7 Ekim 2009 Çarşamba

dilbilgisinde anlatım birimleri

1. Giriş
Anlatım eylemi; sözcükleri seçme, bu sözcükleri birbirine bağlayarak cümleler kurma,
bu cümlelerle paragraflar oluşturma biçiminde gerçekleşir. Anlatımın her türünde
başarılı olmak, bu birimleri doğru kullanmaya bağlıdır. Anlatım birimlerini
sözcük, cümle ve paragraf olarak sıralayabiliriz. Şimdi bu birimleri daha iyi tanımaya
çalışalım.
2. Sözcük
Bir veya birkaç heceden oluşmuş anlamlı birliklere sözcük adını veriyoruz sözcükler
ses yapısı bakımından hece adını verdiğimiz öğelerden; yapı bakımından ise kök
ve eklerden meydana gelir.
İlk söylenen sözcükler konusunda hiçbir bilgimiz yoktur. Birçok bilgin, insanoğlunun
önce çevresindeki varlıkları, kendi vücuduyla ilgili nesneleri, somut varlıkları
adlandırdığında birleşmektedir. Uygarlığın ilerlemesiyle insan zihnindeki kavramlar
arttıkça, günlük yaşama çeşitli araç gereç ve makinalar girdikçe dillerdeki sözcükler
de artmıştır.
Bir dildeki sözcüklerin hepsine birden sözvarlığı, söz dağarcığı veya söz hazinesi denir.
Bir dilin sözvarlığını oluşturan sözcükleri köken bakımından iki grupta inceleyebiliriz.
• Yerli Sözcükler
• Yabancı Sözcükler
2.1. Yerli Sözcükler
Yerli sözcükler, dilin kendisinden olan, kökeni dilde bulunan, başka bir dilden alınmayan
sözcüklerdir. Yerli sözcüklerin önemli bir bölümünü temel sözvarlığı oluşturur.
Her dilde kuşaktan kuşağa geçerek yaşayan temel sözvarlığı, insan yaşamında
birinci dereceden önemli rol oynayan, insana ve çevresine ilişkin önemli kavramları
yansıtan sözcüklerdir. Baş, göz, kulak, el, ayak gibi organ adları başta olmak üzere; ana
besin maddeleri su, buğday, et, ekmek gibi nesnelerle; insanın yakın ilişki içinde bulunduğu
at, inek, koyun gibi hayvanlar; tarım hayvanları, tarım araçları; İnsanların
en çok kullandıkları, somut eylem gösteren almak, vermek, gitmek, gelmek, yemek, içmek
gibi sözcükler; bir, iki, beş, on, yüz gibi sayı adları her dilde temel sözvarlığını
oluşturur.
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 17
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
2.2. Yabancı Sözcükler
Toplumlar arasındaki kültür, sanat ve siyaset ilişkileri toplumların sözvarlıkları
üzerinde de etkili olmakta; ilişkide bulunulan ulusun dilinden sözcükler alınmakta
ve o uluslara sözcükler verilmektedir. Günümüzde bir toplumun, diğer toplumlarla
bütün bağlarını koparması, dış dünyayla ilişkilerini keserek yaşaması olanaksız olduğuna
göre her dilde şu veya bu ölçüde yabancı öğelerin bulunması doğaldır.
Bir dilbirliği yabancı sözcükle karşılaştığında çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü
her dilin ses dizgesi, sözcük ve cümle yapısı birbirinden farklıdır. Örneğin Türkçedeki
ünlü ve ünsüz uyumları yabancı dillerden gelen sözcüklerin söylenişinde de
etkili olmaktadır. Bu nedenle Far.haste > hasta, Ar. mumkin > mümkün biçiminde
Türkçeye yerleşmiştir.
Kimi zaman yabancı sözcükler, etkiledikleri dili konuşan insanların kültürlü kesiminde
bir süre aslına uygun biçimde söylenmeye çalışılır. Ancak zamanla sözcüğün
aslını söylemekte zorlanan halkın söyleyiş biçimi yaygınlaşır. Yerlileştirme adını
verdiğimiz bu olayda yabancı sözcük çağrıştırdığı yerli sözcükle yer değiştirir.
temr-i hindî > demir hindi
hortensia > ortanca
atlı koroça > atlı karınca, gibi.
Doğa Aksan, Türkçeye Fransızcadan geçen bergamot bitki adını sözcük alışverişi
açısından dikkat çekici buluyor ve söyle açıklıyor: "Türkçe bey armudu tamlaması İtalyanlarca,
İtalyan kent adı Bergama'ya yaklaştırılarak bergamotta biçimine döndürülmüş,
bu sözcük Fransızcaya bergamotte olarak geçtikten sonra yeniden Türkçeye dönmüştür.
Aynı sözcük İngilizceye bergamot, Almancaya bergamotte biçiminde geçmiş bulunuyor."
(Aksan, 1990, s. 33)
Türkçeye girmiş yabancı sözcüklerden kimi farklı kanallardan farklı biçimlerde gelmiştir.
Örneğin Yunanca mousike sözcüğü Türkçeye; Fransızca aracılığıyla müzik,
Arapça aracılığıyla musiki, italyanca aracılığıyla da mızıka sözcüklerini kazandırmıştır.
Yabancı sözcüklerin birçoğu girdikleri dillerde anlam değişmesine uğrarlar. Örneğin
Arapçada daha çok "büro, yazıhane" anlamında kullanılan mektep sözcüğü Türkçede
sadece "okul" anlamıyla kullanılmıştır.
Bugün dilimizde sayısız yabancı sözcük vardır. Bilindiği gibi Türkçe XI. yüzyıldan
sonra önce Arapçanın özellikle de yazı yoluyla da Farsçanın etkisi altına girmiştir.
Cumhuriyet dönemine kadar süren bu dönemin sonucunda Osmanlıca adını verdiğimiz
Türkçe, Arapça ve Farsça karışımı bir yazı dili oluştu. Bu yabancılaşmanın giderilmesinde
en önemli adımlar Türk Dil Devrimiyle atılmıştır. Ancak dilimiz son
yıllarda bu kez de Batı kaynaklı yabancı sözcüklerin etkisi altına girmiştir. Arapça,
Farsça dışında Türkçenin sözvarlığında bulunan yabancı sözcükler arasında İngi-
18 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
lizce tost (toast), sprey (spray), tişört (T-shirt), teyp (tape recorder'dan), lider (leader),
miting (meeting); italyanca pusula (bussola) acente (agente), kambiyo (cambio),
gazino (casino); Fransızca, kamyon (camion), kanepe (canepé), gardrop (garderobe),
mersi (merci), konferans (conférence), sekreter (secrétaire) gibi sözcükler sayılabilir.
