCALI
Yalnız bir kadın sanmıştım önce
Oysa kocasını aldatan biri
Irmağın orda buluştuk
Gece, Santiago gecesi,
Işıklar sönüp birer birer
Yanmaya durunca ateşböcekleri,
Son birikintisinde şehrin
Dokundum uykulu memelerine
Türkülü çiçeklerin dalları gibi
Göğsü gözlerime açılıverdi.
Ve on iki hançerin bir kerede
Yırttığı ipek gibi sinirli
Hışırtısı kulaklarımda
Kolalanmış eteklerinin.
Işıksız tepeleri ağaçların
Yollar boyunca kocaman kocaman
Ve ufuk köpeklerin ufku
Irmaktan ötelere havlıyordu.
Ne varsa üstünden atlayıp geçtik.
240 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Böğürtlenler, dikenler, karaçalılar.
Saçındaki topuzun yere yatınca
Yumuşak toprakta açtığı çukur,
Ben boyunbağımı attığım zaman
Çözüşü onun da düğmelerini,
Sıra silahlı kemerime gelince
Sıyrılışı giysilerinden art arda,
Sümbüllerin mi kurbağaların mı
Olamaz hiçbirinin böyle bir teni,
Ne de billurun ay ışığında
Sunabildiği var bu ışıltıyı
Kalçaları altımda kaçışıyordu
Hani ürkmüş balıklar gibi
Bir yanı tutuşmuş, ateş çemberi
Bir yanı buza kesmiş, sepserin,
O gece dörtnala gördüm kendimi
Sedeften, küçük bir taya binmişim
Gördüm, ne dizgin ne de üzengi
At koşturuşlarımın en güzelini.
Neler anlattı sevişirken
Ama söylememem erkeğim ben
Hem böyle ağzı sıkı görünmemi
Aydınlık akıl da istiyor zaten.
Öpüşlere, toz toprağa bulanmış
Uzaklaştık kıyının ordan
Süsenler silahlarını ayarlıyordu
Gecenin esintilerine karşı.
Dürüst bir Çingene olarak
Üstüme düşeni yaptım ben de
Koca bir dikiş sepetini
Armağan ettim ayrılırken,
Ama kuşkusuz sürekli bir aşkı
Aklımın ucuna bile getirmemiştim,
Çünkü hâlâ, evli değilim, diyordu
Kocasına bunu bunu yapıp da
Yürüdüğümüzde ırmağa doğru.
FEDERICO GARCIA LORCA
(Çeviren: Cemal Süreya)
B A T I E D E B İ Y A T I 241
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
7. İngiliz Edebiyatı
7.1. Rönesans Dönemi İngiliz Edebiyatı
İngilizcenin yazı diline dönüşmesinde büyük katkıları olan ve Canterbury Hikâyeleri
adlı eseri bulunan Chaucer (1340-1400) İngiliz edebiyatında Rönesansa zemin hazırlayan
yazarlardan birisidir.
"Elizabeth Dönemi "adı verilen XVI. yüzyılda tiyatro ve şiir türlerinde önemli eserler
ortaya konmuştur.
Rönesans dönemi İngiliz edebiyatının en önemli tiyatro yazarı Shakespeare
(1564-1616)'dir.
Shakespeare dram ve komedya türlerinde hem nazım, hem düzyazı, hem de her ikisini
birlikte kullanarak başarılı oyunlar yazmıştır. Oyunlarının tamamı beşer perdeden
oluşur. Kin, aşk, dostluk, yükselme, öç alma gibi hemen hemen tüm insanî
boyutları derinlemesine irdelemiştir. Başlıca dramları arasında Romeo ve Juliet, Hamlet,
Macbeth, Othello, Kral Lear; en önemli komedyaları arasında da Venedik Taciri,
Yanlışlıklar Komedyası sayılabilir.
Marlowe (1564-1593) ve Ben Jonson (1573-1637) da dönemin önemli tiyatro yazarları
arasında yer alırlar.
İlk büyük İngiliz şairi olan Edmund Spenser (1552-1599) ise pastoral türde yazdığı
şiirlerini Çoban Takvimi, alegorik bir destanını da Peri Kraliçesi adlı eserlerinde topladı.
