8 Ekim 2009 Perşembe

deneme türü

Deneme

Tanımı:

Bir düzyazı türü olan deneme, yazarın herhangi bir konudaki (doğa, savaş, ölüm, aşk, sevgi, yaşam, umut, acı, özlem, yolculuk, moda, sanat, felsefe, edebiyat, dostluk...) duygu ve düşüncelerini kesinlemelere gitmeden, kendisiyle yaptığı bir söyleşi havası içinde dile getirdiği yazıdır.

Özellikleri:

Her şey denemenin konusu olabilir. Bir bakıma konu özgürlüğü olan bir türdür de diyebiliriz.

Okur, herhangi bir konuda ufkunu genişletip, bilgi edinirken hoş vakit de geçirebilir bu tür yazıları okurken.

Öğretici bir boyutu vardır. Ama, yazar, bunu kendi düşünceleri, duyguları olarak aktarır.

Hiçbir zaman kesinleyici yargılara gitmez.

Konuşma havası içinde sürdürülen anlatımda birincil kişi, ben anlatımına öncelik verilir.

Denemeler kısa yazılardır. Okurun, bir oturuşta okuyabileceği özelliğe sahiptir. Yani bir konuşma, kesintisiz bir bakış süresini kapsamalıdır bir deneme yazısının boyutu.

Deneme yazılarının güncel bir yanı vardır. Yazarın kişisel görüşleri, güncel bir konuyu ele alışta, önerme ve örneklemelerle, denemeyi zenginleştirebilir. Gerçeğe birçok açıdan farklı bakışlar getirebilir.

Ben ve öteki arasındaki iletişimi sağlamada asal olan sözün sıcak, içtenlikle söylenişi denemeyi okur katında katılımcı kılar. Burada deneme yazarının birikimi, anlatımının akıcılığı, inandırıcılığı söz konusudur.

Denemede yer yer bilimsel bilginin verilerinden yararlanılırsa da; yazarın kişisel düşüncelerini anlatmak ve bir üslûp yaratmak kaygısı denemeye yazınsal nitelik katar.

Deneme söz yığışması, öğütler, anılar, anışmaların dile gelişi değildir elbette. Öğreticiliği bilimsel yazıların özelliğinden uzaktır. Söyleşip dertleşme ya da bir yolculuğa birlikte çıkma havası içinde anlatılır ele alınan konu, işlenilen tema yazarın 'ben' ekseni üzerine kurduğu anlatım biçemi ise onun içtenliğini ve denemenin anlamsal yanını sergiler. Yazarın öne sürmeleri, kaygıları; yaşamdan, izlenim ve gözlemlerinden örneklemeleri bir zenginlik getirir. Okurun, istediği yerde katılımını veya itirazını sağlar. Deneme, bu anlamda, birçok yazın türüne, bilim dallarına açıktır. Hepsinden yararlanır. Öğretiler, bilgiler, bilimsel düşünceler, belge ve tanıklıklar bir yararlanma yoludur.

Denemeci, bunları yazıya dönüştürürken 'ben'li kılar. Denemeyi fıkra, makale, eleştiri gibi düşünsel yanı olan diğer yazın türlerinden ayıran da bu özelliğidir.

Deneme ve dil

Deneme yazarı üslûpçudur. Çünkü, deneme üslûp gerektiren bir yazı türüdür. Bu anlamda denemeci; ele aldığı konuya temel olan sözcükleri anlamları, ne demek istedikleri, içerikleri kullanımları bakımından izler. Kurduğu dil evreninde sözcüklerin anlamsal bütünlüğünü gözetir, katmanlarına iner, yaşamdaki karşılıklarını ve karşıtlıklarını gösterir.

Dil, bir bakıma, denemecinin bilinç ve algı kapılarının anahtarıdır. Diğer yanıyla da okurun anlayabileceği bir dili yaratmak için günlük dilin ötesinde, ama söyleyiş özelliği olan, bir dil evreni kurmak zorundadır. Uygur, "Deneme, sözcükleri yan yana getirerek anıt kurma sanatıdır." derken de; denemenin dilsel boyutuna, denemecinin nasıl bir dil bilincine sahip olması gerektiğine dikkati çeker.