Görüldüğü gibi bir sözcük başka bir dile girerken o dilin sadece dış yapısında değil
iç yapısında da bazı zorlamalara neden olmakta, anlam değişikliğine uğramaktadır.
Bir dilde yabancı sözcük sayısının artması kavram kargaşasına yol açar, düşüncelerin
anlaşılmasını güçleştirir, dilin kendi özellikleriyle üretimini engeller.
Yabancı sözcükler konuk sözcükler olarak kabul etmeli, dilimizde tam karşılığı olan
yabancı sözcükleri anlatımlarımızda kullanmamaya çalışmalıyız. Örneğin 30-35 yıl
önce Fransızcadan Türkçeye geçen "enventısman" sözcüğü, yatırım sözcüğü ile karşılanmış
ayrıca yatırımcı, yatırımcılık gibi yeni biçimler de Türkçeye kazandırılmıştır.
Yabancı sözcüklerin yazımında alınan sözcüğün kendi dilindeki yazımına uyulması
bütün kültür dillerinde yaygın bir gelenektir.
Siz de en çok kullandığınız yabancı sözcüklerin yazılışlarıyla ilgili kuralları yazım
kılavuzuna başvurarak inceleyin.
3. Sözcük Yapısı
Sözcükleri yapıları, görevleri ve anlamları bakımından incelemeye geçmeden önce,
ünitemiz içinde sıkça söz edeceğimiz dilbilgisi öğeleri kök, ek ve gövde üzerinde
duralım.
3.1. Dilbilgisinde "Kök" Nedir?
Sözcükleri oluşturan anlamlı en küçük dil birliklerine kök denir. Bir sözcüğün üzerindeki
yapım ve çekim ekleri kaldırıldığında, elimizde kalan anlamlı en küçük parça
köktür. Bakımsız, gözcülük sözcüklerindeki ekler kaldırıldığında elimizde kalan
anlamlı en küçük parçalar bak - ve göz - kökleridir.
Türkçede kökler ad kökleri ve eylem kökleri olmak üzere ikiye ayrılır.
Ad Kökleri: Ad soyundan gelen sözcüklerin kökleridir. ad, baş, ev gibi.
Eylem Kökleri: Eylem soyundan gelen sözcüklerin kökleridir. bil, sor, tut, gez gibi.
Ad soylu sözcük: Ad, sıfat
ve zamir türünden sözcüklere
ad soylu sözcükler denir.
Eylem soylu sözcükler:
Genellikle zaman kavramı
veren veya zamanla beraber
kişi kavramı da belirten,
olumlu veya olumsuzu
yapılabilen sözlere eylem
soylu sözcükler denir.
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 19
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Bunların dışında bir de ortak kökler vardır. Ortak kökler hem ad hem de eylem soylu
sözcüklere kök olabilirler. İç, içmek; boya, boyamak; acı, acımak; don, donmak gibi.
Türkçede yeni kök yapılamaz veya türetilemez ancak mevcut köklerden yapım
ekleri yardımıyla yeni sözcükler türetilebilir.
3.2. Dilbilgisinde "Ek" Nedir?
Kendi başlarına anlamları olmayan ancak sözcük türetmeye, sözcüklerin görevlerini
belirtmeye yarayan dil birliklerine ek denir. Ekler, kök veya gövdelerin sonuna getirilerek
onlardan yeni sözcükler türetir ya da o sözcüğün görevini belirler.
Türkçenin de içinde bulunduğu eklemeli dillerde eklerin çok büyük önemi vardır.
Dildeki köklerin sayısı belirli olduğu halde, yeni kavramların karşılanması, yeni
sözcüklerin türetilebilmesi, değişik ekler sayesinde olmaktadır.
Ekler işevlerine göre ikiye ayrılır:
Yapım Ekleri
Sözcüğün anlamını ve görevini değiştiren eklerdir. Yapım ekleri dörde ayrılır.
• Addan Ad Yapan Ekler: Ad ve ad soyundan sözcüklere eklenerek yine ad
soyundan sözcükler yapar: baş+lık, yiğit+lik, odun+luk, yurt+taş, Türk+çe,
insan+ca, kesme+ce, gelin+cik, inat+çı, Atatürk+çü, değer+siz, ana+ç, ev+
cil, yaş+ıt, toplum+sal gibi.
• Addan Eylem Yapan Ekler: Ad ve ad soylu sözcüklere eklenerek eylem sözcükleri
yapar: yaş+a-, boş+a-, özen+en-, baş+la-, göz+le-, av+lan-, söz+leş-,
doğru+l- , baş+ar-, gümbür+de-, hay+kır-, püs+kür-, önem+se-, benim+segibi.
• Eylemden Ad Yapan Ekler: Eylemlere eklenerek ad türeten eklerdir. aç-ma,
sür-me, anla-mak, görün-üş, gir-inti, çök-üntü, belir-ti, sil-gi, gör-gü, bakım,
öl-üm, ada-k, barın-ak, saldır-gan gibi.
• Eylemden Eylem Yapan Ekler: Eylemlere eklenerek yeni eylemler türeten
eklerdir. kes-il-, al-ın-, süsle-n-, tanı-ş-, gez-dir-, azal-t-, düş-ür-, silk-ele- gibi.
Çekim Ekleri
Sözcüğün anlamını ve görevini değiştirmeyen, sözcükler arasında ilişki kuran eklerdir.
Bu ekler sonuna geldikleri sözcüğü, cümle içindeki yerine ve görevine görevine
göre biçimlendirir. Çekim eklerini başlıca altı grupta inceleyebiliriz.
Sözcük Türetme: Bir kök
ya da gövdeden yapım ekleriyle
yeni bir sözcük yapmaya
sözcük türetme denir.
20 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Ad Durum Ekleri (+e, +i, +de, +den)
Saate baklayı filan unutmuştum.
(Fakir Baykurt, Amerikan Sargısı, s. 67)
Bu geçmiş çağı yaşarken hep o günlerin havasını düşündüm ve yaratıcılarını anlamaya
çalıştım.
(Selâhattin Batu, İspanya Büyüsü, s. 135)
En güzel düşünceler masallarda, kitap sayfalarında kalmış.
(Ceyhun Atuf Kansu, Köy Öğretmenine Mektuplar, s.
7)
Tarladan tarla, maldan mal, paradan para verecekti.