Tasvir ve ruh çözümlemelerinde başarılı olan ve üslûba önem veren dönemin
son büyük şairi John Milton (1608-1674)'un en önemli eseri Kaybolmuş Cennet adlı
konusunu Tevrat'tan aldığı dinî destanıdır.
Montaigne gibi deneme türünde başarılı ürünler veren Bacon (1561-1626)'un en
önemli eseri ise Denemeler'dir.
HAMLET'ten
Perde I, Sahne II
HAMLET
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa
Kendi kendini öldürmesini insanın!
Tanrım! Ulu Tanrım! Ne bulantıcı, ne berbat,
Ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana!
242 B A T I E D E B İ Y A T I
!
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Ah ne iğrenç, ne iğrenç! Bakımsız bir bahçe ki
Azgın bitkileri tohuma kaçmış,
Pis, kaba ne varsa tabiatta sarmış içini.
Bu muydu olacak iki ay sonra ölümünden?
O kadar bile değil, iki ay bile olmadı.
O yüce kralı bir düşün, bir de buna bak!
Biri güneş tanrısı, öteki bir orman şeytanı!
Nasıl da severdi annemi?
Esen yellerden sakınırdı yüzünü.
Yerler, gökler; unutsam olmaz mı bunları?
O da nasıl düşlerdi babamın üstüne?
Sevgiyle beslendikçe artar gibiydi sevgisi.
Öyleyken bir ay içinde... Düşünmesem daha iyi.
Kadın zaaf demekmiş meğer! Kısacık bir ay...
Daha eskimedi o gün giydiği pabuçlar
Babamın tabutu ardında yürürken,
Niobe gibi, iki gözü iki çeşme...
Nasıl olur, o kadın, evet aynı kadın
(Tanrım, beyinsiz bir hayvan bile
Daha fazla acı çekerdi) amcamla evleniyor;
Babamın kardeşiyle; öyle de bir kardeş ki
Ben Herakles'e ne kadar benzemezsem
O da o kadar benzemiyor babama.
Bir ay içinde... Yalancı göz yaşlarının tuzu
Daha yakarken kızarmış gözlerini
Evleniyor bu adamla. Ne kıyasıya bir acele bu!
Ne azgın bir atılış haram döşeğine!
İyi değil, iyilik de çıkamaz bundan.
Ama boğ kendini, yüreğim; dilimi tutmak gerek!
Horatio, Marcellus, Bernardo girerler.
HORATIO
Selâm, efendimize!
HAMLET
Hoş geldiniz... Aman, Horatio, sen misin?
Aldanıyor muyum yoksa?
HORATIO
Ta kendisi, efendimiz, her zamanki kulunuz.
B A T I E D E B İ Y A T I 243
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
HAMLET
Hayır dostun. Dost diyelim birbirimize.
Wittenberg'ten hangi rüzgâr attı seni buraya,
Marcellus?
HAMLET
Çok sevindim gördüğüme, (Bernardo'ya) Hoş geldiniz.
Peki ama, ne diye ayrıldınız Wittenberg'ten?
HORATIO
Serseriliğimizden, sevgili efendimiz.
HAMLET
Düşmanınıza söyletmem bunu sizin için,
Kendiniz için söylemenize de
Razı olmuyor kulaklarım.
Hiç de serseri olmadığınızı bilirim.
Ama Elsinore'da ne arıyorsunuz?
Gitmeden susuz içmesini öğretmeliyim size.
HORATIO
Babanızın cenazesine gelmiştim, efendiniz.
HAMLET
Haydi, alay etme arkadaş benimle;
Annemin düğününe gelmişsindir.
HORATIO
Doğrusu biraz çabuk oldu bu düğün.
HAMLET
Ekonomi, Horatio, ekonomi!
Cenaze sofrasında sıcak yenen yemekler
Düğün sofrasında soğuk verildi.
Öyle bir günü görmektense, Horatio,
En büyük düşmanımı cennette görmeye razıydım.
Babam, babamı görür gibi oluyorum!