Denemenin teknik sorunları

Denemeyi diğer düşünce yazılarından ayıran yanın üslûp özellikleri olduğu kadar, içeriği olduğunu belirtmiştik. Deneme yazısını kalıcı kılan da bu özellikleridir. Bir deneme yazısı, okurun kısa sürede okuyabileceği bir uzunlukta olmalıdır. Bir inceleme yazısının nesnelliği karşısında, denemenin kişiselliği ister istemez biçimsel boyutunu da belirliyor. Çağdaş kültür zenginlikleri denemenin etkin bir tür olarak kültürel coğrafyada yerini almasına öncül olmuştur. Bireyin öne çıktığı süreçlerde deneme başat bir türdür. Kendini anlama, anlatma aracıdır. Sonrasında evrene dönüklük vardır.

Denemenin zengin bir anlam ve anlatım coğrafyası vardır. Yazarın bir dil dünyası yaratmak kaygısı bu renkliliği yer yer parçalar. Anlaşılır olmak kadar, özgünlük de denemenin kuruluşunda başat ögedir. Yazar, ikinci elden bilgilere de yaklaşırken; bir bilim insanı, incelemeci gibi bakmaz. Arının çiçeğe konup göçmesi gibidir onun çabası da.

Deneme üzerine görüşler

"Denemeci her tümcesini pırıl pırıl işlemek zorundadır; hiçbir zaman vurdumduymaz ya da aldırışsız bir işçi olamaz o. Hep en iyi kılıkta ortaya çıkmalıdır; çünkü çalıştığı belirli sınır, üstün bir başarı ister ondan" (Thomas de Quincey)

"Okuyucuya zaman zaman ilginç bilgiler sunsa bile, asıl amacı okuyucuyu düşündürmek, sorularla uyanık tutmak, çözüm olanaklarının çeşitliliğiyle özgürleştirmektir. Bunun en sağlam tanığı, denemecinin uzmanlara değil, halka seslenmesidir. " (Nermi Uygur)

"Deneme bir çeşit tango sayılabilir. Dille düşüncenin ikili dansı. Tangodaki örtülü erotizm neyse, denemedeki geriye çekilmiş ve üstü örtük yazma sevgisi de odur diyebilirim." (Uğur Kökden)

"Deneme bir de yazının tadı çıkarılarak yazılan bir türdür, belki de tek türdür." (Salâh Birsel)

“Deneme yazarlığının nemene bir yazarlık olduğu bir türlü aydınlanamıyor. Nasıl aydınlansın ki, neredeyse deneme yazarı sayısınca, hatta deneme yazısı sayısınca deneme çeşidi var. kalem oynatmalar deneme, ruh durumlarına, yaşantılara ilişkin programsız yazılar deneme, iri iri savları olmayan ama ağırbaşlı kuramlar geliştirmekten de geri durmayan düşünce ürünleri deneme, kimi anlatılar, şiire göz kırpan, utangaçlığı üzerinden atamamış kimi torlak yazı paçacıkları deneme.” Füsun Akatlı, Acıyla, Sevgiyle, Kahramanca, s. 43

"Denemede genellikle bir bilgi sergilenmesi yerine, bir düşünce süreci olsun isteniyor. Yazar, başlarken, varacağı yeri açıkça bilmeyecek, arayacak, sonunda da pek kesin yargılara varmayacak. Çeşitli olanakları gösterip araştırmasının bir yerinde konuyla okurun arasından çekiliverecektir. Ya da vardığı sonuçları iyice, üstüne basa basa kişiselleştirerek, herkesin böyle kişisel, başkalarınınkine benzemeyen, kendi sonuçları olabileceği izlenimini yaratacak. Dıştan, bilimsel ön çalışmalardan değil, içten, kendi düşüncesinden, kendi bilgilerinden, kendi kültüründen güç alacak yazarken, birey olarak yola çıkacak." Memet Fuat, Eleştiri Sorumluluğu, s. 13