(Yaşar Kemal, İnce Memed, C. I, s. 16)
• Çoğul Ekleri (+lar, +ler)
Gözlerim yolda kaldı.
Dün sizi arayan adam elli yaşlarında biriydi.
• İyelik Ekleri (+im, +in, -i, +imiz, +iniz, +(ler)i ...)
İstanbul'un baharı yoktur.
(Orhan Kemal, Önce Ekmek, s. 12)
Gözlerim onu arıyordu.
• Eylemlere Gelen Kip ve Zaman Ekleri
Genç kadın avluya bakan pencerenin önünden çekildi.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, s. 18)
Bu işte hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz.
• Eylemlere Gelen Kişi Ekleri
Bu işin sonu olmadığını anladık
Bana bir bardak su verir misiniz?
• Takı Görevindeki Edatlar
Ama istemiyordu onlarla gitmeyi.
(Oktay Akbal, Suçumuz İnsan olmak, s. 122)
O akşam annesiyle yemeğe oturdukları zaman ....
(Necati Cumalı, Yağmurlar ve Topraklar, s. 77)
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 21
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
3.3. Dilbilgisinde "Gövde" Nedir?
Eklerle şekillenmiş ya da bileşmiş sözcüklere gövde denir. Gövde terimini kısaca
Kök+Yapım Eki = Gövde şeklinde tanımlayabiliriz. Örneğin yaz - eylem kökünden
türetebileceğimiz yazı, yazıcı, yazılı sözcükleri artak birer gövdedir.
4. Yapıları Bakımından Sözcükler
Türkçede sözcükler yapıları bakımından üç grupta incelenebilir.
• Kök Sözcükler: Ek almamış, başka sözcüklerden ekle ya da birleşme yoluyla
türememiş sözcüklerdir.
• Türemiş Sözcükler: Eklerle türetme yoluyla elde edilmiş sözcüklerdir.
• Bileşik Birleşik Sözcükler: İki ya da daha çok sözcüğün aralarına ek giremeyecek
kadar birleşip kaynaşmasından oluşan yeni anlamdaki sözcüklerdir:
ana+yasa, hanım+eli, kaptı+kaçtı, dedi+kodu, boş+boğaz gibi.
5. Görevleri Bakımından Sözcükler
Türkçede sözcükler görevleri bakımından sekiz grupta incelenebilirler.
• Ad: Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, durumları, bütün bunların
birbiriyle ilgilerini karşılayan sözcüklerdir: kuş, ağaç, ağlama, düşünce, yargı,
bilgi gibi.
• Sıfat: Adların niteliklerini, ne durumda olduklarını sayılarını, ölçülerini, gösteren.
Soran ya da belirten sözcüklerdir.
İçimi kemiren en büyük istek günün birinde .......
(Necati Cumalı, Yalnız Kadın, s. 67)
Peki bu yaş yaş gözler ne?
(Orhan Kemal, Önce Ekmek, s. 66)
• Eylem: Oluş, kılınış, durum gösteren sözcüklerdir.
Tarlaların birbaşından öte başına kırk elli dakikada yürünür.
(Fakir Baykurt, Tırpan, s. 9)
Hey sana söylüyorum ... Türkçe anlamaz mısın?
(Reşat Nuri Güntekin, Yeşil Gece, s. 214)
• Zamir (Adıl): Adların yerini tutan, bu görevi yerine getirirken kişi, soru,
gösterme ve belgisizlik kavramları da taşıyan sözcüklerdir.
22 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
Kimse bunun hikmetine akıl erdiremiyordu.
(A. Şinasi Hisar, Camlıcadaki Eniştemiz, s. 127)
Senin benim dememle mi?
(Necati Cumalı, Yağmurlar ve Topraklar, s. 22)
• Zarf (Belirteç): Eylemlerin, sıfatların ya da görevce kendisi ne benzeyen sözcüklerin
anlamlarını zaman bildirerek, güçlendirerek ya da kısıtlayarak etkileyen
sözcüklerdir.
Köyde yazın kuzu güderek, kışın okula devam ederek beşinci sınıfı bitirmişti.
(Dursun Akçam, Köyden İndim Şehire, s. 99)
Hasan, çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
(Yaşar Kemal, İnce Memed, C. I, s. 195)
• Edat (İlgeç): Anlamı ve görevi daha çok cümle içinde birlikte bulunduğu
sözcüklerle beliren, sözcükler arasından ilgi kuran sözcüklerdir.
İlikleri ısınır gibi oldu.
(Abbas Sayar, Can Şenliği, s. 44)
Ak akça kara gün içindir.
(Atasözü)
• Bağlaç: Eş görevli ya da birbiriyle ilgili sözcükleri, sözcük öbeklerini, özellikle
cümleleri bağlamaya yarayan; bunlar arasında anlam ve biçim bakımından
bağlantı kuran sözcüklerdir.
Tükçe bilir, sohbeti de güzeldir.
(Refik Halit Karay, Gurbet Hikayeleri, s. 56)
Şiirin üzerinde hem tecrübem fazla hem bilgim.
(Orhan Veli, Denize Doğru, s. 8)
• Ünlem: Sevinme, kızma, korku, acıma, şaşma, gibi ansızın beliren duyguları
yansıtmaya yarayan sözcüklerdir.
Aaaah ah biz de adamı delirdi sanıyorduk!
(Aziz Nesin, İnsanlar Uyanıyor, s. 80)
Dur! Bir yanlışlık yapmayalım, aman!
(Melih Cevdet Anday, Dört Oyun, s. 9)
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 23
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
6. Anlamları Bakımından Sözcükler
Bir sözcüğün anlamı, o sözcüğün zihinde uyandırdığı düşünce, duygu veya tasarımıdır.
Bir nesne, özellikle de o nesnenin nitelikleri üzerinde edindiğimiz genel düşünce
dilbilimde kavram olarak tanımlanır. Dış gerçeğin insan beynindeki yansıma biçimi
diyebileceğimiz kavramı bu açıdan sözcüğün anlamı olarak da tanımlayabiliriz.
Sözcükler insan zihnine kavram olarak yerleşirler. İnsan kavramlarla düşünür. Doğan
Aksan, bu konuyu şöyle açıklıyor.