W. SHAKESPEARE
244 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
7.2. Klâsik Dönem İngiliz Edebiyatı
Klâsisizm akımı İngiltere'de çok kısa sürmüştür. Bu akımın İngiliz edebiyatında iki
önemli temsilcisi vardır: Şiir ve oyunlarıyla Drydon (1631-1700) ve şiirleriyle Pope
(1688-1744).
7.3. Romantik Dönem İngiliz Edebiyatı
İngiltere'nin kuzeybatısında yer alan göller bölgesinde bir süre yaşamış olan ve
bundan dolayı kendilerine "Gölcüler" denilen Wordsworth (1770-1850), Coleridge
(1772-1834) gibi sanatçılar, ayrıca Lord Byron (1788-1824), Shelley (1792-1822)
ve Keats (1795-1821) gibi şairler bu akımın başlıca temsilcileri arasında yer alırlar.
7.4. 20. Yüzyıl İngiliz Edebiyatı
20. yüzyılda İngiliz edebiyatı en çok roman türünde başarılı ürünler vermiştir.
J. Conrad (1857-1941) macera ve deniz romanları yazmıştır. İrlandalı romancı James
Joyce (1882-1941) ise klâsik roman kurallarını bir tarafa bırakarak, modern roman
tarzının örneklerini vermiştir. Kronolojik zaman akışını değil, insanın bilinçaltının
belirlediği zaman sistemini esas almıştır. İnsanın iç dünyasını kendi mantıkî
gerçekliği içinde olduğu gibi sunmaya çalışır. Bir olaydan başka bir olaya, bir zamandan
başka bir zamana atlar, kalemini çağrışımların emrine verir, bazen dilin
gramatikal sistemini bozar, başka dillerden alıntılar yapar, kahramanların iç konuşmalarına
geniş yer verir. Onun romanları alışılmış klâsik roman kurgusuna uymaz.
Dublinler (1914) adlı eserinde on beş hikâye yer almaktadır. Üçü çocukluk, dördü
genlik, dördü orta yaşlılık, dördü de sosyal hayatla ilgilidir. Kitap, bütün bir roman
olarak da okunabilir. Diğer önemli eseri ise Ulysses (1922) adlı romanıdır. O bu romanında
Dublin özelinde çağdaş dünyanın bir destanını verirken, asıl olarak modern
bireyin zihinsel hayatını tüm yoğunluğu ve düşünce karmaşıklığı ile sunmaktadır.
Eserleri genellikle Dublin kenti etrafında yoğunlaşır.
V. Woolf (1882-1941) önemli bir İngiliz kadın roman yazarıdır. O da James Joyce gibi
bilinç akımı tekniğine başvurmuştur. "Acı" ve "yalnızlık", "kadın sorunları" temalarına
ağırlık vermiştir. Romanlarında insan zihninin herhangi bir günde algıladığı
şeyleri aktarmaya çalışır. Eserlerinin başlıcaları Jacob'ın Odası (1922), Perde Arkası
(1941), Mrs. Dalloway, Orlando, Dalgalar, Yıllar'dır.
B A T I E D E B İ Y A T I 245
!
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
8. İtalyan Edebiyatı
8.1. Rönesans Döneminde İtalyan Edebiyatı
Rönesansın ilk önemli temsilcilerinden biri Dante (1265-1321)’dir.
Yazı dilini halkın diliyle oluşturmuş olan Dante, İtalyan edebiyatının kurucusu
sayılır.
Rönesansın ilk temsilcilerinden biri de lirik şiirin en büyük ozanlarından olan Petrarca
(1304-1374) dır. Dante gibi o da Laura adlı bir kadına âşık olmuş ve hemen hemen
tüm şiirlerinden bu kadının aşkını terennüm etmiştir. Halkın konuşma diliyle
Laura’nın aşkı için yazılmış şiirleri Canzoniere (Türküler) adı altında toplanmıştır.
Bunların çoğu sone tarzındadır.
Boccacio (1313-1375), küçük hikâye tarzının önde gelen bir yazarı olarak tanınmıştır.
Hikâyelerinde dinî konular yerine insanın sorunlarına, insanların türlü durumlarına:
tutku, öfke, sevinç, kötülük gibi değişik boyutlarına yer vermiştir. Başlıca
eseri Decameron (On Gün) adını taşır. Bu kitabında veba hastalığından kaçıp sağındıkları
evde on kişinin anlatmış olduğu yüz hikâye yer alır.