"Ne yazık ki bazen çarpık çağrışımlara yol açar deneme sözcüğü; işlenen konunun bir iki sınamadan sonra yarıda bırakıldığı sanısını uyandırır. Oysa gerçek tam tersi: bu işlemenin çepeçevre yürütüldüğünü dile getirmektedir deneme. Konusuna, ya da konularına, bir tek yönden yaklaşmayan; bir güçlüğü ille de çözeceğim diye yalınlaştırıp budamayan; sezme ve sezdirme, bilme ve bildirme, kavrama ve kavranılır kılma olanaklarında soruları yoksul düşürücü kestirmelerden hoşlanmayan bir insandır denemeci." Nermi Uygur, Güneşle, s. 13

"Deneme de, roman gibi, ülkemize Batı'dan ve belirli bir gecikmeyle girdi. Bir bakıma, romanla eş zamanlı. Düzyazının ufku açıldıkça, önündeki engeller ve sınırlar kalktıkça, denemenin gelişmesi ve yaygınlaşması sağlanmış oluyordu. Montaigne nasıl kırk yaşlarında deneme yazmaya başladıysa, Türk düz yazısı da ancak kırkına bastığında gerçek anlamda denemeye geçti." Uğur Kökden, Yazının Yedi Rengi, s. 129

"Deneme, denemek fiilinden uzak durarak düşünülebilir mi, ben düşünemiyorum. Bir konuyu deniyorum tabi. Öte yandan, o konuyu bu dil ile, bu dile yataklık eden şu üslûpla deniyorum. Deneme denemenin içinde, deneyenin ve denenenin içinde. Bir kıvılcımdan yola çıkıyor belki, ama bu kıvılcıma yeniden kavuşmak için. Biçimini arıyor hemen; iletken kaplar içine yayılan sıvı gibi yükseliyor, iniyor, bir tuhaf dengeyi kolluyor. Başka kaplara da aktarılabilir şüphesiz, gene de biçim almadan, son (oturmuş) biçimini almadan konu denenmiş sayılamıyor." Enis Batur, E/Babil Yazıları, s. 19

Tarihçesi:

Deneme türünün kurucusu ve öncüsü Fransız yazar Montaigne'dir (1533-1592). Bunu İngiliz edebiyatının öncü yazarlarından Francis Bacon (1561-1626) izler. Denemenin, dünden bugüne, diğer öncü adları ise şunlardır: William Hazlitt (19. yy), John Henry Newman (19. yy), Adalbert Stiffer, Alain, Andre Gide, Paul Valery, Bertrand Russel, Clive Bell, T. S. Eliot, Aldous Huxley, Jorge Louis Borges, Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Octavio Paz, Roland Barthes, John Berger, Umberto Eco...

Batı etkisindeki ilk deneme örneğini Ahmet Haşim'in "Piyale"nin önsözünde ve diğer yazılarında buluruz.

Türk edebiyatında deneme türünün oylumlu bir biçimde yer ettiğini görüyoruz. Bu türde Ürün veren başlıca yazarlar şunlardır: Ahmet Haşim (1885-1933), Falih Rıfkı Atay (1894- 1971), Hasan Ali Yücel (1897-1963), Nurullah Ataç (1898-1957), Suut Kemal Yetkin (1903-1980), Sabahattin Uyuboğlu (1908-1973), Vedat Günyol (1912), Azra Erhat (1915- 1982), Melih Cevdet Anday (1915), Salâh Birsel (1919-1999), Oktay Akbal (1923), Nermi Uygur (1925), İsmet Zeki Eyuboğlu (1925), Memet Fuat (1926), Kemal Demirel (1926), Cemal Süreya (1931-1990), Mehmet H. Doğan (1931), Tahsin Yücel (1933), Ahmet Oktay (1933), Akşit Göktürk (1934-1988), Uğur Kökden (1934), Adnan Binyazar (1934), Özdemir İnce (1936), Hilmi Yavuz (1936), Onat Kutlar (1936-1995), Ferit Edgü (1936), Doğan Hızlan (1937), Afşar Timuçin (1939), Füsun Akatlı (1946), Selim İleri (1949), Nedim Gürsel (1951), Enis Batur (1952)...

Kaynak: Feridun ANDAÇ, www.superonline.com/edebiyat