"... sözcük, birbirinden ayrılmayan iki yönü olan bir varlıktır. Bu varlığın bir yanı ya da yönü,
zihinde sessiz okumada bile canlanan "ses imgesi" dir. Bu imgeyi biz, söyleyiş sırasında,
konuşma organlarımızla sese çeviririz. Sözcüğün ikinci yüzü, "kavram" ya da "belirtilen"
dir ki ses imgesiyle birlikte bir kâğıdın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmaz ve sürekli olarak birbirini
hatırlatır, çağrıştırır. Sözcükler duyuldukları anda zihnimizde çeşitli çağrışımlara yol
açarlar. Hatırlanan, çağrıştırılan öğelerden bir bölüm, sözcüğün biçim yönünden, bir bölümü
ses, bir bölümüde anlam açısından ilişkili olduğu başka öğelerdir."
Kavramlar, aynı dili konuşan insanlar arasında bile farklı kişisel değerler taşıyabilir,
değişik tasarım ve duygular uyandırabilir. Örneğin, köpekleri çok seven bir kimseye
köpek denildiğinde onda uyanan tasarım ve duygularla köpekten korkan bir
kimsedeki tasarım ve duygular aynı değildir (Aksan, 1990, s. 146).
• Temel Anlam
Bir sözcüğün anlattığı ilk ve asıl kavrama temel anlam denir. Temel anlam o dili konuşan
herkesçe bilinen ve en yaygın olan anlamdır. Örneğin, ayak sözcüğünün temel
anlamı canlıların yürümesini sağlayan organdır. "çocuğun ayağı ezilmiş cümlesinde"
ayak sözcüğü temel anlamıyla kullanılmıştır.
• Yan Anlam
Bir sözcüğün temel anlamıyla ilgili olmak üzere zamanla kazandığı yeni anlamlara
o sözcüğün yan anlamları denir. Örneğin, kapalı sözcüğünün karşıtı olarak kullandığımız
açık sözcüğü bu anlamının yanında şu yan anlamları da kazanmıştır.
açık = denizin kıyıdan uzak yeri
açık = boş görev
açık = para ya da mal eksikliği
açık = müstehcen
Sözcüklerin ya da sözcük kümelerinin temel anlamlarından başka anlamlarda kullanıldıkları
anlatıma mecazlı anlatım denir.
24 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Eş Sesli Sözcükler: Yazılış ve okunuşları bir başka deyişle sesleri aynı, anlamları
ayrı olan sözcüklere essesli sözcükler denir.
yaş = ıslak el = organ adı
yaş = doğuştan beri geçen el = yabancı
yıl birimiyle ölçülen zaman
• Eş Anlamlı Sözcükler: sesleri ayrı, anlamları aynı ya da birbirine çok yakın
olan sözcüklerdir. göndermek, yollamak; bezmek, bıkmak, usanmak gibi.
• Zıt Anlamlı Sözcükler: Birbirlerine anlamca karşıt olan, sözcüklerdir. Tembel,
çalışkan; sevinmek, üzülmek; inmek, çıkmak gibi.
7. Sözcük Öbekleri
Bir dizi sözcükten oluşan anlamlı söz birliklerine sözcük öbeği denir. Sözcük öbekleri
cümlenin kuruluşunda yer alır, cümlenin bir öğesi olarak görev yüklenebilirler.
7.1. Tamamlamalar
Bir adın belirttiği anlamı daha iyi belirtebilmesi için bir başka adla, sıfatla ya da zamirle
tamamlanmasıyla oluşan söz dizisine tamlama denir.
• Belirtili Tamlama: Bir belirtili tamlamada, sözcükler arasında +ın (+nın) tamlayan
ve +ı (+sı) iyelik eki vardır: Okul+un ön+ü, güneş+in doğuş+u gibi.
• Belirtisiz Tamlama: Bir belirtisiz tamlamada +ın (+nın) tamlayan eki kullanılmaz.
İkinci sözcük +ı (+sı) iyelik ekini alır: yemek oda+sı, yağmur boru+su, çay
şeker+i gibi.
• Takısız Tamlama: Bir takısız tamlamada her iki sözcük de ek almaz: toprak
tencere, deri elbise gibi.
• Sıfat Tamlaması: İlk sözcüğü sıfat olan bu tamlamalarda sıfat yanına getirildiği
ada belirtme ve niteleme kavramları katar: sıcak yemek, geniş arazi gibi.
• Zincirleme Tamlama: Bir sıfat tamlamasının veya bir ad tamlamasının bir
başka sıfat ya da adla yeni bir tamlama kurmasıdır: Salonun perdesinin rengi, kuş
seslerinin korosu, taş duvar kalıntısı gibi.
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 25
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
7.2. İkilemeler
Aynı sözcüğün yinelenmesiyle oluşabileceği gibi, anlamları birbirine yakın ya da
karşıt olan veya aralarında ses benzerliği olan sözcüklerin yan yana kullanılmasıylada
oluşabilen ikilemeler anlatım gücünü artırmak, anlatımı pekiştirmek amacıyla
kullanılır: demet demet, çer çöp, tuz buz, ergeç, para mara gibi.
7.3. Deyimler
Deyim bir duyguyu, bir durumu, bir kavramı dile getirmek amacıyla; temel anlamından
farlı anlamlar taşıyan sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla oluşan söz
öbekleridir: havanda su dövmek, defteri dürülmek, kulağı delik, eli maşalı, parmak ısırmak
gibi.
Deyimler de atasözleri gibi ulusal olmalarına karşılık genel kural niteliği taşımazlar.
Ayrıca, çoğu gitti azı kaldı, kimi kimsesi örneklerinde görüldüğü gibi kalıplaşarak
deyimleşmiş ama temel anlamını koruyan söz öbeklerine de rastlanır.
Kimi deyimler, feleğin çemberinden geçmiş, dostlar alışverişte görsün önreklerinde olduğu
gibi cümle biçiminde de olabilirler.
8. Cümle
Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir eylemi, bir yargıya bağlayarak anlatan söz dizisine
cümle denir. Cümle içinde sözcükler bir anlam ve görev ilişkisiyle canlılık kazanır,
duyguyu ve düşünceyi anlatabilirler. Türkçede uzun cümleler kurulabileceği gibi
tek sözcükten oluşan cümlelerde vardır.
- Ne içersiniz?
- Çay.
Bu örnekteki ikinci cümle tek sözcükten oluşmuştur. Soruya verilen cevap, kesin bir
yargı niteliğindedir. Buna karşılık gerektiğinde çok uzun cümleler de kurulabilir.
Eğitim ve öğretimde uygulanacak yol, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir zorbalık vasıtası, veyahut
medeni bir zevkten ziyade maddi hayatta muvaffak olmayı temin eden pratik ve kullanılması
mümkün bir cihaz haline getirmektir.