Bunlardan başka destan türünde Ariosto (1474-1533) ve Tasso (1544-1595) iki
önemli isimdir. Bunlar konularını Ortaçağdan almış olmalarına rağmen işleyiş, şekil
ve teknik bakımından klâsik kurallara bağlı kalmış, Yunan ve Lâtin edebiyatlarını
örnek almışlardır. Ariosto'nın Çılgın Orlondo, Tasso'nun Kutarılmış Kudüs adlı
destanları ünlüdür.
Ayrıca iktidarın korunması konusunu işlediği Prens adlı eseriyle Macchiavelli
(1469-1527) adlı siyaset yazarını da anmak gerekir.
8.2. Klâsik Dönemde İtalyan Edebiyatı
XVII. yüzyılda girdiği gerileme döneminin ardından, İtalyan edebiyatında 18. yüzyılda
klâsiksizmin etkileri kendini gösterir. Klâsisizme bağlı ürün veren üç önemli
sanatçı vardır: Goldoni (1707-1793) komedya, Alfieri (1749-1803) tragedya, Parini
(1729-1799) ise yergi türünde yazmışlardır.
8.3. Romantik Dönemde İtalyan Edebiyatı
Güldürüde Carlo Goldoni (1707-1793) romanda Alessandro Manzoni (1785-1873),
anı türünde Silvio Pellico (1788-1854) ve şiirde Giacoma Leopardi (1798-1837) başlıca
romantik sanatçılardandır. Manzoni, şiir ve oyun türlerinde de ürün vermekle
birlikte en önemli eseri bir romandır: Nişanlılar. Leopardi ise hüznü, acıyı, doğa
sevgisini anlatan karamsar şiirleriyle tanınır.
246 B A T I E D E B İ Y A T I
!
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
8.4. 20. Yüzyıl İtalyan Edebiyatı
Fillippo Marinetti (1876) Avrupa ülkelerinde de etkisi görülen fütürizm akımının
kurucusudur.
Fütürizm akımına göre, modern zamanların makine ve onun hız sistemine bağlı
kalarak çağın ve geleceğin hızlı ve dinamik yaşanması gerekir.
Makine çağının hız ve dinamizmi fütürizmin itici gücü olmuştur. Şiirde mısraların
düzenlenişi ve müzikal yapısı fabrika işleyişini, sistemini ve makine seslerini çağrıştırmalıdır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının öncülerinden sayılan Alberto Morario, yapıtlarında
genel olarak orta sınıfı işlediğini görürüz. Bu sınıfın içinde bulunduğu ahlâk çöküntüsünü,
kişinin bencilliği yüzünden yalnız kalışını anlatır.
BİLİNÇSİZ
Bir işe kalkışıldı mı o iş önceden düşünülmüş demektir: Eylem bazı bitkilerin toprak üstünde
görünen yeşil kısmı gibidir, ama çekip koparmaya kalkınca derin kökleri olduğunu görürsünüz.
Ne kadar düşündüm acaba o mektubu yazmak için? Altı ay, evet, o adam Cassia yolu üstünde
yirminci kilometredeki villayı yaptıralı altı ay oluyor. Aslında bu düşünce de bana dağ
başında tepemsi bir yerdeki yeni villayı görünce gelmişti. O günlerde, filmler ve resimli romanların
etkisiyle olacak, kafamda kavak yelleri esiyordu. Üstelik, ben yaşlarda bir kız olan
Santina'ya da kendimi beğendirmem gerekiyordu. Demiryolu bekçisinin kızıydı Santina,
alığın biriydi; ama güzeldi ya da bana öyle görünüyordu. Birlikte gezdiğimiz bir akşam villayı
göstererek "Önümüzdeki günlerde bu villayı yaptırana bir tehdit mektubu yazmak istiyorum"
dedim. "Ne demekmiş o?" "Korkutucu... Ya paraları çıkarsın yahut canına okuruz...