(M. Kemal Atatürk)
26 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
8.1. Cümlenin Öğeleri
Cümle özne, yüklem ve tümleç gibi öğelerden oluşur. Bir cümlede mutlaka bulunması
gereken iki öğe özne, ve yüklemdir. Bu iki öğe cümlenin temel öğeleridir. Tümleçler
cümlenin yardımcı öğeleridir.
Sözcükler cümlede değişik görevler üstlenirler. Bir bakıma cümle içinde görev bölümü
yaparlar. Türkçede öğeler genellikle ÖZNE + TÜMLEÇ + YÜKLEM sıralanışına
uyarlar. Anlatımlarda zaman zaman bu sıralanışın dışına çıkıldığı da görülebilir.
• Yüklem: cümlede yargıyı yüklenen sözcüktür. Taşıdığı yargıdan dolayı kişi,
zaman, olumluluk, olumsuzluk, soru gibi kavramları da bildirir. Yüklem cümledeki
diğer öğelerle, özellikle özneyle, uyum içinde olmalıdır. Cümlenin en
önemli öğesidir.
Mutluluk gibi, dostluk gibi sanat da ancak anlaşmış sevgilerle gelişebiliyor.
(Sebahattin Eyüboğlu, Sanat Üzerine Denemeler, s. 502)
İşte o tanışmanın öyküsü kısaca budur.
(Melih Cevdet Anday, Yasak, s. 51)
• Özne: Cümlede yargının oluşmasını sağlayan kişi ya da nesnedir.
Sanat, özellikle sinema, bir ayrıntı becerisidir.
(Melih Cevdet Anday, Yasak, 115)
Yusuf, ayakta duruyor, etraftaki eşyayı dikkatle gözden geçiriyordu.
(Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, s. 15)
Kapımızın zili çalınıyor.
Üst baş temizlenir, değiştirilir.
Türkçede, edilgen çatılı eylemlerin yüklem olduğu cümlelerde özne bulunmayabilir.
Yukarıdaki son iki cümlede özneler belirgin değildir. Cümlede anlatım
gereği, işi yapan ya da yargının oluşmasını sağlayan önemli değilse özne
kullanılmaz. Böyle durumlarda yüklem edilgen çatılı bir fiilden oluşur. Çeşitli
edilgen fiillerin yüklem olduğu cümlelerde nesneler özne gibi göründüğünden
bunlara bazı dilbilgisi kitaplarında sözde özne adı verilmektedir. Yukarıdaki
cümlelerimize tekrar dönersek, kapımızın zili ve üst baş sözde özne olacaktır.
Birden çok yüklemi olan cümlelerin aynı olan öznesine ortak özne denir.
Asker, sesi duydu, işi anladı ve yere yattı. (Ortak özne: asker)
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 27
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Otobüs tozuta tozuta geldi, durdu. (Ortak özne: otobüs)
(Fakir Baykurt, Kaplumbağalar, s. 220)
• Tümleç: Cümlede yüklemin anlamını türlü yönlerden belirtip, nitelendiren
söz ya da söz öbekleridir. Tümleç her anlatımda bulunmayabilir. Ancak yargı
ayrıntılı olarak verildiğinde cümlede bir veya daha fazla tümleç bulunabilir.
Tümleçler yüklemle olan ilgileri ve aldıkları ekler bakımından şöyle incelenir.
1. Nesne
a) Belirtili Nesne
b) Belirtisiz Nesne
2. Dolaylı Tümleç
3. Edat (İlgeç) Tümleci
4. Zarf (Belirteç) Tümleci
Tümleçler konusundaki eski bilgilerimizi de hatırlayarak aşağıdaki cümleleri
inceleyelim.
Yuvayı dişi kuş yapar.
Belirtili Nesne
Bu gece plak çalacaklar, şiir okuyacaklar, dedikodu yapacaklar.
Zarf Belirtisiz Belirtisiz Belirtisiz
Tümleci nesne nesne nesne
(Selim İleri, Dostlukların Son Günü, s. 147)
Renkler, kokular, sesler yalnız insanlara mahsustur.
Dolaylı tümleç
(Sebahattin Eyüboğlu, Mavi ve Kara, s. 105)
Bugün evde değilsiniz diye size ugramadık.
Zarf Edat Dolaylı
Tümleci Tümleci Tümleç
Böylece yaz geçti.
Zarf Tümleci
(Haldun Taner, Tuş, s. 59)
28 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
9. Cümle Türleri
Cümleleri yüklemlerine göre, yapılarına göre, kuruluşlarına göre ve anlamlarına göre olmak
üzere dört grupta inceleyebiliriz.
9.1. Yüklemlerine Göre Cümleler
Yüklemi çekimli bir eylemden oluşan cümlelere eylem cümlesi, yüklemi ad soylu bir
sözcük ya da sözcük öbeği olan cümlelere ad cümlesi denir. Ad cümlelerinde yüklemin
yargı bildirmesi ekeylem almasıyla olur. Ekeylem (imek) [1. kişi (+im, +iz), 2. kişi
(+sin, +siniz), ve 3. kişi (+dir, +dirler) ] ad soylu sözcüklerin çekime girmesini sağlar.
Buna can mı dayanır? (Eylem cümlesi)
(Reşat Nuri Güntekin, Yeşil Gece, s. 68)
Hep onu düşünüyordu. (Eylem cümlesi)
Hayatın içinde zamanla eskiyen, yıpranan bir parçayız. (Ad cümlesi)
Bu bir tabiat kanunudur. (Ad cümlesi)
9.2. Yapılarına Göre Cümleler
İçinde bir tek bağımsız yargı bulunan cümlelere basit cümle denir. İçinde bir temel
yargıyla birlikte yan yargı bulunan cümlelere ise birleşik cümle denir.
Son yıllarda Türk toplumu önemli değişiklikler geçirdi. (Basit cümle)
Bileşik cümle, temel yargıyı bildiren bir cümlede onun anlamını açıklayan, tamamlayan,
anlaşılmasına yardımcı olan cümle ya da cümlelerden oluşur. Birleşik cümlede
temel yargıyı bildiren cümleye temel cümle, temel yargıyı türlü yönlerden tamamlayan
cümle ya da cümleciklere de yan cümle/ler denir.