Gözdağı vermek için." "Ama yasak değil mi?" diye sordu şaşkınlıkla; "Yasaksa yasak... Ne
önemi var bunun? Parayı bırakacağı yeri bildiren bir mektup... Ee, ne dersin?" Onu biraz olsun
etkilenmiş, ürkmüş göreceğimi umuyordum; ama tersine, sanki ona dünyanın en olağan
işini önermişim gibi biraz düşündükten sonra, "Ben bu işte varım, ne kadar isteyeceksin" demez
mi!? Demek olağan sayıyordu bunu; ondan aşağı kalmak istemedim ben yde. "Bilmiyorum...
Yüz, iki yüz bin." Ellerini çırptı: "Ne güzel... Bana da bir şeyler alırsın artık." "Elbette."
"Ee, ne bekliyorsun öyleyse, ne duruyorsun?" "Düşünecek zaman bırak" dedim sonunda.
Böyle işte, bir şaka yüzünden o mektubu yazmak zorunda kalmıştım.
Villanın sahibi sık sık arabasıyla Storta'dan, annemin manav dükkânının önünden geçerdi.
Boyalı kartonlardan yapılıp panayırlarda takılanlara benzeyen koca bir burnu, kapkara pos
bıyıkları vardı. İri yarıydı, devetüyü renkli paltosuyla tam bir ayı. Villanın bodrumu güzel
kokular yapılan bir laboratuvardı. Gerçekten alt kat pencerelerinden yemek kokuları yerine,
bu türlü kokular geliyordu. Hiç hoşlanmamıştım adamdan, bu da başka bir nedeniydi mektubu
yazmamın. Ama ona ne kadar bozulsam da, yüz bin liret yüzünden Santina beni ne kadar
B A T I E D E B İ Y A T I 247
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
kışkırtsa da o günlerden birinde, villa'dan az uzakta, üç maskeli adam bir soygun yapmamış
olsalardı, bu mektubu yazmazdım. Gazeteler her şeyi yazıyordu. Romalı bir tüccar olan
şoför kaçmaya çalışırken öldürülmüş; araba bir çukura saplanmış, yolcuların nesi var nesi
yoksa alınmıştı. "Şimdi o mektubu yazmanın tam sırası" dedim Santina'ya o akşam. Şaşkınlıkla
"Niçin?" diyordu. "Çünkü" dedim, "mektubu soygunculardan biri yazmış gibi yapacağız;
olanlar yüzünden adam korkacak ve paraları sökülecek." Santina'nın hayran hayran
bana baktığını görünce ekledim: "Göreceksin, yüreklilik-yüreksizlik yok... Yalnız bilinçlilikbilinçsizlik
var... Bilinçlilik yüreksizliktir, bilinsizlik yüreklilik. O adam şimdi bilinçsiz...
Dağ başında, yalnız bir villada oturmanın ne demek olduğunu, sözün gelişi; kolayca soyulabileceğini
bilmiyor, daha doğrusu biliyor, ama anlamış değil... Bu yüzden bilinçsiz yani yürekli...
Ben mektubumla, onu bilinçli ya da yüreksiz yapacağım... Birden bire tehlikede olduğunu
fark edecek, o zaman korkacak ve paraları sayacak." Aylardan, hatta yıllardan beri hep
düşündüklerimdi bunlar; sözler ağzımdan sanki bir kitapta okumuşum gibi çıkıyordu; Santina,
hayranlığını belirtti gerçekten: "Söyle bana, bunların hepsini nasıl düşünebiliyorsun?
Çok zekisin!" Koltuklarım iyice kabarmıştı: "Bu bir şey mi? Beni tanımıyorsun daha."
Öylesine sevinmiştim ki dakika geçirmedim. Santina'yla Storta'daki tütüncüye gittik, hemen
oracakta, bir masada mektubu yazdık: "Ölü soyucu, uzun zamandır peşindeyiz ve paranın
çok geldiğini biliyoruz. Sonunun Vaccarino'nunkine benzemesini istemiyorsan, Cassia
yolunda otuzuncu kilometre taşının altına, yarınki salı günü, gece yarısından önce yüz bin
liret bırakırsın. Maskeli adam."