Demek, insan sevgisiz oldu mu, her şey mübah. (Birleşik cümle)
Yan cümle Temel cümle
(Demirtaş Ceyhun, Apartman, s. 43)
Üstelik insan "Ayşecik" adlı yerli filmi görmeye gidecekse,
mendilsizlik felaket olur. (Birleşik cümle)
Yan cümle
Temel cümle
(Aziz Nesin, Merhaba, s. 118)
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 29
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Yan cümleler yapılarına göre; dilek ve koşul bildiren yan cümleler, edatlı yan cümleler,
bağlaçlı yan cümleler, soru ekiyle bağlanan yan cümleler, olumsuzluk koşuluyla
(değil sözcüğü ile) bağlanan yan cümleler gibi çeşitlere ayrılır.
Bir de istiyorum ki Neriman nerede olduğunu bana bildirsin.
Bağlaçlı yan cümle Temel cümle
Muş Ovası bitti mi Bingöl Dağları başlar.
Soru ekiyle bağlanan Temel cümle
Yan Cümle
(Ceyhun Atıf Kansu, Balım Kız Dalım Oğul, s. 10)
9.2.1. Sıralı Cümleler
Bir anlatım içinde anlam ilgileri nedeniyle birbirlerine türlü biçimlerde bağlanan
cümlelere sıralı cümleler denir. Sıralı cümlelerde sondaki cümlenin yüklemi, kişi ve
zaman açısından öteki cümlelerin yüklemiyle uyum gösterir. Kişi ve zaman ekleri
genellikle yinelenmez sondaki yüklemde belirtilir. Özneler, tümleçler ya da yüklemler
ortaksa bağımlı sıralı cümle, ortak değilse bağımsız sıralı cümledir
Mevsim yaz, yazın da en sıcak günleriydi. (Bağımsız sıralı cümle)
(Orhan Kemal, Önce Ekmek, s. 72)
Bir yerden gidiyorduk ama yol muydu, tarla mıydı, seçilmiyordu.
(Bağımsız sıralı cümle)
(Fakir Baykurt, Anadolu Garajı, s. 77)
Emekli maaşını alır almaz çarşıya gider, taksitlerini öder, evine dönerdi.
(Bağımlı sıralı cümle)
Yıllarca burada çalışmış, kimse sen kimsin dememiş.
(Bağımlı sıralı cümle)
9.2.2. Girişik Cümleler
Yan cümleleri temel cümleye ya özne, nesne, tümleç olan ya da öğelerden birini tamamlayan
cümlelerdir.
Doktor sigarayı yasaklayalı tam iki yıl olmuş.
(Muzaffer İzgü, Donumdaki Para s. 155)
İnsan geçmişiyle hesaplaşarak gelişir.
(Sebahattin Eyüboğlu, Mavi ve Kara s. 165)
Memleketinden konuşmaya, ailesinden söz açmaya can atardı.
30 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
9.3. Öğelerinin Dizilişine Göre Cümleler
Türkçe cümlelerde öğelerin ÖZNE + TÜMLEÇ + YÜKLEM dizilişine uyduklarını
daha önce de belirtmiştik. Ancak bu bir kuruluş özelliğidir, kesin bir kural değildir.
Anlatımın niteliğine bağlı olarak bir cümlede bütün öğeler bulunurken bir başka
cümle sadece yüklemden oluşabilir ya da öğeler yer değiştirebilir.
Yüklemi sonda bulunan cümleye kurallı cümle, yüklemi sonda bulunmayan cümleye
devrik cümle denir.
Böyle davranmak sana yakışmıyor. (Kurallı cümle)
Yüklem
Bizim kuşak, dilimizin arılaştırılması akımının en ateşli dönemini yaşadı. (Kurallı
Cümle)
Yüklem
(Melih Cevdet Anday, Yasak, s. 124)
Kuşlar küstü bize. (Devrik cümle)
Yüklem (Yaşar Kemal, Kuşlar da Gitti, s. 61)
Bizden önce birileri gelmiş buralara belli. (Devrik cümle)
Yüklem
Cümlede çeşitli nedenlerle öğelerden birinin -genillikle de yüklemin- kullanılmadığı
olur. Bu tür cümlelere de kesik cümle denir.
Işıklar da ölür, topraklar da ölür, sular da ........ (Kesik cümle)
(Yaşar Kemal, Ölmez Otu, s. 13)
Devrik cümle ile kesik cümle daha çok sözlü anlatım da kullanılır. Yazılı anlatımda
anlatıma akıcılık ve canlılık kazandırmak için devrik cümleye, kısa ve etkili anlatım
için de kesik cümleye başvurulabilir.
9.4. Anlamlarına Göre Cümleler
Cümleler yargıyı bildiriş biçimlerine göre de çeşitli türlere ayrılır. Yüklemi olumlu
anlam içeren cümlelere olumlu cümle; olumsuz anlam içerenlere de olumsuz cümle
denir. Olumsuz cümlelerde olumsuzluk, kimi ekler ve sözcüklerle sağlanır. Eylem
cümlelerinde "-me, -ma" olumsuzluk ekleri ya da "ne ne" bağlaçları olumsuzluk anlamı
verirken, ad cümlelerinde "değil, yok" sözcükleriyle "-siz" eki cümleye olumsuzluk
anlamı verir.
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 31
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
İnsanlar arası ilişkilerde sevgi ve saygı da olmalıdır. (Olumlu cümle)
Özgürlük, aklına her eseni yapmak değildir. (Olumsuz cümle)
Yargının soru biçiminde belirtildiği cümlelere soru cümlesi denir.
Karamsarla kötümser eş anlamlı mıdır? (Soru cümlesi)
Kimi soru cümleleri ise biçim açısından soru cümlesi olmakla birlikte anlam açısından
soru bildirmezler. Anlatımı daha etkili kılmak amacıyla kurulan bu tür soru
cümlelerine biçimsel yada sözde soru cümlesi denir.
Neden yalnız başkalarını suçlamalı? (Sözde soru cümlesi)
Ne kötülük var bunda? (Sözde soru cümlesi)
Ünlem Cümleleri
Ünlem cümleleri coşkun duygular anlatan cümlelerdir.
Tüh tüh yazık oldu, senin de ikiye bölündü uykun! (Ünlem cümlesi)
(Necati Cumalı, Yağmurlar ve Topraklar, s. 83)
Bari, sen unutma beni! (Ünlem cümlesi)
10. Paragraf
Anlatım birimleri içinde paragraf "bir düzyazıda işlenen konunun bölümlerinden her biri"
olarak tanımlanabilir.
Bir yazı bir anadüşünce doğrultusunda yazılır. Bu anadüşünce çeşitli yardımcı düşüncelerle
desteklenir. Yazıdaki bu düşünce kümeleri paragrafı meydana getirir.