Vaccarino, önceki gün öldürülen tüccardı. Santina bir milyon isteyelim diyordu, ama olmazdı
bu: Ona, bir milyon için bir adamın kelleyi koltuğa alabileceğini; yüz bin içinse, epey
düşüneceğini, sonunda da paralara kıyacağını açıkladım.
Santina evine gitti; ben de, biraz daha Storta'da dolandıktan sonra, hava kararınca, bisiklete
atladığım gibi o adamın villasına yollandım. Kıştı. Güney batmaktaydı, batı kıpkızıl, ağaçlarsa
kara görünüyordu. İki ağaç arasında da alacakaranlık, ama ortaklık açık...Villanın parmaklıklarına
uçar gibi vardım, bisikletten inmeden bir elimle bir direğe tutundum, ötekiyle
mektubu deliğe attım. Yol, tam burada, iki dönemeç arasında, düz uzanır. Ben mektubu deliğe
atarken, dönemeçlerden, Roma yönündekinden, villa sahibinin arabası çıkıverdi.
ALBERTO MORAVIA
(Çeviren: Egemen Berköz)
9. Rus Edebiyatı
9.1. Klâsik Dönem Rus Edebiyatı
Kantemir (1708-1744) ve Lomonosov (1711-1765) şiir türünde, Krilov (1768-1844)
fabl türünde, Fonvizin (1744-1792) de komedya türünde bu akımı Rusya'da temsil
etmişlerdir.
248 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
9.2. Romantik Dönem Rus Edebiyatı
Hemen hemen her edebî türde eser vermiş olan Puşkin (1799-1837), en önemli romantik
Rus sanatçısıdır.
Puşkin, romantizmi (coşumculuk) Rus halkının yaşamından yerel renkler alarak
zenginleştirmiştir. Ayrıca canlandırdığı kişilikleri eleştirel bir tutumla vermesi; insanın
bencilliğini, çıkarcılığını, insan ile toplum arasındaki ilişkiyi anlatması nedeniyle
gerçekçiliğin hazırlayıcısı sayılmıştır. En ünlü eserleri Bahçesaray Çeşmesi, Çingeneler,
Yüzbaşının Kızı, Maça Kızı'dır.
9.3. Gerçekçi Dönem Rus Edebiyatı
Realizm akımı Fransız edebiyatından sonra en önemli sanatçılarını Rus edebiyatından
yetiştirmiştir.
Nikoloi Gogol (1809-1852) özellikle yergi üslûbuyla toplumunun kokuşmuş, bozulmuş
yöntemlerini eliştirmiştir. Müfettiş adlı oyunu ve Ölü Canlar adlı romanı
ünlüdür.
Fiodor Mihayloviç Dostoyevski (1822-1881) ise toplumdan çok, birey olarak insanın
ruh dünyasını hem tabiî hem de sosyal çevresi içinde en ince ayrıntılarına kadar
sergiler. Psikolojik tahlilleri oldukça başarılıdır. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler,
Ölü Bir Evden Anılar en ünlü romanlarıdır.
Bir başka önemli realist yazar Lev Nikoleyeviç Tolstoy (1828-1910), özellikle köylülerin
dünyasını yazmıştır. Başlıca romanları: Harp ve Sulh, Anna Karenina, Hacı Murat.
Anton Çehov (1860-1904) daha çok hikâye ve tiyatro türlerinden ürün vermiştir.
Hikâye türünde "Çehov tarzı hikâye" denilen bir çığır açmıştır.
Bu tarz hikâyede giriş, gelişme, sonuç gibi kronolojik bir düzenlemeye itibar edilmiz;
bir anı, bir durumu, ortamı, hayatın bir kesitini, olayların en çarpıcı yanını etkili
bir şekilde vermeyi amaçlar. Üslûpta şiirsellik ve deneme türünü andıran bir anlatımı
vardır. "Olay" yerine "durum" ögesine ağırlık verilir. Hikâyelerinden seçmeler 4
cilt hâlinde MEB'da yayımlanmıştı. En önemli oyunlari ise Vişne Bahçesi, Vanya Dayı
ve Martı'dır.
Diğer önemli Rus realist yazarlar arasında İvan Turgenyev (1818-1883) ve Maksim
Gorki (1868-1936) sayılabilir.