Yazıdaki giriş, gelişme ve sonuç bölümleri paragraflarla gösterilir. İyi kurulmuş bir
paragraf yazının tüm özelliklerini taşır. Böylece yazıda okuma kolaylığı sağlanmış
olur, okuyucudaki ilgi sürekli olarak canlı tutulur.
Genelde her paragrafın başlangıcında satıra 6-8 harf boyu içerden başlanır. Ancak
son zamanlarda bu kurala uyulmadığı da görülmektedir.
Paragraf tek bir cümleden oluşabileceği gibi konunun genişliğine göre cümle sayısı
artabilir.
Paragrafın önemini ve yararlarını şöyle sıralayabiliriz:
• Okumayı ve anlamayı kolaylaştırır. Paragraflara bölünmüş bir yazıyı okumak
ve anlamak daha kolay olur.
32 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Planlı yazmayı sağlar. Yazıya anlam ve konu bütünlüğü kazandırır.
• İstenilen konunun belirli ölçülerde işlenmesini sağlar. Her paragrafta konunun
bir başka yönü işlenir.
• Duygu ve düşüncelerin ayrı ayrı paragraflarda işlenmesi düşünce karışıklığını
önler.
10.1. Paragraf Türleri
Paragrafın türü; paragrafın yazı içindeki işlevine ve konusuna göre değişir.
10.1.1. İşlevlerine göre Paragraflar
Düşünce yazılarında paragraflar, işlevlerine göre, giriş, gelişme, geçiş ve sonuç paragrafları
olarak türlere ayrılabilir.
• Giriş Paragrafları: Bir yazıda giriş paragrafı genellikle, konuyu tanıtan, neyin
işleneceğini, konuya hangi açıdan bakılacağını belirten paragraftır. Kesin
bir kural olmamakla birlikte giriş paragrafı konunun ana düşüncesini de içerebilir.
Bu paragrafta gelişme bölümünün temeli hazırlanır. bu derece önemli
olan giriş paragrafları elbette ilginç olmalı, anlatılacakları bir anlamda özetlemelidir.
“İletişim ne duyumsadığımızı ve ne demek istediğimizi karşımızdakine açık bir şekilde
söyleme; karşımızdakinin ne söylediğini dinleme ve tam duyduğumuzdan emin olma,
kısaca birbiriyle konuşma sanatıdır. İletişim, sevgi dolu bir ilişkiyi kurup sürdürebilmek
için en önemli beceridir”.
[Leo Buscaglıa, Birbirimizi Sevebilmek, s.55 (İkinci Bölüme Giriş Paragrafı)]
• Gelişme Paragrafı: gelişme paragrafı, giriş paragrafında tanıtılan konunun
açıklandığı, değişik yönlerden incelendiği, ana düşüncenin işlendiği paragraflardır.
düşüncelerin savunulduğu paragraflar olduğu için örneklerden, karşıtlardan,
benzerliklerden yararlanılabilir. Şimdi yukarıdaki örnekte, giriş paragrafında
ortaya konan düşüncenin gelişme paragraflarından birinde nasıl geliştirildiğini
görelim:
Birkaç yıl önce sevgi dersi okuturken sınıfımla birlikte bir görev yapmaya karar verdik.
Yaşamımızda sevdiğimiz ve değer verdiğimiz kişilere yaklaşacak ve sözlü olarak onları
gerçekten sevdiğimizi ve takdir ettiğimizi bildirecektik. Yüzeysel olarak çok doğal ve
basit görünen bu girişimin düşündüğümüzden çok daha güç olduğunu sonra gördük.
öğrencilerimden çoğu sevgi söz konusu olunca dili bağlı kalıyordu. Sevgilerini ifade
ederlerken rahatsız olup beceriksizleşiyor, hatta şaşkınlığa düşüyorlardı. Birkaçı bu görevi
yapamadı. Deneyimlerimizi paylaşarak sonuçları tartıştığımızda çoğumuzun sev-
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 33
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
gi ile ilgili olarak konuşmayı korkutucu bulduğumuzu anladık. Sonra birden bire sevgi
sözlerini neden bu denli seyrek, böyle çekingen ve alçak sesli olarak duyduğumuzu anladık.
ifade edilmemiş sevginin en büyük üzüntü ve pişmanlıklara neden oluşturduğunu
da öğrenmiştik. Genellikle kişinin yaşamımızdaki değerini ifade etmek kamu önünde
onu onore etmek ve ona sevdiğimizi söylemek için ölmesini bekleriz”.
(Leo Buscaglia, s. 56)
• Geçiş Paragrafı: Uzun yazılarda bölümler arası geçişi, bağlantıyı sağlamak
için kullanılan kısa paragraflardır. Geçiş paragraflarında ya daha önce söylenenler
özetlenir ya da daha sonraki paragraflarda söyleneceklere geçiş için hazırlık
yapılır.
Böylece biz, sevgi dilini çevremizden öğrenir ya da hiç öğrenemeyiz. Birbirimizle
ilişki kuracak sözlü simgeleri de ya öğrenir ya da hiç öğrenemeyiz.
(Leo Buscaglia, s. 62)
• Sonuç Paragrafı: Yazının son paragrafıdır. Daha önce ileri sürülen düşünceler
toparlanır, özetlenir ve yazının ana düşüncesi vurgulanır. Eğer bir sorun
varsa çözümü için öneriler ileri sürülür. Genellikle en kuvvetli düşünceler, en
önemli görüşler bu paragrafta yer alır.
“Sizin, olasılıkla yukardaki fikirlerin sevgililer (sevenler) arasında gerçekten gerekli
olmayacağını düşündüğünüzü biliyorum. Bunlar bir anda içten gelirler diyebilirsiniz.
Aslında öyle olmaz. Bu saydıklarım iletişimin çeşitli evreleri ve sevgi dolu ilişkinin temel
taşlarıdır. Aynı zamanda dünyanın en güzel seslerini de oluştururlar.”
(Leo Buscaglia, s. 73)
10.1.2. Konularına Göre Paragraflar
Paragraflar konularını işleyiş biçimlerine göre; açıklama paragrafları, betimleme
paragrafları, olay paragrafları, çözümleme paragrafları gibi türlere ayrılırlar.
• Açıklama Paragrafları: Bir düşüncenin, bir konunun, bir sorunun, açıklandığı
paragraflardır. İçinde duygu, bilgi, düşünce, yargı, yorum, dilek, öneri bulunabilir.