B A T I E D E B İ Y A T I 249
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
9.4. 20. Yüzyıl Rus Edebiyatı
Fütürüzmin Rus edebiyatındaki önemli temsilcisi Mayakovski (1893-1930) olmuştur.
Şiirde Pasternak (1890-1960); hikâye ve romanda ise Zoşçenko (1895-1958),
Şolohov (1905) ve Soljenitsin (1918) önde gelen sanatçılar arasında yer alırlar.
ORKESTRA ŞEFİ HAKKINDA
Lokantada elektrikten hava kızıla döndü.
Koltuklara kadınların yumuşaklığı yayılmıştı.
Ortaya birdenbire incinmiş orkestra şefi fırlıyarak
Müzisyenlere ağlama emri verdi.
İri bir som balığı parçasını
sakalına tatlı tatlı götürenin
boru yağlı suratına
bir avuç madeni gözyaşı fırlattı.
Hıçkırıklar arasında altın dişlerinden
çığlığa basmağa vakit bulamadan,
oradakiler trombonların, zurnaların hırpalamasıyla
üstüne basarak geçtiler.
Sonuncu, kapıya varmadan,
yanağı sos tabağında ölünce
orkestra şefi büsbütün çıldırdı,
müzisyenlere hayvanlar gibi ulumalarını emretti.
Sonra sarhoş bir gövdenin dişleri arasına,
boruyu bakırdan bir simit gibi soktu;
üflüyor, göbeğin içinde
hıçkırıkların çılgınca uğuldamasını dinliyordu.
Ertesi sabah patron öfkesinden aç acına,
hesabını kesmeye gelince
orkestra şefi mosmor olmuş
avizenin üstünde sallanıp daha da çok morarıyordu.
VLADİMİR MAYAKOVSKİ
(Çeviren: Nihal Layaza Talay)
250 B A T I E D E B İ Y A T I
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Özet
Batı uygarlığını oluşturdukları için, Batılı ulusların düşünüş ve duyuş tarzları temelde ortak
özelliklere dayanmaktadır. Bu yüzden Batı edebiyatı adıyla genel bir kavram ortaya çıkmıştır.
Batı edebiyatı, Batılı ulusların nazım ve düzyazı türlerinde yarattıkları edebî ürünlerden
oluşur.
Batı edebiyatının başlangıcı Klâsik Batı edebiyatını oluşturan Yunan ve Lâtin edebiyatlarına
dayanır. Rönesansla birlikte, ulusların edebiyatı Alman edebiyatı, Fransız
edebiyatı, İspanyol edebiyatı, İngiliz edebiyatı, İtalyan edebiyatı gibi adlarla kendi
başlarına gelişimlerini sürdürürler.
Amerikan ve Avusturya edebiyatlarında ise ilk büyük sanatçılar 19. yüzyılda yetişmeye başlamıştır.
Batı edebiyatını oluşturan ulusların edebiyatları rönesans, klâsik, romantik, gerçekçi ve 20.
yüzyıl olmak üzere birbirini izleyen dönemler içinde ele alınabilir.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını, verilen seçenekler arasından bulunuz.
1. Batılı yazarlardan Aisopos (Ezop) ve Andersen hangi türde ürün vermişlerdir?
A. Roman
B. Hikâye
C. Fabl
D. Şiir
E. Tiyatro
2. Boccacio hangi dönem İtalyan yazarıdır?
A. Klâsik Dönem
B. Romantik Dönem
C. Rönesans Dönemi
D. 20. yüzyıl
E. Gerçekçilik Dönemi
3. Deneme türünün öncüsü olarak kim kabul edilmektedir?
A. Montaigne
B. Dante
C. Cervantes
D. Gargantua
E. Maupassant
B A T I E D E B İ Y A T I 251
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
4. Aşağıdakilerden hangisi klâsik akım yazarıdır?
A. Corneille
B. Camus
C. Conrad
D. Çehov
E. Cehaucer
5. Almanların en önemli romantik edebiyatçısı kimdir?
A. Montaigne
B. Dante
C. Cervantes
D. Geoethe
E. Maupassant