Yardımcı düşüncelerle, örneklerle konu aydınlatılır. Açıklama paragrafında
konunun ayrıntılarına girilebilir ancak bu paragraflar, okuyucuyu sıkmayacak,
ilgi uyandıracak biçimde düzenlenmelidir.
“Denge bir doğa kuramıdır, temel bir yaşam ilkesidir. Dengenin ifadesini, doğada,
mevsimlerde, gece ve gündüzde, hareket ve durgunlukta sürekli görürüz. Gıda uzmanı
aldığımız gıdanın dengeli olması gerektiğini söyler. Ekonomist iç ve dış ticaretin dengesinden,
hukukçu siyasal güçlerin dengesinden söz eder.”
(Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Biz, s. 103)
34 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ
• Betimleme Paragrafları: Yazıda anlatılan bir insanın, bir yerin, bir eşyanın
veya manzaranın ince ayrıntılarıyla işlendiği paragraflardır. Bu tür paragraflarda
bir bakıma yazı ile resim yapılır.
“Aylin'de insan sevgisi ne kadar yoğunsa, gözü karardığında cesareti de o denli delice
idi. Özellikle birilerine haksızlık edildiği kanaatine varırsa, haksızlığa uğrayanı korumak
için göze alamayacağı şey yoktu.”
(Ayşe Kulin, Adı Aylin, S.126)
“Gördüğü karşısında heyecanlandı delikanlı. Çölün ortasında böyle bir çadırın olabileceğini
hiç düşünmemişti. Yer şimdiye kadar üzerinde yürümediği güzellikte en güzel
halılarla kaplıydı; yukarıya içlerinde yanan mumlar bulunan, parlak ve işlemeli nadide
avizeler asılmıştı. Bol işlemeli ipek yastıklara yaslanmış kabile reisleri çadırın gerisinde
yarım daire halinde oturuyorlardı. Hizmetçiler lezzetli yiyeceklerle dolu gümüş tepsilerle
gidip geliyor, çay sunuyorlardı. Başka hizmetçiler nargilelerin ateşlerini tazeliyorlardı.
Havaya pek hoş bir tütün kokusu yayılıyordu."
(Paulo Coelho, Simyacı, s. 112)
• Olay Paragrafları: Olaylı yargılarda içinde bir olayın anlatıldığı paragraflardır.
“Hava kararmıştı, sessizce kalktık. Benim yediğim pastanın ve kendi bilmem kaç
kahvesinin parasını öderken-Amerikan kahvesi hala zor bulunuyordu-hiç ses çıkartmadım...”
(Buket Uzuner, İki Yeşil Susamuru, s. 127)
• Çözümleme Paragrafları: Yazıda ele alınan konunun parçalara ayrılarak işlendiği,
konunun daha iyi anlaşılmasının sağlandığı paragraflardır. Konunun
temel öğeleri bulunarak sonuca gidilir.
Mesaj şudur: Bırakmaktan ve denemekten vezgeçmediğiniz sürece asla yenilmiş değilsiniz.
Başarısızlıklarımızdan işlerin nasıl yapılmayacağını öğreniriz. Edison ampulu
keşfetmek için yaptığı ilk altı bin denemede başarılı olamamıştı. Cesaretinin kırılıp kırılmadığı
sorulduğunda şöyle yanıtladı: “Hayır. Şimdi bunu yapamayacağınız altı bin
yolu da iyi biliyorum.” Edison gibi bizim de bazen başarıyı öğrenmeden başarısızlığı öğrenmemiz
gerekiyor.
(Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Biz, s. 121)
Özet
Anlatımın başarısı; sözcük, cümle ve paragrafla yakından ilgilidir. Eğer sözcüklerin anlamlarını
ve görevlerini bilmiyorsak, doğru cümle kuramıyorsak, düşüncelerimizi paragraflarda
kümelendiremiyorsak yazılı ve sözlü anlatımda başarıya uluşmamız mümkün değildir. Bu
nedenle anlatım birimlerini iyi tanımalı ve özelliklerini iyi bilmeliyiz.
A N L A T I M B İ R İ M L E R İ 35
A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
Sözcük: Bir veya birkaç heceden oluşmuş anlamlı birliklerdir. Olayları, varlıkları, varlıkların
yaptıklarını, durumlarını ve niteliklerini karşılar. Sözcükler ses yapısı bakımından
hece adını verdiğimiz öğelerden, yapı bakımından ise kök ve eklerden meydana gelir. Bir dildeki
sözcükler; köken bakımından, yapı bakımından, görevleri bakımından, anlamları bakımından
incelenebilir. Bir dizi sözcükten oluşan anlamlı söz birliklerine ise sözcük öbeği denir.
Cümle: Cümle bir duyguyu, bir düşünceyi, bir dileği, bir yargıyı anlatan söz disizidir. Türkçede
bir cümlenin temel öğelerini özne ve yüklem oluşturmaktadır. Türkçe cümleleri; yüklemlerine
göre, yapılarına göre, öğelerinin dizilişine göre, anlamlarına göre inceleyebiliriz.
Paragraf: Bir anlatımda bir duyguyu, bir düşünceyi veya bir olayı değişik yönlerden açıklayan
ve anlatımın planlı olmasını sağlayan bölümlere paragraf denir. Bir yazı içindeki paragrafları
işlevlerine göre ve konularına göre inceleyebiliriz.
Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını, seçenekler arasından bulunuz.
1. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisinin yapısı diğerlerinden
farklıdır?
A. Süpürge birleşik kelime değildir.
B. Bu bölge oldukça dağlıktır.
C. Dalga yüksekliği iki metreyi buluyordu.
D. Onun sözleri, bilge kişiliğini yansıtıyordu.
E. Güneşe bakan gölge görmez.
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük temel anlamında kullanılmıştır?
A. Bu sözünle ölçüyü kaçırdığının farkında mısın?
B. Ne kadar gamsızsın. Sende hiç sinir yok mu?
C. Kalemler masanın gözündeydi.
D. Gazetedeki yazınızı çok düşündürücü buldum.
E. Sinemada güzel bir film oynuyor.
3. Aşağıdaki dizelerin hangisinde böyle sözcüğü ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A. Böyle ferman etti Cahit !
B. Bu rüzgâr her vakit böyle esmeyecek!
C. Bu meclis böyle kalmaz, mestler mahzun olur birgün.
D. Yıldırımsız ve baltasız
Bir orman böyle devrildi.
E. Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum.
36 A N L A T I M B İ R İ M L E R İ
A Ç I K Ö Ğ R E T İ M F A K Ü L T E S İ